41. Bölüm

•Bölüm 37 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

 

–“ Bir açıklama bekliyorum. Yani bir açıklamayı hak ettiğimi düşünüyorum. Neden gidiyorsun? ”

 

 

–“ Çünkü gitmem gerekiyor Hazel ”

 

 

–“ Gitmem gerekiyor bir açıklama değil Hazar biliyorsun daha öncede gitmiştin ortalardan kaybolmuştun. Saçma sapan bir mazeretle geri geldin sonra. Şimdi bir tuhaf davranıyorsun abuk sabuk bir şeyler söylüyorsun kaçak cevaplar veriyorsun bana anlamıyorum yani. Sen bana bir baksana iyicene gözlerime bak, bakıyor musun? Adam gibi bir cevap almadan şuradan şuraya gitmeyeceğim anladın ”

 

 

–“ Yapma be. Yapma. Gerçekten gitmem gerek ikimizinde iyiliği için hatta hatta senin iyiliğin için gitmem gerek. Anla bunu lütfen.. ”

 

 

–“ O ne demek şimdi ya? Benim iyiliğimle ne alakası var gitmenin? Söylesene. ”

 

 

Göz kapaklarımı kırpmadan gözlerinin içine bakıyorken onun bakışları benimle temastan daha çok etrafta oluyordu. Bakışlarını kaçırıyordu. Gözlerimin içine bakmaktan çekiniyordu, bir zamanlar o gözlerimin içine buz gibi bakan adam. Gözlerime bakmıyordu, bakamıyordu.

 

 

 

–“ Bak eninde sonunda olacağı buydu. Tamam mı? Seni üzecekler bu işin sonu mutsuzluk. Bu işin sonu yok. Yok! Anla artık bunu. Anla. ”

 

 

–“ Kaçıyorsun yani öyle mi? ”

 

 

–“ Kaçmak değil bu anlamıyorsun. İlk fırtınayı atlatsak bile hep bir maraz çıkacak. Hep bir engel olacak. Hep bir olumsuzluklar. Ben sana bunu yapamam yapamam. Ben hatayı baştan yaptım. Üstelik bu yaptığım hata en büyük olanından. Bunun affı olmaz. Günahı ben işledim. Kendi hatamın bedelini de göz göre göre sana nasıl ödetirim? Ödetemem. Ödetmem. Bu bedel benim. ”

 

 

–“ Bu adam dedim adam gibi adam dedim. Beni o kadar çok seviyor ki dedim, söylemese bile hissettim o sevgisini dedim. Yüreğimde hissettim gözlerinde gördüm. Kandım ben sana inandım ben sana be. Şimdi kalkmış gidiyorum diyorsun. Bir de üstelik senin iyiliğin için diyorsun bana. Tâbi doğru ya ben nasıl daha önceki laflarına inandıysam buna da öyle inanmalıyım değil mi? Haklısın tamam sen kaç tamam mı? Sen kaç git. Uzaklaş. Ardına bile bakma olabildiğince uzağa uzaklara git. Dönmemek üzere ama dönüşün olmasın bir daha. Bende onun bana bulduğu kişiyle birlikte olayım. Bir başkasıyla.. Barkınla olayım ben ya Barkınla olayım. O bırakıp gitmez beni. ”

 

 

 

–“ Hayır, Hazel. Hayır hayır yapma. ”

 

 

Akan gözyaşlarımla koşarak uzaklaşmıştım yanından. Arkamdan haykırışına kulaklarımı tıkayarak gitmiştim. Çok fazla yol alamamıştı ayaklarım ve apartmanın giriş kapısından içeri adımımı atmamla birlikte yere bırakmıştı bedenimi. Hıçkırarak ağlıyordum, onunla doyasıya gülmenin hayalini kurarken bu kaçıncı ağlayışımdı. Bu kaçıncı.. kandırılışımdı.

 

 

 

“ Ağlama sen gözlerine yandığım.. Seni mezara koymamak için gidiyorum sen yaşa diye sensizliği seçiyorum. Ama bunu sana diyemiyorum.. ”

 

*****

 

 

Sabahın ilk ışıklarıyla evden çıktım. Aklımda dönüp duran sorular tüm gece bütün uykularımı söküp almıştı ağlamaktan şişmiş gözlerimden.

 

“Hayır!” dedim.

 

 

“Hiçbir şey söylemeden öylece gidemez!”

 

 

Ben ona olan sevgimi bir ömüre sığdıramazken o tüm sevgisizliğini tek bir cümleye sığdırmıştı. Oysa daha dün gece beni eve bırakırken arkamdan koşup belime sarılmış “ Sabah erkenden gel olur mu? Beni kokundan mahrum etme ” diyerek beni tembihlemişti. Sabah heyecanla uyanıp bir an önce ona gitmeyi düşünürken aldığım mesajla ilk kez kalbimin teklediğini hissetmiştim. “ Buralardan gidiyorum, hoşçakal ” Ciddiye alamadım. Hatta istemsizce gelen bir kahkaha uzun süre cevap yazmama mani oldu. Kendime gelip “ Şakanın sırası değil, birazdan yanındayım.” yazdım. Bir yandan en sevdiğim rujumun dudaklarımdan taşan yerlerini siliyordum. “ Sanırım sana karşı ilk kez bu kadar ciddiyim. Gelmeni istemiyorum. ” Tek gecede ne değişir ki? Tek gecede bir insan tüm hislerini nasıl kaybedebilir? Belki de en başından beri kaybedecek bir hisse bile sahip değildi. O zaman ya ben bunu anlamayacak kadar çok salaktım ya da o bunu belli etmeyecek kadar güzel oyuncu.

 

 

Saatim 06.30u gösterirken kapısının önüne gelmiştim bile. Hızla apartmana girdim. Merdivenleri koşarak çıktıktan sonra kesik kesik aldığım nefesimle zile bastım. İlk çalışta açmasını beklemiyordum zaten. İkinci üçüncü hatta yirminci kez bastım. Ses yok.. Evde olmadığını düşünüp tam gidecekken birinin kapının deliğinden baktığını fark ettim. Bu kez zile basmadan kapıya vurmaya başladım. “ İçeride olduğunu biliyorum aç şu lanet kapıyı! Aç. ” Onun kapısı değil ama yan komşusunun kapısı açılmıştı. “ Bir sorun mu var? ” diye soran genç çocuğun benim yüzümden uykudan uyandığını anlamak hiç de zor değildi.

 

 

–“ Şey evet. Arkadaşıma ulaşamıyorum da dünden beri. Çok merak ettim ”

 

 

Söylediklerime inanıp o da endişelenmiş olacak ki apartman yöneticisinde tüm dairelerin yedek anahtarları olduğunu ve kendisini 7 numaralı dairede bulabileceğimi söyledi. Ben teşekkür edip hızla 7.daireye koşarken içeriye girmemiş kapıda beklemeye devam ediyordu. Birkaç kez zile basışımdan sonra orta yaşlarda bir adam gözlerini ovuşturarak kapıyı açmıştı. “Kusura bakmayın” dedim.

 

 

–“ Rahatsız ediyorum ama arkadaşıma ulaşamadım da dünden beri. Biraz endişelendim. Kapıyı da baya çaldım açmadı. Rica etsem yedek anahtarı verebilir misiniz? ”

 

 

İkna edici olması için iyice incelttiğim sesimle yaptığım acıtasyon işe yaramıştı. Kapının yanında duran dolaptan anahtarı alıp bana uzattı.

 

 

–“ Kız arkadaşısın dimi sen? Ben görüyordum seni hep binaya girip çıkarken. Hatta bir keresinde el ele gidiyordunuz ”

 

 

El ele.. Zihnimde yankılanan söz öbeği içimde bir hıçkırma hissi uyandırmıştı ama yeri ve zamanı olmadığı için kendimi sıkıp gözyaşlarımı geri göndermiştim. “ Evet ” diyebildim sadece. Ardından anahtarı alıp tekrar kapısının önüne yöneldim. Şimdi o da komşu çocuk gibi içeri girmeden, çıkacak sonucu beklemeye başlamıştı. Anahtarı yuvasına sokup çevirdiğimde kapı hemen açıldı. Kapının açılmasıyla ara ara evde karşılaştığım kişi hızla odasından çıktı.

 

 

“Hazel..”

 

 

“ Evet. Madem uyanıktın bu kapı neden açılmadı söyler misin!? ” sesim beklediğimden daha sert çıkmıştı. Yöneticinin ve komşu çocuğun hâlâ bize bakıyor olduğunu hatırlayıp hemen onlara dönerek bir sorun olmadığını sadece alkol aldıkları için evde sızdıklarını söyledim. Sonuçtan tatmin olmuşcasına ikisi de bir an önce uykularına kaldıkları yerden devam etmek için evlerine girdiler.

 

 

Ben de tekrar arkadaşı olduğunu düşündüğüm kişiye dönüp “ Bir soru sordum cevap verin ” diye çemkirdim. Evet tam olarak böyle yaptım. Çemkirdim. Hâlâ sabah şu saatte beni evde görmenin şokunu atamamıştı.

 

 

–“ Şey biz biraz içtikte duymamışız. ”

 

 

Cevabı karşısında gözlerimi devirmiş tam anahtarı ayakkabılığa bırakıyordum ki gördüğüm 2 çift kız ayakkabısı bende tepeme yıldırım düşmüş etkisi yaratmıştı. Nefes almak da dahil tüm hayati fonksiyonlarım durmuştu. Kendime geldiğimde hızla kafamı onun odasına çevirdim. Kapısı kapalıydı.

 

 

 

İstemsizce kapıya yürümeye başladım. 3 metrelik yol 3bin kilometreye dönüşmüştü. Sanki koşarak gittiğim hâlde bir türlü oraya varamıyormuşum gibi nefesim de hızlanmaya başlamıştı.

 

 

“ Hazel.. Dinle ”

 

 

Dinleyemezdim. Artık dinleme değil görme vaktiydi. Elim kapının kolunu iyice kavradı. Sanki kapının ardı uçurummuş ve kaçınılmaz şekilde oraya düşecekmişim gibi korku dolu bir hisle kolu bastırdım. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Ancak gözlerimi kapıdan daha sonra açabilmiştim. Uyuyordu. Tek başına.

 

*****

 

 

Sessizce odasında uyanmasını bekledim, uyurken ki hâline bakarken. Birkaç kere kıpırdanma olmasına rağmen uyumaya devam etmişti. Lavaboya diye kalkıp gittiğim de dış kapının kapanma sesi duyulmuştu. Merak ederek kapının yanına adımladığımda ayakkabıların yerinde yeller esiyordu. Karşılaşmadan gitmeleri isabet olmuştu. Gelsin geri adımlayarak lavaboya girip çıkmıştım. Aralık bıraktığım kapıyı araladığım da hâlâ uyurken bulmuştum. Ses yapmadan gözlerim onun üzerindeyken ilerlediğimden olsa gerek ayağıma şişe değmişti ve küçük bir ses oluşmuştu odada. Korku dolu gözlerle uyanmasını beklerken yastıktan kafasını kaldırıp diğer tarafa doğru dönmüştü. Bunun uyanacağı yok diye düşünerek etrafı keşfe çıkmıştım. Boş şişelerden ve kir toz olmasından başka ilgi çekici bir şey yoktu ortada. Yine şişenin diplerine vurmuş olmalıydı.

 

 

Elime çöp poşeti alıp da boş şişeleri toplamaya başlamıştım. Son şişeyi de elime almıştım ki dibinde az bir sıvı kaldığını fark etmiştim. İçimdeki delilikle birlikte şişeden bir yudum almıştım, ağzımda değişik bir tat bırakmıştı ve boğazımdan aşağıya doğru bir sıvı akıyordu. Bir sersemlik yaratmıştı o sıvı bana. İçmeden evvel bir kere diye tembihlemiştim kendimi ama şişeyi tek nefeste kafama dikmiştim tekrardan. Sonrasında sersemlemiş bir hâlde odasına gitmiştim. Kapıyı açıp içeri adımımı attığımda tam karşımda yatağının yanında duruyordu. Şaşırmış bir hâlde gözlerimin içine bakıyordu.

 

 

–“ Sonunda uyanmışsın ”

 

 

–“ Senin burada ne işin var? Nasıl girdin içeri? ”

 

 

Yeni uyanmış olmasına rağmen bilinci açıktı ve soruları birer birer sıralıyordu her zaman olduğu gibi. Ya o olduğu yerde gidip gelmeye başlamıştı ya da benim bakışlarım da bir sorun olmuştu. Baktığım yer yerinde durmuyor sağa sola doğru gelip gidiyordu. Bakışlarımı yere çevirip tekrardan ona doğru bakmıştım ve yavaş yavaş ilerleyerek adımlamıştım aramızda ki mesafeyi.

 

 

“ Yalnızlığını benimle bastırıyorsun! ” dedim yakasından sıkıca tutarak.

 

 

Cesaretimin son demleriydi. Alkolün etkisi giderek azalıyordu ve azaldıkça da ağzımdan çıkanları kulaklarım daha iyi duymaya başlıyordu.

 

 

“ Acını bitiremiyorum ama en azından hafifletiyorum öyle değil mi? Belki onu unutturmuyorum ama hatırlatmıyorum da söylesene.. ”

 

 

Bileklerimi sıkıca kavrayıp hızla ellerimi yakasından çekti. Pencerenin kenarına ilerleyip hemen bir sigara yaktı ki bu gerildiğini ve söylediklerime karşılık vermek için zaman kazanmak istediğini gösteriyordu. Çünkü o keyif sigarası sevmezdi. Beni kullandığı gibi sigarayı da bir şeylerden kaçmak için kullanırdı. Sigara bitene kadar ikimiz de konuşmadık. Başta söylediğim gibi zaten deli cesaretim oldukça azalmıştı, açık pencereden esen soğuk rüzgarla da iyice ayılıyordum, zihnim netleşmişti en azından. Komidinin yanına dizlerimin üzerine çöktüm. Yarım kalan cümlelerim artık gözlerimde tamamlanıyordu. O son dumanını üflerken ben de ilk yaşımı akıttım. Hıçkırık sesimi duyunca irkildi. Ağlama mı beklemiyordu.

 

 

“ Bak.. ” dedi.

 

 

Sesinde ne şefkat ne öfke ne de herhangi bir duygu vardı. Devam etti.

 

 

“ Eminim bu söylediklerimi hatırlamayacaksın bile. Sanırım bu yüzden konuşmak daha kolay olacak. Ama önce her ne için ağlıyorsan lütfen buna bir son ver. ” Yaşlı gözlerimi ona çevirdim. Onu bulanık görüyordum ama söylediklerini çok net duyuyordum.

 

 

“ Sen de biliyorsun ki insanlar hayatlarına aldıkları her insana aynı yoğunlukta duygular besleyemeyebilir. Yani tamam seninleyken de her şey çok güzeld.. Off! Sanırım gerçekten dürüst olunmayı hak ediyorsun. Söyleyeceklerimi çok dolandırmayacağım. Çok kırılacağını düşünmüyorum. Eminim alkol yeterince uyuşturmuştur kalbini de beynini de.. ”

 

 

Yüzünü pencereye dönmüştü ve kısa bir sessizlik oluşmuştu. Pencerenin pervazına elini dayayıp da bir soluk vermişti.

 

 

–“ Ayrıca alkol kötü bir şey üstelik ne olduğunu bilmeden içmiş olman büyük bir saçmalık. Nasıl bir kafayla yaptın bunu. Belki de içkili olman iyi ya en azından az hasar alırsın ”

 

 

Söyleyeceklerine dair merakım artmıştı. Duymak istiyordum. Aklından geçenleri bilmek istiyordum. Pencerenin kenarından bana doğru gelerek karşıma, yatağın üstüne oturdu.

 

 

“ Seninle geçen her günümde hem kalbimde hem de aklımda yer edindin.. Ben ne kadar uzak dur dersem sana sen o kadar yaklaşıyordun bana. Ama biz olamayız. Olmamız imkansız, nerden tutsam ipin ucunu elimde kalıyor. Hani senin bana sorduğun bir soru vardı şu gecenin bir yarısı çatıda sorduğun soru benim cevapsız kaldığım. Hazel ben.. evli bir adamım ”

 

 

Şu an kendimi anestezi vermeden yapılan açık kalp ameliyatında gibi hissediyordum. Her bir kesiğin acısını tüm hücrelerimde hissediyordum. Fakat o bir cerrah kadar hassas davranmıyordu. Gelişi güzel sallıyordu neşteri. İnsanın ruhu kanar mı? Kanıyordu işte. Görmüyordu. Gösteremiyordum. Üzüntüden parmak uçları acır mı bir insanın? Acıyordu işte. Salak! Hâlâ sarhoş olduğumu sanıyor ve buna güvenerek her şeyi en gerçek hâliyle anlatıyordu. Oysa hayatımda hiç bu kadar ayık olmamıştım ben, hiç bu kadar güzel ayılmamıştım. Buzlu küvette çırılçıplak yatıyordum sanki. Ne yapmam gerekiyordu? Ne yapılabilir bilmiyordum; ama hastayı kaybediyorduk. Hareketsizdim. Beynimdeki gürültünün aksine dışarıdan oldukça sessizdim. Nefes dahi almıyordum. Sadece üşüyordum. İfadesizdim. Çaresizdim. O an dipte olan her şey bendim.

 

 

“ Bir tepki vermediğine göre sorun yok. Devam edeyim o zaman inceldiği yerden kopsun kopacağı varsa ”

 

 

Göğüs kafesim ortadan ikiye ayrılıyordu. Gösteremiyordum lanet olsun. Tanrı aşkına şu yaptığına bak diyemiyordum. Dahası da mı vardı? Aman Allah'ım. Çığlık atıp susturmak istiyordum ama o ses çıkmıyordu dudaklarımdan.

 

 

“ Ama bu evliliğim gerçek bir evlilik olmadı hiçbir zaman. Ben sana bunu söyleyemedim, duyunca vereceğin tepkiden korktum. Belki de seni kaybetmekten korktum, evet seni istemeyen ben seni kaybetmek istemiyordum aslında. Söyleyeceğim bir şeyler daha var ama bunun etkisi bile üzerinden gitmemişken bir yenisinin gelmesi nasıl bir etki yaratır bilemiyorum. Nasıl gitsin ki? Poyraz adında bir oğlum var. Biliyorum biliyorum söylemekte geç kalınmış bir itiraf oluyor bu ama er ya da geç ortaya çıkacaktı bu saklanacak bir şey değildi sonuçta. Sevdiğin adam.. evli ve çocuklu adam Hazel. Sevdiğin adam pisliğin teki. ”

 

 

Omurgalarım sızlıyordu. Kemiklerim.. Ruhumun duyduğu derin acı, ben sustukça öfkesini vücudumdan çıkarıyordu. Gitmeliydim. Evet. Derhal gitmeliydim hem de. Kırılmış gibi ağrıyan ayak bileklerim inatla beni yerde kalmaya zorlasa da komidinden aldığım destekle ayağa kalktım.

 

 

“ Bir şey demedin? Peki ısrar etmeyeceğim. Daha fazla sıkmayacağım seni. Gidiyor musun? Eşlik edeyim son kez kapıya kadar bu son gidişin olmalı duyduklarından sonra geleceğini sanmıyorum tekrardan ”

 

 

Oturduğu yataktan kalkmaya hazırlanırken elimle omzuna bastırarak kalkmasına engel oldum. Sadece bunu yapabilecek güç bulabildim kendimde şu an çok korkuyordum. Kaybolmaktan.. Yolu bulamamaktan.. Karanlıktan korkuyordum. En çok karanlıktan korkuyordum. Karanlık koridorlardan geçmek istemiyordum. Karanlık merdivenlerden inmek istemiyordum. Karanlık sokaklardan gitmek istemiyordum. Işık istiyordum. Sadece ışık.. Bu yüzden ben de o an gördüğüm en aydınlık yol olan pencereye koşarak 3.kattan hızla aşağıya indim. Tek duyduğum ses ismimin acı haykırışı..

 

 

 

Ve sen adam..

 

 

Bilmiyorsun adın geçince bile yerinden çıkıp kanatlanıp uçacakmış gibi olan kalbimi nasıl tuzla buz ettiğini

 

Bölüm : 29.01.2025 16:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...