54. Bölüm

•Bölüm 50 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

Hapis hayatından hallice geçen üç koca aydan sonra bir nebze de olsa hava almak için dışarıya çıkmıştık. Geçen zaman olmuştu sanki biz olduğumuz gibiydik yan yana bedenen vardık ruhen uzaklardaydı benden. Ne o ne de ben yaşananları kolay kolay üzerimizden atamamıştık. Her an bir kaosun içinde olacağımızın korkusuyla geçmişti günlerim. Başımı yastığa koyduğumda sabah onu göremeyeceğim korkusu etkisi altına alıyordu beni, uykularım o dakikadan sonra haram oluyordu. Elim bağrımda nefes nefese uyanıyordum uykumdan. Eli silahlı kişiler evi basacak Hazar'ı benden koparacaklardı sanki. Böyle böyle günler ayları kovalamıştı. Ve üç koca ay üç gün gibi geçip gitmişti ömrümüzden.

 

 

Ormanlık alanda kuş cıvıltıları ve suyun akış sesinin eşliğinde karşılıklı ahşap masada oturuyorduk. Siparişlerimizin gelmesini beklerken ortamın sessizliği bizim konuşmamamız içimin sıkılmasını getirmişti. Ellerimle oynarken kaçamak bakışlarla kafamı kaldırmadan ne yaptığına baktığımda onun da sıkıntılı bir hâli var gibiydi.

 

 

Aynı anda konuşacak gibi olmuştuk ki ağzımızı açamadan garsonun siparişleri getirişiyle geri suskunluğumuza dönmüştük. Masanın üzerinde dizili tabaklara bakmakla yetinmiştik yemek için ikimizde kıpırdamıyorduk. Yemeden doymuş gibiydik. Yaşananlar hayat yormuştu bizi yemeğe iştah bırakmamıştı.Yesek ne yemesek neydi.

 

Biz bedenen değilde ruhen açtık çünkü. Sanki kendisi yiyormuş gibi benim yemememe sitem ederek " ne diye yemiyorsun aç aç durulmaz öyle " demişti.

 

–“ Sende yemiyorsun ” diye çıkışmıştım hemen sözlerine. Böyle bir çıkış beklemeyecek olacak ki sözlerim birkaç saniye duraksatmıştı onu sonrasında hemen toparlanıp geçiştirme ile yemem için ikna etmeye çalışıyordu.

 

–“ İştahım yok gibi benim bana bakma sen ye bir şeyler.. ”

 

Küçük çocukların anne babalarına karşı inatlaşması gibi bende karşısında omuzlarımı oynatarak gözlerimi kaçırmıştım üzerinden.

 

–“ Aa olmaz ama güzelim ”

 

İnadıma devam ettirerek kollarımı da birbirine dolandırmıştım. İçim içimi yese bile bakışlarımı üzerinden kaçırmıştım. Şuan yaptığım beş yaşındaki çocuklaşmayla eşdeğerdi.

 

 

“ Sen yersen belki gelebilir ” dedikten sonra bakışımla " iştahım" diye noktalamıştı konuşmasını. " Tamam aynı anda ama " demiştim. Ne çabuk da pes edip kabul edivermiştim hemen. Kafasıyla sözlerimi onaylama yapmıştı. Sepetten bir dilim ekmek alarak koparmıştı ve kopardığı parçayı masanın tam ortasında duran menemene bir güzel bandırmıştı.

 

–“ Öyle çatalla falan değil böyle bir güzel ekmeğini bandıracaksın sonra da hopp mideye indireceksin. ”

 

Ekmeği ağzına götürecek diye beklerken dudaklarımın yanına getirerek " aç bakalım ağzını kocaman " demesiyle kalmıştım. Bir iki saniye şaşırmanın vermiş olduğu etkiyle gözlerinin içine boş boş bakmıştım.

 

–“ Ben çocuk değilim kendim yiyebilirim Hazar ”

 

–“ Biraz önce hiçte öyle görünmüyordunuz hanımefendi Küçük bir kız çocuğu vardı karşımda ”

 

Kaşlarımı çatarak gözlerinin içine bakmıştım. Yüzünde sıcacık bir tebessümle " aç ağzını lütfen " demişti. O lütfen dokunuşuyla yüzümde gülümseme oluşmuştu ve dudaklarım aralandı. Ağzımdaki ekmeği çiğnerken gülümsüyordum.

 

–“ Noldu şimdi ne gülümsetti seni böyle ”

 

–“ İkinci kez lütfen dedin bana. ”

 

–” E ne varmış bunda ” dedikten sonra demli çay bardağını dudaklarına götürdü, dumanı üstünde olan çaydan nasıl yudumlamıştı soğukmuş gibi. Üzerine kocaman lokmalık menemenli ekmeği de hızlıca mideye indirmişti.

 

–“ Senin gibi.. ” diye lafa başlamıştım ki telefonunun çalmasıyla lafım yarıda kalmıştı. " Hemen geliyorum sen soğutmadan ye ” diyerek masadan kalkıp uzakta bir köşeye gitmişti konuşmaya. Yanımda konuşmamasına hafiften bir bozulmadım değildi. Her neyse nasılsa ortaya çıkardı. Bakışlarımı üzerinden çekip de menemene vermiştim. Ekmeği elime alarak aynı Hazar'ın yaptığı şekilde menemene daldırıp mideme indirmiştim. Çayımdan yudum alırken hızlıca yanımdan biri geçmişti ve geçerken de masanın üzerine zarf gibi bir şey bırakmıştı. Arkamı dönüp baktığımda çoktan uzaklaşıp gözden kaybolmuştu. Siyah giyinimli şapkalı biri olduğundan başka bir şey görememiştim. Bakışlarımı Hazar'a çevirdiğimde hâlâ hararetli bir telefon görüşmesi yapıyordu. Gidenin peşine takılıp başıma bela alacağıma oturdum yerimde zarfı açıp açmamak arasında kararsız kalmıştım.

 

Bu kararsızlık birkaç saniye sürmüştü sadece ve hızlıca zarfı elime alarak açmıştım. Bir beyaz kağıdın üzerinde kısa yazı vardı ve bir USB bellek.

 

" Gerçekleri öğrenmenin vakti geldi. Kimin kızı olduğunu öğrenmek istemez misin? "

 

Tekrar tekrar yazılanı okumuştum beynim algılama yetisini kaybetmişti sanki. Zaman durmuştu ve ben o zamanın içinde kaybolmuş gibiydim. Elimde gerçek olup olmadığı belli olmayan not kağıdı ve USB bellekle kalakalmıştım.

 

Adım sesleriyle avuçlarımın arasına almıştım, bedenen kıpırdayacak hâlde hissetmesem de parmaklarımı kıpırdatabilmiştim sadece. Karşımdaki sandalyenin çekilip " beklettim kusura bakma düşündüğümden uzun sürdü konuşma. Hiçbir şey yememişsin olmaz ama " demişti oturur oturmaz. Duyuyordum ama cevap veremiyordum. Bakışlarım sıkıca tuttuğum parmaklarım da ne yapacağımı bilmiyordum.

 

–“ Hazel! Güzelim iyi misin? Bir şey mi oldu ben yokken? ”

 

Elini elimin üzerine koymasıyla ellerimi masanın üzerinden çekmiştim hemen. Bakmadan hızlıca toparlanıp " gitsek mi " diyerek ayaklanmıştım.

 

–“ Bir şey olmuş ne oldu söyle bana güzelim ”

 

Ben ne kadar ona bakmıyor isem o o kadar gözlerimin içine bakmakla beraber önümde duruyordu. Bakışlarım yerde gitmek için hamlede bulunmuştum ki önümü keserek kollarıma ellerini koyup da durdurmuştu beni.

 

–“ Kaldır kafanı yüzüme bak Hazel. ”

 

Ben inatla yere bakmaya devam ediyordum karşısında. Hem bakmayışım hem de konuşmamış olmam sinirlendirmiş olmalı ki ses tonunu yükselterek " burayı yerle bir edip yıkarak ne olduğunu öğrenirim bende ” demişti. Ellerini çekip sinirli bir şekilde gidecekken " tamam dur " diye sesim duyulmuştu.

 

–“ Bir şey yapma. Olan bir şey yok sadece kendimi iyi hissetmiyorum ”

 

" O elinde sakladığın ne? " Sorusuyla daha sıkı ellerimi kapatmıştım birbirlerine. Saklayamamıştım iyi demek ki fark edilmişti. Ya da titreyerek konuştuğumdan dolayı dikkatini çekti.

 

–“ Önemsiz bir şey ” diyerek cebime sokmak üzereyken elimi kavramıştı. " Olsun ben yine de ne olduğuna bakayım o önemsiz şeyin " demişti.

 

Tam yandığımın resmi derken bir şey olmuştu arkalardan bir ses bir gürültü bir bağırış bir hengame. Dikkati dağıtacak o sese kulak vermişti hemen kayıtsız kalmadı öyle ki bakmak için can attığına bile bakamadan " sen burada kal bir yere ayrılma hemen geliyorum ” diye hızlıca söyleyeceklerini sıralarken o yere doğru koşar adımlarla ilerliyordu. Bende fırsattan istifade gidişine son kez baktıktan sonra küçük ama hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerlemiştim ellerim cebimde.

 

Avucumun içine sakladığım USB bellek aramıza düşen bir bombaydı. İçinde olan bir gerçek miydi yoksa bir oyunun parçası olmam adına mı bana verilmişti bilemiyorum. Tek bildiğim dipsiz bir kuyuya atıldığım ve çırpınıyor oluşum.

 

 

Ve sen adam...

 

Neden tek hareketinle yeniliyorum sana neden senin yanındayken tüm ipler senin elindeymiş gibi..

 

 

Bölüm : 06.04.2025 15:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...