47. Bölüm

•Bölüm 43 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

Telefonunun çalmasıyla dikkati dağılmıştı benden. Konuşmamız yarıda kesilmişti bu sayede kesilmemiş olsaydı ne kadar dayanacaktım sözlerine bilemiyorum. Az uzaklaşıp pencere kenarına doğru gitmişti. Gidişinin ardından birkaç dakika olduğum pozisyonu korumuştum. Kulağında telefon hararetli bir konuşma içerisinde olsa bile ara ara beni kontrol etmek için bakıp duruyordu. Baktıktan sonra pencereye yüzünü dönmesiyle bir iki adım geri gidiyordum. Bir yandan onu kontrol ederken diğer yandan da kapının nerede olduğunu hesaplıyordum. Bir zaman sonra gitmeyeceğimi mi anladı yoksa konuşmanın vermiş olduğu dalgınlık mı oldu bilinmez bana doğru bakmayı bırakmıştı. Fırsat bilip de daire kapısının yanına gitmiştim hızlıca ve kapının kulpunu ses etmeden aşağı indirerek kendimi daireden çıkartmıştım. Kapıyı açık bırakmayı umursamadan merdivenleri hızlıca inmiştim. Dışarıya nefes nefese kalmış bir şekilde atmıştım kendimi. Sağa sola bakarken soluk alıp veriyordum. Fazla vaktim olmadığı için ters yönden gitmeyi seçmiştim. Yokuş aşağı inmek yerine yukarısına koşmuştum. Yokuşun sonuna ulaştığım da burda da beni iki yol ayrımı bekliyordu. Bunda düşünmek için vaktim olmamıştı çünkü ardımdan ismimle seslenilmişti.

 

Kısa bir bakış attığım da benim olduğum yere doğru koşmaya başlamış olduğunu görmüştüm. Panikle sağ tarafa doğru koşmaya başlamıştım bende. Nereye kadar kaçacaktım ondan bilemiyorum ama ayaklarımın gittiği yere kadar koşmaya devam edecektim. Bir zamanlar ona doğru koşmak için heveslenen ayaklarım ondan kaçmak için hareketlenmişti. Bilmem kaç dakika kaç saniye ara sokaklarda ben kaçıyordum o da beni kovalıyordu. Kaçan kovalanırı uyguluyorduk sanırım. Daha fazla gitmeye gücüm kalmamıştı hızımı yavaşlatmış olmama rağmen koşuyordum yavaş ritimde. Onun da bu hâlim işine gelmişti ve hızını artırmış olacak ki yakalamıştı beni kolumdan.

 

–“ Dokunma bana ”

 

Kolumdaki elini hızlıca çekmekle birlikte ellerini yukarı doğru kaldırmıştı sana teslim oldum dermiş gibi. “ Tamam tamam sende dur olduğun yerde ” demişti. Bakışlarımı çekiminden çekerken “ ne istiyorsun hâlâ benden neden geldin peşimden? Neden gitmeme izin vermiyorsun ” diye sormuştum.

 

Gözlerimin içine hüzünlü bir o kadar da anlamlı bir şekilde bakmaktaydı, konuşmak yerine susuyordu. Gözleriyle konuşmaya çalışıyordu sanki. “ Hazar sana diyorum ” demiştim tekrardan. O ise bana inat susmaya devam ediyordu karşımda.

 

–“ Konuşsana be adam ne susuyorsun ”

 

Ufak bir gülümseme oluşmuştu yüzünde. Konuşmak yerine yüzündeki gülümsemeyle birlikte geri geri yokuş aşağı ilerlemeye başlamıştı. Bakışlarını benim üzerimden çekmeden geri yürüyordu yolu. Şaşırmış bir hâlde gidişini izliyordum. Neydi bu şimdi? Bana dur deyip de kendi gidiyordu. Arkasından gitmediğimi gördüğünde olduğu yerde durur diye düşünüyordum ama o gitmeye devam ediyordu.

 

–“ Saçmalıyorsun şuan ”

 

Yokuşun sonuna geldiğinde durmuştu tam rahat bir nefes alacaktım ki elinde sakladığı fuları son bir kez gülümseyerek gözlerine bağlamıştı. Saniyesinde elim boynuma gitmişti çıkarttığı fuları görmem ile. Ne ara almıştı benden onu? Bakışlarım yol ile onun arasında gitmişti, düşündüğüm şeyi yapmayacaktı değil mi? O kadar aklını kaybetmiş olamazdı. Onun peşinden gitmeyecektim ama şuan hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım ve adımlarımı hızlandırıp da aramızdaki mesafeyi kapatmanın derdindeydim. Geri geri gitmeye başlamasıyla adımlarımı yürümekten koşmaya çevirmiştim.

 

–“ Hazar saçmalama tamam kaçmıyorum bak burdayım gel konuşalım seni dinleyeceğim ”

 

Yokuşun sonuna ulaştığım da o ise gözü kapalı çok rahat bir şekilde yola çıkmıştı. “ Ne yapıyorsun? ” bir tepki göstermiştim yaptığına. “ Benim yanımda olacak mısın? ” diye sormuştu. Ben kalbim ağzımda araba geliyor mu diye endişe ederken sorduğu soru ile şaşırıp kalmıştım. Hayır diye düz bir şekilde cevaplamıştım sorusunu. Elim kalbimin üzerinde korku içerisinde kenarda bekliyordum.

 

–“ Hayır mı? Yanımda olmanı istiyorum ”

 

–“ Sana söyledim Hazar bundan sonra böyle bir şey olmaz olamaz anla artık ”

 

–“ Olur senin yerin benim yanım başka türlüsü olamaz ki Hazel ”

 

–“ Beni çıldırtma da buraya gel bu kadar delirmiş olamazsın ya hemen gel ”

 

–“ Hayır! Sen ne zaman ki tamam yanındayım dersin işte ben o zaman gelirim ”

 

–“ Böyle bir şey olmayacak ” derken yolu kontrol etmiştim. “ Tamam nasıl istersen ” diyerek bir iki adım giderek anayolun tam orta noktasında durmuştu. Birkaç araba yanından geçip gitmişti, kalbim yerinden çıktı çıkacak ritmini hızlandırmıştı. Etrafımızı insan kalabalığı sarmıştı durup izliyorlardı bu durumu. Film çekiyoruz sanki. Bazıları telefonlarını çıkartmış çekiyorlardı yardımcı olmak yerine. Her bir geçen araba da kafayı yemek üzereydim. Aklım çalışma yetisini kaybetmiş gibiydi.

 

–“ Düpedüz bu yaptığın şey intihar gibi bir şey biliyorsun değil mi? Tamam artık bu yaptığına son ver gel buraya insanlar ciddi sanacak oyun bitti ”

 

–“ Oyun oynadığımı kim söyledi ki ben diyeceğimi dedim madem ki yoksun madem ki yanımda olmayı kabul etmiyorsun ”

 

-“ …. ”

 

–“ Ben senin için ölüme giderim gözüm kapalı. Sana dedim ışıksın diye sen gittin ışıksız kaldım. Sen ne zaman ki yanında olmama izin verirsin ne zaman ki bana inanırsın ben o zaman bu yoldan çekileceğim. ”

 

Elleri iki yanda gözünde fular bana doğru konuştuktan sonra yola dönmüştü tekrardan yüzünü. “ duyamadım ” demişti elleri iki yanda. Konuşmamıştım öylece durup anlamaya çalışıyordum. Konuşmayıp yola bakıyordum o ise yoldan çekilmeye niyeti yok rahat bir şekilde olduğu yerde duruyordu.

 

–“ Şakam yok Hazel seni bekliyorum ”

 

Ona doğru son hızla gelmekte olan arabayı fark etmemle gözlerim büyümüştü. Gitmek için hareketlenmiştim ki kollarımdan tutulup gitmeme engel olunmuştu. Kimse yardıma gitmiyordu benimde yardıma gitmeme izin verilmiyordu. Şaka gibiydi, ironi olmalıydı bu durum.

 

–“ Hazar çekil o yoldan hemen ”

 

–“ Duyamıyorum ”

 

–“ Çekil o yoldan diyorum çekil! ”

 

Kalbim kuş olup uçuşa geçse yeridir ki içimde çok hızlı çırpınıyordu. Olabildiğince yüksek tonlamayla “ gel diyorum gel ” demiştim. O ise olduğu pozisyonda “ duymuyorum ” demişti.

 

Korku içerisinde “ tamam Allah'ın cezası tamam tamam senin dediğin olsun ” demiştim avazım çıktığı kadar bağırarak. Gelen arabada son anda frene basmıştı ki aralarında kısa mesafe kalmıştı durduğunda. O frenin sesi gözlerimi kapattırdı istemsizce. Gözündeki fuları aşağı indirdiğinde görmüştü arabayı. Şoföre el sallayıp da yanıma doğru gelmeye başlamıştı, fuları çıkartmaya çalışırken. Az önce ölümden dönmemiş gibi rahat bir şekilde yürüyordu yolda. Elim ağzımda kalakalmıştım olduğum yerde korku ve şaşırmış gözlerle ona bakarken gözlerimin içine sevecen bakarak rahat bir şekilde fuları boynumdan geçirip düğümlemişti.

 

–“ Aklını kaçırmış olmalısın az kalsın ölüyordun ”

 

Bana karşılık vermesini beklerken beni kendine doğru çekip de sıkıca sarıp sarmalamıştı. Az önceki durumu atlatamazken kollarının arasına alması da üstüne eklenmişti. Onun kolları beni sararken benimkiler boşlukta sallanıyordu sırtında olması gerekirken. Kendimden iterek uzaklaştırmamıştım ama karşılık da vermemiştim.

 

Bilmem kaç dakika sonra bunu anlamış olcak ki kendi uzaklaşmıştı benden. Gözlerinde hâlen daha parıltılar yansıyordu. Az uzaklaşır uzaklaşmaz kafasını gökyüzüne çevirmişti. Yüzünde gülümseme gökyüzüne odaklanmıştı. Neye gülümsediğine merak ederek kafamı kaldırıp baktığımda görünür de bir şey yoktu gülünecek. O an delirmiş olabileceğini düşündüm bunun başka bir açıklaması olamazdı. Az önce ki tranva yeni yeni etkisini gösteriyor olmalıydı. Kolay atlatılır bir durum değil çünkü.

 

 

Tanıdım dediğim adamı tanıyamıyordum çünkü o somurtkan yüzden eser yoktu. Hâl ve hareketleri yabancı gelmeye başlamıştı. Ve sonunda dudakları aralanıp beni şaşırtan o cümleyi kurmuştu.

 

–“ Bugün hava çok güzel bu günü kutlamalıyız ”

 

Ne hava güzeldi ne de kutlanacak bir gündü. Üstelik hava güzel diye kutlama olur muydu? Boş gözlerle ona bakmakla yetindim. “ Bugün benim doğum günüm ” demişti ve büyükçe bir gülüş oluştu yüzünde. Şimdi de tarihler karışmış olmalıydı aklında. Acaba yaşadığı şokun etkisini mi yaşıyordu? Kendine getirmek için tokat mı atmalıyım? Şöyle hokkkalı olanından.

 

–“ Neden öyle bakıyorsun bana ” demişti gözlerini kısıp da anlamaya çalışan ifadeyle. Gözlerimi üzerinden çekerek “ kendinde olup olmadığını çözmeye çalışıyorum ” demiştim düz bir şekilde.

 

–“ Delirdiğimi düşünüyorsun yani ” diye normal bir şekilde konuşmuştu söylediğime.

 

–“ Yani düşündürtüyorsun akıllıca davranmıyorsun "

 

Ellerini cebine koyup da bakışlarını kaldırım taşlarına çekmişti. Olduğu yerde sallanmaya başlamıştı. Taşları incelemeyi bırakıp da “ aşık olduğunda akıl devreden çıkıyormuş derler ondan olsa gerek bu hâlim benim ” demişti.

 

–“ Nasıl diyorlar midemde bir curcuna kelebekler uçuşta. Elim ayağım birbirine karışık. Yüzümde istemsiz bir gülümseme. Her an her saniye zihnimde tek bir isim tek bir kişi. Dudaklarımdan dökülen iki hece tek kelime. Nereye baksam onun hayali. Dengem şaştı. Hâliyle akıllıca şeyler yapmıyorum yapamıyorum aklım başımda değil. Onun yörüngesinde dolaşıyorum. ”

 

Söyledikleri ile kafamı karıştırdığı yetmezmiş gibi etrafımda dönüp durmaya başlamıştı. Etrafımda turlarken cümlelerinin yerini ıslık sesine bırakmıştı. Birkaç tur daha attıktan sonra kenara çekilip durmuştu. Hiçbir şey söylemeden koşarak indiğim yokuşu yürümeye başlamıştım tekrardan. Aynı zamanda hemen ardımda adım sesleri duyuluyordu. Yürümeyi bıraktığım an o da duruyordu. Yürüdüğüm de o da geliyordu peşimden. Ne sağ ne de sol benimle aynı hizada yürüyordu. Yürüyüş hızımız bile aynıydı. Birkaç kere durup yola devam etmiştim. Yüzümde gülümseme yürüyordum.

 

Sallana sallana çıktığım yokuşun ortasında bir anda elimden tutulmasıyla yokuş aşağı ilerlemeye başlamıştık. Ben daha durumu anlayamamışken “ işte oradalar kaçıyorlar ” sesi duyulmuştu gerilerden. Bu sesle birlikte hızlı şekilde yürüdüğümüz taşlarda koşmaya geçmiştik. Elimden sıkıca tutulup götürüldüğüm için bende koşmasına ayak uydurmaya çalışıyordum. Önümü görmeden ilerliyordum, bir süre sonra boşta kalan elimi yaranın üzerine koymuştum. Ara sokaktan geçerken ardımızı kontrol etmişti. Elimi fark etmiş olacak ki “ biliyorum ama az daha dayan ” demişti.

 

Bir binanın duvarında soluklanmak için durmuştuk, nefesim düzene girememişken tekrardan yol almaya devam etmiştik.

 

–“ Kimden kaçıyoruz biz ”

 

Sorumu ya duymamıştı ya da duymazlıktan gelmişti. Neyse ki sonunda bir yere varabilmiştik. Geldiğimiz yolu kontrol ederken bir yandan da önünde olduğumuz koyu renk demir kapıyı yumrukluyordu. Zaman almadan kapının aralanması ile hiçbir şey söylemeden içeriye adımımızı atmıştık. Kapıyı açan kişi dışarıyı kontrol edip de kapıyı ardımızdan kapatmıştı. Duraksamadan koridorda yürüyüp de aşağı inen merdivenlerin olduğu yere doğru gidiyorduk. Merdivenleri inerken o kişide peşimizden geliyordu. Son merdiveni de indikten sonra kenara çekilip o kişinin geçmesine izin vermiştik. Merdiven altında olan sıradan dolabı kenara doğru kaydırarak yerinden oynatmıştı. Neden böyle bir şey yaptığının cevabını da çok geçmeden anlamış olmuştum. Dolabın ardından saklanmış olan geçitin açılmasıyla yürümeye devam etmiştik. Aralıklı aydınlatmaları olan loş ışıklı koridorda yavaş ama büyük adımlarla ilerliyorduk. Koridorun köşesinden dönmemizle ortaya çıkan manzara hiçte yabancısı olduğumuz gibi değildi. Ev ile çalışma ortamı karışımı bir yerdi. Ben ortamın şaşkınlığı içersinde etrafı gözetlerken Hazar'ın eli elimin arasından çıkmıştı ve bilgisayarın başına geçmişti hemen. Üçlü koltuklar, masa ve sandalyeler. Buzdolabı bile vardı köşede. Kafayı çevirip baktığımda Hazar ile o kişi bilgisayarın başında hararetli bir şekilde çalışıyorlardı. Birkaç dakika geçtikten sonra yapması gerekenleri ayarlamış olacak ki benim varlığımı hatırlamıştı. Dönen sandalyesinde olduğum tarafa dönüş yapmasıyla göz göze gelmiştik. Sandalyesinden fırladığı gibi soluğu yanımda almıştı.

 

–“ Neden geçip oturmadın ki yaran nasıl? Ağrın var mı? ” koluma elini koyarak endişeli bir şekilde bakmaktaydı. Onun sorusundan apayrı bir cevap vermiştim söylediğine. Cevaptan çok bir soruydu benimkisi de.

 

–“ Neler oluyor Hazar? ”

 

 

 

Ve sen adam..

 

 

Neden gitmeme izin vermiyorsun.. kalbim neden ona doğru koşuyorsun..

 

Bölüm : 16.02.2025 14:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...