

Evet bölümü gecenin köründe atıyorum kusura bakmayın umarım beğenirsiniz İyi okumalar dilerim ve bölüm sonuna bakmayı unutmayın.
Ares'ten
Aren’in adımları toprağı parçalarken, gecenin karanlığı ile siyah kürküm bütünleşmişti. Ay yukarıdan bizi izliyorken bulutlar ayın önünü kapatıyordu sanki ne olacağını biliyormuş gibiydi. Sessiz ve soğuk hava kürkümü okşayarak gidiyor sinirlerimin bozulabilecekmiş gibi daha da bozulmasını sağlıyordu. Ağaç dalları bedenime çarparak eğiliyor ben geçince arkamdan kapanıyordu. Her şey, her canlı, her nefes Aren'e boyun eğmiş gibiydi.
Koku dahada zayıflamıştı ama hâlâ hissedilebiliyordu. Toprağa sinmiş, rüzgâra karışmıştı. Aren’in içgüdüleri beni yönlendiriyordu. Önümüze çıkan engelleri kolaylıkla sıvıştırdı. Sağa doğru döndü ardından ani bir hareketle sola sıçradı. Önümüzde eski bir avcı kulübesi belirdi. Ahşap duvarları yosun tutmuş, camları çatlamıştı. Bu kulübenin içinde iki kişi vardı..
Aren durdu. Nefesi ağırdı. Kulübenin etrafını kokladı, sonra yavaşça geri çekildi. Kontrolü yeniden bana bırakmak istiyordu ama içinde ki bir his buna engel oluyordu. Aren en sonunda pes ederek dönüşmeme izin verdi ve geri çekildi. Kemiklerim kıtırdayarak insan formuma döndüm. Dizlerimin üzerine düştüm, ellerimi toprağa koyarak derin bir nefes aldım. Bedenim hâlâ titriyordu ama aklım netti.
Şimdi tek bir sorunumuz vardı Lucia beni böyle görürse nasıl tepki verecekti? Biz kurtlar arasında normal karşılansada Lucia'nın göreceği şeyin onu korkutacağına eminim...
Usulca doğruldum ve kulübeye yaklaştım. Kapının önünde bir çizik vardı, taze bir pençe izi. Elimi pençe izine sürerek kokladım bu kesinlikle ondan başkası olamazdı… cidden o muydu, yoksa sadece başka bir tuzak mıydı, bilemiyordum. Elimi kapının kulpuna götürdüğümde son kez düşündüm. Tam açacakken önce arkamdan gelen bir sesle irkildim.
“Ares” dedi Markus, nefes nefese. Hepsi buradaydı Markus insan formundayken kalan herkes kurt formundaydı Irene zaten bir insan olduğu için Artemisin sırtından inerek elindeki poşetten bir eşofman çıkardı "Lucia'nın hazır olduğuna emin değilim" diyerek bana uzattı
Verdiği eşofmanı giyerken bir yandanda tektikte bir şekilde her an bir şeyler olabilmesine karşı hazırlıklı bekliyordum. Markus "Tek başına yapamazsın" dediğinde başımı çevirdim ve ona sertçe baktım.
“Zaten hiçbir zaman biriyle yapmadım.” derken sesimdeki kararlılık oldukça açıktı. “Siz bunu bilmenize rağmen neden geldiniz?"
Markus bir adım geri attı ama gözlerini kaçırmadı. “Onun senin için ne ifade ettiğini biliyorum ama körü körüne saldırırsan… onu değil, seni kaybederiz.”
İçimde bir şeyler kırıldı. Markus’un sözleri haklıydı ama kalbim başka bir ritimde atıyordu, hızlanmak yerine yavaşlamıştı. Onsuz bir hayatın anlamı kalmamıştı. Ya onu kurtarırdım… ya da onunla birlikte yok olurdum.
Kapıyı yavaşça ittim.
Ahşap gıcırdadı, ardından karanlık bir oda açıldı önüme. İçerisi rutubet kokuyordu. Kenarda oturan bir gölge… evet, oydu. Gözleri kapalıydı ama ben onun kalp atışını duydum. Yaşıyordu. Yaşıyordu.
Ona doğru koştum, dizlerimin üzerine çöktüm. Bileklerinde halat izleri vardı. bilekleri yara içindeydi. Ellerimi bileklerine uzattım ama tam o an… “Bir adım daha atarsan, son nefesini verir” dedi boğuk bir ses karanlıktan. Sonunda gelmişti
Arkamdan gelen sese dönemedim. Vücudum diken diken olmuştu. Markus da duymuştu, gözleri büyüdü.
“Vanessa onu bırak” dedim. “Bilekleri için ufak bir ceza vereceğim zaten ama daha fazlası varsa kendimi tutmayacağımı bilmelisin.”
Gülmeye başladı. “Geç kaldın Ares. Çok geç kaldın” dedi
Karşımda duran Lucia yavaşça gölgelerden çıktı. Gözleri korkuyla açıldı, yanağında minik bir kesik vardı ama çoktan kurumuştu. Sabahki sevecen bakışlarının aksine gözlerinde tek bir duygu vardı. Korku
Lucia benden korkuyordu...
Beni gördüğünde bileğini tuttuğum elini korkuyla geri çekti ve çığlık attı ve titrek bir sesle konuşmaya başladı "U-uzakdur benden" diyerek ağlamaya başladı. Eli ayağına dolaşmışken korkuyla Vanessa'nın arkasına saklandı ve sessiz hıçkırıklarla ağlamaya devam etti.
Vanessa'ya baktığımda yüzünde zaferin vermiş olduğu bir gülümseme belirdi "Lucia bence içeri gitmelisin bu korkunç yaratıklarla aynı yerde durmamalısın"
Lucia hiç bir şey demeden Vanessa'nın arkasındaki kapıyı açtı. Ben onu izlerken son bir umut bir şeyler yapmasını, koşarak bana sarılmasını bekledim ama o sadece bana baktı. Gözünden düşen son göz damlası yere ulaştığında ağzını oynattı.
"Özür dilerim" dedi ardından ağzından bir hıçkırık daha koptu ve devam etti "Lütfen sana inanmamı sağla" dediğinde kaşlarımı çattım. Bana inanmıyor muydu?
Bu sözleri duymak canımı yaktı...
Lucia odaya girdiğinde Vanessa'ya baktım "Ne dedin ona?" dedim hiddetle. Öfkem Aren'i etkiliyor kontrolü ona vermemi istiyordu. Vanessa dışarı çıktığından bende peşinden gittim Artemis insan formuna geçmiş kıyafetlerini çoktan giymişken bizimkileri kulübenin önündeki düzlük alandan uzaklaştırarak ormanın içine götürüyordu.
Burada ki herkes bir dövüşün başlayacağını biliyordu. Derin bir nefes aldım ve Vanessa'ya baktım "Lucia bunları duyacak mı?" Dediğimde gür bir kahkaha attı. Etraf sessizleştiğinde Vanessa kulübeye baktı "yeter ki sen iste" diyerek el şıklattı.
"Lucia'nın sesini duyabileceksiniz yani ona bir şey yapmayacağım" derken çok sakindi. Aren huzursuzlaşırken bende arkamızdan dönen bir oyun olduğunu düşünmeye başladım. Vanessa bu kadar rahatsa ya iyi bir olanı vardır ya da bir şeyleri gözden kaçırmışımdır.
Vanessa bana doğru bir adım daha attı. Gözlerime alayla baktı, o tanıdık, soğuk bakışıyla. “Ne oldu, Ares?” dedi alçak bir sesle. “Yoksa küçük prenses senden kaçtı diye mi kırıldın?”
Dişlerimi sıktım. Aren içimde büyük bir sabırsızlıkla dışarı çıkmayı bekliyordu, sinirliydi hâlâ kontrolün bende olmasına bile şaşırsam da bunu düşünecek vaktim yok. “Ona ne boklar anlattın Vanessa. Ne söyledin? Hangi siktiğimin fikrini aklına soktun?” derken gözüm dönmüş bir vaziyetteydim. Elimi saçlarıma daldırarak derin nefes aldım.
Vanessa sırıtmaya başladı "işte tam olarak şu halini seviyorum. Şu sert ve etkileyici duruşun beni benden alıyor açıkcası"
Dediklerimi hiç duymamış gibi yapması sinir kat sayılarımı dahada artırırken onu duymazdan geldim "Ona ne dedin" derken her kelimeyi vurgulamaya özen gösterdim.
Vanessa başını eğdi ve gülerek tekrar kaldırdı. Gözlerinde sinsice parlayan bir parıltı oluştu. “Sadece gerçeği söyledim yani sizin varlığınızı ve ne kadar korkunç yaratıklar olduğunuzu. Ah birde... senin özellikle altını çizdim yani için rahat olsun” diye fısıldadı. Yüreğimdeki damarlar gerildi. Yumruklarımı sıktım. “Ne tepki verdi.” derken sesim titremişti. Kos koca Alfanın sesi titremişti. Konu eğer benim canımdan çok değer verdiğim daha yuvasından bile çıkamaya korkan masum kızıl saçlımsa Alfa olmak hiç bir işe yaramıyordu işte. Şu karşımda fahişe gibi duran kadına bakmaya bile haz edemezken şimdi Lucia'nın aklına soktuklarıyla uğraşmak zorundayım.
Vanessa gülümsedi, göz ucuyla kulübeye baktı.
“Ah Ares aşk konusunda fazla safsın Lucia senin gibi bir canavarla ne yapabilir ki? Aşık mı olacak sanıyorsun? Sarılıp ‘seni affediyorum’ mu diyecek. Hah! Güldürme beni.” Yüzüm kaskatı kesilirken dediklerinin doğruluğunu sorguladım. Belkide haklıdır...
Düşüncelerim kalbimi yeniden kor alevlere attı.
“Vanessa bir canavarla evlenmek isteyen sen değil misin?”
Gülüşü daha da genişledi ve yanıma geldi elini narin bir şekilde boynumda gezdirmeye başlarken etrafımda döndü ardından kulağıma yaklaştı ve “Tam olarak bu tarafını seviyorum işte o dişlerini boynuma saplarken yatağında adını haykıra-” sözünü kesen şey benim onu itmem oldu.
Vanessa sırıtmaya devam etti. "Ne güzel yaşayacağımız anıları anlatıyordum" derken bense ona sadece ölümcül bakışlar attım.
Vanessa konuşmaya devam etti "Adının ağzıma çok yakışacağını düşünüyorum"
O an, içimdeki zincirler koptu.
Bir hırlama ile gövdem eğildi, kemiklerim çatırdadı. Derim yırtılır gibi dönüştü, siyah kürküm yeniden bedenimi sardı. Gözlerim geceyle bir olup kıpkırmızı parladı. Aren öne geçti.
Vanessa’nın yüzündeki gülümseme bir anlığına dondu.
“Tam olarak beklediğim an.” artık konuşmak yerine savaşacaktık.
Bir hırıltıyla yere çömeldim ve üstüne atıldım. Vanessa kendini savunmak için geri sıçradı ama geç kalmıştı. Pençem omzunu sıyırdı, ceketini ve tenini yırtarak geriye doğru fırlattı. Vanessa yere düştü ve bende onu altıma alarak üstünlük kurmaya çalışsamda Vanessa kahkahalar atmaya başladı. Niye gülüp duruyor bu.
“Küçük kızın seni böyle görünce ne yapacak, hiç düşündün mü?”
Tam o an…
Kulübeden kulakları delen bir çığlık yükseldi.
“AAAAAA!!”
Ses bir hançer gibi kalbime saplandı. Durdum. Gözlerim kulübeye çevrildi.
Lucia...
Olduğu odanın camından buraya bakıyordu, ağzını elleriyle kapatmış, dehşet içinde bana bakıyordu. Bana...
Gözlerinde tanıdığım her şey silinmişti. Sevgi yoktu. Güven yoktu. Sadece korku vardı.
Ben... bir kurt olarak karşısındaydım.
Aren geriye çekildi. Dönüşüm yavaşça durdu. İnsan formuna dönüşerek çıplak vücudumu umursamamış bir halde dizlerimin üzerine çöktüm. Nefes nefeseydim. Gözlerimdeki parıltı sönmüştü. Her şey siyah beyaz olmuş bir anlamı kalmamış gibiydi. Bakışlarımda ise bariz bir şekilde belli olan tek bir şey vardı. Suçluluk
Lucia’nın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Ağzı hâlâ açık, nefesi düzensizdi. Ağzını büyük bir zorlukla oynattı "sana inanmamı sağla demiştim...."
Vanessa yerde oturuyordu, omzundan kan süzülüyordu ama hâlâ gülüyordu.
“Çok güzel bir sahneydi” dedi alayla. “Ne tepki verdi demiştin ya cevabını söyleyeyim inanmamıştı kanıtlamamı söylemişti ve bunu ona kanıtladığın için teşekkür ederim.”
Lucia bana inanmak istediğini söylediğinde anlamamıştım ama şimdi gayet iyi anlıyorum. O bana inanmayı seçmişti ama ben... onun güvenini darmaduman ettim...
Rita'dan
İçimde bir fırtına kopuyordu. Her şey bir anda değişmişti, her şey. Oysa ben Ares'i çok iyi tanıyordum en azından öyle sanıyordum. Onunla yaşadığım her an, bana güven verdi, dokunabileceğim ilk kişi oldu. Peki şimdi neden? Neden bana bunu yaptın Ares. Sana sevilmek istiyorum demişken neden bana bunları yaptın neden bu kadar acı şekilde öğrenme mi sağladın... Şu an içimde bir şeyler kırılıyordu. O kırılma, kalbimde bir boşluk yaratıyor, her parça birbirinden uzaklaşıyor, geri dönmemek üzere kayboluyordu.
Ares… Her zaman güçlü, koruyucu, sevgi dolu olan Ares daha bu sabah belime sarılıp uyuyan Ares bir insan değildi. O tanıdığım adam değildi. o adama şimdi camdan bakmaktan başka bir şey yapamıyorum. Peki neden hala gelip "ona güvenme o kadına inanma" demesini bekledim.
O kadını en başta Ares'e sevgilim dedi ve kaçtım. Belkide kaçmasaydım daha farklı ilerleyecektir.... O kadın benimle bir kumar oynadı ve yendi. O kadın Ares'i kullanarak beni yerle bir etti...
Bir anda, ellerimdeki teri hissettim. Gözlerim, Ares’in yüzüne odaklanmak istemedi. Yine de bakmak zorundaydım. O gözlerde, o derin boşlukta ne vardı? Bir zamanlar bana güven veren bakışlar, artık suçlulukla bakıyordu. Oda kabullenmişti her şeyin farklı olacağının farkındaydı
Bunu istememiş olmama rağmen, her şey bir şekilde Ares tarafından şekillendirilmişti. O anı hatırlıyorum, ona bakarken çalışırken, kendi duygularımın kaybolduğunu fark etmiştim. Şimdi, ellerimle bir şeyleri onarmaya çalışmak, tüm gücümü tükenmiş hissediyordum. Her şeyin içimdeki boşlukları nasıl büyüttüğünü görmek acı vericiydi.
Kaybetme korkusu her an daha da ağırlaşıyordu ama kaybettiğim sadece güvenim değildi. Ares’in bana olan sevgisinin de ne kadar sahte olduğunu anlamaya başlamıştım. Eğer beni gerçekten seviyor olsaydı, bu kadar kolayca bırakmazdı ama şimdi bana, gözlerindeki korkuyu anlayıp kabul etmemi istiyordu. Sana güvenmemi sağla demiştim demiştim ve cevapsız kalmıştım. Güven… Her şeyin temeli, her şeyin başladığı yerdi. Şimdi, güvenim tek inandığım kişi tarafından tek bir dokunuşla temellerinden yıkılmıştı....
Ben hala onu sevmek istiyordum ama korkuyordum. Korkuyordum çünkü her şeyin nasıl olacağını bilmiyordum. Onunla olmanın bir anlamı var mıydı? Bir zamanlar her şey çok netti ama şimdi, her şeyin bulandığını, griye döndüğünü hissediyorum. İçimdeki güvenin yok olduğunu hissediyordum. O güveni geri kazanmak mümkün müydü? Ares, bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama onu duyamıyordum ağzını okumaya çalışsamda çok hızlı konuştuğu için hiç bir şey anlamadım. Derin bir nefes aldım ve sol yanağını ıslatan göz yaşımla beraber konuştum "Boşuna" diyebildim sadece ardından devam ettim "Boşuna uğraşma Ares, o temel çoktan yıkıldı" o an, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını kabul etmek zorundaydım.
Bir an için gözlerimi kapadım, derin bir nefes aldım. İçimdeki bu kaosu sakinleştirmeye çalıştım ama her şey, her şey bozulmuştu. Gözlerimden bir damla yaş süzüldü ama bu yaş üzüldüğün için değildi. İçimdeki korkunun bir yansımasıydı.
Ares bir an duraksasada sonunda anlayabileceğim şekilde yavaş yavaş konuştu ağzını okuyarak anladığım cümle “ lütfen. Her şey benim hatam” oldu. Şu hayatımda en iyi bildiğim şeylerden biri hatslardı. Ben, hata nedir, bunu çok iyi biliyordum ve hatalar, bazen geri dönülmezdi.
Şimdi, her şeyin o eski haline dönmesi mümkün müydü? Onu kaybetmek, her şeyin kaybolması demekti ama belki de kaybetmek, en doğrusu olacaktı. Kalbimde, gitgide daha fazla acı birikiyor ve sıkışıyordu.
Bir zamanlar bana çok yakın olan, bana güven veren Ares şimdi… o güveni elimden almıştı. Ben de artık ne yapacağımı bilmiyordum.
“Özür dilerim” dedi ama ben bunu duymak istemiyordum. Özür dileyerek hiçbir şeyi geri alamazdık. Belki de gerçek olan tek şey, her şeyin çok geç olmasıydı.
Bu bölümü birazcık kısa yazdım ama olsun güzel bir bölümdü biraz aceleye geldiği için aman aman yazamadım belliyordur zaten yazın tarzından.
Yeni kitap yazıyorum ve tanıtacağım Çünkü okunmadı yine fantastik bence bir şans verin onun kurgusu bunlardan daha derin bir kurgu olacak daha ayrıntılı falan olucak yani
Okumayacaksınız bile 1'e gerek yok. 2. bölümü okuyarak yazım şekli vb. Hakkında fikrinizi belirtin, bana yeter ve şimdiden teşekkürler
"Böyle mi? Bitecek"
Bazen kader, en karanlık sırları açığa çıkarmak için bizi geçmişe sürükler…
Ryna, ailesinin sakladığı güçleri keşfetmeye başladığında, geçmişin gölgesinde uyuyan bir kehanetin uyanmak üzere olduğunu bilmiyordu. Pembe Ejderhanın Öfkesi… Bu kehanet, ona hem aşkı hem de ihaneti getirecekti.
Tesadüf gibi görünen bir karşılaşma, Ryna’yı Kieran’a bağladı. Ancak bu bağ, sadece bir duygudan ibaret değildi—derinlerde, yıllar önce yaşanan bir trajediyle mühürlenmişti. Bu olaylar onlara unutulmuş bir hikâyenin kapılarını açacaktı.
Aşk, ihanet ve intikamın iç içe geçtiği bu serüvende, Ryna geçmişin lanetleriyle yüzleşmek zorunda. Peki, geçmişin zincirlerini kırabilecek mi? Yoksa kaderin getirdiği acıyı kabullenip bu yolda kaybolacak mı?
Epik fantastik bu dünyaya adım atmaya hazır mısın? 💫
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 10.3k Okunma |
928 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |