56. Bölüm

•Bölüm 52 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

Ayaklarını uzatmış dudaklarının arasındaki sigarasını tüttürüyorken kapının pervazına dayanmış arkama sakladığımla duruyordum. Versem ayrıydı vermesem ayrı. Ne olacaksa olsun diyerek adımımı atmış tam arkasındaki yerini almıştım. Benim konuşmam gerekirken onun sesi duyulmuştu ve " söyle güzelim huzursuz eden o şeyi söyle artık bana " demesine mi şaşırsam yoksa anlamasına mı?

 

 

" Demeden bir şey söyleyeceğimi nerden anladın "

 

" Çünkü seni tanıyorum tıpkı senin beni tanıman gibi. Bakışından, soluğundan, hareketlerinden.. "

 

" Hazar!"

 

" Evet Hazelim "

 

 

Kelimeler boğazımda düğüm düğüm olmuştu ve bir iki kelam edemiyordum karşısında. Oysaki gelmeden provasını da yapmıştım. O ağzımdan çıkacak kelimeleri gözlerimin içine bakarak bekliyorken ben ise nasıl konuşacağımın söze nasıl başlayacağımın muhasebesini ediyordum kendimle. Baktım bu böyle olmayacak. Konuşmak yerine sakladığımı pat diye önüne masanın üzerine bırakmıştım.

 

Sadece birkaç saniye bıraktığım yere bakmıştı ve sorgularcasına bakışlarını bana yönelterek " bu nedir güzelim? " demişti. Küçük bir yutkunma sonrasında " göstermemi istediğin şey " demiştim. Bunu söylemem yetmişti. Uzandığı yerden toparlanıp da eline almıştı hemen. Gün yüzüne çıkmıştı USB bellek.

 

Bakışları bellekte " ne var içinde? " sorusunu yöneltmişti bana soğuk bir şekilde. Bir anda aramızda soğuk rüzgarlar esmişti. " Bilmiyorum " diye fısıldamıştım. Bakmaya cesaretim olmadı ki bileyim. Elindeki belleği evirip çevirdikten sonra oturduğu yerden ayaklanmıştı " görürüz şimdi " demişti. Bir şey diyememiştim ki diyecekte pek bir şey yoktu sanki.

 

 

Elinde laptopla geri gelerek yanıma oturmuştu. Masanın üzerine bırakmıştı ve USB belleği takmasıyla istemsiz bir heyecanla birlikte stres almıştı beni. Hızlıca açılan dosyaya girip de kayıtlı olan video dosyasına tıklamıştı. Açılan pencere ile gözlerimi ekrandan yan tarafa kaçırmıştım. Her ne kadar göz ile görmüyor olsam da kulaklarım işitiyordu sesini.

 

 

Birkaç ayak sesleri ve konuşmalar sonrasında silah sesini duymamla bakışlarımın ekrana dönmesi bir olmuştu ama görememiştim hiçbir şey. Hazar'ın bilgisayar ekranını kapatmakla kalmayıp USB belleğini de çıkartması bir olmuştu.

 

 

" O duyduğum silah sesleri de neydi ne kim vardı orada tekrardan açar mısın bakacağım. "

 

" Seni ilgilendiren bir şey yok. "

 

" Hazar! Açar mısın dedim bırak da bana verilen şeye ben karar vereyim istersen. "

 

" Kararını verdin bana getirdin baktık gitti. Kavga etmek istemiyorum güzelim. Bu bende tamam böyle bir şey gelmemiş farz et. "

 

 

Konuşmak için dudaklarım aralanmıştı ki konuşamadan “ Konu kapanmıştır! ” lafını etmişti.

 

 

Hızlıca yanımdan ayrılmakla da kalmayıp daire kapısının sesiyle evden de gittiğini anlamıştım. Neydi bu kadar görmemi istemediği görüntü? Ve neden hiçbir açıklama gereği duymadan kaçarcasına çekip gitmişti.

 

 

 

*****

 

 

Koltukta oturmuş hiçbir şey yapmadan geri gelmesini beklemiştim. Öyle ki gün dönmüş etraf kararmış ben ise olduğum pozisyonda durmuş Hazar'ı bekliyordum konuşmak için. Kapının sesiyle birlikte eve adımını atabilmişti sonunda. Bir an hiç uğramayacak diye düşünmüştüm. Ses çıkartmamaya özen göstererek salona adımını atmıştı ve beni orada beklemiyor olacak ki ışığı açmasıyla donup kalması bir olmuştu. Yüzündeki ifadeden çok net görülüyordu. Her ne kadar sesli dile getirmese bile yüzünden okunuyordu.

 

 

" Uyumamışsın "

 

" Konuşmamız gerekiyor "

 

" Gerekmiyor hem geç oldu güzelim uyuyalım sabaha konuşuruz olur mu uykusuz kalma daha fazla. "

 

 

Arkasını dönmüş gidiyorken aynı bana yaptığını ben ona yapmıştım ve " Hazar! " ismini seslenip de oturduğum yerden ayağa kalkmıştım. Saatin kaç olduğunun önemi yoktu benim için konuşmak istiyordum artık. Yüzünü dönmemişti ama gitmemişti, arkası dönük olduğu yerde durmuştu.

 

 

" Şimdi konuşmak istiyorum. Gelip ne olduğunu bana anlatır mısın? "

 

" Güzelim"

 

" Hazar, lütfen! "

 

 

Bu sefer sözümü ikiletmeden sessizce yanıma gelerek koltuktaki yerini almıştı. Aynı şekil bende yanına geçip oturmuştum ve pür dikkat açıklamasını beklemiştim. Bakışları karşıda düz olarak " o görüntü benimle ilgili. Yani bende varım. " sözlerini söylemişti. İşitmiştim fakat algılamam yoktu. Boş bir ekrana bakar gibi yüzüne bakıyordum. Adam ne olacaksa olsun mu dedi bilmiyorum bir anda o zehirli sözler ağzından dökülmüştü gecenin zifiri karanlığında.

 

 

" Katilim ben Hazel. Kabullenmesi zor olsa da bu gerçeği değiştiremeyiz. İlk işlediğim cinayetin görüntüsüydü o. "

 

 

Konuştuğundan beri gözlerimin içine bakmayan adam bakışlarıyla birlikte bedenini de bana doğru döndürmüştü. Gözlerimin içine içine bakıyordu benden bir kelime bekliyordu. Küçükte olsa bir şey dememi istiyordu. Sonuçta konuşmasını isteyen bendim değil mi? O da konuşuyordu işte. Doğruyu mu söylüyordu yoksa beni kandırmak için mi böyle konuşuyordu emin olamıyordum.

 

 

Avucunun içinde olan USB belleği minicik elimin içerisine bırakarak parmaklarımı kapatmıştı eliyle.

 

 

" İzle sana geldi nasılsa ne yapmak istersen onu yap karışmayacağım söz.. "

 

 

İnsanın hayatında dönüm noktası olurmuş. Karar vermesi zor olduğu anları. Kapana kısıldığı.. Avucumda pimi çekilmiş bir bomba vardı sanki. Boşta kalan elimi elinin üzerine bırakıp da gözlerimi kaçırmadan bakıyordum.

 

 

" Anlat bana, neydi o yola düşüren seni peki? "

 

 

Belki de Hazardan hiç beklemeyeceğim bir şey yapmıştı ve elim elinde dizlerimin üstüne başını koymuştu. Aynı küçük bir çocuğun annesine sığındığı gibi. O an ne yapacağımı bilememiştim.

 

 

 

" İntikam. Ailemin intikamını almak için bu yola girmiştim oysaki bataklığa çekiliyormuşum fark etmem geç oldu. Sözümden dönemezdim, dönmedim de..

 

Baban iyi bir adamdı Hazel. Çok iyi bir adamdı. Hiç tanımadığı ne idüğü belli olmayan çocuğun elinden tutarak olduğu çukurdan çekip çıkarttı onu. Hiç görmediği baba yuva sıcaklığını gösterdi ona. Karşılıksız hiçbir karşılık beklemeden.. "

 

 

Duraksamıştı, söylediklerine bir şey diyememiştim. Saçlarında parmaklarımı gezdirmiştim, içimden bir şeyler kopuyordu. Ne umdum ne buldum.

 

 

“ Neyse işte günün birinde yollarımız yine kesişti onunla. Kimm der yıllar evvel gördüğü sokak çocuğunun polis olup da karşısına çıkacağını. Polistim ben evet. Tabii ben onu da elime yüzüme bulaştırdım ya neyse işte. İntikamım mesleğimin önüne geçti benim. Bana baba sıcaklığı emeğini veren babanı yüz üstü bıraktım. Babanın, ekibin sırtından vurdum. Neden? İntikam uğruna. Bir hiç uğruna. Çökerteceğimiz yerde onlardan oldum onlara bilgi sızdırdım sırf aralarına girebilmek için yaptım bunu. Bu uğurda çok kan döktüm, can yaktım canım da yandı. Sen babanı ben ise ailemi benliğimi kaybettim. ”

 

 

Ağlamamak için gözlerimi sıkıyordum ama gözyaşlarım sessizce yanağımdan aşağı süzülüyordu. Konuşmaya bir şey dememe fırsat tanıyordu belki ama ben ağzımı açıp tek bir şey bile diyemiyordum. Hani derler ya kelimeler kifayetsiz kalıyor diye benim durumum şuan öyleydi. Ben ne kadar susuyorsam Hazar o kadar konuşuyordu. O sökülmüştü benim dilim lâl olmuştu. O konuşuyordu ben susuyordum.

 

 

 

“ Günün birinde yine babanla kesişti yolumuz hiç olmayacak bir zamanda ve yerde. Seni bana emanet etti, koruyup kolla onu dedi. Sahip çık ona. Hissetmiş gibi bir şey olacağını. Bu onun son sözleriydi. Bende canım pahasına koruyacağımın sözünü verdim. O adam arkasından vurmama rağmen bana güvendi. Bak ki sözünü verdiğim korumam gereken kişinin ölüm emri verilmişti. Emanetime sahip çıktım bende.. ”

 

 

Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silmiştim hemen. Bilmeden celladıma aşık olmuştum meğersem. Burun çekişimden mi yoksa titreyişimden mi anlayıp doğrulmuştu yattığı yerden. " Hey hey hey.. hayır inci tanem hayır güzelim hayır canparem. Aklımın ucundan bile geçmedi ben kılına zarar gelmesin diye tamam dedim onlara sırf başkası görevlendirilmesin diye. Sendeki emaneti alıp gidecektim sadece. Sana nasıl kıyarım ben. Kıyamam ki " göğsüne çekip de sıkıca sarıldı. Hıçkıra hıçkıra göğsünde ağladım. Zaten zor tutmuştum kendimi.

 

 

" Geçti güzelim, ben senin yanındayım. Ömrümün sonuna kadar yanında yakınında olacağım "

 

 

Yılların birikimi olsa gerek doyasıya içimi döktüm gözyaşlarım sel olup aktı. Sakinleşip göğsünde yatarken " sonra ne oldu peki? " Diye sormuştum devamını konuşması için.

 

 

" Sonrasını biliyorsun işler arapsaçına döndü işte. O güzel canını aklını da böyle şeylerle bulandırma. Bu kadarı bile ne hâle getirdi seni gerisini boşver "

 

 

“ Hazar, lütfen anlat. Duymak istiyorum. Artık gizli saklı kalmasın. Gerçekler ortaya çıksın. Senden duymak öğrenmek istiyorum. Ne olacaksa olsun. ”

 

 

Dudaklarını alnıma dokundurup da öpücüğünü usulca kondurmuştu.

 

“ Peki güzelim nasıl istersen öyle olsun. ”

 

 

Karşılıklı oturup da gözlerimin içine bakarak konuşmasına devam etmişti. Küçük bir yutkunuş ve gülümsemeyle dudağı aralandı.

 

 

–“ İlk zamanlar seni bulaştırmadan almaktı niyetim ama baban iyi yere saklamıştı. Şeytanın aklına gelmez. Ulaşmanın yolu senden geçiyordu. Bende o yola başvurdum gel gör ki emaneti alacakken ben kalbimi emanet edecekmişim meğer. Düşünmüyorda değilim babanın seni bana boşa emanet etmemiş olmamasına. ”

 

 

 

 

Ve sen adam..

 

Bu denli canım olmuşken nasıl canımdan can almış olabilirsin bana canım demişken nasıl canımı yakmış olabilirsin ki?

 

Bölüm : 24.08.2025 18:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...