9. Bölüm

9. Bölüm

Ravdabar Güven
yagmerii

 

 

İnsanoğlu herşeye alışan bir varlıktı, ölüme, doğuma, yalnızlığa, üzüntüye, acıya, savaşa, barışa, sevmeye, sevilmeye, aileye, ailesizliğe, dine, dinsizliğe, zamana, yeniye, Adem a.s beridir böyledir gider.İnsan oğlu herşeye alışır.

Ama bazı şeyleri alışması zaman alır.Zor alışır ama alışır insan. Bir duruma, bir duyguya, bi kişiye, yeni bir yaşantıya, yeni aldığın bi eşyaya bile olur bu. Bir şekilde alışırsın ama alışırken ki süreçte sanki o duruma ait değilmiş gibi hissederdin. Yani en azında bende böyle olmuştu.

Olduğu duruma hem çok aşınaydım hem de çok yabancı

Bir şeye alışırken ki zamanda yaşadığın zorluğu o duruma alışsan da unutmazsın. Bazı alışamadığın alışsan da unutmadığını durumlar, anılar, kişiler, sözler, hisler. Yüreğine yara olur kalır.

Kabuk tutan ama hiç iyileşemeyen bir yara olur kalır.O kabuk bir gün kanar.Bu sefer çok acıtır ama sevdiğinden gelmiştir çünkü hiç acımadan o yarayı yeniden deşmiştir.

Ben böyle bir hisse böyle bir hayata alışamam. Bu güven hissi beni hem korkutan hemde içine çeken bir şey. Zeydin bir gün yakın durup ertesi gün uzak olmasını kaldıramıyorum alışamıyorum her an tetikteyim. Beni bulutların üstünde tutarken bir anda yere çarpıcak mış gibi hissetmeyi kaldıramıyorum içinde hep bir karmaşa var. Bu karmaşa tanıdık. Ama eskisinden daha ağır

Babamın iş için yurt dışına çıkardı hep bir ay, iki ay bazen üç ay gelmediği olurdu.Küçükken özlermişim o gidince. Ona olan hasretmden yataklara bile düşermiş im annem öyle diyordu.Büyüdükçe bir an önce gitsede rahat etsem diye düşünmeye başlamıştım.Bizimle birlikte yaşadıkça ya ben onu öyle öldürecektim çünkü, yada o beni.Ya karşısında lâl olur hiçbir şey konuşmazdım. Yada karşısına geçip kendimi yada annemin savunacak tek bir cümle kurardım ve onu deli ederdim. Küçükken bir fiske bile vurmamışken bana büyüdükçe de bi kaç fiske vururdu ben öyle yaptıkça.Küçükken oda benim için diğer kızlar gibi ilk aşkımdı babam. Ama büyüdükçe içimde yara olan ilk tarafım olmuştu.

Peki sen ?

Sen Zeyd ?

Sen ne zaman yara açacaksın bana. Yoksa çoktan açtın mı.

 

Bana bakan, beni hedefi yapan, beni içine koymak istercesine bakan ateşli bakışlarının odagindayken nefes alamıyorum.

Ayrıca bu pozisyon çok rahatsız ediciydi bir önce kurtulmam lazımdı.

Kafamı geriye atıp bi anda kafasına sertçe vurdum

Ağzından acı dolu bi inleme duyuldu.Ve beni serbest bırakmış oldu.

 

...

Altımda ki atın adımları zihnimi dinlendiriyordu. Her adımda duygularım ve düşüncelerimin ağırlığı Atın adımlarına karışıyordu. Rahatlıcı video izlemek gibiydi at binmek.

Yuları sıkı sıkıya tuttuğum Atın bi tarafını bıraktım ve rüzgara karşı elim serbest kaldı . At aşırı hızlı koştuğundan elim arkaya doğru savruluyordu rüzgarın etkisiyle.

Eskiden sevdiğim biri

Atlar bizim sahip olamadığımız kanatları taşır demişti.

Sözün gerçekçiliği olmasa bile hoşuma giderdi.At kanatlı bir hayvan değildi ama bizim aksimize daha özgürdü en azından. Onun özgürlüğü ayaklarında gizliydi aslında. Bir nevi insan gibiydi.Bacaksız bir at nasıl koşamıyorsa, adımlarının önü kesilmiş bir insanda yürüyemezdi. Gideceği yönü belirleyemezdi

Nerdeyse bir saatlik at binme vaktimi sonlandırdım bir kaç dakika sonra.

Dövüş esnasında Zeyd hiç beklemediğim o hareketi yapınca kelimenin tam anlamıyla apışıp kalmıştım.İkimizinde o halden çıkması biraz uzun sürmüştü. Zeyd beni ona kafa attıktan sonra serbest bırakınca soluğu burda almıştım

Beyaz Kardelen isimli atımın yularını seyise emanet ettim.At çiftliğinde çıkıp arabama bindim.Bugün şarkı dinleyesim bile yoktu.

Sabah Zeydin söylediği sözlerde etki etmiş olabilirdi biraz.O yüzden şarkı yerine ezgi açtım.

Seni de vururlar bir gün

Seni de vururlar ey acı

Uçup ta gittiğin, uçup ta durduğun kanatlarından

Sazın, sözün, türkülerin

Türkülerin tükenir

Ellerin koynunda, kalakalırsın

Ezgiye eşlik ederek yolu bitirdim ve Zeydle yaşadığımız eve geldim. Zeydin verdiği anahtarla kapıyı açıp içeri geçtim.O yoktu. Belliydi. Ev sessizdi.

Sanırım işteydi

adam boş insan değil tabi bizim gibi

Bugün iç sesime bile cevap verecek halim yoktu. Odamın yolunu tutup yatağa geçip kafamı yastığa koyar koymaz uyudum

...

Genç Hafsanın zamanı.

 

Alışkın olmadığım durumlar ve hisler. Ait olmadığımı hissettiğim yuvam. Bir insan doğu büyüdüğü yeredede yalnızlık çekiyorsa oraya "yuva " demek doğrumuydu.

Ev başını sokacağın bir iken yuva sevdiklerinle geçirdiğin kendini ait ve güvende hissettiğin yerdi yuva.

Evdeydim. Yalnız değildim. Annemden ve Harundan başkalarıda var gibi hissediyordum etrafta. Sesler duyuyordum. Nefesler işitiyordum. Zihnimin içinde tonlarca ses vardı. Anlamadığım dilde konuşup duruyulardı.

Etrafımda ki bütün sesler sussa aklımın ve hislerimin sesi konuşuyordu. Ya aklıma biri sızmıştı yada hislerime

Acaba çarpıldım mı ​​​​​

Hayır kızım çarpılmadın merak etme

Zihnimde ki onca sesin arasında tanıdık bir ses duydum.

Yasin dede ?

Evet benim

Ne oluyor bu yaşadıklarım ve duyduklarım da ne.Ne oluyor bana . Bu yaşadıklarım gerçek mi?.Ben delimiyim ?

Gerçek, gerçek. Şimdi sana Kenanı kurtarmak için görevlendirilen bir asker olduğunu söylesem ne derdin ?

Duyduklarımla lav tepemeden dökülür yormuş gibi hisettim

A- anlamadım

Hafif gülmeli bir ses çıktı Yasin dededen

Zihnimden görmediğim biriyle konuştuğuma inanamıyorum. Ve bu kişi Yasin dedeydi

Whatt fu -

I ı. Sus Yasin dede duyabilir

Son zamanlarda ne görüyorsun rüyanda

Kenanı, orda olduğumu görüyorum. Orda ki bir tabur da olduğumu görüyorum.

Aslında gördüğün şey çok açık. Kenanda bir asker olacaksın.

Ben..anlamıyorum

Anlayacaksın az sabret. Şimdi sakin ol ve bekle rüyanda gördüğün adam gelicek

Ne ?

Ne! ne

İçimden çokça tekar ettiğim bu cümle bile hissettiklerim tercüman olmazdı.

Beynim çorba olmuştu.

1. Yasin dede hem rüyamı hemde içeriğini nasılsın bilebiliyor

2. Kefiyeli adam mı gelicek miş

3. Ben niye bir anda seccade sermeye başladım yere. Namaz vakti bile değil!

4. Cüneyt nerde ?

Son şık: ben ne alaka

Beni çağırmıssın dede

Doyamadığım kokusunuda beraberinde getiren adam

Zeyd ?

Onun ne işi var burda.

Onun sesini duymamamla eksenim değişti. Kendimi bir anda bambaşka bir yerde buldum. Ne ara kapattığını bilmediğim gözlerimi açtım. Bir odadaydım. Küçük, loş ışıklı, O'nun kokusunu taşıyan bir odaydı.

Duvarları tahtadandı. Yerde yeşil renkte bir halifilex vardı.Karşımda ise 'O

O'da beni burda gördüğüne oldukça şaşırmıştı.

Bakışları bende fazladan tutmadan yanına döndü. O anda odada tek olmadığımızı anladım.Onun baktığı yere çevirdim başımı. Yasin dede burdaydı. Minderin üstünde oturuyordu. İki yanın da biz oturuyorduk.

Her ikimizede tebessümle bakıp konuşmaya tebessümle

"Selamün aleyküm çocuklar. Hoşgeldiniz " dedi.

Anlamayarak baktım. Nereye hoşgeldik. Niye burdayız. Neden ben. Neden o. Neden bu dünya

Hafsa yeter kafayı yeme.

Olduğum durumu hâlâ aşamamıştım o yüzden Yasin dedeye cevap veremedim.

"Kafanızı daha fazla karıştırmadan direk konuya giriyim.Vaktiyle Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Dünyada sadece bir gün kalsa, Allah o günü uzatır da O günde Benden veya Ehl-i beytimden, adı adıma, babasının adı da babamın adına uyan bir adam gönderir." Buyurdu.Bu ne demek. Manası ne biliyormusunuz çocuklar ?" Dedi.

Aklım yeterince karışık değilmiş gibi dahada karıştı. Zeyd'le birbirimize boş boş, bakıp sessiz kaldık.

Zeyd, dedesine dönüp "Ne demek dede ?" Dedi.

 

"İllaki biliyorsunuzdur size anlatmışızdır. Size ahir zamanda bir kurtarıcı gelecek. O kurtarıcı küffiranla savaşacak. Ve bu hak ve batılın son savaşı olucak diye demiştim değil mi" dedi.

kimizde başımızı aşağı yukarı sallayarak onayladık.

"Evet hatta ismi Kāim idi " dedim.

"Evet doğru " dedi Yasin dede.

Yüzünde hem bir tebessüm, hem vakarlı bir duruş bir nur vardı. İnsan Yasin dedenin yüzüne baktıkça rahatlıyordu. Ama ona rağmen sert bakışlarıda vardı bazen insanin içini ürperticek cinsten bakardı

 

"Hazreti Kāim kendine bir ordu seçecek. O ordunun iki de başı olucak. Biri erkeklerin başı olucak biri kadınların. Ama batıl da boş durmaz hic bir zaman Onlarda biliyorlar Mesih'i, Kāim"i o yüzden de şimdiden onlarda Hazırlanmaya başladılar. Kendilerince onlarda kadınların başı olucak ve erkeklerinde başı olacak insanlar seçiyorlar. Seçtikleri insanlar kendi inandıkları dine uyanları yönetecekler"Dedi.

Anlattıklarını soluksuz ve büyük bi dikkatle dinliyorduk.

Yasin dede her zaman bize bir şeyler anlatırdı bizimle sohbet ederdi.

Tek bize değil bir çok insanla muhabbet eder sohbet ederdi. Zaten imam olduğu için camide çokça vaaz verirdi hayattayken

Ama vefat ettiğinden beri onun sohbetlerinden eksik kalmıştık. Şu an ne anlattığını anlasam bile niye anlattığını anlamıyordum. Bu anlattıklarını niye bilmemiz gerekiyordu ki

"Kāimin komutanları olucak o iki kişi insanları doğru yola götürmek savaşı durdurmak için bu göreve erken başlayacaklar. Ayrıca Allah katında da evli olacaklar" dedi.

İkimizde bu sözlere şaşırdık. Garibime gitmişti.

"Sizce özellikle niye siz ikinize anlatıyorum bunları " dedi.

Önüme dönüp düşünmeye başladım.

Kāim hazretleri. Komutanlar. Savaş. Kefeyeli adam.

Bu noktada Karşımda ki şahsa baktım. Oda benim gibi başını önüne eğmiş düşünüyordu. Gece karası saçları alnına düşmüş kandilin ışığıyla ateş gibi parlıyordu.

Altında siyah bir şalvar üstünde siyah bir gömlek vardı. Omuzları dik, yüzü ifadesiz olsada yumuşak bakışları vardı. Uzaktan bakınca prens gibi duruyordu. Böyle bir tılsımlı bir ortamda olabiliyorsa zaten prens sayılırdı. Zeyd ortalarda gözükmeyen sessiz sakin bir karakterdi. Dedesi ve büyük dedesi gibi bir güçle bahşedilmiş olabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama şu anda karşımda olması böyle garip bir boyutta olup bu ortama alışkın olması onu benim gözümde veliaht prens gibi yapıyordu

Bir anda başını kaldırıp bana baktı. Bakışlar çok garipti. Bakışlarında hafif bir sertlik vardı ama göz bebekleri büyümüş ve kızıl renk çümbüşleri parlamaya başlamıştı. Bir su gibi bulanık bakıyordu. Ama aynı zamanda ateş gibi sıcak. Kartal veyahut şahin gibi keskin ama serçe veyahut bülbül gibi yumuşak. Hem insanın içini serinletiyordu hemde yüreğine bir sıcaklık işliyordu. Bunları sadece bi dakika bile olmayacak göz göze geldiğimiz o kısacık zamanda hisettmiştim. Gözlerinin netliğini kaybettim ve burda ki zamanımın sonuna geldim. Ruhum rüzgara tutulmuş yaprak gibi savruldu. Eksenim geri yerine oturdu. Kendimi en son bıraktığım yerde buldum. Evimde.

Ruhum sanki bedenime geri oturmuş gibi hissediyordum. Uzun bi yolculuğa çıkmış ve vakti bitince geri gelmiş gibiydi.

Şimdi ruhumda bi ateş vardı. Dört bir yanımı saran, ve yüreğimi kaplayan bir ateş ti. İçimde gül bahçeleri tomurcuklarını açmıştı. Gönlümde ki devletler kralını seçmişti. İçimde ki denizler dinmişti.

İçimin yedi katı açılmış gibi hissediyordum her bir katman beni ben yapan şeylerdi. Ve sanki yeniden inşa ediliyordu. Ruhum geri yerine gelmiş olsada. Şimdi daha net hisettmeye aşlamıştım varlığını sanki elime gerdanıma koysam ruhum gelicekti elime. Ruhumu kapatan bir katman kalmıştı yalnızca sanki

Yere serdiğim seccadenin başına geçip iki rekatlık nafile namaz kılmaya karar verdim.

İlk rekatta başımı secdeye koyar koymaz hiç olmayacak bi şey oldu. Önümde bir görüntü belirdi. Görüntü loş olsada netti. Allahım kafayı mı yiyorum.

İçten içe kendimi yiyip bitirsem de sanki bu olanlar çok normalmiş gibi kabul eden bir tarafımda vardı. O, olgun tarafımda gibi gelse de bence hayal alemine fazla dalmış bendi.

Görüntü de bir kadın aynı benim gibi namaz kılıyordu ve secde deydi. Bulunduğum yer ve bu kadın bana tanıdık geliyordu.İçimde daha önce edinmediğim bilgi ve duygu oluştu.

Bu kadın namazda ölecekti. İyide ben bunu nerden biliyordum. Nasıl biliyordum. Allahım sen aklımı koru.

Öğrendiğim şeyle sanki kadına bunu söylemişim gibi ağlamaya başladı.

Yanın gidip teselli edecek kadar iradem kendimde değildi. Yalnızca kadının yakın bir zamanda öleceğini anladım.

Bu içimi dağlatan bir histi. Birinin ne zaman öleceğini bilmek...

Gerçekten korkunçtu. Sanki asıl ölecek olan o değilde benmişim gibi irkildim ve secdeden kalktım.

 

...

Kafamı rahleye yaslamış başımın ağrısının gitmesini bekliyordum. Gece boyunca uyumamış her gözlerimi kapattığımda Yasin dede ve Zeydle ruhani boyutta konuşmam gözümün önüne gelmişti. Birinin ölümünün haberi de üstüne eklenince delirmediğime kendimi inandırmak için kırk takla atmıştım yatakta.

Her ne kadar su elementinin in taşıyıcı olduğum bir ailede doğan birisi olsamda bu tarz olaylar ve mana türü şeyler benim içinde alışagelmiş bir şeydi. Bu tarz ruhsal ve manasal yada geleceği görme yetileri yalnızca atalarımıza bahşedilmiş şeylerdi. Ve en son bu yeteneklere sahip olan kişi Yasin dedeydi. Benim gibi küçük bir kızın bu yeteneklere bir anda ulaşması mümkün değildi.

Arkamda ki cam açılınca sırtıma soğuk hava çarptı.

Başımı rahleden kaldırıp cama ve ona açan şahısa baktım

Kurs arkadaşım Zehra'ydı. İlk geldiğim gün kapıda karşılaştığım kızdı. Biraz garipti. Sessizdi ama sert bakışları vardı. Fazla konuşmuyor ama konuştuğunda iğlenyici cümleler kuruyordu. Bana ayrı bir garezi olduğunu düşünüyordum ama tanışalı daha bir kaç gün olmuştu ve aramızda herhangi bir şey yaşanmamıştı bile.

Zaten eski yaşadıklarımdan sonra herkese mesafeli yaklaşıyorum. Gerekmedikçe konuşumuyordum

"Kapat camı ya soğuk " dedim. Sınıfta habire "hastayım " diyip cami kapattıran bir kız değildim ama uykumu alamadığım için daha çok üşüyordum şu an. Ayrıca Kasım ayındayız Allah aşkına cam açmak ne !

"Hırkanı giy o zaman" dedi ve gözümün içine içine, bakmaya başladı sanki kavga ister gibi bakıyordu. Bilerek beni kışkırtmaya çalıştığını düşünüyordum

"Petekler açık hoca cami açtığını görürse kızacak kapat şunu " dedim.

"Biraz hava alsın içerisi " dedi

"Sen parfüm şişen bütün odaya döker gibi sıktığın için havasız kalmış olabilirmiyiz acaba.Kokudan nefes alamıyoruz " dedim. Uykumu alamadığım günler ayrı bir asabi oluyordum ayriyetten kaç gündür bu kızın böyle ters ters, konuşup ağır abi gibi davranmasına göz yummuştum ama tepeme çıkmaya başlamıştı. Ve benden bir yaş küçük olduğu halde bana saygısız davranması sinir etmiyor değildi

"Of be ne taktın parfümüme " dedi

"Kız haklı, hasta olucaz " dedi Süveyda abla

"Tamam " dedi ve kapattı.

What this is

Bu kızın gerçekten bana ayrı bi gıcığı var.

Hayatımda ondan daha önemli sorunlarım vardı ama o yüzden önüme dönüp dersimi hazırlamaya baktım.

Dersimi verip yarın ki dersimi hazırlayıp dinletmek için yan sınıfa geçtim. Geldiğimde adının Meryem olduğunu öğrendiğim talebinin hafızlık icazetini konuşuyorlardı

"Meryeminkini teknede yaparız " dedi Hala adını öğrenemediğim dün suyu döken abla yada hoca

"Pastasınıda balıklı yaparız " diyerek gülüştüler.

Daha önce icazetimin nasıl olması gerektiğini hiç düşünmemiştim. Yada benim yerime birileri düşünmemişti. Herkes bitiremeyeceğimi düşünüyordu çünkü. Bunca yıldır yapıyordum hala bitmemişti ve bu bizim ailede ki ilk vaka değildi. Bir kaç kişi de kursa başlayıp bırakmıştı. Ama ben kurslarda olmaktan memnunum ve hafızlığa başlayıp fazlasıyla ilerlemeştim. Ama biz kadınlar için her zaman yürüdüğümüz yolun önüne taş koyanlar yada : hafızlık yapıp ne yapacaksın onun yerine kocanı bekle diyenler her zaman olucaktı bu ne sosyal statüye, ne inanca bakıyordu. Kendi başaramadıkları şeyleri siz başaracaksınız diye ödleri kopardı.

Ama ben bu yoldan dönmemeye kararlıydım. Onlar beni vazgeçirmeye çalışırken yada aşağılarken aslında benim için iyi bir şey yapıyorlardı. Onlar öyle dedikçe benim bitirme hevesim dahada artıyordu çünkü bitirdiğimde "Herkez başaramaz dedi ama o başardı" dedirtmek istiyordum. Bu şekilde azmim ve iktidarim artıyordu.

Meryem denen kıza hevesle baktım. Bir gün bende icazetimi birlikte düşünebildiğim dostlarımla olucaktım. Bu hayale inanaraktan dersimi daha bir aşkla çalıştım.

 

...

Gecenin ilerleyen saatleriydi. Herkes derin bir uykudaydı. Yine ayakta olan bir tek bendim.

Eskiden en çok korktuğum şey yalnız, insansız kalmaktı. İnsanlara fazla bel bağlardım. Yediğim kazıkların sonra yalnız kalmak kendi tercihim olmuştu. Şimdi korktuğum şey ise sevgisiz ve insansız almaktı. Herkes ne kadar uykuda da olsa varlıklarını işittiğimden kimsesiz hissetmiyordum.

Yine kuranın başındayım

Zaten kendimi bildim bileli hep burdaydım. Kuran başında.

Bir kaç gündür yaşadığım olayları kafamda tartıp duruyordum. Ama pek bi sonuca varamamıştım. Bazı ihtimaller ve sonuçlar bulsam da sonunda yine mantıksız olduğunu düşünüyordum.

İlk öncelikle Zeydle olduğum ilk ana gittim rüyamda. Ertesi gün en alakasız yerde Zeyd karşıma çıktı. Sonra rüyamda kefiyeli bir adam gördüm. Şimdi de tay mekan yapıp Yasin dede ve Zeydi görmüştüm.

Bütün olayların odak noktasında Zeydin olması da cabası. Zeydi yıllardan beri doğru düzgün görmediğim halde bir anda nasıl hayatıma bomba gibi düşmüştü

Bomba demişken birde Afganların orada ki bomba sesi vardı. Sadece bu olayda Zeyd yoktu.

Ayrıca ben kim başka aleme geçmek kim ya. En çok etkileyen olay buydu beni. Dün geceden sonra sanki bir görevim bir sorumluluğum varmışta onu yapamam gerekiyormuş gibi hissediyordum Üstüme sinen bu sorumluluk hissi de neydi ?

Düşünmekten kafayı yiyecektim. Fazla düşenmekten gerçekten kafayı yemişliğim vardı. Yine öyle olurum diye korkuyordum.

O yüzden zihnimi boşaltmaya çalışıp dersime odaklanmaya çalıştım. Gözlerimi kapatıp sayfayı önümde canlandırarak okumaya çalıştım. Takıldığım yerlerde açıp bakıp geri kapatıyordum.

Sesli olarak okuduğum bir ayet anda beynime bir basınç uyguladı. Kulaklarımda tiz bi ses oluştu. Elimi kulağıma götürüp sesin gitmesini bekledim. Basınçdan dolayı kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Bi sıcaklık etrafımı sardı.

Sık sık nefesler alarak beni bu hale çeviren ayeti aradım. Bulduğumda Meal'li kuran kullandığımdan ayetin anlamına hemen bakmaya başladım

"Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin söz (misak) almıştı. Onlardan on iki güvenilir gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: Gerçekten ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır."

"Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. Kendilerine hatırlatılan şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever." (Maide, 5/12-13)

 

Ayetleri tekrar tekrar okudum. Beni bu hale çevirmesinde ne gibi bir etken vardı anlayamadım. Biri bitmeden diğeri başlıyordu düşünecek ve çözecek çok şey vardı. Ama bende o sabır yoktu.

Başımda ki ağrı gittikçe arttığında kur'anı kapadım ve olduğum yere kıvrılıp uykuya daldım. Yada başka bir aleme daha geciş yaptım.

...

Beyazdan daha beyaz، karadan daha kara olan gece ve gündüzden bile daha günahkar ve masum olan insanların kitaplarının eline verildiği gün.

Berâat kandili gelmiş ve geçmiş. Şimdi herkes sınav sonucunu öğrenir gibi kitaplarının sağdan mi yoksa soldanmı verildiklerini öğrenmek bir araya toplanmıştı.

Herkes sırasını alıp içeri girip sonucu öğreniyordu. Aslında Bundan kimsenin haberi yoktu. Herkes buraya seçim oyu için geliyordu.

Başbakanlık seçimi değil hangi hayatı seçip o yolda ilerleyeceginin seçimi. Seçtiğin hayata göre de kitapın veriliyordu.

Kalabalıklar arasında alnı ay gibi parlayan bakışları su gibi duru olan bir yüz vardı.

Buraya annesini yalnız bırakmamak için gelmişti. Hayır aslında belkide O'nu görme umuduyla.

Bu alemde gönülden sevdiğin kandan yada kabilenden bağlı olduğun insanlarla belirli bi makama yükseldiğinde telabeti yoluyla konuşabiliyordun.

Ama bu özelliği erken keşfeden kişiler vardı vardı.

- Yani şimdi biz seçildik mi

Öyle görünüyor

-Alnında ki izi sende hissediyormusun ?

Evet 

-Sanki seçildiğini öğrendikten sonra daha bi güzelleştin

nerden çıkardın

-Hissediyorum. Sanki şimdiden düşmanları aklını güzeliğiyle çelen bi komutan var karşımda.

Sen buralardamısın?

-Evden çıktığından beri

Ruh eşinin burda olduğunu öğrendiği an sağa sola bakış attı su lideri. Üstüne yüklenen makamdan sonra daha bi olgunlaşmış tı. O yüzden öğrendiği andan itibaren dünyaya gittiğinde kolaylık olması için görevi olan yer hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Buraya birazda bu yüzden gelmişti Önceliği kurtaracağı insanlar hakkında bilgi almaktı. Ama sevdiceğini de ihmal etmek istemiyordu Üstelik artık ruh eşiydi.

Sol tarafında bi kuş hissetti. Ağacın dalına tünemiş bir kuş sıcak bakışlarıyla önünde ki kızı izliyordu .

Sensin

-evet

Siyah gagası, beyaz ve turuncu karışımı gövdesi ve kırmızı tonlarında kanatları vardı.

Ama su lideri için her zaman gözleri önemli olmuştu. Hangi vücutta olursa olsun onu gözlerinden tanırdı, gözlerine yoğunluk verirdi, onlarla konuşurdu

Yine tek kelime etmeden karşısına bile çıkmadan göz bağıyla sevgilerini birbirlerine aktardılar.

Kuşun bakışları hüzünlü bir mutlulukla çerçevelenmişti. Sonunda görebilmişti yârini. Kendi bedeninde olmasada.

Kızın gözlerinden başka yere bakamaz oldu. Sanki bu ilk karşılaşmalarıydı. Öyle bi heycan öyle bi mutluluk tarif edilemez bir duygu içerisine girmişti. Ötmeye başladı. Talabeti yoluyla kıza bir şeyler fısıldadı

ruhumda büyüyen ızdıraba verin biçare

ne var ki yanımda gözyaşımdan başka yâre

​​​Dedi ki lokman hekim derd-i gönül-ü hâre

Korkarım atılırmıyım ki ahirette nâre?

Su lideri buruk bi tebessüm etti. Onlar bu dünyada görüşemezlerdi kavuşamazlardı. Birbirlerinin neye benzediklerini bile bilmezlerdi. Yalnızca ruhlarını hissederlerdi. Yani şu an asıl oldukları şeyi.

Kız bir anda her şeyi unuttu. Tetikte olan bedeni gevşedi. Görevini bile unuttu.Göğsünde büyüyen güneş yükseldi.

Ama onların bu kısacık görüşmesi bile gelecekte büyük sonuçlara mâal olacaktı.

Görev edinen tek onlar değildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 19.12.2024 14:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...