49. Bölüm

•Bölüm 45 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

Suçluluk duygusu ile yüzüm yerde öylece karşısında duruyordum hiçbir kelam etmeden sinirini çıkartmasını bekliyordum. Hani biraz sonra anne babalarından azar yiyecek çocukların yerdeki halıyla olan bakışları vardır ya halının her ayrıntısını fark etme anı. Her ne derse desin sesimi çıkarmadan sadece dinleyecektim onu. Konuşup ne söyleyeceğimi bilemiyordum çünkü.

 

 

 

Avaz avaz bağırmasını beklerken o beklemediğim bir şeyi yapmıştı ve beni kollarının arasına alıp da sarılmıştı. Eveet sıkıca sarmalamıştı beni. Yüzümde gülümseme belirip de tam seviniyordum ki “ hiç sevinme bu seni affettiğim anlamına gelmez ” demişti.

 

 

 

–“ Olsun sen bana kıyamazsın ki ” demiştim en sevimli halimle. Fırsatları değerlendirmek gerekir. Kendinden az uzaklaştırıp da “ bak sen ” demişti ses tonunda kızgınlık belirtisi yoktu. “ kıyar mısın yoksa ” demiştim dudaklarım bükülü kedi bakışlarımla. Tekrardan beni kendine doğru çekip de sarılmıştı. Cevabımı böyle almıştım ondan. Bir anda alarm sesi duyulmuştu ve köşede duran sinyal lambası yanıp sönmeye başlamıştı kırmızı renkte. Afallamış bir hâlde ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yangın alarmı mı yoksa?

 

 

 

–“ Neler oluyor? ” diye sormuştum gözlerim alarmın üzerinde. Sorumu Hazar'ın yerine arkadaşı cevaplandırmıştı ve “ içeriye girmeye çalışıyor olmalılar ben gidip bakayım. Sizde ne olur ne olmaz diğer tarafta bekleyin abi ” demişti. Cümlesini tamamlar tamamlamaz gözden kaybolmuştu.

 

–“ bizi buldular mı yani ”

 

Bir şey demeden etrafta koşturup duruyordu, ortalıkta hiçbir iz bırakmamak için. Bense olduğum yerde durmuş onun gidip gelişlerini seyrediyordum.

 

–“ Hazar ne yapacağız şimdi? O kutuyu verelim gitsinler işte daha ne diye tutuyorsun ki! ”

 

Cevabı duymamakla beraber sorum havada asılı kalmıştı ve kolumdan elimin biraz üst tarafından yakalanarak az önce çıktığım yere geçiş yapmıştık. Daha yeni çıkmıştım ama ben buradan. Dönüşümüzle birlikte aklımda kutunun olduğu yer belirmişti. Ben duvarın önüne gelmiş nasıl açıldığını nerede olduğunu bulmaya çalışırken Hazar ise bilgisayar ekranında bir şeyler yapıyordu.

 

 

 

Yaptığı şeyle ekranda kamera görüntüleri belirmişti ne olup bittiğine bakıyor olmalıydı. Pür dikkat görüntüleri izlemesini fırsat bilip de duvarın her bir köşesinde elimi gezdirmiştim. Yine benim olduğum tarafıma bakmamış olmamasına rağmen “ Hazel ne yapıyorsun orada” demişti.

 

–“ Hıı hiiç öyle takılıyorum ”

 

Kafasını ekrandan benim olduğum tarafa çevirip de bakmıştı “ bana her nedense hiiçmiş gibi gelmiyor " demişti, ne yaptığının farkındayım edasında bir vurgulamayla. Rahat pozisyonda olmak adına duvara kendimi dayamıştım “ sana öyle geliyor sen neye bakıyordun öyle ” demiştim. Aynı şekilde verdiğim cevabın karşılığını almıştım tonlamaya varıncasına.

 

–“ Bu adamların peşimizi bırakacağı yok Hazar ve ben çok korkuyorum belli etmemeye çalışıyorum ama korkuyorum ”

 

–“ Korkma ben varken senin kılına zarar veremezler izin vermem çünkü. Seni canım pahasına korurum koruyacağım ”

 

–“ Korkum da bu ya. Seni kaybetmekten korkuyorum o gördüğüm kâbusların bir gün gerçek olacağından korkuyorum. Öleceğinden korkuyorum ben Hazar. ”

 

Yüzümü yere eğmiştim konuşmanın sonlarına doğru. Bakışlarım ayak uçlarımda ağlamamak için gözyaşlarımı zor zaptediyordum. Yine beni sakinleştirici konuşma yapacağını beklerken dudaklarını aralamış düşüncemin aksine konuşmaya başlamasıyla bırakın rahatlamayı içimi hepten korku sarmıştı.

 

–“ Korkma böyle bir şey olmayacak diye bir şey diyemem çünkü ben ölümü ta ne zamandan beri yakınımda hissediyorum Hazel. Ensemde soluğu varmış gibi. O ölüm beni bulacak bir gün zamanı ne vakit olur bilemem ama öleceğim yani ölümsüz olduğumu mu düşünüyorsun yoksa? Tamam belalardan kurtuluyoruz dedik de o kadar da değil yani. Ölürüm ama senin de ölmene izin vermem en azından benim yüzümden. ”

 

Onun göremeyeceği tarafa kafamı çevirip de söylediğine karşılık " sanki sen öldükten sonra ben yaşamış olacağım " demiştim. Benimkisi mırıldanmak gibiydi ama “ anlayamadım ne dediğini ” demesiyle birlikte mırıldanmayı bile duyup duymadığından şüphe etmiştim.

 

–“ Bir şey dememiştim ki yani demedim ”

 

Anladım dercesine kafasını yavaşça sallayarak bilgisayar ekranına geri dönmüştü. Buradan çıkmanın yolunu aramak varken neden olduğumuz yerde bekliyoruz anlayamıyorum. Mesela diğer adamın az önce bana ulaştığı yöne gidebilirdik. Geçiş varsa oradan gelmeyecekleri ne malûmdu. Ya geliyorlarsa. Hareketlenip de telaşlı bir şekilde o yöne doğru gidip de gelen giden hareketliliği var mı diye bakınmaya başlamıştım. Aynı zamanda da kulağımla bir ses olup olmadığını duymaya çalışıyordum.

 

–“ Noldu sorun nedir? ”

 

–“ Gelen giden var mı diye bakıyorum sıkıntı yok burası bende ”

 

–“ Kendini yormana gerek yok Hazell oturup dinlenebilirsin ”

 

–“ Olsun nolur nolmaz biz önlemimizi alalım da tetikte olmuş oluruz ola ki biri geldi boş yakalanmayalım değil mi? ”

 

–“ Imm peki bir şey soracağım konsantrasyonunuzu bozmayacaksam hanımefendi ”

 

–“ tâbi buyurun dinliyorum ”

 

Demiştim kısa ve net. İyice kulak kabartmıştım zifiri karanlık o yere doğru. Şimdilik bir ses seda yok gibiydi.

 

–“ Neden bilgisayar başındayım veya neden olduğumuz yerde durmamıza izin veriyorum? Bir yere kaçıp gitmek yerine. Bana bir söyler misin? ”

 

… söylediklerinden sonra cevapsız bir şekilde kalmıştım bir cevabı yoktu bunun en azından mantıklı bir açıklaması yok. Doğruydu, gelme durumu olsaydı neden rahatça oturacaktır ki? Bazen aklımı yok sayıyor oluşum aptal hissettiriyordu kendimi. Benden bir cevap alamayınca olsa gerek bilgisayar ekranına geri dönmüştü yüzünü neyse ki bana bakarken bulmamıştım onu bulsaydım söyleyecek bir şeyim yoktu.

 

Bir kolunu koltuğun kenarında yüzüne dayalı bir şekilde ekrana odaklanmış duruyorken yakınına kadar gitmiştim.

 

–“ Kutunun peşindeler değil mi? Alana kadar da bırakmayacaklar ”

 

Kendi kendimle konuşuyor gibi olmuştum çünkü Hazar sessiz kalmıştı bu sessizliği evet anlamına geliyordu. Cevabını bildiğim sorular sorduğum da böyle yapıyordu çünkü.

 

–“ O kutu göz ardı edilecek hafife alınacak bir tahtadan nesne değil Hazel. İçinde gizlenen bombayı bilsen neden bu kadar istediklerini anlamış olacaksın. Bizim için görünse de onlar için ölüm kalım meselesi aslında. ”

 

–“ Ne var ki içinde onun? ”

 

Yavaş bir şekilde pozisyonunu bozmadan yüzünü bana dönmüştü “ cidden merak edip bakmadın mı ne olduğuna ” diye sormuştu. Daha bir merak etmiştim ne olduğunu. Tam konuşacak gibi olmuştum ki “ bende ki de soru bakmış olsaydın eğer bu zamana kadar saklayamazdın. İlla ki kendini açık ederdin. ” demişti. Söyledikleri ile övmüş müydü sövmüş müydü?

 

–“ Sen şimdi.. ” diye lafa başlayıp trip atacaktım ki hem atacağım trip içimde patlamıştı hem söyleyeceklerim.

 

–“ Hemen buradan çıkmamız lazım. ” diyerek sandalyeden öyle bir kalkmıştı ki dönen sandalye hızlıca kendi etrafında dönmeye başlamıştı kalkışıyla. Benim gizlice gittiğim yere ulaşıp yapamadığımı yapıyordu yani kutunun gizlendiği yeri açmak için harekette bulunuyordu. Bense meraklı bakışlarla olup biteni kenarda izlemekle yetiniyordum. Tâbi boş boğazlığın vermiş olduğu etkiyle “ hani güvenliydi burası neden gidiyoruz ki şimdi? ” diye soru yöneltmiştim.

 

Kutuyu sırt çantasının içine atıp çantanın fermuarını çektikten sonra hızlıca hareket etmişti ve son kez ekrana baktıktan sonra bir eli çantanın kulpunda bir eliyle de benim elimden sıkıca tutarak peşinden sürüklemeye başlamıştı. Yine mi koşturmaca yine mi kaçma serüveni? Düştü düşecek hâlde öyle dar aralıklı karanlık yerden gidiyordum ki o beni çekmese yürümeye mecalim yoktu sanki. O kadar hızlı yürüyorduk ki ayaklarım bu hıza alışkın olmadığından dolayı tökezleyerek düşme reaksiyonu içerisindelerdi.

 

–“ Biraz yavaş yürüyemez miyiz acaba? Arkamızdan atlı mı kovalıyor? ”

 

Sorumun karşılığını farklı olarak kendiyle kavga edercesine bir şekilde vermişti. Yavaşlamayı geç daha da hızlı bir hâl almıştı yürümemiz. Ben yavaş dedikçe tam tersine hızlanıyorduk. Bu gidişle yürümek değil bizimkisi koşmaya geçmişti. Koşmayla yürümeyi bulmuştuk sanki.

 

–“ Çok pis oyuna geliyorduk az kalsın. Çok! ”

 

 

 

Ve sen adam..

 

... beni canın pahasına koruyorken canımın sen olduğunun neden farkında değilsin

 

 

Merhabalar

 

Bölüm nasıldı? Şuana kadar olan bölümler nasıl hikaye hakkında ki düşüncelerinizi yazabilir misiniz?

 

Bir de küçük bir ricam daha olacak... Okurken en azından bir yorum bırakırsanız sevinirim gerçekten okunuyor mu yoksa oylanıp mı geçiliyor bilmek isterim. Çünkü benim için asıl önemli olan okunmasıdır.

 

Okuyup yorum yapmak istemeyen varsa da 🌟 sadece oy verebilir.

 

 

Şimdiden teşekkür ederimm.

Bölüm : 23.02.2025 14:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...