10. Bölüm

10. Bölüm

Ravdabar Güven
yagmerii

 

Uzun zaman sonra yeniden merhaba. Bayadır bölüm atmıyordum kendimce sebeplerim vardı atmamak için. Şimdilik bu bölümü attım ama devam edebilirmiyim bilmiyorum. Eğer kitabım okunsa banada bi aşk bi sevk gelir ama yok kitapta bir tik bile olmamış o yüzden de benim yazma isteğim yok oluyor

Lütfen kitabımı arkadaşlarınıza sevdiklerinize önerin.

Bir hafızın sizden küçük bir isteği (;

 

 

 

 

Var olmuş ama aslında Var olmayan bir geçmişte

Bir on beş tatil haftası babam bizi tatile götürmüştü. İlk başta her şey çok güzeldi. Babam kendi sevdiği şehirlere götürse de eğleniyorduk. Mutluyduk

Gittiğimiz yerlerden fotoğraf çekiyordum. Hayaller kuruyordum.

Ama içimde yola çıktığımızdan beri bir huzursuzluk vardı. Sırf bu yüzden gelmek istememiştim.Altıncı hissim kuvvetliydi

Dedemin ilk bayramıydı o yüzden anneme gelip giden, çok olur diye yardıma gitmiştim. Birde görmek istediğim birini görürüm umuduyla. Her bayram anannemlere geliyordu ama ben göremiyordum. Bu sefer belki görürüm umuduyla erken gitmiştim ananamlere Ama annem zorla daha ilk günden "Gidelim ne olacak? Söz verdi bir şey yapmaz "dedi Bende Hasan. Nerdeyse ölecektik...Ben ayağımla arabayı durdurmasaydım.

Annem sinir krizi yada cinnet gibi bir şey geçirdi. Babama arabayı durdurması için kaç kere yalvardı ama nafile. Direksiyona elini uzattı annem dursun diye. İzin vermedi.Durmadı

"Öleceksek hep beraber... Burda öleceğiz " dedi Ağladı, sanki suçlu oymuş gibi bırak "Elazığ'a gidelim işte ha " dedi Anneme. Kavga babaannemin evinde gerçekleşti.Baştan biliyordum orada bir şey olacağını.Benim hesaba katmadığım şey.Zeyd'in de hayalini orda görmemdi.Sanki ananneme gelmişti ve beni görmemişti. O yüzden rüyama girmişti.

"madem biliyordun niye gittin" der gibiydi

Babam yine anneme verdiği sözü tutmamaştı.Küfür etmişti.Hemde kendi annesini kaplayan bir küfür...Hâlâ kulaklarımda çınlanıyor du

Üst üste öyle çok zikretmişti ki midem bulanmıştı.

Ama çıtımızı dâhi çıkartmamıştık çünkü artık alıştığımız bir durumdu.Her zaman ki babam.Küfür edip her yeri yakıp yıkacak ve yine pişman olucaktı çiçekler alıcaktı.Öylede oldu

Ama ben o bayramı bir daha unutmadım.Yine babam yüzünden halisinasyonlar görmeye başlamıştım

Bazen başka boyuttaki yaratıkları gördüğümü duyduğumu sanıyordum. Benim aklımı,mantığımı, karıştırıp

Zeydin hiristiyan olan ve hebimizin tanıdığı o kişiyle evleneceklerini söylüyorlardı. Ve benimde ondan vazgeçerek o kıza yardım ettiğimi. Ve Zeydin hep yanımda ruhuyla durduğunu da söylüyorlardı ve abimin hep onu gördüğü halde bir şey demediğini söylüyorlardı

Sonra aslında üçümüzün seçilmiş olduğunu söylüyorlardı. Kāimin askeri olduğumuzu.

Hatta göreve çıktığımı sandığım bile oluyordu

Hadis yoluyla Kenanlılar la konuşabiliyordum. Onları hadis okuyarak rahatlatıyordum.Zeydle beraber namaz kılıyorduk.

Bütün bunlar ya deli saçmasıydı yada benim hayal ürünümün bir parçasıydı

Ve sonra Zeydin beni kandırdığını öğreniyordum. Kendisi ilim bilmediğinden beni kullandığını ve Abikeyle evleneceğini öğreniyordum. Onların birlikte olduğunu...

 

 

 

...

Kabusumdan bi hışımla sıçrayarak uyandım.Ter içinde ve nefes nefes kalmıştım.

Gözlerim hala kapalıydı. Açamıyordum. Sanki açsam kötü şeyler görücektim

Burnuma gelen ferahlatıcı kül esansı kokusuyla ve

"Hafsa!" Diyen sesle açtım.İs lekeli kara gözler daha da kararmıştı.Endişeliydi.

Yan şekilde yatağa oturmuştu ve elleri kollarımdaydı !

Rüyamda başka kızlarla evcilik oyunu oynayan adam karşımda benim için endişeleniyordu ve beni tutuyordu

"İyimisin "diye sordu

Genellikle cevabı yalan olan soruya Başımı aşağı yukarı sallayarak iyi olduğumu onayladım.

Başımı aşağı eğdim ve kollarımı güçlü ellerinden kurtarmaya çalıştım.

Yaptığı şeyi fark edip beni serbest bıraktı.Nefes alıp kafasını çevirdi

Bir kaç dakika kendime gelmeye çalıştım.

Elim başıma gitti. Saçlarımı alnıma, boynuma yapışmıştı hep.

Elimde su oluşturup alnıma ve boynumu ıslatıp biraz rahatlattım

BI DAKIKA

BI DAKIKA

BI DAKIKA

BAŞIM VE BOYNUM ACIKTAYDI VE ZEYD YATAK ODAMDA YATAĞIMDAYDI

NEEEEEEEEEE!

Hışımla gözlerimi açıp beni izleyen adama baktım.

Bide izliyor şerefsize bak kabusumuzda bizi aldatan o değilmiş gibi

Kız bizi uyurken de izlemiş olmaz değil mi

"SEN ! ... sen ne yapıyorsun burda !? " Diyerek hesap sordum başımı kaldırarak. Elim boynumdaydı

Tek kaşımı da havayı kaldırmak isterdim ama onu yapamıyordum.

Ve o bunu yaptı.Tek kaşını kaldırdı.Bir elini yatağa bastırdı.Ve kafasını bana uzattı... Yana yatırarak!

Hazret

Piir 

Acil 

İtfaiye

Kim varsa gelsin şuraya ben öbür aleme geçiyorum sanırım.Yanıyorum itfaiye abi

yaniyorsun Fuat abi

"Seni izlediğimi falan mı düşünüyorsun?" Dedi

Geri durmadım.Başımın açık olmasını umursamadım

Bende ona yaklaştım

"Evet aynen şu an yaptığın gibi " dedim

Büyüyen ve ateş lekeleri olan,belirginleşen göz bebeklerine baktım

"Bak sen der "gibi bi ifade takındı

Oda benim su lekeli gözlerime baktı.Suyun karşısında ki şeyi yansıtma gibi bir özelliği vardı.

Ve o bana ne zaman baksa aynı gibi onun ateş rengi gözlerini yansıtıyor olmalıydı

Yani bana ne zaman baksa kendinden parça buluyordu O' bende ki kendini...

"Ne gördün ?" Dedi

Sorusuyla gözlerine dalan hayran bakışlarımda kızgınlık ve öfke belirdi. Kaşlarımı çattım.

Rüyamda sevdiğim arkadaşımla ve Merveyle evlendiğini falan görmüştüm çok saçmaydı.

Evet şimdi biraz hatırlıyordum.

O burnumuzdan gelen tatili nasıl unutabilirim ki zaten.

Ve ondan sonra 2 ay boyunca kendime gelemeyişim, korku senaryoları kurduğumu çok net hatırlıyorum.

O zamanda sinir olmuştum hayal kırıklığına uğramıştım ve o zamanda saçma gelmişti. Çünkü Merve zaten nişanlıydı o zaman ve niye hiristiyan olsundu ki kız. Ve Zeyd'de askere gitmişti zaten o zaman. Ve ben ardından dua etmeye başlamıştım. Bir an önce dönmesini diler olmuştum.

"Ne gördün diyorum! Seni bu kadar kızdıran şey ne ?"

"Yok bir şey. Çık odamdan !" Sinirle kapıyı gösterdim.

Kaşlarını fazlasıyla çattı

"Ne oluyor sana bilmiyorum ama çözüceğimden emin olabilirsin" diyerek yataktan kalktı ve odadan çıktı.

Çıktığı gibi rahat bir nefes verdim.Gerçekten de ne oluyordu bana

Gördüğüm garip sanrılar, huzursuz uykular

Cevaplanmamış sorular.Nereye kadar böyle.Nereye kadar gidecek bu !?

Yataktan çıkıp banyoya girdim kendime gelmem lazımdı.

Elimi lavabonun kenarına yaslayıp aynaya baktım.

Aynada nice savaştan sağ çıkmış o kızla göz göze geldim.

Geçmiş benle...

Aynada ki kendimle konuştum

"Ne oldu sana böyle ?"

Hayat enerjisi sömürülmüş o kız acı içinde gülümsedi

Ne olmadı ki ...

Soğuk suyla duş aldım , savaş kaftanlarımı kuşandım.

Yüzümü ifadesiz buz gibi bir kalıba soktum aynı gözlerim gibi.Ve aşağı indim

Mutfak merdivenlerin bitiminde olduğu için ve mutfakta da o olduğu için direk gözüme çarptı.

Kahvaltı hazırlamıştı !

ZEYD KARA BANA KAHVATLI HAZIRLAMIŞTI

Sözde ifadesiz olucam kök sökturecem diyorum töh töh

hayalimizdeki ki evlilik gerçekleşiyor galiba

Masaya yaklaştım ve çayı dolduran Zeyd'e baktım

"Bana mı hazırladın? " Dedim bu hayalin gerçekleştiğine inanmayan sesimle

Bunu dememem gerekiyordu of.

Sanki tek gecelik ilişki yaşayan kadına yapılan jeste kadının karşılık vermesi gibi olmuştu.

Bir üstümde onun gömleği eksikti

Senin hayallerin uç noktaya doğru uçuyor he. Bunu bulduğuna şükret kızz

Sen sus iki dakika. Hep sen karıştırıyon aklımı. Tövbe tövbe ya düşündüğüm şeylere bak

"Dün antrenman yaptın ve benim gibi birini nakavat ettin. O yüzden bu kahvaltıyı hak ettin " dedi

Onun gibi birini nakavat etmişmişim.Hak etmişmişim

Yerime otururken "Laflara bak sanırsın seyit on başı. Ayrıca sen karşımda bilerek güçsüz durdun " dedim

Ağzıma simit parçası atarken devam ettim

"Yoksa seni asla yenemezdim" dedim

Duymayacağımı düşünerek yada bilerek

"Ben sana çoktan yenildim... " dedi

Başımı kaldırıp ona baktığımda, başını eğmiş zeytin yiyordu.

"Hıı " dedim duymamış gibi

konuyu değiştirip "İyi kafa atıyorsun." Dedi

Ne sandın koçum

"Düşmanlarına da aynı performansı göstermeni istiyorum. Ve Osman amcadan haber geldi o camiye gidiyoruz. Bize iki hafta verdi. İki hafta içerisinde gidip dönmemiz gerekiyor ve bir sonuç elde etmemiz lazım yoksa 1/0 geriden başlamış oluruz Şiyarlar da başlamışlar bizim gibi. Onlara bırakamayız bunu. " Dedi

O konuşurken hiç umursamadan yemeye devam ediyordum.

Açmaya sürdüğüm çilek reçelini akmadan ağzıma götürücekken

"Hafsa beni dinliyormusun ?" Diye soran Zeydi takmadım ve ağzıma recelli açmayı götürdüm.

Ve "Hım hım " dedim

Bence onu bunun karşısında demekle büyük bir hata yaptın.

Masum bakışlarımı ona yolladım

O ise yanan bakışları ile bi bana, bi elimde ki açmaya, bi dudaklarıma bakıyordu.

Sinirli olduğu için mi ateşli bakışlarının atıyor yoksa.. Sus !

Açmayı istemeyerek masaya bıraktım

Ve açma poşetinden çıkan peçeteyle ağzımı sildim

"Pardon yemek görünce dayanamıyorum. " dedim

"Ve sen böyle güzel şeyler alıp beni toplantıya sokuyorsun. Sorun edeceğimiz bir şey yok ortada Şiyarlardan önce o camiye gidip herşeyi çözücez ve buraya çözmüş şekilde gelip Has adamları bulucaz ve o Yehasları çıktıkları cehennem çukuruna geri yollayacağız. " dedim

İçime aşırı derecede bir umut dolmuştu, gaza gelmiştim.

Zeyd'de gözü kararmış bir şekilde bana bakıyordu.

Acaba bu hangi manada gözü kararma

Ya sus !!!

Boğazını temizleyip yemeğine döndü.

Bir kaç dakika sessizlik kahvaltı yapışımızdan sonra tekrar konuştu.

"Ha bu arada 1 hafta seni ajanlığa hazırlayalım diğer bir hafta da Mısıra gideriz " dedi

"Ne istiyorsun burnunu kırmamı " dedim elimdeki simiti ağzıma teperken

Kafasını eğdiği yerden kaldırarak sinir olmuş bir ifade takındı

"Sanada iyi kriz geçirecek kadar gülmeli bir şey çıktı ha. 40 sene bunu kullanırsın şimdi gülmek için "

"Hiçte bile ben öyle her şeye gülmüyorum ayrıca bir şeyi 40 kere gülmek için kullanmıyorum " dedim

İnanmaz bir bakış atıp "Tabi canım " dedi

Canımıymışız gerçekten sorsana kız

İç sesimi umursamayarak, gördüğüm saçma şeyleri düşünmeye başladım

Ya bana aitti o anılar yada, tıpkı bana benzeyen başka bir yaşamda ki bana.

Peki o yaşamda ki Zeyd'de mi başka bir Zeyd'di, yada şu an karşımda duran o adam mıydı

Önemli bir görevin parçası olduğum, sevdiğim adamın başka birileriyle evlenmek üzere olduğu geçmiş anıları merak etmek yerine, rüyalarımda gördüğüm beni kendisinden esen kül parçasından bile esirgeyen Zeydin gerçek olup olmadığını merak ediyordum.

"Mısır'a gittik diyelim hadi. Neyce konuşucaz acaba orada. Ben daha yaşadığım yeri doğru düzgün bilmiyorum dünyanın öbür ucunda ki bir camiyi nasıl bulmamımızı düşünüyorsun acaba ?" Dedim

Bana "salak mısın cemile " bakışları atıp.

"Çeviri diye bir şey var" dedi

Aslında aklım Arapça bilmesem bile ezberlediğim hadislerle konuştuğum rüyadaydı. Bir kere hadislerle nasıl konuşulur ki.

Sonuçta hadis bir olay üzerine söylenen bir şey.Gerçi gönül rahatlatan hadislerde vardır illa ki.

Birde Zeyd ne için onun için benim yanımda dursundu ki.

Gördüğüm en saçma anı yada rüyaydı.Artık ne haltsa

Kahvaltımızı bitirdikten sonra ben makinede ki bulaşıkları yerine koymaya başladım.

Tencereleri yerine koyarken Zeyd mutfağa geldi.

"Yardım lazım mı ?" Diye sordu.

Tencereyi üst dolaba kolayca koyduktan sonra ona dönüp, "Annnemler üst dolaplara şey konulacağı zaman hep benden yardım isterler canım. Yani yardıma ihtiyacım olmadı hiç bir zaman bu konuda. Yinede teşekkürler "

Boyunun uzun olmasının yararları ha ha.

İyi hava atabiliyoruz bu konuda

Tezgahın üstünde ki sudan bardağa koyarken bana dönüp

"Yalnız kibir şeytandandır cinim " deyip beni taklit etti.

Dayanamayıp küçük bir kahkaha attım

"Bunu şeytanın ve cehennemin gücüne sahip olan sen mi söylüyorsun?"

Yalandan gülmeye devam edip

"Güleyim de boşa gitmesin " dedim

Suyu içmek için oturduğu yerden ağzı su dolu olduğu için gülmemek için zor tuttuğu ifadesiyle bana bakınca

Yine gülme krizlerimden birini yaşadım.

Gülmekten karnım ağrıdığı için karnımı tutup eğildim ve ona karşı gülmeye devam ettim

"Ti- tipe bak, aha aha " dedim

Psikolojimin alt üst olduğu burdan belliydi.

O kabus gibi bayram tatilinden sonra 2 ay kursa gitmemiş, kendime gelmek için uğramıştım

Kendime geldikten kısa bir süre sonra hafız olmuştum.

Kendime geldiğimde ise hep gülme krizi geçirmeye başlamıştım

Zaten genel olarak fazlasıyla gülen biriydim saçma olsun olmasın herşeye gülüyorum.

Ama bazen sonradan bana bile saçma gelen şeylere saatlerce gülebiliyordum

Annannem "bu gülme de psikojik iyi değil ha bu kız" derdi hatt

"Ne var yani bu kadar gülecek " dedi Zeyd. Annemin bana eskiden güldüğümde demesi gibi.

Göz pınarlarım dolan su damlalarını sildim elimle

"Ay ne bileyim. Bazen böyle krizler geçirebiliyorum alış buna" dedim. Ellerimi geriye yaslarken

O, da oturduğu yerden hafif kalkıp, bana doğru yaklaşırken "Buna alışabilirm sanırım " dedi

Gülmem sekteye dönüştü.

Yakın mesafeden Gözlerime bakarken dalıp gitti.

...

 

Var olan ama aslında Var olmayan geçmişte

O olaylı tatilin üstünden aylar geçmişti, Kurban bayramına az kalmıştı.

Ben hâlâ iyi değildim.

Annem beni insan içine çıkartmak istemiyordu. O yüzden de kendisini de eve hapsetmiş ti. Hiç bir yere gitmiyordu benim yüzümden.

Her gün geç kalkıp, geç yatıyordum.

Başımın arkası hep ağrıyordu.

Zor uyuyordum beynimde ki sesler yüzünden. Onu düşünerek uyumaya çalışıyordum.

Uyuduğum da ise hep benden kaçtığı rüyalara esir oluyordum. Ama uyandığım da hep ruhunu yada kendisine bağlı olan meleğini baş ucumda görüyordum .

Her insanın koruyucu melekleri vardı. Kendisini kötü cinlerden koruyan yardım eden.

O kendisini koruyan meleğini bile bana gönderiyordu.

Koruyucu meleği ise melek olmasına rağmen sanki ona benziyordu ve beni güldürüyordu komik hareketler yaparak.

Ben onun meleğini hep o sanmıştım hatta o yüzden.

Ama değildi.

Aslında kendisinin benden haberi bile yoktu.

Karşılaştığımızda görmüyordu bile beni.

Meleği bana her gün askere gitmediğini burda olduğunu söylüyordu ama aslında çoktan askere gittiğini öğreniyordum. Hemde her gün ama yinede inanıyordum

Benim varlığımı bilr unutan adamın yanımda durmasını istiyordum beni avutan meleğine yada hayaline değil kendisine ihtiyacım vardı.

Bir gün rüyamda merveyle evleneceğini görüyordum öbür gün başka bir şeyi

Bütün bunlara inanmıyordum ki zaten saçmaydı da.

Cini beni beni kandırıp, bir heveslendiriyordu.

O yüzden onun ağzından çıkacak tek bir cümleye hasrettim

Sözde Merveyle zıt güçte doğmuştuk. Bende eksik olanlar onda, onda eksik bende vardı.

İkimizde bir olup kıyamete kadar sürecek bir ilim yuvasını işletecektik

Bende eksikleri o dolduracak, onda ki eksikleri de ben

"Temizliği iyi yapıyorsun. Her şeyi benden iyi biliyorsun ben sana ne öğreteceğim Allah aşkına" kolları göğsünde sinir sinirli, konuşan Merveyi sinir edercesine normalde yaptığımdan daha güzel temizlemeye devam ettim yerleri.

Sonunda farkına varmış ifadesiyle

"Beni buraya senden öğrenmem için çağırdılar değil mi ?" Dedi. Kızgınlıkla.

"Başka ne ya. Sen zaten ilmi yönden bir şey öğretemezsin ki. Sana temizliği bu yüzden öğretmeni istiyorlar sanırım. Kursun hademesi olacaksın demek ki " dedim. Sinir edercesine.

"Ihıh!" Diyip ellerini aşağı doğru sertçe bıraktı

"Bizimkiler beni erkenden evlenidiriyorlar. "Merak etme Sen Fatma ana gibi talebeleri yemek yapıp doyuracaksın" diyorlar. Senide o kursun hocası yapıyorlar. Haksızlık bu " dedi

Gözlerimi devirip," Acaba hangi ilimle talebelere ders öğreticeksin. Senin öğrettiğin talebeden de bir hayır çıkmaz zaten " dedim

Ve ileri doğru dizlerimle gidi gide, silmeye devam ettim

"Benim annem hanım anne bir kere. Bana her şey öğretti. Asıl senin öğreteceğin talabeden hayır gelmez "

"He aynen sizin kurstan çıkan bütün hafızlar bizim Zeynep ablanın elinden geçti sonra. Bazıları benim gittiğim kurslara gitmişti hatta. Hocalar bile demiş "Sen hafız değil misin? Daha hafızlık sistemini bile bilmiyorsun diye " dedim. Asağılarcasına

"Çünkü hocalar hafız bile değilken bizim dersimizi alıyordu. Bide sanki çok iyi hocalarmış gibi bizi eziyorlardı" dedi o anlar aklına gelirken.

"Bak kendin diyorsun. Daha hafız bile olmayan biri sana ne öğretmiş olabilir"Dedim

Merveyle bir alıp veremediğim yoktu. Çocukken sadece bir iki kere görmüştüm

Ama Yasin dede ölüp babası sanki vekillik ona kalmış gibi yerine geçince bütün ailesine sinir olmuştum

Çok fazla tanıdığım soylenemezdi hiç birini

Ama babam yıllar önce onlar paraya para demeden önce yanında çalışıyordu. Hatta bildiğin babam kalkındırmıştı onları.

Babam sayesinde zengin olup babamı da bir köşeye atmışlardı.

Babam çok saf olduğu için hala onlarla görüşmek isteyince annem çok kızıyordu

Hatta abim bile "beş para etmez baba o adamlar senin elindekine göz diker. Senide el aleme maskara ederler " derdi

Ve gerçekten de öyleydi. Yasin dede hayattayken babamı çok severmiş. Babamda onu tabi.

Ama Afgan kıskanıp,her sohbette saçma sebeplerden babamın adını çıkartıyormuş

Hatta bir sohbet arabayı başka mahalleye park ettiği için bile sohbet konusu olmuş

Saçmalığın daniskası

Babam da kendisine hak verilmediği için Yasin dedeyi bırakmış.

Aslında anlaşmazlık çıkmasın "Sen alttan al diyormuş. Sen benim damadımsın sonuçta " demiş Yasin dede.

Babam keçi inadı sonuçta. Dinlememiş Kendisine yazık etmiş,saçma saban işlere kalkışmış

Eğer babam salaklık yapmasaydı şimdi bu kız böyle karşımda konuşamazdı ne güzel. Onların kursu da benim olurdu.

"Eğer Yasin dedenin torunlarından birisiyle evlenseydim var ya hem sizin aileye gelin gelirdim, hemde seyid soyunu ben -

Hışımla arkamı dönüp kovada ki pis suyu ona doğru fırlattım

"Kapa çeneni. Yoksa ben bu pis suyla seni boğarım " dedim

Feracesine bakarken şaşkınlıkla ağzı açık kalmıştı Üstüne damlayan pis sular leke yaptı.

"Sen!" Dedi

"Ne ben ?" Dedim tehdit içeren gözlerimle.

"Buna pişman olacaksın " deyip ortadan kayboldu.

Son bir kaç gündür yanıma gizlice geldiğini söylüyordu. Ama aslında annesi bizim yanımıza bilerek gönderiyordu.

Son zamanlarda onların taraftaki insanlar bizim tarafımıza geçiyordu.

Buda onların moralini düşürüyordu tabi.

Bizim bir açığımızı bulmaya çalışıyorlardı zannımca.

Merve ise bildiğin bizim aileye hayrandı.

Gerizekalı. Dediği şey hala sinirimi bozuyordu. O kadar da büyütülecek bir şeyimiz yoktu zaten

Onlar bizden daha takva duruyordu dıştan.

Yasin dede hayattayken hep onlarla vakit geçirirdi. Onlara ait binada kalırdı. Cami direk yandaydı çünkü.

Ama biz onun ailesiydik. Osman amca onun oğluydu. Ve ondan sonra ki vekilin o olduğunu Yasin dede hayattayken bir mektup yazarak ispatlanmıştı.

Ama onlar alavereyle bir şekilde kendileriymiş gibi göstermişti

Mervenin bu kadar rahat konuşmasında benim biraz payım vardi. Bir kaç gün önce.

 

...

Aklım hâlâ bulanık ve karmaşıktı.

Her aklımı yitirdiğim de ise onunla ilgili düşler ve rüyalar görüyordum.

Belkide kalbim ve beynim kendini iyileştirmek için böyle bir tedavi uygulamaya karar vermişti.

Çünkü ne zaman hüzünlensem, yıkılsam, paramparça olsam. O karşıma çıkıyordu.

Ve toparlanana kadar onun hayaliyle avutuyordum kendimi.

Yatağa girereken "Acaba bugün onu yine görebilmeyim" düşüncesi vardı.

Başımı yastığa koyup uyumaya çalıştım

Zor uyuyordum ama bugün kolay uykuya daldım.Bir süre sonra yine karşımda onu buldum

Onu her zaman nerede olursam orada görüyordum

Şu anda bizim evdeydi. Misafir odasındaydık.Bana sinirli bir şekilde bakıyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı

Bu sinirinin sebebini anlayamadım.

Ellerini geriye doğru yaslamış, bağdaş kurmuştu.Ateş saçan gözleri üstımdeyken konuştu "Beni karıştırdın. Baska bir adamı ben sandın" dedi

Kaşlarımı çatıldı. Neden bahsediyordu.

"Hemde kaç kez..."

" Ben senin sadece gözlerini gördüğüm halde

Karıştırmıyorum" Başını geriye doğru attı.

Sakinleşmek ister gibi nefeslendi ve devam etti

"Anannemi yolladım senin evlilik fikrini öğrenmek için. Sen ise ne kabul ettin,nede red ettin".Başını geri indirirken bana baktı

"Allah aşkına senin derdin ne ?!"

O sözlerini sıralarken sadece dinledim

Cevap vermedim. Tepki göstermedim.Belkide rüyada olduğundandır.

"Bana gittin en yakın arkadaşını ayarlamaya çalıştın!" Bağırarak ve nerdeyse tükürür gibi söylediği şeylerden zerre etkilenmedim.

"Oda yetmedi artık düşman olduğumuz ve nişanlı olan kızı evleneceğim kiz sandın" gözleri seğiriyordu artık sinirden.

Sağa sola kafasını çevirdi hırsla.

Ve beklemediğim bir anda ileri doğru atılarak hızla kollarımı tuttu ve sarstı

"O kız sendin !" Dedi

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Onca söylediği şeyden en şaşırdığım bu oldu.

"O Merve bile sana bunu anlatmaya çalıştı ama sen ısrarla kabul etmek istemedin"

Kollarımı geri savurarak hayal kırıklıkları son kez bakıp ayağa kalktı.

"Onca kız geldi geçti. Birisi bile benim için dua etmedi. Senin bana dua ettiğini duyduğum gün karar verdim seni eşim yapmaya. Ama sen korkaklık yapıp kabul etmedin bunu. Seni sevdiğime inandıramamışım seni yazık. Çok yazık "

Ve kayboldu.

Bütün o söylediği şeyleri ben mi yapmışım galiba.

Ana emin değildim. Burda bile olmayan bir adama bunları nasıl yapabilirim ki?

 

...

 

Gün geçtikçe sanrılarım. Rüyalarım artıyordu.Henüz bir cevap bulamamıştım buna

Bu süreçte Zeyd bana bir çok dövüş tekniği, okçuluk, ve yakın dövüş eğitimi vermişti.Akşamlarıda silah eğitimi alıyordum

Pek bi muhabbetimiz yoktu.Bende ki durgunluğun farkındaydı. Ama artık soru sormuyordu.

"Sende ki bu hali çözüceğim" demişti.

Ama henüz bir kıpırtı yoktu.

Gecelerim yorgun, gündüzlerim durgun geçiyordu.

Tek dayanağım yine oydu.Bütün başıma gelenler onun yüzünden di Ama dayanağım yine kendisiydi...

"Yeter Hafsa kağıdı delik deşik ettin"Demesiyle silahı aşağı indirdim.

Ve kulağımda ki kulaklığı çıkardım.

"Dalmışım " dedim

Düğmeye basıp kağıdın gelmesine beklerken

"Daha çok birine dalmış gibisin." Dedi

Kağıdın halini görünce.

Kağıtta 57 tane delik vardı.

Genellikle başına ve kalbine hedef almıştım.En büyük oyuk kalbindeydi...

"Kim bu kalbini yerinden sökmek istediğin kişi " dedi

Kağıda iki parmağıyla vurup bana dönerken.Gözlerimi ona sert biçimde kitleyip içimden "sensin" dedim

Bakışlarını kıstı,gözleri kayboldu.

Bende onda kayboldum.

Boğazımı temizleyip, tek bir söz etmeyip antrenman alanından çıktım.Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım.

Her gun onu görüp, gözlerine bakıp sakin kalmaya çalışmak dünyanın en zahmetli şeyiydi.

Ben onu düşünürken bile onunla alakalı küçük bir şey bile görsem kalbi yerinden çıkacak gibi atan bir kızdım. Eli ayağı buz kesen. Onu görünce heycandan titreyerek ayakta bile duramayan o kızdım.

Şimdi bi nefes yakınımdaydı. Ama benim o eski hislerim üzerine toprak atılmış gibi duygusuzdu

Ellerim üşüdüğünden takımımın ceplerine soktum.Son bir kaç gün yaptığımız antrenmanlarda yakın olduğumuz bir çok an olmuştu.

Her seferinde kursağıma gelip orda tıkanan bir cümle vardı.

Söylemeye yıllardır cesaretim yok.Onunda gözlerini uzun uzun Bende tutmakta cesareti yok.Belki oda senin gibi dalıp boğulmaktan korkuyordur..

İç çektim verdiğim nefes duman olup gökyüzüne yayıldı.

Yarın Mısıra gidecektik.Bu akşam ana karargaha gidecek yol tarifi , teçhizat, ve yanımıza bir kaç kişi alıp bu gece yola çıkacaktık.

Eve gelip üstümü değiştirdim.Odadan çıkarken dış kapıdan ses geldi.Merdivenlerden inerken Zeyd'i gördüm.

Tek bir göz bile değdirmeden mutfağa adımlamayı düşünüyordum ki kolumdan tutmasıyla durdum

"Neyin var senin ?" Dedi isyan edercesine

Göz devirdim

"Bu soğukluğunun sebebi ne?. Bilmeden bir şey mi yaptım?" Dedi

Tuttuğu koluma ters bakışlar attım

Isınıyordu. Ve sinirime gidiyordu.

"Senlik bir şey yok. Son zamanlarda iyi uyuyamadım. " dedim. Umursamazca.

"Hala görüyormusun kabus ?" Dedi. Canı sıkılmış gibi

Kolumu elinden kurtarıp

"Bundan sanane ne ?"

Karşısına geçip biraz yaklaştım

"Kendini bu evliliğe fazla kaptırdın sanırım.

Unutma ki biz kağıt üstünde evliyiz. Sen benim hiç bir şeyim değilsin. O yüzden bir şeyim misin gibi davranmayı kes. Değilsin ve olamayacaksın !"

Kafasına mıhlar gibi kurduğum cümleden sonra tökezler gibi bir adım geri gitti.

Gözlerine cam kırıkları battı.

O çerçeveyi ben kırmamışım gibi içim paramparça oldu.Daha fazla karşısında duramadım.

Geri yukarıya çıktım.Ardımdan kapıyı kapatıp sırtımı yasladım.

Yere çöküp, ellerimi başıma götürdüm.

Ben ne yaptım? Neyim vardı benim gerçekten.

Nasıl böyle cümleler kurabilirim gözünün içine bakarak.

Hemde bu evlilik için en umutlu olan ben olduğum halde.

Onunla bir çok şeyi hayal etmiştim ana bunu değil.

Karşımda benim sözlerim yüzünden yıkılışını hiç hayal etmemiştim.

Onun kalbini kıracağım hiç düşünmezdim.Kafamı kapıya yasladım.Elimin tersini kapıya attım

Çok mu ağır konuştum?

Niye bu kadar kötü oldu?

...

 

 

Zeyd Kara

 

Soğuk...

Adını bile unuttuğum soğukluk.Dışım yanarken içim buz gibi bir kütle.Bunca yıl.

İnsan hem yanarken hem buz tutabilir mi.Ben tuttum

O varken tuttum ,o yokken tuttum.

O'nu beklerken tuttum

Ve artık öyle buz tutum ki kendimi unuttum

O oldum. Ben oldum

Ama bir olamadık

Şimdi buz sarkıtların kalbime batıyor.

Zehirli sözler

Sabit gözler.

Acımasız kalp

Düşmanına bakar gibi bakıyorsun bana ve bu benim çok ağrıma gidiyordu.

Karşıma geçip kalbime hançer saplazan bu kadar koymaz.

Ne için mahperim? Ne için bu nefret?

Ne için bu gecinmezlik

Ne için bu suskunluk

Ben seni çok mu üzdüm.

O yüzden mi simdi aldığım ahların vebalini çekiyorum.Elim onun kapısına yaslıydı.

Henüz duyduğum sözlerin acısı geçmedi.Ama yüzsüz kalp yine onun kapısında.

Anahtarı nerde belli değil. Tam buldum sanarken hep kaybettiğim anahtar...Henüz yuvasını bulamadığım anahtar.

Kalbim...Ağrıyan kalbimle elime kabime attım.Ağzımdan istemsiz bir "ah"çıktı.

Gözlerimi kapatıp bir kaç dakika öyle durdum.

"İyimisin?" Duyduğum sesle kalbimin acısı hafifledi.

Gözlerimi açtım.

Kızarık gözleri ile gözlerini bana dikmiş kuş gibi bakıyordu.

Elimin altında ki kalbin ritmi hızlandı.

Gözleri oraya indi. Fazla bakmadan geri bana baktı. Bu sefer garibsemiş bir ifadeyle bakıyordu.

"Kalbine bir şeymi oldu ?" Dedi

Evet oldu küçük bir ebabil kuşu taş attı.

Kendime gelerek gözlerimi ondan çevirdim "Yok bir şey hazırlan gidiyoruz "

 

...

 

"Vay benim bacıma be. Koca karargahin ona burnu havada erkeklerin bulamadığı şeyi bulup gözlerine sokan kankam" deyip elleriyle omuzlarıma vuran Abike ile tebessüm ettim.

"Benim güçlü mü güçlü kankam. Diva be.

Yoluna yoldaş, kapına kul oluruz Hafsa kara "

Yeni soy adımı duymamla yüzümde bir durgunluk oluştu.

Doğru ben artık bir Kara'ydım

"Ne oldu kız yüzün soldu " dedi. Abike

"Soy adım yeni değişti ya henüz alışamadım " dedim

Şaşırarak

"A-a vışş. "Soy adı bana uyuyormu sence, evet evet uyuyor" diyip, kendi kendine karar veren sen mi söylüyor bunu." Dedi

"O Hafsa şu an ki halimden daha mutluydu." Dedim

Beni yanının çekip koltuğa oturttu.

"Ne oldu be. Daha cicim aylarındasınız. İlk haftadan bu halin ne ?. Şimdi senin sevinçten susmaman havalara uçman falan gerekiyordu " dedi

"Boş ver be kankam başımızı bunlarla ağratmayalım. Daha önemli meselelere kafa yoralım" dedim

Yalnızca "Peki " dedi

Ve toplantı salonuna geçtik.

 

"Kutlu bir yolculuğun gönüllüleri Hoş geldiniz" diyen Osman amcayla herkes hoş bulduk diye bir asker edasıyla bağırdı.

"Yerlerine oturabilirsiniz " demesiyle herkes Öcal masanın etrafında sandalyelere kuruldu

"Şimdi bilmeyen yoktur ki aradığımız haritayı beceriksiz oğullarımız değil de hamarat kızımız Hafsa buldu " dedi

Herkes Osman amcanın dediğine bir yandan gülerken bir yandan da bana baktı

Bazıları kıskançlıkla, bazılarına hayranlıkla ve gururla baktı.

Kıskanç bakanları umursamadan sadece gözleri yeni tutuşmuş ateş gibi yanan başı dik Zeyde odaklandım.

Sanki "tha my girl " bakışları atıyordu.

"Haritaya göre ilk Mısıra gidip bazı sırları açığa çıkarmamız gerekiyor. Sizin için cevaplanmamış soruların cevabı orda. Şimdi belirli bir grubun ilk hedefi orası. Diğer bir grup gemiyle Kenana yola çıkacak.

Sonrasında sizde Mısırda ki işinizi bitirip onlara katılıcaksınız.

Ülkeye girmeniz önemli değil. Ablukayı

Kırın yeter. Bu onlarında yenilmez olmadığını göstermenin bir yolu.

O kadar kırılmaz denilen kuyruklarını kıstırıp altına sakladıkları gök kubbe den daha büyük bir yaratıcının olduğunu görsünler. Size güveniyorum çocuklar".

Boğazını temizlermiş gibi yapıp konuşmaya devam etti

"Şimdi Kenana gidicek olan grup eğer olurda şehre girmeye yakın bir aksilik olursa şehrin kuzeyinde kalan bir ada da sizi kuzey bölgesi komutanı bekliyor. Sizi o alacak. Eğer Ablukaya kırmayı başarırsanız da tutuklanırsanız

Oraya turist olarak geldiğinizi söyleyeceksiniz.

Şu kritik zamanda zaten bizden bir hareket bekliyorlar. Türk olduğunuz söylemeyeceksiniz. Sizin için kimlilikler hazırlandı. Hebinizin bir kimliği var. Bunları Zeynep kızım size vericek. İyi ezberleyin sahte hayatınızı."

Soluksuz konuşan Osman amcaya hayretle baka kaldım. Bütün bunları ne ara dünüşüp ayarlamışlardı. Helal olsundu.

İçimden tebrik ettim herkesi.Gittikçe içimde umut çiçek açıyordu.Kuvvetleniyordu.

Ya olucaktık , ya ölecektik.

"Hadi bakalım siz kimliklerini alabilirsiniz "

1. Grup kalktı ve sadece ben, O,7 Abike, Abim

Murat kaldık

"Evet size gelince. Siz bir arayışın içindesin biliyorum. Bu arayışın son bulması, ve gerçek benliğinizi bulmanın anahtarı Mısır.

Orda sizden geride kalan, size doncek olan bir geçmiş yatıyor. Rafa kaldığımız tozlu rafların temizlenme vakti geldi"

Osman amcanın gizemli konuşmasıyla hebimiz anlamsız bakışlar yolladık birbirimize

"Ne demek istiyorsun Osman amca ?" Dedim. Hepimizin merak ettiği cevabı duymak adına

"Oraya gidince ne demek istediğimi anlayacaksınız. Size fazla bir şey dememe felek yok. Siz kendini bulacaksınız zaten. Aradığınız cevaplar sizde saklı.

Yalnızca size yol gösterebilirim"

Osman amca bizi bilinmezlikle baş başa bıraktı. Be bilinmezlik benim en nefret ettiğim şeydi.

Kim bilir belkide gerçekten aradığım soruların cevabını gerçekten kendim bulacaktım belki...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 16.11.2025 06:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...