
Yazar'dan
Harun, arabayı yol kenarına yavaşça park etti.Arabadan inip gözlerini etrafta gezdirip gülümsedi.
Yeşilleri karşıda duran kimsesizler mezarlığına takıldı.Burası Yakup'un mezarı olacaktı.Yakup Sarı buranın mezarı olmasına razı gelecekti.Belki onun için bir toprak bile vermeyecekti.Kim bilir?
Her şey Harun Tenebris'in insafına kalmıştı.Ama kimsenin bilmediği bir şey vardı.Onun sınırı yoktu.
Bu adam her şeyi yönetiyordu.
Turgay'ı, içindeki gölgeleri, kendisini…
Bu adam aklına ne koyuyorsa yapıyordu.
Aklındaki düşünceler bazen bir insanı acımasızca öldürmek bazense metal bir bıçağı kendine bedenine saplayıp kendi ölümünü seyretmekti.
Ne vicdanı ne de merhameti vardı
Adamın hayatında iyilik yoktu, tüm hücreleri kötülükle doluydu.İntikam hırsı onu kötü olmaya zorlamıştı,bu durumdan oldukça memnundu.İntikam ateşi tüm hayatını, kendisini ele geçirmiş ve kendisini buna adamıştı.
Karların arasında yatan köpeği onun kokusunu alıp havlayarak adamın yanına geldi.Harun eğilip köpeğinin başını sakin sakin okşadı.Onun hayatında sadece köpeği vardı ama intikam için köpeğini bile feda ederdi.Bundan şüphe etmiyordu.
Köpek yavaş yavaş adamdan uzaklaşıp, uyuduğu yere gidip usulca yere yattı.
Harun, ellerini cebine sokarak yürümeye başladı.Sokak aralarından geçti,binalar azalmaya başladığında,yollarda daralmaya başladı,ışıklar tek tük yanarken, etraftaki sesler de kesilmişti.
Sonunda gelmişti.Issız bir yerdeydi, etrafta hiçbir ev yoktu,araba bile geçmiyordu.
Eğilip yerdeki kırmızı, paslanmış, yuvarlak kapağın ucundan tutarak kaldırdı.İçeri girmeden önce etrafa baktı.
Yalnızlık hakimdi.Bundan hoşnut duyup gülümsedi ve kapaktan içeri doğru süzüldü.
🍂🍂🍂
Harun ellerini arkasında bağlayıp Yakup'un baygın suratına baktı.“Yakup”dedi korkunç bir fısıldamayla.
Yakup kendine gelmemişti.Cüneyt adamı bir iki hırpalamış ve şimdiden kötü bir durumdaydı.Gözü morarmış, dudağının kenarından hâlâ kanlar akarken,sol kolu kırılmıştı.
Fakat cehennem yeşil gözlü adamın elleriyle başlayacaktı.
Cüneyt Harun'a bakıp “Turgay ben çıkıyorum.” dedi.Harun kafasıyla ‘git’ işareti verdiğinde Cüneyt adama tuhafça baktı.
Çünkü onun bildiği Turgay bu şekilde davranmaz Cüneyt'e karşı candan davranırdı.Turgay’ın bazen böyle tuhaf davrandığını bilsede neden böyle yaptığını, neden bazen bir başkası gibi davrandığını açıklayamıyordu.
Bunu elbette çözecekti ama şimdi sırası değildi, çıkış yoluna doğru yürüdü.
İki adam kalmıştı.
Buradan tek kişi çıkacaktı.Belki günler sonra belki de bugün…buradan Yakup'un ölüsü er yada geç çıkacaktı.
Cebinden telefonunu çıkartıp en çok dinlediği şarkıyı açtı.Climbing up the walls
Şarkının ilk sözleri duyulurken ışığı da kapattı.
I am the key to the lock in your house
That keeps your toys in the basement
And if you get too far inside
You'll only see my reflection
It's always best with the covers up
Yakup sesi duyarken gözlerini yavaşça açmaya çalıştı, Harun bunu hissederek nerede olduğunu ezbere bildiği etrafında çiviler dolu olan sopasını aldı ve Yakup'un ensesine tüm gücüyle vurdu.Kanlar etrafa sıçrarken adam acıyla bağırdı,Harun bundan haz aldı.
Daha çok bağıracaktı Yakup acısıyla beraber konuştu “Sen de kimsin lan?para mı istiyorsun,ne istiyorsun?”
Harun sessiz kaldı ve tahtayı kaldırıp tekrardan adamın ense köküne tüm gücüyle vurdu.Yakup şimdiden güçsüz duruma düşmüştü.
Şarkının sözleri Harun'un beyninde dans ederken Yakup'un çektiği acıdan gözleri dolmuştu.
It's always best with the covers up
I am the pick in the ice
Do not cry out or hit the alarm
You know we're friends till we die
And either way you turn, I'll be there
Open up your skull, I'll be there
Climbing up the walls
Harun tahtayı kafasına bir kez daha geçirdi
“Yakup.”diye fısıldadı ama Yakup sesin kime ait olduğunu anlamayacak kadar korkmuştu.
“Efendim.”dedi titrek bir sesle.
“Bu şarkının Türkçesini biliyor musun?”
Yakup başını iki yana salladı adam buna sinirlenip bir kez daha vurdu “Konuş, biliyor musun?”Yakup yutkunup “Hayır, hayır bilmiyorum.”dedi Harun gülümseyip bir kere daha vurdu.
It's always best when the light is off
It's always better on the outside
Fifteen blows to the back of your head
Fifteen blows to your mind
Bu cümlelerden sonra iki kere daha vurdu.Çiviler adamın derisine saplanıyor ve deriden parçalar alarak vücudunda yaralar açıyordu.Aynı zamanda kanlar her vuruşta daha çoğalıyor ve çiviye bulaşıyordu.
“Bu şarkı sana on beş defa vurmamı söylüyor.Sence ben sana kaç kere vurdum.”
“9”dedi tereddütle Harun tekrardan çivilerin deriye geçmesine izin verdiğinde “Bilemedin sana tam 8 kere vurdum.Kaç kere daha vurmam gerekiyor.”
“7.”yeşil gözleri ihtirasın ateşiyle kavrulurken bir kez daha vurdu “Kaldı 6.”
Tahtayı sol eline alıp sağ eliyle burnunu kaşıdı ve tahta tekrar sağ eline geçti.
“Canın acıyor değil mi?”
“Evet.”ve bu sefer daha sert davrandığında “Kaldı 5.”diye fısıldadı.
Yakup ağrıyan, acıyan yerini tutmak istese de kalın halatla bağlı vücudu buna izin vermiyordu.Tüm hissettiklerinden dolayı gözlerinden yaşlar süzülürken azraili konuştu “Daha çok canın acıyacak,bu hiçbir şey.”Yakup bu sözlerden sonra daha çok korkmuştu,daha ne yapabilirdi?ne kadar canı acıyacaktı?
Harun adamın kafasını eliyle iterek aşağı bakmasını sağladı ve tahtayı ard arda vurdu.On beş kez adamın acı çekmesine neden olmuştu bundan memnun olduğunda ikinci kez baştan çalan şarkının son sözleri duyuldu.
And either way you turn, I'll be there
Open up your skull, I'll be ther
“Yakup canını şuan burada alabilirim ama yapmayacağım çünkü sen her gün öleceksin.Bir gün değil her gün parça parça öleceksin.’
“Öldür gitsin işte.”
“Sen çocukluğumu öldürmüşken seni öldürmek haksızlık olur.”
Yakup sessiz kaldığında şarkıyı kapatıp telefonu bıraktığı yerden geri aldı, buradan gidecekti geri gelme şartıyla.
“Geleceğim Yakup ve şunu unutma nereye bakarsan bak beni göreceksin, sesimi işitecek, beni hissedeceksin.Emin ol gözünün değdiği her yerde o masum çocuğun kayıp yansımasını göreceksin.”
Harun bu sözleri söyledikten sonra Yakup düşündü, geçmişte ne yapmıştı?
Harun ise buradan çıkıp sağa döndü ve geldiği yolu yürüdü.
🍂🍂🍂
Gün aydınlanmış Harun arabada yüzündeki ürpertici gülümsemeyle duruyordu.
Başının dönmesiyle bakışları yumuşadı,
“Hayır, hayır şimdi değil.”dedi.
Harun her şeyi yönetiyordu ama gücü bir tek bu değişimlere yetmiyordu.
Turgay ağrıyan başını tuttuğunda ne olduğunun anlamaya çalıştı.Yakup’a neler yaptığını, Cüneyt'e nasıl davrandığını,o şarkıyı hatırlıyordu.Kendisi hiçbir yapmamıştı, bunu bir başkası yapmıştı.Kendisi yapmışsın olamazdı.
Hâlâ ağrıyan başını direksiyona yasladı.
Önemli olan Yakup'un yenik düşmesiydi ve bu bir şekilde olduğu için mutluydu.
İçindeki gölgelerden birisi yapsa da içi rahattı çünkü bunu yapan da Yakup'tan nefret ediyordu, dudakları sinsice kıvrıldı.
Yan koltukta duran telefonuna arama düştü Hazan ile ilgili olabileceğini düşünüp eline aldı.Arayan Cüneyt'ti.
Telefonu açıp hoparlöre verdi ve kafasını arkaya yasladı.
“Abi,ne yaptın?”
Turgay dudaklarını yaladı “Bir şeyler yaptım işte.Daha ölmedi,ölümü yavaş yavaş olucak.”
Cüneyt oturduğu uçurum kenarında belli belirsiz başını salladı “Peki Ecrin.Ecrin’in katili ne olucak?”
Turgay'ın kanlı eli boynunda ki kolyeye gitti nasırlı parmakları belli belirsiz alyansın etrafında dolaştı “O ibnenin de sırası gelecek.”
Cüneyt uçurumdan aşağı baktı “Dört yıldır sabrediyorum abi dört yıl.”
“Abim ya ben?ben…ben de dört yıldır o katili öldürmek için bekliyorum ama sabır abim sabır.Bak Yakup'u kaç yıl sonra bana yalvaracak hâle getirdi,bana diz çöktü m?ona da aynısını yapacağız.”
Cüneyt sigarasını yere atıp “Haklısın abi.”dedi ve telefonu kapattı.
Turgay'ın gözünden yaş süzülürken içinde alevlerle yanan cehennem Ecrin için ayrı Cüneyt için ayrı yandı.
Gözündeki yaşı silip daha fazla düşünüp delirmemek için arabayı çalıştırdı, Hazan'ın kaldığı hastaneye doğru sürdü.
🍂🍂🍂
Hazan'dan
Gözlerimi akıl hastasının bir odasında açmayı elbette istemezdim fakat bir süre buna mecburen katlanacak ve devamında iyileşeceğim yani…umarım öyle olur.
Odaya, dün bana harici olan kadın girdi.
“Kızlar hadi uyanın.” kadının bunu demesiyle yataktan kalktım.
“Canım kahvaltı için aşağı inilecek gel sana yolu göstereyim.”
“Olur ama o…geldiğimden beri yatıyor, uykusunda ağlıyor…neyi var.”yanımda ki kız yüzünü yastığa gömmüş, battaniyeyi kafasına kadar çekmişti.Yüzünü hiç görmemiştim.
“Kızım o ağır depresyonda…ilaç teşhisine yeni başladı zamanla iyi olur.’ dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı yukarı aşağı salladım.
Kadın ise benim koluma girip odadan çıkardı.Aşağıya inerken bana kendisini detaylıca anlattı.İsmi çiçekgillerden Gül.Kendisi de gül gibi kokuyordu.
Aramızda bir samimiyet oluşmuş ben de ona teyze diye hitap etmeye başlamıştım.
Yemekhaneye geldiğimizde birkaç kişi masalara oturmuş, diğerleri ise sırada bekliyorlardı.Ben sıraya geçtiğimde Gül teyze yanımdan ayrıldı.
Sesler beynimin içinde hâlâ yankılanırken, yaratığın hâlâ içimde olması beni ürpertiyordu.Onu öldürmem lazım.O benden gitmediği sürece kendimi hep birisi beni takip ediyormuş,birisi beni yönetiyormuş gibi hissedeceğim.
Ben düşüncelerim içinde dalmışken sıra bana geldi,bir abi bölmeli tabağa haşlanmış yumurta,zeytin, peynir, salatalık ve iki dilim ekmek koydu.
“İlacını yan taraftan alacaksın.”
Başımı sallayıp yan tarafa geçtim,orada oturan kişi adımı sordu
“Hazan Karayel.”kadın başını sallayıp kağıda baktı ismimin üstüne çizgi atıp önünde ki uzun masaların birinden bir kutu çıkardı.Görebildiğim kadarıyla kutunun üstünde benim ismim yazıyordu.
Kutuyu açıp içinden bir tane hap çıkardı “Kahvaltını yedikten sonra içeceksin.”
“Tamam” dedikten sonra ilacı tabağa koydum ve boş bir masaya geçip oturdum.
Yumurtayı bir dilim ekmeğin yarısıyla yedim ve şişkinlik hissi şimdiden kapladı.
Çok zayıftım,kilo almam lazım ama olmuyor.Yemek yerken içim bulanıyor, kusasım geliyor.Belki iyileştikten sonra yemek düzenim de iyi olur?
Etrafa bakıldığımda birisi karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu aynı zamanda masaya pet şişe koydu.
“Bunu mu arıyordun?”başımı olumlu anlamda sallayıp “Evet, teşekkür ederim.”dedim karşımdaki otuzlu yaşlardaki erkek gülümseyip “Rica ederim, arkadaş olalım mı?”dedi.Kaşlarımı çattım, elime aldığım şişeyi masaya bırakıp ‘’Hayır.” dedim.Henüz ortama alışmış değildim, sonuçta yeni gelmiştim ve arkadaşlık işini sonraya bırakmıştım özellikle bir erkeğe öylece güvenmezdim.
Kendim ayağa kalkıp gözlerimi gezdirirken gördüğüm pet şişelerin dizili olduğu yere gittim, ilacı ağzıma atmıştım bile.Sudanda birkaç yudum alıp buradan çıktım.
Koridorda gezerken bağırış sesleri duydum, Turgay'ın sesine ne de çok benziyordu…onu şimdiden o kadar çok özlemiştim ki.Keşke o çimen yeşili gözleriyle bana baksa ve ben tekrar ve tekrar ona aşık olsam, keşke bir yerden çıkıp yanıma gelse, onunla sıkı sıkı sarılsam, keşke…
Arkamdaki kapının sertçe kapanmasıyla irkindim hatta şişe elimden düştü.
“Hazan,”diye bir ses duyduğumda dizlerimin bağı çözüldü, bağırış sesi ona aitmiş.
Arkamı yavaşça döndüm.
Evet, buradaydı bana yeşil gözleriyle derin derin bakıyordu ve ben ona olan aşkım her saniye artıyordu.
Bana doğru koşar adımlarla geldiğinde hızla kendisine çekti,kokumu solurken,sıkı sıkı sarıldık…ve evet, buradaydı.
Bu bakışma rüya değildi,bu sarılış hayal değildi.Gerçekti,her şey gerçekti.
Peki Turgay'ın kan kokusu da gerçek miydi?
‘Ona neden geldin?'diye sormadım nedenini biliyordum; beni özlemişti.
‘Ona neden ağladın?'diye sormadım nedenini biliyordum;insan bir şey olmadan da ağlayabilir.
Ona cevabını bildiğim soruları sormadım, ona cevabını bilmediğim,tahmin edemediğim soruyu sordum.
“Turgay neden kan kokuyorsun?”işte o an sırtı gerildi, kafamda olan çenesini sıktı.
“Şuan her şeyi boşver.Ana odaklan, zamanı gelince anlatacağım.”
Dudaklarımı yalayıp “Boynunda ki alyansı da zamanı gelince anlatırsın.”dedim kinayeli konuşarak.
“Beyefendi hastadan uzaklaşın, bu yasak.”Benden gram uzaklaşmadı aksine daha çok sarıldı “Kuralınızı yerler.”diye de bağırmayı unutmadı.
İki tane güvenlik görevlisi gelip Turgay'ı çekmeye başladılar ama nafile milim kıpırdamadı.
“Turgay zorluk çıkarma, illaki görüşeceğiz.Sana yalvarıyorum bırak, sonra yine gelirsin, izin alırsın.” Kollarını gevşettiğinde “Seni her gün görmeye geleceğim.”diye fısıldadı “Biliyorum”diye karşılık verdiğimde uzun saçlarıma öpücük kondurdu.
Görevliler onu tutmaya yeltenirken bir elini kaldırıp onları durdurdu, arkasını bana dönmeden kapıya doğru giderken benim aklımda o soru kalmıştı.
“Turgay neden toprak değil de kan kokuyordu?
Güzellerim Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.Kitapla ilgili edit, duyuru vs.paylaşıyorum.
Instagram;yagmurun_gokyuzu
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
En sevdiğiniz cümle?
Bölümde sevmediğiniz sahne, cümle,yer?
Turgay?
Harun?
Hazan?
Yeni gelen karakterler?
Hepinizi çok seviyorum 💕
Kendinize iyi bakın çiçeklerim 🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.49k Okunma |
2.69k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |