"BAŞARILAR."

Elimize yaka kartı ve belgeleri verdikten sonra herkesin kendi labaratuvarları olacağını bu labaratuvarlarda iki kişi çalışacağımızı söyleyip yanımıza gelen görevlileri takip etmemizi istediler. Tabii biz de öyle yaptık. Yanıma gelip gülümseyen sarı saçlı, yeşil gözlü, uzun boylu güzel bir kadın ile kendi labaratuvarıma doğru yol aldım.

Kadın elindeki anahtar ile bir kapıyı açtığında içeriye girmem için eliyle bana yol verdi. Ben de gülümseyip içeriye girdim. Bu gülümseme teşekkür ederim demekti. İçeriye girdiğimde normal bir labaruvardan çok daha büyük bir yer olduğunu fark ettim. Kapıdan girer girmez büyük bir masa, bu masanın her bir ucunda iki adet çeşme vardı. Duvarlar boydan boya raf doluydu ve bu raflarda ise her türlü kimyasal madde, ekipman vardı.

Kadına döndüğümde arkasından iki adamın geldiğini gördüm. Onlar da labaratuvara girdiğinde bunlardan birinin yanımda duran siyahi adam olduğunu fark ettim. Adam beni gördüğünde kızgın gibiydi ama nedenini anlamadım. "Burada ikiniz çalışacaksınız." beni buraya getiren kadın konuştuğunda ikimiz de ona döndük. "Bu labaratuvarda ihtiyacınız olan her şey var. Ayrıca her gün yenileri de getirilecek. Yan odaya deneklerinizi getireceğiz. Üzerlerinde uygulama yaparken size yardımcı olacaklar. Biliyorsunuzdur hepsi tehlikeli insanlar. Çalışma yaparken dikkatli olmanız gerekiyor. Denekleriniz geldiğinde o odayı açacağım ancak şu an o odaya giremezsiniz çünkü içeride uyutucu bir duman var. Şimdi beni takip edin kalacağınız yeri göstereyim." Dedi ve kapıdan dışarıya çıktı. Biz de onu takip ettik. Labaratuvarın hemen yanında bir odaya girdiğimizde buranın normal bir oturma odasından farkı olmadığını gördüm. "Bu odada ikiniz kalacaksınız. İkinizin de ayrı odaları var. Ayrıca banyo, mutfak, ve ayrı bir çamaşır odanız var. Çamaşırlarınızı ve temizliği sizin için hizmetliler yapacak ayrıca yemek işinde de kendinizi yormayın masanın üzerinde duran telefon otomatik olarak restoranımıza bağlanıyor. Ne isterseniz söyleyebilirsiniz getireceklerdir. Siz sadece deneyiniz için çalışın." Kadının gözleri siyahi adamı baştan aşağı süzdü ve cilveli bir şekilde gülümsedi. "Ayrıca bu odanın yanında küçük bir spor salonu da mevcut. Orada bu kasları çalıştırabilirsiniz." dedi Adam kadına çapkın bir gülümseme sunarken kadın da ona cilveli bakışlar atıp saçlarını parmağına doluyor sonra tekrar bırakıyordu.

Siyahi adamı getiren adamın öksürmesiyle ikisinin arasındaki çekim bozuldu. "Kendinize dikkat edin yarına kadar iyice dinlenin telefonlarınız aralık ayının son günü sizden alınacak. Yani sevdiklerinizle vedalaşmak için tam iki gününüz var." dedi ve sarışın kadını kolundan tutup odadan çıkardı.

Siyahi adamla birbirimize baktığımızda sinirle sert bir nefes çektiğini duydum. "Sorun ne?" diye sordum İngilizce. Burada herkes İngilizce bilmek zorundaydı. "Sorunu bilsen bile yardımcı olamazsın." dedi düz bir sesle. "Belki olabilirim." dediğimde gözleri yaka kartımı buldu. "Almina Saraç." dedi. "İşime karışma. Karışma ki aramızda sorun çıkmasın." Çenemi kaldırdım ve ben de onun ismini öğrenmek için yaka kartına baktım. "Marcel Keon." dedim taklit ederek. "Umarım sende işime karışmazsın." tehlikeli bir şekilde gülümsedi ve elini uzattı. "Başarılar." elini tutup sıktım. "Başarılar."

🧪🫀BÖLÜM SONUU.🫀🧪