
Gözlerimi açtığımda beyaz tavanı gördüm yoksa öldüm mü? Ölmek istemiyorum... Ya da dur ölmek istiyorum bu durumdan kurtulabil-
"Rita!" Öbür taraftada rahat yok "Rita uyandın mı?" Diyen üzüntülü bir ses duydum
Ayaklandığımda yatağımda olduğumu anladım bunun anlamı daha ölmemiştim. Sesin geldiği tarafa baktığımda Harper vardı.
Gördüğüm o anı yüzünden kan ter içinde kalmıştım.
"Harper...bana ne oldu?"
Harper saçlarıma baktığında ne olduğunu anlamak zor olmasada emin olmak için bir tutam saçımı tutarak baktım. Evet saçlarım siyah olmuştu. Ben saçıma bakarken Harper konuştu "Saçın bayıldığından beri böyle. Sen iyi misin yüzün kireç gibi"
Ne bir de bayıldım mı siktir ya!
"Bayıldım mı?"
Harper kafasını aşağı yukarı salladı."Evet temizlik yaparken birden bayıldın, sonra seni buraya taşıdık"
"Peki, Ne zamandır baygınım"
Harper odadaki kapıya döndü ve kapının solunda kalan saate baktı"tahminiii...1:30 saat falan"
Nee oha
"Neden kimse beni uyandırmadı?"
"Aslında ben uyandırıcaktım ama bir kız gelip sana dokunmamazı yoksa işlerin daha kötü olacağını söyledi bizde ne olur ne olmaz diye sana dokunmadık. Taşıması ne kadar zor olsada bir şekilde buraya geldin işte"
Bunu söyliyen Layrae olabilir mi?
"Nasıl geldim?"
"Eee... Yani şöyleki yere çarşaf serdik senide süpürge saplarıyla içine itekledik biraz yuvarlandın ama iyisin sorun yok. Neyse sonra çarşafı sırtlayıp geldik."
Altıma baktığımda cidden pembe renkli bir çarşafın üstünde duruyordum.
Altımdaki pembe çarşafı fark edince gözlerimi devirdim. Harper’ın anlattıklarına inanmak zordu, ama beni buraya taşımak için buldukları yöntem o kadar saçma ve komikti ki başka seçeneğim yoktu. Yine de kafam başka bir yerdeydi.
"Harper," dedim sessizce. "O kız… Gerçekten ne dedi? Bana dokunmamalarını neden istediğini söyledi mi?"
Harper omuz silkti. "Hayır, sadece durumun daha kötü olabileceğini söyledi. Garip bir şekilde sakindi ama biraz da… ürkütücüydü. Sanki senin hakkında her şeyi biliyormuş gibiydi."
İçimde bir şey düğüm oldu. Layrae… Beni korumak için mi yoksa daha kötü bir şey yapmak için mi böyle davranmıştı? Bugün olanlardan sonra onunla ilgili ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum.
"Layrae…" dedim kendi kendime, ama sesim duyulamayacak kadar alçaktı.
Harper bir an duraksadı. "Siz… aranızda bir sorun mu var? Biraz gergin görünüyorsun."
Gergin mi? Hayır, bu gerginlikten fazlasıydı. Bugün onunla yaşadığım tartışma, beni alt üst etmişti. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Ama Harper’a bunu anlatmak istemiyordum.
"Bir şey yok," dedim yorgun bir sesle. "Sadece kafam karışık."
Harper bir şey söyleyecek gibi göründü ama vazgeçti. Bunun yerine başını sallayıp kapıya yöneldi. "Pekâlâ, yalnız kalmak istersen haber ver. Ben işe geri dönüyorum."
Kapı kapanır kapanmaz derin bir nefes aldım. Layrae’nin söyledikleri hâlâ zihnimi tırmalıyordu. Bugün her şey bu kadar kötüye gitmek zorunda mıydı?
Ayağa kalkıp pencereye yöneldim. Gece gökyüzü karanlık bir perde gibi üzerime çökmüştü. Ellerimi saçlarıma götürdüm ve siyah iplik gibi düşen tutamları hissettim. Bu renk, bu karanlık, içimdeki her şeyin bir yansıması gibiydi.
Layrae ile konuşmak istemiyordum. Onunla yüzleşmek, bugünkü tartışmayı yeniden yaşamak gibi olurdu ve buna hazır değildim. Ama aynı zamanda içimde bir şeylerin doğru olmadığını da hissediyordum.
Bir süre pencereden dışarı baktım, düşüncelerimle boğuşarak. Ama sonunda bir karar verdim: Ne olursa olsun, Layrae ile bir daha konuşmayacaktım. Onunla yüzleşmek beni sadece daha fazla yıpratırdı. Kendi başıma bir çözüm bulmalıydım.
Yatağıma geri döndüm ve çarşafa baktım. Hâlâ buradaydım, hâlâ nefes alıyordum. Ama içimde bir şeyler kopmuştu ve bunu onarmak zaman alacaktı.
Sakinleşerek saçlarımın beyaza dönmesini bekledim Harper'ın hiç şaşırmaması beni çok şaşırtsada o çok umursamışa benzemiyordu.
Aslında en başta benim Paria olmamı bile umursamamış birisiyse saçımıda umursamazdı.
O normal insanlar kadar ön yargılı değildi ve bu sayede benimle tanışmıştı, insanlarla çok anlaşamayıp, konuşamasamda o bunları umursamamıştı.
Bu sırada bende odadan çıkarak işe dönme kararı aldım. Zihnimi temizlemeye o anları aklımdan silmeye ihtiyacım vardı. Ablamı, annemi unutmaya ihtiyacım vardı.
Merdivenlerden inerken Maxi'yi gördüm. Bana attığı bakışların altındaki sinsilik görülür cinstendi.
Tam o anda aklıma dank etti. Layrae ile aramı bozan oydu. Bilerek Layrae'yi uyandırmayıp suçu bana atmıştı.
Tabii ya ben bunu nasıl düşünemedim.
Ne kadar Layrae'nin suçu olmadığını anlasamda Layrae bana çok sert çıkışmıştı. Onun beni iyi tandıpını böyle bir şey yapmayacağımı düşündüğünü düşünmüştüm.
Ama o benim açıklama yapmama izin bile vermeden Maxi'ye inanıp aramıza kendi elleriyle duvar örmüştü.
Merdivenleri ağır adımlarla inmeye devam ederken, içimde bir öfke kabarmaya başladı. Maxi’nin sinsiliği, Layrae’nin beni anlamadan suçlaması… Hepsi üst üste binmişti. Harper’ın aksine, Layrae’nin bana karşı bu kadar çabuk tavır almasını hazmedemiyordum. Bir zamanlar bana güvendiğini sandığım Layrae’nin, bir başkasının oyununa bu kadar kolay düşmesi içimde derin bir kırıklık yaratmıştı.
Maxi beni görür görmez sırıtmasını gizlemeye bile çalışmadı. "Bak sen, nihayet kendine gelebilmişsin," dedi alaycı bir sesle. "Merak etme, seni burada herkes çok özledi."
Dişlerimi sıkıp derin bir nefes aldım. Ona bu anın zaferini tattırmamaya kararlıydım. "Maxi," dedim sakin ama soğuk bir sesle, "iyi bir yalancısın." Bugün özgüven patlamadı falan mı yaşıyorum? Normalde insanlarla konuşamazken şimdi kavga edip söz dalaşına girmiştim.
Maxi’nin yüzündeki sırıtma, yerini sahte bir şaşkınlığa bıraktı. "Ah, ne demek istiyorsun? Ben sadece Layrae’yi uyandırmadığını ve işlerin aksadığını söyledim. Gerisi tamamen onun kararıydı."
Gözlerimi ona diktim, içimdeki öfkeyi bastırmaya çalışarak. "Senin ne yaptığını çok iyi biliyorum, Maxi. Ama beni Layrae’nin gözünden düşürdüğün için sevinme. Çünkü bu oyunların seni bir yere götürmeyecek."
Maxi’nin gözleri hafifçe daraldı. "Bakıyorum da kendine güvenin yerine gelmiş. Ama dikkat et, Rita. Burada kimse senin gibi biri için taraf tutmaz.Paria olmak seni kurtarmaz. "
Paria kelimesi, içimdeki yarayı yeniden kanattı. Onun ağzından bu kelimeyi duymak, beni olduğum yere çivilemiş gibiydi. Ama yüzümde hiçbir şey belli etmedim. "Oyunların seni kurtarmaz, Maxi. Er ya da geç, gerçekler ortaya çıkar."
Onu arkamda bırakarak mutfak bölümüne yöneldim. Temizlik ekibinden biri beni gördü ve hemen yanıma gelip nerede olduğumu sormaya başladı. Harper'ın söylediği gibi, işlerin biraz aksadığını fark ettim. Herkes bir şekilde toparlanmaya çalışıyordu ama benim yokluğum bir boşluk yaratmıştı.
Küçük bir fırça alıp temizlik malzemelerinin olduğu dolaba yöneldim. Zihnim hâlâ karışıktı. Layrae’ye olan kızgınlığım, Maxi’nin sinsiliği ve Harper’ın sessiz desteği arasında gidip geliyordum.
Ama bu iş bana iyi geliyordu. Bütün bu karmaşa arasında, yere diz çöküp fayansları ovmak, her şeyden kaçabileceğim bir alan yaratıyordu. Ellerim işe odaklanmıştı ama düşüncelerim hâlâ Layrae’nin yüzünde takılı kalmıştı.
Layrae… Neden bana inanmadın?
Saatler boyunca çalıştım. Ellerim yorulmuş, kollarım titremeye başlamıştı ama bu bana iyi geliyordu. Bu sırada Harper tekrar yanımdan geçti. Bana dikkatlice baktı ama bir şey söylemedi. Sessizliği, desteğinin bir işaretiydi.
Temizliği bitirdikten sonra odama geri döndüm. İçeri adım attığımda Layrae ve Maxi’yi karşılıklı oturmuş sessizce yemek yerken buldum. Ortamdaki gerginlik o kadar yoğundu ki, neredeyse elle tutulabilir gibiydi. Layrae gözlerini tabağından ayırmadı, Maxi ise yüzünde o her zamanki sinsice gülümsemesiyle bana baktı.
"Ah, işte kahramanımız geldi," dedi Maxi alaycı bir tonla. "Rita, bugünkü performansın harikaydı. Yere serilip bayılman hepimize bir gösteri oldu."
Gözlerimi devirdim ama cevap vermedim. Onun oyununa gelmek istemiyordum. Sessizce yatağımın ucuna oturdum ve saçlarımın bir tutamını elime aldım. Siyah saçlar hâlâ dikkatimi dağıtıyordu.
Layrae bir an başını kaldırıp bana baktı ama gözleri hemen tekrar tabağına indi. Onun bu tepkisi canımı daha çok yakıyordu. Bugün yaşananlardan sonra bana bu kadar mesafeli olması, eskiden paylaştığımız arkadaşlığı düşündüğümde bir tokat gibi geliyordu.
Sessizlik bir süre devam etti. O kadar boğucuydu ki, sonunda dayanamadım ve bir adım attım. "Layrae," dedim yavaşça, sesimde kırılgan bir tonla. "Konuşmamız lazım."
Layrae başını kaldırdı ama yüzü taş gibi ifadesizdi. "Ne hakkında?" diye sordu soğuk bir sesle.
"Bugün olanlar hakkında," dedim. "Maxi’nin söylediklerine bu kadar kolay inanman… beni hayal kırıklığına uğrattı."
Layrae’nin kaşları çatıldı ve sonunda çatalını tabağa bıraktı. "Rita, seni suçlamıyorum. Ama bugün olanlar yüzünden işler aksadı ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu çözmeye çalışıyorum. Sadece… yorgunum, tamam mı?"
Bu cevabı beklemiyordum. Gözlerim Maxi’ye kaydı, onun yüzündeki o sinsice sırıtma hiç kaybolmamıştı. "Layrae," dedim tekrar, sesimi biraz yükselterek, "Maxi’nin oynadığı oyunları görmüyor musun? Bugün seni kasıtlı olarak uyandırmadığını biliyorum. Onun yüzünden her şey bu hale geldi."
Maxi omuz silkerek araya girdi. "Aman, Rita, beni suçlamayı bırak. Layrae’nin kararlarını sorgulamak yerine biraz sorumluluk alsan daha iyi olmaz mı?"
Layrae bir şey söylemeden yerinden kalktı ve masayı toplamaya başladı. Hareketleri gergindi, yüzünde ise düşünceli bir ifade vardı. Sanki hem bana hem Maxi’ye olan güveni sarsılmış gibiydi.
"Ben yoruldum," dedi kısa bir süre sonra. "Bu gece erken yatacağım."
Onun bu hali beni daha da üzdü. Layrae’nin hiçbir şey demeden odayı terk etmesi, aramızdaki çatışmanın derinleştiğini hissettiriyordu. Maxi ise zafer kazanmış gibi arkasına yaslanıp çayından bir yudum aldı.
Yatakta sırt üstü uzanırken, gözlerimi tavana dikip uzun süre hiçbir şey yapmadan kaldım. Her şey o kadar karmaşık hissediyordu ki, beynim bir türlü odaklanamıyordu.
Layrae ve Maxi arasındaki bu savaşta, ben sadece bir piyon muydum? Neden hep bu kadar geç kalıyordum? Herkes kendi çıkarlarını düşünürken, ben hala doğru olanı bulmaya mı çalışıyordum? Ama neydi doğru olan?
Beni bu kadar kıran, nefrete dönüştüren şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Belki de Layrae’ye duyduğum öfkenin kökeni, sadece o değil, geçmişteki her şeydi. Yaşadığım tüm kayıplar, beni hep daha yalnız, daha kırılgan yapmıştı. Ve şimdi, her şeyin tekrar karşımda dizildiğini görüyordum. Maxi’nin tavırları, Layrae’nin soğukluğu, bana olan mesafeleri, tüm bunlar bir araya gelince, bir çözüm bulmak ne kadar zor görünüyordu.
Kendimi bir savaşa sürüklenmiş gibi hissediyordum. Ama aslında burada kimse savaşmıyordu. Herkes kendi derdinde, kendi iç yolculuğunda. Oysa ben, sadece bir çıkış yolu bulmak istiyordum. Neredeyse bir haftadır devam eden bu gerginlik, beni her geçen gün daha da tüketiyordu.
Bazen, bu kadar düşünmek beni deli ediyordu. Düşüncelerim beni boğuyordu, birinden birine kayıyordum, sonra bir diğerine. Kafamda yankılanan her ses, başka bir şeyin hatırlatısıydı. Ama en kötüsü, kimseye, hiçbir şeye güvenememekti. Layrae’ye mi? Maxi’ye mi? Ve ben… Ben kendi gücüme bile güvenemiyordum.
Birden gözlerim doldu. Kendi başıma kaldığımda, her şey daha ağır geliyordu. Bütün bunlarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. İçimden bir ses hep aynı şeyleri söylüyordu: "Geri dön, her şeyin olduğu gibi kalmasına izin ver." Ama bir başka ses, daha derin bir yerde, bana "Hayır, sen değişmelisin" diyordu.
Yavaşça gözlerimi kapadım, derin bir nefes alarak yataktan kalkıp pencerenin kenarına yürüdüm. Soğuk hava odanın içine sızarken, dışarıda gece sessizdi. Bir an, her şeyin durduğunu hissettim. Kafamdaki sesler yavaşladı. Belki de bu gece, tüm bu karmaşayı içimde tutmak yerine, sadece bırakıp gitmeliyim. Ama gitmek nereye? Hangi yöne?
Derin bir iç çekişle, pencerenin kenarına yaslandım. Beni nereye götüreceğini bilmediğim bir yolculuk. Ama belki de hayat sadece gitmekle ilgiliydi, bir adım atmak, sonra diğerini atmak ve bir gün durduğunda, geriye baktığında anlam bulduğunda her şeyin bir şekilde yerli yerine oturduğunu görmekti.
Ne olduğunu bile bilmiyorum, ama belki de sonunda doğru yolu bulurum.
Etrafa bakarken ormanın içinde kahverengi boyum kadar bir kurt gördüm gözlerimiz kesiştiğinde çok farklı duygular hissettim sanki gökyüzünde uçuyormuş gibiydi
Karanlıktan çok gözükmese de o kürkünü sevmek istedim. gözlerine daha çok bakmak istedim ama kurt sadece kaçıp gitti.
O gittiğinde ise kalbimde sadece bir boşluk bıraktı
Evet bir bölümün daha sonuna geldik bölümü uzun yazdım çünkü bu sınavlar başlıyor ve bir daha ki hafta bölüm atamayabilirim
Şimdiden anlayışınızı rica ederek özür dilerim
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.58k Okunma |
870 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |