
Beklemek, ölümden beterdi.
Ne olacağını bilsen bir şekilde beklersin ama belirsizlik içinde beklemek çok zor.Aklından binlerce soru geçer, beyninde bir böcek dolaşır gibi olur, içten içe kendini bitirirsin.Özellikle ameliyat kapısının önünde en yakınını beklemek hiç bitmeyecekmiş gibi.
Zaman geçmiyor gibi,kum saati durmuş gibi bir his.
Ben bu duyguya alıştığımı zannediyordum, yanılmışım…ben her zaman ameliyat kapısının önünde durduğumda karmakarışık hissederim.Bu his yine içime doğmuş,gözlerimi tavana dikmiş bakıyordum.
Bir hareketlenme hissettiğimde Yakup'un dışarı çıktığını gördüm.Turgay’ı yanına almamıştı, yalnız kalmak istiyordu.Ameliyat hemen hemen yeni başlamıştı ama saatler geçmiş gibiydi.Turgay gelip yanıma oturdu.Gözlerine baktığımda derin ve gerçek üzüntüyü gördüm.Benim acıma üzüntü duyuyordu.
“Sana içecek bir şeyler almamı ister misin?”Gözlerimi kapıya çevirdim sonra tekrar ona baktım “Beraber gidelim.”
Kantine gittik ve ben boş bir masaya oturdum.O da çayları alıp geldi.
"Şeker atıyor musun?” başımı iki yana salladım.Sandalyeyi çekip oturdu.“Sana şuan teselli vermeyeceğim.Seni şuan teselli bile kendine getirmez, mutlu etmez.”dudaklarımı birbirine bastırdım.
“Evet, haklısın.Bu kez vereceğin teselli zaten beni sinirlendirirdi.”
O ise “Emin ol hakkındır.” diyerek gülümsedi.
Çaydan bir yudum alıp “Turgay, teşekkür ederim.”dedim samimiyetle de kalın dudaklarını yalayıp “Rica ederim.” dedi.
Tam o sırada yanımızdan bir çocuk geçerken elinde tuttuğu kahve bardağını yere düşürdü.Turgay da anında hızla ayağa kalktı.Hatta kalkarken sandalye bile devrildi.Çocuk bardağa endişe ile bakıyordu ve çok utanmıştı.Ben Turgay çocuğa yardım edecek sanarken o hiç beklemediğim şekilde çocuğun kollarını arkasında birleştirdi.
Ayağa kalktım “Turgay, bırak çocuğu.Ne yaptığını sanıyorsun?” dedim şokla.İnsanlar başımıza üşüşürken Turgay ne beni ne de diğer insanları duymuyordu.Çocuk ağlamaya başlarken Turgay'a parmak uçlarımla dokundum o ise diğer eliyle beni yere itti.Yerde büyük şaşkınlıkla ona bakıyordum.Turgay kesinlikle kendinde değildi.Başka birisi gibi davranıyordu.
Yaşadığım şeylerle ne ayağa kalkabiliyor,ne de bağırabiliyordum.Turgay bağırarak konuştu “Piç kurusu,ne yaptığını sanıyorsun sen? Kırayım mı bu kollarını ibne.“Kapıda birkaç polis belirdi ve kalabalığı aşıp Turgay'ın arkasına geçtiler,bunu hissetmiş gibi çocuğun kollarını tek elle tutarak arkasını döndü.Polislere sinsice sırıtıp bir polisin boğazını sıktı.
Adamı boğmaya çalışırken bir ayağıyla polise vurdu ve adam elindeki silahla yere düştü.Geriye döndüğünde diğer adamı gördü ve gözlerini kıstı,iki elini de gevşettiğinde,yüzünü buruşturdu, etrafına baktı gözleri bana değiştiğinde dudaklarını oynattı “Bu ben değilim.” dedi fakat onu sadece ben duydum.
İnsanları elleriyle iterek buradan koştu iki poliste hızla arkasından koştu diğer polis ise uzun süre nefes almadığı için kendisine gelmeye çalışıyordu.Çocuk ise ağlayarak kalabalığı aştı ve gözden kayboldu.Herkes dağılırken tutunarak ayağa kalktım.
Buradan hemen gitmek istedim,hava almaya ihtiyacım Bahçeye çıktım,bir banka oturdum, gökyüzüne baktım.”Ben lanetli falan mıyım? karşıma neden doğru düzgün birisi çıkmıyor?”diye fısıldadım.
Bu gidişle beni akıl hastanesine yatıracaklar.Ya ben de bir sorun var ya da karşıma çıkan insanlar manyak.Turgay gibi birisinden kesinlikle böyle bir şeyi beklemezdim.Onu ya yanlış tanımıştım ya da o kendisini bana yanlış tanıtmıştı.
Sahi o bana önceden kendi isteği dışında bir şeyler yaptığını ve bunları sonradan hatırlamadığı ile ilgili konuşmuştu.Şimdi de bunu yapanın kendisi olmadığını söyledi.
Acaba bir hastalığı falan mı var ?
Sen kimsin Turgay?Beni neden karmakarışık düşünceler arasında yalnız bırakıyorsun?Umarım seninle yollarımız tekrardan kesişir.
Jastaneye girip annemi bekledim, bekledim, bekledim…
Beklemelerimin arasına Yakup da geldi ama ona asla bakmadım.Her şeyin suçlusu oydu.Belki şuan annemin kalp krizi geçirmesi benim yüzümdendi ama Yakup bana şiddet uygulamasa,annemi bana karşı doldurmasaydı ben anneme asla böyle davranmazdım.
Düşüncelerim içinde kaybolmuşken kapı açıldı ilk önce hemşireler çıktı sonra iki tane doktor çıktı en son ise ameliyatı üstlenen doktor çıktı.
Elini doktor önlüğünün cebine koydu “İlk öncelikle Aysel hanım yaşıyor.” Bunu demesiyle rahat bir nefes verdim.
Yakup sert bir sesle “O nasıl?” dedi.
Doktor bakışlarını yere eğdi “Bu durumun olma olasılığı %1 fakat Aysel hanımın kanser olması ve kalp yetmezliğinden dolayı bir rahatsızlık ortaya çıkmış olabilir.”
Kaşlarımı çattım “Ne gibi bir rahatsızlık?”
Adam tekrar konuştu “Hasta kendine geldiğinde ve bu durum gerçekleşirse söyleyeceğim.”
“Aysel nerede?”
“Yoğun bakıma alındı,hayati bir riski yok ama biz her ihtimale karşı bir günlük tutacağız.”
Yakup da ben de bir şey demediğimizde “geçmiş olsun” diyerek gitti.
🍂🍂🍂
Zihnimde insanlara bağırıyor, çağırıyor,beni neden tek başıma bıraktıklarını soruyor, ağlıyorum.
Dışarıdan ise o kadar çok sakin görünüyorum ki.Hiçbir şey olmamış gibi, zihnim benle oynamıyor gibi.
Ben sakinliği severim ama bu sakinlik beni korkutuyor.Sanki bir şey olacak ve ben artık sakin kalmayacağım.O gün bana çok yakın gibi geliyor…
İki gün geçmişti.
Bugün annemi uyandırmışlar ve doktorun dediği o rahatsızlığın olup olmadığına bakmak için odada bakıyorlardı.
Yakup ise buralardaydı.Kapı on dakika sonra açıldı.
Kapıdan doktor çıktığında Yakup da yanımıza geldi.“Bu çok nadir görülen bir şey.Aysel hanım çok dirençli olmasına rağmen…”
Yakup doktorun sözünü”Söyle şunu be adam!”.diye kesti.“Maalesef boynundan aşağısı felç kaldı.”Benim kanım çekilirken Yakup adamın yakasını tutup duvara büyük bir hızla vurdu.“Nasıl lan?sen nasıl ameliyat yapıyorsun pezevenk?”görevliler gelip onu adamdan uzaklaştırdılar ama o hâlâ bağırıyor, çağrıyordu.
Polisler de geldiğinde Yakup'u kelepçeleyip zorda olsa götürdüler.
Ben mi?ben duruyordum.İşte ben bundan korkuyorum.O kadar sakin duruyorum ama bir o kadarda karmakarışık düşünceler içerisindeyim ki…en ufak bir şeyde darmaduman olacağım ve hiç kimse beni kurtaramıyacak.
🍂🍂🍂
5 gün sonra
Sonunda annem taburcu olmuştuk ve eve çıkmıştık.Salonda ki koltuğu açtım çarşafı serdim sonra yastığı kabartıp koydum.
Anneme baktım tekerlekli sandalyedeydi ve camdan dışarı bakıyordu, kederliydi.
Saçlarımı yukarıdan topladım.
Annemi koltuk altlarından tutup kaldırmaya çalıştım ama zayıf olduğum için gücüm yetmedi.Bir kez daha denedim ve bu sefer başardım.Onu yavaşça koltuğa oturttum.Elimi beline destek yaparken bacaklarını da koltuğa koydum ve onu dikkatle yatağa yatırdım.
Kendimi yorgunlukla tekli koltuğa atıp gözlerimi tavana diktim.“Bir an seni kaldıramayacağım sandım anne.”
Sessizlik.
“Anne benle lütfen konuş, ihtiyacım var.”
Sessizlik.
Beş gün olmuştu.Annem beş gündür ne benle ne de bir başkası ile konuşuyordu.Yakup o günden sonra ortalıkta görünmüyordu.Başımı çaresizlikle salladım.
“Tamam anne, konuşma.Buna da tamam.”
Ona başka bir şey demeden odama çıktım, kıyafetlerimi alıp banyoya geçtim, kapıyı kilitledikten sonra üstümde ki kıyafetleri çıkartıp duşa kabinin içine girdim.
Soğuk suyu açıp,buz gibi suda yıkanırken düşüncelerimden de arındım.
İki gün sonra
Bir haftadır kimseyle konuşmuyorum.Kafayı yiyeceğim, sanırım ilaçlarımı bırakacağım.
Yedi gün sonra
14 gün olmuştu.Annem sessiz,ben sessiz,evde çıt bile çıkmıyor.İlaçlarımı içmeyi bıraktım.
İki ay sonra
İki gün önce geldi.Odasına kapandı ilk önce sonra aşağı indi.O indiği zaman ben yukarı çıktım ama odama girmedim , merdivenin tepesine oturdum.
Tekli koltuğu annemin yanına çekip,oturdu.”Aysel hatırlıyor musun?sen üniversitede o adamla fingirdeşirken sizi uzaktan izleyen,size nefretle bakan bir adam vardı.İşte o adam tam da karşında.” Birkaç saniye bekleyip konuşmasına devam etti."Bu yaşattıklarımdan pişman değilim.”sinsice gülümsedi.”Size daha çok acı çektireceğim.”o pis gözleri bana değdi.
Ve annemin sesini aylar sonra tekrardan duydum.
“Kızıma zarar verme,ona ne yapacaksan bana yap.”
“Siz bana zarar verirken iyiydi değil mi Aysel?”
“Senin vücuduna zarar veremem Aysel ama o piç kızına veririm.”ayağa kalktı yavaş adımlarla yanıma geldi.Kalkmadım, kaçmaya çalışmadım çünkü gidebilecek bir yerim yoktu.Saçlarımdan asılarak beni ayağa kaldırdı,saçlarımı eline dolayarak merdivenlerden beni sürükledi, annemin önüne beni sert bir şekilde attı.
“Bak kızın hiç ağlamıyor, bağırmıyor çünkü alıştı sen de alışacaksın.”dedi ve bana tekmelerini savurdu,savurdu,savurdu…
İki ay dört gün sonra
Annemin karşısında bir sandalyeye bağlıydım.Dört gündür açtım.Melo yanımda oturuyordu ama hiç konuşmuyor.
Annem ise benle konuşmaya çalışıyor bu sefer de ben susuyordum.
Yakup dış kapıyı örtüp karşıma geçti, çenemden tutup yüzümü kaldırdı ve tükürdü.Evet, evet yüzüme tükürdü.
Ona nefretle bile bakmadım, duygusuzca baktım.
Elinde ki çakıyı çıkarttı kolumda ki üç çiziğin yanına dördüncüsünü ekledi.
“Hazan sen de baya dayanaklı çıktın ha?”bunu dedikten sonra kahkaha attı.
“Yakup sana yeminim olsun ahirette…”annem bunu demesiyle öksürüğe boğuldu ,o telaşla annemin yanına gitti.
Annem kıpkırmızı kesilmişti, telefonunu alıp, ambulansı aradı.
Annemin gözleri kaydı sonra başı aşağı düştü.Yakup annemi hem sarsıyor hem bağırıyordu.
Ambulans sireni duyuldu, kapıyı çaldılar.Yakup beni sandalye ile mutfağa götürdü ve kapıyı açtı.Onlar beni göremiyorlardı fakat ben görüyordum.
Annemi kontrol ettiler sonra birisi ayağa kalkıp “Maalesef…” dedi ama ben konuşmanın devamını dinlemedim, dinlemek istemedim.
On beş yaşındaki hâlimi gördüm sonra iki ay dokuz gün önceki halimi…ikisininde ellerinde silahları vardı,o silahları birbirlerine tuttular ve ateş ettiler.Onlar öldü ben yaşadım.Onları ben öldürdüm.
Selammm çiçeklerim🌸Size birkaç sorum varrr?
Sizce Turgay ne işler çeviriyor?
Gerçekten bir hastalığı var mı?
Aysel sizce öldü mü ?
Bölümde sevmediğiniz yer ?
Sevdiğiniz yer?
Hasta olduğum için son düzenlemeyi yapamadım kusura bakmayın lütfen.
Sizi seviyorum
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.49k Okunma |
2.69k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |