10. Bölüm

Adalet Peşinde

Ceyoo
yazan.bayan

 

Leyla’nın anlatımıyla;

Mahkeme salonuna adım attığımda içimde garip bir ağırlık vardı. Kalbim hızla çarpıyordu ama bu korkudan değil, artık sona yaklaştığımı bildiğim içindi. Yanımda babam vardı—güçlü, kararlı ve her zamanki gibi dimdik duruyordu. Onun varlığı bana güç veriyordu. Kapının eşiğinde bir an durdum. Babam omzuma hafifçe dokundu. Bu küçük dokunuş, kelimelere dökülmemiş bir güven duygusu veriyordu.

 

“Hazır mısın?” diye sordu alçak bir sesle.

 

Hazır mıydım? Belki hâlâ biraz gergindim ama artık korkmuyordum. Bugün buraya kazanmak için geldim. Salonun içine doğru ilerlerken hissettiğim bakışları umursamamaya çalıştım. Özge tam karşımda oturuyordu. Göz göze gelmek istemedim ama hissettim—benden çalmaya çalıştığı şeyleri, onun sonunu getirecek olan şeyleri. Murat ise her zamanki gibi sahte bir gülümsemeyle oturuyordu. O gülümsemenin ardında ne sakladığını bilmiyorum ama artık umurumda bile değil.

 

Bu dava, sadece çalınan tasarımlar için değildi. Bu, benim hikâyemin bir dönüm noktasıydı. Hak ettiğim adaleti almak için buradaydım.

 

 

Özge’nin anlatımıyla;

Mahkeme salonunun soğuk atmosferi içimi sıkıyordu ama bunu asla belli etmemeliydim. Omuzlarımı dikleştirdim, yüzüme kendinden emin bir ifade yerleştirdim. Ne olursa olsun, burada zayıf görünemezdim. Karşımda Leyla ve babası vardı. Onların yanında olmak bir güç gösterisiydi elbette ama beni korkutmuyorlardı. Leyla’nın yüzündeki o kendinden emin bakışı görmek canımı sıkıyordu. Sanki her şey onun lehine ilerliyormuş gibi… Ama bilmiyor muydu? Savaş henüz bitmemişti.

 

Yanımda oturan kuzenime göz ucuyla baktım. Bana destek olması için burada olmasını istemiştim ama onun ifadesinde bir kararsızlık vardı. Gözlerini bana değil, mahkeme salonuna gezdiriyor, sanki yanlış yerde olduğunu hissediyormuş gibi duruyordu. Beni yüzüstü bırakmazdı, değil mi? Biz her zaman birbirimizin arkasında durduk. En azından ben öyle sanıyordum. Ama şu an, onun zihninde neler döndüğünü bilmiyordum. Ve bilmemek, beni daha da huzursuz ediyordu.

 

Ama ne olursa olsun, bu daha sadece bir duruşmaydı. Kaybedecek değilim.

Ersin’in anlatımıyla;

Mahkeme salonuna girdiğimde, her şey bir anda yavaşlamış gibi hissettim. İçerideki soğuk atmosfer, her şeyin üstünde bir baskı yaratıyordu. Gözlerim otomatik olarak Leyla’yı aradı. Onu ilk kez o kadar uzun bir aradan sonra görüyordum. Aradan geçen zaman, onu biraz değiştirmişti ama gözlerindeki o tanıdık bakışlar hala aynıydı. Aynı Leyla. Ama bu sefer farklıydık, ikimiz de.

Leyla beni fark ettiğinde bir an donakaldı. Gözlerinde şaşkınlık vardı ama bir o kadar da öfke... Onu görmek, tuhaf bir şekilde içimi bir anda karıştırdı. Yıllarca içinde biriktirdiğim tüm hisler, düşünceler bir anda ortaya çıkmaya başladı.

 

“Sen… sen hayattasın,” dedi. Sözleri biraz dağınıktı, ama bu cümle içimi acıtıyordu. Evet, hayattaydım. Ama o beni öldü bildiği o günden beri her şey değişmişti. Bunu ona anlatacak gücü bulamıyordum ama yine de söylemek zorundaydım.

 

“Evet, hayattayım,” dedim, soğukkanlı bir şekilde. “Ve burada, seninle yüzleşmeye geldim.”

Leyla’nın gözlerinde biraz korku, biraz da belirsizlik vardı. “Yüzleşmeye mi?” dedi. Sesi, hâlâ duygusal olarak yaralıydı.

“Bunu... neden şimdi yapıyorsun?”

Gerçekten de, neden şimdi? Bunu sormasını bekliyordum. Ama cevabım netti.

“Çünkü artık zamanı geldi,” dedim. “Ve her şeyin başladığı yerden tekrar başlamak istiyorum.”

Bunu söylediğimde, Leyla bir adım geri gitti. Ne kadar dirense de, ne kadar kaçsa da, buradaydık. Yüzleşiyorduk.

 

“Bunu yapmak istemezdim,” dedim, sesim bir nebze yumuşayarak. “Ama artık seni içimde tutamayacağım.”

 

Bütün bu zaman boyunca ikimizin arasında kalan bu belirsizlik, artık daha fazla saklanamayacak kadar büyümüştü. Yüzleşmek zorundaydık. Ve belki de, bu sefer her şey farklı olacaktı.

 

 

---

 

Derya’nın anlatımıyla;

 

Özge’ye baktığımda hala aynı kibirli ifadeyi taşıdığını görmek, içimde eski bir yaranın kabuğunu kaldırmak gibi. Ama bu sefer canımı yakmasına izin vermeyeceğim. Planım hazır. Telefonuma bakıyorum, ekranda yazdığım mesaj duruyor. Basit ama yeterince dikkat çekici:

“Buluşmamız lazım. Gizlice.”

Göndermeden önce bir an duraksıyorum. Özge’nin beni küçümsemeyen, bana zarar vermeyen bir versiyonunu hatırlamak istiyorum ama boşuna. O, her zaman kendisini zirvede tutmak için başkalarını basamak olarak kullanmayı seçti. Ama bu kez ben basamak olmayacağım.

 

Gönder tuşuna basıyorum. Gözlerim ekrana kilitleniyor, mesajın iletilmesini izliyorum. Bekleyip göreceğim…

 

Özge, eski Derya’yla konuştuğunu sanıyorsa, çok yanılıyor. Telefonumun ekranına bakarken içimde bir huzursuzluk dolaşıyor. Özge’nin nasıl bir tepki vereceğini kestirmek zor değil—önce şüpheyle yaklaşacak, sonra merakı ağır basacak. Onu iyi tanıyorum. Bana güvenmese de, çıkarlarını korumak için oyuna dahil olmayı seçecektir.

 

Beklediğim gibi, birkaç dakika içinde mesaj geliyor:

 

“Neden gizli? Benden sakladığın bir şey mi var, kuzen?”

 

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyorum. Yine aynı oyun. Yine aynı psikolojik savaş. Ama bu sefer ben kuralları koyuyorum.

“Güven bana. Konuşmamız gerek. Yalnız gel.”

Mesajı gönderdikten sonra telefonu elimde evirip çeviriyorum. Eğer Özge beni hafife alıyorsa, büyük bir hata yapıyor. Çünkü bu kez sahne onun değil, benim elimde. Onunla buluşmamın bir sebebi var. Ve bu sebep, onu altüst edecek.

Bölüm : 16.03.2025 23:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...