28. Bölüm
Ceyoo / Hırka / Pırıltının ardından

Pırıltının ardından

Ceyoo
yazan.bayan

Defilenin ışıkları söneli günler olmuştu ama Leyla’nın içindeki parıltı hâlâ devam ediyordu. Ersin’le olan yüzleşmeleri ve ardından gelen barışma, yılların yarasını bir nebze de olsa iyileştirmişti. O gece, yalnızca podyumda değil, kalbinde de yürümüştü Leyla.

 

Sabah olduğunda, telefonuna yüzlerce tebrik mesajı düşmüştü. Moda basınından olumlu yorumlar, eski tanıdıklar, hatta onu yıllar önce küçümseyen isimler bile övgülerle dolu cümleler yazmıştı.

 

Ama her başarı, yeni bir gölgeyle birlikte gelirdi.

 

Özge’nin yokluğu dikkat çekmişti. Ve arka planda, Özge’nin kuzeni tarafından yürütülen sessiz bir plan işliyordu. Leyla’nın tasarımlarını tekrar ele geçirmek ya da onu itibarsızlaştırmak için yeni bir strateji başlatmışlardı. Üstelik bu kez medya üzerinden oynayacaklardı.

 

Ersin, sabah Leyla’ya kahveyle geldi. “Bu sefer sadece izleyici olmayacağım,” dedi. “Yanındayım.”

 

Leyla gülümsedi ama içindeki savaşçıyı susturmadı. “Ben de artık sadece savunma yapmayacağım. Sıra saldırıda.”

 

Bu sırada Derya, defile sonrası gelen yatırım teklifleriyle ilgili toplantı ayarlamıştı. Birkaç küçük butik, Leyla’nın tasarımlarını almak istiyordu. Ama Leyla, sadece ürün satmak istemiyordu — bir hikaye anlatmak istiyordu.

 

Ve işte o fikir: Gizli Bahçe konseptiyle kendi atölyesini bir galeriye dönüştürmek. Her koleksiyonun ardında bir anı, bir kırılma ya da bir dönüşüm hikâyesi olacaktı.

 

Ersin, mimari detaylarda yardımcı olacağını söyledi. Bu ikili, artık sadece aşkta değil, üretimde de ortak olacaklardı.

 

Ancak defilenin yankısı sürerken, medyada aniden çıkan bir haber her şeyi bambaşka bir yöne çevirdi. Ünlü ve prestijli bir moda firması, uzun süredir aradığı tasarımcıyı sonunda bulduğunu açıklamıştı: Leyla Adalı.

 

Bu haber, Leyla’nın kariyerinde yeni bir dönemin kapılarını araladı. Sadece bir defileyle değil, büyük bir markayla da adını duyuracaktı artık.

 

Ersin gözlerindeki gururu saklayamadı. “Dediğim gibi, artık sadece savunmayacağız. Saldırı başladı.”

 

Leyla derin bir nefes aldı, yeni mücadeleler ve fırsatlarla dolu yola hazırdı.

 

Özge, karanlık ve soğuk ofisinde pencereye yaslanmış, dışarıdaki şehir ışıklarına bakıyordu. Yüzünde gizlenemeyen bir hırçınlık ve kırgınlık vardı. Telefonundaki sahte dosyayı birkaç kez dikkatle inceledi, ardından sinsice gülümsedi.

 

“Leyla... Bu sefer işin sonu farklı olacak,” dedi kendi kendine. “Her şey planladığım gibi giderse, senin parlak günlerin bitti.”

 

Kuzeniyle gizlice yaptıkları toplantılar, medya manipülasyonları ve sızdırılan sahte belgeler… Hepsi Leyla’nın zayıf noktalarına saplanacak bir bıçak gibiydi.

 

Ama Özge, sadece dışarıya karşı değil, kendi içindeki fırtınalarla da savaşıyordu. Geçmişin yükü, kıskançlık ve öfke onun en büyük düşmanıydı.

 

Bir gün belki de Leyla’ya gerçekten söylemek istediği şeyleri bulacaktı. Ama o gün bugün değildi.

 

Özge derin bir nefes aldı, gölgeler arasında kayboldu.

 

Derya, sabahın erken saatlerinde ofisinde toplantı hazırlıklarını yapıyordu. Gelen yatırım teklifleri heyecan vericiydi, ama işin içinde sadece para yoktu; Leyla’nın hayalini gerçeğe dönüştürmek için büyük bir fırsat vardı.

 

“Gizli Bahçe,” diye mırıldandı kendi kendine. “Sadece bir mağaza değil, bir sanat alanı… Leyla’nın hikayesi burada hayat bulacak.”

 

Telefonu çaldı. Leyla’nın sesi doluydu, kararlıydı: “Derya, bugün o toplantıyı yapıyoruz. Her şey hazır mı?”

 

Derya gülümsedi. “Hazırız Leyla. Bu, yeni bir başlangıç olacak. Ve kimse bizi yolumuzdan çeviremez.”

 

Akşam olduğunda, Ersin ağır adımlarla ailesinin geniş ve gösterişli salonuna girdi. Babası Mehmet ve annesi, yüzlerinde şaşkınlık ve hafif bir endişe vardı.

 

“Ersin, ne oldu? Neden böyle geldin?” babası sordu.

 

Ersin derin bir nefes aldı. “Bildiğiniz gibi, Leyla artık sadece eski sevgilim değil, hayatımda ortak olduğum kişi. Onun yanındayım. Bu yüzden size buradayım; birlikteyiz ve bu yolda beraber yürümeye kararlıyız.”

 

Annesi hafifçe başını salladı ama babasının sert bakışları devam ediyordu.

 

“Biliyorum, bu senin için kolay değil,” dedi Ersin, “Ama artık saklanmıyoruz. Leyla’nın yanında duruyorum. Bu benim kararım.”

 

Salon sessizleşti. Ersin, yılların yükünü omuzlarında hissediyordu ama gözlerindeki kararlılık sarsılmazdı.

 

Elime telefonumu alıp hava durumuna baktım. Sahilde Leyla’ya sürpriz bir piknik hazırlayacaktım. Bu, onun için küçük ama anlamlı bir mutluluk anı olacaktı; mücadelelerin ve zorlukların arasında birbirimize verdiğimiz desteğin simgesi.

 

Yeni başlangıçlar, yeni umutlar… Her şey henüz başlıyordu.

 

Güneşin yumuşak ışıkları ufukta yavaşça kaybolurken, sahilin sakin bir köşesine doğru yürüdü. Hafif esen deniz rüzgârı, dalgaların hafif şıpırtısı arasında yüzünde huzurlu bir tebessüm belirdi. Burada, kalabalıktan uzakta, sadece ikisinin olacağı küçük, tenha bir nokta seçmişti. Kumların üstüne serdiği pamuk gibi yumuşak piknik örtüsü, hafifçe rüzgârda dalgalanıyordu. Üzerine yerleştirdiği birkaç renkli yastık, sırtını yaslayabileceği rahat bir sığınak gibiydi.

 

Elindeki sepetten Leyla’nın en sevdiği atıştırmalıkları çıkardı; taze kesilmiş meyveler, yanında mis gibi kokan peynir tabağı ve ev yapımı sandviçler… Bir köşede, limonatanın buzları hafifçe erirken, küçük bir taşınabilir hoparlörden çalan sakin melodiler, ortamı büyülü bir huzurla dolduruyordu.

 

Rüzgâr biraz daha sert estiğinde, yanında getirdiği hafif battaniyeyi özenle açtı. Leyla’nın üşümemesi için hazırdı. Sepetin içine sakladığı, birlikte geçirdikleri anılardan birkaç küçük fotoğraf ve el yazısıyla yazılmış kısa notlar, pikniğe duygusal bir anlam katıyordu. Ayrıca, Leyla’nın sevdiği taze çiçeklerden yapılmış minik bir buket, sevgiyle piknik alanına yerleştirilmişti.

 

Her şey hazırdı. Güneş batmadan önce Leyla’yı buraya getirip, gözlerinin içine bakarak “Sadece seninle olmak, bu mücadeledeki en büyük mutluluğum,” diyecekti.

O an, piknik sadece bir sürpriz değil, aralarındaki bağın yeniden güçlendiği, umutların filizlendiği özel bir anı olacaktı.

Geldiğimde, Ersin’in benim için hazırladıklarını görünce inanamadım. Kumların üstüne özenle serilmiş o pamuk gibi yumuşak örtü, etrafına yaydığı huzurla adeta beni kucaklıyordu. Rüzgâr hafifçe esiyor, renkli yastıklar dalgalanırken yüzümde istemsiz bir tebessüm belirmişti.

 

Sepetin içi, benim en sevdiğim tatlarla doluydu; taptaze kesilmiş meyveler, mis gibi peynir tabağı ve özenle hazırlanmış sandviçler… Küçük bir köşede, limonatanın buzları hafifçe eriyordu ve ortamda hafifçe çalan sakin müzik, ruhumu okşayan bir melodi gibi yayılıyordu.

 

Ersin, yanımda hafif bir battaniye açtı; üşümemem için düşündüğü bu küçük ama anlamlı detay kalbimi ısıttı. Sepetin içine gizlediği birlikte çekilmiş fotoğraflar ve el yazısıyla yazılmış, içten notlar… Her biri bizim hikayemizin küçük bir parçasıydı. Ve o taze çiçek buketi… Sevgiyle, benim için oraya konmuştu.

 

Göz göze geldiğimizde, Ersin usulca fısıldadı: “Sadece seninle olmak, bu mücadeledeki en büyük mutluluğum.”

 

O an anladım ki, bu piknik sadece bir sürpriz değil; hayatımızdaki zorluklara rağmen birbirimize olan bağlılığımızın, umudumuzun ve sevginin yeniden doğuşuydu. Orada, dalgaların hafif sesi ve güneşin son ışıkları altında, geleceğe dair yeni bir sayfa açıyorduk.

 

Bölüm : 09.07.2025 21:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...