24. Bölüm
Kurabia Bıraktım... / Geceyi Aydınlatan Işık / 20. Neden ben

20. Neden ben

Kurabia Bıraktım...
yazar.kurabia_

Son kontrol yaparken kaydetmeyi unuttuğum için bölümü geç attım kusura bakmayın.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kızlarla birlikte nehir kenarına gelmiştik. Güneş yeni yeni batarken onlar bir konuşmaya dalmış bense doğayı etraftaki sesleri dinliyordum. Nehirdeki suyun bir yerlere çarpışı, rüzgarın yapraklara çarpıp çıkardığı hışırtılar ve karşı ormandan gelen hayvan sesleri vardı. Hepsi doğanın müziğini oluşturan temel seslerdi.

Kızlarla konuşmaya devam ederken Leona, aniden işinin olduğunu söyleyerek kalktı. Onun ardından Thyra da bir bahaneyle ayrıldı. Son olarak Irene de aceleyle gitmek zorunda kaldığını belirtti. herkes teker teker ayrılmaya devam ederken ben ise buradan ayrılmak istemiyordum. “Biraz daha kalacağım.” dedim, kendi kendime konuşur gibi.

Ayakkabılarımı çıkardım ve nehrin kenarına oturdum. Ayaklarımı suya sokup soğuk suyun tenime işlemesine izin verdim. Su, tenime çarparken içimde tuhaf bir rahatlama hissettim. Burası, benim için hem özgürlüğün hem de acının kesiştiği bir yerdi.

Her çarşamba deniz kenarına gittiğim o zamanları düşündüm. yüzünde bir gülümseme bilirdi ama mutluluktan ziyade hüzün doluydu. O günler artık geride kalmıştı. Artık her şeyi geride bırakıp kendimi tekrardan oluşturabilirdim

Lucia yerine Vivian olma hayalimi gerçekleştirebilirdim... Evet, özgürlüğüm bana en çok bunu vermişti. Artık o zamanlara muhtaç değildim. Kendimi yeniden yaratabileceğimi biliyordum. Ama her şey bu kadar kolay olmuyordu.

“Gözlerin parlıyor.”

Bir sesin aniden duyulmasıyla irkilip omzumun üstünden arkama baktım. Sesin sahibi Ares’ti. “Ares? Neden geldin?” diye sordum şaşkınlıkla.

Omuzlarını silkti ve yanıma bağdaş kurarak oturdu. “Bir sebep mi lazım?” dedi. Sesindeki rahatlık, kendinden emin tavrı beni her seferinde şaşırtıyordu.

Dalga geçip geçmediğini anlayamadan ona baktım. O ise karşılık olarak kahkaha attı. Kahkahasının güzelliği, içimde bir sıcaklık oluşturdu. Gülüşünü izlemekten kendimi alamadım. O kadar güzeldi ki gözlerimi ayıramıyordum. Dur bir saniye... Neden böyle bir şey düşünüyordum ki? Kendine gel Lucia.

Hızla başımı nehire çevirdim ve bakışlarımı suyun akışına sabitledim. Kendi düşüncelerimle baş başa kalmak daha güvenliydi. “Ben gelmeden önce ne düşünüyordun? Gözlerinin içi parlıyordu.”

Bir an sustum, sonra aklıma gelen hayalim nedeniyle dudaklarımda bir gülümseme belirdi. Ama gözlerim hala nehire bakıyordu. “Boş ver.” dedim.

Ares derin bir nefes aldı. Ona döndüğümde yüzündeki ciddiyet dikkatimi çekti. “Seni bu kadar mutlu görmek zor, merak ettim doğrusu.” dedi, gözlerini gözlerime dikerek

Sözleri beni şaşırtmıştı ama aynı zamanda da içimi ısıtmıştı. Nehirin serinliğine rağmen yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Ayaklarımı suyun içinde hafifçe salladım. “Birini düşündüm.” dedim usulca. Sonuç olarak Vivian değildim ve Vivian benim için farklı bir insandı. En azından şimdilik...

“Ne? Kim?” Ares’in ani çıkışıyla neredeyse olduğum yerde sıçrayacaktım.

Gözlerindeki öfke o kadar gerçekti ki neden bu kadar sert tepki verdiğini anlamadım. Kendisini toparlayarak hemen özür diledi. “Özür dilerim. Ani bir çıkış oldu.” dedi ve omzumu sıvazladı.

Ben de sorun olmadığını belirtmek için elimi hafifçe salladım. “Niye bu kadar ani bir tepki verdin?” diye sordum merakla.

Bir an düşündü, sonra kafasını kaşıyarak kaçamak bir bakış attı. “Boş ver beni. Peki, kimi düşündün?” dedi.

Bu sefer gülmeden edemedim. Sanki karşımda altı yaşında, istediğini aldırmak için çırpınan bir çocuk vardı. altı yaşında.... Altı yaşında bir çocuk... Altı yaşında bir kız çocuğu... Günahsız, masum, kırılgan... Altı yaşındaki Lucia'nın Vivian olmak istediği ilk an...

O an zihnim beni esiri yapmıştı. Düşüncelerim içimdeki karanlıkla boğuşurken Ares’in sesini duydum. “Lucia.” dedi beni omuzlarımdan hafifçe sarsarak. Gözlerimi ona çevirdiğimde yüzündeki endişe çok netti.

“Bir şey yok.” dedim hemen. Ares ise gözlerini devirerek karşılık verdi. “Yalan söylediğin çok belli.” dedi, sesindeki kararlılık sinirlerimi bozdu.

Kaşlarımı çatıp karşılık verdim. “Yalan söylemiyorum.”

Ares gülerek üste çıkmaya çalıştı. “Bu da bir yalan.”

Onun bu kadar inatçı olması beni pes ettirmeyecekti “İspatla.” dedim meydan okurcasına.

Ares bana doğru eğildi ve yüzüme yaklaştı. “Yalan söylerken tırnaklarınla oynayıp dudaklarını kemiriyorsun.” dedi. Gözleri, hala kemirdiğim dudaklarıma kayınca yüzünde bir gülümseme belirdi. Ardından hızla geri çekildi.

Nefesimi tutarak ona baktım. Bakışlarını kaçırmadan sırıtarak devam etti. “Ha ha ha, yok öyle bir şey.” dedim inkar ederek.

Ares ellerime ve dudaklarıma imalı bakışlar attı. Ben de ellerime bakınca tırnaklarımla oynadığımı fark ettim. Hemen ellerimi birbirinden ayırıp dişlerimi dudaklarımdan çekerek kendimi toparlamaya çalıştım.

“Pekala, sen kazandın.” dedim pes etmiş bir halde. Ares’in yüzünde zafer dolu bir gülümseme belirdi. “Ödülüm ne olacak?” dedi eğlenceli bir tonla.

Tam cevap vermeye hazırlanıyordum ki yanağıma hızlıca bir öpücük kondurdu. “Bu bana yeterli.” diyerek hiçbir şey olmamış gibi devam etti.

Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Elimle yanağıma dokunup sıcaklığı hissederken yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Ares’e bakmamak için hızlıca onun ters yönüne dönüp etrafı izliyormuş gibi yapmaya başladım.

"Lucia, festivaldeki hikayeyi hatırlıyor musun?"

Ares’in sesi beklenmedik bir ciddiyetle çıkmıştı. Bir an duraksayıp düşündüm, sonra kafamı çevirip ona baktım. “Kael ve Elara’dan mı bahsediyorsun?” Ares onaylarcasına başını salladı. Gözleri, karşıdaki ormanlık alana dalmış, düşünceli bir ifadeyle bakıyordu.

"Peki..." dedi, bakışlarını hâlâ ormanlık alandan ayırmadan. "Öyle bir şey başına gelse ne yapardın?". Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Nasıl yani?"

Ares, sonunda bana doğru döndü. “Yani bilirsin…” Bir an duraksadı, doğru kelimeleri arıyormuş gibi bekledi. “Bu efsane gerçek olsaydı ve bir kurt adama mühürlenmiş olsaydın ne yapardın?

Gözlerimi delip geçen bakışlarından kaçmak istedim ama hareket edemedim. Bakışları bir yandan içimi ürpertirken bir yandan da anlam veremediğim bir mutluluk hissetmeme neden oluyordu. Gözlerindeki derinlik, sanki beni olduğum yere çivilemişti.

Elimi çenemin altına koyarak gözlerimi kısıp düşündüm. “Öyle bir şey gerçek olsaydı...” dedim, sesim beklediğimden farklı olarak kısık çıkmıştı. “Yüksek ihtimalle beni ölesiye koruyacak birisi olduğu için mutlu olurdum.” diyerek gülümsedim. Ares’in gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Cidden mi?!”

Gülüşüm daha da belirginleşti. “Tabii ki hayır...” dedim alaycı bir sesle. “Kaderi beni seçtiği için o adama üzülürdüm.”

Ares’in yüz ifadesi aniden düştü. Gözlerindeki şaşkınlık, yerini derin bir hayal kırıklığına bırakmış gibiydi. Bir süre sessiz kaldı. “Neden?” diye sordu, sesi neredeyse fısıltı kadar kısık çıkmıştı. Nedense üzüldüğünü hissetmiştim. Ama nedenini anlamıyordum.

“Açıkçası, düşünsene...” dedim omuz silkerek. “Adam benim duygularımı hissedebiliyor, değil mi? Daha ben bu duygulara katlanamazken o adamın katlandığını düşünsene depresyona falan girer herhalde. Kötü bir kader yani.”

Ares bir süre sessiz kaldı. Gözleri tekrar uzaklara dalmıştı ama bu kez düşünceleri çok daha karışıktı. Sanki söylediklerimi anlamlandırmaya çalışıyordu.

Bir şeyler söylemesini beklerken, sadece bana döndü ve gözlerimin içine baktı. Sanki aklından geçen düşünceleri okumamı bekliyormuş gibi çaresiz duruyordu. Bir anda "Sarılabilir miyim?" Dediğinde şaşkınlıkla baka kaldım.

Sebepsiz yere güldüğümde bana sarılmasını ve bir daha bırakmasını istedim. Kafa sallayarak onayladığım anda kollarını bana sardı kafasını göğüsümün üstüne yasladığında ellerim havada kalmıştı fakat kendimi hızlıca toparlayarak bende ona sarıldım.

İkimizde ne konuştuk ne soru sorduk olduğumuz pozisyonda iç dünyamızdaki savaşla baş başa kaldık.

Nehire gelen patika yolda bir kadın berildi "Aşkım" diye bağırırken m harfini uzatmıştı. Ares refleksle kafasını kaldırdığında çeneme çarptı. Dilimi ısırdığımda acıyla bağırdım.

Ares'in endişeli gözleri hasar tespit yapmaya çalışırken "dilimi ısırdım"dedim hüzünlü bir sesle. Ares eliyle çenemi tutarak "Ağzını aç" derken dudaklarıma büyük bir ciddiyletle bakıyordu.

"Saçmalama" diyerek çıkıştığımda bana baktı. Topuklu ayakkabının toprağa batma sesleri geldiğinde ikimizde oraya döndük. Karşımda esmer güzeli uzun boylu, her açıdan çok güzel bir kadın duruyordu.

Bana üstten bir bakış attıktan sonda Ares'e dönerek gülümsedi "Aşkım ne yapıyorsun bu kadınla?" Ares taş kesilirken kaşlarımı çattım.

Ares'e aşkım diyen birisinin Ares'le ilişkisi olma ihtimali dışında bir ihtimal yoktu. İlişkisi olan bir adam bana sarılmış gülmüş müydü? Bu aldatmak değil mi? Hemde bu kadar güzel bir kadını.

Ares'e dönerek son çare cevap bekledim ama o hala olayın etkisinde bana sarılmış vaziyette kadına bakıyordu. Kadın çömelerek elini Ares'in yanağına koydu "Arescim iyi misin betin benzin atmış aşkım"dediğinde Ares girdiği transtan çıktı.

"Bizim bir ilişkimiz yok!"diye bağırdığında bir an yer gök inledi sandım refleks olarak ellerimle kulaklarımı kapattırken. Gözlerimi sım sıkı yumdum. Etrafı gören tek gözümü açarak baktığımda kadın Ares'in bana endişeyle baktığını gördüm.

Gözlerimi açtığımda ellerimi yavaş yavaş kulaklarımdan ayırdım. Ares iyi olup olmadığımı anlamaya çalışırken ona bakıp gülümsedim "ben iyiyim" değilim.

O bağırdığında sanki eski halim geri gelmiş gibiydi. Bir an har gece odamın penceresinden bakıp ağladığım geceleri hatırladım. Ares bir bağırışla bana hala Lucia olduğumu hatırlatmıştı. Eski Lucia asla kaybolmayacaktı. Vivian olsam bile Lucia peşimi bırakmayacaktı

Kadın ayağı kalkıp Ares'e elini uzattı fakat kadının elini tutmayı reddederek kendi başına kalktı ve kadına ters bakışlar atmaya başladı.

Bende kafamı yukarı kaldırarak bakması zor olduğu için ayaklarımı sudan kaldırdım ve ayağı kalktım. Kadın beni süzdükten sonra "Cidden mi?! Birde göz bandı takıyor" Diyerek Ares'e baktı. Göz bandı takıyor...

Ares "Sorun mu var?" Dediğinde kadın kahkaha attı "Hala ismimi söylememekte diretiyorsun hiç değişmemişsin sevgilim"

Ares kadının omzuna koyduğu eli iterek "Aramızda hiç bir şey yok. Bunu olmayan beyninin bir köşesine sokar mısın lütfen!" Dedi sert bir sesle.

Karşımdaki Ares benim tanıdığım Ares değildi. Yerine başka birisi gelmiş gibiydi, bana nazik ve düşünceli davranan Ares gitmiş yerine sert, öfkeli ve otoriter bir adam gelmişti. Bu tavır değişikliği beni şaşırtsada aralarına giremeyerek sadece dinleme kararı aldım.

Kadın "Aşkım neden bana böyle yaşıyorsun? O zamanlar böyle değildin"dedi dudaklarını büzerek. Ares gram mimik oynatmadan "bana bak Kadın! Seninle işim yok benim"

Kadın Ares'e yaklaştığında aralarında mesafa kalmamıştı "Aşkım küsmüş olabiliriz ama böyle yapmana gerek yok beni aldattığın için seni affedebilirim"

Aldatmak… O üç hece, sekiz harfli kelime, hep filmlerde gördüğüm ve bana en saçma gelen şeydi. Birinin seni kandırması, güvenini sarsması, her şeyin yıkılması… Ama işte, şimdi o kelime tam karşımda duruyor. Gerçek olmuş ve benim başıma gelmiş. Hemde aldatılan değil aldatan taraftaydım. Neden ben? Daha doğrusu bu aldatmak sayılır mı? Belki evet belkide hayır ama Ares'in bir ilişkisi vardı ve bunu bana söylemeyerek bile aldatmış sayılmaz mı?

Ares tam bağırmak için ağzını açmıştı ki ben ellerimi kaldırınca bana bakarak sustu. Derin bir nefes aldı "Beni affetmene gerek yok çünkü bir ilişkimiz yok?" Kadın gülerek bana baktı ve Ares'e fısıldadı aslında duymamı istediğini belli edecek adar kısık bir sesle konuştuğu için fısıldadı demeyelim. "Sence o öyle düşünüyor mu?" Dediğinde ikiside bana döndü.

Ares'in benden cevap beklediği belliydi. "Aldatmak... Böyle olaylarda kullanılmıyor mu?" Diye sorduğumda herkes soru olmadığını biliyordu. Ares'in gözlerinin içine baktığımda bir an içini görebilecek gibi hissettim "Aldatan insan inkar etmez mi Ares? Aldatmak sayılır mı bilemem ama ?" Kalbime bakarak elimi kalbime götürdüm ve dolu gözlerle Ares'e dönerek "burası çok acıdı Ares.. kalbi acıtan bir mutluluk ne işe yara Ares?" Diyerek koşmaya başladığımda kalbimdeki acı dahada büyüdü neden acıdığını bile bilmediğim kalbim çöküşteydi

2 dakika öncesi ne kadar mutlu mesutken şimdi neden böyle oldu. Göz yaşlarım patika yolu ıslatırken arkamdan gelen bağırış seslerini

umursamadım. Aklıma bir filmde göürdüğüm söz geldi

herkes öldürür sevdiğini...

Söylesene Ares herkes öldürür mü sevdiğini?

Herkes mi öldürür beni?

 

 

 

 

 

 

 

Umarım beğenirsiniz Bir daha ki hafta sonu sınav haftasına denk geleceği için kısa da olsa bir bölüm atarım yüksek ihtimalle

Görüşmek üzere umarım beğenirsiniz oy ve yorum atmayı unutmayın ben kaçarrotti

Bölüm : 15.03.2025 23:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...