
Hayat insana neler getirirdi bilinmezdi.
Zaten hayatın kendisi bir bilinmezden ibaret değil miydi...
İnsan başına gelecekleri önceden bilseydi her şeyi baştan değiştirmez miydi...
Tıpkı şuan ailesi için hazırlık yapmış ve onların gelmesini bekleyen Roni gibi...
Berxwedan konağı gün boyu hummalı bir hazırlık içindeydi. İlk defa dünürlerini ağırlayacak ve bu sayede evin kızı olan Zehra baba evine gelecekti.
Baziyan ağa, bu akşam özellikle Rizwan ve Sonay'ın evde kalmalarına izin vermemişti. Biliyordu Rizwan'ın öfkesi öyle kolay kolay geçecek gibi değildi.
Bu akşam bir olay daha çıksın istemiyordu.
Zaten bu yemeğin asıl amacı Zagros ile Robin'in barışını temsil ediyordu.
Rizwan, kardeşine kıyamazdı.
İlk göz ağrısıydı Zehra onun. Belki babaları bir değildi ama bu onun için pek bir önem arz etmiyordu. Onun zoruna giden kardeşiyle Zeynep ve Zagros gibi olamamalarıydı..
Zeynep, her şeyini abisine rahatlıkla anlatır ve Zagros da kardeşine elinde geldiğince sürekli destek olurdu. Zagros, kardeş ayrımı yapmadan hepsini eşit tutardı.
Kuzeni olmasına rağmen Rizwan'ı da kendi için abi kabul etmişti. Rizwan, babası öldüğünde daha çok küçük olmasına rağmen yaşanan her şeyi İlk gün gibi hatırlıyordu. Babasız kalışını, annesinin döktüğü gözyaşlarını, annesinin mecbur kalışlarını...
En çok zoruna giden ise amca bildiği adamın annesiyle evlenmesiydi. Babaannesi, Delal hanım ile Baziyan ağanın evlenmesi gerektiğini söylediğinde, annesi bu evliliğe karşı gelmiş, gerekirse oğluyla birlikte bu konaktan gitmeyi bile göze almıştı. Ne yazık ki babaannesi ne yapmış etmiş ' Oğlumun emanetini başka yere göndermem.' diyerek annesine evliliği kabul etmekten başka çare bırakmamıştı.
Evlenmelerinin üzerinden bir süre geçtikten sonra annesinin Zehra'ya hamile olduğunu öğrenmişti. İlk kardeşiydi onun.
İlk göz ağrısı...
Bazen ona karşı tavırları sert olsa da kısa bir süre geçmeden içten içe kendine hep kızardı, onu üzdüğü için. Belki ona gelip aşık olduğunu söyleseydi bugün her şey bambaşka olabilirdi.
Ne Roni istemediği bir evliliğin içinde olurdu ne de Zagros...
Rizwan, karısı ile birlikte konaktan çıkıp gitmişti.
Kardeşini elbet affedecekti. Bunu o da çok iyi biliyordu ama o gün bugün değildi.
Konakta hazırlıklar tamamlanmış eksik olan tek şey Zerxan ailesiydi. Çok geçmeden çalan konak kapısıyla avluda oturan aile ayaklanmış, çalışanlardan biride kapıyı açmak için kapıya yönelmişti.
Roni, heyecanlıydı.
Neredeyse bir ayı geçmişti ailesini görmeyeli.
Annesini ve kız kardeşini çok özlemişti, dedesi ve babasının aksine...
Heyecandan parmaklarını birbirine geçirip oynarken, terleyen avuçlarını da elbisesinin eteğine siliyordu.
Karısının bu halini gören Zagros'un yüzünde istemsizce bir tebessüm oluşmuştu.
Küçük bir kız çocuğu gibi heyecanlıydı karısı.
Konak kapısı açılmış önde Mahmut ağa, hemen arkasında Ahmet ağa, Dila hanim ve Robin vardı. Onların ardında ise abisi Dewrim ve karısı Zehra.
En arkada ise Gül, Elif ve Rojbin vardı.
Amcası ve teyzesini de görmek isterdi ama amcası yeğeninin zorla evlendirilmesine mani olamadığı için kendini suçlu tutup, Roni'nin karşısına çıkmaya utanmıştı. Kuzenlerinin geleceklerini biliyordu. Davet edildikleri gün kızlara da haber vermişti.
Baziyan ağa, öne atılıp Mahmut ağa ve ailesiyle selamlaştıktan sonra sıra diğerlerine gelmişti.
Babasını gören Zehra, yaşlarla dolmuş gözleriyle babasına sarılmıştı. Bu manzara karşısında Delal hanım gözyaşlarına hakim olamamış ve ağlamaya başlamıştı. Bu mutluluk gözyaşıydı.
Onları öyle gören Roni, hiçbir zaman babasıyla böyle bir ilişkilerinin olmayacağını çok iyi biliyordu. Buna rağmen gözünden bir damla yaş düşmüştü.
Ama bu yaş acıdandı.
Kimseye çaktırmadan o yaşı silip, saygı gereği dedesinin yanına ilerlemiş elini öpmek için eğilmeye yeltendiğinde, hemen yanında onu gölgesi gibi takip eden kocası buna müsaade etmemiş, karısının belinden tutup yanına çekmişti. Bunu beklemeyen Roni, o an için afallasa da kocasına baktığında ona değil direkt karşısındaki dedesine mesafeli bir şekilde baktığını görmesiyle o da bakışlarını dedesine yönlendirmişti.
"Hoşgeldiniz Mahmut ağa." diyerek kendi ve karısının yerine konuşmuştu. Bu duruma bozulsa da pek sesini çıkaramamıştı Mahmut ağa.
Sıra babasına geldiğinde ise Zagros, karısının belindeki elini gevşetmiş, karısının ne yapacağını izliyordu.
Dedesi ve babasının Roni'ye karşı tavırlarının ne olduğunu öğrenmesi zor olmamıştı. Karısı onlara karşı gelmeyi bilmiyordu belki ama Zagros ona seve seve öğretirdi.
Ahmet ağa, kızının karşısına dikildiğinde babasına karşı yapılan saygısızlığa karşı öfkesi gözlerinden okunuyordu. Zagros, Roni'ye baktığında babasının öfke dolu bakışlarını umursamadığını gördü.
Ahmet ağa inat eder gibi elini uzattığında Roni, dedesine yaptığının aynısını yapmış babasına sadece 'Hoşgeldin' demekle yetinmişti.
İyi bir öğrenciydi karısı.
Ona yanlış yapanın ailesi bile olsa karşılığını vermesi gerektiğini öğrenecekti.
Sıra annesine geldiğinde Zagros, tamamen elini çekmişti. Şimdi anne kız karşı karşıyaydı.
Günlerdir kızını görmemiş bir anne ve annesine her zaman hasret kalmış bir kız çocuğu...
Roni, annesine baktığında Dila hanımın gözleri dolmuş ve akmak için izin istiyorlardı. Roni'nin de annesinden bir farkı yoktu. Daha falza dayanamamış ve kollarını annesinin boynuna dolamıştı Roni.
Dila hanım, sımsıkı sarılıyordu kızına sanki yıllardır görmemiş gibi...
Sahi yıllardır gizli sevmiyor muydu kızını...
Hem sarılıyor hemde kızının saçlarını kokluyordu Dila hanım. Mis gibi kokuyordu kızı. Zaten kızı hep güzel kokardı. Güzel bir kızdı Roni, bu yüzden vermişti Hesna adınıda ona. Geri çekilip kızının yüzünü avuçlarının arasına aldığında yüzünün her biri santimine öpücük kondurmaktan çekinmiyordu. İlk defa özgürce sarılıp öpüyordu kızını.
Kızının yüzüne baktığında, yüzüne renk gelmişti kızının. Demek ki bu ev ona iyi gelmişti. Doğduğundan beri hor görüldüğü evinden uzakta iyiydi kızı. Bu biraz olsun rahatlatmıştı anne yüreğini.
Bu duruma daha falza dayanmayan Ahmet ağa, karısının kolundan tutmuş ve anne kızı ayırmıştı.
Katildi onun gözünde Roni. Abisinin ölümüne neden olan bir katil. Sevmeyi ve sevilmeyi hak etmeyen bir katil.
Hiç istemese de annesinden ayrılmıştı. Babası annesini alıp sedirlere doğru ilerlemeye başladığında Robin'i karşında iyi bir şekilde görmek mutlu etmişti onu.
"İyisin." dedi iyi olduğundan emin olmak ister gibi.
"İyiyim merak etme." diye rahatlattı kardeşini Robin.
Kiz kardeşinin hemen yanında duran kocasına baktığında yüzünü buruşturup,
"Bu adamın kurşunu beni öldürmez merak etme sen."
diyerek Zagros'a laf atmayı da ihmal etmemişti.
"Ha! Bu arada beni vurduğunu, gerçi buna pek vurmak denmez ama neyse. Kimse bilmiyor." diyerek bir nevi konuyu açmayın demek istiyordu Robin.
Kardeşini burada bırakmaya hiç niyeti yoktu.Aceleci davrandığının da farkındaydı. Bir süre sessiz kalacaktı. Uzaktan da olsa kardeşini izleyip, Zagros'un ona karşı tavır ve hareketlerini gözlemleyecekti. Kardeşinin kötü olduğunu hissettiği ilk an kardeşini buradan alıp götürecekti.
Zagros, Robin'e kafasını 'Eyvallah' der gibi sallayıp, kısa bir 'Hoşgeldin' diyerek içeriye buyur etmişti.
Robin'in bu konudan kimseye bahsetmemesi iyi olmuştu. Zaten şu sıralar mallarını kimin çaldığını bulmakla tüm vaktini harcıyordu.
İlk başlarda Robin'den şüphe etmişti ama küçük bir araştırmayla Robin'in bu işle bir alakası olmadığını öğrenmişti.
Zagros, karşılarında dikilen kız kardeşi ve kocasını gördüğünde, tepkisiz kalıp kız kardeşinin ona gelmesini beklemişti. Kardeşi de daha fazla dayanamayıp, atlamıştı abisinin kollarına.
Zehra abisine sarılırken Roni, Dewrim' i görmezden gelip kız kardeşi ve kuzenlerinin yanına gitmişti.Bu hareketi Dewrim'in zoruna gitsede sesini çıkarmamış, karısıyla beraber diğer aile üyelerinin yanina gitmişti.
Ablasıyla özlem gideren Rojbin, annesi ve babasının yanına giderken Roni, kuzenleriyle birlikte Zagros'un yanına doğru yürüyordu.
Zagros'un yanına vardıklarında Gül hemen " Ooo enişte bey nasılsınız?" diye imalı bir şekilde sorduğunda Zagros, sesindeki imayi anlamamış olacak ki anlamaz gözlerle Roni'ye bakma gereği duymuştu.Roni ise sadece omuz silkmekle yetinmişti.
"İyiyim de. Hayırdır?" Tek kaşını kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Elif, anlamasına seve seve yardımcı olurdu.
"Orasını sen söyleyeceksin enişte bey. Hayır mı şer mi?"
Dertleri neydi bunların diye kendi kendine düşünürken merdivenlerden hızla inen Rohat kimseyi umursamadan direkt Elif'in yanına gelmişti."Hoşgeldin hırçın kedim. Bugün yine çok güzelsin." dediğinde Elif ona sadece göz devirmekle yetinmişti. Yüzünü Zagros'a dönüp, "Abimizi vurmuşsun aldık haberlerini." diyen Elif'e,
"Bunu size kim söyledi?" diye sorduğunda Elif, daha ağzını açmadan Rohat hemen "Ben söyledim tabiki. Başka kim olacak!" diye lafa girince Zagros, kardeşine resmen 'Bu benim kardeşim olamaz.' der gibi bakıp, "Senin o ağzının vidaları çok gevşemiş Rohat. Bir ara hatırlat da sıkayım ben o vidaları."
Zagros, işlerinde olan sıkıntılar yüzünden grupta konuşulan sohbete göz atmamış, gelen bildirimleride direkt silip geçmişti.
Dişlerinin arasından tıslayarak konuşan abisine baktığında biraz ürksede kuyruğu dik tutmalıydı Rohat. Sonuçta burada sevdiği kadın vardi onun yanında abisinden azar işiten çocuk durumdan düşmek istemiyordu.
"Çok yanılıyorsun abicim. Bence bunu herkes bilmeli. Berxwedan erkeklerinin eşlerine karşı nasıl sahiplenici olduklarını görmeli ve oma göre hareket etmeleri gerektiğini bilmeliler. " abisine açıklama yapmaktan çok Elif'e duyuruyordu bunu.
Bir süre daha ayakta durduktan sonra diğerlerinin yanına gitmişlerdi.
İki aile bir arada sohbet ederken, dışarıdan bakan biri gayet mutlu ve iyi anlaşan iki aile görürdü ama içlerinde kopan fırtınaları, yapılan yanlışların hiçbirini bilmeden.
Herkes yemeğe geçtiğinde, Roni'nin iştahı hiç yoktu. Zagros ona zorla birşeyler yedirmeye çalışsa da yiyemiyordu. Masaya gelen lahana sarmasının kokusuyla birden midesi bulanan ve kusmak üzere olan Roni, hızlı adımlarla alt katta bulunan lavaboya koşmuştu. Ocakta pişerken de mutfakta durmaktan zorlanmış kendini odasına atmıştı. Artık dayanamamış ve sonunda kusmuştu. Elif ve Zagros bunun nedenini biliyordu ama diğerleri bilmiyordu.
Zozan hanım, lavaboya koşan gelinine ve hemen onun arkasından giden oğluna baktığında gelinin hamile olduğundan şüphe etmeye başlamıştı.
Sonuçta bir aydan fazla olmuştu evlilikleri.
Kimi hamileler İlk haftalarda kusmaya başlasa da kimileri birkaç ya sonra kusuyordu. Kimileri ise hiç kusmazdı.
Lavaboya giden Roni'nin ardından hemen masada kalkıp karısının arkasından girmişti Zagros. Bu durumları biliyordu. Zelal de Arjen'e hamileyken bu durumlarla karşılaşmışlardı.
Roni'nin yanına gittiğinde, klozetin önünde dizlerinin üzerine çökmüş bir şekilde kusan karısını gördüğünde vakit kaybetmeden önüne gelen saçlarını avucunun içinde toplayıp önüne gelmesine engel oldu.
"Neden... geldin buraya? Dışarıya çık! Lütfen." diyen Roni'ye aldırmadan diğer eliylede karısının sırtını sıvazlamaya başlamıştı.
"Seninde... miden bulunacak şimdi. Durma... burada." Hem kusuyor hemde kocasını göndermeye çalışıyordu. Midesi bulanacak ve ondan tiksinecekti yoksa.
"Kusarken nasıl bu kadar çok konuşabiliyorsun?" "Bu performansını normal zamanda da görmek isterdim." Karısının sırtını sıvazlamaya devam ederken bir yandan da konuşmasını sürdürüyordu.
"Midemin bulanması konusuna gelecek olursak da sen benim eşimsin Roni senden tiksinmem." diyerek cevaplamıştı karısını.
Roni'nin kusması bitince yorgun düşmüş bir şekilde oturduğu yerde kalakalmıştı.
Zagros, karısının yerden kalkmasına yardım edip ayağa kaldırmıştı.
Roni'nin belinden tutup sifona bastıktan sonra lavabo tegahının önüne getirip karısının elini yüzünü yıkamaya başlamıştı.
Avucuna şu doldurup ağzını çalkalaması için ağzına getirdiğinde " Ben yapabilirim." diyen karısını yine dinlemeyip, avucunda su vermişti ona. Birkaç kez tekrarlayıp ağzını çalkaladıktan sonra avluya çıktıklarında bazılarının endişeli bazılarının ise umursamaz bakışlarını umursamadan karısını kucağına alıp merdivenlerden yukarıya doğru götürmeye başlamıştı. Hemde kimsenin soru sormasına bile müsaade etmeden.
"Ne yapıyorsun Zagros? Bırak beni rezil olduk." diyen karısına, "Şşşş! Boş ver onları. Kimin ne düşündüğü umrumda bile değil karım hasta ve dinlenmesi gerekiyor."
"Ben hasta değilim ki." diyen Roni'ye, "Hayır! Hastasın ama sadece bundan haberin yok." diyerek odalarına kadar taşımıştı karısını.
Bu akşam Roni için burada sonlanmıştı.
Masada oturanlardan bazıları ayıplasada, bu durumdan en çok mutlu olan Elif ve Robin'di.
Elif, kız kardeşi gibi gördüğü Roni'nin değer gördüğünü görmekle, Robin ise Zagros'un kardeşine ilgi gösterdiğini görmesiyle içlerine bir nebze olsun su serpilmişti. Dila hanımın ise içi içini yesede yanında oturan kocası yüzünden kızına gidemiyordu.
En azından diyordu Dila hanım en azından kocası değer veriyordu kızına.
Yemekler yenmeye devam ederken kimsenin Zagros ve Robin olayını açmaması Baziyan ağanın dikkatini çekse de konunun açılmaması demek bir sorunun olmadığı demekti.
Yemekler avludaki büyük masada yenmiş, havanın biraz esmesiylede tatlılar için üst kattaki büyük salona geçilmişti.
Büyükler kendi aralarında sohbet ederken Cüneyt'in orada olmaması ister istemez Gül'ün canını sıkmıştı. Kaç gündür görüşemiyorlardı.
Zagros, Cüneyt'e 'Sorumlu kişiyi bulmadan gelme.' demişti. Cüneyt hâla bulamamış olacaktı ki hâla ortalıkta yoktu. Mesajlaşmayla yetineceklerdi bir süre.
Herkes tatlilarını yerken, lavaboya gitmek için müsaade isteyip kalkan Elif, Roni'nin gittiği lavaboyu hatırlayıp alt kata inmişti.
Elif'in kalktığını gören Rohat, kendi telefonundan telefonunun zil sesini açarak telefon çaldı bahanesiyle salondan ayrılıp Elif'in arkasından inmişti aşağıya.
Lavaboya girerken telefonunu lavabo tezgahını üzerine bırakan Elif, arkasından gelen Rohat'dan bir haberdi. Rohat ise günlerdir aklında olan soruya cevap bulma peşindeydi.
Elif'in onu telefonuna ne diye kaydettiği sorusu...
Günlerdir aklından çıkmayan tek soru buydu.
Onun Elif'i sevdiği gibi Elif'in de onu sevdiğinden emindi ama telefonuna ne diye kaydettiği de önemli bir detaydı.
Lavabo tezgahının üzerinde gördüğü telefonla yüzüne zafer gülümsemesi peydah olmuştu.
Telefonu eline aldığında ekranı açmasıyla şifre olmadığını görmek mutlu etmişti onu. Demek ki gizli saklısı yoktu. Profil resminde sevdiği kızın resmini görmesiyle ekrana kilitlenip öylece bakakalmıştı. Öyle güzel gülmüştü ki resimde Rohat ona öyle gülümsemesi için varını yoğunu ortaya koyabilrdi.
Kendi telefonuyla ekran resmini çektiğinde, kendi telefonunda da artık sevdiğin resmini bulunduracaktı. Zaten resmi vardı onda ama bu resim bambaşkaydı. O gülüşte takılı kaldı Rohat. Onada öyle gülmeliydi. Sözde nasıl kayıt ettiğine bakacakken bir fotoğraf yüzünden ne yapacağını unutmuş, Elif'in tuvaletten çıkmasıyla yakalamıştı.
Elif, onu ilk gördüğünde korksa da, elinde gördüğü telefonuyla öfkelenmişti. Hızlıca ellerini yıkamış kenardaki havluyla üstün körü kurutup, telefonunu Rohat'ın elinden çekip almıştı.
Rohat, donmuş kalmıştı.
Bir resim nasıl bu kadar etki edebilirdi ki...
"Ne yaptığını sanıyorsun? Ne hakla telefonumu karıştırırsın?" diye kızan Elif'e,
"Ben..." demiş ve susmuştu Rohat. İlk defa ne diyeceğini bilemiyordu.
"Evet sen.." devam etmesi gerektiğini söylüyordu Elif.
"Tamam biliyorum yanlış yaptım. Özür dilerim hırçın kedim ben sadece beni telefonuna ne diye kaydettiğini merak ettim. Bir bakıp çıkacaktım."
"Bu ne böyle! Bir arkadaşa bakıp çıkıcam gibi. Deli misin diyeceğim ama zaten öylesin." Yalan söylemediğini biliyordu Elif. Nedensizce güveniyordu Rohat'a. "Hem beni boş ver sen ne diye kaydettin bakalım beni?'' diyen Elif'e hiç vakit kaybetmeden telefonunu açıp rehbere tıkladığında en üstte iki kalp emojisinin ortasında büyük harflerle
'❣️HIRÇIN KEDİM❣️ yazısını göstermişti Rohat.
"Şimdi sıra sende hırçın kedim. Hadi göster bakalım nasıl kaydettin beni."
Şimdi nasıl gösterecekti ona...
Rohat'a baktığında kaşlarıyla 'Hadi' der gibi telefonunu işaret ediyordu.
Bundan kaçış yoktu.
Mecburen gösterecekti.
Telefonunu açtığında kendi resmi çıkınca gülen Rohat ana ekrandaki Michele'i görünce aynı hızda gülen yüzü soldu. Belli ki çok seviyordu bu adamı. Kendisi gibi adam burada dururken. Başka bir adamı sevme ihtimalini düşünemezken bu adam her yerden çıkıyordu.
Sabır diyordu içinden Rohat. O adamın yerine kendi resminin geçeceğine dair kendine söz veriyordu.
"Bak Rohat. Bu isme çok takılma bunu ilk zamanlarda kaydettiğim için değiştirmeye fırsatım olmadı." Elif kıvranmaya başladığında,
"Önemli değil hırçın kedim. En fazla ne olabilir ki?''
dediğinde Elif'in ekranı oma çevirdiğinde gördüğü
"BEYIN YOKSULU" yazısıyla biraz kırılmıştı.
"Aşk olsun hırçın kedim. Bu kadari da olmaz ama"
"Sana demiştim ilk başlarda kaydettim diye. Eve gidince değiştireceğim söz veriyorum."
"İnanıyorum sana. Peki ne yazacaksın?'' Genç kız tam ağzını açacağı sırada Rohat, Elif'in konuşmasına müsaade etmeden " Dur! Dur! Ben söyleyeceğim. Yada sen hiç zahmet etme ver bana ben kendi kendimi kaydederim. En azından kırılan minik ve hassas kalbim bu kadarını hak ediyor."
Küçük çocuklar gibi girdiği haller Elif'in gülmesine neden olmuştu. Ama Rohat'dan hoşlanmaya başlamıştı. Bunu ona fark ettirmemek için uğraşsa da Rohat'a telefonunu çoktan verdiğinin farkında bile değildi.
"Şimdi söz ver bana. Eve gidene kadar bakmayacaksın."
"Tamam söz veriyorum. Yeter ki senin o minik ve hassas kalbin kırılmasın."
Telefonunu eline alıp yukarıya çıktığında ondan birkaç dakika sonrada Rohat girmişti salona.
Dikkat çekip ona sorun yaratmak istemiyordu.
Elif, ablasının yanına oturduğunda Gül'ün telefona bakıp gülümsediğini gördü. Bunun sebebinin birkaç gün sonra Cüneyt'in geleceği olmasına göz devirmeden edemedi. Aptal aşık olup çıkmıştı ablası.
Nerede o eski erkek Fatma gibi takılan Gül, nerede şimdiki hanımefendi Gül.
Tatlılar yenmiş, sohbetler bitmiş birdaha ki sefere Zerxan konağına davet edilmişti.
Dila hanım gitmeden kızına bakmak istesede kocasından çekindiği için sesini çıkaramamıştı.
Konaktan çıkmadan önce avludan en üst kata baktığında pencereden ona bakan kızını görmek biraz olsun yetmişti ona.
Zagros, dediğini yapmış karısını dinlenmesi için odasına çıkarmıştı. Onlar tatlılarını yerken, Rojda'dan karısına hafif birşeyler getirmesini istemişti.
Roni, yemeğini yedikten sonra ailesinin gidip gitmediğini kontrol etmek için pencereye yaklaştığında, giderken hissetmiş gibi arkasını dönüp ona bakan annesini görünce istemsizce yüreği burkuldu. Neden diğer anne ve kızları gibi değillerdi ki...
Açılan kapı sesiyle avludaki bakışlarını açılan kapıya çeviren Roni, kucağında Arjen ile birlikte içeriye giren Zagros'u görünce az önceki üzüntünün yerini sevinç almıştı bile...
Bu küçük adam ona iyi geliyordu.
Hele birde ona her anne dediğinde tarifsiz bir mutluluk doluyordu içine..
"Ne yaptıysam uyumadı. Bende buraya getirdim."
"İyi yaptın." "Sen anneye mi geldin ha?'' diyerek yaklaşmaya başlamıştı Arjen'e.
Roni'yi gören Arjen çoktan babasının kucağından inmek için tepinmeye başlamıştı bile.
Zagros, oğlunu yere indirdiğinde, Arjen minik adımlarla ona doğru gelen Roni'ye gidiyordu.
Roni, Arjen'e doğru adım atmayı bırakmış ve dizlerinin üzerine çöküp oğlunun ona gelmesini kollarını iki yana açmış bir şekilde bekliyordu.
"Anne " diyerek sonunda Roni'nin kolları arasına girmişti.
Roni, onu kucaklayıp kaldırdığında Zagros, hızlıca yanlarına gelip, oğlunu Roni'nin kucağından almak istemişti.
"Sana kaç defadır söylüyorum? Ha! Alma kucağına."
Daha hamileliğin ilk aylarında olduğu için bebeğe bir zarar gelsin istemiyordu.
Arjen, yaşına göre biraz tombiş bir bebekti ve bu Roni'ye ağır gelebilirdi.
"Bende sana seni dinlemeyeceğimi kaç defadır söylüyorum. Hem merak etme birşey olmaz. Değil mi annem?" diyerek ördekli pijamanın içinde daha da tatlı olan oğlunun yanağına kocaman bir öpücük kondurmuştu.
Arjen de Roni'nin yanağını öpüp,
"Anne düsel." dediğinde Roni, oğlunu birkez daha kocaman öpüp teşekkür etmişti.
Bu tabloyu mutluluk ve biraz kıskançlık içinde izleyen Zagros, soluğu hemen oğlunun yanında almıştı.
"Anne güzel tamam da baba da yakışıklı değil mi ha aslanım?" diyerek oğlunun yanağını okşadığında,
"Kıskanç ne olucak." diyen Roni'ye burun kıvırıp oğluna sorduğu sorunun cevabını almak için onu umursamayan oğluna tekrar sordu.
"Baba da yakışıklı değil mi oğlum?" Oğlunun onu onaylayacağını sanarken Arjen'in başını sağa sola sallayarak, "Ayı baba." demesini beklemiyordu.
Bu cevapla Roni'nin kahkaha atması bir olmuştu.
"Evet oğlum haklısın. Burada bir yakışıklı varsa o da sensin." diyerek kucağında Arjen ile Zagros'a arkasını dönüp gitmişti.
Arkalarında onlara şaşkın gözlerle bakan bir adet Zagros Berxwedan bırakarak.
Saatler gece yarısına geldiğinde, konakta herkes uyumuş Roni ve Zagros da yataklarında uzanıyorlardı ana tek bir farkla ortalarındaki Arjen ile.
Roni, kucağında uyuyan oğluna kıyamayıp Zagros'un tüm itirazlarına rağmen onu yataklarına yatırmıştı.
Ve şimdi uyumayıp sırtını yatak başlığına dayayan kocası yüzünden oda uyuyamıyordu.
"Sorun ne?" diye zebellak gibi başında dikilen kocasına sorduğunda,
"Ben seninle uyurken bile sana çarparmıyım korkusuyla gece kaç defa kalkıyorum." diyen kocasına inanmaz gözlerle bakıyordu.
Bu bir şaka olmalıydı.
"Şimdi ise Arjen var. O da en az benim kadar deli uyur. Ya uykudayken sana tekme falan atarsa. Olmaz en iyisi ben onu yatağına götüreyim." diyerek yataktan kalkacağı sırada Roni, Zagros'un elinden tutup,
"Buna gerek yok. Bırak kalsın tekme atsa ne olur sanki. Ufacık birsey zaten hissetmem bile." dese de Zagros, oğlunu götürmeye niyetliydi.
"Ya sana" gözleri karnını bulduğunda " Size bir zarar gelirse." dediğinde Roni,
"Senden" gözleri Arjen'i bulduğunda dudaklarında bir tebessüm oluşmuştu." Sizden gelen her şey başım gözüm üstüne." diye cevaplamıştı kocasını.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |