8. Bölüm

8. Bölüm

Yağmur Öz
yagmur.oz

 

KEYİFLİ OKUMALAR BALLARR:)))

 

Toprak...

Evet sıramda oturan kişi Toprak'tı. Dün bana nefretini kusup canımı yakan kişi şimdi sıramda oturmuş beni inceliyordu. "Asya kızım otursana yerine" diye bir ses yükseldiğinde önce seslenen bakan öğretmene sonra tekrar Toprak'a bakıp yerime yani Toprak'ın yanına oturup çantamı sandalyemin arkasına astım. İçinden de defter ve kalem çıkarıp derse döndüğümde Toprak masaya yayılmış bana defter koyacak yer bile bırakmamıştı. " Şu kolunu biraz çeker misin?" dedim ona dönmeden fısıltıyla. Garip bir şekilde söylediğimi yapıp kolunu çekmişti.

 

Ders bitene kadar Toprak bakışlarını üzerimden çekmemişti. Ona dönüp bakmasam da bakışlarını hissediyordum. Zil çaldığında ayağa kalkıp sınıfa göz gezdirdim. Gözlerim Damlayı bulduğunda hemen yanına gittim. " Neden o kalın kafa bu sınıfta ve neden benim yanımda?" "Asya ne bileyim geldi sınıfa ben artık bu sınıftayım buna alışın dedi. Sonra senin sıranı sordu bende söyledim. Yanında oturmak istediğini söyledi kalk dedi bende kalktım." "Ne yani öylece sıranı ona mı verdin benim fikrimi bile sormadan?!" " Asya kusura bakma ama beni okuldan atacak güç onda var ona karşı gelmek aptallık olur" dedi. Nasıl yani? O kalın kafa okuldan bizi attırabilir miydi? Damla konudan rahatsız olduğunu hareketleriyle belli edince susmak zorunda kalmıştım.

 

Olayı kapatıp kendi aramızda dedikodu yaparken arkamdan bir erkek sesi yükseldi. "Biraz konuşalım." Arkamı döndüğümde Toprak'ı görmek beni hiç şaşırtmamıştı. Ondan başka emir kipiyle konuşan kimse olamazdı zaten.

 

Yerimden hiç kıpırdamadan omuz silktim "Seninle konuşacak bir şeyim yok şimdi git." "Asya konuşalım dedim. Kısa sürecek" "Hayır dedim uzatma Toprak. İlla biriyle konuşacaksan git arkadaşlarınla konuş" dediğimde Toprak kızarttığı kolumu tekrar aynı yerinden tutup sertçe çekmeye başladı. Ne kadar direnmeye çalışsam da sınıftakilerin bakışları eşliğinde beni sınıftan çıkarmıştı. "Sana bir şey söylediysem yap. Aksi halde-" "Ne yaparsın? Canımı mı yakarsın? Okuldan mı attırırsın? Ne yaparsın?!" diye bağırdığında sıktı kolumdan elini çekip yüzüme anlam veremediğim bir bakış attı.

"Özür dilerim" dedi. Duyduğum şeyin şokuyla ona bakarken konuşmaya devam etti. " Dün zor bir gün geçiriyordum ve sinirimi senden çıkardım. Yapmamalıydım." "Ben sence güzel bir gün mü geçirdim? Kardeşimin öldüğü okula geldim. Okula gelir gelmez kuzen dediğim varlıklarla kavga ettim. Müdürün odasında kardeşimin ölümünü konuştum canım yana yana içim kan ağlaya ağlaya o müdür bozuntusundan hesap sordum ama mantıklı bir cevap alamadım. Sonra sen geldin nefretini kustun. Ben sana bayılıyorum sanki!" dediğimde Toprak sadece suratıma bakıyordu. "Sonra iki kız geldi biri makasla beni doğramaya çalışırken aptal arkadaşı ikimizi de boyayla kapladı. Okuldan çıkarken düşüp ayağımı burktum. Sonra yine sen geldin ve o kadar şeyin üzerine eklendin!" Evet bağırıyordum. "Özür dilerim çok özür dilerim." dediğinde elimi susması için kaldırdım. "Bir daha karşıma çıkma " dedim. " O pek mümkün değil." " Ne demek mümkün değil?" " Artık aynı sınıfta aynı sırada kalacağız Asya." dediğinde. Hiç bir şey demeden arkamı dönüp bahçeye nefes almak için indim.

 

Daha ilk dersti ya ilk ders. Neden bu okula geldiğimde sürekli morelim bozulmak zorundaydı ki?!

 

Yerde ki taşa tekme attığımda aynı zamanda birinin ufak bir inilti çıkardığını duydum ve kafamı kaldırdım. Hadi ama şansıma tüküreyim! Karşımda Koray eliyle bacağını tutmuş sinirle bana bakıyordu. Galiba attığım taş ona denk gelmişti. "Kızım sen canına mı susadın? Kardeşinin yanına gitmek istiyorsun herhalde. " diye bağırdığında her konuyu Atlas'a bağlaması sinirimi bozduğu için bende bağırdım. "Yettin artık Koray mısın nesin? Haddini bil yoksa ben bildiririm." dediğimde üzerime yürüdü. "Minicik kızdan mı korkacağım lan bi tane vursam yerle birleşirsin sen neyin atarını yapıyorsun?!" "Ben mi yerle birleşeceğim?!" dediğimde kahkaha atmaya başladım. Koray ise bu duruma sinirlenmiş olmalı ki elini kaldırdı. Tam kendimi korumak için elimi yüzüme kapattım ki. Yanımda hızlı bir hareketlenme olmuştu. Saniyeler sonra gözlerimi açtığımda Koray yerde Demir onun üzerinde Batu ve Toprak da onların başına dikilmiş keyifle Koray'ın dayak yemesini izliyorlardı. "Lan sen kimsin kıza el kaldırıyosun şerefsiz" diye bağıran Demir bir yandan da Koray'a yumruk atıyordu. Koray'ın suratı kandan görünmeyecek hale geldiğinde dayanamayıp koşar adım yanlarına gittim ve Demir'in yumruk atmak için kaldırdığı elini tuttum "Demir bırak öldüreceksin çocuğu. Bir şey yapmadı zaten." dediğimde Demir tuttuğum eline bakıp derin nefes aldı. Ayağa kalkarken Batu da Korayı ensesinden tutmuş ayağa kaldırmıştı.

 

Ben hala Demir'in elini tutarken Demir önce Toprak'a sonrada elimize bakıp hızla elini çekti. Batu hala Koray'ı tutarken Toprak ve Demir onlara dönmüştü. " Bir daha bu kıza bulaşmayacaksın." dedi Toprak. Koray güldü ve ağzında ki kanı tükürdü. " Neden ? Kız dikkatini mi çekti Toprak? Aslında haklısın güzel parça?" dediğinde bu sefer ben onu dövmek istedim. Ancak Toprak benden önce davranıp suratına tekrar yumruğu geçirmişti. "Düzgün konuş lan! Yoksa konuşacak bir dilin olmayacak." dediğinde Koray hala gülüyordu. Bu çocuk mazoşist olabilir mi acaba?

 

Toprak bana döndüğünde hızla gelip kolumu tutup beni yine sürüklemeye başladı ama bu sefer farklı olan kolumu tutarken gayet nazikti ve adımları yavaştı.

Boş bir sınıfa girip arkamızdan kapıyı kapattığında. Elini üzerimden çekip gözleriyle bütün vücudumu süzdü."Bir şey yaptı mı o it?" dediğinde hayır anlamda kafamı salladım. Bu kadar nazik davranması bana garip geliyordu ki bana ilk defa nazik davrandığı için bu normaldi. "Bir daha sana bulaşırsa bana söyle tamam mı?" "Neden? Sana niye söyliyim? Sen benden nefret etmiyor musun bana zarar vermesi hoşuna gitmez mi?" dediğimde tekrar boynundaki damar belirmişti. Kızmıştı buna ne hakkı vardı ki? Önce benden nefret edip sonra bana iyi davranması zaten garipti.

"Gitmez. Senin zarar görmen hoşuma gitmez o yüzden bulaşan biri olursa söyle ki bende ona bulaşabileyim anladın mı?" dediğinde arkasını dönüp sınıftan çıkmıştı. Neydi bu şimdi?

 

Bir süre Toprak'ın arkasından baktıktan sonra bende sınıftan çıkıp kendi sınıfıma gittim. Sınıfıma girdiğimde Koray yoktu Toprak ise sıraya oturmuş öylece sınıftakileri izliyordu. Bakışlarını bana çevirdiğinde kaşlarını çatmıştı. Bu çocuğun duygu değişimleri beni gerçekten öldürecek...

 

Sırama geçerken bana bakan Damla'ya tebessüm edip Toprak'ın yanına oturdum. Beni hala izleyen Toprak'ı umursamadan çantamdan bisküvi çıkarıp açtım ve ilk bisküviyi ağzıma attıktan sonra Toprak'a dönüp alması için pakedi uzattım. O ise bir bana bir de pakede bakıyordu. Ağzım dolu olduğu için pakedi tutmayan elimle ağzımı kapayıp "Alır mısın?" dedim. Toprak ise bakışlarını benden çekip " Hayır" dedi. Kibarlık da yaramıyor bu adama. İkinci biskivüyi tam ağzıma atacağım sırada birisi bisküviyi elimden alıp ağzına attı. Bizim sınıftakilerle daha tanışmadığım için daha isimlerini bile bilmiyordum.

Ağzındakini bitirip bana göz kırpan çocuk elini uzattı. " Selam ben Rüzgar sende Asya olmalısın." dediğinde uzanıp elini sıktım. " Evet." "Nasılsın? Sabah sınıfta düşünce utandın sanki biraz" "Yok hayır alışkınım rezil olmaya. " dediğimde gülümsemişti. " Sevindim. Yani yanlış anlama rahatsız olmamana sevindim." diyen çocuğun sesini Toprak kesmişti. "Bi susun artık uyuycam" " Neyse Asya sonra yalnız konuşuruz dikkatli ol" diyen Rüzgar el sallayıp kendi sırasına gitmişti. Toprak ise sıraya kafasını koyup uyumaya çalışıyordu. "Ders boşmuş Havin hoca gelmeyecekmiş." diyen kız sınıf başkanımızdı. Herkes sevinç içinde kendi aralarında konuşurken bende uyumaya karar verip kafamı sıraya koydum.

 

Gözlerimi açtığımda bir çift koyu kahve gözle karşılaştım. Gözlerimi kırpıştırıp kafamı kaldırdığımda Toprak da benim gibi kafasını kaldırıp esnemişti. "Beni mi izliyordun sen?" " Senin o çirkin suratın izlemek isteyeceğim son şey bile değil Asya." "Bende kalın kafa ne zaman bize lütfeder diye düşünmüştüm" "Sen bana ne dedin" "Hiiçç" dediğimde Toprak bakışlarını benden çekip derin bir nefes alıp vermişti. Bende onu umursamadan etrafa göz gezdirdim. "Neden sınıfta kimse yok?" dediğimde bunu Toprak da yeni fark etmiş olmalı ki önce etrafına sonra da kolundaki saate baktı. " Okul bittiği için olabilir" " Nasıl bitti ? Kaç saattir uyuyoruz biz? Şu an saat kaç?" "Hangisine cevap veriyim istersiniz hanımefendi" dediğinde burnumdan soluyup "En sonuncu olanı." " Şu an saat sekiz buçuk " "Oha hava kararmış ve ben hala burdayım" dediğimde kalkıp eşyalarımı toparlamaya başladım.Toprak ise daha dokunmadığı çantasını alıp kapıya ilerledi. "Hadi artık" dediğinde sen git ben kendim gidicem." dedim ona dönmeden o ise bunu umursamamış gibi hiç hareketlenmemişti.

 

Çantamı topladığımda kapıda duran Toprak önden benim geçmeme izin verip arkamdan gelmişti. Okuldan çıktığımızda Toprak bana döndü. " Gel ben bırakıyım seni eve" " Hayır kendim gidebilirim zaten yakın." " Asya uzatma işte gel bırakıyım hava kararmış zaten buralar tekin değildir." "Benden nefret eden biriyle eve gideceğime tekin olmayan bir yerde tek başıma kalsam daha güvende olurum" dediğimde Toprak tekrar kolumu tuttu. Bu çocuğun kolumla sıkıntısı ne? Her sinir olduğunda kolumu tutmak zorunda mı?

 

"Senden nefret etmiyorum sadece seni sevmiyorum ,senden hoşlanmıyorum." " Ay ben sana bayılıyorum! Bırak şu kolumu" "Bırakmıyorum benimle geleceksin" "Halla halla kim diyor bunu?" "Ben diyorum!" "Kim olarak diyorsun bunu?" " Toprak Avcı olarak!" diye dediğinde duraksadım.

 

Cahit Avcı'nın oğlu muydu? Nasıl yani? Bu yüzden okulda her şeyi yapabiliyordu!

"Bak" dedi burun kemerini tutarak. "İnadı bırak. Hava karardı ve buralarda sarhoş çok olur. He sen diyorsan ben çok cesaretliyim bu etekle bile dikkat çekmem şimdi kaybol çünkü daha fazla ısrar etmeyceğim. "Cesaretimden şüphen olmasın Toprak Avcı! Benim eteğim de seni ilgilendirmez. İyi geceler."diyip ondan uzaklaştım ve eve doğru yol aldım.

 

Senin cesaretine pisliyim Asya! Bu kadar karanlıkta cesaretmi olur?! Hayır şu belediye neden bu sokağa lamba yapmaz onu da anlamıyorum. Şu an telefonumun flaşıyla önümü görmeye çalışırken bir yandan da arkama bakıyordum çünkü yaklaşık iki dakikadır izlendiğimi hissediyordum ve bu karanlık bana hiç yardımcı olmuyordu.

Hızlı hızlı binaya girdiğimde derin bir nefes almıştım. İzlenme işi de beynimin bana oynadığı oyunlardan biriydi sanırım Asansöre binip evin önüne geldiğimde anahtarımı çıkarıp eve girdim ve eşyalarımı umursamadan kapının önüne koyup kendimi de banyoya attım. Duştan çıkıp pijamalarımı giydikten sonra telefonumu elime alıp karıştırmaya başladım. Oha! Yirmi iki cevapsız çağrı mı? Arayanlara baktığımda Nesrin Hanım, Eski şehirdeki ev sahibi bu evin sahibi ve bilinmeyen birkaç tane numara vardı ve hepsi ikişer üçer kere aramıştı. Nesrin Hanımı aramaya karar vermiştim ki saat geç olduğu için bundan vazgeçtim.

Saat neredeyse bir olacaktı ve ben hala uyumuyordum. Yarını uykusuz geçirmemek için uyumaya çalışsam da yatakta debelenmekten başka bir şey yapmıyordum. Telefonuma gelen mesaj sesiyle telefonumu alıp mesajın bilinmeyen numaradan geldiğini görünce kaşlarımı çattım.

 

"Okulu terk et yoksa iyi şeyler olmayacak."

 

 

 

BÖLÜM SONNUUUUUUUU

 

 

NASIL BULDUNUUUZZZ

 

 

YORUMLARDA BULUŞALIIIMMM SİZLERİ ÇOK ÖPÜYORUMM

 

Bölüm : 11.12.2024 00:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yağmur Öz / SAKLI GERÇEKLER: aşkın,ihanetin,karanlık gerçeklerin peşinde... / 8. Bölüm
Yağmur Öz
SAKLI GERÇEKLER: aşkın,ihanetin,karanlık gerçeklerin peşinde...

63 Okunma

14 Oy

0 Takip
8
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...