18. Bölüm

13.Bölüm-Kanlı kazak-

Yağmur Benzer
yagmurungokyuzu

Turgay'dan

O, her geçen gün biraz daha erirken, içten içe yok olurken… ben hiçbir şey hissetmemiştim, ruhum duymamıştı, fark etmemiştim.

Acısını sessizce içine gömerken, ben kendi dünyama dalmıştım.

Yanında olacaktım, hep… Söz vermiştim. Ama sözlerim kadar bile güçlü olamadım.

Koruyamadım onu… Kalbimin tam ortasını, nefesimin sebebini…

Benim yüzümden acı çekti, benim yüzümden babasını yitirdi…

Belki de benim yüzümden ölüme sürüklendi.

Ve sonra… gitti.

Bir anlığına başımı çevirdim, o an… ellerimden kayıp gitti.

Gün doğdu ama içime gecenin sessiz karanlığı çöktü.

Her yere baktık;mezarlığa, Yakup’un evine, sokak aralarına…

İsmini defalarca haykırdım.

Ama yoktu.

Sanki dünya yutmuştu onu.

Hiçbir yerde yoktu… hiçbir iz, hiçbir nefes…

Kar yağmaya başladı, yılın ilk karında sevgilim kayıptı,yoktu canımın canı.

Kar umut değil miydi?kar umut demekse ben neden bu kadar çaresiz hissediyorum?

Üstüne montta almamıştı,sadece kazağı vardı.

Evin ön bahçesindeydik, duruyordum, belki gelirdi?gelir diye bekliyorum.

Gelmiyordu, sandalyeden ayağa kalkıp sigara yaktım,zehirli dumanı içime çekerken polisin telsizinden birkaç cızırtı geldi,sese dikkat kesildim.

“Tüm birimlerin dikkatine arka tarafta -ormanlık alanda- küçük boyda,siyah bir valiz bulundu.”sigara elimden düştüğünde “Bu onun valizi.”dedim polis telsizi alıp uzaklaşırken Emre yanıma geldi “Ne duruyorsun oğlum,hadi çıkalım.”

Ona,bir şey olmamıştı değil mi?

Belli belirsiz başımı salladığımda arka bahçeye gittik, kapıyı açtığımda birkaç adım sonra ormana giriş yapmıştık.

Kar,hızla yağarken gözlerim etrafta geziniyordu.

Kar o kadar çok yağıyordu ki gözlerimi kısmak zorunda kaldım,kar yoğunluğundan dolayı yürümemiz de zorlaşmıştı.

Sevda “Neredesin be güzelim, nerdesin?”diye konuştu.

Kalbimin sızlamasıyla yakında olduğunu anladım.

Kalbim,onu biliyordu.Beynim,onu biliyordu.Hissediyorlsrdı.Onlar biliyorlardı Hazan'ı ne kadar çok sevdiğimi…

Yanımızda birkaç polis vardı diğer polislerse ormana dağılmış olmalılardı.

Herkes bir ağızdan birbirlerine bir şeyler diyorlardı ama ben bu konuşmaların arasından onun sesini duydum,naif korkak, ürkek sesini duydum.

İşaret parmağımı ağzıma götürüp “Herkes sussun!”diye bağırdım.Sustuklarında gözümü kapattım.Evet, duyduğum ses Hazan'a aitti.

“Anne neredesin?”diyordu.Ah, güzel sevgilim.

Yanıma görevli gelip omzuma dokundu “Sana gerçekten güveniyor değil mi?”dedi

“Evet.”diye fısıldadım.

Yazar'dan

Hazan'ın parmakları soğuktan morarmaya başlamıştı, elinde tuttuğu bıçağı bile hissedemiyordu.

Başını yukarı kaldırdı kar yağıyordu.Bu onun için umut olmuştu.Annesine yakında kavuşacağını hissetti.

Kafasındaki ses konuştu “Hazan,annene yakında kavuşacaksın ama kimseye güvenme sadece bana güven ve yaratığı gördüğün an onu öldür.” Hazan akan burnunu çekti “Tamam.”

Hazan,sağa saparak yürüdü, yürüdü, yürüdü.

Kardan dolayı ayağı kaymıştı, yerde dizlerinin üstünde dururken kafasını gökyüzüne kaldırdı umut kırıntısı aramak için.

“Anne neredesin?”diye yüksek sesiyle konuştu.

Artık korkmaya başlamıştı.Yoksa annesi gelmeyecek miydi?

Ayağa zorda olsa kalkıp etrafına bakındı ve ağaçların arasında yürümeye başladı.

Birkaç dakika sonra arkasından bir ses işitti “Hazan.”arkasını döndü karşısında bir adam vardı,o adam canından çok sevdiği sevgilisiydi.Onu özlemişti ama annesini görmeye ihtiyacı vardı.

Annesini çok özlemişti…

Annesinin meyvemsi kokan kokusuna şimdiden hasret kalmıştı, annesinin sesini, dokunuşlarını, çok ama çok özlemişti.

Ama asıl mesele babasıydı…annesine giderse babasına kavuşacağını hissediyordu.

Babasını çoktandır görmüyordu, babasını kaybedeli çok olmuştu.

Turgay olmasa kokusunu bile unutacaktı,elinde ki videolar olmasa sesini,resmi olmasa görüntüsünü bile unutacaktı…

“Turgay.”diye fısıldadı.

Turgay,ismim en çok onun dudaklarının arasından çıktığında güzelleşiyor derdi her seferinde.Çünkü kız her söyleminde içinde farklı duyguları barındırıyordu.

Aşkı, sessizliği, gürültüyü, öfkeyi, acıyı…Turgay,ondan adını duyduğunda söylediği duyguları da anlar ve ona göre hareket ederdi ama bu sefer anlayamadı.

Kız hangi düşünceyle söylemişti?

Korku,umut, çaresizlik?

Bilmiyordu, anlayamıyordu.

Turgay, kendine kızarken,öfkelenirken hissettiklerini aktarmamaya özen gösterdi.

Turgay bir adım attığında kız bir adım geri gitti.Turgay durdu, yanlış bir hareket yapmak istemiyordu.

Hazan dudaklarını yaladı “Neden geldin?”Turgay başını sağa yatırdı “Seni almak için.”Hazan başını iki yana salladı “Olmaz,ben anneme gideceğim.”

“Ben de geleyim seninle.”Hazan durdu, düşündü.

“O-ona sormam lazım.”

“O kim?”

“Kafamda olan ses.” Turgay ağlamamak için zor duruyordu.

“Tamam sor bakalım.”

Hazan elinde ki bıçağı buz gibi olan eline rağmen hissetmeye çalıştı ve sımsıkı kavradı “Turgay da anneme gelsin mi?” Ses konuştu “Her şeyi batırdın Hazan,her şeyi.”

“Nasıl yani?”

“Yaratık artık senin içinde Hazan, gitmene izin vermeyecek.O yaratığı öldür.”

Hazan gözleri dolarken sevgilisine baktı, yüzüne buruk bir gülümseme kondurdu.

“Artık ben de gidemiyorum.”O sırada Turgay yavaş adımlarla kıza doğru geliyordu.

Hazan akan bir damla göz yaşını sildi elinde ki bıçağı kendine doğru çevirdiğinde Turgay'ın adımları kesildi.

“Hazan o bıçağı bırak,ben seni annene götüreceğim.” Kar hâlâ yağıyordu,hava buz gibiydi, yerler tamamen kar olduğu için görevliler ses çıkarmamaya özen göstererek yavaş yavaş Hazan'a doğru geliyorlardı.Çünkü Hazan seslerini duyarsa ne yapacağını tahmin dahi edemiyorlardı.

Kız başını iki yana salladı “Götüremezsin,annem çok uzaklarda.”derin bir nefes aldı “Benim annem…öldü.Ona gitmem için benim ölmem mi lazım?”Turgay ne dese bilemiyordu.

“Hayır, ölmem gerekmiyor.Yaratığın ölmesi lazım ve o yaratık artık benim içimde.”Turgay soğuktan mı yoksa sevdiğini kaybedecek olmanın ağırlığından bilinmez ama titremeye başladı.

Görevli Hazan'ın yatışması için olan iğneyi koluna saplayacağı an Hazan daha önce davrandı.Elinde ki bıçağı kalbinin altına sapladı.Dizleri kendisini taşıyamazken ayakta durmaya çalıştı.

Artık Turgay tamamen Hazan'ın yanındaydı.Ona sarılmış düşmemesi için tutuyordu.

Kızın kulağının altında ki bene öpücük kondurdu “Ölmeyeceksin.”dedi çaresizlikle.Hazan, Turgay'ın sımsıkı tutmasına rağmen dizlerinin üzerine düştü.Önceki düşüşünde kalkabilmişti şimdi o gücü kendisinde bulamıyordu.

Yerde ki karlar onu taşırken bıçağın vücudunun dışında kalan ucuna dokundu.

“Yaratık çıkacak mı?”

Ses cevap verdi “Çıkmayacak.”

Sevda, Emre de olay yerindelerdi.Sevda göz yaşlarını tutamayarak ağlıyordu.

Hiçbir şey yapamamak onu sinirden ağlamaya itmişti,Emre pürdikkat Hazan'a bakıyordu,en ufak bir şeyde yardım edebilmek adına dikkatle izliyordu.

Turgay da yere düşmüş, kızın ne yapacağına bakıyordu.

Görevliler ise Hazan'ı almak için yaklaşmışlardı ama Hazan gözlerini kocaman açmış ve bağırarak “Gelmeyin, gelmeyin yoksa bıçağı daha derine sokarım.”demişti.O an bir adım geri gittiklerinde Hazan Turgay'a baktı.

“Turgay, yaratık çıkmamış,hâlâ içimde.”

“Hazan, lütfen götürelim seni.Hem…yaratığı beraber çıkarırız.”Hazan sessiz kalıp elini bıçağın kenarında akan kana götürdü.Eli kendi kanına bulanmışken bıçağı yavaşça çekmeye çalıştı o an yarası daha çok kanadı.Turgay da duruma müdahale edip kızın moraran ellerini tutup, çekti.

Hazan gözleri yavaş yavaş kapanırken Turgay'a baktı.Adam ağlıyordu,adam kendisi için ağlıyordu.Kanlı elini adamın yüzüne götürdü “Gözyaşlarını benim için akıtma, değmez.” Turgay gülümsedi kızın eli suratındayken konuştu”Senin için değer, senin için ölüm bile değer.”

Kız kaşlarını çattı”Turgay ben ölüyor muyum?” Turgay kafasını iki yana salladı “Ölmeyeceksin.” kız sağ omzunu silkip “Peki, neden annemle babama gidecekmişim gibi huzurlu hissediyorum.”canı sızlarken bütün bedeni yere düştü.Yarasından akan kanlar bembeyaz kara bulaşmıştı.

Turgay kızın bedenine doğru eğildi “Birazdan gözlerin kendiliğinden kapanacak ama korkma çünkü ölmeyeceksin.”

“Ya ölürsem?”

“O zaman ben de ölürüm.”

Hazan gülümserken gözleri kapandı.

O an Turgay kendisini daha fazla tutamayarak sevgilisinin bedenini kaldırarak kendisine çekti ve kucağına yatırdı.

Yağan kar kızın kahverengi saçlarına,yüzüne dökülürken Turgay burnunu Hazan'ın boynuna götürüp o mahkûm olduğu kokuyu derin derin soludu.

Sonra yüzünü ordan çekip kızın kar düşen kirpiklerine öpücük kondurdu.

 

“Sana yemin ediyorum ölmeyeceksin.Ölsen…hayır hayır ölemezsin.Ben sana daha yeni kavuştum.Sana daha anlatamadım ki.Böylece gidemezsin.Beni sensiz bırakamazsın.”

Birisi “Çekilin, hastayı almamız lazım.”dedi “Turgay histerikçe gülümseyip yüzünü kaldırdı.

“Neden daha hızlı olmadınız lan? vermiyorum onu veremem.O…benim kucağımda güvende olacak bu şekilde ölmez.”Sevda Turgay'ın omzuna dokunduğunda adam büyük bir gürültüyle bağırdı “Bana dokunmayın,onu benden alamayacaksınız!’

Bu sefer Emre adamın karşısında geçip karların üstüne oturdu “Turgay Hazan'ı ver, söz ameliyatında ben de içeride olacağım ve o yaşayacak.”

“Yaşayacak değil mi?”

Emre başını salladı.Turgay kollarını gevşettiğinde kızın kolları iki yana da sarktı.Alnına ufak bir buse kondurdu Gözlerini gökyüzüne dikti “Onu alın.”kendi elleriyle teslim edemezdi,onu alırlarken görmeye kalbi dayanamazdı.

🍂🍂🍂

Ameliyat kapısının önünde bu sefer Hazan yoktu bu sefer o ağır yük Turgay'ın omuzlarının üstündeydi.Hazan içeride canıyla cebelleşirken Sevda ve Turgay da sandalyelere oturmuşlar kızın sağ salim çıkmasını bekliyorlardı.

Sevda burnunu çekip kollarını birbirine bağladı.Hazan’ı çok benimsenmişti.Kardeşi olarak görüyordu.Şimdi kardeşinin canının tehlikede olması onu dumura uğratmıştı.Sarı saçlarını kulağının arkasına koyup gözlerini kapattı ve kan bağı olmadığı kardeşi için dua etti.

Turgay ise sırtını sandalyeye yaslamış ayaklarını da boylu boyunca uzatmıştı.

Kızın kanlı kazağını adama vermişlerdi.Kan kokusu bile kızın kokusunun önüne geçmemiştı.

Kazaktaki kokuyu derin derin soludu,o kokudan ümit almaya çalıştı.

Kapı açıldığında Emre çıktı, çok ağladığı için doktor arkadaşı onun çıkması gerektiğini söylemiş ve zorda olsa Emre çıkmıştı.

Turgay ve Sevda da zaten bunu anlamışlardı.

“O İyi değil mi?”

Emre Sevdaya bakıp “İyi,iyi olacak ama onu böyle görmeye dayanamadım.”

Turgay derin bir nefes alıp ayağa kalktı “Ben bahçedeyim”

Bahçeye indiğinde sigarasını çıkardı titreyen eline rağmen sigarayı yakıp bir banka oturdu.

Kazağı bir elinde tutarken diğer eliyle sigarayı derin derin soluyordu.

Sevgilisinin canı yanıyordu o ise hiçbir şey yapamıyordu.

Kendisine kızgındı.Kendisine bir söz vermişti;her daim Hazan'ın yanında duracaktı ama sözünü tutmamıştı.

Sevgilisi günden güne delirirken anlamamıştı.

“Onu nasıl göremedim, nasıl acı çektiğini fark edemedim.”diye fısıldadı.

Kahroluyordu, ölmek istiyordu.

“Keşke o ameliyat masasında ben yatsaydım da ben acı çekseydim.”dedi içinden.

Ama bilmiyordu ki Hazan kapının ardında beklerken çok daha acı çekiyordu.Şimdi hiç değilse ağlamıyor, korkmuyordu.

Turgay dizini sallarken sigarasını yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi.

Kazağı burnuna götürdüğünde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Etraftaki insanları umursamadı çünkü o insanlar da birgün bu şekilde ağlamışlar veya ağlayacaklarını düşündükleri için Turgay'a acıyan gözlerle değil sadece “Acaba hangi yakınına bir şey oldu?”diye bakıyorlar, anlamaya çalışıyorlardı.

Acaba kendisine mi bir şey oldu? diye bakmıyorlardı çünkü insan en çok yakınına bir şey olduğunda herkesin içinde harap olmuş şekilde ağlardı.

Kendisinde olana bu şekilde ağlmazdı gece yatağına geçer ve sessizce gözyaşlarını dökerdi.

İnsanlar bakışlarını çekip adam için dua ettiler, Allah'tan sabır istediler

Turgay hem kokuyu soluyor hem de Hazanı düşünürek daha çok ağlıyordu.

Beraber yaşayacak günleri olacaktı ve Turgay buna inanmak istiyordu.

Birden başına derin bir ağrı girdi, başını tutarak geçmesini beklerken derin nefes alarak arkasına yaslandı kazağı elinde tutarken cebinden telefonunu çıkartıp kayıtlı olan numarayı aradı ama numaranın silindiğini gördüğünde kaşlarını çatıp ezbere olan numarayı aradı.

“Alo.”dediğinde karşıdaki kadın cevap verdi.

“Alo,Âdem sen beni arar mıydın ya?”

Adam çapkınca güldü”Arıyorum ya işte.”

Kadın kıkırdadığında adam”Bugün müsiat misin?”dedi”Evet.”

“Tamam Serpil yanına geleceğim.”

Telefonu kapattıklarında adam eline baktı bir kazak vardı.Bu kazak kimindi?hem de kanlı bir kazaktı.

Herhalde banktan buldum diye düşündü.

Hastaneye genel kontrol için gelmişti,bir şeyi çıkmamıştı ama adam bugünlerde nedensizce kendini tuhaf hissediyordu.

Sanki adı Âdem değildi, yaşadıkları, hayatı gerçek değildi.

Kendisini sürekli tuhaf durumlar içerisinde buluyordu.

Kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı.

Âdem delirdiğini düşünüyordu.Belki delirmemişti ama hastaydı.Bunu çözmesi için belki de akıl hastanesine yatırılması lazımdı.

Peki akıl hastanesinde sadece delirenler mi olur?

Ruhunu dinlendirmek isteyenler, bedenini dinlendirmek isteyenler, kendisini orada iyileştirmek isteyenler kalamaz mıydı?

Âdem derin bir nefes alıp kafasını gökyüzüne kaldırdı.Serpil onu rahatlatacaktı, Serpil onu her zaman iyileştiriyordu.Sevgili değillerdi ama ikisi de birbirinin ihtiyaçlarını gideriyorlardı.

 

Âdem etrafına baktı arabası yoktu ama buraya arabası ile geldiğini sanıyordu.

İşte bunun gibi tuhaflıklar yaşıyor ve ne olduğunu çözemiyordu.Düşündükçe düşüncelerinin içinde kaybolmuş hissediyordu.

Arkasından birisi ona dokunduğunda dönüp baktı

Turgay biran başının döndüğünü hisseti sonra “Emre Hazan'a bir şey mi oldu?”dedi

Emre Turgay'da bir tuhaflık hisseti gözleri ilk döndüğünde sanki bir yabancıya bakar gibiydi ama sonradan değişmişti.

Zor şeyler yaşıyor, böyle davranması normal diye aklından geçirdi

“Hayır, hayır bir şey olmadı ameliyattan çıktı ama henüz uyanmadı.” Turgay derin bir nefes verdi rahatlamıştı birden elinde bir boşluk hissetti kazak,kazak yoktu.

Gözleriyle etrafı tarafı kalktığı yere bırakmıştı.Nasıl unutmuştu?

“Hangi odada kalıyor.”

“Ameliyathanenin üstünde ki katta 25. oda”Turgay “Tamam Emre sen çık ben geliyorum.” dediğinde Emre tamam anlamında başını sallayıp hastaneye girdi.

Turgay kazağı alıp gözlerini gökyüzüne dikti, sevgilisi iyi olacaktı.

🍂🍂🍂

“Hazan’ı neden böyle bağladılar? Güzelimin canı acır…”

Turgay’ın sesi boğuk çıkmıştı; boğazına düğümlenen öfke, çaresizlik ve suçluluk, kelimeleri zorla itmişti dışarı.

Sevda bir an durdu. Ona baktı. Gözlerinde anlayış vardı ama yorgundu. Sonra gözlerini Hazan’a çevirdi, kız yorgundu.

“Uyandığında tekrar kriz geçirebilir,” dedi sessizce. “Kendine ya da başkasına zarar vermemesi için… başka çare yoktu.”

Turgay tam bir şey diyecekti ki, Sevda yumuşak bir sesle devam etti:

“Merak etme… Yarasına dikkat edildi.”O an Turgay’ın eli ayağı boşaldı. Sessizce yere çöktü.

Sırtını duvara yasladı, başını geriye bıraktı.

Ama gözleri hep Hazan’daydı nona nefes olmak istermiş gibi.

“Atlattı… değil mi?”

Sesi, içinde bir yerlerde hâlâ umut olduğunu gösteriyordu.

“Şu an için evet,” dedi Sevda. “Doktor, ameliyatın zor olmadığını söyledi.”

Tam o anda Emre içeriye girdi. Elindeki poşeti sandalyeye bıraktı ve Sevda’nın yanındaki boş sandalyeye oturdu.

Kollarını kavuşturdu, bakışları yerdeydi.

Sevda bir an ona baktı—gözleri buluştu ama konuşmadılar.

Sonra yine Hazan’a döndü.

“Arkadaşım Melike… yani Hazan’ın psikiyatristi… Bu hastaneden sonra ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması gerektiğini söyledi.”

O an sanki zaman durdu.

Odada sadece duvar saati işlemeye devam etti.

Turgay’ın içinde aynı dışarıda yağan karlar gibi kar yağıyordu ama içindeki yağan kar beyaz değildi siyahtı, kötülüktü.

Ne kadar kalacaktı orada?

Gerçekten iyileşecek miydi?

Ya orası Hazan’ı daha da yok ederse?

Hazan… buna nasıl dayanacaktı?

Kalbi yumruklanmış gibiydi, ama yine de sustu.

Sadece sustu…

Ve o suskunlukta, içindeki bütün sesler aynı anda bağırmaya başladı…

 

Çiçeklerimmm sonunda kavuştuk 😻

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi bekliyorum.

Sevdiğiniz yer?

Sevmediğiniz yer?

En sevdiğiniz cümle?

Bölüme on üzerinden puan verirseniz çok sevinirim 🌸

Karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sevmediğiniz karakterler?

Sizi seviyorum 🌸 görüşürüzz

Bölüm : 03.05.2025 12:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...