Can, çayı demledikten sonra mutfaktan çıkıp Aybars’ın odasının kapısını çaldı.
— Çay hazır Aybars beyim, gelesiniz!
diye bağırıp hızla odanın kapısından uzaklaştı.
Aybars, şaşkın bir şekilde kapıyı açtı. Hemen dışarı çıkıp oturma odasına yöneldi. Devrim ve tim üyeleri, Can’ın şakasına kahkahalarla gülerken, Aybars’ın gelmesini bekliyorlardı.
Aybars odaya girdiğinde, Devrim hemen lafı kaptı.
—Çayın, kısmetse soğumamıştır.
Aybars, Devrim’in şaka yaptığını fark ederek, gülümseyerek:
— Hadi bakalım, bana da bir bardak! dedi.
Can mutfaktan kahkahalar eşliğinde çıktı.Her zamanki gibi keyifli ve enerjik bir şekilde grubun yanına döndü.
— "Hadi bakalım! Çaylar hazır, ama uyarıyorum, şekersiz içenlere hoş geldin demem!"
diyerek herkese ikram etmeye başladı.
Aybars, sessizce çayını aldı ve koltuğuna oturdu. Başını hafifçe öne eğdi, gözlerini kapayarak bir an için rahatladı.
diye mırıldandı, Can’ın şakalarına aldırmadan.
Altay, Can’ın kahkahalarını duyarak mutfaktan bir bakış attı, ardından gözlerini tavana çevirdi.
— "Şekerli içseydim, sabah bir kilo almış olurdum,"
diyerek espri yaptı, fakat belli ki yorgunlukla cebelleşiyordu.
Giray ise masasında, silahını temizlemeye devam ediyordu. Ama ne zaman birisi şaka yapmış olsa, gözleri ona kayar, hafifçe gülümsedi.
— Yarın kesinlikle mangal partisi yapacağız, değil mi komutanım?
dedi, konuşmasını Devrim'e yönlendirerek.
Devrim, hafif bir gülümseme takınarak,
— "O kadar mangal partisi istiyorsunuz ki, hadi bakalım."
dedi, ardından elini cebine atıp sigarasını ve çakmağını çıkarıp sessizce içtiği çayı yudumladı.
Çaydanlık masanın üstünde buharını salarken, sigarasını çakmağıyla yakınca, duman odanın içinde yavaşça yükselmeye başladı.
—Sigara içmenin sırası mı şimdi? Çayı içip, o sigara olmadan bir iki dakika duramıyor musun?
Yavaşça dumanı odanın ortasına üfledi. O an gözleri hafifçe kıstı, ama yine de alaycı bir şekilde gülümsedi.
— Birkaç dakika mı? dedi, hafifçe alaycı bir ses tonuyla.
—İçmeden duramıyorum, Giray. Çay içiyorum, sigara da içiyorum, hayat kısa.
Can, Devrim’in cevabına gülerek karşılık verdi.
— Hayat kısa da, sigara sağlığa zararlı! diye bağırarak, herkesin gözlerinin içine bakıp gülümsedi.
—Ama neyse, biz sağlıklı bir timiz, değil mi? Hepimiz sigarayı bırakacağız.
— Bırakacağımız yok, Can. Günü geldiğinde, bırakmak için önce daha çok sigara içmemiz lazım.
Devrim, Altay’ın cevabına gülmeden edemedi ve sigarasını bir kez daha derin bir şekilde çekti.
— “Bırakmak mı?” dedi, sigarasının dumanını usulca üflerken. “Bence hepimizin içmeye devam etmemiz lazım. Bir gün bırakacağımız varsa, o da ancak bu dünyadan göçtüğümüzde olur.”
Can, Devrim’in sözleri üzerine daha da neşelendi ve hemen devreye girdi.
— "Evet, evet, hepimiz de sigara içerek öleceğiz!" diye bağırarak şakalaşmaya devam etti.
—Ama önce mangal partisi yapmalıyız!
Giray, silahını temizlemeyi bırakıp kafasını kaldırdı.
—Sigara içmek yerine, biraz da et yiyelim. Yarın herkes mangal başına, değil mi komutanım?
Devrim, Giray’ın şakasına kayıtsız kalmadı ve gülerek sigarasını bir kez daha derin bir şekilde çekti.
—O kadar mangal istiyorsunuz ki, hadi bakalım, yaparız! Ama Can malzemeleri alacak.
Can, bir anda somurttu, ama bu kısa sürdü. Hemen kendine gelip neşeli tonuyla karşılık verdi:
— Ben alırım ama etler yanarsa sorumlusu Giray olur, o mangal başında nöbette!
Giray, silahını masaya koydu ve gülerek:
— Merak etme, Can! O kadar yanarsa kömürleri çaya karıştırır içeriz, dedi.
—Hemen geliyorum, diyerek odasına gitti
Elinde sazıyla geri odaya dönünce herkes anladı her zaman ki gibi güzel bir gün geçireceklerini
ve hemen komutanlarının etrafına toplandılar.
Altay sazını alıp,çalmaya başladığında, ortamın havası bir anda değişti.
Altay sazını çalmaya devam ederken, Devrim sigarasını bir köşeye bırakıp, bir an duraksadı. Gözleri uzaklara daldı, sonra gülümsedi ve kısa bir sessizlikten sonra, her zaman bildikleri o güzel sesiyle bir türkü söylemeye başladı.
—Şu dünyanın gam yükünü, diye mırıldandı Devrim,
sesi odada yankılanarak derinleşti.
Tim üyeleri, gözlerini Devrim’e dikmiş bir şekilde sessizce dinlerken, Can türküye eşlik etmeye başladı.
Diğerleri de türküye eşlik etmeye başladılar,, kahkahalar ve türkü arasında geçen o an, içlerindeki gerginliği bir nebze olsun hafifletti.
Türkü sona erdiğinde bir anlık sessizlik oldu. Devrim gözlerini bir noktaya dikmiş, düşüncelere dalmıştı. Sonra başını kaldırıp gülümsedi.
— Yarın mangal işini halledeceğiz, ama o zamana kadar herkes erkenden yatıyor!
Tam o sırada dış kapıya bir haberci geldi. Kapıyı çalan asker, tekmil verip
— Komutanım, açık durum uyarısı var, dedi.
(Açık Durum Uyarısı, bir organizasyonda, güvenlik biriminde veya askeri operasyonlarda belirli bir tehlike, olay veya kriz durumunun başladığını ve bu duruma yönelik hazırlık yapılması gerektiğini bildiren bir alarm veya bilgilendirme düzeyidir.
Askeri Alanda Açık Durum Uyarısı:
Düşman hareketliliği tespit edildiğinde ya da bir saldırı ihtimali olduğunda birimlere "Açık Durum" alarmı verilir.)
Devrim’in yüzündeki gülümseme yerini soğukkanlı bir ifadeye bıraktı. Çayı masaya koyup ayağa kalktı.
— Anlaşılan, eğlenceyi kısa kesiyoruz. Hazırlanın, beyler.
Odayı bir anda ciddi bir hava kapladı. Sıcak ve samimi ortam, yerini görev bilincine bırakmıştı. Deli Timi, yine iş başındaydı.
Deli Timi, Albay Fatih Gök'ün odasına doğru ilerlerken, her biri gözlerinde görev bilinciyle ama bir yandan da merakla ilerliyordu. Devrim, timin lideri olarak, her birinin dikkatini topladı. Albay’la her karşılaştıklarında ortamın ciddiyetine rağmen Albay’ın rahat tavırları, onların da rahatlamasına sebep olurdu.
Odaya vardıklarında, Albay masasında oturuyor, kahvesini yudumlarken gözleri tam üzerine odaklanmıştı. Deli Timi’nin girmesiyle birlikte, hemen ayağa kalktı ve gülümseyerek onlara baktı.
Devrim, Albay’ın huzuruna çıktığında, tim üyelerini arkasında hizalayarak, bir askeri disiplinle Albay’a doğru adım atıp tekmil verdiler.
Albay, gözlerindeki sıcaklıkla ona bakarak hafifçe gülümsedi, ama tonu yine de ciddi kaldı.
— Hoş geldiniz, çocuklar. Hazır mısınız?
— Hazırız, Albayım. Hedef belli, planı dinlemeye hazırız.
Albay, ellerini masaya koyarak başını salladı, ancak bu sefer işin ciddiyetini vurgulamak için sözlerini daha keskinleştirdi.
— Güzel. Terörist kampına gireceğiz, dağlık bölgeyi temizleyeceğiz ve hançer kod adlı elebaşını yakalıyacaksınız.Zor bir görev, ama bu tim bunu başarır.
Albay, dikkatle her birini süzdü.
— Herhangi bir hata kabul edilemez. Hazırlığınızı yapın, ekipmanlarınızı kontrol edin. Havanın zorlayıcı olacağını unutmayın.
— Emredersiniz, komutanım.dedi.
Albay, timin her bir üyesinin gözlerindeki kararlılığı görünce hafifçe başını salladı, ardından derin bir nefes aldı.
— Hepinizi güvenle göndereceğiz. Dikkatli olun, birlikte başarılı olacağız. Şimdi hemen hazırlığa başlayın. Havanın getireceği zorluklara karşı dikkatli olun.
Devrim, gözlerindeki ciddiyetle Albay’a son bir bakış attı
Albay, son bir kez onlara güven verici bir bakış attı
Deli Timi üyeleri, Albay’ın kendilerine güvenen bakışlarıyla bir kez daha motive oldu. Dışarı çıkarken, her biri en iyi şekilde hazırlığa koyulmak için hızla hareket etti. Devrim, bir an için Albay’a bakarak hafifçe gülümsedi, ama hemen ciddiyetini tekrar kazandı. Görev öncelikliydi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |