Zaman durmadan akıp ilerliyordu. Kimine göre fazla hızlıyken kimine göre ise çok yavaş...
Tıpkı şuan bir haftanın su gibi geçip gittiğini düşünen eden Zeynep ve bir türlü geçmediği için söylenen Rohat gibi...
"Sonunda! Yarın gidiyoruz Elif'imi istemeye. Şu bir hafta resmen ağır çekim ilerledi. Değil mi Cino?"
Cüneyt de yarın ki kız isteme törenine geç kalmamak için Zagros'un teklifi üzerine hep beraber konaktan ayrılacaklardı. Sonuçta ona da Gül'ü isteyeceklerdi.
"İlk defa bir konuda sana katılıyorum. Bir türlü geçmedi. Stresten sivilcem çıktı!" Anlında saçlarıyla örttüğü minik sivilceyi gösterip, ne kadar stres çok stres olduğunu ispatlamaya çalışıyordu.
"O da bir şey mi oğlum? Sen asıl şuna bak!" diyerek kendisinin fondötenle kapattığı elmacık kemiğinde çıkan sivilceyi işaret etti.
"Allah'tan sabah bakıma gittik de o kadar çok dikkat çekmiyor."
"Eee.. Boşuna dememişler çirkin erkek yoktur, bakımsız erkek vardır diye."
Kenarda sessizce oturan Zeynep, duyduğu bu cümleyle gülmeye başladı.
"O sözün doğrusu öyle değil diye biliyorum ama yinede siz bilirsiniz."
"Aynen öyle kardeşim. Biz biliriz. Doğrusu bu çünkü. Kadınlar her haliyle güzel ama biz erkeklerin onların yanına yakışması için biraz çaba göstermesi gerekiyor."
Rohat kardeşine karşı konuşmaya başladığında, salonda sadece üçü varken kapıdan içeriye giren Roni ile dört kişi olmuşlardı.
"Çok doğru söylüyorsun Rohat. Ama benim kocamın bakıma falan ihtiyacı yok. O her haliyle oldukça yakışıklı ve çekici."1
"Buda bulmuş bir doksan esmer bomba abimi kendince havalanıyor. Unutma tatlım o senin kocan olmadan önce benim abimdi ve hâla da öyle."
Roni'ye parmak sallayıp konuşmaya başladı.
Roni gülerek, ikili koltukta yalnız oturan Zeynep'in yanına oturdu. Rohat'a ve Zeynep'e bakıp konuştu.
"Bazen hanginiz görümcem karıştırıyorum." Daha sonra Rohat'a bakıp sitemkar bir şekilde konuşmasına devam etti. " Hayır yani bizi kıskanmanı anlıyorum ama artık buna gerek yok ya hani. Sende artık yarı nişanlı sayılırsın."
"Hahayt! Haspam! Ben ve sizi kıskanmak. Pardon! Asıl sen ve o yürüyen ego kocan beni kıskanıyorsunuz. Tamam senin kocandan daha yakışıklı olduğumu kabul ediyorum. Bu senin suçun değil. Ne yapalım kader bu... Sende elindekine şükret."
Rohat'ın konuşmalarıyla salon kahkaha sesleriyle dolmuştu. Zeynep bile o an herşeyi unutmuş kendini bu ana odaklamıştı.
Kapıdan içeriye bu sefer ağır adımlarla Zagros girmişti. Karısının ve kız kardeşinin ortasına oturup her ikisininde kollarının altına almıştı.
"Benden daha yakışıklı olduğunu düşünebilirsin canım kardeşim. Ama şunu unutma ki sadece düşünebilirsin."
"Aynen öyle. Benim kocamla aynı kulvarda bile değilsin sen."
Karı koca bir olmuş az önce kendini öven Rohat ile uğraşıyorlardı. Eğlenceli gece saatler sonrası herkes yarın erken kalkılacağı için odalarına çekilmeye başlamıştı. İlk giden Riaht iken onu Cüneyt takip etmişti. Roni de hamileliğin getirdiği yoğun uyku yüzünden kocasını beklemeden salondan ayrıldı.
Zeynep tam yerinden kalkacakken abisi tarafından bileğinden tutularak engellendi.
"Tabiki. Buyur abi seni dinliyorum." diyerek kalktığı koltuğa gerisin geri oturdu Zeynep.
"Bu bir haftadır bana gelmeni bekledim. Ama sen oralı bile olmadın. Neler oluyor sana?"
Bir hafta boyunca kardeşinin ona gelip, olanı biteni anlatmasını sorunun ne olduğunu öğrenmeyi bekledi ama kardeşinden böyle bir adımın gelmeyeceğini anladığında artık bu adımı kendi atmaya karar verdi Zagros.
"Bir şey olduğu yok abi." Kısa bir cevap verdi abisine. Bakışları kucağında birleştirdiği ellerindeydi.
"O yüzden mi yüzüme bakmıyorsun? Benim kardeşim haksız dahi olsa her zaman başı dik ve karşısında kimin olduğu fark etmeksizin gözlerinin içine bakardı. Ama şuan... Karşımda gördüğüm kişi bambaşka biri."
Bakışlarını ellerinden kaldırıp, abisinin ona her baktığında gözlerinde gördüğü sevgi ve şefkat dolu bakışlarına bakarak konuştu.
"Ben hâla aynı kişiyim. Senin haklı da olsa haksız da olsa hakkını savunan o kardeşinim. Ama..."
Devamını getirmeden yeniden eğdi başını önüne.
"Ama ne? Bana ne olduğunu söyle. Söyle ki senin için gerekirse bu canımı vereyim. Söyle kardeşim. Abin olarak sana yalvarıyorum. Lütfen."
Kız kardeşinin elini kendi avuçlarının arasına alıp dudaklarına götürdüğünde küçük bir öpücük kondurdu Zagros.
"Abi yapma... Ben... Kendi isteğimle evleneceğim Yiğit'le. Hepsi bu. Daha fazla uzatmayalım." Elini abisinin avuçlarından çekip, ayaklandığı gibi salonun kapısına yöneldi.
"Yapma Zeynep. Kendini feda etme." Zagros'un dudaklarından çıkan son cümleler bunlar olmuştu. Zeynep her ne kadar bu sözleri duysada adımlarını atmaya devam edip, akan gözyaşlarıyla birlikte odasının yolunu tuttu.
Kardeşinin ardından öylece kalan Zagros da derin bir nefes alıp, oturduğu koltuktan ayaklandı.
Kardeşinin bu durumu canını çok sıkıyordu ama kardeşi ona hiçbir şey söylemediği için elinden pek bir şey gelmiyordu. Ne yapıp edip bunun sebebini öğrenecekti. Kardeşinden bu kadar kolay vazgeçemezdi.
Zagros da kendi odasına girdiğinde, dolaptan sadece kendine bir eşofman altı aldı. Eşofman altını giyinip, kendini karısının yanına bıraktığında, odada sadece Zagros'un içli nefes alış verişleri duyuluyordu.
Roni, kocasının geç gelmesinden dolayı zaten uyuyamamış ve kocasını beklemeye karar vermişti.
Açılan kapı sesinden sonra dolap kapağının sesi gelip giyindiğini anlamasını sağlamıştı.
Yatağa girdiğini sarsılan sol tarafından hissetse de ona sarılmadan kocasının içli ve derin nefes alış verişi canını sıkmıştı. O kocasının ona sarılmasını beklerken böyle dertli olmasını beklemiyordu.
Hemen yataktan doğrulup, kenardaki ışığını açtı.
Birkaç saniye gözlerini açıp kapatıp ışığa alışmayı bekledikten sonra koluyla gözlerinin üzerini örten kocasının koluna dokundu.
Karısının oma dokunmasıyla kendine gelen Zagros hemen olduğu yerde dikleşti.
"Özür dilerim uyandırdım mı seni?"
"Hayır. Zaten hiç uyumamıştım. Seni beklerken biran için dalmışım sadece. Onu boşver de senin neyin var? Sorun ne?"
Sırtını yatak başlığına dayayıp, karısını kolları arasına çekmişti Zagros.
"Zeynep'le konuştuk. Aslında pek konuştuk denemez. Ben konuştum o da sadece evlenmek istiyorum diyip gitti."
"Kardeşine çok düşkünsün. Sen harika bir abisin Zagros."
"Ben tüm kardeşlerime düşkünüm karıcım." Bir eli karısının sırtındayken diğer eli ise kömür karası saçlarını okşuyordu. "Onlar benim canım, kanım. Her biri için bir saniye bile düşünmeden bu canı.." cümlesini tamamlamasını izin vermeyen Roni'nin ince parmaklarıydı.
"Sakın! Sakın o cümlenin sonunu getirme. Ölüm hiç yakışmıyor dudaklarına."
Karısının dudaklarını örten ince parmaklarının her birini teker teker öptü Zagros. Dudakları serseri bir gülümsemeyle yukarı doğru kırıldığında, bu sefer karısının dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.
"Peki bunlar yakışıyor mu?" diye sorduğunda karısından aldığı cevap ise "En çok da onlar yakışıyor." olmuştu.
Karısının cevabından sonra onu yeniden kendine çekip, sıkıca sarıldı.
"Iyiki geldin bana. Şu karanlık dünyamı bir güneş gibi aydınlattığın için teşekkür ederim."
"Cık. Cık. Hayır bunu kabul etmiyorum. Bizim hayatımızın güneşi var zaten."
Karısının cümleleri karşısında kaşları çatıldı Zagros'un istemsizce.
"Arjen. O ikimizin güneşi. Ben olsam olsam gece yarısı seni sarıp sarmalayan ay olurum."
"Sen beni sarıp sarmalayan ay ışığımsın." Kolları arasındaki karısının anlına kocaman bir öpücük kondurdu.
"Gün içinde ne yaşarsak yaşayalım günün sonunda geleceğin yer benim yanım. Bunu sakın unutma. Dertlerimiz olacak. Sıkıntılarımız olacak. Bazen güleceğiz bazen de ağlayacağız. Ama sonunda burada bu odada birbirimize geleceğiz."
"Sen harika bir kadınsın. Bunu sakın unutma."
Bu güzel anı bozan kapının tıklanma sesiydi.
Karı koca birbirine baktıktan sonra Zagros, kapıyı açmak için yataktan doğruluğunda, Roni de kocasının arkasından yavru ördek misali onu takip ediyordu.
Zagros kapıyı açtığında karşısında Rohat'ı görmeyi beklemiyordu. Gece derdi neydi bu çocuğun?
"İnşallah bu saatte bizi rahatsız etmek için geçerli bir sebebin vardır."
"Uyku tutmadı. Bende sizide tutmamıştır diye buraya geldim."
"Lan niye uyku tutmasın bizi? Bıraksaydın gayette güzel uyuyacaktık."
"Ben nişanlanıyorum ben. Nasıl uyursunuz? Cino ile salonda heyecandan ne yapacağımızı bilemedik. Bende kesin sende uyumamışsındır diye sana geldim."
"İyi bok yedin. Şimdi siktir git!" Sinirle kardeşinin suratına kapıyı kapattı Zagros.
Arkasını döndüğünde karısını burnunun dibinde görmeyi beklemiyordu.
Adımlarını odadaki koltuğa yönlendirirken aynı zamanda söylenmeyi de ihmal etmiyordu Zagros.
"Bir halt olduğu yok. Beyefendiyi uyku tutmamış heyecandan. La havle... Ben Zeynep'in haline üzülürken bunun bu rahatlığı beni deli ediyor."
Roni hemen kocasının yanına oturdu.
"Mutlu olmak onunda hakkı. Onu bu yüzden suçlayamayız. Zeynep'e gelicek olursak da onu tanıdığım şu kısacık zamanda bile kimsenin ona zorla bir şey yaptıramayacağını ben bile biliyorum artık. Demek ki bir bildiği var. Bu yaptığı yanlış belki ama hatasını anladığında geri sana dönecek. Peki sen o zaman ona sırtını mı döneceksin yoksa kollarının arasına mı alacaksın?"
Zagros hemen oturduğu yerde dikleşti.
"Asla! Zeynep ne yaparsa yapsın, doğrusunda yanlışında her zaman onun yanında olacağım. Belli ki şuan kafasında bir şeyler dönüyor. En iyisi zamana bırakmak. Nişandan sonra birkez de Yiğit'le konuşmayı deneyeceğim. Sonrasında kardeşim hâla evlenmek için diretirse karşısında değil yanında olacağım."
Roni şuan kocasıyla gurur duyuyordu. Kocası harika bir eş ve baba olmanın yanında harika bir abiydi.
"Aynen öyle kocacım. Biraz zamana bırakmak lazım. Göreceksin sen bunuda halledeceksin. Ben sana tün kalbimle inanıyorum." Kocasının yanından kalkıp yatağa girmek için hareketlendi.
"Hadi uyuyalım. Yarın daha gidip kiz isteyeceğiz. Gerçi ben kız tarafıyım ama benim canım kocam! izin vermediği için bu gece amcamlarda kalamadım. Yarın kızlar beni öldürecek."
"Sen kız tarafı falan değilsin. Sen benim tarafımdasın." Karısının yanına geçip, onu kendine çekti. Saçlarının kokusunu içine çekip, kocaman öpücük bıraktı karısının başının üzerine.
"Hadi saat çok geç oldu. Ve benim uykum çok var." Esneyerek konuştuğunda, daha çok sokuldu kocasının göğsüne.
Güneş yeniden yükseldiğinde Roni, Zagros hâla uyurken çoktan kızların yanına gitmek için hazırlanmıştı. Akşam giyeceği kıyafeti de yanına aldığında gitmek için hazırdı. Kocasına baktığında hâla uyanmadığını gördüğünde sessiz adımlarla kocasının yanina gidip, yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra aynı sessiz adımlarla odayı terk edip, kendinden önce hazırladığı oğlunu da alarak amcasının evine gitmek için konaktan ayrıldı.
Oğluyla birlikte eğlenerek geçirdiği yol sonunda bitmiş ve amcasına ait konağa varmıştı. Kapıya geldiğinde kapıda onu karşılayan amcasını gördüğünde, onu ne kadar özlediğini fark etti.
Babasından görmediği sevgiyi amcası göstermişti ona. Amcası, dedesi ve babasına ne kadar Roni'yi savunsa da o ikisinin kalbi taş kesilmiş, kulakları ise sağırdı.
Amcasına sıkıca sarıldıktan sonra oğlunu amcasına tanıtacağı için çok heyecanlanmıştı.
"Annecim bak bu benim amcam Asım. Seninde büyük amcan sayılır. " Kucağına aldığı oğlunu amcasına yaklaştırdığında, amcası hiç vakit kaybetmeden Arjen'i kucağına almak için kollarını uzattı. Arjen ise bu yabancı adama gitmek konusunda tereddüt ediyordu.
Roni oğlunu cesaretlendirmek için konuşmaya başladı.
"Bak amca bu yakışıklı küçük adam ise benim oğlum Arjen." Oğlunun hâla çekindiğini gördüğünde, amcasının kucağına vermek yerine Arjen'in elini uzatıp tokalaşmasını sağladı.
Eğer oğlu istemiyorsa onu zorlamayacaktı.
İçeriye geçip kızların yanına gittiğinde kızlar Arjen'i kucaktan kucağa gezdirip yere inmesine müsade bile etmiyorlardı.
Çok seviyorlardı bu küçük adamı...
Hep beraber kalan son hazırlıklara yardım etmeye başladıklarında erken uyanan Arjen uyuya kaldığı için onu kızların odasına bırakıp yeniden kızlara yardıma gitmişti Roni.
"Çocuğun yanında söylememek için kendimi zor tutuyordum valla. Sen neredesin Roni? Dün niye gelmedin?" Parmağını Roni'ye sallayıp konuşan Gül'e bu sefer Elif'te katıldı.
"Bırak abla bırak. Kocasının koynundan çıkamamıştır gelsin."
İki kardeş Roni'ye karşı bir olduğunda bu sefer savunma sırası Roni'ye gelmişti.
"Evet çıkamadım. Var mı bir itirazınız. Keyfim yerindeydi kocamın koynunda." Parmağını Elif'e doğru salladı. "Sen bugünden itibaren artık benim eltim oluyorsun hanımefendi. Bak bakalım ben sana neler yapacağım? "
Bunu duyan Elif sahte bir korkuyla hemen ellerini yukarya kaldırdı.
"Ayy! Ben öyle demek istemedim canım kuzen eltim. Tabi ki hakkındır kocanın koynunda kalmak. Hatta hiç rahatsız olmasaydın akşam onlarla beraber gelseydin."
"Aferim sana." Dedikten sonra gülerek üç kuzen birlikte kalan işleri bitirdiler.
Tabi arada kızların annesi aynı zamanda da Roni'nin teyzesi olan Gülay hanımdan azar işitmelerini saymazsak.
Akşam vakti olduğunda artık herşey hazır bir şekilde gelicek misafirler bekleniyordu. Asım ağa babası Mahmut ağa ve kardeşi Ahmet ağayı davet etmemişti. Onlara olan kızgınlığı hiç bitmeyecekti.
Kızlarını verirken de tek başına yapacaktı bunu.
Kızları hangi kararı verirlerse versinler her zaman arkalarında olacaktı.
Kızları için Baziyan ağa haber gönderdiğinde ilk başta şaşırsa da kızlarına sorduğunda onlardan olumlu yanıt alınca kabul etmişti.
Avluda herkes iki dirhem bir çekirdek halde hazırlanmış her an gelecek olan musafirler için bekliyorlardı. Gül üzerine giydiği mürdün rengi elbiseyle, Elif şampanya rengi , Roni ise bordo rengi elbisesiyle göz kamaştırıyorlardı.
Bu akşam üç kadında üç adamın aklını başından alacaktı. Bu yadsınamaz bir gerçekti.
Minik Arjen ise giydiği gömlek yaka tişört ve tişörtün takımı olan kısa altla çok tatlı görünüyordu.
Amcalarının bu özel gününde orada olamanın anlamını şuan için bilmese de yıllar sonra bu akşam çekilecek olan resimlerde kendini görmekten oldukça mutlu olacağı kesindi.
Çalan kapıyla birlikte Gül ile Elif birlikte kapıyı açmaya gittiklerinde sırasıyla tüm aile üyeleri içeriye girdiler. Baziyan ağa ve Zozan hanımın ellerini öptükten sonra kızlara sarıldılar.
Cüneyt, Rohat ile birlikte kızlara aldıkları çiçekleri kızlara verdiklerinde, çikolataları ise kızların diğer eline tutuşturmuşlardı.
Zozan hanım gelmesini istememişti.
Bu gece eksiklerden biriyde Robin'di. Amcası çağırsa da dedesinin ona çıkardığı işler yüzünden burada olamamıştı.
Hoşgeldiniz fasıllları bittikten sonra önden büyükler, arkadan ise gençler yürümeye başladı.
Cüneyt Gül'ün kulağına yaklaşıp," Çok güzel olmuşsun." dediğinde sadece bir gülümseme aldı karşılığında.
Rohat ise Elif'in kulağına yaklaşıp, "Eğer bu bir rüyaysa sikseler uyanmam." dediğinde karşılık olarak
"Terbiyesiz!" cevabını almıştı.
Zagros ona gülümseyerek bakan karısının yanına gittiğinde oğlunu içeriye girer girmez kucağına alan babasına dua etti. Ceketinin iç cebinden çıkardığı bir adet karagülü karısına verdiğinde, mutlu olmuştu Roni.
"Harika görünüyorsun. Bu elbiseyi senin üzerinden çıkarmak için sabırsızlanıyorum."
Duydukları yüzünden kocaman açılan gözlerle etrafa baktığında avluda sadece ikisinin kaldığını görmek içini rahat ettirmişti.
"Biri duyacak şimdi." Kocasının koluna vurduğunda konuşmuştu.
"Sen sabah beni yatakta bırakıp gitmeden önce düşünecektin onu karıcım. Kim duyarsa duysun umrumda bile değil. "
Karısını arkasında bırakıp içeriye doğru adımladı.
Roni'nin gelmediğini fark ettiğinde omuzunun üzerinden ona baktı.
"Merak etme karıcım. Burada bir şey yapmayacağım. Korkma." Kahkaha atarak merdivenlerden çıkmaya başladı. Roni de koşar adımlarla peşinden gitmeye...
Salona gittiklerinde herkes havadan sudan sohbet etmeye başlamış, kızlarda kahveleri yapmak için mutfağa gitmişlerdi.
Rohat acele etsinler istiyordu. Mutlu anının bozulmasından çok korkuyordu.
Kahveler yapılıp, servis edildikten sonra herkes damat adaylarına dikkatlice bakmaya başladı.
Cüneyt tek seferde içerken Rohat dinlene dinlene içiyordu. Onların bu haline gülen Zagros'un asıl beklemediği şey ise kendi kahvesinin de içinde fazlasıyla tuz olduğuydu. Zar zor da olsa kahvesini içtiğinde karısına sen görürsün bakışı attı.
Roni kocasının kulağına yaklaşıp fısıldayarak konuşmaya başladı.2
"Beni isterken nasip olmamıştı. İçimde kalmasın dedim. Nasıl olmuş kocacım kahven?"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |