
KEYİFLİ OKUMALAAARRRR:)))
Kantinden çıkar çıkmaz yüzüme vuran soğuk havayla içim titredi. Keşke yanıma cekedimi alsaydım diye düşünürken dışarıya bir adım daha attığımda burkulan ayağımın acısıyla yüzümü buruşturdum. Etrafa göz attığımda buranın okulun arka tarafı olduğunu öğrendim. Hadi ama neden kimse kantinin çıkışının buraya açıldığını söylemedi ki..
Geri dönsemmi diye düşünürken üzerimin hali ve kantinde düşmemin rezilliğiyle bundan vazgeçtim ve okulun etrafından dolanmaya karar veredim. Topallaya topallaya yürüken birinin adımı seslenmesiyle sesin olduğu yöne döndüm. Kızıl,kıvırcık saçlı, Batu ve Toprak kadar olmasada biçimli vücuduyla bana doğru koşan çocuğu gördüğümde ona doğru döndüm.
Çocuk yanıma hızla gelip yüzündeki gülümsemeyle elini uzattı. "Merhaba Asya ben Demir." dediğinde benim gözüm çocuğun gülüşüne takılmıştı. O kadar beyaz dişleri vardı ki sanki dişlerinin üzerinde beyaz parlak bir boya vardı. Gözlerim çocuğun gözlerine değdiğinde hemen cevap vermem gerektiğini hatırlayıp elini sıktım "Merhaba" elimi çektiğimde çocuk sanki hayran olduğu birine bakar gibi gözlerime baktı. "Sabah rüzgar gibi estin. Daha önce yumruk atan bir kadının bu kadar seksi olabileceğini bilmezdim. Gerçi ben gerçek hayatta yumruk tan bir kadınla tanışmadım ama.. Her neyse çok iyiydi işte" dediğinde sırıtmama engel olamadım. Demir gülüşüme bakıp daha çok sırıtırken onun tam arkasında olan kantin kapısından hızla çıkan birini gördüm. Demir de bakışlarımı takip ederek arkasını döndüğünde baktığımız kişi de bize döndü ve hızla yanımıza gelmeye başladı. Bu kişi yaklaştıkça bunun Toprak olduğunu görmemle kaşlarımı çattım.
Gelip tam önümüzde durdu ve bir bana bir de Demire baktı. Demir " Ne oldu abi ne bu surat?" dediğinde Toprak'ın gözlerinin kızardığını fark ettim. "Beni boşver " dedi tok bir sesle Toprak " Senin bu kızla ne işin var" ben yokmuşum gibi hakkımda konuşması sinirimi bozsa da ses çıkarmadan Demir'e baktım. "Asya'yla mı? Kantinden çıkarken kötü görünüyordu bende yanına geldim. Ayrıca neden sordun?" Demirin cevabıyla bakışlarını bana döndüren Toprak kaşlarını çattı." Ne olmuş buna?" dedi Demir'e. Ne yani benime konuşmuyor muydu? Tamam konuşmasın çokta lazım.
"Ben de onu soracaktım." dediğinde bakışları sorusunun cevabını almak için bana döndü. "Hiç bir şey" dediğimde bu cevap kişini de tatmin etmemiş olacak ki ikisi birden " Belli " dedi. İkisine şok içinde bakarken Demir'i daha önce Toprak'ın gurubunda gördüğümü hatırlayıp kaşlarımı çattım. Neden bir kere de bu kalın kafaya bağlı olmayan biri beni bulmuyordu ki?
"Siz arkadaş mısınız? " diye sordum emin olmak için. İkisi de birbirlerine bakıp tekrar bana döndüler." Demir "Hem de dört yıldır arkadaşım kardeşim bu yakışıklı çocuk" dedi Toprak'ı göstererek. "O zaman niye benim yanıma gelip konuştun. Şu yakışıklı dediğin ama aslında yakışıklı olmayan varlık benden nefret ederken neden Batu ve sen bana iyi davranıyosunuz?" dediğimde "Ben yakışıklı değil miyim?!" diyen Toprağı umursamadan sadece Demir'e bakıyordum. Demir ise verecek cevap arar gibi sadece yüzüme bakıyordu. Ben ondan cevap beklerken Toprak bir anda kolumu sıkıca tutup vücudumu kendisine çevirdi. Hem kolumun acısı hem ayağımın acısı birleşince acıyla inledim. Toprak ise bunu umursamadan kolumu daha sıkı tuttu. "Sana bir şey sordum? Cevap ver!" diye bağırdığında ben kolumu kurtarmaya çalışıyordum. "Abi bıraksana kızı görmüyo musun ağlaycak neredeyse?" "Sen karışma Demir. Benim sorularıma cevap vermeyi öğrenecek." diye bağırdı. Artık canımın yanmasına dayanamadığım için gözlerimden yaş gelmeye başladı.
"Cevap ver!" "Değilsin" dedim göz yaşları içinde bağırarak. "Kim yakışıklı o zaman? Kimi yakışıklı buluyorsun?!" "Senin dışında herkes yakışıklı. Senin dışında herkes mükkemmel ama sen değilsin. Şimdi bırak kolumu! Canım yanıyor. " dediğimde sanki bunu yeni fark ediyor gibi şok içinde kolumu tutan eline baktı ve hemen elini çekti. Elini çektiği yerde parmak izleri görünüyordu. Demir kolumu gördüğünde hemen bana yaklaştı. "Asya tamam lütfen ağlama sana hemen eczaneden krem falan alırız lütfen ağlama" dedi. Göz yaşlarım içinde sinirle Toprağa baktım Toprak ise hala kolumu sıkan eline bakıyor derin nefesler alıyordu.
"Beğendin mi yaptığını?! " dedi Demir Toprak'a dönerken. " Şu sinirini kontrol etmen gerekiyor artık. İlaçlarını al. Yoksa daha fazla insanın canını yakacaksın" Toprak ilaç mı kullanıyordu? " Onlar ilaç değil" dedi Toprak fısıltıyla. Gözlerini bana çevirdi sanki bir şeyler söyleyecekti ama yapmadı. Bakışlarımı Demir'e çevirdim. "Beni eve kadar bırakır mısın?" Gözleri parladı ve o parlak dişleriyle bir gülümseme sundu bana " Tabi bırakırım." dediğinde Toprak'ın bakışlarını üzerimde hissettim ama ona dönüp bakmadan yürümek için adımımı attığımda bileğim daha da sızladı. Bunu fark eden Demir "Yardım ister misin?" dediğinde kolunu uzattı. Bende koluna girdim ve ayağımın üzerine basmamaya çalışarak birkaç adım attık. "Yok bu böyle olmayacak. İzin ver seni kucağıma alayım" dediğinde Demir'in yüzüne şaşırmış bir ifadeyle baktım. Demir ise bu ifadeyi evet olarak algılamış olacak ki gülümseyip bir kolunu bacaklarımın altına bir kolunu da belime yerleştirip beni sanki hiç ağırlığım yokmuş gibi kaldırdı. "Kızım biraz yemek ye yoksa kantinde attığın o güzel yumruklar güçsüz kalır bu ne böyle kuş gibisin " dediğinde kıkırdadım. "Seni önce hastaneye götürelim ayağın iyi görünmüyor." "Hayır gerek yok dinlensem geçer ayrıca bu kıyafetlerle daha fazla insana görünmek istemiyorum" dediğimde bakışlarını kıyafetlerimde gezdirdi. "Bu halde bile çok ateşlisin ama diyorsan üzerimi değiştireyim önce evde üzerini değiştirirsin sonra seni hastaneye götürürüm olur mu?" dedi. Birilerinin bana bu kadar iltifat etmesine alışkın olmadığım için ne cevap vereceğimi şaşırıp kafamı olumlu anlamda salladım.
Biz konuşurken çoktan okuldan çıkmış ve onun arabasına gelmiştik. Beni yavaşça yere bıraktığında karşımda parlak, lacivert renkte bir Dacia Duster duruyordu. Ben arabayı incelerken Demir kapımı açtı bende onun açtığı kapıdan arabaya binip onun binmesini bakledim.
O da arabaya bindiğinde kemerlerimizi takıp okulun otoparkından çıktık. "Ee Asya evini tarif et bakalım" dedi yola bakarken bende onu bir mırıltıyla onayladım. "Düz git sonra sağa dön ve sonra tekrar düz sonra ben söyleceğim " dediğimde Demir de aynı mırıltıyı çıkararak beni onayladı. Aramızda biraz fazla sessizlik oluştuğunda soru sormaya karar verip konuştum." Araba bir liseli için fazla lüks sanki" "Babamın arabası çaktırma. Araba galerimiz var da sürekli başka arabayla gelirim okula " dediğinde mantıklı gelmişti ve susmuştum. Aramızda tekrar bir sessizlik oluştuğunda bu sefer sessizliği bozan o oldu. " Üzerine ne oldu? Kim yaptı?" "Tanımıyorum." dedim bıkkın bir ses tonuyla " Neden yaptıklarını da bilmiyorum belki de birileri yaptırdı belki de arkadaşın.." " Hayır" dedi Demir. " O yaptırmaz bir kıza zarar vermez yani ilk defa yaptı sana karşı ne olduğunu anlamadım gerçekten. Genelde öyle biri değildir. Genelde insanların söylediklerine sinirlenmez. " Kolumdaki parmak izlerine baktım. Gerçekten kızlara zarar vermezmiş diye düşünürken Demir'den " Şimdi ne tarafa " diye bir soru yükseldi. Kafamı kaldırıp "şu binayı göruyor musun beyaz bak ilerde. Onun önünde dur. " dedim. Demir de dediğim gibi yapıp binanın önünde durdu. "İstersen yukarı gelebilirsin" dediğimde olur dedi ve beraber eve çıktık. İçeriye girdiğimizde Demiri salona götürdüm. " Sen burada bekle ben hemen duşa girip geliyorum. Mutfak şurada istediğini alabilirsin aburcubur dolu" dediğimde " bekliyorum " diyip dülümsedi.
Demiri salonda bırakıp hemen odamdan bir kot şort, siyah crop ve iç çamasırlarımı alıp banyoya gittim. Duştan çıktığımda temizlenmiş olmanın rahatlığıyla kıyafetlerimi giyip saçıma bir havlu sardım ve Demir'in yanına gittim. Demir benim bıraktığım şekilde koltukta oturmuş etrafı inceliyordu. Beni gördüğünde o parlak gülüşünü tekrar bana sundu. " E hiç bir şey yememişsin" " İnsanların evini karıştırmak bana göre değil." dedi. Ben de cevap olarak kafamı aşağı yukarı salladım. Haklıydı ben olsam bende yemezdim.
"Saçını kurut istersen sonra da çıkalım " dedi demir bende dediğini yapıp saçımı kuruttum ve beraber evden çıkıp hastaneye gittik.
Sıramız geldiğinde doktorun odasına girmek için ayaklandığımda Demir de benimle beraber ayaklandı ben önde o arkada doktorun odasına girdiğimizde otuzlu yaşlarda, yuvarlak gözlüklü ve biraz kısa olan doktor topallayan ayağıma bakıp gülümsedi "Galiba sorun ayağınızda küçük hanım" dediğinde onaylar şekilde kafamı salladım. "Otur bakalım sedyeye ayakkabını da çıkar " dedi doktor ılımlı bir ses tonuyla. Ben doktorun dediğini yaparken Demir ise sessizce doktor masasının önündeki mor sandalyeye oturup bizi izlemeye başladı. Doktor elinde eldivenlerle önüme eğilip bileğimi bir sağa bir sola yavaşça kıpırdattı "Acıdığında söyle " diyen doktora cevap olarak yine kafamı salladım. Önce bileğimi yavaşça sağa sonra da yavaşça sola çevirdi. Sola çevirdiğinde canım yandığı için irkilip doktora acıdığını söyledim. Doktor ayağa kalktı ve toparlanabileceğimi söyledi ben ayakkabılarımı giyerken o da eldivenlerini çöpe atıp masasına oturdu. Ben de topallaya topallaya onu takip ettiğimde Demir kalktı ve kolumdan tutup koltuğa oturmama yardımcı olduğunda bir tebessümle ona teşekkür ettim.
"Evet adın Asya galiba" dedi doktor bilgisayara bakarak. "Evet, Asya " "Asyacım ayağında bir sorun yok sadece biraz incitmişsin şimdi sana bir krem yazacağım bir de ağrı kesici. Kremi gece yatmadan önce bileğine sür ağrı kesiciyi de sadece dayanamayacak kadar ağrırsa bileği o zaman iç" dediğinde reçete yazıp Demir'e uzattı Demir de reçeteyi alıp teşekkür etti ve beni yavaşça kaldırıp odadan çıkmama yardım etti." Asya sen şimdi hastanenin kapısında bekle kimliğini bana ver ben hemen bunları alıp geleyim" dedi itiraz istemeyen bir ses tonuyla. Bende tamam dedim ve Hastanenin çıkışına doğru topallaya topallaya gittim. Bir süre bekledikten sonra Demir elinde ilaç poşediyle geldiği. "Teşekkürler Demir." "Rica ederim Asya ne demek" dediğinde aynı zamanda koluma girmişti beraber arabasına bindiğimizde ona döndüm "Yemek yemeye gidelim mi ben ısmarlıyorum." dediğimde arabayı çalıştırıp güldü " Yaşa be Asya. Nereye gidiyoruz?" "Ne yemek istiyosan oraya götür fark etmez" " O zaman hadi iskender yemeye gidelim" dedi ve gaza bastı.
Yaklaşık yirmi dakika boyunca sohbetler eşliğinde yaptığımız yolculuk kücük bir dükkanda durdu. Arabadan indiğimizde dükkanın üzerinde İSKENDER yazan tabelayı gördüğümde burada yiyeceğimizi anladım. " Asya buraya bayılacaksın mükkemmel iskender yapar Toprak'ın çocukluk arkadaşının yeri" dediğinde Toprak ismini duymak modumu düşürmüştü. Demir de bunu anlamış olacak ki hemen koluma girip beni içeriye soktu. girdiğim an burnuma gelen et ve tereyağı kokusu iştahımı kabarttı. İçerideki ahşap masa ve sandalyeler içeriye nostarjik bir hava katmıştı. Duvarlarda eski yeşil çam filmlerinden oyuncular, sözler ve bazı şarkı sözleri vardı. Etrafı inceleye inceye inceleye masaya geçtiğimizde Demir elini kaldırıp "Çınar ustam bize iki bir buçuk iskender ateşle" dediğinde. Esmer bir adam üzerinde beyaz bir önlükle gülümseyerek yanımıza yaklaştı. "Oo Demir Bey hangi rüzgar attı sizi buraya " dediğinde Demir bana bakıp konuştu. " Bu güzellik bana yemek ısmarlamak istedi bende dedim Çınar ustamın iskenderini yiyelim malum hesabı kat kat kitliyorsun bize" " Lan it herif geldiğinizde dört kişi on kişilik yemek gömüyonuz. Bedavaya yapsam batarım burada." dedi adının Çınar olduğunu öğrendiğim çocuk isyankar bir şekilde. İsyan etme şekli o kadar komikti ki gülmeden edemedim. Benim gülmemle bana dönen adam gülümsedi "Merhaba hanımefendi bu soytarının da benim de kusuruma bakmayın lütfen adınız nedir?" " Sorun değil kardeşim de sizin gibiydi alışkınım adım Asya " dediğimde Demir'in bakışları beni buldu. "O zaman bir gün kardeşinizi de bekleriz Asya hanım" dedi hiç birşeyden haberi olmayan adam. Gülümsedim " O pek mümkün değil ama ben bir daha gelicem kesinlikle" " Neden? Başka bir yerde mi yaşıyor?" "Hayır artık yaşamıyor " dediğimde yüzündeki gülümseme soldu. " Özür dilerim ben bilmiyordum yani anlamalıydım cevabınızdan ama işte kalın kafalıyım özür dilerim ben en iyisi gidip size iskenderlerinizi getiriyim" diyip hızla yanımızdan uzaklaştı.
Bakışlarım Demir'i bulduğunda onun da bana baktığını fark edip gülümsedim. "Kusura bakma biraz fazla meraklıdır " "Sorun değil artık alışmam gerekiyor galiba" dediğimde Demir'de bana gülümsedi.
Yaklaşık yirmi dakikanın sonunda Çınar elinde tepsiyle yanımıza gelip iskenderleri ve iki şişe kolayı masaya koydu ve sandalye çekip yanımıza oturdu. "Asya ye ve bana fikrini söyle " dediğinde heyecanla beni izleyen Çınar. Çatalımı alıp ağzıma ilk lokmamı attığımda yediğim şeyin lezzetiyle gözlerimi kapattım. Lokmam bittiğinde hızla ikinci,üçüncü,dördüncü lokmayı ardı ardına sıraladığımda Demir ve Çınar gülmeye başladı. "Demiştim sana çok seveceksin diye" dedi Demir gülerken "Çınar galiba artık buradayım" diyerek Çınar'a döndüğümde gülümseyip " Hep gel ama bu soytarıyı getirme. Yoksa gerçekten batıcam" "Ama haklı Çınar çok güzel olmuş. Demir yüzünden batmazsan benim yüzümden batarsın" "Sen gel istersen dükkanı üzerine yaparım ama bu Demir'e yok" dediğinde Demir ağzının içinde bir şeyler mırıldadı.
Yemeğimizi yedikten sonra Çınar'a dönüp " Ustam hesap " dediğimde Çınar gülümsedi "Böyle bir güzellikten para almak yakışmaz afiyet olsun Asya Demir olmadan seni bir daha beklerim" dediğinde gülümsedim. " Abi haksızlık bu Asya güzelse ben de yakışıklıyım bana bir kez olsun şöyle muamele yapmadın" diye isyan eden Demir kafasına yediği ufak şaplakla susup kollunu tutmam için bana uzattı. Koluna girdiğimde Çınar'a baktım" Her şey için çok teşekkür ederim Çınar " " Ne demek rica ederim"
Çınarla vedalaştıktan sonra oradan ayrıldık. Demir beni eve kadar bıraktığında teşekkür edip onunla da vedalaştım. Eve girdikten kısa bir süre sonra kapının çalmasıyla gidip kapıyı açtım. Kapıda elinde kek tabağıyla duran tatlı bir teyze vardı. " Buyur teyzecim" " Hoş geldin kızım binamıza taşındığını öğrendimde okuldasındır diye gelemediydim yanına " dediğinde elindeki tabağı bana uzattı bende gülümseyip elindeki tabağı aldım. " Kızım şimdi ben gideyim geç oldu yarın okulun vardır erkenden yat dinlen keki de ye bak güzel yaparım" "Teşekkürler teyzecim kendinize iyi bakın " dediğimde teyze merdivenlere yönelirken ben de kapıyı kapattım. Keki ne kadar yemek istesem de Demir'le yediğimiz o güzel şeylerden sonra yiyecek yanım kalmamıştı. Keki buzdolabına koyup odama gidip pijamalarımı giydim Demir'in aldığı ilaçlardan kremi alıp bileğime sürdüm ve alarmı kurup kendimi yatağa bıraktım.
Alarm sesiyle gözlerimi açtığımda alarmı kapatıp banyoya gittim. Bir yandan hala bileğimin acısı geçmediği için kendi kendime söylenirken bir yandan yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalıyordum. Banyodan çıktığımda canım kahvaltı yapmak istemediği için odama gidip okul için kıyafet seçmeye başladım. Okul üniformasına çok benzeyen,siyah bir etek bulduğumda onu kombinlemeye karar verip üzeri için okula uygun bir şeyler aradı gözlerim. Keten bir beyaz gömlek bulduğumda sevinmiştim ve hemen bulduğum etek ve gömleği üzerime giydim. Aynaya baktığımda hala bir şeylerin eksik olduğunu düşünüp takı çantamı açtım. Gümüş, uzun yıldızlı küpelerimi takıp koluma da gümüş bir bileklik taktım. Evet şimdi gözüme daha güzel görünmüştüm.
Gözüm saate takıldığında geç kaldığımı görüp koşarak telefonumu ve çantamı alıp evden çıktım. Tam binadan çıktım ki önümde Demir'i görmemle duraksamam bir oldu. "Prenses az daha geç kalsaydın gelmeyeceğini düşünüp gidecektim" dedi arabanın kapısını açarken. " Gülümseyip arabaya bindiğimde o da hemen şoför koltuğunda yerini alıp arabayı çalıştırdı. " Neden geldin?" diye sordum yola bakarken. "Dün ayağın kötüydü o yüzden geldim. Rahatsız mı oldun?" "Hayır hayır iyi ki geldin yoksa okula geç kalacaktım" dediğimde çoktan okulun otoparkına gelmiş arabayı park etmiştik
Demir'le vedalaşıp koşar adım sınıfa çıkarken arkamdan kahkaha attığını duydum ama umursamadım. Tam sınıfın olduğu koridora girdim ki bizim sınıfa doğru bir öğretmenin yürüdüğünü görmemle koşarak öğretmeni geçtim. Tam sınıf kapısından girdim ki kendi ayağıma takılıp düşmemle ağzımdan ufak bir çığlık koparken ardından sınıfı dolduran kahkaha sesleri kulağıma geldi. Arkamdan giren öğretmen önce sınıfa sonra da yerde oturan bana bakıp iç çekti. "Susun" diyerek önce sınıfı susturan kadın sonra da elini uzatıp beni yerden kaldırdı. Eteğimi düzeltip bakışlar içinde sırama geçtiğimde sırada gördüğüm kişiyle yutkundum...
BÖLÜM SONU..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |