
Çoğu zaman olduğu gibi tekrar aynı rüya ile pardon kâbus ile uyanmış tavanı izliyordum. 7 yaşındaydım küçük, mutlu ve hayalleri olan bir kızdım. Peki ya şimdi. Şimdi ise büyümüş, hüzün içinde ve umudunu kaybetmiş biriydim. Kendim mi istiyordum böyle olmayı yoksa hayatımın bana bir oyunu muydu her şey.
Dikkatimi dağıtan şey alarmımın çalması olmuştu. Derin bir iç çekerek ayağa kalktım. Yatağımı düzelttim ve elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim. Bugün eski hastaneme gidip kaydımı sildirecek ve yolcu olacaktım. Tamam kabul ediyorum içimde birazcık korku var ama normaldir. Yani sanırım. Üstüme krem renkli bir gömlek altıma da aynı şekilde krem rengi kahverengi kareli eteğimi giydim. Ayakkabı olarak beyaz sneaker giymeyi planlıyordum. Hazırdım. Telefonumu çantama koydum ve çantamı koluma takıp kulaklığımı taktım. Annem işe gitmişti. Çıkmadan önce mutfağa uğrayıp su içtim. Tamam çıkmaya hazırdım artık. Kapıya yöneldim. Planladığım gibi dolaptan beyaz sneaker çıkarıp giydim. Kapıdan çıkmadan önce anahtarımı aldım ve kapıyı açıp dışarıya çıktım. Elimdeki anahtarla kapıyı geri kilitleyip anahtarımı çantama koydum. Kapımızın önünde arabam vardı. Hedeflerimden birisi kendi kazandığım paramla araba almaktı. Tamam kabul ediyorum ucuz değildi. Hatta bu kadar sürede sınırlı bir maaş ile alamazdım. Ailemden bana kalan bir miktar parayı üstüne katarak almıştım. Arabamı anahtarımla açtım ve oturdum. Derin bir nefes aldım arabalara her bindiğimde içimde bir sıkıntı olur stres yapardım. Derin bir nefes aldım ve kontağı çalıştırdım.
Yaklaşık 24 dakika sonra hastaneye gelmiştim. Arabamı hastanenin otoparkına park edip çantamı omuzuma taktım. Arabadan inince kilitleyip hastanenin girişine doğru yola koyuldum. Otoparkın asansörü ile üst kata çıktım. Geldiğim kat gideceğim kat değildi. Yüksek ihtimal ile birisi asansörü çağırmıştı. Asansör durdu ve kapı açıldı. Gelen kişiye baktığımda en az benim kadar o da şaşırmıştı. “Aa! Mirel!” dedi Doktor Aren. Bir yere gidiyor gibiydi. “Merhaba.” dedim ona göre biraz daha sakin bir tavırla. “Seni buraya getiren şey ne? Daha doğrusu kim getirdi?” neyi ima ettiğini anlamıştım ama bozuntuya vermedim. “Kaydımı sildirmek için gelmiştim. O düşündüğün şeyleri unut.” dedim. Tamam son cümlem birazcık sert olmuş olabilirdi ama dedim olabilir. “Özür dilerim şakasına demiştim.” dedi kırgın bir ses ile. Hadi ama gerçekten sert konuşmama kırılmış olamazdı değil mi? Hayır ben gayet iyi bir insanım onun kırılgan olması benim suçum değil. “Her neyse beni boş ver. Sen bir yere mi gidiyordun?” diyerek konuyu değiştirdim. “Ee evet bir işim vardı onu halledecektim.” onu onaylarcasına kafamı salladım ve veda edip müdürün odasına ilerledim.
Konudan alakasız kalacak belki ama Aren doktoru gerçekten kıskanıyordum. Açık kahverengi tonlarında sarıya yakın uzun dalgalı saçları, koyu kahverengi gözleri, dolgun pembe dudakları, bembeyaz teni baktıkça hipnoz olacak cinstendi. Özellikle yüzüne tam oturan siyah kemik gözlükleri onu daha da çekici yapıyordu. Gerçekten erkek olsaydım şimdiye âşık olmuş olabilirdim.
Tamam kendimi çirkin bulmuyorum ama aşırı güzel de hissetmiyordum. Koyu kahverengi kısa kıvırcık saçlarım ve beyaz tenim açık kahverengi gözlerimi ortaya çıkarıyordu. Gözlerim, gözlerimi hep çok sevmişimdir. Siyah kirpiklerim ile daha güzellerdi.
Onun gözleri kadar güzel değillerdi...
Hastane müdürünün odasının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. İçeriye girmek ve bu suratsız gıcığın yüzünü dahi görmek istemiyordum ama mecburdum. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip kapıyı tıklattım. İçeriden gelen “Gir!” sesi ile kapıyı açıp içeriye girdim.
“İyi günler Oğuz Bey.” dedim gülümsememi kesmeden. Sonunda masasından başını kaldırıp alttan alttan bakmıştı. Sakin ol Mirel kurtuluyorsun bu suratsızdan. “Ne vardı?” demesi ile garip bakışlarımı göndermiştim. Hiç ya nur yüzünü göreyim dedim onun için geldim demek istesem bile diyemedim. Sorduğu sorunun saçmalığına bak ya. İç sesimle olan konuşmalarımı kesmezsem deli muamelesi bile görebilirdim. Sahte gülümsememi tekrar dudaklarıma kondurdum ve konuşmaya başladım. “Ben kaydımı sildirmeye gelmiştim. Haberiniz vardır başka hastaneye atandım.” dedim. “Burayı neden beğenmiyorsun. Sana hastane mi beğendireceğiz?” dedi ve masasına döndü. Ben diyorum bu adam yamuk inanmıyorlar ne yapayım. Göz devirmemek için kendimi zor tutuyordum. “Bazı hocalarımla anlaşmakta zorlanıyorum bende başka hastanede kendimi geliştirmek istedim.” dedim kendimden emin bir şekilde.
Bu hastaneden ayrılmakla en doğrusunu yapmıştım. 2 senedir stajyerlik yapıyordum ama yapamıyordum. Benim ve diğer stajyer arkadaşlarımın başında olan hocamız beni sevmiyordu. Çok belliydi. Herkese görev verir onları işe alıştırırken beni kendi ayak işleri için kullanırdı. Kendim evde çalışmasam şu an hiçbir şey bilmiyor olabilirdim. Adi herif. Karşımdaki adam boş ve egolu bakışlarını bana çevirmiş direkt suratıma bakıyordu. “Otur bakalım.” dedi. Tamam hastane müdürüsün ama bu kadar ego olmaz yani. Karşısına oturdum. “Gitmek istediğine emin misin?” demesi ile beklemeden sorusunu yanıtladım. “Evet.” demem ile “Son kararın mı?” demişti. Allah’ım sen bana sabır ver. Daha fazla yavaşlığına ve saçma sorularına dayanamayıp karşılık verdim. “Oğuz Bey! Burası Kim Milyoner Olmak İster yarışması değil tek istediğim kaydımı silin ve sizde kurtulun bende kurtulayım!” tamam kabul ediyorum sonlara doğru biraz fazla bağırmış olabilirdim. Ama hak etmişti!
Şu an ise böyle çıkışmamı beklememiş olmalı ki şaşkın bir şekilde bakıyordu. Kendine geldiğinde “Pekâlâ” dedi ve kaydımı sildi. “Tamamdır. Başka bir şey var mı?” demesi ile hemen az önce bağırmamışım gibi yüzüme gülümseme yerleştirdim. “Teşekkür ederim Oğuz Bey. Bu kadardı.” dedim. Kafasını masasına çevirdi ve “Tamam. Yeni hastanende bol şans.” dedi. Evet. Bunu bizim egolu Oğuz Beyefendisi dedi. Şaşkınlığımı kenara atıp teşekkür edip odadan çıktım. Odadan çıkmam ile söylenmem başlamıştı. “Koymuşlar müdür diye bir işe yaradığı yok.” “Dalga geçiyor resmen.” “Ben müdür olsam bu kadar egolu olmam” “Müdür olmak yerine yarışma sunuculuğu yapsa daha zengin olurdu.” kendi sinirimle konuşurken arkamdan gelen ses ile yerimden sıçramıştım.
“Ne konuşuyorsun bakayım kendi kendine?” Gelen iş arkadaşım Doktor Ayberk’ti. “Beni korkuttun.” dedim sessizce. “Evet farkındayım. Amacım da oydu zaten.” dedi ve sırıtmaya başladı. Tamam fazla yakın değildik ama her zaman beni desteklemişti. “Sırıtmayı kesmezsen bende seni korkutacağım.” dedim sahte gülümsemem ile. İki elini de havaya kaldırıp teslim olmuş gibi durdu. “Özür dilerim efendim. Hizmetinizdeyim.” demesi ile göz devirmiş yürümeye devam etmiştim. “Aptal.” diye söylenmiştim ama o kadar kısık sesle söylemiştim ki ben bile kendimi zor duymuştum. “Hey! Ben aptal değilim.” diyerek bana söylenmesi ile şaşkınca ona dönmüştüm. ‘Tamam demek ki kulakları iyi duyuyormuş.’ diye geçirdim içimden tekrar önüme dönüp yürümeye devam ettiğimde dibimde bitmişti.
“Bir şey mi soracaksın? Neden takip ediyorsun?” sorularımı beklememiş olacak ki bir şeyler geveliyordu. “Şey- ben şey için...” bu hallerine gülmeden edememiştim.
Fakat ben neden buna gülüyordum? Bu his de neydi böyle?
“Sakin ol ve yavaşça sor ne soruyorsan.” dedim onu rahatlatmaya çalışarak. “Özür dilerim sen bir anda şey yapınca, şey oldu ya...” ama bu komikti. Gülümsemelerim kahkahalara dönüşmüş resmen kendimden geçmiştim. Karşımda garip garip bakan çocuğun gözlerinin büyülenmiş bir şekilde bana odaklandığını fark ettiğimde gülüşüm yüzümde solmuş ve eski ciddiliğimi yerine getirmişti. Tekrardan iç sesim zihnimde gezinmeye başlayınca her şey başa sarmıştı.
Hadi ama Mirel sadece sana baktı. Seni kimse sevmez, sevemez...
İç sesimi susturmak ve aradaki havayı bozmak amacıyla boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım. “Ben gideyim. Yolum uzun biliyorsun.” Tamam alakasız olacak ama aklıma Sezen Aksu-Biliyorsun şarkısı gelmişti. Konu ile benim alakam bu kadardı. Ayberk kendine geldiğinde üzgün gibi kafasını salladı. “Konuşmaya devam eder miyiz? Rahatsız olmazsan tabii yanlış anlama beni.” gözlerimi gözlerine kenetledim ve konuştum. “Tabii numaram zaten var sende. İstediğin zaman yazabilirsin.” gözlerindeki umut pırıltısını fark ettiğimde gülümsedim. “Tamam o zaman. Dikkat et kendine. Bir şey olursa hiç çekinmeden yazabilirsin.” demişti güven verircesine.
“Görüşürüz Ayberk.”
“Görüşürüz Mirel.”
Sonradan ağzında bir şeyler gevelemişti ama duyamamıştım. Şimdi ise son kez gençliğimin olduğu hastaneyi terk ediyordum...
***
Merhaba! Yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım hoşunuza gidiyordur :) İyi okumalar!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |