32. Bölüm

26. Büyük plan

Kurabia Bıraktım...
yazar.kurabia_

 

Sınavlara dalıp gidince bölüm yazmayı unuttum kusura bakmayın

 

 

 

 

 

 

Meyhaneden çıkıp soğuk sokaklara adım attığımda içime bir ürperti yayıldı. Karşımda şapkayla yüzünü kaptmış bir herif çıktığında ellerimi yanaklarıma doğru götürerek yumruk yaptım. Adam büyük bir ciddiyetle "Ben Williams'ın adamıyım sizi götürmeye geldim lütfen beni takip edin" dediğinde kafa sallayarak önüme geçip beni yönlendirmesine izin verdim.

Hem yüzüme çarpıp giden rüzgar saçlarımın uçmasını sağlarken umursamadan düşünmeye başladım. Az önceki konuşmanın bıraktığı hisler. Williams ve Ramora bana güvenmişlerdi. Ya da en azından güvenmiş gibi yapmışlardı.

Gözlerimi gökyüzüne dikerek derin bir nefes aldım. Gökyüzü bulutlarla kaplıydı, ayın önünü kapatan bulutlar havadaki ışığı dahada loş hale getirerek görüşü zorlaştırıyordu tabii ki hiç görmediğim anlamına gelmese de bazı yollar penceresi olmayan bir oda kadar karanlıktı.

İçimi bir ürperti sardı. Ramora’nın dediği gibi... Gerçekten başka şansım yok muydu? Ya da gerçekten benim şansım olduğunu mu sanıyordu? Beni bu oyunun içine bilerek çekmişlerdi. Eğer onların sözlerine güvenip Aron’a karşı gelirsem, kaybeden ben olacaktım. Peki ya planlarını prtaya çıkaramazsam ne olacak? Belkide bütün olayı bana yıkıp kaçabilirler. O zaman Aron’un gerçek kimliği ne olacak? Onun hakkında bildiklerim sadece bir yanılsamadan mı ibaretti? Beni kendi işlerine alet etmek için bir oyun muydu? Halbuki çok samimi gözüküyordu. Bana yardım etmiş ve beni kurtarmış olsada şerefsiz herifin tekinden başka bir şey değil.

Gözlerimdeki kararlılığı geri kazandım. Kimseye güvenmiyorum. Ne Williams’a, ne Ramora’ya, ne de Aron’a. Hepsinin kendi planları vardı ve benim onlara uymamı bekliyorlardı. Ama unuttukları bir şey vardı: Rita kimsenin kuklası olmazdı. Eski Rita olsa belkide tek başına bir şey yapmaktan korkar ve birisinin kuyruğu olmaya çalışırdı. Tek arkadaşı Layrae olan kız artık yok. Arkadaşıda yok. Aileside yok. Kimsesi yok. Sadece kendisi var...

Adam burdupunda bende durdum ve adam yana çekilerek konuşmaya başladı "Burası efendim izninizle ben artık gidiyorum" referans yaparak gittiğinde Eve baktım.

Beni eski, neredeyse harabeye dönmüş bir binanın önüne getirdi. Burayı benim saklanma yeri olarak mı seçmişler? Fazla dikkat çekmiyor ve kimse burada bir Paria'nın saklanabileceğini düşünmezdi hatta burada kimsenin saklanacağını düşünmezler. İstediklerini bu mu? Ne işler çeviriyorsunuz acaba.

İçeri girdim ve karşıma çıkan boş köşeye geçerek yere oturdum ve dizlerimi karnıma çekip başımı duvara yasladım. Düşünceler zihnimde sürekli dönerken kendimi toparlamaya çalıştım.

“Aron... Eğer gerçekten beni kullanıyorsan, bunu ortaya çıkaracağım,” diye mırıldandım. “Ama ya değilse? Ya bana gerçekten yardım etmek istiyorsa?”

Bu düşünceyi hemen kafamdan attım. Kimse bana karşılıksız yardım etmezdi. Belki bir zamanlar safça böyle bir şeye inanırdım ama artık o Rita yok.

Ama yine de... Eğer Aron hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorsam, Williams ve Ramora’nın teklifini kabul etmek zorundayım. Onların oyununu oynamalı, aynı zamanda kendi oyunumdan da vazgeçmemeliydim.

Gözlerimi kapatıp biraz uyumaya çalıştım. Belki de her şey bir rüyaydı. Belki de sadece çok kötü bir kâbusun içindeydim.

Göğsümde yankılanan sessizliği dinlerken, etrafımdaki çürümüş duvarların ve çatlamış yer döşemelerinin verdiği soğukluğu hissettim. Şehirdeki uğultu bile buraya ulaşmıyordu. Tek duyduğum, kendi nefes alışverişlerimdi. Bu harabe, dış dünyadan kopuk bir liman gibiydi.

Burası benim saklanma yerim olacaksa, en azından nerede olduğumu bilmeliydim. Ayağa kalkıp, ağır adımlarla odayı dolaşmaya başladım. Penceresi kırık bir balkon kapısına gözüm takıldı. Kapıya yaklaştığımda menteşelerin gıcırdayışı kulaklarımı tırmaladı. Dışarı çıktığımda, soğuk rüzgar yüzüme vurdu. K aranlık labirentin içinde olan bu yer oldukça sessiz sakin ve karanlıktı. Sokakların karanlık siluetine baktım. Bu manzara, bana kendimi her zamankinden daha yalnız hissettirdi.

Gökyüzüne doğru bakarken, ayın solgun ışığı bulutların arasından zar zor sızıyordu. Ay ışığının bir anlığına da olsa gözlerimin içine doluşu, o rüyayı hatırlamama yetti. Kurt... O soğuk, delici gözler... Dişlerinin arasında beliren o gaddar gülümseme...

Gözlerimi sımsıkı kapattım. O rüya... O görüntü... Her şey o kadar gerçek gibiydi ki. Ama sadece bir rüya olamaz mıydı? Belki de sadece yaşadığım stresten dolayı beynimin bana oynadığı aptalca bir oyun... Ya da...

Bir anda kendi kendime fısıldadım, “Ya sadece bir rüya değilse?”

Bir süredir etrafımda olan garip olayları hatırladım. Layrae’nin ühaneti... Bir parti bütün hayatımı baştan aşağı değiştirmişti, geldiğimden beri peşimde dolaşan his... Hep birinin beni izlediğini düşünmem. Belki de delirmişimdir. Ya da hep deliyidim...

Ama delirmediğimi biliyorum. Her şeyin bir bağlantısı olmalıydı. Williams ve Ramora’nın beni kullanmaya çalıştıkları apaçık ortadaydı. Ama Aron... Onun neresinde durduğunu hâlâ çözebilmiş değildim. Williamsların planını çözmek için ilk önce Aron'un memtarafta olduğunu öğrenmeliyim eğer doğru taraftaysa Williamsların planını patlatmaktan büyük bir zevk alırım fakat kötü taraftaysa ne yapacağım? Aron'a nasıl zarar vereceğimi biliyor muyum?

Kollarımı göğsümde kavuşturup balkonda biraz daha durdum. Soğuk havanın tenime işleyişi, zihnimi berraklaştırmaya yetti. Eğer bu oyunda bir şekilde hayatta kalacaksam, her adımımı dikkatli atmalıydım.

İçeri girip kapıyı arkamdan kapattım. Yerdeki köşeme geri dönüp dizlerimi karnıma çekerken, göz kapaklarım yavaş yavaş ağırlaştı. Uyumamalıyım ama düşüncelerim zihnimde bir kargaşaya yol açmışken bu biraz zordu, sonunda kendimi karanlığın içinde buldum.

Rüya ve gerçek arasında asılı kaldığım o anlarda, kurt yine oradaydı. Ancak bu sefer sadece beni izliyordu. Bekliyordu. Sanki ne yapacağımı görmek istiyordu. Gözlerindeki soğukluk, bana meydan okuyan bir sessizlik gibiydi.

Uykumun derinlerinde, kendi kendime söz verdim. Eğer bu oyun gerçekten bir savaşsa, ben de kendi savaşımı başlatacaktım. Onların kuklası olmayacaktım. Kimsenin olmamıştım, olmayacaktım.

Benim de bir planım vardı. Öyle basit, öyle sıradan bir plan değil. Onun yanına gidecek, güvenini kazanacak ve her şey yolundaymış gibi davranacaktım. Yanında durduğum her saniye, ona sahte bir sadakatle gülümsediğim her an, içimde büyüyen o hırsı daha da körükleyecekti. Aron, kibirli ve güçlü görünüyordu belki, ama ben onun zayıflıklarını bulacaktım. Maskesinin ardına sakladığı o çürümüş ruhu, herkesten daha iyi öğrenecek ve ona karşı bir kozum olacaktı. Belki beni kurtarmış olabilir ama kaçtıktan sonra o kulübeye geri çıkmam ve benimle alay ederek konuşması ne kadar normal. O beni küçümsediğinde, hatanın büyüklüğünü fark etmemişti. Ama ben fark etmesini sağlayacağım ve şimdi bu hatasını ona göstermek için sabırla bekleyeceğim.

Yanında geçirdiğim her gün, her dakika, her saniye bu planı daha da mükemmelleştirmek için bir fırsat kollayacağım. Onun güvenini kazanacak, beni yanında görmekten gurur duyduğu o anı yaratacaktım. Sonra... Sonra bomba patlayacak ve her şeyi ortaya çıkaracaktım. Onun sahte korumalığını, kurduğu o kusursuz görünen düzeni kendi ellerimle yıkacağım ve bunu yaparken gözlerine bakacaktım. Gururla, zaferin o yakıcı tadıyla dolu gözlerle. Çünkü Aron’un maskesi düştüğünde, herkes onun ne olduğunu görecekti. O an geldiğinde, sadece ben ayakta kalacağım ve kafamı eğerek ona baktığımda "Paria

kazandı pislik herif hadi süttür" diyeceğim

 

 

 

 

 

 

Artık bölümler pazar günü gelecek. Çünkü iki kitabın bölümü aynı gün atmak bazen zor oluyor

Bölüm : 23.03.2025 22:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...