"Hah! Arjen... Arjen yalnız kaldı."
Aklına ilk geleni söylemişti Roni.
"Benim düşünceli karıcım. Sen hiç merak etme koskoca konakta yalnız kalmaz. Ha bu arada şunuda söyleyeyimde aklın kalmasın. Bu gece Zeynep halası ilgilenecek oğlumuzla. Halalar bu günler içindir. Değilm?"
"Bu gece mi? Eve gitmeyecek miyiz tüm gece boyunca?"
"Gönül isterdi birkaç gün ama... Evet yalnızca bu gecelik gitmeyeceğiz. Belki başka zaman. Birkaç gün..."
"Sen iyice arsız bir adam oldun Zagros."1
Dudağının kenarı yukarıya kıvrıldı karısının söleriyle. "Bu arsızlığım bir sana."1
Konuşa konuşa neredeyse yolu bitirmek üzereydiler.
Roni ister istemez heyecanlanmıştı.
Zagros, onu zorlamıyordu. Ona saygı duyuyordu. Sadece bu hareketi bile içinde bir şeyleri harekete geçirmeye yetiyordu.
Merakı sesine yansımıştı Roni'nin.
Araba ilerliyordu ilerlemesine ama nereye gideceğini henüz bilmiyordu.
"Bana... Yani artık bize ait bir bağ evine gidiyoruz. Aslında daha yeni aldım. İkimize özel..." diyerek karısının elini tutup dudaklarına götürdü. Küçük bir buse kondurup, kendi dizinin üzerine birakti karısının elini. Kendi elinide onun elinin üzerine koymayıda ihmal etmemişti tabi. "Şu birkaç gündür tadilat içindeydi yoksa çoktan seni oraya götürmüştüm ama tam istediğim gibi olması biraz zaman aldı."
"Hmm. Bize özel bir bağ evi..." Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra "Güzelmiş de... Normal bir bağ evi değil zaten tadilata ne gerek vardı?"
"Bize özel diyorum karıcım. Tabikide normal bir bağ evi değil."
"Diğerlerinden farkı ne peki?"
"Şşşş... Az sabret. Gidince göreceksin zaten."
"Sen ne kadarda uslu bir eş oldun böyle." Karısının yanağından bir makas aldı. Tıpkı küçük bir kız çocuğunu sever gibi....
Karısıyla dalga geçmeyi hiçbir zaman bırakmayacaktı Zagros.
"Zagros! Şimdi tırnaklarımı çıkarınca göreceksin uslu bir eşi. Zaten sana sabah yüzünden hâla kızgınım rahat dur!"
"Çıkar tabi tırnaklarını... Ama o tırnaklarını sırtımda görmek için sabırsızlanıyorum. O minik tırnakların yeri benim koca sırtım." Karısına göz kırpıp, tekrar bakışlarını az ileride duran bağ evine çevirdi.3
Zagros karısının son söylediğiyle kahkaha atıp, yolun kalanını bitirmişti. Araba bağ evinin önünde durduğunda, Zagros hemen karısının kapısını açıp önce onun inmesini sağladıktan sonra arabanın bagajına yöneldi. Meraklı gözlerle kocasının ne yaptığına bakan Roni, elinde poşetleri gelen kocasını gördüğünde ister istemez şaşırmıştı.
"Orasını karıştırma güzelim. Sen düş hadi önümede girelim içeriye. Daha bana yemek yapacaksın." Karnını işaret ederek "Açım aç." diye söylendi.
"Yemek mi? Madem açtın dışarıda neden yemedik?
"Benim canım senin ellerinden yemek istedi belki olamaz mı? Hadi hadi oyalanmada yürü... Hem aç ayı oynamaz derler duymadın mı?
"Kendine bir ayı demediğin kalmıştı."
"Bu gece herşey olacağım merakt etme. Önce yemeğe aç bir ayı daha sonra sana aç bir panter.."
"Bu gece hayvanat bahçesine döneceksin desene.." diyerek kıkırdamaya başladı.1
"Ben göstereceğim sana bu gece hayvanat bahçesini..."
Konuşa konuşa birlikte bağ evinin kapısının önüne geldiklerinde elleri dolu olan Zagros, kapı girişindeki kapının üzerinde olan anahtarı almasını Roni'den rica ettiğinde anahtarı almak için parmak uçlarına yükselmek zorunda kalan Roni'nin elbisesi baldırlarına kadar açılmıştı.
Bunu gören Zagors, hemen arkasını dönmüştü.
Anahtarı alıp kapıyı açan Roni, kocasına baktığında hâla içeriye girmediğini gördüğünde şaşkın bir şekilde ona arkasını dönen kocasına baktı.
"Geceye erken başlamamak için."
"Senin bu kadar kudurduğunu bilmiyordum."
Önüne dönen Zagros karısının yanından geçerken konuşmuştu.
"Zaten bu kadar değildim. Hepsi senin yüzünden." diyerek karısının yanından geçip elindeki eşyaları bırakmak için mutfağa doğru yürümeye başladı.
Kocasının arkasından gülümseyerek bakan Roni, içeriye kısaca göz gezdirmeye başladığında, bağ evinin çoğunlukla ahşap renginde olduğunu görmesiyle klasik bir bağ evi olduğunu düşündü.
İçeriye adım atmaya başladığında ilk önce koca salon dikkatini çekti. Siyah ve grinin hakim olduğu salonda dev ekran bir televizyon görmesiyle hemen gözünün önünde televizyonun karşısındaki kocaman koltukta Zagros ile birlikte film izlediğini hayat etti.
Koltuğun önünde duran siyah renk masada ise birlikte yiyecekleri yemekleri...
Salonun arka kısmında üst kata çıkan ahşap renginde merdivenleri görünce bu katta sadece salon ve mutfak olduğunu düşündü.
Zagros'un yanına mutfağa gitmek için adımlarını mutfağa doğru yönlendirdi. Mutfak klasik bir mutfaktı. Sadece siyah ve beyaz renklerden oluşan dolaplar, köşede ise beyaz renkte yuvarlak bir masa ve iki sandalye vardı. Ama mutfağa ait olan küçük bir balkon olması mutfağı olduğundan daha ferah ve geniş gösteriyordu.
Kocasının yanına gittiğinde elindeki malzemeleri köşedeki masanın üzerine bırakmış ve teker teker buzdolabına yerleştirdiğini gördüğünde yüzünde yaramaz bir gülümseme belirdi.
"Ooo. Zagros ağam. Elinize pek yakışmış mutfak işleri."
Elindeki kahvaltılık malzemesiyle duyduğu karısının sesiyle hem elindekilerini yerleştiriyor hemde karısına laf yetiştiriyordu.
"Benim elime herşey yakışır hanımağam. Özelliklede. ." Elindeki malzemeleri bırakıp karısının yanına adımladı. Bir elini karısının beline atıp kendine yapıştırırken, Roni ne olduğunu anlamamıştı bile.
Bir eli belindeyken diğer elini karısının kalçasına indirdi. "Bunlar.." Avucuna aldığı eti hafif sıkmaya başladı. " Çok yakışıyor ellerime."
Kocasını kendine uzaklaştırmak için omuzlarından tutup ittiğinde, sadece bir adım uzaklaştı karısından Zagros.
"Tövbe estağfurullah! Mutfakta söylediğin şeylere bak. Çarpılacağız senin yüzünden!"
"Sadece bunu söyledim diye çarpılacağımızı düşünüyorsan" Üzerinde birkaç eşya kalan masayı masayı gösterip, "Sadece bu masada seninle neler yapmayı planladığımı bilmek kalbine zarar o zaman karıcım."
"Yemin ederim senin yüzünden çarpılacağız!"
"Tüm günahı benim boynuma. Tamam mı? Rahatladın mı?"3
"Zaten şuan yapacağız demedim. Şimdi kocana yemek yap ki enerji toplasın biraz."
"Peki deli adam... Söyle bakalım ne yemek istersin?
"Hmm... Aslında şöyle bir patlıcan oturtma olsa hayir demezdim."
"Tamam tamam. Zaten ben olsun demedim olsa dedim. Sen en iyisi bize makarna yap. Zamandan kazanmış oluruz böylece..."
Karısının yanağına küçük bir öpücük kondurarak üst kata doğru çıkmaya başladı. Roni kocasının duş alacağını zannettiği için soru sorma gereksiniminde bulunmadan hemen masada duran makarna paketlerinden birini eline aldı. Eline aldığı makarna paketini tezgahın üzerine bırakırken tencere aramak için çekmeceler kurcalamaya başladı.
Üçüncü kez baktığı çekmecede bulduğu tencereye suyu koyup kaynamasın için ocağın üzerine yerleştirdi. Suyun kaynamasına yakın dolaptan çıkardığı domatesleri soyup, sos yapmak üzere hazırladı. Makarnayı pişirip sosunu da ekleyince artık yemekleri hazırdı ama kocası hâla yoktu.
'Yine neyin peşindesin?' diye düşünmeye başladı.
Masanın üzerini toparlayıp, kalan malzemesine dolaba yerleştirdikten sonra iki kişilik bir masa hazırladı. Tabakaları yerleştirdi. İçecek olarak da kola içmeyi tercih etmişti. Çünkü Roni kolaya bayılıyordu. Özellikle burnunu yakan asite...
Masaya oturmadan önce salona gidip, üst kata çıkan merdivenlerin başında durup kocasına seslenmeye başladı.
Kocasına seslendikten birkaç saniye sonra kocasının sesi doldurdu bağ evini...
"Çabuk ol! Soğuyacak şimdi yemeğin. Ben başlıyorum haberin olsun. Senin yüzünden soğutacak değilim kendi ellerimle yaptığım enfes yemeğimi."
"Ne kadar düşünceli bir karım var! Milletim karısı kocası olmadan şu içmez, benim karım yemeğe beni beklemeyeceğini söylüyor."
"Birde seni mi bekleyeceğim? O milletin karısı canım. Bende böyle işine gelirse... Hadi daha fazla oyalanmada gel."
Kocasının konuşmasını dinlemeden adımlarını gerisin geri mutfağa yönlendirip, masaya oturdu.
Yemeğine başlarken kocasının da burada olmasını isterdi ama ne yazık ki kocası gecikmişti. Aç kalacak hali yoktu ya...
Roni, yemeğini yemeğe devam ederken neredeyse tabağını bitirmek üzereydi. Her lokmadan sonra bir yudum aldığı kolası da bitmişti zaten.
Tabağında kalan son birkaç makarnayıda kaşığına koyup, onuda diğerlerinin yanına midesine gönderdi.
Boşalan tabağını ve bardağını tezgaha bırakmak için ayaklandığı sırada kocası sonunda mutfağa teşrif etmişti. Elindeki boşları tezgaha bırakıp kocasına döndüğünde kocasını yarı çıplak bir şekilde görmeyi beklemiyordu. Kocasını incelemeye başladığında nemli saçları duş aldığının göstergesiydi. Ama üstü çıplak bir şekilde olması neyin göstergesiydi...
Üzerine bakıp masumca karısına bakti Zagros.
"Sorunda o ya yok. Yemeğe bu hâlde mi inilir?"
Roni'ye yaklaşıp elini yeniden sardı karısının beline.
Burnunu karısının boynuna yaklaştırıp, karısının kokusunu derince çekti ciğerlerine... Daha sonra konuşmaya başladı.
"Karıcım... Farkındaysan burada sadece ikimiz varız. Nasıl indiğimin pek bir önemi yok ve üstelik şuan hâla fazlasıyla giydiğinim. Ve şuan deli gibi açım. Önce karnımı sonrada ruhumuzu doyuracağım. Şimdi sen direkt yukarıya çıkıyorsun. Orada senin için küçük bir hediye var. Onu alıp beni beklemeni istiyorum."
Eğilip karısının kokusuyla son kez doldurdu ciğerlerini...
Roni, Zagros'un ona her 'Karıcım.' demesinde içinde bir yerler kırılıyordu. Her bir kırılış onun için bir yeniden doğuş gibiydi...
"Ta..mam." diyerek yavaş adımlarla kocasından ayrılıp, adımlarını salondaki üst kata çıkan merdivenlere yönlendirdi.
Ahşap merdivenlerde attığı her bir adım, onlar için yeni bir döneme atılmış bir adım değerindeydi.
Bugünden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunun gayette farkındaydı Roni ama bunu istiyor muydu?
Tam anlamıyla aile olmak istiyordu Zagros'la.
Ne eksik ne fazla gerçek bir aile...
Zagros ona kendi ailesinden bile daha fazla sevgi ve sevginin üzerinde saygı göstermişti.
'Bu adamı hak edecek ne yaptım?' diye çoğu zaman düşüncelere dalsa da yaşanan herşeyin kaderden ibaret olduğunu biliyor ve hergün kaderine Zagros'u çıkardığı için şükrediyordu.
Arjen ise bambaşkaydı onun için. Belki kendisinin ilk çocuğu şuan karnındaki bebekti ama onun gözünde Arjen'di. Şuan bile tereddüt bile etmeden Arjen için canını bile verebilirdi. Ona her 'Anne.' deyişinde kalbine ılık ılık akan bir şeyler vardı. Ve her geçen gün ona karşı olan sevgisi git gide artıyordu.
Ahşap merdivenlerden çıkarken siyah demir merdiven küpeştesini bulmuştu eli...
Elini küpeşteye sürte sürte ilerliyordu.
Merdivenin son basamağına geldiğinde burasının sadece bir yatak odasından ibaret olduğunu anladı.
Çünkü merdiven bitiminden sonra sadece koridor ve bir adet kapı bulunuyordu. Koridor penceresinden içeriye vuran kırmızı gün ışığı güneşin bu topraklara veda etmeye, ayın ise geceyi kucaklamak için hazırlandığının habercisiydi.
Adımlarını kattaki tek kapıya yönlendirip, kapının girişinde derin bir nefes aldı. Elini kapının kuluna koyup yavaşça açtığında odanın girişinde yerde kırmızı gülleri görmesiyle yüzündeki, Zagros'un hayatına girdiğinden beridir eksilmeyen gülümsemesi yeniden yerini aldı.
Kırmızı güllerden bir yol yapmıştı Zagros. O yolun içinde adım attıkça adımları onu yine üzerinde Gül yapraklarının olduğu yatağa ve yatağın ucunda bulunan pembe hediye kutusuna götürdü.
Hediye kutusunu eline aldığında üzerinde yazan not kalbinin hızlanmasına neden oldu.
"Seni bunun içinde görmek için sabırsızlanıyorum. Lütfen acele et karıcım."
Hediye kutusunun kapağını açıp, kutuyu yatağın üzerine bıraktığında içinde koyu kırmızı bir gecelik görmek, heyecanına heyecan katmıştı.
Eline aldığı geceliğin göğüs kısmı full dantelden oluşurken, ince bir askıya sahipti. Ellerini aldığı geceliği yukarıya kaldırdığında boyunun neredeyse olmayışı, geceliğin ne kadar seksi olduğunu düşünmesini sağlamıştı. Geceliği kenara bıraktığında aynı geceliğin takımı olan tangayı eline aldığında, arka kısmının sadece ipten ön kısmının ise sadece dantel olmasının yanı sıra orta kısımdaki inci tanelerini görmek şaşırmasına neden olmuştu. İlk defa böyle bir tanga görmüştü.
Elleri incilere gittiğinde iki taraflı incinin ortası boştu. Ortasını örtecek hiçbir şey yoktu. Yanakları kizarmaya başlayınca hemen eline geceliği aldığı gibi odanın içindeki kapısı olmayan banyoya koştu.
Banyoda normal banyolarda büyüktü. Ama içimde sadece bir jakuzi ve bir tanede cam duşa kabin vardı.
Sadece beyaz rengin hakim olduğu banyoda fazla oyalanmadan duşa kabine girdiğinde, duşa kabinin camlarını buzlu olmadığını gördü. Şuan duş alırken Zagros içeriye girse çırılçıplak bir şekilde duş alırken yakalanacaktı. Elini çabuk tutup kendini suyun altına bırakıp hızlıca yıkandı. Kenarda duran krem rengi havluya önce saçlarını daha sonrada kendini sarıp duşa kabinden çıktı. Kenarda duran lavabo tezgahının önüne geçtiğinde, aynadan kendi kendini cesaretlendirmeye çalışıyordu.
"Aman zaten o senin kocan kızım. Korkacak ne var? Hem Zagros zaten canını acıtmaz. Seni seviyor. Hadi kızım yaparsın sen bu işi... Tamam... Hazırsın işte! Şimdi Zagors korksun bizden!"
Motivasyon konuşmasını tamamlayıp, kenarda bıraktığı gecelik takımının ilk önce tangasını eline alıp, bacaklarından geçirdi. Biraz geriye gidip aynada nasıl durduğuna bakmak istediğinde bacak arasındaki inciler alt tarafında tatlı bir sızı olmasına neden oluyordu. Ve bu his çok hoşuna gitmişti.
Aynadan kendine baktığında dik göğüsleri, artık çıkmaya başlayan karnı ve altındaki tangayla bile şuan oldukça seksi görünüyordu.
Üst kısmını da eline alıp üzerine geçirdiğinde, yumuşak kumaş değdiği her yeri canlandırıyordu.
Kenardaki tezgah dolabına baktığında onun için özel olarak oraya bırakılmış koyu kırmızı mat rengindeki ruja kocaman bir gülümsemeyle baktı.
Eline aldığı ruju zevkle dudaklarına sürdüğünüde tamamen doğaldı. Sadece dudaklarını kaplayan ruj hariç.
Kurumaya başlayan saçlarına elleriyle şekil verdiğinde sırtından aşağıya dökülen kömür karası saçları, üzerindeki koyu kırmızı gecelik takımı ve onu tamamlayan ruj ile artık hazırdı. Parfüm sıkmak için dolabı kurcaladı ama bulamayınca fazla üzerinde durmayıp yatak odasına geçti.
Zagros hâla gelmemişti. Saate baktığında yarım saatten fazla olmuştu yukarıya çıkması.
Zagros'u beklerken odayı incelemeye devam ettiğinde tül perdenin kapattığı pencerelerin camekan olduğunu gördü. Camekanın önünde ise bir adet neredeyse iki koltuk büyüklüğünde tekli bir siyah koltuk vardı. Oda beyaz ve siyah tonlarında kalsın bir yatak odası olamasına rağmen oldukça genişti.
Yatağın başlıklarının yanında bulunan beyaz çekmecelerden birinin üzerinde gördüğü kırmızı kutu dikkatini çektiğinde odadaki ilgisini o kutuya yönlendirdi. Çekmecenin önüne geldiğinde eline aldığı takı kutusuna benzeyen kutuyu açtığında
gördüğü bir kolyeydi. Ama sıradan bir kolye değildi.
Gümüş rengindeki kolyenin tam ortasında bir karagül ve bir tarafında Arjen yazarken diğer tarafında Zagros yazıyordu. Parmak uçlarıyla yazan isimlerin üzerine dokunduğunda parmak uçlarında hissettiği şey sanki onlara dokunmakla aynı hissi veriyordu.
Arkadan beline sarılan kollar yüzünden bu sefer korkmadı Roni. Çünkü kocasının geldiğini biliyordu.
Arkadan karısına sarılan Zagros, karısının açıkta kalan boynuna küçük bir öpücük kondurmuştu.
"Bulmuşsun... Oysa ben kendim vermek istemiştim sana."
"Çok güzel... Ama bu ortadaki karagülün anlamı ne?"
Yönünü kocasına çevirip, sorduğu soruyla kocası kollarını ondan çekmeden yeniden sarmıştı beline.
Yüzünün önüne düşen birkaç tutam saçı okşar gibi dokunup konuşmaya başladı Zagros.
"Evet sensin. Karagül Rıha'dan başka yerde yetişmez, o topraklardan çıktığı an kırmızı rengini alırmış. Sende benim karagülümsün ama tek bir farkla senin hiçbir zaman rengini kaybetmene izin vermeyeceğim." Kendinden emin ve sahiplenici tavrı içindeki hislerinin katlanarak artmasına neden olmuştu.
Dolmaya başlayan ıslak gözleriyle baktı karşındaki kocasına.
"Zag..ros. Sen harika bir adamsın." Sesi söylediklerinin gerçek olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
"Egoist adam. Şöyle bir romantik bir anda bile konuşturdunya egonu valla tebrik ederim."
"Şuan romantik anı uzatmak değil niyetim." Karısının arkasını çevirip, elindeki kolyeyi eline aldı. " Müsade edersen kolye ait olduğu yeri bulsun."
Saçlarını bir kenara toplayıp kocasının kolyeyi takmasına izin verdi. Buda bir nevi evet demekti.
Kolyeyi taktıktan sonra ensesine derin bir öpücük kondurdu.
"Sunu söylemeden edemeyeceğim. Bu takımın içinde çok seksi görünüyorsun." Karısının elinden tutup, kendi etrafında döndürmeden hemen önce konuşmuştu.
"Sanırım daha fazla dayanamacağım. Beklediğim her saniye işkence olmaya başladı."
Kocasına cilveli bir gülüş sergileyen Roni, "Seni durduran ne kocacığım?" demesiyle artık Zagros'u kimse durduramazdı.
Karısının dudaklarına vahşi bir aslan gibi saldırmaya başladığında karısına ona ayak uydurup karşılık veriyordu. Başını yana eğip kendine daha çok alan açtığında bu sefer diliyle talan etmeye başlamıştı Roni'nin ağzını....
Karısını kucaklayıp yatağın üzerine yatırdığında hiç vakit kaybetmeden üzerindeki yerini almıştı.
Yeniden öpmeye başladığı dudaklarına sonra çenesine ve boynuna yönelmişti.
Aynı zamanda elleriyle karısının bacaklarını da okşuyordu. Boynundan aşağıya indiği sırada çenesine değen dantelden rahatsız olmuş olacaktı ki karısının üzerinde yükselerek karısının öpmekten şişmiş dudakları ve aldığı zevkten dolayı inip kalkan göğüslerine bir şahesere bakıyormuş gibi bakıyordu.
"Çok güzelsin. Ama özür dilerim."
Roni daha ne için özür dilediğini anlayamadan üzerindeki geceliğin ortadan ikiye ayrılması bir olmuştu.
"Önemli değil kocacım. Sonuçta yenisini alacak olanda sensin."
Açıkta kalan karısının göğüslerini iki avucunun içine aldığında zevkten dört köşe olmuştu.
"Baksana şunlara tıpkı kalçaların gibi... Tam avuçlarıma göre."
Konuşmasını bitirdiği gibi karısının göğüsleriyle ilgilenmeye başladı.
Sağ göğsünü ağzına alırken sol göğsünü de avucunun içinde yoğurmaya başlamıştı.
Karısının adını her inleyişinde alt kısmı daha da sertleşiyordu.
Sağ göğsünü bırakıp, bu sefer sol göğsünü almıştı ağzının içine. Bir bebek gibi emmeye başlamıştı.
Görüşlerinden ayrılmıştı ama dudaklarını karısının teninden ayırmamıştı. Karnına kondurduğu öpücüklerle bu sefer bebeğin olduğu kısıma gelmişti.
Orayı daha fazla öpen Zagros, sanki karşısında biri varmış gibi konuşmaya başlamıştı.
Yavru aslan hitabını duyan Roni kikirdamaya baslamıştı.
"Evet. Aslanın yavrusuda aslandır. Ve lütfen şuan iki aslan konuşurken araya girme."
"Ya öyle mi ? Unutma kocacım. Aslanın eşide aslandır."
"Sen bizim kraliçe aslanımızsın ama konumuz şuan bu değil. Nerede kalmıştık? Hah! Yavru aslan. Birazdan annenle biraz ilgileneceğim. Sende kulaklarını kapatıp uyu olur mu?"
Konuşmasını bitirdikten sonra kulağını karnına yaklaştırıp, sanki bir cevap alacakmış gibi dinlemeye başladı.
"Tamam anlaştık." dedikten sonra bir öpücük daha bıraktı karnına.
"Bizim aramızdaki mesele seni ilgilendirmez."
Konuşmasını bitirip karısının cevap vermesine müsade etmeden öpücüklerini daha da aşağılara indirdi.
Vajinasina inen her dil darbesinde daha fazla inlemeye başladı Roni. Kocası tangayı çıkarmadan, incilerin arasında sanki bir hazine varmış gibi emiyordu.
Yatakta doğruluğunda kocasının saçlarına elini daldırıp, kafasını daha fazla kendine bastırmaya başladı.
Bir süre daha bu işkenceden farksız olan dil darbelerine devam etmesiyle karısının boşaltmasına neden oldu.
Dudaklarını karısının girişinden ayırmadan akan her bir damlayı ziyan etmeden emdi.
Yeniden karısının üzerinden yükseldiğinde, karısının dudaklarına yaklaştı.
"Mmm... Tadın Roni. Sanırım hiçbir zaman doyamayacağım bir tatlı gibi."
Karısının üzerinden kalkıp üzerindeki şortu çıkardığında altında boxer olamadığını zaten kendini ona her bastırdığında fazlasıyla hissetmişti ama yinede bu kadar kalın ve büyük olacağını hayal etmemişti.
"Korkma karıcım ısırmaz." Serseri bir şekilde gülümserken konuştu.
"Korkmak mı? Orada oyalanmaya devam mı edeceksin yoksa senin için sırılsıklam olan girişimi mi dolduracaksın?"
Karısının cesareti oldukça hoşuna gitmiş olacaktı ki hiç zaman kaybetmeden karısının üzerindeki yerini aldı. İlk girişinde karısının canını acıtmamak için temkinli davransada, karısının sırtına geçirdiği tırnaklarıyla keyfi yerine geldi. Roni artık alışınca hızlanmaya başladı. Karısının sona geldiğini fark ettiğinde hızlanarak onunla birlikte gelmek için daha da hızlandı. Sonunda kendini karısının üzerine bıraktığında, Roni'nin yorgunluktan hareket edemeyeceğini anladı.
Karısını tıpkı bir bebek misali kucakladığı gibi banyonun yolunu tutmaya başladı.
(Umarım yazmayı becermişimdir. Malum sahneyi🫣)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |