
Bilmem kaç dakika kaç saniye sonra yemek faslı bitmişti ve önümdeki boş tabakların olduğu tepsiyi uzatırken “ eline sağlık her şey çok güzeldi ” demiştim. Uzattığım tepsiyi alırken “ afiyet olsun ” demişti dudaklarında küçük tebessüm belirtisi varken gözlerinin içi gülüyordu. Odanın kapısına doğru adımlarken görmeden bu anı atlattığım için içimden sevinç naraları atıyordum ki “ uslu olmayacaksın yine değil mi söz dinlemeyen minik fare ” demesiyle dumure uğramıştım. Nasıl bir surat ifadesi içindeydim bilemiyorum ama arkasını dönüp baksa ağzımın açık kalışını fark edebilirdi. Konuşacak gibi olup da susmuştum sonrasında tekrardan konuşmayı denemiştim yine ne diyeceğimi bilemediğimden çıkmamıştı sözcükler. Böyle birkaç denemenin sonucu hiç değişmeyip sessiz kalmış gibi olmuştum söylediğine. Kapı kulpunu tutup açmadan önce “ bıraktığım gibi bulmak isterim her şeyi. Ve arkamdan iş çevrilmesinden de hiç mi hiç hoşlanmam ” sözlerini sıraladıktan sonra odadan çıkıp gitmişti. Yaptığım gizli işi elime yüzüme bulaştırmış olmuştum böylelikle. Ben kim gizli bir iş yapmak kimdi zaten.
Konuşmamak için kaçmayı tercih etmiştim ve yatağın diğer ucuna kadar gidip de kapıya arkamı dönecek şekilde yanlamasına uzanmıştım. Uykum yoktu ama kapının açılmasıyla uyuyor numarası yapacaktım. Kulağım kapının açılış sesine kilitli derin olmayacak düşüncelere dalmıştım. Beynimin içinde ipin ucu görünmüyordu birbiri ardına sorular asılı kalmıştı. Düşünmekten balataları yakacaktım öyle ki beynimde ağrı oluşmuştu. Göz kapaklarımı kapatıp da yaptığım numarayı gerçek hâle çevirmeyi denemiştim. Yani hiçbir şey düşünmemeye çalışarak uyumak için uğraşıyordum. Uykunun u'su bile yokken birden bire çok düşünmeden olacak ki uykuya teslim olmuştu bedenim.
Gittiği yerden yeterli enerjiyi almış olmalı ki çıktığı uyku yolculuğundan uyanmıştı çabuk. Ama yataktan kalkmaya cesaretim yoktu ve uykunun vermiş olduğu sersemlikle de kalkmak yerine diğer tarafıma dönüş yapmıştım yavaş bir şekilde. Dönüşüm gördüğüm manzara ile yarım kalmıştı ve kıpırdamadan durmuştum. Aramızda az mesafe kalacak şekilde yatağın bir diğer ucuna kıvrılmış yatıyordu. Ne ara gelmişti bilemiyorum ama aynı benim gibi uykuya yenik düşmüş olmalıydı. Uyanır diye dokunamamıştım saçlarına. Tamamen yüzümü ona doğru dönüp de uyuyan hâlini seyre dalmıştım. Uyurken o kadar masum geliyordu ki gözüme sanki kötü biri değilmiş gibi. Tatlı bir albenisi vardı. Kıpırdanışı ile göz kapaklarımı kapatıp da uyuyormuş gibi yapmıştım. Kısa bir hareketlilik sonrasında eski durgunluğa geri dönmüştük. Birkaç dakika daha bekledikten sonra yeni uyanırmış gibi yapıp da yavaşça aralamıştım göz kapaklarımı.
Burnumun dibinde olacak kadar yakınımda gözleri kapalı uyuyor bulmamla nefesimi tuttum. Gözlerim ise yuvalarından fırlayacak gibilerdi. Bir de kolunu belime at tam olsun diye içimden geçirmiştim. Yanından uzaklaşıyorken içimden geçirdiğim şeyin olmasıyla ne yapacağımı bilememiştim. Sıkı bir kıskacın içinde kalmıştım hiçbir yere kıpırdamadan.
Gözlerimi açtığımda hâlâ aynı pozisyonda olduğumu fark etmiştim tek farkla beni saran kollar yoktu. Uyku arasında kollarını çekmiş olmalı üzerimden. Yavaşça kalkıp da yataktan çıkmıştım ve o tarafa dönüş yapmamla diğer yanda yatıyor oluşunu beklerken bomboştu yatak. Ne ara uyanıp gittiğini ve nasıl fark etmemiş olmama anlayamadım. Sersemlemiş bir hâlde kapıya doğru ilerlerken kısık sesle konuşmalar duyuluyordu içerden. Kendi kendine konuşmuyor ise ya telefonla ya da içerde başka biri vardı. Ses çıkartmamaya dikkat ederek kapı kulpunu tutup yavaşça aşağı çekmiştim. Kapının aralanmasıyla kısık duyulan ses biraz daha net gelmeye başlamıştı. Kulaklarıma ilişen Hazar'ın o tok erkeksi sesi olmuştu ve konuştuğu kişiye uyarırcasına “ yavaş ol duyacak şimdi. ” demişti. Duvarın dibinden sesin geldiği yöne doğru yürümeye başlamıştım çok hızlı olmayacak şekilde. Karşısında her kim varsa benden bahsediyordu.
–“ Hem neden geldin ki sen, müsait olduğumda haber verecektim ” demişti kısık konuşmaya dikkat ederek küçük bir kızgınlık içerlemesiyle.
–“ Senin müsait olmanı beklersek çok beklerdik de o yüzden. Bugün yarın derken günler oldu gelmesem kim bilir ne zaman dönüş yapacaktın ”
Kapıya yakın durmuştum, duvara sinip konuşulanları dinlemeye başlamıştım. Açık konuşmadıklarından aralarında geçen muhabbeti anlayamasam da anlamaya çalışıyordum. Anladığım tek şey Hazar'ın gelen kişiyi görmemi istememesi. Ve duymamdan korktuğu şeyler. Görünmeden içeriye baktığımda Hazar'ın sırtı dönüktü kapıya ve ensesini kaşırken denk gelmiştim. Karşında olan kişiyi tam olarak göremiyordum önünü kapattığından. Görmeye çalışayım derken o beni fark etmişti ve geriye doğru çekilmeme rağmen “ uyandırdık sanırım misafiri ” demişti. Odaya kaçıp kaçmamak arasında kalırken Hazar karşıma dikilmişti. Bu saatten sonra kaçamayacağım için olduğum yerde kalmıştım.
–“ Ben şey.. ses gelince öyle bakayım dedim odaya gidiyordum zaten ” diye hızlıca söyleyeceklerimi sıralayıp arkamı döndüm uzaklaşıyorken bileğimden tutmuştu ve gitmeme engel olmuştu. Yavaş çekimde yüzümü ona dönerken normal durmaya çalışıyordum.
–“ Gitmene gerek yok ” diyerek bileğimde olan elini çekmişti. Kafasını yana çevirip de “ o da gidiyordu zaten ” demişti. Böyle söylemesinin ardından ismini bilmediğim o kişi odadan çıkmıştı. Bakışlarım kısa süreliğine o kişinin bakışlarıyla buluştu ve gözlerimi üzerinden çekip de Hazar'a bakmıştım.
–“ O kadar acelem yok kardeşim bir kahveni içerim hem küçük hanımefendi de bize katılır değil mi? ”
Benim bakışlarım Hazar'ın üzerinde olurken onun ve yabancı kişinin bakışları birbirlerinin üzerindeydi. Bir iki adım gerileyerek kısık ama duyulacak tonlamayla “ içeri geçip dinlensem daha iyi olur ” demiştim ve arkamı dönmüş giderken o yabancı kişinin sesi duyulmuştu.
–“ Misafire böyle davranılır mı ama ayıp çok ayıp. Oysaki sizi de ilgilendiren konulardan konuşacaktık Hazel Ergülen. ”
İsmimle birlikte soy ismimi de telaffuz etmesi küçük bir şaşkınlık yaşatmıştı. Arkamı dönüp gitmek yerine yüzümü o tarafa dönmüştüm. O sırada Hazar kolundan tutup kapıya doğru sürüklemeye çalışıyordu onu.
–“ Bir dakika siz beni nerden tanıyorsunuz? ”
Sorduğum soru duraksama yapmıştı, oldukları yerde kalmışlardı. Tuttuğu kolunu bırakmak yerine daha da sıkarak bakışlarını bana çevirmişti Hazar.
–“ Hazel odaya geç canım sen aklını boş zırvalarla bulandırma hiç. ”
–“ Dinlerseniz boş zırvala olmadığını anlayacaksınız zira boş konuşmam ben Hazel hanım. ”
Hazar'ın telaşlı hâli ve yüz hatlarına yansıyan gerginliği dikkatli bakmadan da belli ediyordu kendini. “ Çok oldun artık ” sözleriyle kapıyı açıp da dışarıya atmıştı onu üzerine atlamamak için de zor tutuyordu gibi. Üstünü düzeltirken kapıyı sertçe yüzüne kapamıştı öyle ki kapıdan çıkan ses tüm evde yankı yapmıştı, bina yerinden oynamıştı sanki. Yüzü kapıya dönük hâlde iken “ ne söyleyecekti Hazar? Benim soyismim dışında ne biliyor, kim o kişi? ” diye sormuştum. Aklını bulandırma demişti ama çoktan soru zincirleri ardı ardına sıralanmıştı beynimin içinde.
Sorumu es geçip saçma sapan bir şekilde hızlıca konuşarak yanımdan geçip odaya gitmişti. Bu konuşmak istemediğinin göstergesiydi. Rahat bırakmak yerine üstüne gitmiştim meselenin. O kaçtığı ininde yani odasında pencere kenarında sigarasını ateşlerken bulmuştum onu.
–“ Pekâlâ bende kendisinden öğrenirim ” diyerek oda kapısından bir iki adım ilerlemiştim ki “ tamam dur ” diye yüksek tonlamayla sesi duyulmuştu. Elindeki sigarasıyla odanın kapısına çıkmıştı telaşlı bir hâlde. Kollarımı birbirine bağlayarak koridorda yavaşça ilerleyerek salona geçmiştim biraz arkamda o da takip etmişti. Her zaman ki yerime geçip otururken o da karşımdaki yerini almıştı. Elimle kendisini işaret ederek “ seni dinliyorum ” demiştim konuşması için. Orta sehpaya ayaklarını uzatıp da her zaman ki duruşunu almıştı. Tek kaşı havada gözlerimin içine bakıyordu. Konuşmak yerine sigarasını dudaklarının arasına götürmüştü ve yavaşça içine çektikten sonra dumanını solumuştu.
–“ Sende bir emanet var Hazel onu almak için uğraşıyorlar ve bırak soyismini her şeyini biliyorlar senin ”
Kaşlarım çatılıp söylediğine şaşırmıştım, emanetten kastı ne oluyordu anlayamamıştım. Onlara ait olan şeyde neydi bende olan? Onlar kimdi? Sormaya korkuyordum ama bu saatten sonra öğrenmemek bana bir şey kazandırmayacaktı. Ben sormadan Hazar konuşmasına devam etmişti neyse ki sormakla yormamıştı beni yüz ifademden anlamış olmalı ki “ üzerinde Turna Kuşu simgesi olan tahta bir kutu ” demişti. Kaşlarım çatılıp da zihnim kutuyla bağlantılarını çözümlemeye çalışıyordu.
–“ O kutu için bu yere geldin ”
Gözlerini kapatıp açarak sessizce söylediğimi onaylamıştı kafasıyla. Küçük bir yutkunuş sonrası “ kimse anlamasın diye de sessiz takıldın dikkat çekmek istemiyordun çünkü ” demiştim. Buna da kafasını sallamıştı. Geç olsa da yavaş yavaş idrak etmeye başlamıştım. Anlam veremiyordum öyle olmasın istiyordum.
–“ Evde olmadığımız zamanlarda gizlice girerek kutuyu aradın ama bulamadın hiçbir yerde. O yüzden beni kaçırmaya geldiğinde rahattın evin krokisini biliyordun bilmem kaç kere girmiştin eve çünkü ”
Gözlerini kapatıp da kafasını yere eğmişti. Onun sessiz kalması benim daha çok konuşmamı tetikliyordu sanki. Beynimin içinde düşünceler dışarıya çıkmak istiyorlardı.
–“ Bulamadığın içinde son çare bana yaklaştın yani sana yaklaşmama izin verdin. Ağzımdan laf alacaktın bu sayede. Kutuyu aramakla uğraşmaya gerek kalmayacaktı onu ben sana getirecektim. Veya gösterecektim yerini başka bir zaman sen alacaktın onu o yerden. Bense salak saçma hayaller içindeyim işte sende sevmeye başladın sandım sevgime inanıp bir şans tanıdın bize diye düşündüm ”
–“ Hayır hayır, asla. Ben sana aşık oldum Hazel biz olalım istedim her şeye rağmen herkese rağmen ”
Kafamı çevirip baktığımda gözlerinde inci taneleri dokunaklı bakışlarla bana bakıyordu. İnanmak istiyordum tüm kalbimle ona ama bu yaşadıklarımdan sonra zor geliyordu. Ağlamaklı hâlde bana doğru gelmek için adım atmıştı ki geriye çekilişimle olduğu yerde kalmıştı ilerlemek yerine.
–“ O Turna kuşunu sana vereceğim Hazar hayatımdan defolup gitmen için onu sana getireceğim ”
Yaralı olmamı umursamadan gitmeye kalkışmıştım. Daire kapısına doğru adımlarken peşimden telaşlı bir şekilde geliyordu.
–“ O kutu umurumda bile değil artık. Ama sen umurumdasın Hazel. Bir tek sen. ”
Bedenimi etkisi altına almaya çalışan ağrıyı önemsemeden küçük ama hızlı adımlarla ilerliyordum. Her bir adımım yara aldığım yerin sızlamasına sebep olsa da yolumda gitmeye devam ediyordum. Bitmek bilmeyen merdivenleri çıkarak zirveye ulaşmıştım zorlu geçen yolculukla. Çatının demir kapısının kilidini çevirip de dışarıya atmıştım kendimi. Kapıyı ardımdan kapatıp da bir zamanlar kutuyu sakladığım yer olan bacanın yanına gitmiştim. Bunu bu yere saklamış olmak en doğrusuymuş. Bu kutunun içinde ne olduğuna açıp bakamamıştım hiç. Şimdi açmanın sırasıydı belki de götürmeden önce içinde bu kadar önemli olan şeyin ne olduğuna bakmalıydım. Sakladığım bacanın önüne çömelip oturmuştum, ellerimin arasında büyük ebatta sayılmayacak kadar tahtadan bir kutu vardı. Üstüne turna kuşu simgesi resmedilmişti. Kilidini yavaş çekimde çevirip kutuyu açmıştım. Bir harddiskle poşet içerisinde silah vardı. Açtığım kutunun kapağını geri kapatmıştım.
Ve sen adam..
Emeline ulaşmak için sevgimi kullanıp bu oyunu oynamış olabilir misin yapabildin mi bana bunu gerçekten?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.33k Okunma |
5.73k Oy |
0 Takip |
56 Bölümlü Kitap |