20. Bölüm

14. Bölüm

Ayşegül Y.
xqaysegull

Babasız büyümenin zorluklarını en iyi bile kişilerden birisiydi Yiğit Bozdoğan.

Cizre'nin en büyük aşireti olan Bozdoğan aşiretinin tek varisi...

 

Daha çocuk yaşta babası ondan koparılmıştı.

Hemde babasının annesiyle evlenmeden önce sevdalandığı bir kadın yüzünden...

 

Babası Eşref ağa, evli olmasına rağmen hâla unutamamıştı ilk aşkını.

Nasıl unutabilirdi ki onu bir başkasına tercih eden kadını. Hem aşk hem de nefret doluydu o kadına karşı Eşref ağa. Ona bu hayatta cehennemi yaşatan, tüm aşiretinin önünde başını önüne eğen kadından intikamını alacaktı. Bunun için kendine verdiği sözlerde bunu kanıtıydı.

 

Aşık olduğu kadın kadar suçlu olan biri daha vardı.

O da Boran Berxwedan'dı...

 

İlk o sevdalanmıştı Delal hanıma ama ailesi Eşref ağadan çekindikleri için vermemeye korkmuşlardı.

Delal hanım Cizre'liydi.

Ailesi de Eşref ağanın tarlalarında çalışan ailelerden sadece biriydi. Boran ağa, bir düğün için geldiği Cizre de Delal hanımı görüp aşık olmuştu. Amed'e döndüğü gibi direkt ailesini yollamıştı istemeye lakin ailesi onu Eşref ağaya çoktan vermiş, nişan bile yapmışlardı.

Boran ağa Delal hanımın onda gönlü olduğunu bildiği için kaçmayı teklif etmişti.

Delal hanım ilk başlarda korksa da en yakın arkadaşı Zozan hanım zaten o konakta gelin olduğu için içi rahat etmiş ve kaçmışlardı.

 

Bunu duyan Eşref ağa ve ailesi Berxwedan konağına kan dökmeye gittiklerinde araya giren aşiret büyükleri sebebiyle iki aile arasında sulh sağlanmış herkes kendi evine dönmüştü.

 

Eşref ağa çok geçmeden amca kızıyla evlensede Delal hanım ve Boran ağanın yaptıklarını unutmamış, içinde biriken kini ve nefreti sonucunda yaptığı planı hayata geçirmeye başlamıştı.

 

Duyduğuna göre bir oğulları olmuştu. Bir çocuğun babasız kalması hiç umrunda değildi.

Bu bile içindeki intikam ateşini söndürmeye yetmemişti.

Birgün Boran ağanın yalnız olduğu bir vakitte arabasının önünü kesip, dört bir koldan ateş altında bırakmışlardı arabasını.

Boran ağa orada hayatını kaybetmişti.

 

İntikamını almanın mutluluğuyla yaşayan Eşref ağa, oğluyla birlikte gelecek hayalleri kurarken, kendi adamlarından birinin ona ihanet edebileceği hiç aklına gelmemişti.

Baziyan ağadan yüklü bir miktar para karşılığında tüm olanları baştan sona kabul eden adamı, kendisine ihanet etmişti.

 

 

Bu sefer intikam sırası Baziyan ağadaydı.

 

Tıpkı onun kardeşine yaptığı gibi o da ona pusu kurmuş ve hayatına son vermişti.

Bunu sadece kendisi ve daha o zaman altı yaşlarında olan Eşref ağanın oğlu dışında kimse bilmiyordu.

 

Baziyan ağanın minik Yiğit'in orada olduğundan bile haberi yoktu.

Yiğit, babasını kanlar içinde gördüğünde hemen yanına gitmişti. Babasının dilinden dökülen tek kelime ise 'Baziyan Berxwedan' olmuştu, böylece son nefesini oğlunun kolları arasında katilinin adını sayıklayarak vermişti.

 

Yiğit, yıllarca içinde gizli tuttuğu bu isimden günü gelince intikam alacağına dair kendine sözler vererek büyümüştü.

Şimdi artık babasının intikamını alıp, kana kan isteme günüydü.

Gerisini Berxwedan'lar düşüneceklerdi.

 

 

Berxwedan konağında ise Zagros ile Cüneyt'in konuşmalarını dinleyen Serap, kimseye bir şey çaktırmadan gerisin geri yerine geçmişti.

Artık suratında nefret değil gülümseme vardı. Yapacağı kötülükleri düşünürken yaşayacağı mutluluğun küçük izleri...

 

Zagros, Cüneyt ile birlikte salona geçtiğinde bu sefer onları tebrik eden kişiler Rizwan ve karısı Sonay olmuştu. Birbirlerinden nefret ediyor gibi görünselerde birinden birinin yardıma ihtiyacı olduğu ilk an hemen bir diğeri yanına koşuyordu.

 

Rohat, yine kendi usulüyle tebrik etmişti onları.

İki tane akülü araba ile gelmiş, içlerinden biri pembe diğeri ise maviydi.

"Hangisi olursa onu bırakırız. Diğerini iade edeceğim çünkü." dediğinde Zagros, yine kardeşinin kafasına bir tane patlatmıştı.

 

"Her ikisde kalsın. Birgün birine birgün diğerine binmek isteyecek belki." diye terlemesi kardeşini Zagros.

 

"Olmaz abi. İade kartını da aldım. O kadar para sayfim ben bunlara. Olmaz biri kalsın yeter. Hem şimdiden böyle yaparsan doğduğunda baş edemezsin. Benden söylemesi."

 

"Sanane Rohat! Sanane! Çocuk benim değil mi istediğim gibi yetiştiririm." demesiyle daha fazla karşı koyamayan Rohat, el mahkum iki arabadan da olmuştu.

 

Zaten Cüneyt'in çeyrek altın olayını duyduğunda, abisinin iki arabayla el koyacağını tahmin etmeliydi ama kardeşi olduğu için kıyamaz sanmıştı.

 

Ama yanılmıştı..

Abisin Cüneyt'in getirdiği hediyeyi hem kabul etmeyip hemde cebine indirdirdiğini duyduğu an eli boş gelmesi gerektiğini anlasada iş işten geçmişti artık.

 

İyice alay konusu olan Cüneyt, daha fazla dayanamayan terk etmişti konağı. Rohat'ta fırsattan istifade edip onun peşinden gitmişti.

Biliyordu Cüneyt'in aslında Gül ile buluşmak için çıkıp gittiğini. O da bu bahaneyle Elif'i görüp bu fırsattan faydalanacaktı.

 

Saatler artık gece yarısını bulduğunda gökyüzünde parlayan yıldızların arasında ihtişamıyla doğan dolunay geceye daha da bir anlam katıyordu.

Herkes odasına çekilmiş, kimisi uyuyor kimisi ise salonda uyku tutmadığı için boş boş oturuyordu.

Yeter hanım ve kızı Serap çoktan evlerine gitmişlerdi.

Gelirken sürat aşan kızının giderkenki mutlu halleri tuhafına gitsede sesini çıkarmamıştı Yeter hanım.

 

Ne de olsa yakında çıkardı kokusu...

 

Gece yarısı, acıkan Roni, yanlarında uyuyan oğlunu uyandırmadan yavaş yavaş hareket etsede kocasına yakalanmıştı.

 

"Nereye gidiyorsun? Bu saatte." uykulu bir sesle soran Zagros'a kısık bir sesle cevap vermeye başlamıştı Roni.

 

"Biraz... acıktım da." Acıktığını söylerken bile çekiniyordu.

 

"Tamam. Sen bekle. Geç yatağına ben senin için bir şeyler hazırlarım hemen."

Yataktan kalkmak için yeltenen Zagros'u hemen durdurmuştu.

 

"Teşekkür ederim ama sen burada Arjen'le kalsan daha iyi olur. Hem biraz da hava almış olurum."

 

Zagros, biraz düşünüp daha sonra Roni'yi başıyla onayladığında, Roni hızlı ama yavaş adımlarla mutfağın yolunu tuttu. Mutfağa vardığı an hemen buzdolabının kapağını açıp, içinden bir şeyler tırtıklayıp midesini doldurmaya başladı.

 

Ne yediğini kendisi de bilmiyordu.

Tek bildiği aç olduğuydu.

Eline ne geçerse geçsin ağzına atıp her tabaktan bir lokma tadıyordu.

 

Çiçekten çiçeğe konan arılar gibi...

 

Bir süre sonra şişen midesi yüzünden kendini tutamadığına sövsede artık yapacak bir şey yoktu.

Mutfaktan çıkıp biraz evi dolanmaya karar verdi.

En azından midesindekileri biraz olsun eritebilirdi.

Salonun önünden geçerken açık olan televizyon dikkatini çekmişti. Hemen salona girdiğinde televizyonun karşısında oturan Zeynep'i görmesiyle biran için şaşırsa da sesini çıkarmayıp yanına gitti.

 

"Zeynep."

Roni'nin ona seslenemsini beklemeyen Zeynep o an için korkmuştu.

 

"Ah! Sen miydin yenge."

 

"Korkma canım benim. Hayırdır neden uyumadın bu saate kadar?"

 

"Uyku tutmadı."

Zeynep, uyku tutmadı desede Roni buna pek ihtimal vermemişti. Bu konağa geldiğinden beri ilk defa bu satte birini uyanık görüyordu.

Kendiside ilk defa bu saatte kalkıyordu. Orası da ayrı bir meseleydi.

Artık yavaş yavaş bebeği varlığını belli ediyordu.

 

"Pek inanmadım bu söylediğine. Bana istediğin her şeyi anlatabilirsin."

Roni'nin bu içten ve samimi cümleleri gerçekten içten bir şekilde söylediğini biliyordu.

Zaten çok masum bir yüzü vardı Roni'nin.

Sakin hâl ve tavırları da insana ayrı bir huzur veriyordu.

 

"İçimde sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his var yenge."

 

"Kötüyü çağırma canım. İyi düşün iyi olsun."

 

"Anlamıyorsun yengem. En son böyle hissettiğimde Zehra kaçmıştı. Yine aynı hisle doldu içim. Kesin bir şeyler olacak."

 

Roni, kaşlarını yalandan çatıp,

"Şimdide kahin mi oldun başımıza? Sen uykunu tam alamamışsın belli. Hadi kalk yatağına." diyerek kumandaya uzanıp televizyonu kapattığında, görümcesinin kolundan tutup ayağa kaldırdı. İkisi beraber salondan çıkıp kendi odalarına doğru yürümeye başladıklarında, Roni içinden kötü şeyler olmaması için dua ediyordu.

 

Odaya döndüğünde sırtını yatak başlığına yaslayıp onu bekleyen Zagros'u görmeyi beklemiyordu.

"Neden uyumadın hâla?"

 

"Sen neden bu kadar geç kaldın? Önce onun cevabını duymak istiyorum."

 

"Zeynep'i salonda televizyon izlerken görünce biraz sohbet ettik. Uyku tutmamıştı onu da."

 

"Anladım." diyerek kisa bir cevap verdi Zagros.

 

"Peki sen neden hâla uyumadın?" diye soran Roni'ye,,

 

"Karımı beklemenin de hesabını mı vereceğim." dedikten sonra yatakta uzanır pozisyona gelip sırtını donmüştü Roni'ye...

Bu hali Roni'nin tebessüm etmesine neden olmuştu.

 

Roni de yavaş adımlarla kendi tarafına geçtiğinde oğlunun başının üstüne küçük bir öpücük kondurup uykusuna kaldığı yerden devam etmişti.

 

Sabahın ilk ışıkları Diyarbakır'ın üzerine doğduğunda Berxwedan konağında ise kahvaltı için hazırlıklara başlanmıştı. Tüm aile üyeleri yavaş yavaş aşağıya inmeye başlamış ve hep birlikte kahvaltılarını yapmışlardı. Zagros, Rohat ve Rizwan işe gitmek için ayaklandıklarında şiddetle çalınan konak kapısının sesiyle herkes oraya yönelmişti.

 

Açılan kapıyla birlikte önde Yiğit Bozdoğan arkasında ise adamlarıyla birlikte Berxwedan konağına yıllar önce dökülen babasının kanına bedel istemeye gelmişti.

 

 

Bölüm : 06.02.2025 23:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...