
İyi okumalar dilerimm ✨️
🇹🇷Hakkari'ye Dönüş🇹🇷
Sabahın ilk ışıkları hastane odasının içine süzülüyordu. Atalay gözlerini tavana dikmiş, sessizce düşünüyordu. Vücudu yorgun ve halsizdi ama zihni bir an olsun durmak bilmiyordu. Yaşananları, kaçırılan anları ve dönmesi gereken yeri düşünüyordu. Bu yatakta fazla kalamazdı, biliyordu. Onun yeri dağlardı.
Kapının nazikçe tıklatılmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. İçeriye Kurtuluş Timi’nin üyeleri ve Ferhat Albay girdi. Atalay, arkadaşlarını karşısında görünce gülümseyerek başını hafifçe kaldırdı.
“Epey rahat görünüyorsun komutanım,” dedi Miran gülerek. “Yatağa alışmaya mı çalışıyorsun yoksa?”
Atalay kaşlarını kaldırıp alaycı bir ifadeyle cevap verdi. “Ne yapalım Miran, her gün mermi yemiyoruz. Arada bir tatil yapıyoruz.”
Tim üyeleri hafifçe gülerken Ferhat Albay yatağın yanına yaklaşıp Atalay’a baktı. “Nasıl hissediyorsun Atalay?”
“Atılmaya hazır bir bomba gibiyim amca,” dedi Atalay, sesi her zamanki gibi kendinden emin çıkıyordu.
Ferhat Albay hafifçe başını salladı. “Burda kolay kolay durmazsın, biliyorum. Ama şimdilik dinlenmen lazım.”
Yaman gözlerini kısıp gülerek konuştu. “Komutanım, sizi böyle yatakta görmek çok garip.”
Atalay hafifçe güldü. “Garipliği bırakın da bana moral verin. Şu hastane sıkıcı olmaya başladı.”
Tam o sırada odanın kapısı tekrar çalındı. Gelenler, Deli Timi’ydi.
Kapı açıldığında içeridekiler başlarını çevirdi. Atalay’ın annesi, onları görünce yüzünde sıcak bir tebessümle konuştu.
“Hoş geldiniz çocuklar. Sizi tekrar görmek çok güzel.”
Deli Timi üyeleri, içeri adım atarken sessizce başlarını eğip selam verdiler. Atalay’ın annesinin sıcak karşılaması, ortamı bir anda daha da yumuşatmıştı. Can, hafifçe gülümsedi “Hoş bulduk, Neşe Hanım. Biz de tekrar sizi görmekten mutluyuz.” dedi.
Atalay’ın babası, Deli Timi’ni dikkatle süzdü ve sonra sohbet başlatmak için konuştu. "Hangi şehirde görev yapıyorsunuz siz gençler?” diye sordu, ilgisini belli ederek.
Giray, “Hakkari” dedi.
Atalay’ın babası başını sallayarak, “Hakkari, fazlasıyla zorlu bir bölge. Gerçekten gurur duydum sizinle,” dedi.
O sırada Ferhat Albay, odanın köşesinden yavaşça konuştu. “Haber geldi mi Hakkari'den? Ne zaman gidiceksiniz?” diye sordu.
Devrim,“bizde onun için gelmiştik Albayım bir kaç saat önce haber geldi Atalay iyiyse artık bu gün akşama doğru gidiyoruz." dedi.
Neşe Hanım,"Atalay’ın durumu çok iyi şükürler olsun ailenizde çok özlemiştir sizi gidin çocuklar biraz sizde dinlenin bizimle sizde hastane köşelerinde süründünüz resmen"diyerek başını salladı.
Deli Timi üyeleri, bu sırada birbirlerine bakarak küçük bir sessizliğe büründüler. Bir anlık bir huzursuzluk, gözlerinde belirdi, ancak hemen toparlandılar. İçten bir gülümsemeyle karşılık verdiler ama bir gariplik vardı.
Atalay’ın babası ve Neşe Hanım, kısa bir sessizlik sonrası birbirlerine bakıp gözlerinde bir anlam paylaştılar.
Atalay’ın annesi, sessizliği bozan bir sesle konuştu. "Saat kaçta yola çıkarsınız çocuklar?" dedi, gözlerinde şefkat vardı. "Uğurlayalım sizi" diye ekledi.
Deli Timi üyeleri, kısa bir süre sessiz kaldı. Birbirlerine bakıp, hafifçe gülümsediler. Devrim, başını hafifçe eğerek, "Saat tam belli değil şuan Ferhat Albayım gelir sizde gelirsiniz o zaman , Neşe Hanım." dedi.
Atalay’ın babası ise, “Görüşmek üzere. Yola çıkmadan önce bir araya gelicez kesinlikle."
Deli Timi, son bir kez odadaki herkese bakarak sessizce ayağa kalktı. Her biri birbirine kısa bir bakış attı, ve ardından odanın kapısına yöneldiler. Devrim, en önde, başını hafifçe eğerek "Görüşürüz," dedi.
İçeri girerkenki enerjik halleri kaybolmuştu; şimdi adımlarında bir ağırlık, yüzlerinde hafif bir donukluk vardı.
Giray,sessizce öne geçti, adımlarını hızlandırdı. Altay, biraz geriden yürüyordu, kafasını hafifçe eğmiş, gözleri yere odaklanmıştı.
Can'ın, her zamanki şımarık tavırlarından eser yoktu. suskun bir şekilde ilerliyordu. Aybars ise, sessizce ve dikkatlice etrafına bakarak ilerliyordu. Bir an olsun gözleri, içindeki duygusal boşluğu yansıtır gibi olmuştu, ama hemen toparlamıştı.
Devrim'in ise gözleri bir noktaya odaklanmış, ama düşünceleri başka bir yerdeydi.
Deli Timi, hastane binasından çıktıkları gibi bahçede olan oturma alanlarına doğru ilerlediler.
Her biri kendi düşüncelerine dalmış, sessizce oturuyordu. Birbirlerine bakıyorlardı ama hiçbir şey söylemeye cesaret edemiyorlardı. Bahçedeki huzur, içlerindeki boşluğu bir türlü dolduramıyordu.
Bir süre sonra, Giray birden başını kaldırarak derin bir nefes aldı.
"Neşe Hanım ne dedi. ‘Aileniz sizi özlemiştir.’ Ama bizde hiç bir zaman bizi özleyecek bir aile olmadığını bilmiyor tabi."
Aybars, derin bir nefes alarak, "İçimizde hep bir boşluk var, değil mi? Neşe Hanım’ın o sözü... Bizim için her şeyin ne kadar eksik olduğunu hatırlatıyor. Bizim için... o aile dedikleri şey hep uzaktı." diyerek sessizleşti.
Devrim, bir süre sessizce dinledi. Her birinin sözlerinde bir parça hüzün, bir parça kırıklık vardı. Sonunda, sessizliği bozarak, "Evet, ailemizi hiç tanımadık. Ama o hep özendiğimiz aileyi biz birbirimize kurduk. Ne kadar eksik olsak da, o eksiklik bize birbirimizi verdi. " dedi.
Tüm Deli Timi üyeleri bir süre sessiz kaldı. Her birinin içinde aynı eksiklik, aynı acı vardı. Ama bir yandan da birbirlerine sahip oldukları için şanslıydılar, bu gerçeği de kabul ediyorlardı.
Giray, derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. "Belki de bu yüzden birbirimize sıkı sıkı sarılıyoruz. Kimse bizi sevmedi, ama biz birbirimizi her zaman sevdik, değil mi?"
Can, başını hafifçe eğerek, "Biz birbirimize hep bir aile olduk. Ne eksikse, hep birlikte tamamladık."
Tüm tim üyeleri birbirlerine bakarak sessizce başlarını salladılar. Hepsinin içlerinde bir çok şeyin eksikliği vardı, ama en azından birbirlerine sahip olduklarını biliyorlardı.
Atalay'ın odasında
Deli Timi odadan çıkarken, ortamın havası bir anda değişti. Halit Bey, Deli Timi’nin morallerinin bozulduğunu fark etti ve hemen Ferhat Albay’a yöneldi.
“Abi, biz yanlış bir şey mi söyledik?” dedi, biraz endişeyle. “Moralleri düştü sanki.”
Ferhat Albay, derin bir nefes aldı ve sakin bir şekilde yanıtladı:
“Onlar, yetimhanede büyüdüler. Aileleri yok. O yüzden bazen, istemeden de olsa, bir şeyler canlarını yakabilir.”
Atalay ve Kurtuluş Timi, bu konuşmayı dikkatle dinlerken, Atalay bir an duraksadı ve biraz rahatsız şekilde ekledi:
“Evet, annem de ‘Aileniz sizi özlemiştir’ demişti. O yüzden moralleri düştü herhalde...”
Neşe Hanım, bu sözleri duyunca gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
“Ben... bilmiyordum,” dedi üzgün bir şekilde, “Eğer bilseydim, asla böyle bir şey söylemezdim.”
Halit Bey, hemen durumu toparladı ve Neşe Hanım’a gülümseyerek, “Bilmiyordun bu senin suçun değil, Neşem. ”
Deli Timi, hastanenin çatısında, helikopterin gelmesini bekliyordu. Güneş batmaya yüz tutmuş, gökyüzü kızıl ve turuncu tonlara bürünmüştü. Hafif bir rüzgar esiyor, çatının kenarına yaslanmış tim üyelerinin yüzlerine vuruyordu.
Giray, ayaklarını hafifçe sallayarak konuştu. “Yine yollara düşüyoruz.”
Can, derin bir nefes alarak omuzlarını silkti. “Alışmadık mı artık? Geldik, gördük, toparladık. Şimdi de gidiyoruz.”
Devrim hafif bir gülümsemeyle başını salladı. “Bizim işimizin doğası bu. Geldiğimiz yer belli, döneceğimiz yer belli. Fazla sorgulamaya gerek yok.”
Aybars ise sessizdi. Çatının kenarına yaslanmış, etrafı dikkatlice gözlemliyordu. Konuşmaya pek niyeti yok gibiydi.
Atalay’ın Odasında
Atalay, yatağında oturmuş, başını kaldırıp Ferhat Albay’a bakıyordu. Odada derin bir sessizlik hakimdi.
Ferhat Albay hafifçe iç çekerek, “Deli Timi birazdan yola çıkacak,” dedi.
Neşe Hanım, gözlerinde belli belirsiz bir hüzünle başını salladı. “Onları uğurlamaya çıkalım o zaman.”
Halit Bey de ekledi, “Evet, en azından onlara bir veda edelim.”
Atalay hemen doğrulmaya çalıştı ama vücudu hâlâ güçsüzdü. Yine de kararlı bir sesle, “Ben de geliyorum,” dedi.
Yaman hemen araya girdi. “Komutanım, henüz iyileşmediniz, çıkamazsınız.”
Barlas da ekledi. “Aynen öyle, hem doktor da izin vermez.”
Atalay, hafifçe kaşlarını çatarak onlara döndü. “Onlar, beni ve sizi kurtardılar kurtarmakla kalmayıp bide üstüne burada günlerce beklediler. İki dakika yukarı çıkıp insem ölmem herhalde.”
Odada kısa bir sessizlik oldu. Kimse buna bir şey diyemedi. Sonunda Ferhat Albay, hafifçe gülümseyerek başını salladı. “Peki, ama ayakta durmayacaksın.”
Atalay zafer kazanmış gibi hafifçe gülümsedi. Hemen tekerlekli sandalye getirilip oturtuldu. Neşe Hanım, oğlunun üzerini sıkıca örttü. “Sakın kendini fazla zorlama.”
Ve hep birlikte, helikopterin geleceği çatıya doğru ilerlemeye başladılar.
Hastanenin Çatısında
Deli Timi, helikopterin yaklaşan sesini duymaya başladığında başlarını kaldırıp gökyüzüne baktılar. Rotor sesleri giderek yükseliyor, helikopter hastanenin tepesine doğru süzülüyordu. Tam o sırada çatı kapısı açıldı ve Kurtuluş Timi, Ferhat Albay, Neşe Hanım, Halit Bey ve Atalay içeri girdiler.
Deli Timi, Atalay’ı tekerlekli sandalyede görünce şaşkınlıkla birbirlerine baktı.
Giray gülerek, “Vay be komutanım! Yataktan kalktınız mı gerçekten?” dedi.
Atalay alaycı bir gülümsemeyle, “Yataktan çıkınca insan biraz özgür hissediyor,” diye karşılık verdi.
Neşe Hanım, Deli Timi’ne tek tek baktı. Gözlerinde hem minnettarlık hem de hafif bir hüzün vardı. “Kendinize dikkat edin çocuklar. Dualarım sizinle.”
Devrim başını hafifçe eğerek, “Sağ olun Neşe Hanım.” dedi.
Ferhat Albay, Devrim’e dönerek, “Dikkatli olun,” diye ekledi. “Sizi sağ salim tekrar görmek istiyorum.”
Devrim ciddi bir ifadeyle başını salladı. “Merak etmeyin Albayım.”
Helikopter iniş yaparken rüzgar şiddetlendi. Deli Timi, son bir kez herkese baktı, ardından birer birer helikoptere doğru ilerledi. Devrim, en son binen kişi oldu. Kapıyı kapatmadan önce son bir kez Atalay’a baktı ve hafifçe başını salladı.
Helikopter havalanırken, herkes sessizce arkasından baktı.
Gökhan sessizliği bozdu.
“Bir daha görür müyüz acaba onları?”
Yaman.
“Birlikte bir göreve gitsek, ortalık yanar. Düşmana yazık olur sadece.”
Barlas göz kırptı, yanına gelip omzunu hafifçe dürttü.
“Ben onlarla birlikte göreve çıkmaya razıyım vallahi. Aksiyon garanti!”
Miran da atıldı hemen.
“Ben Can’la aynı ortamda olursam hayat boyu gülerim!"
Gökhan da kahkahayı bastı.
“Pek sevdik biz bu delileri galiba.”
Ferhat Albay tüm bu sohbeti sessizce dinledi. Sonra yüzünde hafif bir tebessümle konuştu:
“Belki düşündüğünüzden daha erken karşılaşırsınız.”
Umarım beğenmişsinizdirr🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |