Merhabalar
Yine biz geldik. En son kızlara bir şeyler olmuştu. Meraktan çatlamadıysak bugün o konuya giriyoruz.
Hazır mısınız okumaya?
Sizleri bu sefer Yiğit, duygu ve düşünceleri ile başbaşa bırakıyoruz.
Keyifli okumalar .
***
Sinirden olduğum yerde duramıyor bir ileri bir geri volta atıyordum. Bir çare bulmamız gerekiyordu. Onları yanımızda getirsek gerçekten daha güvenli olacaktı ama getirmemiştik. Şimdi ise kızlar tehlikedeydi ve biz ne yapacağımızı bilmiyorduk. O sırada işinin çoğunu bitiren adam bize doğru yaklaşarak "Bizim işimiz bitti. Ama malları getiren adam sizinle görüşmek istiyor. İkinizle de sözleşme hakkında konuşacakmış." dedi bir çırpıda.
Sırası mıydı şimdi sözleşmenin. Cengiz ile yapması gerekmiyor muydu? Ali cevabı bana bırakmadan konuştu.
"Mallar yüklendiyse bizim gitmemiz lazım. Cengiz'i arayın onla konuşsun."
Adam ise Ali'nin söylediği şeyden memnun olmayarak "Cengiz Abi şehir dışında bu yüzden sizinle görüşmek istediğini söyledi." dedi.
Ali'nin ağzından çıkan küfüre sonuna kadar katılıyordum. Telaşlı gözlerle bana dönerek "Yiğit ben kızların yanına gidiyorum sen görüş adamla" dedi. Bir cevap beklemiyordu. Benimse onu yalnız göndermeye niyetim yoktu.1
"Abi aklım sizde kalacak ama."
O sırada duyduğumuz fısıltılar git gide artmaya başlamıştı. O fısıltılar Asi'lere ait değilse kimdi? Çok geçmeden kendini ortaya çıkarmıştı. Meğerse Yarkın'dan geliyormuş. Burayı nereden biliyordu bilmiyorum. Kaşımı kaldırmış sen hayırdır mesajını veriyordum.
"Ben görüşürüm adamlarla siz gidin. Cengiz Abi gönderdi beni."
Ali ile birbirimize bakıp bu ite güvenmek istemesek de gitmeye karar verdik. Biraz daha geç kalırsak kızların başına bir şey gelebilirdi.
"Malları ederinden yüksek fiyata sakın satma!"
Ali, Yarkın'a uyarısını yaptıktan sonra tersanenin çıkışına doğru koşmaya başladık. Yoldan geçen taksiyi çevirip evin adresini verdik. Nerden baksan on beş dakikası vardı. Gidene kadar dokuz doğurmazsak iyi.
Eve yaklaştığımız her an içimdeki korku da artıyordu. Ya yetişemediysek? Bir anda değişen hava durumu da bizi sınıyormuş gibi gök gürültülü sağanak yağışlıydı. Sanki içimdeki fırtınaya yoldaşlık yapıyordu. 'Asi' nin iyi olduğunu görmeden içimdeki fırtına dinmez.' diye düşünürken taksi evin önünde durmuştu. Ali beni beklemeden kapıyı açıp indiğinde taksiciye cebimden çıkarttığım iki yüzlüğü çıkartıp uzattım ve arabadan indim. Koştur koştur kapıya geldiğimizde kapının kırılmış olmasını beklemiyorduk. Kanımın donduğunu hissediyordum. Sadece tehlikeli durumlarda Ali'ye bir şey olacaksa böyle hissederdim. Geç kalmıştık işte...1
İçeri bir hışımla girdiğimizde üç tane siyah takım elbiseli adamın yerde yattığını, kan akan suratlarına yastık pamuklarının yapıştığını görmek tabi ki beklediğimiz bir manzara değildi. Kafamı yavaşça yerden kaldırdım. Gözlerim kızları ararken ikisinin de duvara sinmiş, elleri kulaklarında ve kafalarını dizlerine kapatmış cenin pozisyonunda olduklarını gördüm. Hemen Asi'in yanına gidip eğildim. Hafifçe dokunduğumda ani bir hareketle yerinden sıçradı. Beni görmesiyle sarılması bir oldu.1
"Şii.. Geldik sakin ol, buradayız."
Her gök gürültüsünde daha çok hıçkıra hıçkıra ağlıyor, daha sıkı sarılıyordu. Fazlası mümkünmüş gibi... Bu ikisinin de hava durumu ile alıp veremediği bir şey vardı ama ne! Ali İdil'i kucaklayıp odasına götürürken aynı şeyi benimde yapmam gerektiğini düşündüm. Bunun için harekete geçmem gerekiyordu.
Hareketlenmem pek bir işe yaramamıştı.
Yanına duvara ilişip Asi'yi kendime doğru çektim. Gök gürültüsü durmadığı sürece Asi'nin de sakinleşeceği yoktu. Saate baktığımda sabah beş olmuştu. Saatlerdir bir yandan Asi sakinleşsin diye beklerken bir yandan kafamdaki sorunların cevabını arıyordum. Bu adamlar kimdi? Yarkın neden en başta fısır fısır konuşmak yerine yanımıza gelmemişti? Her şey ya planlıydı yada plansız...
Ben bunları düşünürken Asi gök gürültüsü ile bağını koparmış uyuyakalmıştı sanırım. Onu uyandırmadan kucaklayıp odama getirdim ve yatağıma yatırdım. Yanına uzanıp suratına yapışan saçlarını yüzünden temizleyerek onu izlemeye başladım. Şuan yatağımda uyuyan güzelden kendimi alamıyordum. Kavga ederken dudağı patlamıştı. Bu adamlar kimdi? Kafamda sürekli aynı sorular dönüp duruyordu. Cevaplanması gereken o kadar çok soru vardı ki... Peki bunca olaydan sonra Asi'nin yatağımda uyuyor olması neden bu kadar hoşuma gitmişti? Hiçbir kızla yan yana iki dakika bile uyumayan ben, bu kıza karşı bir şeyler mi hissediyordum? Gözlerini aralarken kirpiklerinin bu kadar uzun olduğunu yeni fark ediyordum. Bu kız gerçekten haddinden fazla güzeldi. Kendine tam gelse muhtemelen benim anamdan emdiğim sütü burnumdan getirecekti.1
"Gök gürültüsü durdu mu?" Bu soruyu sorduğuna göre yavaş yavaş kendine geliyordu. Doğrulup yatağın yanında ki komodinin ilk çekmecesinden acil yardım çantasını alıp içinden pamuk ve tentürdiyot aldım. Asi de hafifçe doğrulmuş masum kedi gibi bakıyordu.
" İyi görünüyorsun. Şu yaranı temizleyelim." Elini dudağının kenarına götürdüğünde sızlanmaya başlamıştı. Belli ki canı yanıyordu.
" Yara mı? Neremde ?Ah..! Saat kaç ? Of.. Başım ağrıyor." Uyumaya devam mı etseydi acaba? Telaşlıyken daha tatlı oluyordu .
"Hey..! Sakin ol güzellik. Saat sabahın altısı. Uyuya kalana kadar ağladın bu yüzden başının ağrıması normal."
Elimdeki pamuğa azıcık tentürdiyot döküp dudağının kenarındaki yarayı temizlerken bir anda geri çekildi. Canını mı yakmıştım yoksa rahatsız mı olmuştu?
" İ..idil nerede? Bizim gitmemiz lazım." Utandı mı o? Yanakları gittikçe pembeleşiyordu. Kafasını kaldırıp göz göze geldiğimizde elimden pamuklu tentürdiyotu alıp yataktan doğruldu. Aynanın karşısına geçip yarasını silmeye çalıştı. Yataktan doğrulup arkasına geçtiğimde ayna yansımasından birbirimize bakıyorduk.
"Ali'yle birlikte. Az önce canını mı yaktım?" Bana doğru döndüğünde çok yaklaşmış olacağım ki dudaklarınızın arasında sadece santimler vardı. Heyecanlanmıyorum asla.1
"Canımı yakmadın. Beni sakinleştirdiğin için teşekkür ederim. Ayrıca rimeli akmış Samara'ya benzeyen bu kıza böyle aşıkmış gibi bakmayı bırak ."
Başını eğmiş yerdeki halıyı inceliyordu. Utanması geçmemiş, yanaklarındaki kırmızılıkta hala ona eşlik ediyordu.
"Şey... Ben geri gidemiyorum da sen mi gitsen acaba? " Kurduğu cümleyle dudağımın kenarı yukarı kıvrılmış gülümsememe neden olmuştu. Bu kız gerçekten benim hoşuma gidiyordu.1
" Şu içerideki adamların hikayesini merak ediyorum. Islak mendil komodinin üstünde yüzünü silmek istersen. Kendine geldiğinde içeri gelirsin bizde şu adamların icabına bakalım."
Rahat etmesi için geri adım atarak odadan çıktım. Ne zamandan beri yabancı bir kızın rahatını düşünür oldun Yiğit?
***
Nefret ettiğim sigara kokusu burnumun dibinde olsa bile şu an Ali'nin, korkutucu gök gürültüsünden beni koruması içimi rahatlatmıştı. Hem şu zıkkımı içmese kendi kokusunun ne kadar güzel olduğunun farkında mıydı acaba? Oldu olacak boynuna bir öpücük kondur İdil!
Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda ilk kez gözlerinden akan şefkati görüyordum. Neden bana diğerleri gibi katil olarak değil de başka bir şekilde bakıyordu?
"Öyle bakmaya devam edersen bana aşık olduğunu düşüneceğim." Bu halde bile espri yapıyorum.
Bir cevap bekliyordu. Haklıydı da .
" Uyumak istiyorum." Oldukça yorgundum.
Beni kucaklayarak odasına götürdü. Sesimi çıkartmadım çünkü yürüyecek halim yoktu. Dakikalar sonra sırtım yumuşacık yatağa değdiğinde Ali dolabından bir şeyler alıyordu.
" Şu yaralarını bir temizleyelim. Konuşacak haldeysen anlatır mısın ne olduğunu?"
Muhtemelen kaşım yarılmıştı. Karnımda da hafif bir ağrı vardı. Bunun hesabını babama nasıl verecektim bilmiyorum. Umurunda olur muydu orası da meçhuldü. Ali benden bir cevap bekliyordu. Bense konuşamayacak kadar yorgundum.
" Bizim eve gitmemiz lazım Ali. Ah.."
"Çok yanıyor mu canın? Nasıl oldu tüm bunlar ?"
Yaralarımı temizlerken o kadar şefkatle dokunuyordu ki... Benimle sırasını bile paylaşmak istemeyen adam bu muydu diye düşünüyordum kendi kendime.
" Ali... Konuşamayacak kadar yorgunum. Lütfen sonra konuşalım." diyerek daha fazla dayanamayıp başımı yastığa iyice gömüp gözlerimi uykuya teslim ettim.
Ne kadar uyudum, saatin farkında bile değilim. Yataktan karnımın ağrısı ile uyandığımda üzerime örtülmüş mavi pikeyi kenara çektim. Neredeydim? Burası kimin odasıydı? Benim odama ne kadar çok benziyordu. Her şey hemen hemen mavi tonlarıydı. Tabi ya! Şimdi hatırladım. Burası üstünkörü bakıp çıktığım Ali'nin odasıydı. Sonrasında Asi'yle uğraşırken dış kapı aniden açılmış bodyguard gibi adamlar üstümüze doğru gelmişti. Onlarla cebelleşirken karnıma çok ağır bir darbe yemiştim. Şu an karnımdaki ağrı da onun ağrısıydı. Dövüşmeyi biliyorduk ama üç adamı dövmek de kolay olmamıştı. Elimi kaşıma götürürken sızlayan yaram yüzünden refleks olarak elimi geri çektim. Yataktan hafifçe doğrulup olan biteni hatırlamaya çalışıyordum. Ne olmuştu? Buraya nasıl gelmiştim?
Adamları yere serdikten sonra yağmur ve arkasından da gök gürültüsü başlamıştı. Asiyle birbirimize bakıp, duvara sinip, dizlerimizi karnımıza çekip kulaklarımızı kapatmıştık. Beş yaşından beri geçmeyen ortak fobimizdi bu. Korkutucu gökgürültüsü ve geceyi anlık aydınlatan şimşekler.
Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Sonra Ali'nin gelmesi... Beni kucaklaması... Yavaş yavaş taşlar yerine otururken yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Nasıl yani! Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve yanaklarımdan akıp kuruyan rimel beni korkutucu gösteriyordu. Ali bu halimi görmüş müydü? Peki ben neden buna bu kadar takılmıştım? Ali'ye karşı bir şey hissediyor olamam.
Komodinin üstündeki ıslak mendili alıp yüzümü temizledim. Elimdeki mendili kapı yanındaki kutuya attım ve çıkmadan önce son kez odaya baktım. Bu eve bir daha gelip bu odayı incelemeliydim. Ama şuan eve gitmeliydik. O yüzden kapının kolunu çevirip kendime çekerek odadan dışarı çıktım.
Kafayı kaldırdığımda üç çift göz bana bakıyordu. Benle muhatap olmak isteyen Ali daha fazla sessiz kalamayarak basit bir soru yöneltti.
"Karnım ağrıyor. Asi gitmemiz lazım."
"Evet ama nasıl gideceğiz? Korumalar varken nasıl gireceğiz eve?" Derken Yiğit'in arkasından çıkarak bana doğru adımlamıştı Asi.
"Nasıl çıkmayı başardıysanız öyle. " Dedi Ali ve kolundaki saate bakıp bilmiş bilmiş tekrar konuştu. "Ev ahalisi kaçta kalkıyor saat altı buçuk oldu."
Gözlerimi devirmemek için kendimle cebelleşirken Asi derin bir nefes alıp verdi. Olaya el atması gerektiğinin farkındaydı.
"Tamam tamam! Arka bahçeden gireceğiz yine. Oldu ki yakalanırsak orada bir şeyler uydururuz."
Asi'nin çözüm önerisini dinlerken odada eksik bir şeyler olduğunu farkettim. Adamlar yoktu. Kalkıp kendileri gitmiş olamazlardı. "E! Adamlar nerede?" Diye sordum merakıma yenilip.
" Aldırdım. " Diyen Ali, söylediği şey gayet sıradan bir şeymiş gibi sakince bana yaklaşıp konu değiştirdi. "Hadi sizi eve bırakalım. Yürümeye mecalin var mı? Yoksa..."
"Yürürüm." Dedim hızlıca sözünü keserek. Çünkü dinleyip daha fazla aklımı bulandırmak istemiyordum. Yeterince soru birikmişti. Mesela Ali bu adamları nasıl aldırtmıştı? Kim liseli bir ergenden emir alırdı? Ya da Ali kime çalışıyordu? Üstelik bu ne rahatlıktı şimdi? Birde konu değiştirip eve götürmeyi teklif etmiş yürüyüp yürüyemeyeceğimi sorguluyordu. Yürüyemezsem ne yapacaktı? Kucağında mı götürecekti? Oldu olacak gelinlik giyeyim babamın evine öyle götür Maraz Bey!
Sözünü kestiğim için bana attığı öldürücü bakışlarına gözlerimi devirdim. Asi koluma girmişti ve biz hızlıca evden kendimizi dışarı atmıştık. Aşağıda Ali'yi beklerken Yiğit iki bisikleti merdiven boşluğundan çıkarmaya çalışıyordu. Bugünlere özel mi saklıyorlar acaba? Çünkü bisikletler çift kişilik , arkasına rahatça bir insanın oturabileceği gibiydi.
"Ben Yiğit'le gitmek istiyorum." Dediğimde ağzımdan çıkan cümle çok anormal bir şeymiş gibi yine üç çift göz bana dönmüştü. Ali ise kendine ait bisikleti almış Asi'ye 'hadi' anlamında kafa hareketiyle göz kırpmıştı. Ali'yle gitmekten mi korkuyordum bilmiyorum. Olanlarda hiçbir suçum yoktu aslında. Yine de bana karanlık karanlık bakması korkutmuyor değildi.
Uzun ve sessiz bir bisiklet turundan sonra eve geldiğimizde Ali durmuş, hayran kalmış gibi bakıyordu eve. Kendi evine göre oldukça lükstü bizim ev ama bu evin içinde mutlu insanlar yoktu. Nereden bilecekti ki Ali? Gözlerini evden ayırabildiği ilk an da beni bulmuştu.
"Akşam seni arayacağım İdil... Anlatmanız gereken bir mesele var çünkü. "
"Pazartesi konuşsak ? " Dedim konuyu geçiştirmek ister gibi. Çünkü aşırı yorgundum ve bu konuyu konuşasım yoktu.
"Bir gün bekleyecek kadar vakit harcamayı düşünmüyorum. Sana önemsiz gelebilir ama evime daha önce hiç böyle destursuz girilmedi . İşin tuhaf tarafı bizim evde olmadığımızı biliyor olmaları. Neyse akşam müsait ol! Hadi Yiğit. " Dedi ve bisikletine binip uzaklaştı.
Soğuk, duygusuz, umursamaz, sinir bozucu....'yakışıklı'
Ben Ali'nin arkasından taklidini yaparken gözlerim Asi'nin yüzündeki anlamsız telaşa takıldı. "Ne oldu?" Diye sordum bir çırpıda.
"Eee şey Salih abi bizi gördü ve geliyor bir şey bul İdil." Sıçtık.
Kaşımdaki sargıya uzanıp avucumun içine aldım. Saçlarımı oldukça önüme yığıp kaşımı saklamaya çalıştım. Salih abi sesini duyuracak kadar bize yaklaşınca " Küçük hanımlar bir sorun mu var ?" diye sordu.
"Yok biz spor için arka bahçeden çıkmıştık şimdi içeri giriyoruz. Öyle temiz hava alalım diye." Aklıma gelen ilk yalanı söylemiştim. Umarım inanır diye umut ederken Asi konuşmuştu.
"Bir sorun yok Salih abi yani işinize devam edebilirsiniz."
"Siz ikiniz... yan yana... spor için çıktınız ?" Adam çok haklı ne alaka biz ikimiz hadi Tuğçe ile olsa tamam. Ama yine de bunu sorgulamak onun ne haddineydi. Benim gibi Asi de sinirlenmiş olacak ki benim cevap vermemi beklemeden "Bir sorun mu var ? Kardeş değil miyiz çıkamaz mıyız? Hesap mı soruyorsunuz ayrıca hayırdır?" dedi sertçe.
"Yok küçük hanım ben sadece.."
"Günaydın ve kolay gelsin. Hadi İdil girelim, spor yordu." Salih abinin lafını kesen Asi, gider ayak lafı da bana sokmuştu. Ben tıpış tıpış Asi'nin peşinde eve doğru ilerlerken düşünüyordum.
İkizimdeki ciddiyet bazen beni korkutmuyor değildi. Yemin ediyorum bu ciddiyetle dünyayı fetheder bu kız. Salih abi arka bahçeden uzaklaşırken bizde mutfağın kapısından içeriye atmıştık kendimizi. Fatma teyzem henüz kalkmamıştı. Mutfağın kapısından fare gibi salonu gözetleyen ikizim, salonun sakin olduğunu görünce elimi tutup merdivenlere yönlendirmişti bizi. Asi ile el ele tutuşmayı özlediğimi kendime itiraf etmek istemiyordum. Annemin elleri gibi yumuşacıktı elleri.
"Kızım aşık gibi ne bakıyorsun hadi duşa girsene. " İkizimin beni dürtmesiyle kendime gelmiştim. Duş... Evet duşa girmeliydim. Ellerimizi ayırdık ben tam odama girecektim ki Asi tekrar elimi tutup ona bakmamı sağladı.
"Hafta sonu olduğu için Tuğçe ve annesi on ikiden erken uyanmaz. Babamda erkenden gider işe. Dikkat çekmemek için saat ona kadar uyuyup kalkalım. Arada Fatma Teyze'ye görünüp tekrar odaya gelip yine uyuruz tamam mı ? Sabah kalktıklarında kaşını sorarlarsa merdivenlerin son basamağında lavaboya giderken ayağım kaydı düştüm dersin. Bende hayatım boyunca yapmadığım rujlu makyaj setimle boya badana yaparım artık."
Nasıl bunların hepsini düşünüp hiç yorulmadan cümle kuruyordu? Hemde bir çırpıda!
"İdil bazen şaşı olduğunu düşünüyorum. Odana ağrı kesici bırakacağım karnın için. İşe yaramazsa bardak tedavisi yaparız."Dedi ve gitti. Ne! Ne dedi o?Bardak mı tedavisi? Tedavisi mi bardak? Umarım o kadar ciddi bir şeyim yoktur.
Asi'nin arkasından bakmayı kesip usulca odama girdim, kendimi sıcak suyun altına bıraktığımda gece boyu yaşadıklarım film gibi geliyordu. Her ne kadar Asi'nin beni umursamadığını düşünsem de tüm gün benim peşimden savrulması benim için kaygılandığını gösteriyordu. Karındaş böyle bir şeydi sanırım. Atsan atamazsın satsan satamazsın. Asi'de onu yapıyordu belki de. Peki Ali ile yaşadıklarım ? Odasının verdiği huzur ? Nereye gitmişlerdi ve beni neden götürmek istememişti? İlk kez bir insanın hayatını böylesine merak ediyordum. Akşam sana mesaj atacağım demişti. BANA... Mesajlaşacak mıydık şimdi? Liseli aşıklar gibi yüzümdeki sırıtmayı silsem iyi olacaktı. Artık uyumak istiyorum.
Duştan çıkıp üstümü giyinirken telefonumdan saat ona alarm kurdum. Saat yediydi. Üç saat yeterdi bana. Zaten kabus dolu gecelerim olduğu için yıllardır çok az uyuyordum. Ali'nin kaşımı sardığı bezi komodinin üstünden alıp çöp kutusuna yöneldim. İçimden bir şey atmamam gerektiğini söylüyordu. Ne yapacaksın kızım çeyizine mi koyacaksın? İç sesime küfredip kanlı bezi çöpe atıp yatağa atladım. Kafamı yastığa koymamla uykuya dalmam bir olmuştu.1
***
Hu huuu! Bölüm nasıldı canlarım?
Yeterince heyecan verebildik mi?
Bu ikizleri dövüşürken anlatmak benim o kadar hoşuma gidiyor ki. Böyle güçlü kimseye muhtaç olmayan, kendini koruyabilen kadınlarla artsa keşke.
Hayal değil, iyi bir eğitimle mümkün bunlar. Neyse bölüm diyorduk.
Yeni bölüm gelsin mi ne dersiniz?
🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |