15. Bölüm

11.Bölüm-Oyuncak Araba-

Yağmur Benzer
yagmurungokyuzu

Hazan'dan

Hayat bazen yürüdüğüm yollara taşlar koyuyor, beni sürekli düşürüyordu ve ben her zaman tek başıma kalkıyordum ama ben dün ilk defa tek değildim,ilk defa göz yaşlarımı birisi sildi,ilk defa düştüğümde ben kendime sarılmadım.

Turgay bana o kadar çok naif davranmıştı ki o kadar çok ağlamama ve kötü şeyler yaşamama rağmen gece yüzümde tebbesümle uyumuştum.

Yağmur sesleri ile gözlerimi odada gezdirdim. Turgay'ın evinde -misafir odasında -kalıyorum.Bu odada genel olarak beyaz ve kahve tonları kullanılmıştı ve çok güzel dizayn edilmişti.

Sanırım uzun bir süre bu odada kalacaktım.Kapının tıktıklanması ile yatakta oturur pozisyona geldim ve “Gelebilirsin”diye seslendim.Turgay içeriye girdiğinde onu süzdüm.Üstünde bisiklet yaka, bordo renkli kazak onun altında siyah bir pantolon vardı.

Saçları alnına dökülüyor, yeşil gözleri ise bugün daha da güzeldi.Turgay yakışıklı birisiydi hatta nefes kesiciydi…

“Hazan kahvaltı hazır istersen beraber yapalım.”

“Olur birazdan inerim aşağı.”

O mutfağa gittiğinde ben de lavobaya girdim.Elimi yüzümü yıkayıp aynaya baktığımda kafamda ki sesler patlak verdi, hiçbir zaman bitmiyorlardı“Hazan buradan çık.”

“Neden çıkayım.”diye sordum.

“Öleceksin,Hazan seni öldürecekler.’Kalbim korkuyla atarken “Kim kim beni öldürecek.” dedim.“Yakında öğreneceksin.”

“Sus artık, yalvarırım sus.”Ses fısıldayarak “Susamam Hazan tek bir şartla susarım.” dedi.“Peki,o şart ne ? hemen yapayım sen yeter ki sus.”

Ses gitti, kalbim sıkışmaya başlarken gözlerimin içine baktım,yorgundu, çok yorgun ve bitkindi.Bu yaşta etrafa umutla bakması gereken gözler korkuyla bakıyordu, ölüm korkusuyla bakıyordu.

İlaçlarımı evden almam lazımdı.Uzun zamandır kullanmıyorum, faydası olur mu ki? psikiyatristim de mesaj attı gitmem lazım ama ne diyeceğim?

Yine bir çıkmaz içerisindeydim, Turgay'a söylemeyeceğim sürekli benim dertlerimle uğraşıyor birde bu çıkmasın.Kendim halledeceğim,halletmeye çalışacağım.

Zor olacak ama olsun kimseye -Turgay bile olsa - yük olmak istemiyorum.Bir şekilde halledeceğim…

On dakika sonra aşağı indiğimde Turgay boydan olan camdan dışarı bakıyordu.

Yağmur yağıyordu, yağmur damlaları camdan aşağı akarken o benim geldiğimi hissetmiş olmalı ki arkasını döndü, beni gördüğünde gülümseyip gözleri yüzümde gezindi “Bir şey mi oldu? yüzün solgun duruyor gibi.”anlamıştı, Turgay beni her zaman anlıyordu.

“Yeni uyandım ya ondandır bir şeyim yok.”

“Anladım.”diyerek başını salladı sonra masayı gösterip “Hadi sen otur,ben de çayları doldurayım.” dedi.Masaya oturduğumda o da bardakları masaya koyup oturdu.Kısa süren kahvaltıdan sonra çayı alıp,arkama yaslandım.

“Turgay bugün eve gidebilir miyiz?”

“Neden gitmek istiyorsun, burayı sevmedin mi ya da ben istemeden bir şey mi yaptım?” aceleyle”Hayır, hayır.”dedim sonra devam ettim “Kıyafet falan almam lazımda bu yüzden” rahat bir nefes aldı”Tamam yarım saate çıkarız sonrasında annene gideriz.”

Başımı ‘tamam’ anlamında salladım.

🍂🍂🍂

Eve geldiğimizde bahçede ki saksıya her ihtimale karşı koyduğum anahtarı aldım.

Turgay “Gelmemi mi istersin yoksa kalayım mı?”dedi dudaklarımı yalayıp “Gel.” dedim.Derin bir nefes alıp ilk adımımı attım ve beni her gün öldüren o eve girdim.

Burası ölüm kokuyordu.Korku filmlerindeki evler bile daha az ürkütücüydü.Gerçi herkesin evi kendisine göre ya huzurlu, güzel bir ev ya da gürültülü, kötü bir ev olurdu.

Eğer o ev onun için ölümse,o ev cehennemdir eğer o ev onun için yaşamsa o ev onun için cennettir.

Bu ev benim için cehennem.Her bir köşesinde ayrı ayrı yandım, ağladım, kahroldum.

Mutfağa geçtim bağlı olduğum sandalye yerdeydi, burası annemin gidişini hiçbir şey yapamadan izlediğim yerdi.

Salona geçtim.Vücudumun herhangi bir yerinden akan kanlar yerde kurumuş ve ortama çürük, iğrenç bir koku bırakmıştı.Üst kata çıktım, odama girdim.Odamı seviyordum çünkü bu evde yalnız kalıp,düşünebileceğim daha doğrusu yaşayabilceğim bir yerdi.

Dolaptan valizi çıkartıp, alabildiğimce kıyafet aldım.Büyük ihtimalle Turgay'da bir süre kalacaktım.

Valizi kapatmadan ilaçlarımı da koyup valizi kapattım.

Belimi doğrulturken karşımda birisinin bana baktığını hissettim, başımı o yöne çevirdim, karşımda çok korkunç bir yaratık vardı, evet evet yaratıktı.

“Se-sen de kimsin?”deliriyor ve bunu çok normal karşılıyordum.

Yaratık sustu, yatağın ucuna oturup kırmızı gözlerini bana dikti.

Ağzını açtığı an kusmak istedim.Dişleri yoktu ve et parçaları ağzından çıkıyordu.

“Hiç kimseyim.” iki elimle yüzümü kapatıp “Hayır, hayır Hazan şimdi atak geçirme şimdi olmaz Hazan.”

Kafamda ki ses konuştu sonra

“Bu yaratık seni öldürmeye geldi Hazan.”

“Ne yapmalıyım?”dedim ellerim yüzümdeyken tam o sırada Turgay'ın sesini duydum “Hazan kimle konuşuyorsun?” Kalbimin atış hızı artarken kendime gelmeye çalıştım, ellerimi yüzümden çektim, yaratık gitmişti.

Turgay'a baktım, olanları anlamaya çalışıyordu.

“Hiç hiç kimseyle konuşmuyorum.”odaya adım atıp karşımda durdu.

“Hazan sen iyi değilsin,sen gerçekten iyi değilsin.Yardım edebileceğim bir şey var mı?”boğazımda yumru oluşurken başımı iki yana salladım “Hayır, yok.” Turgay derin bir nefes alıp elini koluma koydu

“Mahperi,ben sana gerçekten değer veriyorum ve senin iyi olmanı istiyorum sen de bana yardımcı ol ki yaralarını sarayım.”yere inen bakışlarımı yüzüne çevirdim “Neden bana değer veriyorsun Turgay? neden yaralarımı sarmak istiyorsun.Ben senin için kimim ki?”

“Sen benim için her şeysin Hazan, sen ayperisin, yaralarını sarmak istiyorum çünkü ancak o yaraları kapatırsam mutlu olacaksın…sana değer veriyorum çünkü seni seviyorum.” odaya güneş vurdu, güneş ışığı kalbime kondu ve içim huzurla doldu, sanki yıllardır bu anı bekliyordum.

Parmak uçlarım heyecandan mı mutluluktan mı, şaşkınlıktan mı?bilmiyorum ama uyuşmaya başladı, karnımda ki ruhunu teslim etmiş kelebekler uçuşmaya başladı,ince dudaklarıma uzun süre sonra huzur dolu bir gülümseme kondu.Bu bir rüyaysa beni uyandırmasınlar,bu bir rüyaysa burada mahkûm kalayım.

Kuruyan dudaklarımı yaladım “Turgay…eğer şuan hissettiğim duygular sevgiyse…ben de seni seviyorum.”

Bunu dememle gerginliğini üzerinden atıp, tüm içtenliği ile gülümsedi ve beni kendisine çekip sarıldı.Ben ise ilk başta ne yapacağımı bilemedim sonra ellerimi sırtına yerleştirip ben de ona sarıldım.O çenesini kafama yaslamışken ben de kokusunu soluyordum.

Biz,her şeye rağmen onunla olmuştuk.

Biz,her şeye rağmen sarılmıştık,birbirimize sevdiğimizi söylemiştik.Biz her şeye rağmen…beraberdik.

🍂🍂🍂

2 gün sonra

Saçlarımı tepeden bağlayıp odadan çıktım, Turgay salonda beni bekliyordu.Anneme gidecektik yine,her gün gidiyorduk, doktorları ile konuşuyor, içimizi rahatlatmak istiyorduk ama olmuyordu çünkü annemin durumu gittikçe kötüleşiyordu.Yine yalnız kalsaydım bu durumu aşamazdım, artık yalnız değildim Turgay bana destek çıkıyordu, yaralarımı sarıyordu.

Salona indiğimde Turgay'ı koltukta elinde kitap okurken gördüm, arkasından sarılıp yanağına öpücük kondurduğumda başını kaldırıp elimi öptü sonra yanına ‘’pat pat' diye vurdu, yanına geçip oturdum.

“Ne okuyorsun?”

“Operadaki hayalet kitabını okuyorum.”diyip kitabı gösterdi, elime alıp inceledim “Okumadım, nasıl beğendin mi?”

“Anlamak için yavaş yavaş okuyorum ama kitap beni içine alıyor, yazar gerçekten cümleleri çok derin yazıyor.”

“Sevdiğin bir alıntıyı okusana.” dedim ve kitabı uzattım bana gülümseyip kitabı aldı birkaç sayfayı karıştırıp altını çizdiği cümleyi okumaya başladı “Tek isteğim, olduğum gibi sevilmekti.” Turgay aslında tek bir cümleyle üstelik bir kitaptan okuduğu cümleyle yarasının ne kadar derin olduğunu bana usulca anlattı.

Kafamı koltuğa yasladım “Ben seni olduğun gibi seviyorum Turgay.” gözlerini kitaptan çekti ve kapağı kapatıp koltuğa koydu “Her ne yaparsam yapayım sevecek misin gerçekten?””Seveceğim.”diye başımı salladım, sağ elimi tuttu parmaklarımı tek tek öptü sonra sol elimi tuttu yine öptü tek tek sonra gözlerimin içine baktı “Bu kadar emin konuşma Mahperi,bir şey olur ve benden nefret edersen bu an sana pişmanlık bana acı yaşatır.”bu söylediği şey kafamı karıştırsa da “Öyle bir şey olmayacak.”dedim.

Sonra derin bir nefes alıp arkama yaslandım “Senin Yakup ile meselen ne?belli ki o sana da büyük acılar yaşatmış.” Sağ bacağını sallamaya başlarken”Yaşattı.”dedi “Anlat” dedim

“Dayanabilir misin?”

“Dayanırım.”

Yazar'dan

Turgay geçmişini hatırladığında kaskatı kesildi, çok acı çekmişti, çok küçükken büyük acılar yaşamıştı.Sevdiği kadının gözlerine bakıp, cesaretlendi, Hazan onu anlayacaktı.“Ben yetimhanede büyüdüm Hazan.Beni dünyaya getirenler bana sahip çıkmamışlar.”Hazan'ın içi şimdiden burkulurken Turgay konuşmasına devam etti.

“O yetimhanenin müdürü Yakup'un babası Abdullah abiydi,sert birisiydi çocuklara sürekli kızardı,çıt çıkarsak bile sinirlenir bize cezalar verirdi.İşte yemek vermezdi,bizi yetimhanenin bahçesinde kar, yağmur demeden bırakır orda yatardık.” Hazan dudaklarını yaladı “O geçen sene öldü,sen mi ölürdün?” Turgay bakışlarını yere eğip, yutkundu sonra başını olumlu anlamda salladı, gözleri Hazan'a değdiğinde kızın kızgınlıkla değilde anlamak ister gibi baktığını gördü sonra Hazan”Devam et.” dedi.

“Her neyse işte ben beş-altı yaşlarındayken bahçede oturuyorum,elimde mavi renginde oyuncak araba var yerde onu sürüyorum bahçe kapısı açıldı içeriye Erkan ile Yakup girdi, Yakup baya sinirliydı etrafta gözlerini gezdirdi ben de korktum tabii arabamı alıp kalktım, içeriye geçecektim, Erkan yanıma geldi omzumdan tutup çekiştirdi ben de küçüğüm ne diyeceğim zaten.Beni çekiştire çekiştire bodruma götürdü.” Turgay durdu, düşündü Hazan'ın canını daha fazla acıtmamak için nasıl anlatacağını düşündü ama yapamadı çünkü yaşadığı olay o kadar çok can yakıcıydı eksik anlatırsa çocukluğuna ihanet ederdi.

“Bodrum çok karanlıktı, hiçbir şey görünmüyordu sonra kapı açıldı içeriye Yakup girmişti.Birisi bana tokat attı ilk önce,o tabii ki Yakup'tu Erkan bizi sadece izliyordu.Çok utanıyorum ama o gün beni…o gün beni taciz etti.Pantolonumu indirip,o bölgemi kontrol etti,pedofoli piç.”Hazan küçük Turgay'ı gözü önüne getirdiğinde göz yaşlarını döktü.

“Sonra elleriyle beni itti,yere düştüm kafam betona çok sert geldiği için kanamıştı, ayağıyla tekmeler atarken ben arabama sarıldım,tek oyuncağım oydu kırılmasını istemiyordum.Üstüme bir şey bıraktı,bıraktığı şey bir fareydi o fare vücudumda dolaşırken korkuyla bağırdım çünkü ne olduğunu görmüyordum, bilmiyordum.Beni orada kan revan içinde bir fareyle bırakıp, gittiler.Bir gün boyunca orda kaldım sonra Abdullah abi geldi,o da beni sürükleyerek odadan çıkardı, oyuncağımı bırakmadığımı gördüğünde eline alıp yere attı ve paramparça oldu artık oyuncağım da kalmamıştı.”

Turgay'ın da artık göz yaşları akarken yine konuştu “Birkaç gün sonra da kendime gelmiştim zaten.”Hazan hıçkıra hıçkıra ağlarken Turgay'a sarıldı, boynuna öpücük kondurdu Turgay da Hazan'a sarılırken”Biliyor musun Hazan bunu neden yaptığını bile bilmiyorum,beni o gün sebepsiz yere dövdüler.” Hazan diyecek bir şey bulamıyordu “O günden sonra kendime söz verdim beni bu dünyaya getirenlerden,başıma tüm bunları getiren insanlardan hesap soracağım.”Hazan kendisini sakinleştirip konuştu”Sana söz veriyorum Turgay sen onlardan intikamınını alırken senin yanında duracağım,seni asla yargılamayacağım çünkü onlar bunu hak ediyorlar.”

Turgay dudağını kızın saçlarına bastırıp, gözlerini tavana dikti.

🍂🍂🍂

Hazan'dan

Araba yoldan akıp giderken göz ucuyla Turgay'a baktım, gözleri hâlâ kızarıktı.Bu iğrençliği nasıl yapmışlardı, neden yapmışlardı,bunların amaçları neydi?Küçücük bir çocukmuş nasıl atlatmış bunları?ah benim dayanaklı sevgilim.

Ona sarılmıştım ama keşke küçük Turgay'a da sarılabilseydim, oyuncağını tamir edebilseydim.

Bir çocuğu annesi babası nasıl bırakıyorlardı, nasıl içleri almıştı bunu yaparlarken?

Aklımdan o kadar çok soru geçiyor ki…ne yazıkki hiçbirine cevap bulamıyorum.Mantıklı veya mantıksız açıklaması yoktu ki böyle bir durumun olamazdı.

Terk edilmişti,taciz edilmişti, şiddet görmüştü…belki daha fazlası da oldu,daha kötü şeyler de yaşadı ama ben bu anlattığıyla bile kahroldum.

Yakup'u öldürmek istiyordu, annesini babasını öldürmek istiyordu,onun çocukluğunu cehenneme çevirenleri vahşice öldürmek istiyordu…ben ise ona sonuna kadar hak veriyorum,o bunları yaparken onun yanında olacaktım.

Bana anlattıklarından sonra ona “Senin yanında olacağım”demiştim omuzlarından derin bir yük inmişçesine bana sarılmış, saçlarımı öpmüş ve birden omzumda hıçkıra hıçkıra ağlamıştı,ben de onunla beraber ağlamıştım.

Ağlaşmalarımız bittikten kısa süre sonra kendimize gelip kahve içmiştik.Şimdi de anneme gidiyorduk.

Düşüncelerimden sıyrıldıktan yaklaşık on dakika sonra hastaneye gelmiştik.Arabadan indiğimizde Turgay bana yaklaşıp elimi tuttu ve içeriye girdik.

Yoğun bakım kapısının önünde Emre abiyi görünce hemen yanına gittim “Abi.”diye seslendiğimde dönüp baktı “Hazancım”Turgay da yanımda belirdiğinde “Annem nasıl.” dedim “Ben de şimdi onun kontrolü için girecektim istersen sevgilinle beraber gelebilirsin.”Turgay'a baktım başını olumlu anlamda salladı “Olur abi.” İkimize de maske verince içeriye girdik, annemin kapısını açtığında o yanına gitti biz ise kapıda durup onları izledik.Emre abi annemi kontrol ettikten sonra tam yanımıza geliyordu ki annem birden titremeye başladı,sonra ağzından köpükler çıktı.Kendisi hemen yanına gidip bağlı olduğu kabloları oynadı ama annem hâlâ aynıydı.”Turgay annem,ona ne oluyor.”diye sordum Turgay ise çaresizlikle “Bilmiyorum.” dedi adımlarım odanın içine girdiğinde Emre abi hâlâ çabalıyordu, sonra annem duruldu, titremesi bitti ağzından kan akmaya başladı “Emre abi bir şeyler yap, yalvarırım.”dedim ağlamaklı sesimle.Emre abi ise annem için ne yapılması gerekiyorsa yapıyordu ama ne çare?annem gidecekti…

Emre abi “Nefes almıyor.”diye fısıldadı fakat ben duydum,arkamda olan Turgay'a baktı sonra Emre abiye ve anneme baktım,bağlı olduğu makinede kalp atış hızı tek çizgiydi.Turgay kolumdan tutarken tekrar ona döndüm “Turgay…annem ölmedi değil mi?”annemin yanına gidip oturdum, aşağı sarkan elini tutup öptüm “Anne ne olur…ne olur gitme, beni bu dünyada kimsesiz bırakma ne olur?”göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken Turgay'ın da yanıma çöktüğünü hissettim Emre abi ise son umud anneme elektroşok uyguluyordu.Birkaç defa denedi ama nafile, işe yaramadı.Maskesini indirdi,titreyen sesiyle “Hazan,abim…başımız sağolsun.” dedi.

Tüm vücudum titredi “Hayır, hayır.Ne olur abi yalvarırım bir şeyler yap,onu kurtar.”

Başını yere eğip, dışarı çıktı.

Turgay saçlarımı okşarken,ben anneme bakıyordum.

“Turgay o ölmedi değil mi?”

Sustu.Dizlerimin üstünde yükselip annemin yüzüne baktım, ağzından çıkan kanlar hastahane kıyafetine ve boğazına akmıştı, yanaklarına dokundum daha soğumamıştı ama yüzü çok solgundu, dudakları morarmıştı,eline dokundum buz gibiydi, dudaklarımla üfleyerek ısıtmaya çalıştım.

“Hazan,daha fazla durma gel çıkalım.”annemi bırakıp, dizlerimin üzerinden inip yere oturdum.

Turgay karşıma otururken yine sordum “Turgay o ölmedi değil mi?”

Turgay gözlerime baktı “Öldü.” Bunu demesiyle ona tokat attım “Ölmedi, ölmedi.” diye bağırdım.Tekrardan “Öldü.”dedi bu sefer hem tokat atıyor hem “Ölmedi.”diye bağırıyordum.Kendime geldiğimde ona baktım.O kadar çok vurmuştum ki yanakları kıpkırmızı olmuştu,kalbim sızlarken ona sarıldım “Özür dilerim.”diye defalarca fısıldadım.

O ise bana sarılmaya meyilli olduğu için sımsıkı sarıldı “Eğer acını dindirecekse bana tekrar tekrar vur.”

Başımı iki yana salladığımda gözümün önü karardı ve Turgay'ın kolları arasına yığıldım.

 

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Turgay'ın Yakup ile olan geçmişi?

Aysel karakterimizin hikayesi buraya kadardı.

Sizce neler olacak?

Sevdiğiniz yerler?

Sevmediğiniz yerler?

Sizi çok seviyorum 🌸

Bölüm : 12.04.2025 18:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...