10. Bölüm

10. Bölüm

Yağmur Hanım
yagmurayyer

Güzellik uykumdan aşşağıdaki avludan gelen sesler sebebiyle uyanmıştım. Bugün kınam olacağı için muhtemelen sabahtan beridir konakta koca bir koşuşturmaca vardı. Her geçen gün planımı gerçekleştirmek için zaman aleyhime işliyordu. Bu planın sonunda ise bazıları belkide bedenen ya da ruhen öleceklerdi.. Bir tarafım bunun olmasını istemezken bir diğer tarafım ise yapmak zorunda olduğumu bana hatırlatıyordu. Aklımı daha fazla bunlarla oyalamak istemediğim için yataktan kalkıp sabahlığımı üzerime geçirdim. Daha sonra ise lavaboya giderek günlük rutin işlerimi tamamladım.

Ardından giysi odama geçerek üzerime çiçekli, zarif bir elbise giydim. Ayağıma da beyaz sandaletlerimi geçirdim. Daha sonra makyaj masama geçip oturduğumda biraz yüzümü inceledim. Güzel bir cildim vardı, tabii bunun içinde hemen hemen hergün cilt bakımımı yapıyordum. Zaten neredeyse elime geçen tüm paramı cilt bakım ürünlerine harcıyordum. Yani anlayacağınız bu bebeksi cildimi bu ürünlere borçluydum. Bugün ise makyaj yapmayacaktım. O yüzden cildime ilk önce güneş kremimi ardından da dudaklarıma güzel ve hoş duran bir lip balm sürdüm. Saçlarımı da tokadan kurtarıp düzleştirici yardımıyla bir güzel dalgalar yapmıştım. Ve yapmış olduğum dalgaların bozulmaması içinde son dokunuş olarak saçıma saç spreyi sıktım. Artık aşşağıya inmeye hazırdım!

Güneş gözlüğümüde yanıma almıştım. Odamdan çıkarak aşşağıdaki avluya inmek için merdivenlere doğru yöneldim. Merdivenlerin başına geldiğimde aşşağıda annemle birlikte kahve içen bir adet Cihan Azadoğlu görmeyi elbette beklemiyordum. Bu adam sürekli niye geliyordu buraya anlamış değildim. İstenmeyen ot dibinde bitermiş misaliydi durum.. Annem beni fark edince hemen yanlarına çağırmıştı. "Kızım gelesin yanımıza ne duruyorsun orada öyle, hem bak kim gelmiş senin için." diyerek kaşlarıyla önünde kahvesini yudumlayan Cihanı işaret etmişti. O da annemin dediğiyle kahvesini bir kenara bırakıp bakışlarını bana doğru çevirince içimden derin bir nefes alıp vererek merdivenleri inmeye başlamıştım.

Merdivenleri indiğimde mecburen yüzüme sahte bir tebessüm kondurmuştum. Annemlerin yanına geldiğimde Cihan 'a ufak bir baş selamı verirken "Hoşgeldin Cihan Ağa da hangi rüzgar attı yine ve yine seni buraya? " dedim. Oda içten bir tebessümle konuşmaya başladığında onu dinlemeye başladım..

"Müstakbel karımı görmeye geldim. Malum bugün kınamız var ardından da düğünümüz. Ve tabii birde bir eksik gedik varmı diye sormaya gelmiştim. Ama esas gelişimin nedeni sensin, senin özleminden konakta duramayıp buraya geldim."

"İyi yapmışsın fakat benim adliyede işlerim var o yüzden üzgünüm ama evde kalıp oturamayacağım. Ama istersen sen gidebilirsin." dediğimde annem "Kızım ne işidir bu böyle sen evleneceksin, hatta akşama kınan vardır. Yapmayasın böyle en azından şu evlilik arefesinde işe gitmeyesin e mi kızım?" dedi.

"Annecim üzgünüm fakat bu söylediğin şey imkansız. Ben bir Savcıyım görevlerim ve sorumluluklarım var. İşte tam olarak bu yüzden işimi her ne olursa olsun arka plana atamam. Hem merak etme olabildiğince erken çıkacağım." dedim. Ve arkamı dönüp konak kapısına doğru yürümeye başladım. Birkaç adım atmıştımki arkamdan bir elin kolumdan kavrayıp tutmasıyla olduğum yerde kaldım. Arkamı döndüğümde bu kişinin Cihan Azadoğlu olduğunu görünce birşey söylemeden bakışlarımı eliyle kolumu tuttuğu yerden ayırıp gözlerine sabitledim ve söyleyeceklerini dinlemeye başladım.

"İstersen seni ben bırakabilirim. Hem aklım sende kalmamış olur, hemde içim rahat eder. " demişti..

"Hayır, teşekkür ederim ama buna gerek yok. Ben kendim gidebilirim. O aklınada söyle bende falan kalmasın." son cümleyi bir kaç adım yaklaşıp kulağına fısıldayarak söylemiştim gerçi. Oda benim ona yaptığım gibi bana doğru birkaç adımla aramızdaki mesafeyi kapattığında kulağıma doğru fısısldayarak konuşmaya başladı..

"Hiç aklımdan çıkmıyorsun ki aklıma gelesin. Sağıma dönsem sen, soluma dönsem sen, uyansam sen, gözümü açıp kapatsam sen, hep sen. Hayatım sadece senden ibaret be Rındamın (Güzelim.) Ve hepte öyle kalacak. Söz. Hemde Cihan Azadoğlu sözü.." dediğinde nedense içim bir tuhaf olmuştu. Sanki içimde kelebekler uçuşuyordu. Neler oluyordu bana böyle? Bana oldukça yabancı olan bu duygunun esiri olmak istemiyordum. O sebeple daha fazla bunları düşünmemek için kolumu hızla elinden çekerek arkama bile bakmadan hızla yürümeye devam ettim.

Aklımda bir dolu düşünceyle arabamın yanına varmıştım. Kapının kolundan tutup kapıyı açacakken kendimi tutamayıp bakışlarımı yeniden ona çevirdim. Benim gözlerimin içine derin duygularla bakıyordu. "Dikkatli git o zaman olurmu?" dediğinde gözlerinden taşan kaybetme korkusunu iliklerime kadar hissetmiştim. Korkuyordu.. Hemde çok korkuyordu beni kaybetmekten. Peki ya gerçekten de beni kaybedeceğini bilse.. O zaman ne olurdu tahmin etmek bile istemiyordum. Yine içimden bir ses 'Yapabilecekmisin? O seni kaybetmekten bu kadar çok korkuyorken sen ona bu acıyı ona reva görüp yaşatabilecekmisin?' diyordu. Al işte resmen iki ucu b*klu değnekti. Daha fazla oyalanmadan kapıyı açıp aracın içerisine girdim ve arabayı çalıştırarak yola koyuldum.

                                    

 

~✨✨✨~

 

Adliyeye geldiğimde ilk iş olarak Başsavcı ile görüşmem olduğu için odasına doğru ilerledim. Kapını önüne gelince kapıyı birkaçkez tıklattım ve içeriden gelen 'Gel.' emriyle içeriye girdim. İçeri girdiğimde ilk olarak Başsavcı ile selamlaştıktan sonra koltuklardan birine oturdum ve Başsavcının söyleyeceklerini can kulağıyla dinlemeye başladım. Ama ne yalan söyleyeyim kafamın içi karmakarışıktı, adeta karman çormandı.. Ne hissedeceğimi ve ne düşüneceğimi artık bende bilmiyordum.

 

                   

2 saat sonra..

 

Başsavcı 'nın odasından seri adımlarla çıkıp odama geldiğimde, hızlıca askılıktaki ceketimi ve masamın üzerindeki çantamı alıp odamdan çıktım. Asansör yardımıyla aşşağıdaki otoparka geldiğimde arabamı bıraktığım yere doğru ilerledim ve arabamın önüne vardığımda hemen vakit kaybetmeden şoför koltuğuna oturdum ve arabayı konağa doğru sürmeye başladım.

Yaklaşık yarım saat sonra konağın önüne anca gelebilmiştim. Aslında pek fazla trafik olmazdı bizim buralarda ama nedense bugün trafik bir hayli yoğundu.. Konağın önüde arabalarla dolu olduğu için nereye park edeceğimi şaşırmıştım. Bugün konakta yapılacak olan kınam için ülkenin dört bir yanından gelen misafirlerimiz olacaktı. O sebeple de konak tıklım tıklım dolacaktı. Bunu daha şimdiden ön görebiliyordum. Konağın önüne park edemeyeceğim için babamın benim için özel olarak yaptırdığı garajıma park ettim aracımı, ardından da konağın kapısından içeriye adım atmamla kolumdan hızla çekilmem bir olmuştu..

"Yav sen nerdesin kızım saat kaç oldu haberin varmı? Bak misafirler de gelmeye başladı yavaştan, yukarıda saç ve makyajın için ekip var. Hemde özel olarak Azad oğlum işinde en iyilerini senin için seçmişte yollamış adam, sende de hayde çok oyalanmada çık hazırlan bir an evvel de hayde! " Annemin bu söylemlerine sadece göz devirmekle yetindim ve odama doğru adımladım.

Odaya girer girmez konfetiler havada uçuştu birden. Ve ardından "Sürpriiiizz" diye koca bir ses yükseldi. Bense sadece şaşkınlıkla bu manzaraya bakakalmıştım. Kardeşim gibi görürdüğüm Beliz ve diğer tüm arkadaşlarım buradaydı. Odamı resmen özenle süsleyip güzel bir ortam hazırlamışlardı. Benim için o kadar uğraşmış ve boş yere zahmete girmişlerdi. Çünkü bunların hiçbiri gerçek değildi. Bu kına, düğün, nikah.. Hiçbiri gerçek değildi.. Hepsi birer oyundu.. Oyunumuzun birer parçasıydı. Bu oyunu başlatan ben değildim belki ama bitiren ben olacaktım.. Fakat bunların hiçbirinden henüz kimsenin haberi olmayacak ve ruhları duymayacaktı..

Nergis, Beyza, ve Zehra hemen yanıma gelip bana sımsıkı sarılmaya başlamışlardı. Böyle giderse çok sevgiden boğulabilirdim ama ben!!

"Ya siz ne ara geldiniz böyle? Ve niye bana haber vermediniz? Ve bu durumdan nasıl haberiniz oldu? Bana hemen herşeyi anlatıyorsunuz! "

"Ya canımın içi tamam sakin ol anlatıcaz sana herşeyi ama önce otur bakayım sen şuraya." diyerek beni omuzlarından tutup makyaj masama oturtan Beyza 'ya ters bir bakış attım. Oda buna aldırmadan "Evet şimdi saç/ makyaj 'a başlayabilirsiniz. " dedi. Ve önce saçım yapılmaya başlandı.

"Ee dökül bakalım şimdi.. Tüm sorularıma bir yanıt istiyorum ona göre! " dedim.

"Valla öncelikle aşk olsun yani canım sanada! İnsan hiç kınasına arkadaşlarını çağırmaz mı?! Eniştem bizi arayıp davet etmese ruhumuz duymayacak yani arkadaşımızın evleneceğinden! Ama sağolsun hepimizi de özel araçlarla getirdi buraya. Cidden adamı pek tanımıyorum ama sana ne kadar değer verdiği çok belli.. Sen mutlu ol diye taa şehir dışından buraya senin için getirtti bizi. Üstelik tüm bu gördüklerinin hepsini de o ayarladı."

"Ne bir saniye Cihan Azadoğlu sizi mi aradı? Üstelik benim için sizi ta şehir dışından özel olarak getirtti ve herşeyi o planladı yani öylemi?"

"Tam olarak öyle oldu kuzum. Artık sana ne kadar aşıksa koca bir buket krem renginde lale buketi göndermiş."

Ne bir saniye yoksa o esrarengiz kişi.. Tabi ya, bunu neden daha önce akıl edememiştimki! Tüm bu çiçekleri gönderen Cihan Azadoğluydu demekki. Peki neden şuan kendimi tuhaf hissediyorum. Bu durumun şuan beni rahatsız etmesi gerekmiyor muydu? Öyleyse neden rahatsız olmuyordum? Kafam son derece karışıktı. Daha fazla karıştırmak istemediğimden elime telefonumu alarak sosyal medyada gezinmeye başladım.

"Kız bu ne biçim bir ortamdır sessiz sedasız hiç gelin mi hazırlanırmış? Kız Nergis aç anam ordan bir şarkı." Zehra 'nın dediğiyle Nergis hemen kalkıp bir şarkı açtı.. Ve odanın içini Kürtçe halay müziği doldurdu.. Müzikler, türküler eşliğinde halay çekip kendilerince eğleniyorlardı. Ama ben hiç eğlenemiyordum. Çünkü hiçbirşey gerçek değildi.. Bu sadece sergilenen bir tiyatro oyunuydu.. Örtü kapandığında oyun bitecekti..

Saçımın yapımı tamamlandığında hemen makyaja geçmişlerdi. Ardından makyajımda bitince kına gecesinde giyeceğim kıyafetimi kızların yardımıyla giydiğimde artık tamamiyle hazırdım!

 

(Ve işte o meşhur kıyafetimizss..💅)

 

 

Kapı birkaç kez tıklatıldı. İçeriye annem girdiğinde artık inmemiz gerektiğini söyledi. Bende yavaş adımlarla odamdan çıkıp terasa yöneldim. Terasa geldiğimde dertli bir iç çektim. Kafamdaki sesler susmuyordu.. Aklım karmakarışıktı.. Birkaç dakika boyunca aşşağıdaki avluda benim için yapılanları izledim.

Arkamdan bir kıpırtı sesi duyunca hemen arkamı döndüm tam hamle yapacaktım ki bu kişisinin Beliz olduğunu görünce bir anlığına afalladım.

"Ay kız burada ne işin var senin donacaksın şimdi birde üstüne birşey de almamışsın! Allah 'tan enişte bey görüp bana haber verdi. Kendisi şuan gelemezmiş yanına o yüzden benim getirmemi istedi. Hadi bak ben iniyorum aşşağıya sende arkamdan gelirsin artık. Çokta oyalanma bak hastalanırsın kuzum." dedi ve elindeki getirmiş olduğu şalı üzerime örttü, ardından aşşağı inmeye başladı.

Bende biraz daha orada kalıp aşşağıya inmeye başladım. Merdivenleri inerken tüm gözler üzerimdeydi. Ee nede olsa Mardin 'in köklü aşiretlerinden biri olan Yenilmez aşiretinin tek kızı evleniyordu. -(opsiyonel!!)-

Aşşağıya indiğimde kolumdan tutup avlunun ortasında kurulan pistin üzerindeki tahta oturttular beni ardından avluyu duygusal bir türkü olan "Yüksek Yüksek Tepeler" çalmaya başladı.

Tüm genç kızlar önümde şarkı eşliğinde dönmeye ve hep bir ağızdan söylemeye başladılar. Herkes pür dikkat bir şekilde benim ağlamamı bekliyordu ama ben öyle kolay kolay ağlamazdım! Ne yapabilirim canım huyum böyleydi.. 💅

Annem en sonunda dayanamayıp yanıma geldi ve hafifçe başımdaki duvağı kaldırıp "Kızım ağlasana ya! Bak hem şimdi eğer ağlamazsan senin hakkında kocaya meraklı olduğunu düşünecekler." dedi.

"Valla ben hayatımı veya davranışlarımı insanlar ne der veya ne düşünür diye yaşamıyorum anne o yüzden üzgünüm ama ağlayamayacağım hiç! "

"Off kızım bari ağlıyormuş gibi yap! Ölür müsün sanki? Hem ne olac- " annemin cümlesini yarıda kesen şey ise hiç şüphesiz ki İbrâhim Tatlısesin "Allah Allah " şarkısı olmuştu..

Kapının gürültü bir şekilde açılmasıyla jilet gibi bir takım elbisesi ve yapılan saçı ile arkasında bulunan bir dolu insanla yanıma doğru gelen bir adet Cihan Azadoğlu mu gördüm ben az önce? Yoksa benmi yanlış görüyordum?! Bir saniye ama onun burada ne işi vardı canım? Ayrıca bu adam bu kadar yaklaşıklı mıydı yahu?

-(Hep öyleydi aslında hayatım..🤭)-

Ellindeki davula ritmik hareketlerle vuruyor ve vurukende şarkının sözlerini gözlerimin içine bakarak söylemektende geri kalmıyordu..

Off sıcak mı oldu sanki burası biraz ?

 

 

(Bu kısımdan sonrasını şarkıyı açarak okumanızı tavsiye ederim sevgili okurlarım..🤭)

 

 

Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek

 

Bu nasıl sevmek bu nasıl gülmek

İnsan değil bu sanki bir melek

Ne güzel yaratmışsın çiftedir beni

Görünce aşık oldum eyledi deli

 

Gülünce gözlerini, saçının her telini,

Tutunca ellerini, ölesim gelir, ölesim gelir

Ölesim gelir, ölesim gelir.

Ölesim gelir, ölesim gelir.

 

Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek

 

Gözlerine bakınca deryayı gördüm.

Sevmeyi, sevilmeyi onunla bildim.

 

Gülünce gözlerini, saçının her telini,

Tutunca ellerini, ölesim gelir, ölesim gelir

Ölesim gelir, ölesim gelir.

Ölesim gelir, ölesim gelir.

 

Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek

Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek

 

Bu nasıl sevmek bu nasıl gülmek

 

Nihayet şarkı bittiğinde yine bana olan bakışlarını bozmadan "Benim gelinini ağlatacak olan daha anasının karnından doğmadı!" dedi. İçimde birşeyler kıpır kıpır oldu sanki. Bu çok tuhaf bir histi.. Neler oluyordu bana böyle anlam veremiyordum!

Arkadaşım Nergis hemen ellerimi kapatıp "Gelin elini açmıyor Kaynana!" diye bağırdı. Ben ise olanlara şok içinde bakakalmıştım..

"E o halde nerde bu kızım kaynanası canım? " diye bas bas bağıran Zehra 'ya uyarı niteliğinde bir bakış attım. Oda 'ne var' dercesine omuzlarını kaldırıp indirdi.

Aylin hanım elindeki bir kese dolusu altını elinde kaldırıp herkese göğsünü gere gere göstererek"Buradadır elbet." dedi. Ve yavaş sayılabilecek adımlarla yanıma gelip bana "Açasın gayrı kızım elini." dedi. Bende ellerimi açtım. Ardından Aylin Hanım elindeki torbadan kafam kadar bir Cumhuriyet altını çıkardı ve önce kınayı ellerimin üzerine sürdü, altınları da sırasıyla avuç içime yerleştirdi. Ardından da Cihan Azadoğlu birkaç adımla yanıma geldi ve yanımdaki onun için bırakılan sandalyeye oturdu. Annesi Aylin hanım oğlunun da serçe parmağına kına yaktıktan sonra artık kına yakma merasimi nihayet sonra ermişti.

Kına yakıldıktan sonra ortalığı kasıp kavuran halay daireleri bitmek bilmiyordu. Ben ise sadece oturmuş ve hissiz gözlerle etrafı seyrediyordum. Arada bir yanımdaki adamın bakışlarını üzerimde hissetsemde buna aldırmamaya çalışıyordum.

Yanımdan gelen telefon zil sesi ile bakışlarım Cihan Azadoğlu 'nu bulmuştu.

"Buna bakmam lazım, birkaç dakikaya gelirim." dedi ve hızlı adımlarla terasa çıkmak üzere merdivenlere yöneldi. Benimde hemen arkasından gitmem tuhaf kaçardı insanlara büyük ihtimalle ama bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim.O sebeple de hemen arkasından onu takip ettim. Benim odamın içerisine girince ister istemez kaşlarım çatılmıştı. Bu adam ne hakla benim odama girebiliyordu? Bu ne cürret yani anlayamıyorum cidden!

Allah 'tan kapıyı aralık bırakmıştı. Bu sayede daha iyi bir şekilde duyabilecektim onu..

"Hayır teslimatı bugün değil yarın yapıyoruz.."

 

 

Evvet artık bir bölümün daha sonuna geldik, umarım bölümü beğenmişsinizdir.. Bu arada bir sonraki bölümü sezon finali yapmayı düşünüyorum.. Bu kurgumu çok fazla uzatmak istemiyorum tam tadında bitirmeyi hedefliyorum o yüzden böyle bir karar aldım. Ve son olarak sizden küçük bir ricam olacak efenim..🤭

Lütfen yıldızı parlatmayı ve yorum yapmayı unutmayın.. Sizleri seviyoreee .. 🦋💫💗

 

 

 

 

Bölüm : 18.01.2025 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...