48. Bölüm

•Bölüm 44 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

Kollarımdan tutulmuş olduğum yerde çırpınırken tam karşımda diz çökmüş bir hâlde durmaktaydı. Kafasında silah patlamasına saniyeler sayılıyordu.

 

–“ Hayır hayır, lütfen durun ne isterseniz yaparım yapmayın yalvarırım onu bırakın ”

 

Ağlamaklı bir hâlde karşımda olan tanımadığım kişiye yalvarıyordum Hazar'ı öldürmesin diye. O silahın ateş edilecek olması korkutuyordu.

 

–“ Yalvarma o pisliğe Hazel! Yalvarma. ”

 

Yalvarmayayım da ne yapayım? Ben ne kadar çırpınırsam onlar o kadar sıkı tutuyorlardı beni. Ayaklarımla yeri kırmak istercesine şiddetli vuruşlar yaparken iki yanımdaki izbandutlara bakarak “ bırakın beni bırakın ” demiştim.

 

–“ Bırak onu gitsin sonra sık kafama. Kaçmıyorum bir yere sonuçta ”

 

–“ Bırakacağım .. sen ölünce ”

 

Ve o korktuğum ses.. silah patlamıştı yaşlı gözlerle karşıya baktığımda Hazar'ın yere düşüşünü görmüştüm gözleri açık bir şekilde yere serilmişti. Dudaklarımdan acı bir çığlık kopmuştu ve beni tutan kollardan kurtulup da onun yanına koşmuştum. Hareketsiz bir şekilde yatarken düşüncesizce onu sarsarak kendine getirmeye çalışıyordum. Sanki uykudan uyandırmaya çalışır gibi. Hem ağlıyor hem de ona kendimi duyurmaya çalışıyordum.

 

–“ Hazar sen beni duyarsın, Hazar duy beni. Duy beni bırakmazsın bırakamazsın. Hazar! ”

 

Etrafta kimse kalmamıştı, cebimde ki telefona sarılmıştım hemen. Çekmiyordu bir çizgi bile yoktu. Telefonu yukarılara doğru kaldırıp da çeken yer aramıştım yoktu. O yerde kanlar içinde yatarken ordan oraya koşturuyordum sesimi duyan biri olsun diye. Yoktu ne sesimi duyan biri ne de gelen. Zifiri karanlık yerde kalmıştık. Gözlerim de yaş cansız bedeninin yanına gelmiştim. Elimin tersiyle yaşları siliyordum ama yerine yenileri geliyordu.

 

–“ Ağlamıyorum bak yanındayım. Kalk ve sarıl bana yine o gün ki gibi. Hazar lütfen duy beni. Hazar hayır Hazar hayır hayır hayır. Hayırrr! ”

 

 

Yattığım yerden sırılsıklam olmuş bir hâlde uyanmıştım. Kalbim çok hızlı bir şekilde atıyordu göğüs kafesimde. Yüzümde gözlerimden süzülen ıslaklık. Afallamış bir hâlde kendime gelmeye çalışırken yanımda bir hareketlilik oluşarak kollarımdan tutulmuştu. Kafayı kaldırıp baktığımda gördüğüm yüz şaşkınlık yarattı. Endişelenmiş bir hâlde gözlerimin içine bakıyordu.

 

–“ Geçti güzelim yanındayım ben. ”

 

Dudaklarım aralanıp da konuşmaya çalıştım kekeleyerek de olsa ismini telaffuz etmiştim. “ Ha..zar ” dan sonrası gelmemişti hıçkıra hıçkıra ağlarken ona doğru hareketlenerek sıkıca sarılmıştım. Sarılışıma karşılık verip de aynı şekilde kollarının arasına almıştı beni. Sesli bir şekilde ağlarken beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Geçti güzelim geçti, sürekli olarak bunu söylüyordu saçlarımı okşarken. Geçmişti ama hiç geçmeyecek gibiydi.

 

Kalkıp gitmek yerine koltuğa oturur vaziyette kurulmuştu ve bana da yer açmıştı sığınmam için. Sorgusuz sualsiz gidip de başımı sol göğsüne dayamıştım. Kollarının arasına alıp da sıkıca sarmalamıştı beni kendine. Sessizce kalmıştık tek kelam etmeden öylece durmuştuk. Uyumuyordum uyumak istemiyordum uyuyacak olursam yine aynı kabusun içine düşmekten korkuyorum. Varlığını hissetmek adına daha bir sokularak sarılmıştım iyice. Hazar da farkındaydı benim bu hâlimi ama ses etmemişti aksine ayak uydurmuştu bana.

 

Başka bir kadınsın

Herkes duysun adını

Sevmek hayaldi

Kalbim senle kanatlandı

İyi kötü her günde

Sonsuza dek senle

Her şeyinle seni istiyorum

İyi kötü her günde

Uyansam yine kalbinde

Son nefesimde seni istiyorum

Gözlerinden gözlerime

Bir bakışla bir gülüşle

Sarhoş oldum

Bambaşka bir kadınsın sen

Yeryüzünden gökyüzüne

Tüm dünyalar tüm yıldızlar

Şahit olsun

Bambaşka bi kadınsın sen

 

( Başka bir kadın - Umur Doma🎵 )

 

Dudakları aralanıp da gecenin sessizliğine şarkı söyleyerek eşlik etmişti. Konuşmayıp sesini şarkıyla duyurmuştu bana öyle huzur vericiydi ki hiç bitmesin istiyordum. Gözlerimi kapattım bu anın hayalini kurdum zihnimde. Susacak gibi olmuştu gözlerim kapalı bir şekilde “ devam et lütfen ” demiştim. Başıma bir öpücük kondurmuştu uzunca. Bende çekebildiğim kadarıyla kokusunu içime sindirmiştim.

 

–“ Bizden ne istiyorlar, neden hâlâ peşimizdeler? ”

 

–“ Benden.. benim peşimdeler onlar ”

 

–“ İyi de neden istediklerini vermedik mi onlara o kutuyu aldılar daha ne var ki senden alacakları? ”

 

–“ Sen düşünme bunları uyumayı dene ben halledeceğim hepsini meraklanma ”

 

–“ Uyumak istemiyorum ”

 

–“ Uyumak istemiyorum da ne demek Hazel? Uyumadan olur mu hiç kapat bakayım gözlerini yanındayım ben varken kimse yaklaşamaz sana ”

 

–“ gözlerimi kapadığım da uykumda yoksun ama yine o âna dönemem olmaz uyumayacağım ”

 

–“ Hangi âna dönemezsin uykuya gitmekten korkutan ne seni? ”

 

–“ Ölmen gözlerimin önünde öldürülmüş olman ve benim hiçbir şey yapamayışım ”

 

Kendini çekişiyle bende doğruldum yattığım yerden. Gözlerini gözlerime kilitleyerek hiç kırpmamasına bakmıştı.

 

“ Rüyaların tersi çıkarmış he bu ölmeyeceğim anlamına gelmez ama. Bir gün öleceğim, öleceğiz Hazel. Ölümsüz değilim ”

 

İşaret parmağıyla burnuma dokunup da beni kendine çekerek başımı göğsüne dayamıştı. Kollarıyla beni kendine hapsetmiş gibiydi.

 

O his geçmemişti, geçememişti..

Sanki her an bir şey olacakmış da dünyam tersine dönecekmiş gibiydi. Bu mutluluk uzun sürmeyecek gibi.

 

–“ Abi hemen gelmen lazım ”

 

Sesi duyulmuştu kulaklarıma ve Hazar'ın dakikasında benden uzaklaşıp onun yanına gitmesi bir olmuştu. Öyle söyleyip seslenmese ikimiz varmışız sanıyordum. Kimsenin olmadığı bir yerde yaşıyoruz. Hazar ve o kişi bilgisayarın başında hararetli bir şekilde tartışma içerisindelerdi. Ben duymayayım diye olsa gerek çok yüksek tonlamayla konuşmuyorlardı ama sesleri az çok kulaklarıma ilişiyordu.

 

–“ Tam da tahmin ettiğin gibi abi o kutunun peşindeler. ”

 

–“ Bir iz bir kanıt ”

 

–“ Temiz hiçbir şey bulamazlar ”

 

Ayaklarımı yavaşça yere uzatıp da oturduğum koltuktan ayaklanmıştım. Ses etmeden yakınlarına kadar gidip de arkalarında durmuştum. Bilgisayar ekranında birkaç parçaya bölünmüş bir hâlde görüntüler vardı. Her biri ayrı sokak görüntüsü olan.

 

–“ Güzel, kutuyu ne yaptın peki? ”

 

–“ içerde getireyim ”

 

Geriye doğru dönüş yapmasıyla benimle karşı karşıya kalmıştı ve bu onu korkutmuş olmalıydı ki yerinde sendeletmişti. Şaşırmış bir hâlde gözlerimin içine bakarak “ korkuttunuz geldiğinizi neden demediniz ” demesiyle Hazar'ın dakikasında dönen koltuğuyla dönüş yapması bir olmuştu. Oturduğu koltuktan fırlarcasına ayaklanıp da bakış açımı ters istikamette doğru çevirmişti. Hazar beni koltuğa doğru götürürken o kişi de bilgisayarı hallettikten sonra gitmişti.

 

–“ O görüntüler neyin nesi Hazar ve neden hâlâ kutuyu teslim etmedin neden sende? ”

 

–“ Seni ilgilendiren konular değil bunlar dinlenmene bak sen. Acıktı isen Kurnaz gelsin ona söyleriz ”

 

–“ Madem beni ilgilendiren konular değil bunlar o zaman burada durmamın anlamı yok ” diyerek gitmeye kalkışmıştım ki sol bileğimden tutup da gitmeme engel olunmuştu.

 

–“ Seni ilgilendirmiyor diyorum çünkü senin bulaşmanı istemiyorum. Seni uzak tutmak için. ”

 

–“ Bir zamanlar kendinden uzak tuttuğun gibi mi? ”

 

–“ Kendimden uzak tutmuş olsaydım seni bu kadar.. ” kendine çekişiyle aramızda ki mesafe kapanmış olmuştu. Kafa kafaya gelmiştik, dudaklarının aralanmasıyla ılık nefesi yüzüme vurmuştu aynı bir meltem etkisi. Ben dudaklarını dudaklarıma dokundurur diye düşünmüştüm ama bakışları dudaklarımda “ yakınıma almazdım seni ” diye lafını tamamlamıştı. Kalbim yerinden çıktı çıkacak ne yapacağını bekliyordum. Kafalarımız birbirine dayalı konuşmadan öyle kalmıştık. Ayak sesinin duyulması ile kendimize gelmiştik ve aramıza mesafe koymuştu. Daha doğrusu o kendini çekmişti benden zira hareket edecek gücü bulamamıştım kendimde. Dudaklarını sağ omzuma dokundurup da şaşırmış bir hâlde geride beni bırakarak kalktığı bilgisayar masasına doğru adımlarını atmıştı. Ağzım açık bir şekilde olduğum yerde kalakalmıştım. Bir heykel gibi mıhlanmıştım sanki olduğum yere. Mühürlemişti beni öpüşüyle.

 

 

****

 

 

Gözlerim aralandığında başımın yakınlarına başını koymuş bir vaziyette yattığım koltuğun hemen yamacında yere çömelmiş bulmuştum. Yanımda uyuyakalmış olmasına şaşırmalı mıyım? Rüya da gibiydim son günlerde bunun başka bir açıklaması olamazdı. Gözümü kırpmadan uykudaki hâlini izlemiştim. Dokunmadan gözlerimle sevmiştim onu. Elimle yüzünü saçlarını okşama hissini bastırmaya çalışmıştım zira dokunmaya kalksam uyanırdı. Blink sesiyle birlikte bir kıpırdanma olmuştu ama uyanmamıştı uykusundan. O sesin nerden geldiğini merak etmiştim ve sessizce yattığım yerden doğrulup da ayaklanmıştım. Onu sevme hissi yerini merak etmeye bırakmıştı. Parmak uçlarında masanın olduğu yere doğru adımlarımı atarken uyanıp uyanmadığını da kontrol ediyordum. Her an yakalanacak olmanın vermiş olduğu korku ise kalbimi yerinden çıkartacak gibiydi. Bir gözüm Hazar da bir gözüm bilgisayar masasında anlamaya çalışıyordum. Elimin mouse değişi ile bilgisayar ekranında aydınlanma olmuştu ve çıkan sesin nerden geldiğini görmüş olmuştum. Bir heyecan açmaya yeltenmiştim ki hevesim kursağımda kalmıştı ekrana beliren şifre kutucuğu ile. Şifresiz olduğunu neden düşünmüştüm ki? Parmaklarım klavyenin tuşlarında hareketlenerek basit ama yapılamayacağını düşünülen şifreyi girmiştim.

 

1*2*3*4*

 

Uyarı ile yanlış şifre denmişti. Biraz daha odaklanmalıydım herkesin aklına gelen bir şifre neden koysun ki? Düşün düşün düşün diye kendime telkinler ederek doğru şifreyi bulup da gelen bildirimi okumak istiyordum. Benim ismim olmasın düşüncesi gelip de yok ya değildir ile geldiği yere geri göndermiştim düşünceyi. Ama kendimi ismimi şifre kutucuğuna yazarken bulmuştum.

 

H*A*Z*E*L*

 

Beklenen olmuştu ve sevmediğim uyarının gelişiyle moralim bozulmuştu. Bu adam şifresini ne yapmış olabilirdi ki? Kendi ismini yazacak kadar basite kaçmamıştır numara ve ismimden sonra. Yüzüm asık bir hâlde denemeyi bırakıp doğruldum klavyenin üzerinden. Açamadığım bilgisayar ekranına bakıp da kalmıştım. Pes etmiş ekrana arkamı dönüp de yatmaya giderken kıpırdanmasıyla bilgisayar masasına çarpmıştı bedenim korkudan. Sadece bir kıpırdanma olmasıyla rahat bir nefes almıştım. Dayandığım masadan çekildiğimde elimin bir şeye dokunmuş olmasından mı bilinmez yerde bir kıpırdanma arkamda bir hareketlilik olmuştu. Ve ben ne olduğunu anlayamadan kendimi başka bir yerde bulmuştum. Olduğum yer kendiliğinden oynayarak dönüş yapmıştı ve beni başka bir tarafa getirmişti. Karanlık bir yere. Açmaya çalıştığım bilgisayar ve ben vardı bilmediğim ortamda.

 

Buraya nasıl gelişimin yerini burdan nasıl çıkacak olacağım almıştı bir anda. Şifresini bilmediğim bir bilgisayar, telefonumun olmayışı üzüntü yaşatmıştı. Buradan çıkmanın bir yolu olmalıydı ama nasıl? Karanlık ortamda ne kadar görebilir isem bir şey bulmaya çalışıyordum masanın etrafında. Burada bir yere elimin çarpmış olmasıyla çalışmıştı bu masa. Her ne yaptı isem o noktayı bulamamıştım ve olduğum yerde kapana kısılmış gibiydim. Bakışlarımı etrafa yönlendirmiştim ve bir çıkış yolu arıyordum. O dakikalarda zihnimin derinliklerinde Hazar'ın sesi duyulmuştu şu çarpışma anımızda dediği cümle. Sonrasında odasında söylediği sözler. Bu merakım bir gün başımı belaya sokacaktı. Göz aşinalığı olsa gerek karanlık gelmemeye başlamıştı etraf.

 

Zihnimin derinliklerinde olan ses duvarın diğer tarafından gelmeye başlamıştı ve ismimle seslenilmişti.

 

–“ Hazel.. Hazel neredesin? Nereye gitmiş olabilir bu kız. Hazel ”

 

Buradayım diye haykırarak sesimi duyurmak istesem de çıkmamıştı o ses. Cesaret edememiştim, kızacak olması korkutmuştu. Öyle ki buradan çıkmanın bile önemini geçmişti. Sessizce duvarın diğer tarafından gelen seslere kulak kesilmiştim sadece.

 

–“ Abi bir sorun mu var? ”

 

–“ Var Zaza var Hazel yok. Gizlice kaçıp gitti desem illa ki duyardık nereye gidebilir. ”

 

Sessizce onaylamıştım kafamla söylediğini. Kendimce mırıldanarak “ gittim aslında bir duvar ötesine ” demiştim.

 

–“ Abi yok ”

 

–“ Onu bende biliyorum Zaza nereye gider onu soruyorum ”

 

–“ Yok abi yok ”

 

Sesiyle birlikte sessizlik olmuştu ve konuşma kesilmişti. Ne yoktu neden susmuşlardı? Birkaç dakika içinde sesi daha yakından duyulmakla beraber vurma sesleri de gelmeye başlamıştı.

 

–“ Hazel, bir ses ver bana orda olduğunu biliyorum. Hazel! Korkma tamam mı çıkartacağım ordan seni? ”

 

– Ses ver diyorum ama bu tarafa ses mi geçiyor sanki. Zaza bir şey yap nasıl açılacak bu duvar?

 

– Abi biliyorsun ki dönüş oldu mu diğer tarafta kaldı açılma. Öyle istemiştin tedbir amaçlı.

 

–“ Duvarı kırdırtma bana bir yol bul. Hazel güzelim beni duyduğunu biliyorum. Sakince odaklanmaya çalış bilgisayar masasının sağ köşesine doğru ellerini gezdir. ”

 

Kime göre sağ köşe acaba? Benim olduğum taraftan mı onun olduğu taraftan mı? Her iki tarafı da dene gitsin hangisi çıkarsa. Çok hızlı hareket etmeden kaynaklı mı hiçbir şey olmamıştı belki de doğru noktayı bulamamıştım. Olmuyordu, o dönüş olmamıştı olduğum yerde duruyordum.

 

–“ Hadi güzelim yaparsın sen ”

 

– Abi olmayacak gibi ”

 

– Olacak olmalı. Çıkış noktası tâbi ya nasıl aklıma gelmez. ”

 

–“ Abi nereye?

 

– Nereye olacak diğer taraftan oraya gideceğim. Burada beklemektense gitmek en iyisi.

 

– Öyle de abi gidersen ya görünürse ya takip edilirsen bu riski göze alamayız bu durumda

 

Ellerimle taramadığım yer kalmamıştı ne Allah'ın cezası noktaysa olmamıştı. Bilgisayarın ışığını yakıp o yeri aramak arasında gidip geliyordum. Blink sesiyle birlikte gözlerim ekrana kaymıştı.

 

–“ Hepsi senin yüzünden başıma geldi zaten. "

 

Aramayı bırakıp da sakinleşmeye çalışmıştım bir soluklanırsam odaklanabilirdim. Ayaklarım daha fazla beni çekememişti ve olduğum yere bırakmıştım kendimi.

 

 

– Ben giderim hem senin burda kalman daha iyi olur. Görmese bile sesini duymak rahatlatır onu. ”

 

 

Karanlık ortam o kadar da karanlık görünmemeye başlamıştı bana. Öyle ki çok net olmasa da ortamda olanları görüyor gibiydim. Oturduğum yerden ayaklanıp da etrafta çıkış yolunu aramaya koyulmuştum. Elbet bir şekilde bu yerden çıkılıyordu. Elimin bir şeye dokunuşu ile bir hareketlenme olmuştu ve panikle kendimi geri atmıştım bir başka yere daha gidemezdim. Bu sefer ki dokunuşumla taş duvar açılmıştı öne doğru gizli bölme gibi. Blink sesiyle bilgisayarın ekranı aydınlanmıştı fakat dikkatimi çekmemişti hiç. Bakışlarım açılan bölmede öylece bakıyordum. Bilgisayar ışığının vermiş olduğu yansıma ile bölmenin içinden kutu gözüme çarpmıştı. Benim sakladığım babamın bana benim Hazar'a vermiş olduğum aranılan o kutu. Tam elimi uzatıp almaya kalkışmıştım ki karanlık ortamı loş bir ışık almıştı ve “ Hazel hanım ” seslenişi korkutmuştu.

 

–“ Korkutmak istemedim kusura bakmayın. ”

 

–“ Sorun değil boştaymışım ”

 

Bir hızla olduğu yerden hareketlenerek yanımdan geçmişti ve yanlışlıkla açmış olduğum bölmeyi kapatıvermişti bir anda görmemi istemediği şey vardı da saklıyor gibiydi. Fark etmesin diye önünü kapatıyor olsam bile anlamıştı, oranın açılmış olduğunu. Aynı hızla bilgisayarın başına gelmişti ve “ buyurun gidelim isterseniz Hazar bekler ” demişti. Söylediğini kafamla onaylarken “ olur ” demiştim sadece. Bakışlarım kapatılan yerde o kutunun neyin nesi olduğunu merak etmiştim ama açıp bakmaya fırsatım olmamıştı. Düşünceler içinde iken her ne yaptı ise o yerden Hazar'ın yanına geçmiştik.

 

 

 

 

Ve sen adam..

 

 

Nasıl bir bilinmezin içindesin bilmiyorum ama seninleyim..

 

Bölüm : 19.02.2025 17:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...