23. Bölüm

15P2

Ayşegül Y.
xqaysegull

Arkasında bıraktığı kocasının sesini az çok da olsa duymuştu Roni. Ama arkasına bakmadan yüzündeki gülümsemeyle odasına giden merdivenlerin yolunu tutmaya devam etti.

Karısının onu umursamadığını gören Zagros, ardından bağırmayı bırakıp karısının arkasından yürümeye başladı.

 

Odasına girdiğinde yüzünde hâla kocasının sebep olduğu gülümseme duruyordu Roni'nin.

Aynanın karşısına geçip, kendi kendine gülmeye başladığında aklına gelenlerle gülümsemesi birden yok oldu.

 

Zagros'un ona silah kullanmayı öğrettiği anlarda neredeyse tek vücut haline geldikleri anı düşünmek, içinde tuhaf bir his oluşturmuştu genç kızın.

Elini gövdesine yaslayıp, bir olmalarını sağladıktan sonra, elini tutması...

 

Roni, tüm bunları düşünüp hayal ederken odanın girişinde onu izleyen kocasından bir haberdi...

 

Odanın kapısına gelen Zagros, kapının açık olduğunu görünce direkt içeri girdi. Karısının ayna karşısında kendi kendine gülümsemesi ve aklına bir şey gelmiş olmalı ki yüzünden gülümsemesi kaybolsada, yanağını pembeleşmesi utandığı anları düşündüğünü gösteriyordu.

 

Zagros, kendinden emin ve sakin adımlarla karısına yaklaştığında, gelen adım sesleriyle Roni'nin başını adım seslerinin olduğu tarafa çevirmesi bir oldu.

Kocasını karşısında görmeyi beklemiyordu.

 

Zagros'u en son aşağıda kendi kendine bağırırken bırakmıştı...

 

Adımları Roni'nin önünde son bulduğunda, bu kadar yakın olmayı her ikiside beklemiyordu.

Roni'nin hızla atan kalbinin sesini rahatlıkla duyabiliyordu. Zaten hızla inip kalkan göğsü ne kadar sık nefes aldığının bir göstergesiydi.

En az karısı kadar olsada onun aksine gizlemeyi başarmıştı içindeki heyecanı Zagros. Gözleri birbirine kenetlenmişti. Ne Zagros nede Roni çekiyordu. Sanki bu bir savaştı ve gözlerini ilk çeken kaybedecekti.

 

Daha sonra elini Roni'nin kalbinin üzerine koydu.

"Neden bu kadar hızlı atıyor?" diye sorduğunda,

"Bil... miyorum." cevabını almıştı.

 

Göğsünde duran elini yukarı çıkarıp karısının yanağına yasladı. Kızaran yanakları sıcacık etmişti avuç içini.

 

Baş parmağıyla Roni'nin pembe ve etli alt dudağını okşamaya başladı.

"Dudaklar öpülmeden önce okşanırmış."

 

"Ne.. den?"

 

"Ne kadar sevildiklerini anlasınlar diye." Fısıltılı çıkmıştı sesi son cümlesinde. Daha fazla kendini tutamayan Zagros, masum bir öpücük kondurmuştu karısının dudaklarına.

 

Bunu beklemeyen Roni, gözlerini sıkıca yummuştu.

Öptükten sonra karısının bu halini gören Zagros, gülümseyerek bakmıştı karısının yüzüne.

Karısının başını ellerinin arasına alıp, anlına bir öpücük kondurduktan sonra onu kendine çekip sıkıca sarılmıştı. Roni de bunu bekliyor olmalıydı ki sıkıca sarmıştı kollarını kocasının gövdesine.1

 

İki yarım bir tam olma yolunda ilk adımı atmışlardı.

 

Arjen ise şuan evde değildi. Zeynep, Mihriban ve Şehriban ile birlikte alışveriş merkezine gitmişti.

Sonay böyle istemişti.

Bugün Roni'yle özel olarak ilgilenmek için ayak altında kimseyi bırakmamıştı.

 

Delal hanım, akraba ziyaretine giderken Zozan hanım

ise istemeye istemeye de olsa Baziyan ağa ile birlikte doktor kontrolüne gitmişti.

Sağlığı pek iyi değildi son günlerde Baziyan ağanın.

Üst üste gelen olaylar, ortaya çıkan geçmiş iyice yıpratmıştı onu. Zaten Zehra'nın kaçmasıyla zayıf düşen kalbi, Zeynep için git gide durma noktasına geliyordu. Bu yüzden Zagros'un isteği üzerine istemeye istemeye eşlik ediyordu Zozan hanım.

 

Arjen'i oyun alanında gülerek izleyen kızlar, Arjen'i böyle mutlu gördükleri için Allah'a şükrediyorlardı.

Daha doğduğu gün yetim kalan yeğenleri, Roni sayesinde artık anne şefkati ve sevgisi görüyordu.

Roni'nin hakkını yiyemezlerdi. Arjen'e elinden geldiğince çok iyi bakıyordu.

 

Arjen'in atlı karıncada onlara tüm dişlerini göstererek gülümsemesi paha biçilemezdi.

Atlı karıncadan sıkılan Arjen, bu sefer de uçağa binmek istemişti. Zeynep önden gidip kontrol ettiğinde sadece yerinde sağa sola ve ileri geri giderken aynı zamanda çocuk şarkısı çaldığını, oturağında da emniyet kemerinin olduğunu görmesiyle yeğeninin bu oyuncağa binmesinde bir sakınca görmedi. Arjen'i oraya oturtup, kemerini de bağladıktan sonra eline aldığı telefonla kısa bir videosunu ve birkaç tane resmini, onları her yarım satte bir arayan Roni'ye gönderdi.

 

Bir süre sonra tuvalete gitme ihtiyacı duyan Zeynep, Arjen'i kız kardeşlerine emanet edip lavabonun yolunu tutmuştu.

Alışveriş merkezinin en alt katında bulunan lavabolara içinden sövmeden edememişti.

Oyun alanı en üst kattayken lavabolarin en alt katta olması akıl alır bir iş değildi.

"Senin inşaatını üstlenen mühendise, o tasarımı veren mimarın kalemini aldığı kırtasiyecinin ellerinden öpeyim." Kendi kendine söylene söylene indiği yürüyen merdivenlerden sonunda en alt kata inmeyi başarmıştı. Sanki bir labirentteydi. Her yerini ezbere bildiği ve her mağazasını karış karış gezdiği alışveriş merkezi şuan ona zulüm gibi geliyordu.

'Ne vardı sanki o kadar limonata içecek!' Lavobaya girene kadar söylenmeye devam etti.

 

Boş olanlardan birine girip işini hallettikten sonra artık rahatlamış bir şekilde çıktı.

Ellerini yıkamak için kenarda duran sıvı sabunu eline sıktığında, sensörlü muslukta elini yıkamaya başladı. Ellerini yıkadıktan sonra saçlarını düzeltmek için aynaya baktığında, lavabonun giriş kapısına yaşlanmış bir şekilde bir eli giydiği kumaş pantolonunun cebindeyken diğer elinde ise bitmeye yakın duran sigarasıyla bir Yiğit Bozdoğan görmeyi beklemiyordu.1

 

"Sen.. Ne arıyorsun burada?" Şaşkın ve öfkeli olduğu sesine yansımıştı Zeynep'in.

 

"Sanada merhaba güzelim." Alayvari konuşmaya başlamıştı yine Yiğit.

 

"Ne arıyorsun dedim? Derdini söyle ve defol git! Boşa harcayacak zamanım yok benim."

 

Zeynep'in sert tavrı hoşuna gitmişti Yiğit'in.

Zaten bu hallerine vurulmuştu.

 

"İki hafta.... İki hafta size mühlet vermiştim ama ne baban nede abinden ses çıkmadı.?

 

"Bedel diye beni sana vereceklerini sanman senin ne kadar aptal bir adam olduğunu gösterir Yiğit Bozdoğan."

 

Aralarında en az beş adım mesafe vardı. Bu mesafe Yiğit'e fazla gelmiş olacaktı ki aralarındaki mesafeyi iki adıma düşürdü.

 

"Bu aynı zamanda sizinde babanızı gözünüzü kırpmadan harcadığınızı da gösterir."

 

"Abim babamı senin eline bırakır mı sanıyorsun?"

 

"Abin bu sefer hiçbir şey yapamaz. Ben senin abinin oynadığı diğer adamlara benzemem. Ben eğer bir şeyi istiyorsam, o benim olur başka türlüsünü düşünmem bile."

 

Kaşlarını çatıp karşısındaki adamın söylediklerini kafasında tartmaya başladı Zeynep.

Abisine güveniyordu. O hallederdi.

Her zaman olduğu gibi.

 

"Bak Yiğit, ne ben nede abilerim babama bir şey olmasına izin vermeyiz. En iyisi sen bu içi boş tehtidlerini başkasında dene belki işe yarar." Eliyle kenara çekilmesini ister gibi " Şimdi çık git yolumdan." demesiyle öne doğru uzattığı eli Yiğit tarafından tutulması bir oldu.

 

Zeynep'in elini ters çevirip beline indiren Yiğit, genç kızı hemen yanlarındaki duvara yasladı.

 

"Demek ki siz insanlıktan anlamıyorsunuz. Tamam bende o zaman sizin anladığınız dilden konuşacağım."

 

Zeynep'in elini bırakıp bu sefer kendi elini duvara, bedenini ise genç kızın bedenine yasladı.

 

"Ne yapıyorsun? Çık üstümden hayvan herif!"

 

"Sen daha hayvanlık görmedin güzelim." dişlerinin arasından tısladı.

"Şimdi sana son bir şans vereceğim. Eğer bir hafta sonra konağınıza tekrar geldiğimde ailenin önünde benimle evlenmeyi kabul etmezsen, babana olacaklardan sen sorumlusun."

 

"Hiçbir şey yapamazsın."

 

"Sen öyle zannet. Babanı parmaklıklar arkasında gördüğün zaman bu anı çok iyi hatırla. Babanı kurtarmak senin elindeyken bunu umursamadan, inat etmeye devam ediyorsun. Bir bakmışsın yaşlı babacığın hapishane köşelerinde kim olduğu belli olmayan kişiler tarafında şişleni verirmiş. Eh insanlık hali değil mi?"

 

"Aşağılık herif! Seni kendi ellerimle öldüreceğim."

 

"Tabi ben babanı sağ bırakırsam."

 

"Derdin ne? Ne istiyorsun benden?"

Bıkkınlık ve nefretle konuştu Zeynep.

 

"İşte böyle uslu ol canımı ye."

 

"Pis canın senin olsun."

 

"Nasıl istersen güzelim."

 

Genç kızın önüne düşen bir tutam saçı parmağına dolayıp, saça bakarak konuşmaya başladı.

 

"Senden istediğim gayet açık. Sensin! Bir hafta sonra ailenin karşısına benim de orada olduğum gün benimle evlenmeye razı olduğunu söyleyeceksin."

"Bu kadar basit." Genç kıza yaslanmayı bırakmış yarım adım mesafede duruyordu artık.

 

Saçını, parmağında dolaşmayı bırakan adama öfke ile bakıp, dizini karşındaki adamın özel bölgesine geçirmişti.

 

"Ahh!" diye acıdan inleyen Yiğit'in karşında dimdik durdu Zeynep.

 

"Kabul ediyorum teklifini. Buda sana evet deme şeklim umarım beğenmişsindir."

Yiğit'i o halde bırakıp, geldiği kapıdan çıkıp kız kardeşleri ve yeğeninin yanına gitti Zeynep. Arkasında acı içinde olsada gülümseyen bir Yiğit Bozdoğan bırakarak.1

 

 

Bölüm : 22.02.2025 01:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...