Karşılarında gördükleri yabancı adamla neler olduğunu anlayamayan aile üyeleri, öylece etrafa bakıp olan bitene bir anlam vermeye çalışıyorlardı.
"Nasılsınız Berxwedan'lar?" diye umursamazca sorduğunda karşısında ona şaşkın ve öfkeli gözlerle bakan aileyi pek umursadığı söyleyemedi.
"Kimsin lan sen? Benim konağımı basacak cesareti nereden buldun?"
Tek başına olsa umrunda olmazdı belki ama şuan tüm ailesi buradaydı ve biricik oğlu da hemen yanında duran karısının kucağındaydı.
"Ben kim miyim?" Ellerini giydiği takım elbisenin cebine koyup, bir adım daha attı kahvaltı masasının yanında ayakta duran aileye doğru.
"Ben Yiğit... Yiğit Bozdoğan."
Adamın soyadını duyduğu gibi gözleri şaşkınlıkla açıldı Baziyan ağanın. Bu soyadını iyi biliyordu.
Abisini öldüren adamın soyadı...
Peki yıllar sonra nereden çıkmıştı?
"Bozdoğan mı? " "Buralı olmadığın kesin, derdin ne Yiğit Bozdoğan? Derdini söyle ve defol git evimden!"
Evini basan adamı şuan avlunun ortasına gömebilirdi Zagros ama Arjen yanındayken dikkat etmek zorundaydı. Oğlunun gözünde bir canavar gibi görünmek istemiyordu.
"Evet buralı değilim." " Derdime gelecek olursak." Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra, "Neymiş benim derdim Baziyan ağa? Sen daha iyi bilirsin."
Baziyan ağanın ismini söylediği gibi herkes yönünü ona çevirince, ilk defa çocuklarından gözlerini kaçırmıştı Baziyan ağa. Öfkesinden de ödün vermeyerek konuşmaya başladı.
"Bizim senin gibi had bilmez bir şerefsizle ne derdimiz olacak? Git belanı başka yerde ara." diye cevap verdi Yiğit'e.
Belinden çıkardığı silahı Baziyan ağaya doğru tuttuğunda, onunla birlikte tüm adamları silahlarını çıkarıp, aileye doğrultmuşlardı.
Onlarla birlikte, Zagros, Rizwan ve Rohat'ta silahlarına sarıldıklarında kendi adamlarıda silahlarını meydana çıkarmışlardı.
Zagros, hemen sağ tarafında kucağında oğluyla birlikte duran hamile karısının önüne geçip kendini onlara siper etti.
Herkes sevdiklerini korumakla yükümlüydü...
Rizwan ise sol tarafındaki karısını arkasına aldığında,
Sonay kocasının arkasında durmak yerine masanın üzerindeki çantasına koyduğu silahını çıkarıp, karşı tarafa doğrultmuştu. Bugün kahvaltıdan sonra dışarıya çıkacaktı. Her zaman hazırlıklı çıkardı dışarıya. nede olsa dostları kadar düşmanlarıda vardı. Kocası sağ olsun kullanmayı da öğretmişti.
"Bir kere de sözümü dinle be kadın!" diye karısına çıkışsa da bu hallerine bayılıyordu Rizwan.
Yandan bir gülüş atıp öpücük atmıştı kocasına.
Mihriban, annesi Zozan hanımın arkasına geçerken, Şehriban da annesi Delal hanımın arkasına geçmişti.
Anneler, kızlarına kendilerini siper etmişlerdi.
Zeynep'i ise babası arkasına çekmişti, silahların çıkarıldığı ilk andan itibaren.
Göz bebeğim diye sevdiği kızını kendi canı pahasına koruyordu ve koruyacaktı.
Ortada tek başına kalan Rohat, ailesine baktığında herkesin yanında birinin olduğunu görünce, bu halde bile söylenmeyi ihmal etmedi.
"Birde ailem var diye geçiniyoruz amına koyayım. Herkes birini almış. Ortada kabak gibi kalan yine ben. Elif'im burada olsaydı o da benim için siper ederdi kendini. Ama nerede..." diye söylenmeye devam ettiğinde, "Bari bu haldeyken boş yapma Rohat." diye çıkışan Rizwan olmuştu.2
"Yeter artık bu kadar saçmalık." diye bağıran Zagros, "Madem derdin var bizimle adam gibi gel söyle." " Böyle ev basarak derdine derman mı bulacağını sanıyorsun?"
"Derman mı?" Alayla güldü Yiğit.
"Bana hiçbiriniz derman olamazsınız."
"Ne istiyorsun o zaman? Söyle de defol git evimden!" Daha fazla dayanamayan Zozan hanım konuşmuştu bu sefer.
"Benim ne istediğimi burada bilenler vardır elbet." diyerek gözleri Delal hanımın üzerinde durdu. "Değil mi Delal hanım?" Demesiyle tüm gözler Delal hanıma dönmüştü biran için.
Delal hanımın Bozdoğan soyadını duyduğu gibi aklına geçmişi gelsede, yıllarca önce anlaşılmış ve mesele kapanmıştı diye biliyordu.
Baziyan ağanın Eşref ağayı öldürdüğünden kimsenin haberi yoktu.
"Yada Baziyan ağa. Sen söyle neymiş benim derdim ben ne istiyorum?
"Lafı daha fazla dolandırmadan söyle ne istiyorsan.
Babamla Delal ana nereden bilecekler senin derdini."
"Tabi ortada bir dert varsa. Umarım evimi basmanı gerektiren şey her neyse geçerli bir sebeptir. Yoksa aileme... Özellikle oğlumun yanımda böyle davranmanın bedelini bu sefer ben ödeteceğim sana Yiğit Bozdoğan."
Kapana kısılmış gibi burada böyle durmaktan sıkılmıştı Zagros.
Şuan içinden Cüneyt'e methiyeler düzüyordu.
Zamanı mıydı şimdi Urfa'ya gitmenin.
"Merak etme Zagros. Benim geçerli bir sebebim var elbet. Bakalım duyunca sizinde olacak mı?"
Zagros, mutfak penceresinden onları izleyen yardımcılarından Rojda' ya seslendi.
Rojda korkarak da olsa yanlarına geldiğinde,
"Arjen'i al odasına çıkın ve kapıyıda arkanızdan kilitle. Ben gelmedende sakın açma."
Roni'nin kucağında etrafa korku dolu gözlerle bakan Arjen korkmuştu. İlk defa babasını bağırırken görmüştü.
Onu almak için kollarını uzatan Rojda'nın kucağına gitmeyip, annesinin boynuna daha sıkı sarmıştı kollarını. Onun için en güvenli yer şuan olduğu şefkatli kollardı.
Roni, oğlunu sakinleştirmek için başının üstüne öpücük kondurduktan sonra boynuna dolandığı kolları açmaya başladı.
Burası onun için şuan hiç güvenli değildi.
Boynundan çözdüğü minik ve tombik ellerin üzenlerine kocaman öpücükler kondurup,
"Sen şimdi Rojda ablanla oyun oyna anne baba birazdan gelecek tamam mı paşam?"
Arjen bir annesine birde Rojda'ya baktıktan sonra annesinin kollarından Rojda'nın kollarına geçmişti.
"Anne baba şimdi gelecek oğlum." diye yeniden tekrar ettiğinde, babasından korkan Arjen "Baba ayı!" hayır diyerek babasını istemediğini söylüyordu.
Oğlu ilk defa ondan korkmuştu.
Bu Zagros'un içinde bir yıkıma neden olmuştu.
Rojda'nın kucağında merdivenlerden çıkan Arjen'in gözden kaybolan kadar arkasından bakmıştı.
Zagros, bu öfkeyle karşısındaki adamı öldürse bile içi rahat etmeyecekti. Öfkeden derin derin nefesler aldığını fark eden Roni kocasının arkasından çıkmak için hamle yaptığında, Zagros buna izin vermeyip sağ elinde silah varken boşta kalan eliyle karısının arkasından çıkmasına engel oldu. "Sakın çıkayım deme!" diyerek uyarmayıda ihmal etmedi.
Çıkamayacağını anlayan Roni, kocasını sakinleştirmek için Zagros'un giydiği gömleğine arkadan tutundu. Parmak uçlarına yükselip kocasının kulağına kimsenin duyamacağı bir şekilde "Sakin ol lütfen. Öfkeyle hareket etme." diye fısıldadığında kulağına gelen sıcak nefes ile irkilen Zagros, başını sesin geldiği yöne çevirdiğinde karısıyla yüzlerinin arasında neredeyse yok denilecek kadar az bir mesafe vardı.
Göz göze geldiklerinde ikiside gözlerini çekmek için bir hamlede bulunmuyorlardı.
"Artık ne istediğini söyleyecek misin? Seni lanet olası pislik!"
Rohat'ın sesi ile kendilerine geldiklerinde, Zagros bu durumda bile ciddi olamayan kardeşine bakıtığında 'Sen iflah olmazsın." der gibi başını iki yana salladı.
"Ben mi ne istiyorum?" "Ben bedel istiyorum."
Yiğit'in konuşmasıyla, "Ne bedeli? Ne saçmalıyorsun?" diyen Rizwan'dı.
"Yıllar önce ölen babamın bedelini."
"Kimmiş senin baban? Bizim senin babanın ne gibi bir alakamız olabilir?"
Yiğit'in dediğine anlam vermeye çalışan Zagros sormuştu.
"Benim babam Eşref... Eşref Bozdoğan."
Kenarda sessizce duran Baziyan ağa sesini çıkarmadan karşındaki adamı dinliyordu.
Yıllarca kimse bilmiyor diye rahatça sakladığını sandığı sırrı elbet ortaya çıkıyordu.
Allah geciktirirdi ama unutmazdı!
Zagros babasına baktığında, bunu hissetmiş gibi Baziyan ağada oğluna bakmıştı.
Babasının gözlerindeki o suçluluk ifadesini görmesiyle babasının bir şeyler gizlediğini anlamıştı.
"Yıllar önce Delal hanımla nişanlı olan Eşref Bozdoğan."
Zozan hanım şimdi anlamıştı karşısındaki adamın kim olduğunu. Boran ile Delal'in kaçmasına yardım eden ta kendisiydi. En yakın arkadaşı ve kayınbiraderinin mutluluğu için yapmıştı bunu ama kendi cehennemini hazırladığını bilmeden.
Rizwan şaşkın gözlerle annesine baktığında, annesi bakışlarını oğlundan kaçırmıştı.
Sonay, kocasının bunlardan habersiz olduğunu anlatınca başta olan eliyle kocasının boşta olan elini sımsıkı tutmuştu.
"Nişanlıyken Boran ağaya kaçınca araya aşiretler girdi ve duruma bir çözüm buldular. Bunu kabullenemeyen babamda Boran ağayı öldürerek içindeki yangını söndürmeye çalıştı."
Babasının katilinin kim olduğunu yıllarca bilmeyen Rizwan, bugün hem annesinin yıllar önce nişanlıyken babasına kaçtığını ve o adam tarafından babasız kaldığını öğreniyordu.
Sol gözünden akmak için bekleyen yaşa izin vermeyip, güç almak için karısının elini daha sıktı.
Konuşmak için dudaklarını aralamak istediğinde Yiğit konuşmasına devam edince susmak zorunda kaldı.
"Ama Baziyan ağada durmadı. Nasıl öğrendiği bilmiyorum ve hala da öğrenemedim. Babamın kardeşini öldürdüğünü öğrenince aynı babamın yaptığı gibi o da pusu kurarak öldürdü babamı. Hemde gözlerimin önünde." Alayla sırıtıp " Benim orada olduğumdan bihaberdi tabi."
"Amcamın suçu yok burada. Doğru olanı yapmış kardeşinin intikamını almış." öfkeyle bağıran Rizwan elindeki silahı daha sıkı kavramaya başladı.
"Doğru olan bir çocuğu babasız bırakmak mı?"
Bu sefer bağıran Yiğit olmuştu.
"Peki benim babasız kalmam çok mu doğruydu?"
Avluda kimseden bir süre ses çıkmadı.
Herkes duyduklarını sindirmeye çalışıyordu.
Yıllar önce yapılan hatalar, hatayı yapan kişilerden çok geride bıraktıklarına bedel ödetiyordu.
"Bu konuda hatalı olanın senin baba olduğunu sen bizden daha iyi biliyorsun buna rağmen bizden neyin bedelini istiyorsun?"
"Evet haklısın babamın hatalı olduğunu biliyorum. Ama hata yapmasına neden olanlarıda biliyorum." Derken gözleri Delal hanımın üzerinde dolaştı.
"Buraya gelmeden günler önce gidip babamın ölümüyle ilgili takipsizlik kararı çıkan dosyayı yeniden açtırdım. Sen Baziyan ağa gidip babamı öldürdüğünü itiraf edeceksin ve mahkemenin sana vereceği cezaya razı olacaksın. Böylece bende sizden uzak dururum. Ama yok kendim gitmem dersende küçükken gözlerimle gördüğüm her şeyi kendim bir bir anlatacağım. Sen bir ağanın ve yalan söylemezsin bunu çok iyi bilirim. Şimdi karar senin. İyi düşün"
"Kimse küçük bir çocuğun şahitliğiyle kimseyi tutuklamaz." diyen Rohat'a,
Cebinden çıkardığı telefonuyla avukatını arayıp konuşmaya başladığında, mümkün olacağını hoparlöre aldığı telefonuyla herkesin duymasını sağladı.
"Ne istiyorsun? Söyle ve siktir olup git!" Babasının bu yaştan sonra hapishaneye girmesine elbette izin vermezdi Zagros. Bu konuyu sonsuza kadar kapatması için ne istiyorsa verecekti.
"En kıymetlini istiyorum Baziyan ağa!"
"Mal.. Mülk.. Para hangisi?" diyen bu sefer Baziyan ağaydı.
"Onların hepsinden bende fazlasıyla var zaten. Ben şuan en kıymetlini istiyorum." Herkesin üzerinde goz gezdirip bakışlarını tekrar Baziyan ağanın gözlerine dikti. "Herkes en kıymetlisini benden korumak için arkasına aldı. Bak etrafına oğulların eşlerini alırken Zozan hanım kendi kızını, Delal hanımda kendi kızını aldı. Sen ise ben elimi belime attığım gibi arkana sakladın en kıymetlini. Senden onu istiyorum."
Herkes Baziyan ağaya baktığında arkasında sakladığı kişinin Zeynep olduğunu gördüler.
Zagros, havaya bir el ateş edip, "Sen kimsin lan benim kardeşimi bedel diye istiyorsun. Şimdi siktir git konağımdan! Yok sana bedel medel."
"Merak etme çok durmayacağım zaten avukatla randevum var. Malumunuz geç kalmak istemiyorum.
Giderken son kez söylüyorum babanızı parmaklıklar ardında görmek istemiyorsanız bana istediğimi vereceksiniz." diyerek Berxwedan konağından çıkıp gitmişti.
Babasının arkasında sessizce gözyaşı dökmeye başlayan Zeynep'i aksine öfkeyle dolmuştu Zozan hanım.
"Benim hayatımı mahvettiğin yetmedi, Oğlumun hayatını mahvettiğin yetmedi şimdi de sıra kızıma mı geldi ha Delal! Söyle ne istiyorsun benden daha neyim kaldı alacağın?" Avluda içindeki acı ve öfkeyle bağırmaya başladı Zozan hanım.4
Zozan hanım bağırıp öfkesini, nefretini, isyanını kusarken elinden sessizce gözyaşlarını akıtmaktan başka hiçbirşey gelmiyordu Delal hanımın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |