32. Bölüm

22. Bölüm

Ayşegül Y.
xqaysegull

Katil kime denirdi?

 

Bir canlıyı hayattan koparana mı?

 

Yoksa duyguları katledene mi?

 

Peki kendi evladını katledene ne denirdi?

 

Tamda bunu yapmıştı Sidar. İnanmadığı kabul etmediği bebeğinin katili olmuştu. Şuan bunun farkında bile değildi belki ama sonuçta bir bebek katiliydi artık...

 

 

 

Doktorların tüm müdahalelerine rağmen tutunamamıştı o minik can annesine...

Karnına aldığı sert darbe koparmıştı minik canı daha doğmadan...

 

Doktorlar bebekten kalan son parçalarıda Roni'nin rahminden temizlerken bebeğinin ona veda ettiğinin hâla farkında değildi Roni.

Narkozun etkisinde kendinden geçmişken rüyasında gördüğü minik bir kız çocuğu vardı.

Pembe elbisenin içinde elindeki beyaz tavşan oyuncağıyla etrafta koşuşturan bir kız çocuğu...

 

Roni bu küçük kızın yüzünü göremiyordu belki ama kendisi gibi kömür karası saçlara sahipti bu kız. Kızın koşarken ağzından çıkan kelime 'Anne.' kelimesiydi.

Bazende 'Anne bak nasıl hızlı koşuyorum!' diyerek bir sağa bir sola koşuyordu.

Roni etrafına bakıp, küçük kızın annesini aradığında etrafta ondan başka kimse yoktu.

Roni kendi üzerine baktığında uzun beyaz elbiseyle duruyordu.

 

"Dur küçük kız. Kim senin annen?"

 

Roni'nin konuşmasıyla küçük kız olduğu yerde durdu. Yavaş adımlarla Roni'ye yaklaşmaya başladığında, küçük kızın beyaz tenli ve tombul yanaklara sahip olduğunu gördü. Bu kız resmen onun küçüklüğü gibiydi...

 

"Benim annem sensin." Küçük kızın söyledikleriyle başını hemen olumsuz anlamda sağa sola salladı genç kız.

 

"Hayır. Benim bebeğim bura..." cümlesini tamamlayamadı çünkü hafif çıkmış olan göbeği şuan dümdüzdü

 

"Bebeğim yok!" Fark ettiğinde gerçekle gözlerindeki yaşlar ondan izinsiz akmaya başlamıştı.

 

"Üzülme annecim. Ben buradayım. Gitmedim bir yere." Dizlerinin üzerine çöküp ağlayan Roni'nin ellerini tutup, konuşmuştu küçük kız.

Ancak Roni'nin ağlaması durmuyordu. Küçük kız minik parmaklarıyla Roni'nin yüzündeki yaşları silmeye başladı.

"Annecim ağlama. Ben iyiyim. Her zaman seninleyim üzülme. Burada seni bekliyorum. Hem yalnız değilim merak etme." dediğinde arkasında beyazlar içinde bir kadın belirtmişti.

 

Roni kafasını kaldırıp baktığında bu kadını daha önce gördüğünü hiç sanmıyordu.

Kimdi bu kadın?

 

"Ben burada daha mutluyum annecim. Seninle yeniden buluşacağımız günü bekliyorum. Şimdi gitmelisin annecim."

 

Roni o an anlamıştı bu küçük kızın ondan kopup giden bebeği olduğunu...

 

Küçük kızı tuttuğu gibi sıkıca sarmıştı kollarıyla...

Başına, boynuna ve yanaklarına kondurduğu sayısız öpücükle veda ediyordu bebeğine.

 

"Bekle beni annecim. Geleceğim yanına."

 

"Sen beni bırakmazsın biliyorum ama abimide bırakma olur mu?"

 

Küçük kızın başını avuçları arasına alıp, gözyaşları içinde başını salladı.

 

"İkinizde bırakmam. Bırakamam..."

 

"Şimdi gitmeliyim annecim. Yeniden görüşene kadar kendine, abime ve tabi ki benim aslan babama iyi bak. Onu çok sevdiğimi de söylemeyi unutma. Olur mu?" diyerek Roni'den ayrılıp yanındaki beyazlar içindeki kadının elini tutup ilerlemeye başladı.

 

Roni bu rüyadan çıktığında, çoktan ameliyattan çıkmış ve yoğun bakımda bekletilmeye alınmıştı.

Bebeği kaybettiğini şuanlık kimse bilmiyordu.

Doktpr ameliyattan çıktığında herkes ona baksada o ameliyathane önündeki kalabalık içinde sadece başı elleri arasında sağa sola giden adamın yanına gitmişti.

 

Doktorun ameliyattan çıktığını gören Zagros hızlı adımlarla doktorun yanına gitti. Şuan önemli olan tek şey karısı ve doğmamış bebeğiydi...

Elbet bunu yapana hesabını soracaktı. Onunda sırası gelecekti.

 

"Karım... Bebeğim durumları nasıl?'' Sesindeki endişe ve merak elle tutulur cinstendi.

 

Doktorun yüz ifadesinden iyi şeyler olmadığı anlaşılsada yinede sormadan duramıyordu.

Aklı içerideki karısındaydı.

Doktorun Zagros'un yanına gittiğini gören herkes doktorun etrafını bir çember gibi sarmıştı.

 

"Gelinim nasıl doktor?" doye soran Zozan hanımdı.

Sidar silahı ona doğrulttuğunda onu korumak için önüne atlamıştı gelnini. Ona karşı müthiş bir vicdan azabı çekiyordu.

 

"Karınızın durumu iyi ancak..."

 

Roni'nin iyi olduğunu duyan herkes derin bir oh çekmişti ama içinde kötü bir his vardı. Sabahtan beri kalbini terk etmeyen his....

 

"Bebeğim nasıl doktor?"

 

"Malesef. Malesef bebeği kurtaramadık. Zaten hastaneye gediğinde çoktan kalp atışı durmuştu. Karnına aldığı darbe sonucunda bebeği kaybettik. Başınız sağ olsun." Konuşmasını bitiren doktor, kalabalığa arkasını dönerek orayı terk etti.

 

Duyduklarıyla olduğu yere çöktü Zagros.

O kadar olay yaşamasına rağmen çökmeyen Zagros,

minik bir canı kaybetmesiyle olduğu yere çöktü.

Gözlerinden akan yaşı durdurmak istemedi.

 

Bugün gözyaşları doğmamış bebeği içindi...

 

Kendisi bu kadar üzülürken Roni'yi düşünmek bile istemiyordu. Yanına gelip onu kaldırmak isteyen kardeşlerine engel olup, kendi ayaklandı.

Gözlerinden akan yaşları kendi elleriyle sildikten sonra etrafımda bulunan insanlara kısaca göz attı.

 

Gözleri kendi ailesi ve haberi duyup gelen Roni'nin kuzenlerinin üzerinde kısa bir an durduktan sonra konuşmaya başladı.

 

"Herkes beni iyi dinlesin. Roni'yi birazdan odaya alırlar. Odaya geçtiğinde ona olaydan bahsedip daha fazla üzülmesine neden olursanız bende bu her kim olursa olsun." Gözleri annesi ve Delal hanımın üzerinde durdu. " Acımam bende onu üzerim. Anlaşıldığımı umuyorum."

 

"Biz neden Roni'yi üzelim oğlum?" diyen Delal hanıma doğru yönünü çevirdi Zagros.

 

"İsim vermedim Delal ana. Kim olursa olsun dedim. Gayet açık konuştuğumu düşünüyorum." Şuan Delal hanımın burada olması demek annesinin her an kavga etmesi demekti. Ona git diyemezdi belki ama uyarı şarttı. Karısının bu haldeyken birde onlar yüzünden daha fazla acı çeksin istemiyordu.

 

 

Herkes kalktığı koltuğa oturduğunda, ameliyathane kapısı yeniden açıldı. Sedye üzerinde baygın bir şekilde uyuyan Roni'nin yanına koşan ilk kişi Zagros'du. Karısının saçlarını okşayıp elini tutuyordu.

Dudakları karısının solgun ve soğuk tenine her değdiğinde cayır cayır yanıyordu.

 

Oysaki daha sabah evden çıkmadan sayısız öpücükler kondurmuştu yüzünün her bir santimine...

 

"Beyefendi müsade ederseniz odaya alacağız hastayı." Hemşirenin konuşmasını umursamadan odaya kadar karısının elini tutarak ilerledi Zagros.

Hemşirelerle birlikte karısının yatağa yatırılması

Karısının koluna takılan serumla birlikte herşeyden habersiz öylece uyurken Zagros'un içinde fırtınalar kopuyordu.

 

Şimdi buradan çıkıp intikam almak istiyordu ama gittiğinde karısı uyandığında onun yanında olamazsa bu daha çok acı verirdi ona. Sabretmeliydi.

Onunda vakti gelecekti.

 

Aile üyelerini ikişer üçer içeriye alıp Roni'yi görmelerini sağladı. Doktorun dediğine göre birkaç saatten önce uyanmazdı. Bu kadar insanın burada durmasının bir anlamı yoktu. Herkesi teker teker gönderdikten sonra karısıyla baş başa kalmıştı hastane odasında. Roni'nin baş ucuna sandalye çekip oturduğunda, karısının elini tutup avuç içini öpüyordu.

 

"Özür dilerim. Biliyorum artık bir değeri yok. Ama elimden başka hiçbirşey gelmiyor." Gözlerinden akan bir kaç damla yaşı elinin tersiyle sildi. "Koruyamadım... Söz vermiştim sana..." Islak gözleri karısının artık boş olan karnını buldu. "Size... Ama yapamadım. Belki beni hiçbir zaman affetmeyeceksin ki haklısın sonuna kadar. Çünkü bende kendimi asla affetmeyeceğim." Karısının avuç içine son bir öpücük bıraktığında, cebinde titreyen telefonla eli çalan telefonunu buldu.

 

Arayan numaraya baktığında hemen karısının yanından kalkıp, cam kenarına doğru yürüdü. Telefonu açıp kulağına yasladığında, konuşmayıp karşıdan ses gelmesini bekledi.

 

"Orada mısın abi?" Karşıdan gelen erkek sesi duyduğunda rahatlıkla konuşabileceğini biliyordu.

 

"Müsait misin Davut?"

 

"Müsaitim abi. Ama çok fazla vaktim yok."

 

"Tamam. Çabuk ol!"

 

"Dün gece mekana bir kadın geldi. Sidar'da tanımıyordu bu kadını ilk başlarda ama bu kadın seninle ve yengeyle ilgili bir şeyler anlattı."

 

 

"Ne anlattı? Ne biliyor?"

 

 

"Sidar'a işkence yapan kişinin sen olduğunu. Senin Roni'nin kocası olduğunu ve..." Davut konuşmasının devamını getirememişti.

 

"Devam et Davut!" Sinirlenmişti Zagros. Kimdi bu kadın?

 

Zagros, Davut'u Roni ona kendi ile ilgili gerçekleri anlattığı ilk gün Sidar'ın yanına yerleştirmişti. Daha ilk aylarda Davut Sidar'ın gözüne girmeyi başarmış ve yardımcısı olmuştu.

 

"Kadın Sidar'a 'Zagros'a zarar verme gerisi önemli değil.' gibisinden bir şeylerde söyledi."

 

 

"Kim lan bu kadın? Adı ne? Bana isim ver Davut!"

 

 

"Yabancı değil abi merak etme."

 

 

"Kim bu bana ihanet etmeyi göze alan?"

 

 

"Senin kuzenin Serap."

 

 

"Bu imkansız. Serap böyle bir şey yapamaz. Yanlışın vardır."

 

 

"Eminim abi. Kadın giderken 'Ben Zagros'un kuzeni Serap.' dedi. Şimdi kapatmam lazım abi ben yine ararım seni."

 

 

Elindeki telefonu öfkeyle sıkıyordu Zagros. Aynı zamanda burnundan soluyordu. Serap böyle bir şeyi nasıl ve neden yapardı? Ama sebebi ne olursa olsun bedelini ödeyecekti.

 

Sıkmaktan neredeyse kırılmak üzere olan telefonun ekranını açıp rehberden Cüneyt'i buldu.

Aradığında daha ilk çalışta açılan telefonla, Cüneyt'in konuşmasına müsade etmeden öfke ve nefretle konuştu.

 

 

"Tek bir soru bile sormadan Serap'ı alıp Bismil'deki depoya götürüyorsun. Gelmek istemezse bile zorla götüreceksin. Ben gelene kadar da çıkmayacak." Konuşmasını bitirdiğinde direkt telefonu kapattı.

 

Derin nefes alıp, zorda olsa sakinleşmeye çalıştı. Yeniden karısının yanına oturduğunda, önce anlına daha sonra dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

 

"Merak etme karıcım. Sen uyanmadan görmeyeceğim."

 

 

 

 

Bölüm : 20.04.2025 22:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...