Ağzımdan bir anlık çıkan cümle yığınına ben bile şaşırmıştım.
Neredeyse her şeyi itiraf ediyordum.Bitsin istemiştim.Herşeyi söyleyip bu yükten kurtulmak... Fakat işler her zaman istendiği gibi gitmeyebilir.Şuan olduğu gibi...Direksiyon ellerimizin arasında araba ile yalpalanırken orman kenarında bulunan ağacı görmemiştik.
Gördüğümüz zamanda sonumuzu beklemekten başka bir şey gelmemişti elimizden. Doğan beni korumak ister gibi kolunun bana uzatırken kolu ile koltuk arasında sağlam bir duvar örmüştü bana.
Zihnim kendindeydi ve son yaşananların içinde gezinip duruyordu.
Gözlerimi açmak istiyor fakat açamıyordum. Başım koltuğa yaslıydı. Emniyet kemerimin takılı olması belki de çok yara almamama neden olmuştu.
Üzerimdeki ağırlık git gide etkisini kaybediyordu.Fakat yinede vücudumu hissetmiyordum.Herhangi bir yerimde birşey varmıydı bilmiyordum.Kulaklarımda ki uğultuda yavaşça etkisini kaybediyordu. Etrafta uğultuyla karışık geceye karışan böcek sesleri de yavaşça kulağımı dolduruyordu.
'Nihayet gözlerimi yavaşça açarken bir kaç kez kırpıştırdım daha net görebilmek açısından. Arabanın kırık ön camının ardındaki ortası koca ağaç gövdesiyle biçilmiş kaputu gördüm.Kaputun ortasından çıkan dumanlar zaten karanlık olan etrafı daha da görünmez hâle getirmişti.Yerimden kımıldayamıyordum. Telefonum neredeydi?
Sanırım onu yanıma almamıştım.
Zihninin git gide açılmasıyla sol tarafıma baktım.
Emniyet kemerinin takılı olmaması ile birlikte savrulmuş olsa gerek başı direksiyona düşmüş bir şekilde öylece yatıyordu.Başından aşağıya süzülen kanı zar zor seçebilmiştim. Yaşıyormuydu?
Titreyen ve son anda cam tarafından yaralanmış olan elimi zar zor kaldırarak ona doğru götürdüğüm sırada benim bulunduğum taraftaki kırık kapı camından bir ses yükseldi.
Bir anda duyduğum bu sesle ilk başta irkilirken elim öylece havada kaldı.Korku dolu gözlerimle sağ tarafıma baktım. Beyaz elbiseli bir kız çocuğuydu bu. Daha önce kabusum da görmüştüm onu önündeki Tarot kartlarıyla oynarken.Yüzünde minik bir gülümsemeyle birlikte küçük ellerini kırık camın yerine koyarken öylece beni inceliyordu.1
Dedim zar zor çıkarabildiğim bir sesle.Çatallı ve yorgun sesim ne kadar kötü bir halde olduğumu öne seriyordu.Zannımca tek başınaydı. Buraya nasıl ve kiminle geldiğini soramayacak kadar yorgundum. Sadece yapması gerekeni söylemiştim.
" Haberi var,birazdan burada olur."
Dedi bilmişcesine. Anlaşılan hâlâ burada dikilme sebebi bu değildi. Başımı koltuğa dermansızca yaslarken diyeceklerini dinliyordum.
Elini elbisesinin küçük cebine getirirken içinden bir Tarot çıkardı. Hadi ama hâlâ bunlarla mı oynuyordu.Kartı kucağıma bırakırken üzerindeki yazıya bakmayı ihmal etmedim.
" Herşey başa dönecek...Yanlışlarını düzeltmen için son bir şans."
Bu kart sayesinde mi olacaktı?
Dedim fısıltıyla. Her şeyi baştan mı yaşayacaktım? Kasdettiği bu muydu?
Kesinlikle böyle bir şey istemiyordum.Her şeyi baştan yaşayacak kadar dinç değildim.Yorgundum.
" Düşündüğün gibi değil. Yaptığın yanlışın bedelini yeterince çektin ve pişmanlığında samimi çıktın.Bu yüzden sana yeni bir fırsat verildi.Bunu iyi kullan!"
Tam ağzımı açmış bir soru daha soracakken sessiz orman yolunu bir bağırış inletti.
Kız çocuğu korkuyla omzunun üzerinde geri dönerek gökyüzüne baktı. Kaşlarımı çatarak baktım bu haline. Sanki gitme vakti gelmiş gibi kararsızlıkla sayıyordu yerinde.Arabadan bir kaç adım gerileyerek minik eliyle bana el salladı.
Diyerek geldiği yönün tam tersine doğru koşarak uzaklaştı.'
Gözlerimi tekrar araladım.Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak uyandığıma kanâat getirdim. Rüya içinde rüya görüyor gibiydim.Göğsüm hızlıca inip kalkarken bakışlarım tıpkı rüyamdaki gibi önce üzerimde dolaştı. Elimden yara almıştım.Üzerinde cam kesiği olan yara...Tıpkı rüyamdaki gibi.Doğanın konumu, kaputtan çıkan dumanlar, bizden başka kimsenin olmadığı orman yolu...
Kaputun üzerindeki karga.Evet, evet o karga.Uzun zamandır karşıma çıkmıyordu.Ne zaman başım sıkışsa dalga geçer gibi dibimde buluyordum onu.
Başını Doğana doğru çevirerek anlamsız bir şekilde ona bakakaldı. Bende onun baktığı yöne kafamı çevirdim. Direksiyonun üzerinde öylece yatıyordu. Uzun uzadıya gelen gaklama sesiyle gözlerimi tekrar kargaya çevirdim. Sitem eder gibi bağırmıştı.Bu sefer direkt bana bakıyordu ve tabi ki bende ona.
Bir an o kadar hareketsizdi ki bir heykel olduğu düşüncesi bile yankılanmıştı kafamda.
Gözlerimi kısarak en ufak hareketini incelemeye başladım. Fakat birbirimizi taklit edermiş gibi hiçbir şey yapmadan öylece duruyorduk.
Sonra ne olduysa göz temasını o bozmuş ve bir bağırışla kanatlarını havalandırıp karanlığın içinde uçup gitmişti.
Peşinden bakarken sağ tarafımdan gelen ışık ile gözlerimi hızlıca kapatarak ellerimi yüzüme siper ettim.
"Duyuyormusun beni? Bak, geldik çıkarıcağız seni buradan!"
Kulağıma nüfuz eden sesler ile gözlerimi yavaş yavaş açarak ışığın geldiği tarafı takip ettim.
Başımı hareket ettirmekte zorlanıyordum.Sadece gözbebeklerim hareket ediyordu. Gözüme ilk çarpan Sema oldu.
Gözlerime inanamıyormuş gibi sürekli kapatıp açıyordum.
Elini kırık camdan içeri sokarak, kapıyı açmaya çalışıyordu. Saçları hayatımda onda görüp görebileceğim en özentisiz şeklindeydi. Kırmızı gözleri tek bir duyguyu barındırıyordu, endişe...
Elinde telefonun ışığı ile gayet soğukkanlı bir şekilde kapıyı açmaya çalışıyordu.
Başkalarının da haberi varmıydı bu durumdan?
Benim için buradaydılar. Düşüncesiyle birlikle bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan.
Ölümün eşiğinde dolanıyordum ve hâlâ gülebiliyordum.Dışardan bir deli gibi gözüktüğüm aşikardı.
Alpay elinde ki ışığı biraz bende dolandırdı.
Yaşadığıma kanaat gösterdikten sonra ise ışığı Doğana tutarak durumumuzu değerlendirdi. Sonrasında ne yaptıysa sıkışmış olan kapıyı araladılar. Sema bir an bile oyalanmadan yanıma gelerek soğuk elleriyle yüzüme dokundu.Soğukluk beni biraz daha kendime getirirken daha fazla endişelenmemesi için ağzımdan bir kaç kelime çıkmıştı.
Dedim sesimi olabildiğince iyi tutarken.Sonrasında rüyamda ki küçük kızın Doğan için söyledikleri geldi aklıma ve cümleyi yeniledim.
Gözlerimi ona çevirdim.Hiç hareket etmiyordu. Bu durumdan çok hoşlanmasam da rüyalarımın yanılmadığını biliyordum,yaşayarak öğrenmiştim.
Neye baktığımı farkedince başımı hafif bir hareket ile kendine çevirdi. Orayla ilgilenmemi istemiyormuş gibi.
Kaza sarsıntısından çok suçluluk sarmıştı bedenimi.Böyle olsun istememiştim.
Dolu gözleriyle üzerimi tararken biliyorum dermişcesine baktı bana.
" Biliyorum! Sakın üzülme! Düzelecek her şey. Birlikte düzelteceğiz..."
Başını aşağı yukarı sallarken sakince tane tane kurdu cümlelerini. Tüm cümlelerini onaylar gibi bende salladım başımı. Bir yandan da gelmek üzere olan göz yaşlarımı geri ittim fakat akan burnuma engel olamadım.Burnumu içime çekerken o ise ellerini emniyet kemerinin tokasına getirerek yerinden çıkardı.
Sonrasında ise gözleri yaralı elime denk geldi. Hafif yüzünü buruşturdu bundan hoşlanmamış gibi. Gözleri etrafı taradı bir şeyler arar gibi. Sonrasında ise üzerinde bulunan ince bluza gitti gözleri. Elini bluzun eteklerine atarken basit bir şekilde yırtmış ve elimin üzerindeki kanayan yaranın üzerine doğru kumaşı sarmıştı.Kumaşın ucuna sıkı bir düğüm atarken canımın yanlamasına dikkat ediyordu.
Dedi iki elimi ellerine alırken.Sorusu beraberinde gözlerimi kırpıştırdım.Zannımca ağır yaralanmamıştım. Emniyet kemeri beni korumuş başıma veya herhangi hayatı bölgeme alınacak tüm darbelerden kaçınmıştı. Sadece sol elimde bir yara vardı ve olayın şokundaydım o kadar.Yavaşca sol ayağımı dışarıya attım. Sonrasında ise sağ ayağımı...
Bir tarafımda Alpay diğer tarafımda ki Sema, kalkmam için beni ve bedenimi destekliyorlardı.
Neyseki ayağa kalkmıştım.Ellerim Semanın ellerinde bir kaç adım atarak durdum.Boş sisli yola şöyle bakındım ve derin nefesler alıp vermeye çalıştım. Orman havasını her nefes alıp vermede kendimi daha iyi hissediyor ve gözlerim açılıyordu.
Omuzlarıma konulan sıcacık ceket ile gözlerimi ona getirdim.
Dedi Alpay endişeli gözlerle.Uzun zamandır yüzünü görmüyordum.Hiç değişmemişti. Zar zor bir gülümseme göndererek onayladım onu.
Onayımı gören Alpay, biraz önce zar zor kalktığım koltuğa oturarak flaşı Doğanın yüzünde dolandırarak elini boynuna, şah damarına getirmişti. Biraz bekledi ve kolundaki saatten belli bir zaman tuttu. Yaşadığını biliyordu.Nabzını sayıyor hayatı tehlikesi olup olmadığını kontrol ediyordu.
Meraklı gözlerle yaptıklarını izliyordum.Kontrolü bittikten sonra her şey istenen gibi olacak ki derin bir nefes vererek gözlerimin içine bakarak
' yaşıyor ' diye mırıldandı bana duyurur gibi. Sessizce başımı sallamakla yetindim.
Elini Doğanın boynundan çekerek arabadan indi ve kapısını kapattı.
Asıl önemli olan şey bundan sonrasıydı.
Dedi Sema aklımdaki düşüncelere tercüman olurken.Olanlardan endişe duyduğu aşikardı. Sesiyle tekrar gülümsedim.Çok özlemiştim onu.
" Olacağı şu.O burada kalıyor,biz ise burada gidiyoruz."
Dehşet dolu gözlerle Alpaya baktım. Onu burada ölüme terk edemezdik. Ondan kurtulmak istemem bana bu hakkı vermezdi. Tamam,zamanında ona zarar vermek niyetiyle ritüellere bulaşmış olabilirdim fakat o günleri çoktan geçmiştim. Olgunlaşmıştım.Neyin ne olduğunun farkına yaptığım hatalardan aldığım derslerle varmıştım.
Sema benim aksime aldığı cevaptan oldukça memnun kalmıştı.
" Tam olarak böyle yapmalıyız."
Dedi Alpayı onaylayarak aynı zamanda ise başını onaylar anlamda sallıyordu.Bu yaşananlardan sonra Doğan hakkında pozitif düşünceleri varsa bile uçup gitmişti.Hatta aklının bir yerlerinden arabayı ateşe verme düşünceleri bile geçiyor olabilirdi.
Onaylamaz bakışlarla onlara bakarken aynı onaylamaz bakışları da onlar bana attı.
" Bu gördüklerini unut! Doğan basit bir kaza geçirdi o kadar. Sen burada, bu araba da hiç olmadın Umay!"
Alpay bir kaç adımda yanıma geldi. Hafif eğilerek ellerini dizine rastladı. Sanki bir babanın, kızına
" Bunun normal bir kaza olmadığını ikimizde biliyoruz değil mi?"
Arabada, eline aldığı silahı görünce korkmuştum. Ve sonrasında girdiğimiz küçük kargaşada olanlar olmuş direksiyon hakimiyetini kaybetmiştik. Eğer bu kaza olmasaydı arkamızdan gelen o araçtakiler belki de hayatta olmayabilirdi.
Sonuç itibariyle ne olduysa benim yine yüzümdendi.
Dolu gözlerimle onu onayladım.
Buna karşılık ise ' Güzel ' diye mırıldanarak karşılık verdi.
" Ne şekilde gelişirse gelişsin ortada bir kasıt var. Bunun anlatamayız, atlatamayız. Senin için yaptığım her şey boşa gider. Şimdi,gitmemiz gerek."
Dedi tane tane anlatırken. Bir elini omzuma koyarken benden onay almak ister gibi gözümün içine baktı.
Gözlerim Doğanın içinde bulduğu arabaya giderken başımla onayladım dediklerini.Memnun olmuşcasına eğilmiş olarak bulunduğu pozisyonu düzelterek dikleşti.
Sema yanımda uzun bir soluk verirken sırtımda bana destek olan kollarıyla beni daha çok kendine çekti.
Dedi geldikleri arabaya doğru bana yön verirken.
****
Kazanın üzerinden tam 5 gün geçmişti. Elim yüreğimde tam 5 gün. İşten belli bir süre mazeret izni alarak geçirmiştim bu zamanı.
O gün Doğanı orada bırakıp gitmiştim. Vicdanen rahat olamamıştım geçen sürede.Kaza benim yüzümden gerçekleşmişti.Benim yüzümden bir insan daha canından olabilirdi. Doğan ya da bir başkasının olması bu sonucu değiştirmezdi.
Birinin hayatına kasdetmek kanunen de manen de hoş olan bir şey değildi. Her ne kadar haklı olsam da bu gerçeği değiştirmezdi.
O gün kazanın incelenmemesi adına Alpay beni olay yerinden uzaklaştırmıştı. Çünkü bu kaza Alpayında dediği gibi öylesine olmamıştı. Soruşturmaya açık detaylar vardı. Benim o arabada bulunmam tüm bu detayların araştırılması için yeterli sebeplerdi.
O arabadan birlikte alınmamız bir çok soruna yol açabilirdi. Hiç bir şey olmasa da hem ailem hemde Doğanın çevresi adına herşeyi deşifre edebilirdi.En basiti Doğanın ölmesi gibi bir durumda çevresindeki herkesin odağını kendime çekebilirdim. Ondan kurtulmak istediğimi herkes biliyordu.
Bu da beni onlar için yine bir tehdit olarak görülmeme yol açardı.
En son beni tehdit olarak gördüklerinde toplu infaza gitmeme saniyeler kalmıştı.
Alpayın tüm yaptıkları bana kurduğu bu düzen boşa gidebilirdi. Belki de çoktan gitmişti kim bilir?
Bu kaza, kasıt bulunan bir kazaydı. Bugün olmasa bile bir gün bu durum bir şekilde önüme çıkabilirdi.
Bunlar Alpay'ın söyledikleriydi.
Özel bir hastanede doktor olarak çalışan bir arkadaşının yanına gitmiştik o gün.
Kayıtlara düşüp, yuvarlanma olarak geçmişti durumum. Her türlü kontrollerim yapılmış ve durumumda hiç bir sıkıntı çıkmamıştı.
Nihayetinde elimin üzerinde ki dört dikiş atılmış cam kesiğinden başka bir yaram bulunmuyordu. Bedenen gayet sağlıklıydım.
Bu süre zarfında Hâleye durumumla ilgili bir kaç yalan söylemiştim olanları bilmemesi adına. Sema ile aramız eskisi gibi olmasa da iyiydi. Bu süre zarfında hep yanımda olmuştu fakat iğnelemeleri ve tripleri de hiç bitmemişti.
Bir zamanlar Baranın ne yaşadığını bu süreçte daha iyi anlamıştım.
O gün bölgede ki en yakın hastaneye kaldırılmıştı. Bilin bakalım bu hastanede kim çalışıyordu. Tabi ki de ben...
Bu ancak benim kadar şanssız bir insanın başına gelebilecek bir olaydı ve olmuştu da...
Semanın, Barandan öğrendiği kadarı ile belli bir süre yoğun bakımda kalmış başına aldığı darbeden kaynaklı. Bu sürede yakınları özel bir hastaneye sevk ettirmek isteseler de hekimler bunu durumundan kaynaklı ertelemişler.
Hâle'nin deyimiyle hastanenin her yeri tuhaf tipli adamlar ile dolmuş bu sürede.Kim olduklarını tahmin etmek hiçte zor değildi.
Fakat benim içimi yiyen başka şeyler vardı.
Bundan sonrasında ne olacaktı?
Henüz uyanmamıştı.Peki uyandığında ne olacaktı?
Alpay da ise hayrı alamet olmayan bir sessizlik mevcuttu. Ne yapıyordu bilmiyordum fakat bayağı meşgul olduğu aşikardı. Şuan sadece bekliyordu.
Sanki uzun bir çalışma süresi sonunda senelik izne çıkmış gibiydik hepimiz. Ne birşeylere bir adım atıyor ne de bir adım geri çekiliyorduk.
O küçük kızın dediği gibi yeni bir şans tanınacakmıydı bana?
Herşeye tekrar başlamak için...
Belki de rüyalarıma bu kadar anlam yüklememeliydim? Bilmiyordum.
Herşeyden önemli daha büyük bir sorunu görmezden geliyordum yine.
Kaza olmadan önce yaptığım itiraf...Sonunu getiremesem de kurduğum ilk cümle gayet anlamlıydı ve her şeyi tüm çıplaklığıyla yüze vuruyordu.
Bunu öğrenmenin bir yolu vardı belki de.
Karşımda duran hastaneye bakındım. Gelen ani titremeyi üzerimden atarak hastanenin herkes tarafından kullanılmayan kapısından içeri girdim. Bu saatte sadece acil tarafı açıktı. Oranın merdivenlerine uğramadan arka taraftan yukarı, servis katına çıkmaya başladım. Gayet rahattım çalışanlar açısından. Bu hastanenin çalışanıydım ve herkes bunu biliyordu. Herhangi bu durum halinde neden burada bulunduğum göze çarpmazdı. Asıl gerginliğim, Doğanın arkadaşlarından yanaydı. Ne yazık ki bir çoğu beni biliyordu.
Servis katına nihayet gelmiştim.
Tenha koridorda etrafımı kontrol ederek telefonu elime alarak arayacağım numarayı tuşladım. Telefonu tam kulağıma götürmüşken önümde beliren beden ile buna gerek olmadığını anladım.
" Umay, ne arıyorsun burada? Dinlenmen gerekiyordu."
Dedi Hâle şaşkın bakışlarla elindeki telefonu cebine koydu. Bir yandanda bana doğru ilerliyordu.
" Bana yardım etmen gereken bir konu var."
Kaşları çatılırken dediklerimden çokta bir şey anlamadığı aşikardı. Fakat isteğimi geri çevirmeyeceğini de biliyordum.
Doğanın söylediklerimi hatırlayıp hatırlamadığını...
Bana gerçekten bir şans sunulup sunulmadığını...
Bu isteğim delilik olabilirdi fakat bu delilik eski hayatıma yeniden başlamamın ilk günü de olabilirdi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.21k Okunma |
1.56k Oy |
0 Takip |
73 Bölümlü Kitap |