5. Bölüm
Ravdabar Güven / Narma (düzenleniyor) / 5. Bölüm

5. Bölüm

Ravdabar Güven
yagmerii

 

قريب جدا

qarib jidana

Anlamı:fazla yakınlık

 

Genç Hafsanın zamanı

 

Yaptığıma emin olmayıp yaptığımı yaşadığımı gördüğüm bir şey çok şey vardı

Tanımadığım, tanıyıpta düşünmediğim insanlar rüyalarıma girerdi yada istemediğim istekler,etmediğim dualar isteğim dışında bana gelirdi

Bu bilinç altımda ki boşlukta olan bir şeydi. Bu benim iradem dışında nasibim, kaderim olan bir durumdu belkide

 

Korkuyordum.

Elleri kanlı katillerin oltasına girmiş bi balık gibi hissediyorum kendimi.

Savaşı görüyordum savaşı yaşıyordum. Yara alıyordum. Bu acı fiziksel değil ruhsaldı.

Gökyüzünden bomba sesleri duyuyordum

Gök bana yakındı sanki az sonra kara bir bulut inecek ve tüm dünyayı içine alacak gibi hissediyordum. Savaş böyle bir şey miydi?

Daha evvel yalnızca zihnimin bi penceresinde gördüğüm Kenanla aynı gökyüzünü paylaşıyoruz gibi hissediyordum

Bir kaç ay önce ki Hafsa zamanı

Bir kandil gecesiydi. Yine garip ve huzursuz hissediyordum kendimi

Evdeydim.

Bir sokak altta olan diğer karargahta kandil nedeniyle kuran okunuyordu.

Berat kandili olduğu için amel defterimin sağdan verilmesini istiyordum. O yüzden sabahtan beri diken üstündeyim

Gece bitene kadar günaha girmemek için herşeyden kendimi soyutlamaya çalışıyordum.

Ve sanki az önce bu isteğim gerçekleşmişti

10 dk önce

"Abla şundan bir yesene mükemmel bir şey. Görünüşünü boşver sen tadına bak " dedim

Ablama yeni keşfettiğim bir tatlıyı yedirmeye çalışıyordum.

İsmini bile bilmediğim bir tatlıydı sigara böreği kadar kalındı. İçi ceviz doluydu ve şerbetliydi. Pek benlik bir tatlı değildi ama tadı çok hoşuma gitmişti

"Kız tamam dur yiyeceğim" dedi

Elimde ki çatalı uzaklaştırmaya çalışırken

"Hafsa!"

Aniden duyduğum tanıdık sesle yere oturdum

"Asaf! Birine bir şey mi oldu ,"

Asafla zihnimden konuşmaya başladım

"Yok yok, senin bu sene yaşayacağın bir şey belli olmuş " dedi

" O ne demek oğlum öyle, yaşayacağımız şeyleri bi Allah bilir. Ne diyorsun kolanyamı içtin ne yaptın ?" Dedim

Hafif bir kıkırtı işittim

" Ya, yok ya. Zeyd abiyle sen evlenecekmişsiniz " dedi

Ne dedi, ne dedi.

Zeyd abimle ben evlenecekmiymişiz ?

Artık abi demesek mi kocamız olacakmış sonuçta

İş sesimi düşünemiyordum bile şu anda söylenenin şokundaydım

İçimde ki ben çocuklar gibi şen bir şekilde gülmeye başlamıştı bile.

Kalbim gümbür gümbür, atmaya başladı.

Göğüs kafesimde Ilık bi sıcaklık hisettmeye başladım.

Güneş vuran deniz gibi rahat , iyi ve sıcak hissetmeye başlamıştım.

Evlilikten nefret eden ben nasıl duyunca sevinebiliyorum şu anda

Bir hışımla yerimden kalkıp çatalı masada bir yere attım.

Ne oluyor lan bana ?

"Kız ne oluyor. Yemedim diye çatalı kafamı atacaktın az kalsın " Diyen ablamı dinlemeyerek odadan çıktım.

"Oğlum ne diyon? Asaf sen harbi kolonya içtin bence " dedim.

"Dur bir dakika Hafsa dağılıyoruz " dedi

Bu bizim tarafta ki erkeklerin toplanma alanından çıkması demekti.

İçimde alabora olan suyu dindiremiyordum.

Bir kaç dakika gergin bekleyişten sonra. Asafın yeniden sesini duydum

" Hafsa komutan emrinize amadeyim efendim" dedi. Asaf bir süre sonra

"Yine ne öğrendiniz acaba sherlok Asaf" dedim

Karşımda olsaydı göz devirmemden korkacak şekilde göz devirdim.

Bizimkilerle konuşurken bazen dıştan tepki verdiğim oluyordu. Ve bunu bazen hissediyorlardı sanki

Hatta o zaman korkup uzun bir süre konuşmuyordum onlarla.

Görüyorlarmıdır acaba diye hep diken üstündeyim.

Zihnimde erkek kuzenlerimle konuşmam bazen günah oluyormudur diye sorgulamıyor değildim. Ama iç sesimizin dış sesimize bir olmadığını kısa bir sürede anlamıştık

"Biliyormusun, sen Kenana dua ederek gidebiliyormuşsun " Dedi

Esteauzibillah

o ne demek la ?

"Asaf düzgünce anlat şunu! " Dedim

"Tamam tamam, sakin ol " dedi sid gibi

İçten içten gülsem de bunu belli etmedim

"Dinliyorum" dedim. Sesim otoriter çıkmıştı

"Hani dua müminin silahıdır ya! Sende Kenan için dua ettiğinde oradaki insanlar senin ve daha nicelerinin temennilerinin gücüyle güçlenip Yehaslara karşı daha savaşabiliyorlarmış" dedi

İçimde çiçekler boyunlarını büktükleri yerden kaldırdılar.

Gözlerimi diktiği ufukta gün ışığı belirdi

Gerçekten böyle bir şey olabilirmiydi ?

Bazen geceleri yatmadan önce ve namazda Kenanlılar ve onlar gibi olan gibi olan ülkeler için topluca dua ettiğim oluyordu.

Bazen onların durumlarını hallerini düşünerek dua ediyordum. Ve sanki gerçekten onları görüyormuşumum gibi olduğum oluyordu. Kulağa çok inanılmaz geliyordu Bu durumu brn 6. Hislerime bağlamıştım. İçimizde mâna görenler vardı ama ben kendimi henüz onun için genç ve toy görüyordum.

"Herkes dua ediyordur illaki . Bir benimkimi güç verecek " dedim

"Orasıni bilmem artık " Dedi

"Sen bunları nerden öğrendin Asaf. Bir anda çıkıp "komik bir şaka" demezsin inşallah "dedim

Gıcık gülüşünü saldı.

"Yok, Osman amcadan duydum merak etme istihbarat sağlam yani " dedi.

"İyi tamam, şimdi ne istiyorsun söyle bakalım " dedim

Erkeklerin kısmında olan bazi haberleri bana uçururdu ama illa ki bir şeyde isterdi karşılığında.

Asafın gücü daha çok fiziksel ve mantıksaldı. Benim ruhsal gücümse daha çok duygulardan, hislerden, ve görülerden oluşuyordu.

"Kenanı gösterebilirmisin bir kerecik " dedi

Yok daha neler

İyice kafayı sıyırdı bu çocuk

kesinllikle

​​"Oğlum nasıl gösteriyim manyak mısın. Dr strange değilim ya ben . Tövbe, tövbe" dedim

"Hiç kaytarma Hafi, biliyorum bir kaç kere Kenana gidip orada ufak tefek görevler yapmışsın " dedi

Ne!

Ben böyle bir şey yaptım mı?

İçimde bir yerlere gizlenmiş ayın sisli yüzü zihnimde vurarak açığa çıkmak için bir iki darbe attı. Ve hatırladım

Kendi başıma kalkışmıştım birdenbire olan bir şeydi. Yalnızca orda ki yetkili iki insanla konuştumuştum. Ve ikiside fos çıkmıştı. Yada ben öyle sanıyordum. O insanları direk gözlerimle görmemiştim sonuçta

Şizofren gibi hissettiğimiz bir başka gün daha

"Sen nerden biliyon lan?" dedim

"​​​Öğrendim bir şekilde işte boşver sen orasını " Dedi

"Münnecim boku yemiş olma ihtimalin? " dedim

"Yav boşver. Sen bana Kenanı göstericekmisin onu söyle"dedi.

Yerimden kalkıp etrafı toplamaya başladım.

Aklım karışık olduğunda ev toplamak iyi geliyordu.

Asaf en sevdiğim erkek kuzenimdi diyebilirim. Küçükken aynı binadaydık haliyle en çok onunla oynardım

Karakterinin bana benzemesi de ruh ikizim gibi hissettiriyordu bana.

Benden 1 yaş küçüktü ama aynı yaştaymışız gibi hissediyordum bazen

Bu kadar şeyi öğrenebildiyse oraya gitmesinde de bir sakınca yoktu bence.

"​​Tamam "dedim

"İşte bu be! Helal la hesafi " dedi

"​İsmime abuk subuk, lakaplar takmazsan sevinirim Aso " dedim

Son kelimeyi "Aşko" kızlar gibi yaya yaya, söylemiştim

İçeride ki koltuğa oturdum ve başımı koluma yaslayarak gözlerim kapattım.

Zihnimde ki düşünceleri susturarak, yalnızca Kenanda ki insanları düşünmeye çalıştım.

Ama bir şey beni engelliyordu. Bir barikat kurulmuştu ve sanki ve o barikatı geçemiyordum. Sanki oraya gitmem yasaktı

Ama içinde ki merak duygusunu bastıramıyordum. Sadece Asaf değil bende merak ediyordum orayı.

İçimde ki Allaha olan sevgimi ve

Osman amcaların evlerinin altında ki Ataların yerini düşündüm ve iç benliğim gözlerini acti

Atalar bizi çarpamazsa iyidir

Aniden bir perde aralandı.

Bir ışık sızıyordu perdededen sanki.

Gözlerimi fazlasıyla sıktığım halde ışık gözlerime çarpıyordu

Ama sönüktü ancak o perdeyi aralarsam görecektim sanırım.

Küçük bir açlıktan sızan boşluğu yeryüzüyle gökyüzü arasına kapatan bi perde gibiydi. Yada pencere.

Burda yalnızca silik anlar ve görüntüler vardı.

"​​​Asaf, geç " dedim

Arkanda duran Asafın ruh versiyonu yanıma gelerek o perdeden geçti.

Annemin bağırmasıyla dikkatim dağıldı.

"Harun çık o lazımlıktan. Yapmışsın altına zaten daha ne giriyorsun" dedi

Gözlerimi açtım ama tezmekanın görüşünü kapatmadım

Başımı arkaya çevirerek kısa bir bakış attım

Sanırım Harun yine "çişim geldi " diyip toulete girmişti ama zaten bezine yaptığı içinde annem kızıyordu

Geri kafamı cevirip gözlerimi yumdum.

Ruhsal bağlantımı tekrardan kurarak Asaf'ıışık hızında buldum.

Transa girmiş gibi aynı bıraktığım yerde gökyüzüne bakıyordu

Yanına gelerek onu sertçe kolundan tutup çıkarttım.

O kısacık zamanda beklediğimiz aksine daha huzurlu aynı zamanda ürkütücü de duran bir alan gördüm

İnsanlar göremedim. Ama etrafta olan bir kaç ruhsal enerji hisettmiştim. Önümde bir adam vardı arkası dönüktü.

Çok farklı bi havası vardı. Ama çözemedim.

Sanki bu yere hem ait gibiydi hemde değil gibiydi. Çok garipti.

Beyaz bir üst giydiği halde siyah bir karartı vardı kendisinde.

Bizim zamanımızda geçirdiğimiz vakit 5 dakika iken burada 1 saat veya daha fazlası olabiliyordu.

Ama Asaf'ı geri çıkartırken perdenin ardını yalnızca 1 dakika kadar kısa sürede görmüştüm.

Ruhsal ve bedensel dengenizi sağladığımız da direkt Asafa döndüm

"Ne oldu, ne gördün?"dedim.

Asaf hâlâ dalgın bir şekilde önüne bakmaya devam etti

Tek kelime etmeden gitmişti o gece

İlk garip şeyler o zaman başlamıştı sanırım gerçi bana hep garip bir şeyler oluyordu.

Mesala daha bir kaç dakika önce bir binanın yıkıldığını görmüştüm ama sapasağlam duruyordu şu an karşımda.

Bu nasıl olurdu.

Sen söylemeden ben söyleyim delirimiyorsun.

Koşa koşa, sokaktan çıkıp kendi evime geldim.

Böyle bir ailede her şeye hazırlıklıydım.

Ama bu kadarı fazlaydı.

Göğüs kafesimde hissettiğim huzursuzluk ecelim olup boğazıma dizilecek gibiydi.

İçeriye bir hışımla attım kendimi.

Çantamı vesteyere asıp oturma odasına girdim

"Allah belanızı versin, insafsızlar " Diyen annemin sesiyle ona döndüm

Elinde telefonla birilerine saydırıyorsa bu kötü bir haber görmüş demekti.

Kendimi kötü olan her habere hazırlayarak sordum "Ne oldu anne ?"

Annem sesimi duyunca başını kaldırarak bana baktı

"Hafsa geldin mi kızım duymadım"dedi

​​​Hayır gelmedik hayaletimiz burda

"Baya dalmışsın zaten hırsız girse ruhun duymayacak. Neye bakıyorsun öyle ?"dedim

Başını geri telefona çevirip

"Yehaslar yine bomba atmışlar Kenana"dedi

Beynime balyoz yer gibi oldum. Ne demek

Bomba attılar

Yerimden sendeler gibi olduğumdan koltuğa oturdum.

"Kaç tane ev yıkılmış yine " dedi.

Ev yıkılmış mı?

Benim gördüğüm halüsilas-

Hayır!

Hayır Hayır,

Yerimden bi hışımla kalkıp misafir odasına gittim.

Şu an düşünmek yok,

Yok!

Üstümü çıkartıp vestiyere astım.

İçimden bazı sular bulanmış olsa da dışım dingin bir deniz gibiydi.

Hiç bir tepki vermiyordum.

Akşama doğru oturup dersimi çalışmaya başladım.

Aklım çok dağınık olduğu için bir türlü derse odaklanamıyordum. Sanki başrolü olduğum bir dizinin yan karekterini üstenlenmiş gibi hissediyorum Benliğim kendini bu aleme yabancı hissediyordu.

Bir süre sonra yine sesler duymaya başladım. Artık o kadar alışmıştım ki hiç bir tepki vermedim.

"Ey, Kāimin askeri, görev vaktin yaklaştı. Yönünü belirle, Doğru ufuğu bul, Umudunu Allaha bağla, sırtını ona yasla"

Verilen yeminlere sessizce tekrardan ant içildi. Yedi kat perde ilk o vakit kalktı. Yapılan hatalar ve yanlışlar bu yolu tekrardan kapattı.

Geriye denize dökülmüş küller kaldı

 

Şuan ki zaman

 

"Hafsa ! Kalk sabah namazı "

Gözlerimin üstünde tonlarca taş var gibi sızlıyordu.

Hımm 

Ne! 

Bu ses

Yattığım yerden anında sıçradım.Başımı yana çevirdiğimde

Onunla karşılaştım.

Rüyada mıyım?

Yoksa bu dehşetül vahşet beyfendi nasıl baş ucumda durup beni nazik bir şekilde namaza kaldırsın

Zeyd gittikten sonra Her gece onun hayaliyle uyuyup, uyanırdım.

Ve şimdi karşımdaydı.

Yatağımın başına gelip, kafasını bana doğru hafiften eğmişti.Gölgede parıldayan gözlerine baka kaldım. Gözleri karanlıkta parıldayan iki çift mum gibiydi. Hayal ettiğimden bile güzeldi.

Ben ne ara bu kadar bağlanmıştım bu şahsa

"Duyuyor musun beni hey "

Dalmış olucam ki Zeyd elini yüzüme doğru ileri geri salladı.Gerçek olup olmadığını anlamaya çalışırken,bi anda sinirlendim

Evet gerçekti, dün beni bırakıp gidişinden sonra gözümden tek damla yaş akmaması kadar gerçekti.

Ters bi sesle

"Tamam kalkıyorum "

Yattığım yere bakıyım diyordum ki, neredeydim ben tam olarak.

Etrafta göz gezdirmeye başladım.

Lila ve beyaz renklerle dizayn edilmiş bioda.daydım.Üstünde yattığım büyük bi yataktı Nevresim de lila renk çiçeklerle doluydu ve temiz kokuyordu.Yatağın biraz yanında ve ilerisinde şifonyer vardı.Bir kaç bakım malzemeside gözüme çarpmıştı.

Onun çaprazın da bi kapı vardı.Namazın geçtiğini düşünerek yerimden doğruldum.

O anda onun sesi geldi.

"Beğendin mi odayı? "

Başımı çevirerek onun olduğu yere baktım.

Gitmemişmiydi...Odaya fazla dalmış olmalıyım.

Başımı sallamakla yetindim.Acaba burayı O'mu ayarlamıştı?

Zira benim en sevdiğim renk lilaydı.Yataktan çıplak ayaklarımı sarkıtarak yere koydum

Çıplak mı?

Ben eve geldiğimde hiç bir şeyimi çıkartmamıştım ki.

Hızlıca üstümü kontrol ettim.Üstümde bordo bi elbise vardı.Başıma elimi attım korkarak

Neyse ki bi başörtü vardı uyurken çok deli yatardım ama çok şükür fazla bozulmamaştı .

Rüyamda mı giydim ne yaptım

Ben buraya uçarak gelmediğime göre üstümdekileri de rüyamda giymedigime göre .

Geriye tek bi seçenek kalıyordu.Çatık kaşlarımla Başımı odadan çıkmak üzere olan zeyde çevirdim.

"Hey! "

Sorgulayan bakışlarla eli kapı kulunda kala kalmıştı

Yerimden sinirli ve tok adımlar atarak ona doğru yürüdüm.

"Senden beni taşımanı ve üzerimi değiştirmeni isteyen oldu mu ?!"

Üstüme anlık bi bakış attı.

Geri öfkeli gözlerime çevirdi.

"O üçlü koltukta her yerinin tutulmasına ve çarşafınla rahat uyumana müsade etmeyip buraya getirdiğim için üzgünüm bi dahakine babanı çağırırım dikenlerle çevrili bi yatak hediye eder sana "Dedi alaylı tavırlarla.

Babamın gücü dikendi.Pek şaşırmamak lazım.

Gücü olmadan da sözleri ve hareketleriyle de diken batırıyordu zaten.Baba mı pek sevdiğim söylenemezdi. anlayışsız ve dengesiz birisiydi.Annemle çok kavga ederlerdi arada ezilen biz olurduk.

Bir kaç defa annemin elini kolunu sıktığını hatta vurduğunu da biliyorum. Şahitte olmuştum.

Herneyse.

Çocuk haklıydı bi yana aslında niye sinirlendim bilmiyorum.Aklıma düşen hayalle yanaklarım ısındı.

O beni kucağına mı almıştı.

Ben hayallere dalmışken

"Aptalım ben seni her seferinde düşündüğüm için. Ne halin varsa gör"Dedi Kısık bi sesle.

Ve kapıyı çarpıp çıktı.

Oww sanırım ya üzdüm, yada sinirlendirdim.

Elimin beş parmağıyla alnıma vurdum.

"Delisin kızım sen ya!Çocuk haklı seni düşünmüş işte daha ne istiyorsun "

Fazla oyalanmamaya çalıştım ve Arkamı dönüp,

Odada ki ikinci kapıya doğru yürüdüm ve abdesthane olduğunu gördüm.Abdestimi hızla alıp.Odadan dışarı çıktım.

Önüme direk aşağı doğru uzanan bi merdiven çıktı.Sağa sola baktım. Sağımda kapısı kapalı bi oda

Solumda da bi oda vardı.

Küçük bi holdü ama 3 kapı vardı.Diğer kapılarda ne vardı acaba.

Fazla sorgulamayrak

Aşağı indim.

Ve Zeydi aramaya başladım.

"Zeyd ! Neredesin? "

Soluma baktığımda

Seccadesini çapraz bi şekilde seren Zeydi gördüm.

Yanına doğru yürüyerek, "cemaat yapalım mı? "

Daha demin fazla sert çıkıştığım için. Tatlı çıkarmaya düşündüğüm sesimle konuştum.

Yüzünde garip, bi ifade oluşmuştu. Beklemiyordu sanırım.Kafasını iki yana salladı.

"Boşuna mı uyandırdım seni !"Dedi ve elime bi seccade tutuşturdu.

He yani ilk cemaatle namazımızı kılalım diye mi yani

Eheh 

anime karekteri kişiliğinden çık hafsa

Elime verirken parmak uçları parmaklarımı değmişti.

Elektiriklenme hissetmiştim anlık.

Bu garipti.

Yumuşaktı parmak uçları ama sanki parmaklarımız iç içe geçmişti ve yıldırım yemiştim sanki. Daha önce hiç yıldırım yememiştim.Ama bence böyle bi şeydi.Bizimkisi daha yumuşak olan haliydi Ve ısındıran bi şeydi.

Karnımda arıların şaha kalktığını hisettim. Kelebekler ateşte doğru uçtu. Yüreğim hızlandı.Bu uyanıkken ilk temasımızdı.

Fazla uzun sürmemişti ama bana bi saat gibi gelmişti.

Onada oldu mu diye baktım.

Kafasını yana çevirmişti.

Başımı biraz eğerek yüzünü görmeye çalıştım.

Zeyd...

Gözleri çok masum ve kuş gibi bakmaya başlamıştı yine.

Ehem benimde onun üzerinde etkim varmış yani hıh, kibirli şey seni

Tabi bunların hepsini içimden söylüyordum

Arkasına geçtim ve namaza başladık.

Onunla namaz kılmak her zaman hayalimdi Ve hayalimdekinden bile güzeldi sanki başka bir alemdeydik ve kalplerimiz birdi. İkimizde aynı secdeye baş koyuyorduk ikimizde aynı anda kalkıp, aynı anda oturuyorduk Yalnızca ikimiz vardık sanki bu dünyada.

Çok güzel bir histi sanki okyonusta yüzüyormuşum gibi bir hissiyat veriyordu

Bir 10 dk sonra namazımız bitirmiş,tesbih çekmeye başlamıştık.

Mavi tesbihimle subhanallahi ve bi hamdihi çekiyordum.

Kolumu koltuğa yaslamış, başımı da elime yaslamış önümde ki Zeyd bakıyordum.

Hafif iri yapılı birisiydi.Ama bende minyon biri değildim.

Yanında pek küçük durmuyordum.

Üstünde krem rengi yakasız bi gömlek,hafif koyu krem renkli bi şalvar vardı.

Kesinlikle Cüneyde özeniyor bu çocuk.istemsiz anlık kıkırdadım.

Boynunu çevirerek olduğum yere baktı.

Yüzünde sorgulayan bi ifade vardı.

"Ee şey komik bi şey geldi de aklıma "

Tereddütle çıkan seesim beni şaşkına uğrattı

Tamamen bana dönüp.

"Ne gelmiş olabilir o zeki aklına "

Zeki mi ?

Ay kalbim

Beni zeki mi buluyordu?

Yoksa öylesine mi söylüyordu.

"Gözünde zeki birimiyim ? "

Başını aşağı eğip, biraz düşündü

"Yani hafızlık yapmışsın belgeni de alabilmişsin.Üniversite okumuşsun. Hemde iki fakülte. Pek çok müzik aletini çalmayı biliyorsun Daha ne olsun.Zeki olmak fazlasıyla yeterli bir sebeb ayrıca " Dedi ciddi ciddi.

Bu kadar çok şeyi nasıl biliyordu.

Şaşırmıştım açıkçası.

Beni mi izlemişti bunca zaman acaba.

Of çok gizemli birisi içimden sorduğum sorulara hiç cevap bulamıyorum.

Kendisi hakkında hiç bi şeyden bahsetmiyordu.

"Evet cevap ver. Neye gülüyordun "

Ne diyeceğim şimdi.

Aklıma gelen komik şeyle yine yüzümde tebessüm oluştu.

Gözleri biraz dudaklarımda oluşan tebessüme baktı.Sonra yeniden gözlerime çevirdi bakışlarını.

"Amuda kalksan nasıl olurdu diye düşünüyordum "

Ciddimisin der gibi baktı.

Ve bi anda kahkayı patlattı.

What.

Kötü bi fikirdi kabul ediyorum.

Neyse en azından uzun zaman sonra güldüğünü görmüştüm.Gülünce kısılan gözleri.

Kıvrılan dudakları.Yüzünde ki parlayan bi ifade oluşuyordu gülerken. Yanakları dahada kızarıyordu sanki.Ateş kıvılcımları elmacık kemiklerine çok yakışıyordu. Sesi hele çok güzeldi kulağıma şu şırıltısı gibi geliyordu

Allahım nasıl güzel bi varlık yaratmışsın böyle.Diğer erkeklere haksızlık bu.Hem erkek güzeli hem yakışıklı.Belkide bana böyle güzeldir.

Ben senin geçeni aydınlığa çeviremem.

Menteşesi geniş kapıları açamam.

En fazla gülersin benimleyken.

Küçümseme; gülmek güzeldir eğer benimleys-

Gülüşüne bakarak içimden geçirdiğim şiiri durduran şey bir anda aklına bir şey gelmiş gibi susmasıydı

niye sustu ki bu şimdi ne güzel dinliyorduk

yüzümü asarak niye sustuğunu anlamaya çalıştım

30 saniye mutlu olabildik onada çok şükür

Aklına gelen şey neyse pek hoş bir şey değildi belli ki. Çok kızgın bakıyordu şu an

"Ne oldu?" Dedim merakla

Daldığı yerden sıyrılıp başını soluna çevirdi ve iç çekti

"Yok bir şey " dedi ayağa kalkıp Seccadesini toplayıp gitti

Ne oldu şimdi buna

 

...

Yattığım odanın kapı açılış sesine uyandım.

Karşımda Zeyd vardı.

Evde fazla oda olunca ayrı yatmağı tercih etmiştik.

Kimi kandırıyorum benimle karı koca ilişkisi yaşamak istemiyordu.

Her neyse bunun sırası değil.

Niye burda bu

"Teşkilata gidiyordum.Not bırakacaktım sana uykunun bu kadar hafif olduğunu bilmiyordum "

Ben öğlene kadar uyuyan biriydim.Uykucu bi pandayım bildiğin.

Yataktan zorla doğrularak tam önüne geldim.Aramızda bi kaç adımlık mesafe vardı.

Kollarımı göğsümde bağladım.

"Sen gidiyorsun de benim neyim eksik.Bende geliyorum "

Ayağımı yere vurup. Biraz sesimi yükselttim.

Göğsümde ki Kollarıma baktı.Elini gözüne kapatarak bi nefes verdi.

"Yoruyorsun Hafsa.Seni çağırmadılar " bi kaç adım atıp, iyice yaklaştı bana.

"Çağırıp çağırmamaları umurumda değil bende geliyorum " dediğim dediğim kardeş çekecen nazımı

İmalı bir sesle ve hınzır bi gülüşle "Evde kalıp dinlensen iyi olur."Dedi

Kor gibi olan bakışları yüzümü taradı.

Başını biraz eğdi.

Ve kulağıma doğru fısılda dı.

"Herkes yeni evlenmiş bi çiftin yorgun olduğunu bilir özellikle de kadının "Dedi sesi kısık ama kışkırtıcıydı.

İma ettiği seyi anlamamak mümkün değildi.

Normalde olsa utanırdım ama iyice sinirlenmiştim.

Sevmediği ilgilenmediği kadına hem kur yapıyor hemde gelmeme izin vermiyordu.

Beynimin buharlaştığını hissediyordum.Vücudum buz tutmuştu anında. Damarlarımın altında ki kan soğudu

Yakınımda olduğu için elimi koluna atıp sıktım.Ve parmaklarımın altında ki kan akışını dondurdurmaya çalıştım öyle bi şey beklemiyordu.Evde kalıp, oturacağımı sanıyorsa yanılıyordu.Ayaklarını da elimi koyup, dondurdum.

Bu onu biraz oyalardı.

Hızla banyoya girip, elimi yüzümü yıkadım.Geri odaya girdiğimde.

Hiç bir şey yapmadan aynı pozisyonda olduğunu gördüm.Damura uğramış gibiydi.

Çarşafımı giyip, peçemi takarken.Anca kendine gelmişti.

"Bensiz gideceğini mi sanıyorsun "

Işık hızında önüme gelmişti buzları eriterek.

Oha !

Çüş!

Nesin sen oğlum flash mı.

Şimdi de ben şaşkındım.

İfademi görünce.Baş parmağıyla burnunu ileri geri sürtüü. Vikinglerde ki çocuk gibi.

Kapıdan çıkarken. Başını bana uzattı.

"Geliyormusun, gelmiyor musun ? " dedi

Daldığım yerden kendime gelerek.

Anında başımı salladım ve peşine takıldım.

....

 

Teşkîlât-ı Mahsûsa ya gelmiştik.

İstanbulun dışında ormanlık alanda bi yerdi.

Toprağın altında bir merdiven vardı ordan giriliyordu mekana .

Tabi elini kolunu sallayan giremiyordu.

Merdiveni kapatan bi ağaç vardı.

Zeytin ağacı...

Ağacın üstünde bi şifre vardı.

Yıldız şekli.

Karpuz Şekli

Bir panda

Rusyanın aos ablemi.

Bizimkisi karpuz olanıydı.

Zeyd oraya bastırdığın da sesli bir sekilde toprak silindir şeklinde ki kapı gibi şey yana doğru çekildi ve merdiven ortaya çıktı.

Hızlıca aşağı indik.Önümüze uzun bi yol çıktı.Duvarlarda Osmanlı zamanından kalma resimler vardı.Duvara çizilmiş resimler.

Sonunda teşkilatın içine tamamen girmiştik.Önümüze, sağımız da, solumuz da yol vardı.

Sağda hackerler ve dövüş antrenman yeri,Solda teçhizatlar, silah çalışma alanları,Önümüzde ise toplantı alanı.

Kütüphane, dinlenme yeri, burda kalan askerler için yatakhane,kafe ve b.r kaç oda daha.

Daha önce pek gezmemiştim.Hakkında az şey biliyordum aynı zeydin hakkında az şey bildiğim gibi.

Önümüzde ki yolda ilerlemeye başlamıştı ki.Peşinden gitmeye yeltendim.

Arkasını dönerek eliyle kolumu tuttu.

Ben tuttuğu koluma bakarken o konuştu.

"Sen burda kalıyorsun.

Toplantıda kadın olmaması daha iyi."

Ne! Dalgamı geçiyor.

"Şaka yapıyor olmalısın.Tabikide burda bekleyecek değilim. Boşuna gelmedim buraya "

10 dakika sonra.

Elimde tuttuğum oku ve yayı hedef tahtasına doğru karşıma tuttum. Oku bıraktığımda tam on ikiden vurdum.

İçimde sevinç nidasi oluştu.

Bunu dışarıya yansıtarak, "yest beğ! "Diyerek kolumu dizime doğru kırıp, haykırdım.

17. Deneyişim de yapmıştım.

Çünkü hedef tahtası yerine zeydi görüyordum konsantra olamamıştım.O yüzden yüzünü hayal ederek, tahtayı delik deşik etmiştim.

Beni ikna etmişti evet.

"Gelmiyorsun" dediğin de

"sırf kadınım diye beni ondan mahrum edemezsin" demiştim.

O ise "Bende karşı değilim gelmene hatta yanımız da olmanı isterim.Daha önce söylediğim gibi zekisin fikirlerin bize yardımcı olabilir.Ama içerdekiler öyle düşünmüyor.Anlıyormusun beni? "Dediğinde.

Şok olmuştum.Beni düşünüyordu aslında.

Her neyse beni şaşırtıp, kaçmıştı.

Pis pis gülüp, "gidip atış talimi yapabilirsin demişti."

Sözünü dinleyip, biraz atış yaptıktan sonra buraya gelmiştim.

Okçuluk yapmayi daha çok seviyordum.

 

...

Zaman mı geçmek bilmiyordu yoksa ben mi çok sabırsızım.

Neredeyse 1 saat olacaktı ama hala çıkmamışlardı.

Offf ki ne of

Girişte ki koltuklardan birinde oturuyordum.Ellerimi yanaklarıma.Dirseklerimi de dizime yaslamıştım.

Boş boş önüme bakıyordum.

Biraz sonra Afgan meşe'yi gördüm.

Adının hakkını verircesine.

Sert ve sinirli bakışlarla hızla önümden geçip gitti.

Afgan meşe

63 yaşında.

Evli ve 4 çocuk babasıydı

Bir zamanlar bizim başımız olan Yesin dede vardıBizim ailenin ve bu kuruluşun başıydı.

Aynı zamanda zeydin dedesiydi...

O vefat ettikten sonra Osman amca ve Afgan meşenin arasında bi kopukluk oldu.

Osman amca Yasin dedenin oğluydu.Afgan ise Sadece ona hizmet eden birisiydi.

Mantıklı düdüşününce Yasin ededen sonra Osman amcanın yerine geçmesi normaldi.Nasıl ki kraliyet ailesinde babadan oğula geçiyorsa.

Ama Afgan meşe fazlasıyla iyi bir asker ve hırslı birisiydi

Yıllar önce Kenana giden gemide Yasin dedenin yanında o vardı.Hatta onu korumak için önüne geçmiş.Sol kulağını kurşun sıyırmıştı.

Ama bur zamanlar dostu olan Osman amcayı yok sayarak o bi grup kurmuştu, Osman amca başka bi grup.

Baş olmaya o kadar takmıştı ki kovuldu.Ama hırsından ve gözü pekliliğinden bir şey kaybetmediği belliydi

Peki buraya ne için gelmişti ?Kimse yoktu bu saatlerde burada herkes öğle yemeğindeydi.Ne biçim koruyorsunuz lan burayıDüşman girse ruhunuz duymayacak

Yerimden kalkarak peşlerine koyuldum.Yanında oğullarından ikisi vardı.

Tahir ve Şiyar

Gözlerine çarpmamaya çalışarak arakalarından saklana saklana, yürüdüm.

İşte şimdi ajan gibi hissetmeye başladım biraz

Toplantı odasının önüne gelmişlerdi.Kapıyı tıklamaya gerek duymayıp, bodoslama daldılar içeri.

Arkalarından içeri giremezdim.Başımı sağa sola çevirdim.

Toplantı odasının hemen yanında bi oda daha olduğun gördüm

İçeri girerek buranın depo olduğunu anladım.Lazım olmayan eşyalar ve dosyalar vardı.

Ama dikkatimi çeken asıl şey duvarda bi pencere olmasıydı

Baktığımda Toplantı odasının direk yanında olan bi pencere olduğunu gördüm.Ve içeriyi gösteriyordu.

Kafamı eğidiğimde sineklik gibi bi şeyle karşılaştım bu görmemi zorlaştırıyordu.

Ama sesleri duyabiliyorum. Osman amcanın "Senin ne işin var burada ? " diyen sesini duydum.

"Duydum ki eski biricik dostum.Kenana gitmekle alakalı bi Toplantı yapıyor gelip bi göreyim dedim yardıma ihtiyacı varımdır, iyimidir diye "Dedi alaycı bir sesle.

"Nasıl girdin içeri çık dışarı "Dedi zeydim zeytinli açmam.

Sesine hasret kalmışım şu bi saat içerinde.

"Oww sen burda mıydın? Zeydciğim.Ben karının yanında olursun diye düşünüyordum.Malum ortalık çakal kaynıyor" Dedi sinir bozucu bir sesle Şiyar!

Gözlerimi devirdim şerefsiz herif.

"Evet haklısın biri karşımda hatta " Dedi zeyd

"Dur oğlum buraya bunun için gelmedik.O işe sonra bakacağız "Dedi

Sanırım Şiyar ileri atılmıştı.

Afgan son sözleri Kısık sesle söylediğini sanıyordu ama ben bile duymuştum.Belkide bilerek yapmıştı gizleme gereksimi duymuyordu.

"Hangi işten bahsediyorsun ihtiyar "dedi Zeyd öldürücü bir sesle.

İç sesim yeminlen.

ben bir şey demedim ki

Dur, sus iki dakika hasan önemli bi andayız

beni çağıran sensin

İç sesime cevap veremedim.

Zira Afganın konuşması tükürüğümü yutmama sebep olmuştu.

"O göreve benim çocuklarım gidecek.Sizde burda durup işte hakercılık falan oynarsınız "Dedi.

Herkes ayaklanmıştı sanırım.

Ortalıkta derin soğuk bir sessizlik oluştu.

"Aklı başında bir insan böyle bir şey söylemez "Dedi Osman amca.

"Sen mi yardım göndereceksin Oraya hiç sanmıyorum."

Afgan ise "Göreceğiz"Dedi

İkili arasında sert rüzgarlar esiyordu.

"Çocuklar burda işimiz bitti geri dönelim "Dedi.

Ondan sonrada Osman amca

"Toplantı bitmiştir "Dedi.

Herkes teker teker,dağıldı.

Onların dağılmasını bekledim.

Herkesin çıktığından emin olduktan sonra odada daha fazla durmayarak dışarı çıktım.

Ama kapının karşısında tamda benim olduğum yere bakan Şiyar ile karşılaştım.

Bunun burda ne işi vardı ?

Ellerini pantolonun ceplerine koymuş ve duvara yaslanmıştı.Şu hareketi Zeyd yapsa ermiştim çoktan.

Ama yapan sünepe Şiyar'dı.

"İçeri girerken gözüme çarpmaman imkansızdı gülüm. Kimse görmedi ama ben gördüm"Dedi.

Cevap olarak elimin iki bardağını boğazıma götürüp kusma işareti yaptım.

Yizumde pece ce olduğundan yüz ifadelerim gözükmüyordu ama ben yinede derdimi anlatırdım bir şekilde

"Ay nasıl mutlu oldum anlatamam "Dedim alaycı bi sesle.

Sonra sert gözlerle ona baktım.

"Bir benim bi eşim var artık ona göre konuş.İki o göreve gideceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz "Dedim.

Bana doğru yaklaştı.Bakışları öldürücü olmuştu.

"Kim durduracak bizi. İhtiyar Osman amcan mı?..."Dedi ellerini birbirine geçirip, maymuna benzeyen bir ifadeyle.

Sonra dişlerini sıkarak, "yoksa pek sevgili kocan mı "

Dedi kocan kısmını iyice bastırarak.

"Şüphen mi var "Dedi birisi.

Bu ses

Zeytinli açmammmm.

Zeyd yanıma gelerek kolunu belime koydu.

Çarşafın üstünden bile alev ateş, parmaklarını hissediyordum.

Onun parmakları arasında kalan belim çarşafa rağmen sıcak bir su gibi fokurduyordu

Allahım şu an burda Şiyar denen sünepe olmasa bayılırdım.

Ama onun yerine Zeydin yaninda sert dimdik durdum ve güvenli olan bölgede olduğumu gösteren bakışlar attım.

"Bi daha seni karımın yanında görürsem.O başın yerinde olmaz. Ayaklarımın dipinde olur.Yani olması gereken yerde "Dedi .

Ama nasıl bi demek, ben bile tırstım.

Şiyar her ne kadar güçlü gözükmeye çalışsada yılın gibi derisi bozarmıştı. bi yutkunr gibi oldu ama kendine gelip, ifadesini korudu yaklaşarak,

"Unutma ki bu güne kadar istediğim hiç bir şeyi almadan bırakmadım.Ve karın da benim eski dostumdur hatırlatayım.Konuşmanın bi sakıncası olduğunu sanmıyorum "

Dedi sinir bozucu bir ifadeyle

"Doğru sen her istediğini zorla çalıp çırpıp,alan şımarık birveled-i zinasın "Dedi.

Oha bana bile koydu.

Derken hafiften belimi sıkmaştı.

Ee şey biz biraz arkaya geçsek?

Şiyar'ın gülümsemesi soldu.

Yavaş yavaş geri giderken "bu burda bitmedi " dedi

Ve gözden kayboldu.

O gittikten sonra Zeyd belimi bıraktı.

Ama beni peşinden sürekliyip,

Daha demin saklandığım yere doğru çekti beni.

Kapıyı kapatıp, Karşıma geçti.

"Ne işin vardı orda " Dedi.

Söylerken bi deliren bi sesle.

"Afganı girerken gördüm.Nasıl bi yer ki girerken kimsenin ruhu duymadı.Ben takıldım peşlerine.Kötü bi şey yapmaya gelmiş olabilirlerdi.Sonra odaya girersem kızarsın diye buraya girdim burdan sizi dinledim.Odadan çıktıktan sonrada şiya-

"Tamam tamam,

Adını ağzına alma o pisliğin "Dedi

Ellerini bana doğru sallayarak kafasını eğmişti. Sustum ve ayaklarımı ileri geri sallamaya başladım.

"Ne işin vardı senin burda ?"

Odayı bi bakış atarak bana baktığında donuk bakışlarını gördüm

Bilerek mi yapıyordu? Bana bakarken hep böyleydi ne düşündüğünü gözlerinden anlayamıyordum.

Gözlerinde ki ateş kıvılcımlı oklar hep bana işliyordu sanki.

"Toplantıya giremedim büyükler yüzünden bende burdan dinleyeyim dedim. Ne var hesap mı vereceğim sana !?"

Gözlerinde tehlikeli parıltılar oluştu aklına bir şey gelmiş gibi arkasına baktı bi kaç saniye geri bana döndü.

"Hesap vermeni istediğim başka konular var.Şimdilik düş önüme"

Hesabını vereceğim ne vardı ki?

O kapıdan çıkıp gitti gelip gelmediğime bakmadan.

Hem "Düş önüme "diyor hemde ikinci defa beni bırakıp gidiyor.

Sinirlerim bozuldu şu 3 gün içinde.Gelmeseydin yağ gelmeseydin uzaktan uzaktan severdim ben seni.

Göğsümde ki tomurcukları yeniden renklendirmeye gerek yoktu,

Sesine yüzünü nefesini duymamada gerek yoktu, gözlerin de ki silik kızıl lekeleride yeniden görmeme gerek yoktu

hı hı bende Hüseyin. Bu sözlere 40 günlük bebek bile inanmaz. Adamın Gözünde ki lekelere bile dikmişsin gözlerini

Aynısından bencede var çünkü yani o yüzden dikkatimi çekti bikerem.

Buz mavisi gözlerimde kalemle çizilmiş gibi kenarları koyu mavi gibi lekeler vardı.Onda da aynısı ama kenarları kızıldı

Çekip gitti, geliyormuyom diyede bakmıyor bile ejderha kılıklı .

Odadan çıkmadan son kez göz gezdirdim odaya.Yerde bi şey dikkatimi çekti.

Bir kaç adım atarak yanına geldiğimde bunun eski kitaptan kopan bi sayfa olduğunu gördüm

Yerden kaldırıp, içine bakıcaktım ki.

Zeydin sesiyle yerimde hopladım.

"HAFSA! NERDESIiN ?"Deyip, böğüren siesini duyunca sayfayı alıp çarşafımın altına sakladım.

Anca aklına geldik beyefendinin

Hızla dışarı çıktım.Kızgın bi boğa gibi duran Zeydin daha fazla bögürmesine müsaade etmeyerek yanına geldim.

"Tamam gidelim "

Üstümü başımı kontrol etti.Karın bölgemde fazla oyalandı.

Kapartı dikkatini çekmiş olmalıydı.Gözlerini hafif kıstı.

Olamaz! Yandık

Endişeyle kolunu tutarak ileri doğru sürükledim.

"Hadi gidelim.Karnım mideme yapıştı yeminlen "Dedim.

"Boş yere yemin etme!Münafık mısın sen "Dedi.

Ne! 

Ağzına kürekle vururum he.

Yandan kafamı çevirip, ters ters baktım.

"Boş hurafelere inanıcak değilim. Sayın Zeyd hazretleri "Dedim.

Diklenmem ve saygı sözcüğü kullanmam hoşuna gitmiş olacak ki yarım ağız güldü.

O an kafalarımızın fazla yakın olduğunu gördüm.

Gözlerim parıldayan gözlerine takılı kaldı.Gözlerinden gözlerime köprü kuruldu sanki.

Sayısız kelime yolcu etti gözlerime.

Ama seçemedim.Bakışlarım aşağı inmeye başladı.O sırada kolunuda sıkmaya başlamıştım.

Ama bi salise kadar göz gezdirdim dudaklarına

Hızla geri çekildim.

Ellerim buz gibi olmuştu ama uçları yanıyordu.Elimi kaldırıp baktığımda sok oldum Elim yanıyor gibiydi ama mavi ateş vardı

Yanlız kenarları maviye karışan bi kırmızıydı.

Onun tenin de ki ateş benim buzumu sarmıştı sanki buz yanığı gibiydi.

Biliyormusunuz bilmiyorum ama.

Ellerimiz fazla soğukta kalınca karıncalanma gibi tepki verirdi.Üşürsün ama aynı zamanda yanarsın da.

Ben buna buz yanığı diyordum.Yanaklarımda ellerime tezat ısınmıştı.Bu adam beni hasta edecek

Hafif boğazını temizledi ve ilerlemeye başladı.

Arkasından kendime gelerek, sayfayı kontrol ettim.Hala yerindeydi.İçinde ne olduğunu acayip, merak ediyordum.Öğrenmek için sabırsızlanıyorum

 

 

Bölüm : 07.09.2024 00:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...