
Elimi dışarıya doğru uzatıp da esen rüzgarın elime çarpmasını sağlamıştım. Bir elim o'nda bir elim ise dışarda yol alıyordum fonda çalan müzik ise benim adlandırdığım bizim şarkımız. Yaşanan her şey gerçek olamayacak kadar güzeldi ve ben gerçekliğine inanamıyordum. O yanımdaydı bir aradaydık. Bir anlığına kafamı çevirip de ona doğru baktığımda bana olan bakışlarını yakalamıştım. Ve bu tebessüm oluşturmuştu yüzümde.
–“ bitti mi şimdi ” diye sormuştum gözlerinin içine bakarken
–“ Bitti ama.. biz yeni başlıyoruz ”
Utandırmıştı bu sözleri ve gözlerimi kaçırıp da yola baktığımda bakışlarım donuklaşmıştı. Gülümseyen yüzüm solmuştu bir an. Her şey buraya kadarmış demek ki. Ve her güzel şeyin bir sonu varmış. " Hazar!" çıkmıştı dudaklarımdan, gerisi yoktu gelmemişti dilimden. İsmini telaffuz edebilmişti o dudaklar gördükleri karşısında.
–“ Söyle güzelim ”
–“ Hazar! ”
İsmini söyleyişimden sonra yutkunma olmuştu. Yüzümden mi anladı yoksa yola dikili kalan bakışlarımdan mı onun bakışlarının da yolla buluşmasıyla bir şey dememişti. Yolun orta yerinde durmuştuk ilerde yol kesilmişti birkaç araba ve arabaların gerilerinde duran eli silahlı kişiler yüzünden. Bitmemişti, o küçücük mutluluğu çok görüyorlardı bizden.
–“ Hâlâ ne istiyorlar bizden? ”
–“ Kafanı eğ ve hiç kaldırma ”
Arabayı geri sürmek için harekete geçecekti ki kıpırdamayışından kapana kısılmış olduğumuzu anlamıştım. Kaçışımız yoktu demek buraya kadarmış. Arkaya dönüşünü düzeltip de bakışları önde direksiyonu sımsıkı kavramıştı parmaklarıyla. Bense torpido gözünün olduğu yere çömelmiş ıslanmış yüzümle ona bakmaktaydım sessizce. Vitese elini koyup da arabayı çalıştırmak için harekette bulunacaktı ki telefonun melodi sesi duyulmuştu. O an bir yerlerden geri sayım başladı sesini duyar gibi olmuştum.
Karşı tarafın gür sesi telefonun hoparlöründen bana kadar duyuluyordu ve Hazar'ın konuşmasına fırsat tanımadan açar açmaz konuşmuştu o kişi.
-“ Kız bizimle gelecek yoksa sağ çıkamazsınız ”
–“ Asla! Değil böyle bir şey onun kılına zarar gelecek herhangi bir şey olursa bu dünyayı zindan ederim size. ”
–“ Kutuyu bize ver o zaman ikinizi de bırakalım. Ya kutu ya kız başka seçenek yok seçim senin. Kız mı kutu mu ver kararını? Hangisi önemli senin için ”
Hazar'ı telefona küfürler savururken bırakmıştım ve sessizce o anlamadan kendimi arabadan dışarı atmıştım. Ellerimi yukarı doğru kaldırmış bir hâlde arabanın yakınlarından biraz uzaklaşmıştım. Kapının açık kalışından mı yoksa benim gözükecek kadar öne çıkmamdan dolayı mı bilmiyorum ama Hazar'ın beni fark etmesi geç olmamıştı ardımdan duyulan kapı sesinden bunu anlamıştım. Ve ismimle seslenmesinden. O bir sesleniş değil yakarış olabilirdi. Ellerim havada birkaç adım uzaklaşmıştım arabanın olduğu yerden.
–“ Durun bir şey yapmayın. Ben geliyorum ”
–“ Geliyorum da ne demek Hazel. Beni deli mi edeceksin. Çabuk arabaya dön geri saçma sapan davranma hiç sırası değil. ”
Ellerim havada küçük adımlarla onların olduğu yere ilerlerken “ hep sen beni koruyacak değilsin ya bırak da sevdiğim adam için ben bir şey yapayım. ” demiştim. Ateşe yürüdüğümün farkındaydım bu sevdiğim adamın hayatını kurtaracaksa seve seve giderdim o yolu. Ona seçim hakkını bırakmamıştım biliyorum ki benim olduğu kadar kutu da onun için önemliydi. Küçük adımlarla ilerlediğim için mi yol bitmek bilmiyordu ya da ben bitmesini istemiyordum. Korkak ama emin adımlarla onların yanına ilerlerken Hazar'ın sesi tekrardan duyulmuştu. Bu sefer seslenişi bana değil onlara yönelikti ve beni şaşırtan o cümleyi söylemişti.
–“ Tamam kutuyu veriyorum size kıza dokunmaya kalkanın canını yakarım. Kimse yanaşmasın. Kalın olduğunuz yerde! ”
Olduğum yerde tam yolun orta kısmında kalmakla beraber şaşırmış bir hâlde yüzümü arkaya Hazar'ın olduğu yöne dönmüştüm. Kontrolü elden bırakmadan arabaya yönelmişti ve birkaç dakika içerisinde elinde kutuyla geçmişti karşımıza. Söylemesini kandırmaca diye düşünüyordum ki kutunun elinde olması öyle olmadığını gösteriyordu. Elindeki kutuyu görecekleri şekilde havaya kaldırarak “ kutu burada kutuyu verdiğim an basıp gideceğiz kimse bir şey yapmayacak peşimize düşen olursa bu kadar insaflı olmam bileseniz” demişti.
Duymamaları için ses çıkarmadan dudaklarımı oynatarak “ kutuyu veremezsin onlara olmaz yapamazsın ” demiştim. Bir şey demeden öylece gözlerimin içine bakmıştı sadece ve bakışlarını tekrardan onlara yöneltip “ Hazel ben kutuyu fırlatacağım sende arabaya doğru koşup hiçbir şey demeden bineceksin. ” demişti.
–“ Kutu hani çok önemliydi nasıl verebiliyorsun? ” diye sesli olarak dile getirmiştim.
–“ Senden önemli değil anladın, şimdi dediğimi yap ve geri buraya gel hadi. ” demişti konuşmasının sonlarına doğru sert ve acele etmemin vurgulamasıyla. Daha fazla sorgulamak yerine Hazar'ın yanına koşmuştum ve yakınına yaklaşmamla birlikte elindeki kutuyu onların tarafından biraz uzak yere doğru fırlatmıştı. “ Hadi Hazel bin çabuk arabaya! ” demişti yanına ulaşmamla ne bu acele anlamıyordum. Kutuyu vermiştik sonuçta bir şey yapacaklarını düşünemiyordum. Yaparlar mıydı yoksa? Belli de olmazdı tâbi ki. Endişeli olmasında haklılık payı vardı. Tam birlikte arabaya yönelmiş kapının kulpunu açmıştım ki “ durun bakalım orada ” sesi duyulmuştu arkadan. Hazar'a bakmıştım böyle denmesi üzerine. Hoşnut olmayan yüz ifadesiyle bakıyordu, kısa süreliğine gözleri yumularak kalmıştı. Yüzündeki ifadeyi normalleştirip de onlara dönmüştü. Arabanın önüne doğru birkaç adım ilerleyip kalmıştı.
–“ aldınız işte kutuyu ne diye durduruyorsun hâlâ bizi kesik ”
–“ sen eskiden daha iyiydin be Buz Kral iyi planlardın en azından inandırıcılığın gitmiş oyunculuk sıfır. Kutunun o olmadığını anlamadık mı sanıyorsun? ”
–“ Yok öyle bir şey kutu istediğiniz. Böyle bir aptallık yapar mıyım hiç? Yeter bu kadar tatava hadi bakın işinize. ”
Diyerek arabaya binmek için hareketlenmesiyle bende binecektim ki aynı ses konuşmuştu yine. Havaya sıkılan ateş ile birlikte üstelik
–“ Bunu sen istedin! ”
Demesiyle Hazar panik içerisinde arabaya Hazel diyebilmişti sadece. Bir anlık boşlukla geriye doğru baktığımda konuşan kişinin elindeki silahın namlusunun Hazar'a dönük olduğunu görmüştüm. O an nefesim kesildi sanki, silahın ateşlenmesiyle hiç yapmayacağım bir şeyi yaparak Hazar'a siper olmuştum silahın önüne kendimi atmıştım. Zaten bir yara almıştı bir kere daha alamazdı aynı yerden. O benim için ölümü göze alırken ben göz göre göre ölmesini seyredemezdim. Beni belimden yakalayıp tutmasa yere düşmem an meselesiydi. Bir kurşun daha atılmadan hızlıca avucunun içindeki bombanın pimini çekerek her iki tarafa da fırlatmıştı.
Dakikasında alev almıştı her iki tarafımız. Zindana çevirmeyip cehennemi yaşattırmıştı onlara.
Tehlikenin ortadan kalkışıyla dikkatini bana vermişti. Arabanın önünde yere oturmuş kucağında duruyordum. Onun eli yaramın üzerinde ağlamaklı gözlerle gözlerimin içine bakıyordu. Ağlıyordu, o soğuk bakışların olduğu yerde yaşlar akıyordu.
–“ Ne yaptın kızım benim gibi biri için ölümü göze almaya değer mi? ”
Söylediği gülümsetmişti, son gücümle sol elimi kaldırarak yüzüne yanağına dokunmuştum. O küçük gamzesinin ara ara yüzünü gösterdiği yere parmaklarımı değdirmiştim. Dudaklarımı aralayarak güçlükle de olsa “ değer ” diyebilmiştim.
–“ Değermiş sen hele bir düzel bak ben ne yapıyorum sana. ”
Sert konuşmaya çalışsa da gözlerinde ki yaşlar birer birer süzülüyordu. Yaramın üzerinde ki eline elimi kapatmıştım. Telefonunu çıkartıp da bir arama yapmıştı ve telaşlı bir şekilde yerimizi tarif etmişti. Görüşme biter bitmez telefon yere bırakılmıştı atılmak demek daha doğru olur. Elim yüzünde gözlerinin içine bakıyordum, hiç bu kadar bakmaya fırsatım olmamıştı o gözlere. Konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki lafımı kesip de “ konuşup yorma kendini dayan bende kal Hazel yeni kavuşmuşken kaybedemem seni. Duydun mu beni? ” demişti.
–“ Hem bu iki oldu ikidir ateşin önüne atlıyorsun kızım. Bu ne korkusuzluk. Canım'ı yakmaya ne hakkın var senin. ”
Kendince konuşuyordu yine ağladığını görmeyeyim diye de bakışlarını kaçırıyordu başka yönlere. Kafasını hafif çevirip de bakışlarının üzerimde olmadığı an güçlükle sesimi duyurmaya çalışarak “ çok seviyorum seni buz kralım ” demiştim. Saniyesinde gözlerinin gözlerimle buluşması bir olmuştu. Küçükte olsa gülümsemeye çalışmıştım.
Elimin yüzünden kaymasıyla birlikte göz kapaklarımda kapanarak bakış açım kararmıştı. Rüyamın tersi olup gerçekleşmemişti. Korktuğum başıma gelmemişti. Onun ölmesine şahit olmamıştım. O ölmemişti. Ben onun için ölüm yoluna çıkmıştım.. O yolun sonu sonsuzlukmuş gibi geliyordu ve o yoldan dönecek miydim yoksa sonsuzluğu hapsolmuş mu olacaktım?
Ve sen adam..
Ne yaptın bilmiyorum bana ama her geçen gün içimde büyüyen bir sen seninle büyüyen bir ben var..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.33k Okunma |
5.73k Oy |
0 Takip |
56 Bölümlü Kitap |