İyi okumalar dilerim✨️4
Helikopterin gürültüsü, içerideki sıcak sohbeti bastırmaya yetmiyordu. Gökyüzünde süzülen Deli Timi, zorlu bir görevi daha başarıyla tamamlamış, evlerine huzurla dönmenin keyfini çıkarıyordu. Adrenalin dolu saatlerin ardından üzerlerindeki yükü atmaya başlayan tim üyeleri, koyu bir sohbete dalmışlardı. Gülüşmeler, şakalaşmalar arasında, görevin stresinden eser kalmamıştı.
Devrim, helikopterin hafif sallantıları eşliğinde gözlerini dışarıdaki karanlığa çevirdi. Yıldızlar, gökyüzünde dağılmış küçük umut parçaları gibiydi. İç çekti. Bu yıldızlar kadar çok görev görmüştü. Kimi başarıyla sonuçlanmış, kimisi yürek burkan anılar bırakmıştı. Ama her seferinde döndüğünde içini ısıtan tek şey, karşısında oturan bu tim olmuştu.
— Onlar olmasa ben bu kadar dayamazdım,diye düşündü.
Devrim Komutan, timine göz gezdirdi. Her biri farklı bir hikâyenin başkahramanıydı. Aybars’ın suskunluğu, her zamanki gibi duygularını gizleyen bir zırh gibiydi. Altay, gözlerini kapamış, derin nefeslerle sakinleşmeye çalışıyordu; o sessiz adamın içindeki fırtınayı tahmin edebiliyordu. Can ise... Her zamanki gibi şımarık bir tavırla:1
—Eve döndüğümüzde çaylar benden! diye bağırmıştı. Onu susturmak için Giray’ın sert bakışları yetmişti.
Giray’ın enerjisi, Altay’ın sessiz kararlılığı, Aybars’ın ciddi ve güven veren duruşu, Can’ın neşesi…, tüm bu özellikler, timin onu bir bütün haline getiren parçalarıydı.
—Yıllar önce bu çocuklarla yetimhanede dostluklar kurup, böyle bir ekibin parçası olacağımızı kim tahmin ederdi ki? dedi içinden.
Gökyüzünün karanlığına bakarken içinden geçirdiği bu sessiz cümle, yüzündeki gülümsemenin sebebiydi.
—Onlar benim ailem, diye düşündü.
Görev sırasında ne kadar soğukkanlı olursa olsun, timinin güvende olduğunu görmek, her seferinde üzerine çöken sorumluluk yükünü biraz hafifletiyordu. Her biri hayattaydı, sağ salim evlerine dönüyorlardı.Ve bu, dünyadaki en büyük zaferdi.
Deli Timi... Onlar, cesaretleri ve sınır tanımaz delilikleriyle ordunun en çılgın ama en başarılı timiydi. Her göreve imkansızı başarma hedefiyle çıkar, arkalarında sadece başarı hikayeleri bırakırlardı.Bu ünvanı kazanmalarında kuşkusuz başlarında duran o deli mi deli komutanlarının da payı büyüktü. Binbaşı Devrim Balkan...1
Nam-ı diğer "Deli Komutan"3
Timin ruhunu yansıtan bu kadın,
çılgınca planları, soğukkanlı tavrı ve ekibine olan sarsılmaz bağlılığıyla sadece timinin değil, üstlerinin de saygısını kazanmıştı. Onun liderliğinde ki Deli Timi, sıradan bir tim olmaktan çıkmış, gerçek bir aileye dönüşmüştü. Tim üyeleri, ona yalnızca bir komutan olarak değil de, bir abla, bir dost, bir kahraman olarak bakıyordu.
Devrim Komutan, oturduğu köşeden ekibini izliyordu. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Her biri, zorlu görevin ardından hayatta olmanın hafifliğiyle konuşuyor, gülüyor, birbirleriyle atışıyordu. Onları bu hâlde görmek, Devrim’in içini bir nebze olsun rahatlatmıştı.
"Komutanım,"dedi Giray, dizini dürtükleyerek.
—Dönünce bizi bir mangal partisiyle ödüllendirirsiniz artık, değil mi?
Devrim kaşlarını kaldırdı, dudaklarının kenarındaki gülümseme biraz daha belirginleşti.
Kahkahalar tekrar yükseldi. Can hemen söze girdi:
—Komutanım, Giray’ı bırakın, asıl Altay’a ödül verelim. Görev boyunca suratında hiçbir kas hareket etmedi!
Altay, yorgun bir sesle cevap verdi:
—Can, senin bu enerjini şarj edip sahada kullansak dünyayı fethederiz.
Aybars, söze dahil olmadan yalnızca başını iki yana salladı. Ciddi ama güven dolu sesiyle konuştu:
—Biriniz bir gün ciddiyetle şu helikopterde oturacak mı, merak ediyorum.
Devrim, gözlerini tekrar dışarıdaki karanlığa çevirdi. Gökyüzü ne kadar karanlık ve soğuk olursa olsun, içerideki ışık ve sıcaklık onlara yeterdi.
Sonunda, hafif bir tonda konuştu:
—Hadi, biraz susun. Bugünkü kahramanlık hikayelerinizi erlere anlatmak için enerji biriktirin.
(Er, en düşük askeri rütbeye sahip asker )
Timden birer birer onay sesleri gelirken, Devrim başını arkaya yasladı. Görev tamamlanmıştı. Şimdilik herkes güvendeydi. Ve bu, onun için her şeyden önemliydi.
Helikopter yere sert bir iniş yaptığında, Albay Fatih Gök karanlıkta bekliyordu. Soğuk hava, albayın sert mizacına uygun bir fon oluşturuyordu. Tim sırayla helikopterden indiğinde, albayın gözleri her birine dikkatlice kaydı. Çehresinde gurur ve ciddiyet arasında gidip gelen bir ifade vardı.
Devrim, Albay’ın önünde durup resmi bir selam verdi.
—Görev başarıyla tamamlandı komutanım,dedi kendinden emin bir sesle.
Albay’ın gözleri hafifçe kısıldı, ardından ince bir tebessüm yüzüne yayıldı.
—Eğer bir gün başarısız olursanız, bu dünyada bir şeyler eksilmiş olur, Devrim. Neyse ki, böyle bir günü, bu gün görmek zorunda kalmadık.
—Bizim işimiz, imkânsız olanı başarmak, komutanım.Bize güveniniz tam olsun.
Albay, tim üyelerine dönüp göz gezdirdi ve hafif bir sesle,
—Devrim, en yakın zaman da rapor için hazır ol dedi.
Devrim selam verdi,ve ardından Albay, dudaklarının köşesinde belli belirsiz bir tebessümle, tim üyelerine döndü.
—Dağılabilirsiniz. Ama dinlenmeden önce Devrim’e bir teşekkür edin. Bugünkü plan olmasaydı, belki de burada olmayacaktınız.
Timden hafif bir homurtu yükseldi. Can hemen lafa girdi.
—Komutanım, zaten teşekkür etmek için mangal partisi sözü aldık!
Bu söz, küçük bir kahkaha dalgasına neden oldu. Albay başını iki yana sallayıp geri çekilirken, tim yavaşça ekipmanlarını bırakmak üzere karargahın deposuna doğru ilerledi.
Devrim, bir süre olduğu yerde kaldı, Albay’ın uzaklaşan siluetine bakarken düşüncelere daldı.
—Bir gün başarısız olursak… Albay’ın sözleri aklında yankılanıyordu. Ama Devrim için başarısızlık bir seçenek değildi. Özellikle, bu aileyi bir arada tutmak söz konusuyken.
—O gün asla gelmeyecek,diye mırıldandı, ardından timin peşine takıldı.
Ekipmalarıda bıraktıktan sonra Devrim
—Tamamdır, gençler. Eve gidiyoruz. Ama önce bu yorgun bedenlerinizle bana ayak bağı olmayın.
—Komutanım, bizden ayak bağı mı olur? Biz jet gibi oluruz!
Herkesin yüzünde yorgun ama hafif bir gülümseme oluştu. Helikopterin sesinin yerini, artık eve dönme düşüncesinin huzuru almıştı.
Ardından, karargahın hemen dışında, birkaç dakikalık yürüme mesafesinde bulunan evlerine doğru yola çıktılar.
Bu ev, Deli Timi'nin onlara huzur veren, bir arada olmanın verdiği güvenin simgesiydi. Karargaha çok yakın olmasına rağmen, burada geçirdikleri zaman, sanki tüm dünyanın yükünden uzaklaşabildikleri bir liman gibiydi.
Evlerine vardıklarında, Aybars, doğrudan odasına çekildi. Can ise ayakkabılarını kapının önüne fırlatıp mutfağa yöneldi:
— Çayı demliyorum.Gelmeyen yaya kalır!
Altay, koltuğa yığılıp derin bir nefes aldı. Giray ise silahını dikkatlice temizlemek için masanın başına geçti. Devrim, birkaç saniye kapının önünde durdu ve onları izledi. Bu huzur, her şeye değerdi.
Her biri, timin rutinine göre, zaman zaman yalnız kalmaya, zaman zaman da birlikte vakit geçirmeye ihtiyaç duyuyordu. Ancak her durumda bir arada olmak, her biri için bir tür güven kaynağıydı. Ortak alanlarda vakit geçirirken, hem iş hem de eğlenceyi bir arada bulabiliyorlardı.
Bu ev, Deli Timi için bir evden çok daha fazlasıydı; bir yaşam alanı, bir aile yuvasıydı. Zorluklarla geçen günlerin ardından, akşamları burada birleşip bir süreliğine de olsa, sadece birlikte olmanın keyfini çıkarabiliyorlardı.
Ertesi gün ne olacağı belli olmasa da, birbirlerine güveniyor ve her türlü zorluğun üstesinden birlikte gelmeye hazır olduklarını biliyorlardı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |