Merhabalar
Yine biz ve yeni bölüm.
Bu bölümde bir çok duygu olacak.
Yeri gelecek güleceğiz, yeri gelecek meraktan öleceğiz. Bazen hayran olacağız, bazen korkacağız. Belki üzüleceğizde. Ama dolu dolu bir bölüm geldiğinin ve keyifle okuyacağınızın garantisini veriyoruz.
Hadi o zaman Ali ile başlıyoruz. Arada bir yerlerde Yiğit'in gözünden anlarda var.
Keyifli okumalar.
***
Uzun uzun elimdeki kreme dalmış olacağım ki Yiğit'in dürtmesiyle kendime geldim.
" Sence bunun bir anlamı var mı ? "
Sorduğum sorudaki imayı anlamıştı. Gözlerimi Yiğit ile buluşturduğumda destek verircesine elini omuzuma koyup " Bir anlam olmasını istiyor musun önce buna karar ver. Sence bizim normal bir ilişkimiz olabilir mi böyle bir hayatımız varken ? " Dedi.
Haklıydı. Kim kızının bizim gibilerle ilerde hayatını birleştirmesini istesin ki... Yiğit bu yüzden hiçbir kıza aşık olmamak için kendine eğlence yaratıyordu. Bense tamamen kendi kabuğuna çekilerek hiçbir kızla ilgilenmemeyi seçmiştim. Her ikimizin yönetimi ise başarısız gibiydi.
" Asi' ye ilgi duymuyor musun peki ?" Bu soruyu bekliyormuş gibi cevabı gecikmedi.
"Neyse ki Asi tanıdığım diğer kızlar gibi aklı başka yerlerde değil. Ben gibi bir adamı da midesi almayacağı için biz hiçbir zaman bir araya gelmeyeceğiz. "
"Ya iyi kız kötü çocuğa aşık olursa ? " dedim sınırları zorlayarak.
Bir yanı olsun isterken bir yanı istemiyor gibiydi. En iyisi bu konuyu burda kapatıp bir daha açmamak üzere toprak atmalıydık üstüne. Uzaklara dalmamızı kesen ise Hasan olmuştu.
" Abi kulunuz köpeğiniz olayım bu tanışma partisine hep beraber girelim. Kaderde gidecek benim bu kıza açılmam lazım. Bu partiye hepinizin gelip bana yardım etmesi gerekiyor. Biraz Hüseyin olup romantik düşünmeliyim biraz Yiğit olup kıza yanaşmalıyım biraz Ali olup ağır abi ve cool olmalıyım. Allah'ınıza kurban gelin beni yönetin."
Yiğit ile birbirimize bakıp tam olarak bizim orada ne gibi bir yardımımız dokunacak onu düşünüyorduk. Hasan'ın gereksiz yalvarışları Hüseyin'in konuya müdahil olmasıyla son buldu.
" Hasan sen önce sakin ol sonra kendin ol kardeşim. Konu şu beyler partide Kader'e sürpriz yapıp herkesin önünde ilanı aşk etmeyi düşünüyor. Yani organizasyonda yer almamız lazım. Havayı fişek , balon, güller ,mumlar vs . İşte."
Hasan'ın karın ağrısı şimdi belli olmuştu.
" O gün bir işimiz yoksa yardım ederiz tabiki Hasan " dedi Yiğit.
Alt tarafı lise öğrencisi o akşam ne işi olabilir diye düşünüyorlardı kesin. Ama biz normal değildik ki. Gel de bunu Hasanlara anlat.
Sabahtan beri Cengiz'in yurt dışındaki asistanıyla mesajlaşıyordum. Yabancı dilimi geliştirmekte Cengiz'in payı olması tuhafıma gitmiyor değildi. Hasan hala heyecanla yapacaklarını anlatırken Karamel sınıfa girmiş yavaş yavaş olduğumuz yere geliyordu. Ne olduysa kremi verdikten sonra gözlerini benden kaçırıyordu. Utanması neden bu kadar hoşuma gidiyor onu da bilmiyorum. Yiğit Asi'ye dalmış olacak ki sırasından kalkmasını bekleyen İdil'i dahi görmemişti.
" Biraz daha Asi'ye bakmaya devam edersen seni döverim. " oldukça tehditkârdı. Resim yeteneğinden sonra dövüş yeteneğini de merak etmiyor değilim. Yeteneği vardı orası malum koca adamları geçen gece elden geçirmişlerdi ama gözümle görmek isterdim. İdil'i dövüşürken görmek... Yiğit mesajı alıp sırasına geçti. Rahat rahat kendi sırasında hemen yamacındaki kızı kesmek varken neden uçurum dibini tercih ediyordu anlamıyordum bu çocuğu .
Gün boyu benden kaçan İdil'i izlemekle, yurt dışı etkileşimi ve Rehberlik Hoca'sının son derste Hasan'ın da bahsettiği tanışma partisi bilgisiyle bitmişti. Böyle partilere gider miydi acaba yanımdaki Karamel? Bunu tek merak eden ben değilim ki Yiğit Asi'ye
" Gidiyor musunuz tanışma partisine ? " diye sormuştu, kız çantasını toparlarken.
" Biz buna tanışma partisi değilde üst sınıf erkeklerinin kendine seçtikleri av partisi diyelim. Av olmaya niyetim yok gelmeyeceğim yani ."
İsmini Asi koymakla annesi en doğru kararı vermişti. Canlı kanlı bir feminist yaratmış ve asi asi cevaplar veriyordu. Ya da bu sert oluşu Yiğit 'e özeldi. İdil çantasını , telefonunu , kulaklığını alıp hızlı bir şekilde sınıftan çıktı. Asi gelmiyorsa oda gelmeyecekti muhtemelen. Bizde Hasan'a yardım için bir yarım saat durup giderdik. Hiçbir sene gitmediğim partinin içeriğine dahi hakim değildim zaten.
" Ben sanırım bu yüzden aşık olmak istemiyorum. Üzer bu kız beni."1
" Sen sanırım bu yüzden aşık oldun. Diğerleri gibi avucuna gelmiyor. "
Yiğit'e pis pis sırıtarak kurduğu cümleyi düzeltmemin ardından gözlerini devirerek sınıftan çıktı.
Eve geldiğimizde kendimi duşa soktum. Soğuk su bir anlık bütün düşüncelerimi alıp götürdü. Salona saçımı kurulayarak geldiğimde Yiğit 'in elinde oynadığı siyah saç tokasına anlam verememiştim. Okul başlayalı baya da olmuştu. Evde misafir de ağırlamadığına göre bu çocuk tokayı kendine almış olamazdı. Anlamsız anlamsız yüzüne baktığımı anlamış olacak ki ağzını açıp merakımı hemen giderdi.
" Geçen ki geceden ..Asi'nin."
" Parfüm yada şampuan kokusu da var mı tokada ? " dedim gülerek.
" Dalga geçme abi. Geçen İdil'in verdiği bandanayı yastığının altına koyuyorsundur sen. Birbirimizi kandırmayalım. " Haklıydı. Tam da dediği yerde benle birkaç gece geçirmişti. Bir an önce sahibine versem iyi olurdu. Konuyu dağıtmak için çırpınıyordum.
"Hadi ama barlara falan gitsene oğlum sen manyak ettin kendini. Ne biliyim karı kız tavla. " dedim kurtuluş olarak.
" Canım istemiyor abi ." dedi.
Yiğit 'in ciddiyeti yüzümdeki alaycı gülümseyi sildirmişti. Ama oturup da aşk meşk işlerini konuşmayacaktım onunla. Telefonumun titreşim sesiyle Yiğit' ten kopup ekrana baktığımda içimdeki öfke alevlendi. Yarkın'ın yerini bulmasını istediğim adamdan mesaj gelmişti. Bildiğimiz bir bar da takılıyormuş.
" Hazırlan da biraz Yarkın'ı sorgu yapmaya gidelim. Elim kaşınıyordu zaten. " Biraz keyfim yerine gelmişti, yüzümdeki tebessümle cüzdanımı ve telefonumu cebime yerleştirirken Yiğit yine ciddiyetle açtı ağzını.
" Geçen geceki adamların hala kim olduğunu öğrenemedik. Cengiz adamları salmış . Sanki kanıt yok ediyor gibi bir hali var. " Haklıydı, ama onunda zamanı gelecekti.
" Onuda bulucaz önce bir Yarkın'ı kaşıyalım."
....
Bara geldiğimizde Yarkın yanındaki kızlarla keyif yapıyordu. Bizim binadaki çocuklarda bu adam zevk sefa sürsün diye iki mendil satıyordu işte. Gözleri benle buluştuğunda oturuşunu düzeltti. Yanındaki kızlardan biri yanıma gelip şırnaşırken kızı itekleyip Yarkın'ı enseledim. Güvenlik gelmeden bu fare deliğinden hızlıca çıktık. Elimde çırpınışları boşaydı. Barın arka tarafına gittimizde önüme itekledim.
" Sen mi konuşursun biz seni hırpalamaya başlayalım mı ? " Yiğit'in dediklerini anlamamazlığa verip " Ne konuşayım ? Eşkiya mısınız abi siz ? Ne öğrenmek istediğinizi anlamadım" dedi. Bizim sabrımızı sınıyor it. Ya da ciddi dayak istiyor.
" Kızların evde olduğunu nerden biliyordun ? "
" Ben nerden bileyim " dediğinde hafifçe gülümseyip üzerine doğru yürümeye başladım.
" Yanlış cevap. Hangi kızlar abi benim haberim yok demen lazım . Her şeyi öğrendin ama usta yalan söylemek için bir harman ekmek yemen lazım. "
" T..tamam gelme konuşacağım. Cengiz abi Lavinia diye bir kadınla konuşuyordu. Sizin takıldığınız kızları takip mi etmiş ne .. Kızların gözünü korkutmak için o adamları musallat etti. Ben sadece emir kuluyum. Bırakın gideyim." Dedi. Doğru söylüyordu. Çünkü şu an tir tir titriyordu korkudan. Yalan söylemeyi de beceremiyordu zaten.
Lavinia kim ki lan ? Yarkın'ın söyledikleri ile puzzle birleştirmeye çalışıyordum. Lavinia kimdi ? Bu kızları nerden tanıyordu ? Hadi Efe veya Batu'nun velisi falan olsa kızlara zorbalık etse çocuklarını döven bizdik. Belkide hedef bizdik ama olan kızlara olmuştu. Adamlarda kimi döveceğini mi bilmiyordu ? Eve girdikleri için belkide etkisiz hala getirmek istemişlerdi. İyi de bu veli bozuntusu nerden tanısın bizim Cengiz manyağını? Kafamda bir ton soruyla bok gibi ortada kalmıştım işte.
Yiğit'in ağzından çıkan kuru bir küfürle Yarkın topuklanıp gitmişti. Elim telefona gitti. İdil'i aramam gerekiyordu. Saat onbire geliyordu . Uyumuş muydu ki ?
" Ne yapmayı düşünüyorsun ? " diyen Yiğit'e dolandırmadan ne düşündüğümü söyledim.
" İdil'i arayacağım."
Telefon arama tuşuna ne ara bastığımı bilmiyorum. Karşıdan gelen ses tonu kulaklarıma dolduğunda ne diyeceğimi bir anlık unutmuştum.
" A..Ali...Bir şey mi oldu ? Neden cevap vermiyorsun ? "
" Telaşlanmana gerek yok. Sadece... Lavinia diye birini tanıyor musun ? "
" Hayır tanımıyorum."
" Peki "
" Neden sordun ? "
" Geçen geceki olayı araştırıyorum ."
Telefonu Asi'ye vereceğini söylediğinde hoparlöre aldım .
"lavinia bir şifreli isim olabilir. Anlamı ölüm çiçeği çünkü. Bu olsa olsa sizin camiyadan biridir. "
" Ya da Efe ve Batu 'nun velisi olabilir. Hem bizi hem sizi hedef almışlar." diye ekledi İdil.
" O ihtimal olamaz çünkü velisinin bizim adamımızı tanımasına ihtimal yok. "dedi daha fazla sessiz kalmak istemeyen Yiğit. Cengiz'in adını ikinci kez vermemiş olmamız iyi olmuştu. Şimdi verseydik İdil'in Cengiz kim diretmeleri olacaktı muhtemel.
" Asi'nin dediği gibi şifreli bir isim bu. Neyse bir durum olursa ararız yine. "
"Ali ... Bir şey öğrenirseniz lütfen bizede haber verir misiniz ? " Sesi neden telaşlıydı? Bir şeyler öğrensek bile bilerek daha başka belalar yaşanmasın diye haber vermeyecektim tabiki.
" Başınıza başka bir bela açılsın istemiyoruz. O yüzden bazı şeyleri haber vermesek daha iyi olur .İyi geceler "
Ne diyeceğini beklemeden telefonu kapattım. Israr edecekti çünkü. Bunu yarın sıramızda konuşabilirdik. Yiğit düşüncelere dalmıştı. Kimdi bu kadın?1
" Abi ya kadın değilse ? İster misin bu şerefsizlerin babası ile Cengiz kanka olsun " mantıklıydı Yiğit'in dedikleri. Aklıma da başka bir şey gelmiyordu zaten.
" Biraz zamana bırakalım .Kimmiş bu ölüm çiçeği öğreniriz" dedim. Eve doğru yol almaya başlamıştık ki Yiğit yeni bir şey farketmiş gibi sırıta sırıta konuşmaya başladı.
" Bilmem farkettin mi İdil numaranı kaydetmiş . Acaba canım yengem nasıl kaydetti seni " yüzündeki sırıtış sinirimi bozuyordu bazen. Ne diye kaydedecekti hayır ne bekliyordu ?
" Düz Ali diye kaydetmiştir abartma " dedim.
" Senin karamel diye kaydettiğin gibi yani . Abi sonuna bir aitlik eki mi eklesen karamelim gibisinden. "
" Yarkın'ı dövememiştim tam ister misin ? " Fazlaca sinirlerimi bozuyordu bu Belalı. Özellikle bu konuda haklı olduğu zamanlarda çok pis dövesim geliyor.
" Hahahahaha tamam lan sustum. "
" Hep sende Asi'nin numarası yok diye bunları yapıyorsun.Kıskanma beni." Kısasa kısas..Biraz da ben uğraşayım.
" İnkar etmeyeceğim bende de hatunumun numarası olsa fena olmazdı."
Birbirimizle şakalaşarak eve gelmiş bulunduk.
Sabah sabah derse girmek işkence gibiydi önceden ama şuan bile isteye, heyecanla gitmemin tek bir nedeni vardı. Dilime dolandırmak istemesem de kalbim bas bas bağırıyordu. Herkesten geç gelmeyi adet edinen biz okul başlayalı zamanında geliyorduk . Asi yanıma oturduğunda kitap defterini çıkarmakla ben de onu izlemekle oylanıyordum.
" Her kızı böyle inceliyor musun?"
" Bir salsana beni.. Bırak izleyeyim bir zararım yok bence . Hem canım sıkılıyor oyalanıyorum işte."
" Sapık mısın! "
" Hayranlık desek daha kibar olur."
" Tamam bende sana bakayım o zaman " deyip başını öğretmen gelene kadar sıraya yaslamış bana bakmaya başlamıştı. Bende aynı pozisyona geçtim. Böylesine anlamlı bakması normal miydi? Birçok anlam çıkartabilirdim zeytin gözlerinden. Yine dayanamayıp aramızdaki sessizliği bozmuştu.
" O geceden sonra sizi rahatsız ettiler mi ? "
" Dudağındaki yara iyileşmiş." Konuyu dağıtıyordum ama aklım zaten gözlerim gibi ondaydı.
" Birbirimizle konuşup hep başka telden mi çalacağız peki ? "
" Saç tokan bende kalmış. Vermeyi düşünmüyorum. Sadece haberin olsun istedim." Dedim gözlerimle kısa bir an bileğimdeki tokasını işaret ettim ve gözlerim tekrar ait olduğu gözleri buldu.
" Sen bana bakmanın hakkını veriyorsun ben veremiyorum sanırım."
Kurduğu cümleyle gözlerimi kısıp masadan doğruldum. " Nasıl yani ? "
" Saçlarıma, dudağımdaki yaraya kadar naifce inceliyorsun çünkü "
" Temiz bir tokadı ne zaman atacaksın? Baya niyetimi açık açık yapıyormuşum çünkü" dediğimde tekrar aynı pozisyona geçmiştim istemsiz gülerek. Asi de beni çeken şey sanırım kartları açık oynamasıydı.
" Sana can borcum var , borçsuz olduğum bir gün belki."
Öğretmen gelince aynı anda kafalarımızı kaldırıp yönümüzü değiştirdik. Öğleden önce üç dersi kafamı sıraya koyarak geçirmiştim. Hocanın arada sırada bana soru sorması dışında uykumdan edilmediğime seviniyordum.
Öğle arası Ali basketbol topunu alıp kendi kendine potada oyalanırken henüz yemeğimi yeni bitirmiş bana göğüs pası attı. Öldüresi var beni.
Batuhan ve Ege ise rakip olmaya çok meraklı olacak ki ortaya iddia atarak geliyorlardı.
" Yenen bütün sınıfa çikolata ısmarlar var mısınız ? "
" Sıra arkadaşı katil hariç sınıfa değil mi ? " diye ekledi Ege. Pis kahkahalarını durdurmaları için elimdeki topu Ege'ye doğru fırlattım.
" Geçen ki dayak yetmemiş. Çikolata çok zararsız be Batuhan ... Yenen yenileni bir daha bir posta dövsün ?" diyen Ali'nin kaybetme lüksü yoktu. Adam okulun basketbol kaptanıydı. Kafa tutmak için elinde avucunda bir şey olması gerekmiyor mu? Gereksiz özgüven beni yoruyordu. Şimdi de yorulacaktım işte.. Topu al, üçlük çek, potaya at falan.
" Okula iyi örnek olalım Maraz Ali. Çikolata iyidir." diyerek atıldı Batuhan.
" Sınıftaki herkese, sıra arkadaşıma ise üç tane alacaksın Batuhan anlaştık mı ? " diye ekledi Ali.
Sanırım etrafta katil kıza üç çikolata cümlesi geçtiği için herkes bahçeye çıkmıştı. Bizler ise pozisyonlarımızı alıp oyuna başlamıştık. Onlar dört kişi biz iki kişiydik. Hasan ve Hüseyin 'in o gün okula gelmeyesi tutmuştu. Az önce artist artist konuştuğum her şeyi geri almak istiyordum. Dövüşmek gibi değil ki dörde iki nasıl yenelim?
Durum her ne kadar kötü gitse de iki kişi iyi mücadele ediyorduk. Kafa kafaya yada birimiz bir sayı ile önde olacaktık. Öğle arasının bitmesine az kalmıştı. Maçın yarılarında Asi de gelip izlemeye başlamıştı. Dikkatimin dağılmaması için üstün çaba sarf ediyordum. Köşe atışı yapacak olan Batuhan potanın altından Asi'nin yanına gitmek için geçen İdil'in kafasına doğru topu fırlatmıştı. Ali ise pota altında niyetini anlamış olacak ki İdil'i kendine çekip topun kendine vurmasını sağladı. Ege ise topun boşluğundan yararlanıp potaya sallayarak bir sayı aldı ve öne geçtiler. O topun İdil'e gelmiş olması demek belkide kulak zarını patlatmak demekti.
" İ..iyiyim. Ben farkında değildim topun . Asi'nin yanına gitmek istemiştim."
Aralarında geçen diyaloğa bütün okul şaşırıyordu. İdil'in elleri Ali'nin göğsünde , Ali'nin elleri ise İdil'i sarmış korurcasına.. İkisinin de gözleri telaşlı bir şekilde birbirine bakıyordu. Birbirlerine bir zarar gelmiş olma ihtimalinin endişesi... Ali'nin ilk defa ben haricinde birini bu kadar düşündüğünü görüyorum. Şu an okulda liseli aşıklar gibiydiler. Ki biz liseliydik. Okul halkının şaşırmış olması normaldi yani.
Asi yanımıza koşarak geldi, İdil'in iyi olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordu. Ali ile İdil kendilerine gelip birbirlerinden ayrıldılar, o sırada zil çalmıştı. Bizse challenge de bir sayı farkla yenilmiştik. Batuhan zaafiyeti çok iyi kullanmıştı. İtiraz edenler vardı bizim yerimize. Artık bir önemi yoktu... Birkaç çikolata İdil'den değerli olamazdı Ali için.
Batuhan hiçbir fırsatı kaçırmadan " Ee artık katile üç mü beş mi çikolata alırsın sen bilirsin Aliiii! "
Olaya anlam veremeyen İdil " ne demek istiyor ? " diye sorarak meraklı gözlerle Ali'den cevap bekliyordu. Cevabı ise üvey kardeşi üstlenmişti.
" Senin yüzünden! Okul basketbol kaptanı ve hiçbir zaman yenilmeyen çocuk başına top geliyor diye maç kafa kafayayken ve bitirme şansı varken maçı bıraktı, seni kurtardı. Üstelik bütün sınıfa çikolata ısmarlamak zorunda kaldı. Aliciğim istersen senin yerine ben ısmarlayabilirim sınıfa? Ne de olsa benim salak üvey kardeşim yüzünden oldu bu durum . "
Bu kadar çirkin üslupla konuşması beni bile rahatsız ediyordu. İdil ile Ali birbirlerinden ayrıldıkları halde hala göz temasını bırakmamışlardı. Asi Tuğçe'nin üstüne yürürken kolundan kendime doğru çektim. Bu durumu Ali hallebilirdi. Asi'nin ise gözlerinde beni öldürmek istediğini gördüğüme yemin edebilirdim.
" Maç skorunun nasıl bittiği insan hayatından daha önemli değil. Herkes dağılabilir." Tuğçe'ye cevap bile vermeyen Ali kantine doğru ilerlemeye başladı.
Yanımda çırpınan Asi sonunda dayanamayıp
" Neden tutuyorsun ki beni ? " dedi.
" Kavga etmeni istemiyorum çünkü " En son kınama cezası aldığını unutuyordu heralde. Sonrasında başına gelen o kötü olayı...
" Sen kimsin ?" Dedi kolunu benden kurtarmaya çalışırken. Bu sorunun hakkı vardı. Ben kimdim gerçekten ? Kendime daha çok çekip saçları ve kulaklarının arasına yaklaşarak biraz kısık bir sesle " Kaşın kanıyor deyip telaşlandığın sıra arkadaşın. Oldu mu Asi? " dedim.
Ne dediğimi idrak etmeye çalışıyor gibiydi. Bir an afallamasıyla kolunu bırakmış bulundum. Ali'nin peşine doğru ilerledim. Benim Asi'yle konuşmamdan dolayı benden önce davranan İdil, Ali'nin peşine çoktan düşmüştü.
Kantine doğru ilerlediğimde İdil'in önüme doğru gelip eliyle göğsüme dokunmasıyla durdum . Ne yapmaya çalışıyordu ? Biraz daha İdil'e yaklaştığımda kafasını hafif açıyla kaldırmak zorunda kalmıştı. Utandığı için elini göğsümden çekerek kafasını yere doğru yöneltti.
" Bir şey mi diyeceksin ? " Neye bu kadar sinirlendiğimi bilmiyorum . Batuhan'ın İdil'e zarar vermek istemesine mi ? Maçı kaybettiğime mi? Çok zenginmişim gibi sınıfa çikolata ısmarlamama mı ? Gözlerimle gözleri buluştuğunda İdil'in gözlerinin yaşlandığını yeni fark ediyordum.
" Özür dilerim. Benim yüzümd..."
" Senlik bi durum yok . Kim olsa aynı seyi yapardı." Dedim. Sesindeki titreme, gözleri... O kadar derinlerde kalbime dokunuyordu ki. Kalbimin titrediğini hissettim.
" Yapmazdı işte Ali... anlamadığın yer bu" Bu kadar yükselmesinin sebebi neydi ? Duygu karmaşası mı yaşıyordu bu kız. Bir ağlıyor bir sinirleniyor mu. Birazdan kahkaha atarsa şaşırmam! Elinden tutup yönümü bodrum kata çevirdim. Bu sefer çırpınmıyordu. Metruk odaya geldiğimizde kolunu bıraktım, hiç nefes almadan konuşmaya başladı.
" Burdaki herkes beni bir kaşık suda boğmak istiyor. Neden diğerleri gibi değilsin ? Neden bana katil demiyorsun? Neden yaram için krem getiriyorsun ? Neden başımı parçayalacak kadar sert toptan beni kurtarıyorsun ? Neden ya neden ? " Hepsini bir çırpıda söylemişti. Sesini yükselttiğinin farkına varmış olsa gerek son cümleleri kısık çıkmıştı. Sorguladığı şeylerin hakkı vardı. Gerçekten bu kadar korumacı olmamın ne anlamı vardı ?
" Bana açıklama borçlusun." Dedi ve sustu. Sanki söyleyecekleri bitmemiş gibiydi. Onu anlamak için bekledim. Gözlerini kapattı sakin kalmak ister gibi, derin bir nefes aldı. Gözlerini eş zamanlı ağzı ile açtı ve herbir kelimesine vurgu yaparak "Bana bir açıklama borçlusun Maraz Ali ! " dediğinde gözlerinden yaşlar iniyordu. Sinir kat sayım yükseliyordu. Üzerine doğru yürüyerek duvarla arama aldım. Dudaklarımızın arasında sadece birkaç santim vardı.
" Ne dememi bekliyorsun ? Bu kadar sorguyu şuan mı yapmak zorundasın? Okulda.. Amacın ne İdil ? " Sinirden adam akıllı söylediklerimi düşünmüyordum. Sonuçta bu sorguyu okul haricinde başka bir yerde de yapsa cevap bulamazdım.
" Herkes gibi davranmıyor olman benim zihnimi yoruyor sürekli.." Yorgundu sesi, kendi gibi..
" İnsanlara ön yargılı davranmıyor olmam mı zihnini yoruyor ?"
" Hayır... Okuldaki herkes senden korkarken ben senden korkmuyorum. Çünkü bana başka davranıyorsun Ali. " Sakinleşmişti. Anlamak istiyordu beni. Kafasındaki sorulara cevap istiyordu. Ama daha ben kendime cevap veremiyordum ki.
" Herkese davrandığım gibi mi davranmamı istiyorsun ? "
" E...evet " . Neden gözleri tam tersini diyor gibiydi . Elimle gözyaşlarına dokunmak, silmek istesem de bunca söylediklerinden sonra yapamazdım. Aramızdaki bu sessizliği ve yakınlaşmayı bozan telefonumun sesiydi. Birkaç adım geriye gidip telefon ekranında baktım. Arayan Yiğit'ti. Muhtemelen beni bulamamıştı . Telefonu açtığımda çikolataları sınıfa dağıttığını , bir sorun olup olmadığını soruyordu. Aslında sorunun ta kendisi karşımda duruyordu. Telefonu kapattığımda tekrar birkaç adım İdil'e yaklaşarak
" Bir daha bana krem getirme. Elimdeki yara sana dert olmasın. Saç bandananı elime sarma. Ben de o saydığın hiçbir şeyi yapmayayım. " Dedim. Ben ne kadar ilgiliysem onunda o kadar ilgili olduğunu bilmesi gerekiyordu.
" T...tamam."
Hala gözyaşları üstündeki gömleği ıslatıyordu. Gözlerimiz birbirini bulduğunda bana söylemek istediği başka şeyler varmış gibi hissediyordum. Ama sadece sessizce ağlıyordu . Kapıyı vurup çıktım. Bu konuşmayı yapmak zorunda mıydık gerçekten ? Sınıfa geldiğimde henüz öğretmen gelmemişti. Bütün yüzler bana bakıyordu . Sırama gelip kitap defter ıvır zıvır ne varsa toplayıp Yiğit'e peşimden gelmesi gerektiğini gösteren kafa hareketini yaptım. Kapıya geldiğimde İdil ile karşılaşmam kaçınılmaz oldu. Nereye gidiyorsun der gibi bakışlarını görmemezlikten gelip omzuna hafifçe dokunup yanından geçip gittim. Sahil yolu boyu yanımda Yiğit ağzını açmamıştı. Artık dayanamamış olsa gerek
" En son sizi bodrum kata inerken gördüm. İdil ile bir sorun mu var ? " Dedi. Sesi meraklıydı. Ondan bir şey saklamadığım için olan biteni anlattım kısadan. Bana İdil'le tanışmadan önce bunları yaşayacaksın ve bu tepkileri vereceksin deseler inanmazdım . Duygularımı kontrol edemiyordum. Bunun adı aşk mıydı bilmiyorum ama çok saçma bir şey olduğu kesindi.
" Bence senle aynı duyguları hissettiği için zihin yorgunluğu hissediyor. Bunun içinde seni kendinden uzaklaştırıyor. Yani bence öyleymiş gibime geldi Marazım."
Yiğit'in dedikleri mantıklıydı ama beni kendinden uzaklaştırsa da duygularını kontrol edebilecek miydi ? Belkide benden daha başarılıydı bu konuda. Geçmiş hayatıyla ilgili hiçbir bilgim yoktu sonuçta. Belki nice sevgilileri olmuştu. Hissettiğim şey aşktan daha öteydi. 'Merak' gibi. Benden bir yorum bekleyen Yiğit'e döndüm.
" Bundan sonra kızlar konusu kapanmıştır Yiğit. Sıra arkadaşımdan ötesi değildi, öyle de kalacak ."
" Sen bilirsin abi. Biraz bizim çocukların yanına gidelim mi ? Hem çok özledim onları. Ne zamandır çift kale maç yapmıyorduk binada. "
Keyfimin yerine gelmesi için güzel bir teklifti. Binaya geldiğimizde bütün çocuklar üstümüze doğru sevinçle koşmaya başladılar. Burda bile kız çocukları Yiğit'e aşıktı. Bazen küçük cimcimeleri bizim Yiğit'ten kıskandığım doğrudur. Geçenki konuştuğum ufaklık yanıma gelip bacağımdan çekiştirdi. Ara sıra dövüşmeyi öğretmek için miniklere ders vermeye gelsek fena olmazdı. Tabi Cengiz'in buna müsade edeceğini sanmıyordum. İsmini zikrettiğimden midir nedir odasından çıkıp bize el hareketiyle yanıma gelin mesajı atıyordu. Odası her zamanki gibi duman altıydı. Sigara içmeyeli iki gün olmuştu. Ne için içmiyordum? Vanilya kokusunu bastırıyorum diye miydi? Bunu da İdil için mi bırakmıştım! Kendi kendime göz devirip Cengiz'in masasındaki paketlerden birini açıp sigaramı yaktım. Cengiz bu hafta sonu katılacağı davette bizi korumaları olarak götürmeyi düşünüyordu. Bunun için bize iki tane takım elbise sipariş etmiş. Bazen şaşılacak jestleri oluyordu. Bense kravat takmayı sevmediğimden aldığı takım elbisenin tamamını giymeyeceğimden emindim.
" Saat 7 de mekana gelin. Bu davette önemli insanlar olacak. Bazıları yabancı dil kullanıyor. Bu yüzden kulağınızı dört açıp bana gerekli bilgileri bildirmeniz gerekiyor."
" Sen bu yüzden yanında bizi götüyorsun. Yanında başka yabancı dil bilen adamın yok tabi. "
Yiğit'in söyledikleri karşısında yüzü asılsada umursamadan söyleyeceklerine devam etti . Bütün bilgileri verdikten sonra tek bir cümle kurmadan odasından çıktım. Cengiz'in ses tonu artık midemi bulandırıyordu galiba. Miniklerle çift kale maç yapmanın tam sırasıydı. Hava kararana kadar doyasıya vakit geçirmiş hatta binanın bazı cam olan yerlerini kırmıştık. Çocuklar Cengiz'den korksada biz olduğumuz için bir şey dememişti. Minikler yataklara dağılırken bizde evin yolunu tuttuk. Karmakarışık bir günden sonra yatağıma uzanıp rahat bir uyku çekmeyi düşünüyorken evin önünde Asi'yi beklemiyordum açıkçası. Yiğit de oldukça şaşkındı.
" Asi... Hayırdır ? Bir sorun mu var ? " Bir ileri iki geri yerinde duramayan Asi Yiğit'in ses tonunu duymasıyla bize doğru dönerek adımlarını büyük atmaya başladı.
" İdil eve gelmedi. Babam iş görüşmesi için yurt dışına gitti. Üvey annemde onunla birlikte gitti. Ben ders için bir arkadaşımızda kalacağız yalanını söyledim evdeki bakıcımıza. Ama her yere baktım İdil yok .Acaba buraya mı geldi diye bir ihtimal geldim." Yanımıza gelmeden söylemeye başladığı cümleleri bitirdiğinde gidecek yeri kalmamıştı ama hala yerinde duramıyordu. Telaşı cidden yüzünden okunuyordu. Akşam sekizdi aslında. Fazlada geç bir saat değildi.
" Dur tamam sakin ol. Biz yeni geldik ama sanmıyorum buraya gelmez. İdil'in gidebileceği yerlere baktın mı ? Yalnız kalmak istediğinde nereye gider ? " Dedi Yiğit, Asi'nin telaşlı hali karşısında oda ne yapacağını şaşırmıştı.
" Aklıma gelen gelmeyen her yere baktım ." Asi'nin gözleri bir yandan bana bakıyordu. Sanki ben İdil'in nerde olabileceğini bilebilirmişim gibi. Alnımda İdil hakkında bilgi motoru yazıyor da ben mi bilmiyorum acaba ? Daha fazla sessiz kalamayarak
" Okulun bodrum katına baktın mı ? " dedim.
" H...hayır ne işi olabilir ki orda ? "
" Meşhur saklanma yeri İdil'in. Tabi siz beraber takılmaya bu hafta başladığınız için bilmiyor olman normal" Dedim umursamaz bir tavırla.
" Senin biliyor olman da bir anormal" dediğinde bir kaşını yukarıya kaldırmış gözlerini bana dikmişti.
" Neyse ben eve gidiyorum Yiğit beni ilgilendiren bir durum yok nasılsa." Nereye yok o eve gidene kadar neler düşüneceğim kim bilir...
" Abi durum ciddi olabilir ya..Okula gidip bir baksak mı ? Uzak değil zaten."
" Gerçekten seni ilgilendirmiyor mu ?" Asi sorduğu soruya vereceğim cevabı meraklı gözlerle bekliyordu.
" Neden ilgilendirsin Asi ? İdil sevgilim de benim mi haberim yok? Yada biz böyle dörtlü grup arkadaşı olduk her dakika başı birlikteyiz de benim mi haberim yok ? İki bir şey yaşadık diye samimiyete gerek yok. Bunu İdil bugün çok güzel izah etti bana , sana söylemeyi unutmuş olabilir." Dedim. Sözlerimi söylerken sinirlensem bile bu durumu güzel idare ettiğimi düşünüyorum.
Sözlerimi ağzı açık dinleyen Asi, tüm umudunu kaybetmiş gibi " Peki , buraya gelmekle hata yapmışım. Kusura bakmayın , iyi akşamlar size " Dedi ve arkasını dönüp okula doğru adımladı.
" Bilader kızın ne suçu var ona çıkışıyorsun ? Ben Asi ile İdil'i aramaya gidiyorum. Seni de vicdanınla baş başa bırakıyorum. Evde kendini yersin artık!" Söylene söylene Asi'nin yanına giden Yiğit'e bir süre öylece bakakaldım.
Eve çıktığımda kapıyı kilitlemediğimizi farkettim. Işığı açtığımda karşımda Karamel'i görmeyi elbette beklemiyordum . Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleriyle bana bakıyordu.
" Asi seni arıyor her yerde. Ayrıca içeri nasıl girdin ? "
Elindeki tel tokayı göstererek bana doğru yaklaştı. NE YAPIYOR BU!
İyice dibime girdiğinde ellerini kollarımın altından omuzlarıma doğru sarmaladı. Kafasını göğüs kafesime yaslayıp öylece duruyordu. Bu kadar dengesiz bir kızı hayatımda görmemiştim.
" Bugün söylediklerim için özür dilerim . Ben seninle tanışana kadar korunmak nasıl bir şey bilmiyordum. Yani...insanların tavırlarına çok alıştım. Sen çok farklısın. Sana alışamıyorum. Bazen sana gelip her şeyi anlatasım geliyor. Sanki koca hayatta bir tek sen dinleyecekmişsin gibi bir hissiyat oluşuyor içimde. Sonra benim gibi bir kızla öldürecek vakti yok ne saçmalıyorsun diyorum kendime. Ali ben..." Daha fazla konuşmasını istemediğimden birkaç adım geriye gidip yüzünü avuçlarımın içine aldım.
" Şşşş ...tamam. Kendini açıklamana gerek yok. Biraz dinlenmek ister misin ? Çok yorgun gözüküyorsun. Benim yatağıma geç ben de bu arada bizim avellere haber vereyim. Yana yakıla seni arıyorlar çünkü. "
" Peki "
İkiletmeden odamın yolunu tutmuştu. Ben de Yiğit'e mesaj atıp buraya gelmelerini söyledim. Odama girdiğimde yastığımla bağ kurup gözlerini uykuya teslim etmişti. Saçlarını ellerimin arasına alıp okşamaya başladım. Bilinci yerindeydi. Yarın bana sen saçımı nasıl okşarsın diye hesap sorarsa artık saşırmayacaktım. Benle konuşmak istediği şeyler geçmişiyle mi alakalıydı? Benim de sırlarım olduğu için kendine yakın mı hissediyordu acaba ? Ben bunları düşünürken yanına uzanıp uzun uzun onu izlemeye başladım. Karamel saçları, açık kahveye dönük uzun kirpikleri, fındık burnuyla eşsiz görünüyordu. Bu kadar masum bir kız katil olamazdı. Gün beni de yorgun düşürmüş olacak ki sonunda ellerim Karamel'in saçında ben de gözlerimi uykuya teslim ettim.5
***
Bölüm sonu koşun yorumlara...
Merakla sizlerin düşüncelerini bekliyoruz.
🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |