
BAŞLAMADAN OYLARI VERİN AŞKOLAR.
“Bağırsana doktor, inlesene, ah etsene.” Kadının güzel çehresine ardı ardına tokatları indirirken hırsla konuşuyordu Birindar. Kısa bir an nefeslenirken kızın morarmış yüzüne baktı, 4 gündür her türlü işkenceyi yapmıştı, özenle törpülediği tırnakları yerinde yoktu, Yavuzun koklamaya doyamadığı, beline uzanan saçları omzuna kadar kırpılmıştı, güzel yüzü dağılmış, ağzı yüzü kan içindeydi. Kız bunlara rağmen asla ah etmemişti, sadece güzel gözlerini tek noktaya kilitlemişti.
” Bağırsana doktor, ağlasana.” Kızın çenesini sıkıca tutup yüzüne kaldırmıştı, bağırsın, acı çeksin istiyordu.
” Konuş, bağır, haykır, inlesene kadın!” Sidelya ela gözlerini Birindarın böcek karası gözlerine çevirdi onun sinirinin aksine sakinlikle. Bağırmıycaktı gebericek olsa bile bağırmıycaktı.
” Öyle mi? Demek bunlar canını yakıcak kadar, gururunu zedeliycek acımasızlıkta değil, peki o halde dozu arttıralım doktor hanım.” Sidelya bakışlarını yeniden karşısındaki kirli duvara çevirirken kulağına ulaşan kemer ve fermuar sesiyle başına gelicek şeyi anladı, gözlerinden tek damla yaş süzülürken elalıkları hafif yükseklikte olan kirli pencereye kaydı, ordaydı, saatlerdir olduğu gibi mavi gözleriyle onları izliyordu, burdaki mucizesi, Aslan.
2 günlük işkencenin ardından mahzene atılınca tanışmışlardı, Sidelya gebericek durumdaydı, sussuzdu, kan içindeydi, umutsuzdu, başını küçük dizlerine koyarak su vermiş kadının acımasızca kesilmiş saçlarını sevmişti küçük oğlan. Sidelya ancak 5 saatlik uykunun ardından oğlanı adam akıllı fark edebilmişti. Ufaktı, en fazla 7 yaşında olabilirdi, konuşmuyordu sadece tozların üzerine aslan resmi çizmiş öyle ismini öğrenmişti Sidelya.
” İnleticem seni doktor.” Bacaklarından çekilmesiyle kendini pis zeminde bulması bir oldu Sidelyanın. Gözlerini Aslanın mavi gözlerimden çekmeden şişmiş dudaklarını oynattı ses çıkarmadan, Bakma.
Aslan anlamıştı, yavaşça pencereden çekildi, Sidelya da Birindarın kulağının dibinde aldığı kısık sesler eşliğinde bakışlarını yeniden pis duvara çevirdi, sağında kalan dolabın ayağını kavrarken, aklından tek bişey geçiriyordu. Ölüyüm, ölüyüm de bitsin bu işkence.
********
” Son kez soruyorum, SİDELYA NERDE?” Yüzü kandan görünmeyen cılız adamı bir kez daha sarstı Yavuz.
” Bilmiyorum.” Adamın ağzından zorlukla çıkan sözlerle kendini yeniden yerde bulması bir olmuştu.
” Bileceksin lan, senin ecdadının ebesinin anasını sikerim, bulacaksın sevgilimi.” oldukça sinirliydi, 4 gündür canından haber yoktu, dağı taşı ayağa kaldırmıştı. Yoktu, sevgilisi yoktu, kafayı yemek üzereydi.
“Yavuz, Sinan uyanmış.” Uygarın sesiyle elleriyle yüzünü sıvazladı, şükürdü, çok şükürdü.
****
Yavuzdan
Sinanın yattığı bölüme giren kapı kayarak açılırken Sidelyanın ailesi çarptı gözüme, annesi kız kardeşinin omzuna yaslanmış ağlıyordu, babası sinirini koruyarak volta atıyordu. Kız kardeşinin bir teorisi vardı, günlerdir Sinanın uyanmasını bekliyorlardı.
“Kızım nerde?” Sidelyanın Babasını fark etmemle ellerini yakamda hissetmem bir olmuştu.
“Sorgum devam ediyor, henüz bulamadım.”
” Senin yüzünden, kızım senin yüzünden bu halde.” Haklıydı, sonuna kadar haklıydı, kızı onun da canıydı, dikkatsiz davranmıştım, çok haklıydı.
“Sinan uyandı mı?” Zümranın sesiyle yakamdaki ellerden de kurtulmuştum, annesine göz atmadan peşimden gelmesini işaret ederek odaya girdim.
“Komutanım.” Sinanın ayaklanma çabasını elimle durdurarak ilerledim.
” Zümra, Sidelyanın kız kardeşi, sana bir kaç bişey sormak istiyor.”
” Geçmiş olsun, ablamın kulaklıkları iphone’ unda uygulamaya kayıtlı, çatışmadan önce kulaklığı kulağında mıydı, kulaklığının teki yok, telefonu emin olmadan acil duruma sokup konum bulmak istemedim, rica etsem düşünebilir misin?”
” Kulağındaydı, ben girerken pantolonunun cebine atmıştı.” Zümra gülümseyerek bana dönmesiyle günlerdir yanımdan ayırmadığım sol cebimdeki telefonu çıkardım. Hızlıca şifreyi girerek karışık ekrandaki uygulamayı buldum. Sağ teki karargahta gözükürken sol teki sınır dışındaki dağın başındaki bir yeri gösteriyordu, kafamı Zümraya çevirmemle ablasının ışıltısına benzeyen gülümsesini görmem bir olmuştu.
” Buldun Yavuz abi.”
“Buldum, Zümra ablanı kurtardıktan sonra dile benden ne dilersen.”
*******
Yorgundu, umutsuzdu, canı yanıyordu ama ayaktaydı. Mahzendeydiler, Birindarın saatlerce süren iğrenç işini bitirince mahzene atmıştı. Aslan göğsüne yaslanmış beline sarılmıştı, uyumuyordu, korkmuştu. Ölücekti, biliyordu, Yavuz yoktu, kimse yoktu. Burnunu çekerek Aslanın sarı saçlarına ufak bir öpücük kondurdu.
“Aslan eğer kaçabilirsen bir askere sığın olur mu?”
“Asker kimler biliyor musun?” Başını eğerek oğlandan gelicek cevabı bekledi, oğlanın başını sallamasıyla saçlarını okşamaya devam etti.
İçerden gelen seslerle toparlanmaya çalıştı Sidelya, girişteki kapı devrilmişti emindi, merdivenden sesler vardı, biri geliyordu. Demir kapının aniden açılmasıyla Sidelya Aslanı arkasına alarak geri adımladı.
“Yürü doktor.” Birindarın yakalamaya çalışmasıyla daha da geriye kaçtı Sidelya.
” Doktor gitmemiz lazım yürü.”
” Bira, em nikarin derkevin derve, her der girtine.“ arkasından gelen adamın kürtçe sözleriyle Birindar Sidelyayı çekiştirmeyi bırakıp diz çökmeye zorladı.
“Madem ben çıkamıyorum sende çıkama doktor.” Silahı boynunda hissetmesiyle güvendiği sesi duyması bir oldu Sidelyanın.
” Birindar indir o silahı.”
“Karımı aldın, bende senin sevdiğini alıcam.”
” Karın bir teröristi, ekmek yediği kapıya ihanet etti, karını çatışmaya atan sendin Birindar. Sevgilimi bırak.”
”Karımı sen öldürdün.”
” Karın çatışmada öldü.”
“Karımı sen öldürdün.”
” Bırak o silahı, Sidelyaya daha fazla zarar verirsen olucaklardan sorumlu olmam.” Yavuzun tehditkar sesiyle Birindar kahka atmaya başlamıştı ki dışarıdan gelen sesle dikkati dağılmıştı, Yavuz Birindarın dikkatinin anlık dağılmasıyla tek adımını öne atarak sevgilisini yerden aniden kaldırıp kendine çekti, yavuz daha sidelyayı arkasına çekemeden iki el silah sesi duymaları bir oldu.
“ASLAN.” Oğlanın küçük bedeninin yere yığılmasıyla Sidelyanın bağırması bir olmuştu. İçeri giren destek kuvvet Birindarı yakalamıştı ,Yavuz hala ortamın güvenliğinin sağlanmadığını bildiği için oğlanın yanına gitmek için çırpınan sevgilisini tutmakla uğraşıyordu.
” Bırak beni, Yavuz bırak. “ Sevgilisi çırpınırken Yavuz onun morarmış yüzüne bakıyordu, hasarını anlamaya çalışıyordu,
Kız en sonunda sevgilisinden kurtularak yere yığılmış ufak çocuğa koştu, kolunu sıyıran kurşunun acısını bile hissedemiyordu, korkusu ağır basıyordu. Çocuğun ufak bedenini kucağına çekerken günlerdir içine akıttığı yaşları dudaklarının arasından firar eden hıçkırıkla beraber yanaklarından inmeye başlamıştı. Çocuğun sağ şakağından vurulmuş ufak kafasını okşarken şiddetle ağlamaya devam ediyordu.
THE END
BİRAZCIK KISA VE GEÇ OLDU ÇOK ÖZÜR DİLERİM AMA ÇOK BÜYÜK BİR SIKINTI ÇIKTI. ÇOK ÖZÜR DİLERİM YENİDEN.
OYLARINIZI VE GÜZEL YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN.
SİDOŞU ÇOK ZOR BİR DÖNEM BEKLİYOR AYNI ŞEKİLDE YAVUZU DA, KİTABIMIZIN HARİCİ GERÇEKTEN İLİŞKİLERİ DE AZICIK SALLANDI BURDAN SİDOŞA BİR MORAL VERİNİZ LÜTFEN.
SİZİ ÇOK SEVİYORUM OYLARI UNUTMAYIN🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |