54. Bölüm

53.Bölüm

yaren bayraktar
yarenbay30

53.Bölüm:Kayıp Anılar

 

" Birkaç gün önce kaza sebebiyle gelen adam. Hâlâ yoğunbakımda mı?"

Bunu sormamı beklemiyormuş gibi duraksadı.

Kaşları gittikçe çatılırken alt dudağını ne diyeceğini bilemez şekilde sarkıttı.

Hadi ama herşey bir an önce cevap vermeli ve aklıma koyduğumu yapmalıydım.Cevabını bekliyormuş gibi başımı biraz eğerek sessizliğin bozulması adına bir işarette bulundu.

 

" Korkmam gerekiyor mu?"

Hadi ama!

Sorularının hepsini cevaplayacak vaktim olmayabilirdi. Derin bir nefes verirken gözlerim etrafta gezindi. Hâle beni sorularıyla bayağı zorlayacağa benziyordu.

Gözlerimi tekrar gözlerine getirerek beklentiyle baktım.

Ciddiliğimi farkedince ' peki ' diye mırıldanarak cevap vermek için dudaklarını araladı.

 

" Hâlâ yoğunbakımda ciddi bir durumu yok.Tüm değerleri stabil.Sadece uyanmasını bekliyoruz."

Dedi başka söylemesi gereken bir şeyin var olup olmadığını tartarken.

Ona birşey olmazdı zaten. Asıl kafamı karıştıran 'bekliyoruz' kelimesiydi.

Başka kim bekliyordu?

 

" Bekliyoruzdan kastın ne?"

 

" Anlattığım tuhaf tipli adamlar işte..İsmi neydi? Gökhan.Evet,evet Gökhan. Başından hiç ayrılmadı. Diğerleri de sürekli yoklayıp duruyorlar.Hâlâ buralarda bir yerlerde olduğunu yemin edebilirim ama ispatlayamam."

İsmini duyunca bile tüylerim diken diken oluyordu. Tabi ki de korktuğum için değildi. Açtığı travmalar sağolsun.

Nerede bir bit yeniği varsa orada Gökhan vardı.

Hâlâ buradaysa nasıl girecektim içeriye?

Her şey bu kadar zor olmak zorunda mıydı?

 

" Peki, kaza nasıl olmuş?"

Elbette kazanın nasıl olduğunu biliyordum. Sebebinin ben olduğumu bilmem gibi. Sadece bu konu hakkında kim ne kadar bilgiye sahipti bunu öğrenmeye çalışıyordum.Onlar ne biliyorsa polislerde onu biliyordu.

 

" Hadi ama kim bu adam? Beni endişelendiriyorsun, Umay!"

Dedi yakınarak. Neden bu kadar meraklıydın ki sanki?

Anlaşılan açıklama yapmadan beni bırakmayacaktı. Peki bir açıklama yapacaktım. Bunu ona borçluydum.

 

" Yoğunbakıma girmeme yardım edersen her şeyi anlatırım?"

Tabi ki de her şeyi anlatacaktım fakat benim kurguladığım şekilde...

İstediğim şey beraberinde çatık kaşları düzelmiş hatta istediğim şeyin şaşkınlığı ile havalanmıştı bile. Kabul edeceğini adım kadar biliyordum.

Hâle her ne durumda olursa olsun merakına yenilen bir kızdı. Tıpkı benim gibi.

Merakı yasak gördüğü her şeye perde çekecek ve bana istediğimi verecekti.

Hafifçe tebessüm ederek onu biraz cesaretlendirdim. Kararsız bakışlarını yüzümde dolaştırarak omzunun üzerinden yoğun bakıma çıkan merdivenlere göz attı bir şeyleri tartar gibi.

Gözlerimi olabildiğince ona odaklayarak ne düşündüğünü çözmeye çalıştım.

Neyse ki ölçüp bitmesi çabuk bitmiş ve bana dönerek onayını gayet açık bir şekilde belli etmiştim.

" Gel peşimden."

 

Bone ile saçlarımı kapattım. Üzerimdeki yeşil üniformaya çeki düzen verdim. Maskeyi ise ağzım ve burnum üzerine yerleştirdim. Giyinme odasındaki aynadan görüntüme baktım. Kesinlikle iyi kamuflaj olmuştum. Hâle elindeki personel kartını bana uzatırken kartla ne yapacağımı pekala biliyordum.

Karta uzanarak elinden aldım.

 

" İçeride, 5 dakikadan çok durma. Hatta bir dakika bile yeter sana ve mümkün olduğu kadar hiç bir şeye elini sürme."

Her cümlesinde gözlerinin içine bakarak onu onaylıyordum.

 

" Her kim olursa olsun kimseyle göz teması da kurma."

Tekrar başımı sallayarak onu onayladım. O da bana karşılık verip kolundaki akıllı saate bir kaç tuşlama yaparak bana bakındı.

 

" 5 dakikan başladı."

Aldığım mesaj ile hızlıca soyunma odasından çıktım ve yoğunbakıma giden merdivenlerden sakin adımlar atmaya gayret ederek çıkmaya başladım. Heyecanımı çoktan yenmiştim. Bu duruma kendimi hazırlamıştım. Bir gerginliğim yoktu. Fakat herhangi biriyle karşilasirsam ya da bana soru sorulursa ne tepki vereceğimi kestiremiyordum.

Hadi ama...

Kötü şeyler düşünmeyecek evrene olumlu mesajlar gönderecektim.

Basamakları bitirmiş katın girişine gelmiştim. Maskenin altından derin bir nefes vererek sırtımı diklestirdim ve adımlamaya devam ettim.

Kat girişine gelir gelmez evrenin ' bana vereceğin olumlu mesajlar umrumda değil ' dermişcesine bir sahneyle karşılaştım.

 

Etrafta volta atan bir adet ilk insan Gökhandı bu. Tek değildi, yanında daha önce hiç görmediğim bir adam vardı. Bekleme koltuklarından birine oturmuş telefonuyla uğraşıyordu.

Beni fark ettikleri an öylece dikilmekten vazgeçtim ve yürümeye devam ettim. Şüphelenmemeleri adına herşeyi yaparken elimdeki personel kartını avucumla sıkmaya basladım. Bir yandanda sargılı olan diğer elimi saklama gereği duyarak olabildiğince bedenime yasladım.

 

Yoğunbakımın buzlu camlı kapısının önüne gelerek elimdeki kartı duvardaki cihaza tutarak okunmasını bekledim.

Arkamdaki gözlerin üzerimde olduğuna adım kadar emindim. Beni inceliyorlardı.

Bana herhangi bir nedenle seslenmemeleri için dualar ediyordum.

 

Saniyeler içinde cihazda yanan yeşil ışık ile beraberinde camlı kapı aralanarak bana geçmem için yol verdi. Bir an beklemedim ya da arkama dönüp bakmak gibi bir aptallık yapmadan hızlıca içeri girdim. Otomatik kapı ardımdan kapanırken koridorda ilerledim. Nereye gideceğimi biliyordum o yüzden panik yapmama gerek yoktu. Boş sekreterleği aşarak ilerlemeye devam ettim ve bu sırada etrafımdaki ünitelere dikkatlice bakındım.

Hızlıca ilerlerken dikkatimi çeken kapı ile bir anda durdum ve geri geri bir kaç adım atarak soluma baktım.

 

İşte bu kapı.

Bunun ardındaydı.

 

Önümdeki buzlu camın duvardaki okutucusuna sihirli sayıları tuşlayarak kapının açılmasını sağladım.

 

Sonunda.

İçeriye bir kaç adımda girerken içerisinin koridordan daha soğuk olduğunu farkettim. Kapının ardımdan kapanma sesi eşliğinde odadaki ventilatör cihazının sesi doldurdu kulaklarımı.

Gözlerim cihazdaki kalp atışını izleyen yeşil çizgilere kaydı. Kendi seyirlerinde devam eden çizgiler...Gözüm ekrandan ayrılarak yataktaki Doğana kaydı. Çıplak göğsüne takılı kaplolar kargaşaya neden olurken beyaz örtü göğsünün hemen altında vücudunun diğer kısımlarını örtüyordu.

 

Alnının sol tarafındaki en üst noktasındaki yara kapatılmış ve pansuman edilmişti.

Ve bir şey daha...

Onunda benim elim sol elimin aksi tarafı yani sağ elinin üzerinde bir bandaj vardı. İkimizde elimizden mi yaralanmıştık?

Kaza yapmadan önce savrulmamam adına sağ elini bana siper etmişti. Muhtemelen elindeki yara benim ki gibi cam kırıkları ile oluşmuştu.

 

Kapının önünde dikilmekten vazgeçerek yanına ilerledim ve onu daha yakından inceledim.

Böyle çok daha zararsızdı. Utanmasam hep böyle kalmasını isterdim fakat bu olanlar benim yüzümden olduğu için bunu demeye pek dilim varmıyordu

Buraya birşeylerin değişeceği ümidiyle gelmiştim. Fakat saçmalamıştım. Nasıl öğrenecektim?

Üfleyerek etrafa göz attım. Bu sırada da buraya gelmekle neyi hedeflediğimi düşünerek kendime hayıflandım.

 

Üzerine biraz eğilerek sol tarafında meyve bıçağıyla açtığım yaraya baktım.

Boynuna uzanan dövmelerin arasında kendini belli etmeden iyileşmeye başlamıştı bile.

 

Çok geçmeden gözlerim dövmelerden neredeyse gözükmeyen göğsüne gitti.

Anlamlı anlamsız şekiller açıkta olan tüm göğsünü boynuna kadar sarıyordu.

Çatık kaşlarım her şekilde ayrı ayrı dolanıyordu.

Çok geçmemişti ki şekillerin arasında hemen sol göğsünün üzerinde boylu boyunca yer kaplayan anlamlı bir yazı dikkatimi çekti.

' Vesvâs '

Ne zaman yaptırmıştı bunu?

Neden daha önce görmemiştim. Kendi kendime düşündüğüm aptalca soruyu görmezden geldim.

Saçma sapan sebeplerle oluşan bu duyguları neden bu kadar dikkate alıyordu ki? Görmezden gelemez miydi sanki?

 

Böyle yaparak her şeyi daha da zora sokuyordu.

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken sargılı elim istemsizce göğsüne doğru gitti. Ne oldu, nasıl oldu anlayamamıştım.

Monitörden gelen farklı sesler ile gözlerimi ona çevirdim. Biraz önce 76 da seyreden nabız sayısı git gide artıyor böylece monitörden daha sık aralıklarda sesler yükseliyordu.

Hadi ama ölmediğini biliyordum neden böyle oluyordu?

77..78..79..

Şoka falan mı giriyordu acaba?

Şoka girmenin sırasımıydı şimdi biraz daha bekleyemem miydi?

Hem uyurken hem uyanıkken sürekli sorun çıkarmayı nasıl başarıyordu?

80..81..82..

Sayılar yükselmeye devam ediyordu.

Sargılı elimin bilekten tutulması ile monitördeki gözlerim yuvalarından çıkacak gibi oldu. Dudaklarım o şeklinde aralanırken uyandığını düsünmemeye çalıştım fakat çokta başarılı olamadım bunu yaparken.

Allahım,inşallah zombi olarak aramıza katılmıştır diyerekten anlamlı anlamsız tüm dileklerimi sadece bir kaç saniyede sıraladım.

 

" Kimsin?"

Dedi çatallı sesi ile. Şaşkınca 'Hı!' diye mırıldanarak gözlerimi ekrandan alıp ona çevirdim.Bakışları sağlamdı. Yüzümde gezinen kuşkuyla gezinen bakışları sanki bir yabancıya bakarmış gibi bakıyordu. Yoğunbakımda olan o değilde benmişim gibi yüz ifadelerimiz vardı.Hadi ama bunu hiç beklemiyordum. Yüzümü çevreleyen maskeden kaynaklı olsa gerek beni tanıyamamış olmalıydı.

Bu iyiye işaretti.

Üzerinden doğrulacağım sırada bileğimden tuttuğu elimi hiç bırakmadan kendine çekti ve doğrulmama izin vermedi.

 

" Üzerimde ne yapıyordun!"

Bu soru her yere çekilip farklı cümle kalıplarına farklı anlamlarda yer bulabilecek anlamda bir soruydu ve şuan utanç duymama neden oluyordu. Maske altından kızaran suratım bana hiç yardımcı olacağa benzemiyordu.

 

" Bir şey yapmak istesem senin üzerinde mi yaparım san-"

Boşta elim ağzımı kapatan maskenin üzerinde yerini aldı. Kahretsin sesimi duyurmamalıydım.

Tanımıştı beni!

Bu haksızlıktı bu kadar kolay yakalanmamalıydım. Yüzünü incelerken bakışlarında hiçbir değişiklik olmadığını farkettim. Nasıl yani sesimden de mi tanımamıştı beni?

Başını çarpmıştı ve bu esnada bir kaç nöronu hakkın rahmetine kavuşmuştu.Bu sebepten algılarında bir bozukluk olmuş olmalıydı.

 

" Maskeni indir! "

Sesi biraz öncekinden daha gür çıkmıştı.

Bu ses tonunu uzun zamandır duymuyordum.

Tuttuğu elimi bırakmasıyla geriye doğru adımladım.

 

Biraz tedirgin olmuştum.

Ben bu maskeyi indirmesem o beni bulurdu yine zaten. Dışarda, Gökhanlar. Burada, Doğan.

 

Teslim olmuşcasına elimi maskeye getirerek onu yavaşça indirdim.

Şuan aklımda ki tek sorun kazadan önce can hâvli ile ona dediklerim hâlâ aklında olup olmadığıydı.

Bunu birazdan öğrenicektim.

Maskeyi yüzümden ayırarak avuç içimde buruşturdum ve gelecek tepkiyi bekledim.

 

" Keskin mi gönderdi seni!"

Dedi bağırarak.

Keskin de kimdi?

Bir şeyler oluyordu?

Ne yani beni tanımıyor muydu? Kim olduğumu bilmiyormuydu?

Şaşkınlığım yüzüme sığmazken küçük kızın dediklerini hatırladım. Yeni bir şans, her şeyi başa almak. Sanki her şeyi sıfırlamak gibi.

Bana baştan başlamam için şans vermişti.

Büyük ihtimal tüm yaşadıkları ben dahil kazanın şiddeti ile aklından çıkmıştı.

Aylardır olması için çırpındığım şey bir gecede olmuştu.

Ellerimi birbiriyle birleştirerek mutlulukla olduğum yerde zıpladım.

Gözlerimi huzurla kapatarak içimden tüm şükürlerimi ardı ardına dizdim.

Bundan sonrası kolaydı.

Önce buradan çıkacak ve ondan kurtulmak için ardıma aldığın ne varsa hepsini telafi edecek,bu şansı iyi kullanacaktım.

Gözlerimi açarak tekrar ona çevirdim.

Garip bakışları arasında kendime gelerek üstümü başımı düzelterek kendime çeki düzen verip kendime rol kestim.

 

Gözlerimi ondan ayırmadan kenardaki masada duran hasta izlem dosyasını elime aldım ve üzerinde asılı kalemle kağıda birşeyler yazıyormuş gibi yaptım.

 

" Beni birinin gönderdiği doğru. Pratisyen doktorum ve şu anda da görevimi teşkil ediyorum."

Dedim gözümün kenarıyla hareketlerini izleyerek.

Deniz yıldızı, Banuyu bu yalanlarla çoktan geride bırakmıştım.Fakat sekreterim diyemezdim şuanki konumumla mesleğimin hiç alakası yoktu ve bu daha çok dikkat çekerdi.

Tek kaşını kaldırarak alayla beni beni süzdü. Bundan rahatsız olsam da şuan önemli olan ortamı toparlayarak buradan şüphe bırakmadan sıyrılmaktı.

 

Ve bunu yaparken karşımdaki kişinin bana aşık her hatamı görmezden gelen Doğan olarak değil yaptıkları ve söyledikleriyle ölmesini isteyecek raddede beni tetikleyen ilk günkü Doğan olduğunu unutmamalı,ona göre davranmalıydım.

 

Bakışlarıyla bunu bana unutturmuyor,hatırlatıyordu.

 

" Peki, sağlığım hakkında bilgi verebilir misiniz bana doktor hanım!"

Doktor hanım,kelimesini bastırarak söylemişti iğneler gibi.

 

Söyleyin bakalım Umay hanım.

Uydurun yalanları...

 

" Birkaç gün önce kaza sebebi ile hastanemize geldiniz. Tüm tetkiklerinizin ardından başınıza yada herhangi bir hayati organınızda aksi bir durum söz konusu değil. Başınıza aldığınız darbe sebebi ile sizi birkaç gün yoğunbakımda müşâade altında tuttuk. Görüyorum ki fazlasıyla sağlıklısınız.

Maşallah diyelim."

Yapmacık gülümsememi ona gönderirken iyi rol kestiğimi düşünüyordum. Doktorlar dizisini az mı izlemiştim!

 

Alt dudağını hafif sarkıtırken dediklerimi dikkatlice dinlemiş ve sözümü hiç kesmemişti.Gözlerimi bakışlarından alarak tekrar dosyaya çevirdim.

 

" Bir doktora göre fazla aptalsın!"

Bir hışımla gözlerimi, başımı gömdüğüm dosyadan kaldırarak kısık bakışlarımı yüzüne getirdim. Şu hasta yatağında üzerine atlayarak ellerimi boynuna yerleştirip onu boğsam nasıl olurdu?

 

Hayali bile hoşuma giderken bunu yapmadan nasıl durabiliyordum bilmiyordum.

 

" Pardon!"

Gözlerini odanın her tarafında bilmişçe gezdirdi.

 

" Dediklerin, yaptıklarınla örtüşmüyor!"

Bu adam yine aptalca şeyler söyleyerek sinirlerimin bozulmasına neden olacaktı.

Gözlerimi devirerek elimdeki dosya ve kalemi aldığım masaya bırakarak odadan çıkmak için hareketlendim.

 

Bir umut uğruna buraya gelmiştim ve isteğim bir şekilde yerine gelmişti. Öğreneceğimi,öğrenmiştim. Burada daha fazla kalmamın bir anlamı yoktu.

Hayatıma geri dönmeliydim.

 

Buğulu kapı açılırken elimdeki maskeyi bir çırpıda yüzüme geri taktım.

 

" Elinde tuttuğun kart senin değil. İsmin Hâle de değil ve sen doktor değilsin!"

Kapıdan çıkıp giderken duyduğum son cümleler bunlardı.

 

Korkmadım.

Arkama dönüp bakmadım.

Savaşmayacaktım.

Veya öfkeme ve gururuma yenilerek bir büyü daha yapmayacaktım.

 

Yaşadıklarımdan ders almıştım ve artık kendi hayatımı baştan yazacaktım.

 

Bana verilen şansı en iyi şekilde kullanacaktım.

 

Göğsünde taşıdığı ismin sahibini bile hatırlamayan bir adam bu saatten sonra benim için tehdit bile olamazdı.

 

Öncelikle destekleriniz,oylarınız ve yorumlarınız için çok teşekkürler ederim.

Umuyorum ki bu bölümü de beğenmişsinizdir.

Bu açıklamayı yapmamın nedeni şu; kitap yazmayı seviyorum ve bunu hobi olarak yapıyorum.Kitabı ise bir anlık duygularım ve fikirlerim ile ilerletiyorum.

Nasıl sonlanır kestiremiyordum.

Hem çalışıyor hem de okuyorum, yoğun bir hayatım var.

Bu yüzden uzun uzadıya bölümler yazamıyorum ya da düzenli bölüm atamıyorum gerçekten çok yoğunum.

Öyle ki mesajlarınıza ve yorumlarınıza bile dönemiyorum ama hepsini okuyarak dikkate alıyorum.

Anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.

Destekleriniz ve güzel yorumlarınız için tekrardan çok teşekkür ederim...☺️

Bölüm : 29.12.2024 15:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...