10. Bölüm

•9•

Yazarasena
yazarasena

İyi okumalar dilerimm ✨️

 

 

 

🇹🇷Uyanış🇹🇷

 

 

Devrim, hastanenin çevresindeki durumu gözlemliyordu.

 

Devrim: “Dışarıda şüpheli hareketlilik var mı?”

 

Keskin Nişancı: “İki adam hastane girişinde belirdi. Arabadakiler de arabadan iniyor.”

 

Devrim çenesini sıktı. Tam bekledikleri gibi ilerliyordu. Dışarıdaki grup bir kavga başlatarak hastane güvenliğini ve sivillerin dikkatini dağıtacaktı. İçerideki adamlar da bu kargaşadan faydalanarak Atalay’ı kaçırmaya çalışacaktı.

 

Devrim: “Herkes yerinde mi?

 

Altay: “Evet komutanım.”

 

Devrim: “Tamam. Düşmanlar harekete geçtiğinde temiz çalışın. Silah kullanmak yok. Sessizce hallediyoruz.”

 

Tam o anda dışarıdan yüksek sesler yükseldi. Birkaç adam birbirine bağırmaya başlamış, kısa sürede itişmeler kavgaya dönüşmüştü.

 

Giray: “Başladılar.”

 

Altay: “O zaman biz de başlıyoruz.”

 

Dışarıdaki kavga giderek büyüyordu. Güvenlik ve hastane çalışanları tamamen dışarıdaki olaya odaklanmıştı. İçeride ise iki adam, doktor kıyafetlerini giyerek hızla hastane koridorunda ilerliyordu.

 

Adam 1: “Plan tıkır tıkır işliyor. Güvenlik tamamen dışarıya yöneldi.”

 

Adam 2: “Oda üçüncü koridorun sonunda. Uyanma ihtimaline karşı bayıltıcı iğne hazır mı?”

 

Adam 1: “Hazır. Sessizce halledeceğiz.

 

Düşmanlar Atalay’ın odasının önüne geldiklerinde hızlıca kapıyı açıp içeri girdiler. Loş ışıkta yatakta hareketsiz yatan figüre yaklaştılar.

 

Adam 1: “Çok kolay oldu. Haydi, alalım şunu.”

 

Adam, eldivenli elleriyle yorganı hızla çekti… Ama o da ne? Yatakta Atalay değil, boş bir sedye duruyordu.

 

Adam 2: “Ne halt?! Bu—”

 

Tam o sırada kapılar sertçe kapandı. Odadaki ışıklar tam güç yandı ve gölgelerden Deli Timi ile Kurtuluş Timi’nin üyeleri belirdi.

 

Devrim: “Yanlış hastayı seçtiniz çocuklar.”

 

Düşmanlar refleksle silahlarına uzanmak istedi ama bir saniye bile geçmeden Giray ve Altay, ikisini sert bir hareketle duvara yasladı.

 

Miran: “Bizi kaçırmaya mı geldiniz? Çok naziksiniz ama hastaneden kendi başınıza çıkabileceğinizi sanmıyorum.”

 

Düşmanlar kaçmaya çalıştı, ancak çıkış yolları tamamen kapatılmıştı. Deli Timi ve Kurtuluş Timi onları çoktan kıskaca almıştı.

 

Adam 2: “Tuzak!”

 

Altay: “Anca mı anladınız?”

 

Kısa süren ama etkili bir dövüşle düşmanlar yere serildi. Operasyon tamamen sessiz ve kusursuzdu. Hastanede kimse ne olduğunu anlamamıştı bile.

 

Devrim, telsizini açarak polis birimiyle bağlantıya geçti.

 

Devrim: "Hastane içinde iki şüpheli etkisiz hale getirildi."

 

Polis Amiri: "Anlaşıldı, komutanım. Ekiplerimiz girişe yönlendirildi."

 

Kurtuluş Timi Atalay’ın olduğu odaya giderken Deli Timi adamları sıkı bir şekilde tutarak hastane çıkışına yöneldi. Adamlar direnmeye çalışsa da tim üyelerinin güçlü kavrayışından kurtulmaları imkansızdı.

 

Aynı anda, dışarıda kavgayı çıkaranlar da polisler tarafından tek tek gözaltına alınıyordu.

 

Altay: "Adamlar bu kadar tantanayı boşuna çıkardı."

 

Devrim: "Bundan sonrası polislerin işi. Bizim işimiz bitti."

 

Polis Devrim’e yaklaşıp elini uzattı.

 

Polis Amiri: "Koordinasyon için teşekkürler, komutanım. Bugün bir sorunu daha önledik."

 

Devrim: "Bu işin içinde daha fazla şey olabilir. Sorgularınızda dikkatli olun."

 

Polis Amiri: "Merak etmeyin. Onlardan alacağımız cevaplar bizi nereye götürürse, sizi haberdar ederiz."

 

Tim üyeleri, operasyonun başarıyla tamamlandığını bilerek hastanenin içine doğru ilerledi.

 

Deli Timi hızla yukarı çıkarken koridorda yankılanan tiz bir çığlıkla irkildiler.

 

Neşe: "Oğlummm! Allah’ım sana şükürler olsun!"

 

Tam o anda koridordan tuhaf sesler gelmeye başladı. Sevinç çığlıkları, kahkahalar, garip ayak sesleri… Deli Timi köşeyi döner dönmez Kurtuluş Timi’nin bildiği tüm ciddiyeti unuttuğunu gördü.

 

Miran, sevinçle dans eder gibi zıplıyordu. Barlas, Yaman’ı kucaklamış havaya kaldırmıştı. Gökhan ise duvara yaslanmış, kahkahalar içinde elleriyle yüzünü kapatmıştı. En dramatik olan ise Atalay’ın babasıydı. Adam koca bir ‘Oh be!’ çektikten sonra yere diz çöküp ellerini göğe açmıştı.

 

Ve sahnenin yıldızı… Atalay’ın annesi Neşe Hanım.

 

Kadın gözyaşları içinde Atalay’ın babasına sarılmış, bir yandan da mutluluk krizine girmişti. Hıçkırarak ağlayıp bir saniye sonra kahkahaya boğuluyordu.

 

Giray gözlerini kırpıştırarak şaşkınlıkla sahneyi izledi.

 

Giray: “Ben mi yanlış gördüm yoksa Miran gerçekten göbek mi atıyor?”

 

Altay: “Sanırım Barlas da az önce Yaman’ı havaya fırlattı…

 

Tam o sırada Gökhan, aniden Miran’ın omzuna atladı ve ona sarıldı.

 

Gökhan: "Kardeşim, gözümüz aydın!."

 

Miran, sarılmaya sarılmayla karşılık verdi ama o kadar sıkıydı ki Gökhan’ı hafifçe iterek nefes almaya çalıştı.

 

Miran: "Tamam abi, sevincini anlıyorum ama beni de öldürme. Bir asker uyandı, bir asker gidiyor!"

 

Deli Timi bu sahneye bakarken Altay başını iki yana salladı.

 

Altay: "Bunlar bildiğin delirmiş."

 

Tam o anda hastane kapısı açıldı ve doktor çıktı. Herkes bir anda üzerine atlayacak gibi olduğundan adam geri çekildi.

 

Doktor: “Sakin olun! Atalay Beyin durumu iyi. Normal odaya alacağız.”

 

Miran ve Yaman birbirlerine bakıp aynı anda havaya zıplayarak tokat çaktılar.

 

Deli Timi olan bitene baktıktan sonra Can derin bir nefes aldı.

 

Can: “Deli olan bizdik sanıyordum ama… sanırım Kurtuluş Timi bizim de üstümüze çıktı.”

 

Devrim: "Timi değiştirme kararı alsam kimse bir şey demez, değil mi?"

 

Giray: "Vallahi, şu an bir iki kişiyi paketleyip alabiliriz."

 

Ama ne olursa olsun, Atalay’ın uyanması herkesi büyük bir sevince boğmuştu.

 

Devrim, telefonu açarak Atalay’ın amcası olan Ferhat Albay’ı aradı.

 

Devrim: “Albayım size güzel haberlerim var Atalay uyandı.”

 

Telsizin diğer ucunda kısa bir sessizlik oldu. Sonra gelen ses, büyük bir rahatlama ve sevinç içeriyordu.

 

Albay: “Ne dedin sen, Devrim? Atalay uyandı mı?”

 

Devrim: “Evet, doktor az önce çıktı. Durumu iyiymiş, birazdan normal odaya alınacak.”

 

Albay, derin bir nefes aldıktan sonra konuştu.

 

Albay: “Allah razı olsun evlat... Bu haber, duyduğum en güzel haber.”

 

Telefonu kapattıktan sonra, gözlerini Atalay’ın ailesine çevirdi. Neşe Hanım hâlâ gözyaşları içinde gülümsüyordu, eşi ise derin bir nefes almış, oğlunun hayatta olmasının verdiği huzuru yaşamaya çalışıyordu.

 

Devrim: “Ferhat Albayıma haber verdim buraya geliyor.”

 

Neşe Hanım başını sallayarak iç çekti.

 

Neşe: “Onun da içi rahat edecek… Bizim kadar sevineceğini biliyordum.”

 

Atalay’ın babası hafifçe gülümsedi.

 

Baba: “O çocukken bile Atalay’a hep ayrı bir düşkündü. Onu görene kadar inanamaz.”

 

Neşe Hanım gözyaşlarını silerek gülümsedi.

 

Neşe: “Allah sizi de korusun Devrim kızım. Oğlumuzu bize geri getirdiniz.”

 

Devrim, hafif bir tebessümle başını eğdi.

 

Devrim: “Sadece görevimizi yaptık.”

 

Bu sırada Deli Timi, Kurtuluş Timi’yle konuşuyordu.

 

Giray, Kurtuluş Timi’nin hala sevinçten çıldırmış halde olduğunu görünce başını iki yana salladı.

 

Giray: “Yemin ederim, bizi deli sanıyordum ama siz başka bir seviyeye çıkmışsınız.”

 

Miran kahkahalarla güldü.

 

Miran: “Oğlum, bizim tim komutanımız ölümden döndü! Ne yapalım yani, sessiz mi oturalım?!”

 

Yaman omzunu silkti.

 

Yaman: “Ben hala Atalay’ın da göbek atması gerektiğini düşünüyorum.”

 

Barlas kıkırdayarak araya girdi.

 

Barlas: “Miran’ın dansını görmeliydiniz. Bir daha yap Miran, Deli Timi de görsün.”

 

Miran hemen ellerini kaldırdı.

 

Miran: “Hayır hayır, bedava performans yok! Bir defa sergilendi, o kadar.”

 

Can, kahkaha atarak Giray’a döndü.

 

Can: “Kendi timimizden utanır olduk. Bunlar bizden daha manyak!”

 

Altay başını salladı.

 

Altay: “Sanırım gerçekten delirmişler.”

 

Tam o sırada hemşire çıktı ve herkesin dikkatini topladı.

 

Hemşire: “Atalay Bey’i birazdan normal odaya alacağız. Yakında ziyaret edebilirsiniz.”

 

Bu haberle birlikte Kurtuluş Timi ve ailesi bir kez daha sevinç çığlıkları attı. Deli Timi ise hafif bir gülümsemeyle onları izledi.

 

Devrim, Altay’a yanaşıp hafifçe fısıldadı.

 

Devrim: “Bunları böyle görünce tim değiştirme kararımı bir kez daha gözden geçirmem gerekiyor.”

 

Altay hafif bir gülümsemeyle cevap verdi.

 

Altay: “Komutanım, siz de bu kadar eğlenmek istiyorsanız, belki biraz daha şımarık olmayı deneyebiliriz.”

 

Giray omzunu silkerek ekledi.

 

Giray: “Ben açıkçası aralarına katılmayı düşünmüyor değilim.”

 

Can kahkahayı bastı.

 

Can: “Bizi böyle görecekleri gün gelirse, kesinlikle kaydedilmeli!”

 

Bir süre sonra

 

Albay Ferhat, yoğun bakım odasının olduğu kata girince Deli Timi ve Kurtuluş Timi’nin birlikte gülüp şakalaşmalarını izledi. Bu, nadiren görülen bir manzaraydı. Herkesin yüzü gülüyor, mutlu bir şekilde birbirlerine takılıyordu.

 

Devrim, Albay'ı görünce hızla yanına gitti.

 

Devrim: "Hoş geldiniz Albayım."

 

Albay Ferhat, Devrim’in yüzündeki rahatlamayı fark etti ve ona sıkıca sarıldı.

 

Albay Ferhat: "Sağ olasın evlat. Bizi büyük bir korkudan kurtardınız."

 

Devrim, hafif bir gülümsemeyle başını eğdi.

 

Devrim: "Bizim işimiz, Albayım. Atalay’ı sağ salim size teslim ettik."

 

Albay Ferhat, gözlerini Devrim’den ayırmadan, derin bir nefes aldı. "Bunu hiç unutmam, Devrim. Hepiniz büyük bir iş yaptınız. Bizim için çok kıymetlisiniz."

 

Devrim: "Hepimiz tek bir amaca hizmet ediyoruz, Albayım. Her şeyin başı sağ salim dönmek,"

 

 

 

 

Bölüm : 23.03.2025 21:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...