
"Ne zaman uyanır?". "Bilmiyorum her ne gördüyse korkmuş olmalı." Beynimde yankılanan sesler baş ağrımı çoğaltırken gözlerimi açtım ve yüzüme gelen rahatsız edici ışık yüzünden gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Ne olmuştu bana? "Hey uyandı." "Sen git doktora haber ver." Kafamı çevirdiğimde Nataşa'nın endişeli yüzünü gördüm. "İyi misin Almina?" Kafamı olumlu anlamda salladım. "Ne oldu bana?". "Açıkçası bilmiyoruz. Çığlığını duyduğumuzda hemen yanına geldik. O sırada Marcel yanındaydı. Birşeyden korkmuşsun ama kendisi görmemiş." Birşeyden mi korkmuştum? Çığlık mı? Bunlar ne zaman yaşanmıştı? "Anladım." dedim Nataşa'ya. "Ne gördüğünü hatırlıyor musun?" "Hayır ama kameralardan bakmadınız mı?" "Malesef sizin katın kameralarının bakımları aksatılmış. Çalışmıyorlar." "Nasıl olur?! Burada gizli deneyler yapılmıyor mu? Nasıl güvenlik aksatılır?!" "Haklısın ama bizim da başımıza ilk defa geliyor bu durum." Nataşa'dan gözlerimi ayırıp tavanı izlemeye başladım. Ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum ama nafile. Nasıl olur hiçbir şey hatırlamazdım.
"Girebilir miyim?"diyen Vasily'nin sesiyle kafamı kapıya çevirdim. Nataşa Vasily'i kafasıyla içeriye çağırdığında Vasily gülümseyerek içeriye girdi. "Nasılsın Almina?" "İyiyim ancak dün ne olduysa hiç bir şey hatırlamıyorum." "Anladım. Doktor bir sorun olmadığını söyledi. Birazdan gelio son kontrolünü yapacak. Sonra da işine dönebilirsin." "Neden hatırlamadığım hakkında bir fikrin var mı?" "Bu çok normal korktuğun şey her neyse beynin onu silmiş olmalı." dediğinde anlar gibi kafamı salladım. "Evet odadan çıkar mısınız? Hastamın son kontrollerini yapacağım." dedi odaya giren doktor. "Tabiki." dedi Nataşa ve Vasily'le beraber odadan çıktılar.
"Nasıl hissediyorsunuz Almina Hanım." dedi doktor gözlerime ışık tutarken. "İyi hissediyorum. Ancak dün ne olduğunu hatırlamıyorum." "Anladım böyle vakalarda bu çok normal. Endişelenmeyin." "Endişelenmemek elimde olan birşey değil. Ben hayatımda ilk defa bayıldım ve bu normal değil." "Anlıyorum ancak hatırlamanız için yapabileceğim birşey yok." "Ne zaman çıkabilirim." "Şimdi çıkabilirsiniz." "Teşekkürler." dedim ve sedyeden kalkıp terliklerimi giydim.
Ben toparlanırken doktor çoktan odadan çıkmıştı ve onun yerine Nataşa gelmişti. "Almina eğer yorgun hissediyorsan bugün dinlen yarın başlarsın deneyine." "Hayır çok zaman kaybettim. Başlamam lazım." dedim odadan çıkarken. "Ama daha dün bayıldın biraz kendine mi baksan?" "Beni rahat bırakır mısın Nataşa? İyiyim ben." "Tamam o zaman kendine dikkat et yukarıya kendin çıkabilirsin herhalde." "Evet görüşürüz." "Görüşürüz Almina." Nataşadan uzaklaşıp asansöre bindiğimde aynada dağılmış saçlarımı görüp bileğimdeki tokayla onları bağlamaya karar verdim. Saçlarımı bağladığımda boynum tamamen açıkta kalmıştı. Bir dakika boynumda ne zamandan beri morluk vardı? bu iğne izi miydi? Bayıldığım için iğne vurmuş olamazlardı değil mi? Belki de dün... "Asansöre bindiğinden beri neden kendine bakıyorsun Almina?" diyen sesle irkilip sese döndüm. "Ne zamandır buradasın Vasily?" "Sen binmeden önce de buradaydım ama sen kendine o kadar odaklandın ki beni görmedin." "Af edersin kafam çok karışık." "Görüyorum. Hatırlamadığın şeyler seni rahatsız ediyor ama bunu umursama. Çünkü her ne olduysa unutman belki iyi olmuştur." "Haklısın. Belkide." "Hadi inelim." "Ne?" "Sizin labaratuvarınızın olduğu kata geldik. İnelim." dediğinde kafamı sallayıp asansörden çıkarken Vasily'nin gülümsediğini hissettim.
Daire'nin kapısını açarken Vasily'e döndüm. "Gelmek ister misin?" "Hayır Almina teşekkürler. Malum ev arkadaşın beni çok sevmiyor. Gerginlik çıkarmaya gerek yok. Sen gir ve dinlen." "Peki o zaman kendine dikkat et." dedim ve kapıyı açıp içeriye girdim. O sırada Vasily'nin labaratuvara yöneldiğini görünce kapıyı kapatıyormuş gibi yaptım ama tam kapatmadım. Vasily labaratuvara girer girmez kapıyı kapatınca bende yavaşça arkasından gidip kapıyı dinlemeye başladım. "Nasıl yaparsın bunu Marcel?! O ilaç daha test aşamasındaydı ya ölseydi?" Ne ilacından bahsediyorlardı? "Ne fark eder? O baş belası yolumuza engel koymaya devam ederse zaten öldüreceğim." "Sen onu öldürürsen Lucas seni öldürmekten beter eder." Lucas kimdi? "Bende bunu anlamıyorum o kızın ne özelliği var ki?" "Bilmiyorum. Ancak Lucas için önemli gibi görünüyor." "O kız önümüze çıkmaya devam edecek. Planı mahvedecek." "İğne izini fark etmiş. Malesef eğer ilaç etkisini yitirirse her şeyi hatırlayacak." Duyduklarım karşısında geri adım attım. O kız bendim. Test aşamasındaki ilacı bana enjekte etmişti. Siktir ölebilirdim! "Başka bir buluşma yeri ayarlamalıyız. Burası güvenli değil." "Nerede buluşabiliriz tuvalette mi?" "Bilmiyorum ama burası güvenli değil. Kız planı duymuş olabilir mi?" "Fransızca biliyorsa evet. Bilmiyorsa hayır." "Bilmiyor. Kapıyı ne zaman tamir ettiler dün kırıktı." "Birkaç saat oldu. Dün kızın ağırlığına dayanamayıp kırılıştı." "Anladım. Sağlam kapı yaptırmalıyız." "Evet kuçücük kızın ağırlığına dayanamayan kapı patlamalara nasıl dayanabilir? Burası bir labaratuvar." "Bununla ilgilenirim Marcel. Şimdi gitmem lazım." Vasily'nin sözleriyle koşar adım daireye girip kapıyı kapattım ve odama döndüm. Ne yapmaya çalışıyorlardı? Marcel zaten başlı başına şüphelydi ancak Vasily... Lucas dedikleri kişi de kimdi? Neler oluyordu bu lanet yerde? Dış kapının açılma sesi geldiğinde ayak seslerinin odama doğru yaklaştığını fark edip yatağa uzandım. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davaranmam gerekiyordu.
Kapının açılmasıyla gözlerimi kapıya çevirdim. "Nasıl hissediyorsun alev kafa?" dedi Marcel sanki ölmemi istemiyormuş gibi. Hiç bir şey belli etmemeye çalışarak cevap verdim. "İyiyim Teşekkürler." "Dün ne olduğunu hatırlıyor musun?" Beni öldürmeye çalıştığını mı? Hayır ama bizzat senden duydum. Demek isterdim ama susup hayır anlamda kafamı salladım. "Anladım. Kameralar da bozulmuş. Ne gördüğünü asla bilemeyeceğiz sanırım." "Galiba. Vasily çok umursamamam gerektiğini söyledi." "İlk defa hak veriyorum o herife. Çok umursama belki de unutman senin yararına olan bir şeydir." omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Belkide." "Tamam o zaman ben gidip deneye devam edeceğim. Sen dinlen." "Tamam." dediğide Marcel kapıyı kapatıp gitti. Şimdi ne yapmalıydım? Onların planının peşine mi düşmeliydim? Yoksa umursamadan deneyime mi odaklanmalıydım? Tabii ki peşlerine düşmeliydim. Beni öldürmek istemesi yanına kar kalmayacaktı! Tabi ilk önce kanımdaki ilacı tespit etmem gerekiyordu ama bunu şu an yapamazdım. Labaratuvarda Marcel varken kendi kanımı almam bir şeyler bildiğimi gösteriridi. En iyisi bunu Marcel uyuduğunda yapmaktı.
Saatlerdir Marcel'in odasına girmesini bekliyordum ki saat gece on iki olduğunda Marcel daireye giriş yapıp direkt odasına geçti. Ben de peşinden gidip kapısını dinledim. Bir süre sonra odasından su sesi geldiğinde duşa girdiğini anlayıp terliklerimi bile giymeden yavaşça evden çıktım. Labaratuvara girdiğimde anlar diye sadece yanıma aldığım küçük fenerin ışığını açmıştım. Küçük bir fenerle görebildiğim kadar dolaptan şırıngalardan birini andım ve hemen paketinden çıkarıp kendi kanımla içini doldurdum. Sonra da yavaşça ilerleyip kanı tüplere doldurdum. Bu kan test yapmam için yeterliydi ancak daha önümü bile göremezken testleri yapamazdım. Kan tüplerini odama da götüremezdim. Labaratuvarda kalmaları en iyi çözümdü. Marcel deney tüplerinin üzerine karışmaması için kendi adını yazmıştı. Ben de aynısını yapıp onunkilerin yanına kendi kanımı koydum. Böylece dikkat çekme ihtimalini en aza indirmiş oldum. Son kez etrafa baktıktan sonra deneklerin olduğu odadan gelen sesler dikkatimi çekti. Çünkü o odada kapı yoktu ve içeriden açılıp kapanan bir kapı sesi gelmesi garipti. Yavaş ve dikkatli adımlarla odaya yöneldim ve kapıyı açtım. Buranın da ışığını açamazdım ama küçük bir fenerle suçluların olduğu bir odaya tek başıma girmek çok korkunç geldiği için açmaya karar verip lambaların tuşuna uzandım ve ışıkları açtım. Lanet olsun bu da ne?! Marcel'in deneklerinden birinin vücudu yılan gibi pullanmış ve yerde yatıyordu. Ağzından gelen kan ve şeffaf ve asla tükrük olmayan sıvı sanki onu boğuyordu. Odanın sonundan gelen çama vurma sesiyle gözlerimi ondan ayırıp sesin olduğu tarafa ilerledim. Ses yirmi beşinci denekten geliyordu. Yani Victor Morel'den geliyordu. Tam karşısında durduğumda cama vurmayı bırakıp etkileyici bir şekilde gülümsedi ve eliyle mikrofonu işaret etti. Ben de merak edip mikrofonun düğmesine bastım. "Gece gece buraya gelmek pek senlik değil güzelim. Seni buraya getiren ne?" "Seni ilgilendirmez. Bunu sormak için mi camı kıracak gibi vurdun?" Gülümsedi. Lanet katil neden bu kadar güzel gülüyordu ve neden bu kadar yakışıklıydı?! "Neden kendinden kan aldın? Bizden alman gerekmez miydi?" Şok içinde ona baktım. "Sen... Sen nereden biliyorsun bunu?" dediğimde gözleriyle kolumu işaret ettiğinde bende koluma baktım. Evet kolumdaki pamuktan bilecekti tabii ki. "Bu da seni ilgilendirmez sen sadece bir katilsin." Kafasını olumsuz anlamda sağa sola salladı. "Hayır ben sadece bir katil değilim. Ben seri katilim. Kendi ayaklarıyla bu cehenneme gelen bir katil." "Bende bunu merak ediyorum aslında. Neden kendi ayaklarınla teslim olup sonra da kurtulmak için bu yolu seçtin?" Yine o lanet güzel gülüşünü sundu. "Biliyor musun bende seni zeki sanıyordum ki anladığım kadarıyla çok da zeki değilmişsin." Kaşlarımı çattım. "Ne anlamda?" "Benim sırrımı çözme işini sana bırakıyorum kızıl güzel. Şimdi git çünkü yarın burada senin denekin olmak gibi çok yorucu bir işim var." dediğinde mikrofonu kapattım ve hiç bir şey söylemeden odanın ışıklarını kapatıp oradan ayrıldım.
Labaratuvardan çıkıp sessizce eve girdiğimde ışıkların tamamının sönmüş olması Marcel'in hiçbirşey anlamadığının kanıtıydı. Sessizce odama gidip kapımı kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Çalar saatin sesiyle uyandığımda dün kan aldığım kolumun kaşındığını hissedip elimi oraya götürdüğümde kolumda yara bandı olduğunu fark edip yatakta doğruldum. Ben dün koluma yara bandı takmamıştım ki? Ya da takmıştım da ilaç mı hatırlamamı engelliyordu? Yara bandını yavaşça kolumdan çıkardım ve baş ucumdaki komidinin üzerine koymak için uzandığımda orada küçük bir not olduğunu gördüm ve yara bandını bırakıp notu elime aldım. İncelediğimde notun el yazısı olmadığına ve yazıcıdan çıkartıldığına karar verdim. Ayrıca yazıcı kırmızı mürekkepli bir yazıcıydı. Notta; "Kendine dikkat et. O küçük iğne yarası sana zarar olarak döner. Ayrıca kan tüplerin çok dikkat çekiyordu. Onları yok ettim." yazıyordu.
Kan tüplerimi yok mu etmişti??
🫀🧪BÖLÜM SONUU.🫀🧪
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
