

Medya hafsa temsil
Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni Gelme, artık neye yarar?
Bugün gidişinin 133. Günü.Artık bi lokmadan fazla yemek yiyorum.
Bu can bana emanet.Hesabını veremem.
Sen varken, sana bakmadan ışıldayan o gözlerim ışıltısını kaybetti.
Feri söndü.
Neredesin Har'ım, neredesin kalp sancım .
Nerdesin ey Aşık-ı Maşuk'um
...
Günümüz
Bu yaşananlar gerçekmiydi ?
Ben Zeydle evlenmişmiydim. Yıllarca hayalini kurduğum, gizli gizli Allahatan niyaz ettiğim, rüyalarıma giren, o kavuşma gerçekleşmişmiydi?
Parmağımda ki yüzük, üstümde ki gelinliğin ve bi kaç dk önce "evet" diyişim gerçek olduğunu ispatlıyordu. Ben artık Hafsa Kara'ydım
tabi buna pek te kavuşma denemezdi. Hiç hayalimde ki gibi olmasada ben Zeydle evlenmiştim artık.Nikah kıyıldıktan sonra beni yalnız bırakıp gitmişti.
Nereye gittiği ile alakalı bi fikrim yok.Oturmuş aynanın karşısında kendime bakıyordum.
Güzelmiydim, çirkin mi ?
İyimiydim, kötümü?
Neydim lan ben ?
Şöyle bi alıcı gözüyle kendime baksam,
Orta boy buz mavisi gözler, (gücümü kullandığımda daha parlak ve mavisi oluyordu)
Kalın ve biçimli kaşlar,Kavisli ve düzgün sayılacak bi burun.Ve küçük sayılabilecek dudaklarım vardı.Herkesin güzellik algısı farklıydı.Bana göre ben eh iştelik bi kızdım.
Peki Zeydin güzel kadın anlayışı nasıldı? Acaba ben o algıya uyuyormuydum ?
biz kendimizi sevip güzel buluyorsak gerisinin önemi yok
helal la hasan
İç sesim fazlasıyla haklıydı. Onun güzellik algısına uyumasam de olur. Hem o benimkine uyuyor mu ? hıh
Baş parmağım ve işaret parmağım ile burnumu sıktım.
Baş örtümü kenarlarını yana sıyararak kulaklarımı ortaya çıkarıp, maymun gibi yaptım kendimi.
Ben ne zaman üzüldüğüm bi an olsa yada o gün canım sıkkın olsa kendimi daha fazla güldürmeye çalışırdım bu bana iyi geliyordu.Ama yinede belli ederdim üzgün olduğumu beni tanıyan mutlaka anlardi
Bazıları bu neşenin fazla olduğunu söylesede ben içten olsan distan olsun gulmeye decam edrdim. Sanırım en coçok lenler en kahır içinde olanlardı.
Hem bir gün bu dünyadan göçüp gidecektik sonuna kadar her duyguyu en noktada yaşayalım sanki ne olacak.
İyisiyle de , kötülüyse de bize bahşedilmiş bir hayat vardı.Güzelce kullanmak lazım
Zeydin beni nikahımızdan hemen sonra bırakıp gidişini unutmak için saçma ve komik yüzler yapıp durdum.Ama zeydin gidişini bi unutamadım,
Geri yatağa oturup, sinirden stresten dudağımı parçalamaya başladım
Neredeydi bu adam?
İnsan en azından formaliteden yanımda durur.
Gıcık ne olacak
Ben içimden Zeyde sayarken odanın kapısı hafif açıldı başını kedi gibi uzatıp, "naber "diyen bi adet Abike'yle karşılaştım.
Cevap vermedim. Vücudunu tamamen içeri sokup, "iyimisin ?" Dedi .
Sinir bi gülüş takınıp, "ilk günden kocası tarafından terk edilen bi gelin nasıl hissediyorsa o derece iyiyim "
"Heh bende onun için gelmiştim Enişteciğim kıyamayıp, gelmiş sanırım. Aşağıda seni bekliyor "
Dediğine bi kaç saniye göz kırpıştırdım. Algılarım kapandı sanırım anlamadım bi ilk
Kafamda florasan patladığında sevinçten kalkıp mutluluktan Abike'nin boynuna sarıldım.
"Gerçekten mi ? "
"Yok şakacıktan "Dediğinde omzuna bi tane vurdum.
"Düzgünce söyle geldi mi, gelmedi mi ?"
Benim sinir olacağım kadar bekleyip
"Geldi geldi, "Dedi munzurca gülüp.
Hala inanamadığımdan.Bir daha sordum.
Sonuçta niye hem bırakıyor hemde bi daha geri geliyor.
Dengesiz herif ne olucak
"Valla mı "Kafasını aşağı yukarı sallayıp
"Valla " diyince bi daha sarıldım. Geri çekilip
"Şina nayda şinay nay" şeklinde halay bile çekmeye başladım.
Düğünde kocası tarafından terk edildikten sonra geri dönen gelinler beni anlar lütfen yargılamayın sevincimi.
(Tabi öyle birileri varsa )
Abike beni durdurup
"İn artik aşağı bak yoksa yine gider "
nefeslenip
"E o zaman ben ineyim bekletmeyim "dedim
"Git git bakalım " Dedi imalı imalı.
Kapının arkasından ki askılıktan çarşafımı alırken tek kaşımı kaldırıp, bakmaya çalıştım.
Ama onu bi türlü yapamıyordum.
Arnav gel öğret bana.
"Ne! O imalı laflar "
Yanıma gelerek arkadan ellerini omzuma koydu.
"Diyorum ki bugün sizin evliliğininzin ilk günü "Başını çevirdi.
"Bu ne demek?... anlatabiliyormuyum ?"
Jeton yeni yeni düşerken , yanaklarımı kızarmaya başlamıştı.
Kafamda ki müstehcen görüntüleri hızla dağıtıp, Abikeye döndüm.
"Bende sana diyim arkadaşcığm bu formalite bi evlilik "
"Lamını cimini bilmem canım ben.Zeydi görünce kızaran yanaklarını bilirim.Zeydinde bakıp ta aşkından ölmemek için kaçırdığı gözlerini bilirim"Dedi bilmiş bilmiş.
bi şey söyleyeceğim bu kız sahici mi gerçekten o yüzden kaçırıyor olabilir mi gözlerini
Kafayı yeme hasan öyle olsaydı bırakıp gitmezdi bu gece.
Evet iç sesimin ismi hasan tanıştırayım.
Aşağıdan kornanın sesi gelince anlık irkildim.
Abike cama gidip, "İniyor eşin enişte tamam "diyip, yanıma geldi.
Çarşafımı giymiştim abikenin dediklerini dinlerken .
Çantamı omzuma takarken " Beni eşi gibi görmeyen herife niye eşin diyorsun. Hafsa de" dedim.Sırtımdan itekleyerek"Hadi hadi fazla konuşma da git "Diye kapının ağzına getirdi beni
Arkamı dönüp
"Dur sarılıyım bi daha "kollarımı boynuna dolayıp, kendime çektim.
Ciddi manada cepheye gidiyorum dilediğim kadar sarılıyım herkese
"Çilek kokulum özleyeceğim seni "
"Yalnız hafsa sahada görüşeceğiz zaten " dediğinde Geri çekilip, şaşkınlıkla baka kaldım
"Hadi sen enişteyi bekletme sonra konuşuruz "
Şüpheli gözlerle biraz süzdüm Abikeyi bi şey söyleyecek gibi değildi ama. Bu kız akıllanmaz bakışları atıp başımı iki yana sallayıp odadan çıkıp, aşağı kata indim .
Merdivenlerin sonunda elinde çantalarla beni bekleyen annemle karşılaştım.
"Heh Hafsa gel bunları eve götürürmeyi unutma "
Annemlerin alışverişe gidip kapının önünde onu sırılsıklam bulduğum gün bu yemekleri yapmıştık. Ama şimdi daha mı fazlaydı bu poşetler yoksa ben mi çok zayıfım
"Anne biz bunları yaparken bu kadar çok ağır değildi sanki çantalar "
"Senden sonra ben biraz daha ekledim" dedi
"Bu birazcık halimi burda en az 40 çeşit vardır "
"İyilik yaramıyor sizede kızım. Nankörlük etme! Gideceğin yerde günlerce aç kalan insanlara bakda biraz şükret Allahına"
Kolumu boyuna dolayıp yanaklarından şapur şapur, öptüm
Yüzüne limon sıkmışım gibi ekşitti yine
Ama oda eilini sırtıma koymuştu "Deli kız "Diyordu her zamanki gibi
Fazla vıcık sevgiden hoşlanmazdı annem ama onlarla birlikte yaşarken bazen ona çok yardımcı olduğum için bir anda gelip sarılırdı.
Annemin gücü şifa olsada kendisine şifa olamadığı organları vardı. Kalp gibi tansiyon ve vücudunda ki morluklar gibi.
Bu biraz daha çektiği dertlerden öne gelen bir durumdu.
Yani tek insanları iyileştirdiginden değil babam gibi bi adamın yaptığı şeyler altında ezildiğinende kaynaklıydı.
"Tamam tamam, yine bana yılışıpta çocuğu bekletme daha fazla " Dedi. Pek romantik annem
Yanında ki daha yeni gördüğümü abimi gösterip,
"Aziz yardım et şu kıza " dedi
Ama Abim başka kafadaydı.
"Ha ne! " Dedi kaba bi şekilde.
"Su akıp, gidiyor yolunu buluyor diyorum "Dedi. Gücüme gönderme yaparken ters bi ifadeyle abime bakıyordu.
"Ne tamam bende fırtına olup, yerimi buluyorum işte daha ne istiyorsun ?"
Dediği şeyi anlamayarak garip garip, baktım
Abim yine kafasını yukarı kaldırıp, geri baktğı yere baktı.
Neye bu kadar dikkatli bakıyor diye kafamı arkaya çevirdiğimde.Bildiğin merdivenlerin trabzanlarına yapışmış bi adet Abikeyle karşılaştım.
Abime baktım bi daha.Oda Abikeye bakıyordu.Abike cilveli cilveli, gülümseyip, ger içeri kaçtı.
Ne oluyor bu aşağılık yerde ?!
Ataların eşyalarının olduğu aşağı kata görünce tükürüğümü yutmak zorunda kaldım.Sözüm meclisten dışarı.
Abime sinirli bakışlarımı yolladım."Siz ne yaşıyorsunuz " gibisinden kafamı salladım.
Abim ise elini ensesine atıp, alttan alttan GÜLÜMSEDİ. Başımıza taş yağmazsa iyidir.
"Abinle pek sevgili arkadaşın da evleniyor "Dedi.Annem biraz imalı sesiyle.
Ne!
Demek abike o yüzden sahada bende varım diyordu.
Bunu sonra konuşmam lazımdı, hesap verecek bana
Annem eliyle kapıyı gösterip,
"Biraz daha gitmezsen seni burda bırakıp gider oğlan he "
"Tamam annecim son kez bu daha sarılıyım "Diyip bu sefer daha sıkı sardım annemi.
Boyu benden kısa olduğundan kafasını başımın altında kalıyordu hafiften, buda benim çok hoşuma gidiyordu.
"Aman he kızım gittiğin yer özgürce koşabildigin lunaparka benzemez artık çocukluk yapmanın sırası değil. Sakin ha Zeydin yanından ayrılma, sözünü dinle ! Artık onun kanatları altına gireceksin. Ben eminim seni gözünden bile sakınır.Orda ki çocuklara şefkatli yaklaş, yardım bekleyen olsun olmasın herkesin elinden tut.Söylememe gerek bile yok, sen zaten hep kendinden once başkalarını düşünürsün zaten yavrum "Derken sesi merhametliydi.
"Kız zilli gidiyormusun sonunda "Dedi abim eğlenen bi tonla
"Aşk olsun abi.Benden bu kadarmı kurtulmak istiyorsun ?"Dedim.
Kollarımı göğsüme bağlayıp, yüzümü yana çevirerek.Bir kolunu omzuma doladı.
"Şaka yapıyorum kızım. Tek kız kardeşimsin sen benim.Kıymetlisin benim için.Hele o Zeyd bi göz yaşına sebep olsun bi kaşık suda boğarım onu !"Dedi.Beni iyice kendine çekerek.
Bende ona tamamen dönerek, sarıldım.
Tek sarıldığım erkek.Tek arkadaş gibi olduğum erkekti abim benim için.Babamı saymıyorum.
Biz babamla hiç yakın olamamıştık ne abim ne, ben nede annem. Belki biraz Harun. Oda küçük olduğu için
İki elimi sırtına koyup, iyice sıktım Ben sevdiklerime böyle sarılırdım. Göğüs kafesimin altında onların sıcaklığını hissedebilmek isterdim, buzları mı çözerlerdi böylece .
Sanki elimden kopup gidecek bi çiçek gibiydi hebsi...
Geri çekildi "O zırto oğlan seni ağlatırsa eskisi gibi gelip, bana söylüyorsun tamam mı kardeşim?"Dedi
Zeyd gittiğinden ağladığımı anladığı dönemlerde
"İstersen o zırtoyu gidip hemen getirip ayaklarını önüne atabilirim kardeşim " derdi
Abim çok sinirli birisiydi bunu babamdan almıştı ama annemede sabır konusunda çekmişti
Her ne kadar bana sinirlendiğinde duvara çarpacak gibi baksada.Başka birisi bir şey yaptımı onu gerçekten duvara çarpıcak potansiyele sahip oluyordu
Mahallede bana laf atanlara kafa atmışlığı vardı.
Söyledikleri karşısında şaşkın melül bakışlarımı attım .Omzuma sertçe elini koydu.
"Söyle ki, onu hortumumla boğayım"Dedi.
Yok abicim kalsın bunca yıl beklemişim şimdi kaçırtmak olmaz enişteyi.
Histerik bi şekilde gülüp, "Yok canım abicim sağol varlığın yeter senin "Dedim korkarak.
Abim bi şey demeye daha yaltenmişti ki.
İçeriden koşa koşa Harun geldi.
Yani küçük bıldırcın.
"Abla! "
Koşa koşa gelip, bacaklarıma sarıldı.
"Gitme! Bende geliyim. "Dedi üzgün sesiyle.Neredeyse ağlayacaktı.
Onun boyuna geldim.Oda kollarını geri çekti.İşaret parmağımı çenemin altına koyup, düşünüyormuş gibi yaptım. Ve "hımm "diye se çıkardım.
Sonunda bulmuş gibi yükseldim"Hani izlediğin bi çizgi film vardı hatırlıyormusun ?"
Başını aşağı yukarı sallayıp, burnunu çekti.
"Heh işte orada ki kahramanlar gibi bizde bi yolculuğa çıkıyoruz. Ama Allahını izniyle geri döneceğiz tamam mı"Dedim.
Gözleri dolmaya başladı.Çektim sarıldım.Göğsüme sakladim minik vücudunu.
"Ama onlar yaralanıyordu .En sevdikleri şeyleri kaybediyorlardı. " Dedi geri çekilip,
Bende kulağına doğru eğildim.Ve şu sözleri fısıldadım.
"Severken vazgeçmiş birisini hiç bir şeyle korkutamazsın"dedim.
Niye boyle bi şey dedim bilmiyorum hafızamda daha önce yer edilmeyen bi sözdü içimi huzursuzluk kaplasada Harunun gözlerinde yeni bir şey öğrendiğine dair parıltıları görünce sorgulamadım sanırım ikna olmuştu.
Geri dönüp anneme sarıldı.Ve "hoşçakal" dercesine elini salladı.
Doğrulup, arabaya doğru yürüdüm.Kardeşimin bi rahatsızlığı vardı. Güçleri henüz daha çıkmamıştı.Ve 8 yaşında olmasına rağmen.
(Ben 4 yaşındayken çıkarmıştım. Sanki diş çıkartıyorum )O yüzden doğduğu andan itabaren farklı bi çocuk olmuştu, Yaşıtlarına göre geriden geliyordu.
Daha fazla oylanmayrak arka kapıyı açıp, çantaları oraya koydum. Ön koltuğun kapısınında açıp sonunda arabaya binebildim.
Camdan anneme, abime ve erkek kardeşime el salladım.
Ve duymayacak bile olsalar "Allaha emanet olun "diye fısıldadım.
Eğer onları Allaha emanet edersem mutlaka yeniden buluşurduk...
"4 yıl bekletmemişsin gibi şimdide beklet "
Zeydin kısık sesiyle söylediği sözlerle ona döndüm.
"Ne! ? "
Arabayı çalıştırıp."Yok bi şey"dedi
Sanırım duymadığımı düşünmüştü ama ben duymuştum.
Pardon da asıl bekleyen bendim.Gidene mi zor kalana mi,zor olayına döndü lan iş
"Ne diye bırakıp gittin be öküz"Diyesim vardı.Daha demin ki halimden eser kalmamıştı Sinirli sinirli bakmakla yetindim.
Ben sinirli bi şekilde bile bakarken yan profili karanlıkta bile yakışıklı olunca sinirim söndü. Yüzüne bakmaktan kendimi alıkoydum.
Bir yarım saat kadar yol gittikten sonra bir siteye giriş yaptık.
Arabayı durdurup, dışarı çıktı.Düğünün yorgunluğu, Zeyde olan sinirim derken yorulmuştum.10 adım bile atacak halim yoktu.
Tahminen artık "bizim" olan eve doğru giden zeyd geri arkasına dönüp, Açık bıraktığım arabanın açık olan camına gelerek, kollarını yasladı.
"Kapını açmamı mı bekliyorsun ? "Dedi
ama yani ben öldüm ben bittim.
Arkadaki site lambası yüzüne vurduğu için iki kat yakışıklı ve hoş gözüküyordu. Camın direk önünde oturduğumdan kaynaklıda bakışlarımı direk çakışıyordu
Dedikleri karşısında sadece yutkunabildim.
Fazla dondurma kıvamına gelmemek için arabanın kapı kulunu açtım. Zeyd de kalbime ok gibi saplanan bakışlarıyla geri çekildi.Dışarı çıktıktan sonra siteye göz gezdirmeye başladım. Küçük bi siteydi ama samimi ve sıcak.
Bir kaç adım attıktan sonra.A blok yazan binanın önünde durduk. fazla oyalanmadan anahtarı çıkarıp kapıyı açtı
Allahtan yemek dolu çantalardan birini Zeyd almıştı da hızla yukarı çıkmıştık.
Zeyd anahtarla kapıyı açtıktan sonra içeri girip lambayıda yaktı. O zaman içeriye göz gezdirmeye fırsatım oldu.
İçeri ve mutfak iç iceydi.Direk karşımızda bi merdiven vardı.
Vauv 2 katlı ev he iyiymiş.Eve hayranlıkla bakıp, etrafımda söyle bi dönüyordum ki Kafamı bi şeye geçirdim bildiğin.
Bu koku... (vanilyalı sigara kokusu diyormuşum d: )
Ben Zeyd de ki kokuya bi isim koymazdım Çünkü koyacağım şeyler daha önce keşfedilmiş şeyler, ve basit kalıyordu bana göre.Bana göre zeydin kokusu henüz keşfedilmemiş bi kaç kokunun bileşimi gibiydi.
Kafam hala göğsünde dururken.Başımı yavaşça kaldırıp, alttan alttan baktım.
Aslında çoktan alttan değildi çünkü benim boyum baya uzundu ve buda bakışalarımız arasında az mesafe olduğunu gösteriyordu.
Aaaa
Acilllll
İtfaiye
Zeydin şaşkın bakışları altında.
Domatese dönmemek için geri çekildim.
Ellerim araka da birleştirerek ortamda ki garip havayı dağıtmak için
"Bu site karargaha mı özel " Dedim.Çünkü girişte bizim amblemimizi görmüştüm.
Zeytin dalları olan amblem.
Zeyd bakışlarını kaçırarak "evet "demekle yetindi.
"Bide özel değilse bugün düğünden sonra nereye gittin" Dedim tatlı olmaya çalışarak
"Dedemin mezarına gittim "Arkasını dönüp üst kata çıktı.
Arkasından alık alık, bakarken. Abikenin dediği geldi aklıma
"Zeydinde bakıp ta aşkından ölmemek için kaçırdığı gözlerini bilirim"
Kafamda yankılanan cümlelerle üstümü çıkartmadan içeride ki üçlü koltuklardan birine oturdum.
Bu ev onun için büyüktü yani tek kişi için büyüktü daha önce burada kaldığını önümüzde ki edebi eserlerden lambederin yaninda ki güllerden ve duvarda duran hat yazısıyla yazılmış Ayet-el kürsi'den anlamıştım.Hat tablosunun yanında ki ravza resmi ise hepimizde vardı.
Kitaplığın içinde ki eserlerden bi tanesi direk gözüme çarpmıştı zaten onu ona ben hediye etmiştim.
Ben edebi eser okumadığımdan zor seçmiştim biraz hatta.Hala saklıyordu...
Karnımın içinde bana ait olmayan bi sıcaklık belirdi sanki.Onun bana değer verdiğini hissetmiştim sanki sadece bu eserden. Öküz adamın beni yine bırakıp gittiğini utmuştum bile .Nerede yatacağım bile bilmiyordum.
Ama karşımda geçmişimize ait izler beni yumaşatıp olduğum yere kedi gibi sinmeme sepeb oldu
Cenin pozisyonunda başımı kırlentlerden birine yasladım ellerimide başımın altına koydum ve karşımda ki geçmişten kopup önüme gelen güllere, tablolara, ve kitaplara çevirdim gözlerimi
Gözlerimde ki buzları eriterek tek adam yine yanımda yoktu belki ama önünde yıllar sonra kalbimi yeniden tomurcuklandıran izler vardı
Of of
Ay dur
Af af.
Allahım neydi günahım.
Işığın altında ki güller kızıl bi ateş gibi parlıyordu.Bu bana onun gözlerini hatırlatıyordı. Belki olması gereken gibi karşımda degildi.Ama gözleri karşımdaydı sanki ordaydı.
Oda loş olmasına rağmen lambaderin ışığı gözlerimi yorarken uykunu kollarına çekildim
Zeyd Kara'nın ağzından
Araftaydım, kararsızdım. En önemlisi onsuzdum
Ruhum kapana kısılmış bi fare gibi esir altındaydı.Kapan beni arafta bırakacak kadar sıkıyordu.
Bir yanım onun masum oldugunu fısıldarken,diğer yanım bunu ölümüne inkar ediyordu.
Bundan dört veya beş yıl önce ikinci intihar girişimine kalkaşacağım gün telefonuma gelen bi mesajla vazgeçmiştim.
Zengin bi ailede doğup büyümüştüm. Annem kırılgan ve hassas bi kadındı çoğu zaman halsizdi.Onun hasta olduğu zamanlar yemeği ve temizliği ben yapardım.Üç erkek kardeştik hiç kız kardeşimiz yada ablamız olmadığından evin kızı ben gibiydim bir nevi.Babam ne yaparsam yapayım beni fazla sevmezdi. Hep bi kulp bulurdu. Diğerleriyle kıyaslayıp dururdu.
"Bak Aziz'e Babası bile yok yanında yinede okudu adam etti kendini. Sense bi baltaya sap olamadın "Dün gibi aklımdaydı bu sözler.
Babamdan göremediğim sevgiyi dedemden gördüm. Derdimi dinler nasihatler, öğütler verir başımı okşardı.
Zaten tanıdığım birinin bana yabancı gibi yazdığı mesajın geldiği günde ölüm yıl dönümüydü.Beni sevecek son insanda göçmüştü bu dünyadan.Yaşamanın ne anlamı vardı ki?
Belkide Allah kendi canıma kıyma gibi bi günaha girmemem için onu göndermiş ve böyle düşündüğüm için sonra cezalandırmıştı.
...
O gün.
Elimedeki jileti bırakıp, telefonumu elime aldım.
Bir kaç gündür habire istek ve mesaj atan bi hesaptı yine.
Ailede ki kişiler takip ettiği için ilk bi kabul etmiştim isteğini. Ama hikayesinde Yüzünün gözükmedigi başında mürdüm rengi şal olan bi fotoğraf atınca kız olduğunu anlayınca kabul etmemiştim.Ama ısrarla istek atmaya devam ediyordu.
Yazdığı mesaja göz gezdirdim.
Hasha"Yalnız değilsin birader biz yanındayız. "
zeyd47 :ya! sen kimsin kanka ?
Hasha :seni hiç alakadar etmez
zeyd47:memati abi ?
Hasha :ta kendisi
zeyd47 :Aziz yoksa senmisin?
Hasha :hayır hen mematiyim gülüm
zeyd47 :hı hı bende Polat
Hasha:Sallama lan Polat yanımda bi kere benim
zeyd47 :bak kardeş çok yanlış günde kafa buluyorsun benle. Git işine gücüne bak asabımı bozma benim
Hasha:artık yalnız hissetmiyorsun ama degil mi?
zeyd47 :Yalnız hissettiğimi nerden çıkardın ?
Hafsa: içime doğdu
zeyd47: tanışıyormuyuz ?
Hasha: evet ben ecelinim
zeyd47 :Tövbe bismillah
Hasha: öyle korkarsın iste süt çocuğu, ben çakırın adamıyım oğlum
zeyd47 :kardeş, kardeş uza hadi.
Hasha :Dur uzamadan bir şey soracağım. Daha önce hiç burdan bi kızla konuştun mu?
zeyd47 :konuşup, konuşmadığımdan sanane!
Hasha: teessüf ederim beyefendi kırıcısınız.
Zeyd47 :birader seni tanımıyorum bile kırılıp kırılmaman umrumda değil yani o yüzden.
Hasha:neyse usta çağırıyor yengeye elif demis gidem de bakam ben.
...
Yazarın ağzından
O gün onu büyük bi karardan vazgeçirip büyük bi günahtan alıkoyan kız onun dikkatini çekmişti.
Evet kız olduğunu anlamıştı.
Konuşmasından belliydi
hangi erkek "benden başka kızla konuştun mu" derdi ki
Ve kurtlar vadisi izleyip, erkek gibi konuşması hoşuna gitmişti. Güldürmüştü onu. O kız bi anda hayatının merkezi olmuştu.
Aylarca konuştular ama arkadaşlıktan öteye geçirmediler muhabbetlerini
İkiside aslında gercek hayatta da birbirini seven iki aşıktı ama bundan haberleri yoktu.
Hafsa artık kim olduğunu açıklamak üzereyken ondan önce öğrenen Zeyd buralardan çekip gitmişti ardında yaşanması mümkünken yaşayamadığı sevinçleri kendine kapatan kalbi kırık bi kız bırakmıştı.
...
Aklıma dolan anılarla yüzümde buruk bi tebessüm oluşmuştu.
Her şekilde yüzümü aydınlatan bi baş belasıyla birlikte yaşayacaktım ve buna hazır değilim.
Aynı evin içinde.Onu dokunup, sevemeden buz kokulu lale kokusunu içime çekmeden nasıl duracaktım.
Yıllar önce beni kandırdığını ima edip, gitmek daha kolaydı.
Aklıma yine Şiyar denen şerefsiz gelince sinirle dolabın kapağını çarptım.
Hafsaya seçtiğim elbiseye baktım.
"Seninle bu evde nefes alıp verirken sana iyi muamele edeceğimi sanma sen benim icin bir hiçsin !"
"Sana cehennemi yaşatacağım" gibi ağır bir cümle kuramadım her ne olursa olsun yapraklarına kıyamadığım hercaimdi benim
Sinirle söylediğim sözler elbette ki vardı ama yinede çok gercekleştiremezdim ki ben...
Daha demin onunla evlendiğim için şükür namazı kalmıştım.
Bu bir devrim demekti
Aşkta yalnızlık gibi bir devrimdi
Bu devrim beni yakıp,yakıcaktı
Aynı zamanında yaptığı gibi
Kapıyı çarpıp çıktım.Hızla merdivenler inip, elbiseyi suratına çarpmayı düşünüyordum.
Ama aşağı indiğimde onu bulamadım.
Sağa sola göz gezdirirken üçlü koltuğun üstünde bi karartı gözüme çarptı.Yanına geldiğimde bunun Hafsa olduğunu gördüm.Elbiseyi kenara bırakıp, yanına çömeldim.
Çarşaflı haliyle bile güzeldi kalbime zarardı.
"Bu kadar letâfetli olmak zorundamıydın sen !?" Biraz sitem, biraz yakarış ettim Ay ışığı vuran yüzüne
Cevap olarak Uykulu bi "hihm " çıktı.Sanki onaylıyor bide zilli
Hafif yüzümde bi gülümseme oluştu.Ayağa kalkıp, onu kucağıma aldım.
Kollarını boynuma doladı. Kucağımda uyuyan bi bebekti sanki.
İyice göğsüme doğru sokuldu.
"Hoşuna gitti galiba yerin... - kapalı gözlerine bakarken altında ki buz mavisi gözleri şimdiden özlediğim fark ettim.
Sinirliyken dahada koyulaşıyordu sanki gözleri.
Mutluyken parlıyor.
Üzgünken sönüyor.
Ama her haliyle güzel gözleri vardı.
Sadece ben göreyim sadece bana parıldasın diyecek kadar.
Kimse görmesindi onun Mahperisini
- " ne yapacağım ben seninle mahperi ?"
Sokak lambasının yüzüne vurduğu yüzümün kendine doğru bakan kısmı bronz birer madalyon, diğer yanı ise Karanlığın içinde parlayan ay gibi parlıyordu
Yüzü zaten ay gibiydi her zaman onun. Tek bi sivilcesi yoktu berrak buz sarkıtlı, tenine tezat siyah kaşları ise gölgeli bir ay'dı sanki
O sadece onun mahperisiydi, bu geceden sonra tamamen onundu ezelden beri olduğu gibi...
Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar.
"Ne hasta o sabahı bekler, ne mezar o ölüyü, ne de şeytan o günahı benim seni beklediğim kadar bekler."
Adamın kuru dudakları geceye külden geriye kalan is gibi sessizliğe gömüldü
Mahperi :ay gibi parlak, peri kadar güzel
Evet bi bölümün daha sonu
Sizce Zeydin Şiyar dediği kişiyle hafsanın ne ilgisi olabilir?
Bundan sonra bakalım bizi neler bekliyor?
Öğrenmek için takip etmeyi ve vote atmayı unutmayın ^-^
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |