
Buse, Melis, Meral ve Esram o gün herkes gibi okula gitmek için yurttan çıktılar. Fakat bir gün öncesinden sözleştikleri gibi okula değil okulun yakınındaki bir parka gidip okulu astılar. Hepsi bunu hafta da en az bir kez yapıyorlardı. Okul ailelerini arayıp onları defalarca ikaz etse de en başta özür dileyip sonra aynı şeyleri yapmaktan vazgeçmiyorlardı.
O gün ki planları ise yine tüm gün aylak aylak dolanmak gezip tozup para harcamaktı. Buse ile de zaten birkaç hafta önce yine hep beraber okuldan kaçarken tanışmışlardı. Buse iri yarı yapısıyla onlara okulun duvarından atlarken yardım etmiş o zaman Meral, Melis ve Esram ile samimi olmuştu. O günden sonra da üç kişilik ekipleri dört kişi olmuştu. Aslında Meral ve Melis tip olarak Buse'yi kendilerine çok yakıştırmasalar da kavgalarda veya herhangi bir tartışma da Buse'nin gücünü ve iri yarı görünüşü kullanarak karşı tarafın gözünü korkutabileceklerini düşündükleri için onunla takılmayı kabul etmişlerdi. Yani asıl amaçları vakti geldiğinde onun gücünü ve görünüşünü kendi lehlerine kullanabilmekti. Esram ise yine her zamanki gibi tepkisizdi. Ona göre hava hoştu. O ne etliye ne sütlüye karışırdı. Ha Buse ha başkası kendisine dokunmadıkça ona fark etmezdi.
O gün hep beraber öğlene kadar parkta konuşup sohbet ettiler. Öğleden sonra ise Meral ile Melis hoşlandığı çocukları görmek için basketbol sahasına gidelim diye tutturdular. Esram ve Buse pek istemese de onları vazgeçirmenin mümkün olmadığını bildikleri için kabul ettiler. Her perşembe lise son sınıf öğrencileri öğleden sonra gidip yeni yapılan sitelerin oradaki basketbol sahasında maç yaparlardı. Çoğu genç kızda maç yapan erkeklere bakmayı kaçırmak istemediği için okul çıkışı hemen sahanın yanındaki tribünlere gidip oturur oğlanları izlemeye koyulurlardı. Tabi ki bunların arasında Meral ve Melis vardı. Ama iki arkadaş oraya tek bir çocuk için gidiyorlardı. Uzun boylu, esmer tenli, bir sene sınıfta kalmış, burnu havada ve aynı anda birçok kızı oynatacak kapasiteye sahip Berk adında bir çocuk. Ondan hoşlandığını ilk önce Meral söylediği için Melis ona bunu söylemeyi cesaret edememişti ama hala gizlice o da Berk'i sevmeye devam ediyordu. Birkaç haftadır ise Meral istediğine adım adım yaklaşmış sonunda Berk'in gözüne girebilmeyi başarmış ve flört etmeye başlamışlardı. Henüz tam olarak sevgili değillerdi fakat bu ihtimalde uzak değildi. Melis de bunu görüyor ve en yakın arkadaşını içten içe deli gibi kıskanıyordu. Fakat Meral de Melis'in son günlerde ona farklı baktığını eskisine göre daha soğuk davrandığını görebiliyordu. Aslında o gün sahaya gidelim diye ısrar etmesinin bir sebebi de Melis'in de Berk'ten hoşlanıp hoşlanmadığını biraz olsun anlayabilmekti.
Hep beraber konuştukları gibi sahaya oğlanları izlemeye gittiler. Tribünlere oturup onları izlemeye koyuldular Meral normalde gözlerini maçtan ve Berk'ten ayırmazdı ama bugün oraya farklı bir amaç uğruna geldiği için tam tersine maç boyunca gözlerini Melis'in üzerinden ayırmadı. Ve maç bitene kadar da cevabını çoktan almıştı. Maç boyunca Melis de gözlerini bir an olsun Berk'in üzerinden ayırmamış hayranlıkla gözünü bile kırpmadan maç sonuna kadar onu izlemişti. Hatta öyle ki kendisini izleyen Meral'i bile fark etmemişti. Meral arkadaşını herkesten iyi tanıyordu bu hayranlık dolu bakışların ne anlama geldiğini de gayet iyi biliyordu. Melis ile ortaokuldan beri arkadaşlardı ve Meral, Melis'in bir çocuktan hoşlandığı zaman ona nasıl baktığını herkesten iyi bilirdi ve bugün yine aynı bakışları Melis'in gözlerinde görmüştü.
Maç bitince Meral sinirini kimseye belli etmemeye çalıştı. Melis'in onun hoşlandığı çocuğa aşık olmasına anlam veremiyordu bunu hazmedemezdi. O kadar sinirliydi ki Berk'i bile unutmuştu. Normalde maçtan hemen sonra Berk'in yanına koşup ona kur yapardı. Ama bu sefer maç sonunda ona bile bakmadan kızlara dönüp tuvaletinin geldiğini hemen yakınlarda bir kafe olduğunu ve oraya gitmek istediğini söylemiş ve arkadaşlarını çekiştirerek oradan ayrılmıştı. Elinde basketbol topu burnu havada bir şekilde her zamanki gibi Meral'in yanına gelip kur yapmasını bekleyen Berk ise bu sefer uzaktan Meral'in arkadaşları ile ona bakmadan çekip gitmesine şaşırmış ve öylece baka kalmıştı. Ama bu şaşkınlığı çok uzun sürmemişti. "Belki de onunla flörtleşirken aynı zamanda da başka bir kıza da yazdığımı öğrenmiştir" dedi. Sonra arkadaşlarının yanına gidip takılmaya devam etti. Ona göre hava hoştu kızlardan biri gider biri gelirdi. Bu tipler her zaman gurunu okşayacak ve egosunu tatmin edecek yarım akıllı birilerini bulurdu ne de olsa.
Meral, Melis, Esram ve Buse ise yakınlardaki bir kafeye girdiklerinde Buse hemen oradaki masalardan birine geçip otururken Meral lavaboya yöneldi sonra "sana önemli bir şey diyeceğim" deyip Melis'i de yanında çekiştirerek götürdü. Bir şeyler döndüğünü fark eden Esram da meraklanıp onların arkasından tuvalete gitti. Buse'nin ise hiçbir şey umurunda değildi açlıktan öldüğü için oturur oturmaz hemen menüye bakmaya koyulmuştu.
Meral, Melis ve Esram tuvaletin kapısının içerisinden girer girmez Meral tuvalete gitmek yerine gözlerini Melis'in üzerine dikip bakmaya başladı. Aynada kendine bakarken Meralin ona dik dik bakan bakışlarını fark eden Melis kafasını aynadan çevirip ona doğru yöneldi.
"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?”
"Evet” dedi Esram "niye Melis'e öldürecek gibi bakıyorsun ne oldu ki?"
"O daha iyi bilir ne olduğunu!"
"Benim bir şey bildiğim falan yok anlatsana ne oldu?"
"Aynen anlatsana merak ettim" dedi. Esram, normalde pek karışmazdı ama Meral ve Melis'in kavga ettiği ender gözüken bir şeydi. Kesin büyük bir şey olmuş olmalıydı ve bunu kaçıramazdı.
"Berk'ten mi hoşlanıyorsun?"
"Saçmalama yok öyle bir şey."
"Bana yalan söyleme!" diye sesini yükseltti Meral. "ona nasıl baktığını gördüm ayrıca ben onunla konuşmaya başladığım günden beri ne hikmetse bana soğuk davranıyorsun"
"Yok öyle bir şey dedim ya uzatma işte sana öyle gelmiş."
"Ciğerini bilirim kızım ben senin bana boşuna yalan söylemeye kalkma yemem ben bu numaraları. Bugün ona nasıl ağzının sularını akıtarak baktığını gördüm" ortam iyice gerilmeye başlamıştı.
Esram ağzının kenarı ile "ya Meral sinirlenme belki de yanlış anlamışsındır"
Meral sesini yükseltip: “sen karışma Esram" dedi
Onun bu tavrına Melis'te sinirlenmişti ona göre yanlış bir şey yoktu ortada. Melis için aşık olmak, Meral kadar onun da en doğal hakkıydı ve bu kişi en yakın arkadaşının flörtü de olsa bunu yanlış görmüyordu. Ya da görmek istemiyordu.
"Evet" dedi. "Seviyorum ne olmuş ne var yani?"
Meral, Melis'in gamsız olduğunu biliyordu. Ama bu kadarı ona da pes dedirtmişti. Melis'in yüzsüzlüğü karşısında şok oldu. Normalde korkak ve sessiz bir tip olan Meral en yakın arkadaşının ona attığı kazık karşısında şok geçirmişti, sinirden ve en yakınından yediği kazığın vermiş olduğu üzüntüyle elli ayağı titriyor ne yapacağını bilemiyordu. En yakın arkadaşının bir erkek yüzünden onu harcamasına inanmak istemiyordu. Sinirlerine hakim olamayarak onun üzerine yürüdü.
"Sen benim en yakın arkadaşımsın nasıl yapabiliyorsun bunu bana? Nasıl?" dedi bağırarak.
Melis sakin ve yüzsüz bir şekilde "niye yapamayacakmışım ki aşık olmak benim de hakkım" sonra biraz durup "bak en iyisi ne yapalım biliyor musun ikimizde açık açık yürüyelim Berk'e bakalım Berk hangimiz isteyecek."
Meral sinirle kendini kaybedip okkalı bir tokat geçirdi Melis'in yüzüne o kadar gözü dönmüştü ki. Bunu nasıl yaptığına kendisi bile inanamadı bir an. Melis en yakın arkadaşı bile olsa asla bir tokadın altında kalacak birisi değildi. Bunu egosuna yediremezdi. Melis hemen ellerini Meral’in saçlarının arasına geçirip çekiştirmeye başladı. Meral de acı içinde onun saçlarına yapıştı. Esram ise en başta uzaktan onları izlemekle yetindi. Karışmalı mı yoksa uzak durup kendi aralarında halletmelerini beklemeliydi bilmiyordu. Sonra en iyisinin ayırmaya çalışmak olduğuna karar verdi. Çünkü her an kafe sahibi onların sesini duyup gelebilir ve onları yaka paça dışarı atabilirdi.
Meral ve Melis birbirlerinin saçlarını çekerek oradan oraya savrulurken Esram da onları tutup ayırmaya çalıştığı için o da onlarla birlikte savruluyordu. Sonunda hepsi birden tuvaletin kapısından dışarı fırlayıp yüz üstü yere kapaklandılar. Fakat kafalarını kaldırıp yukarı baktıklarında hayatlarının sonuna kadar unutamayacakları bir şok yaşadılar. Çünkü tuvalet kapısından fırladıklarında kafenin ara holüne düşmeleri gerekirken artık kafede bile değil bambaşka bir yerdeydiler. Bir kasap dükkânındaydılar. Üstleri başları et kesmekten kan içinde kalan iki kasapta en az onla kadar şok olmuş bir şekilde onlara bakıyordu. Kızlar bu durum karşısında dehşete kapılıp çığlık çığlığa kendilerini kasap dükkanından dışarı attılar. İki kasap ise ne olduğuna anlam verememiş tabana kuvvet bağırarak kaçan kızların arkasından sadece baka kalmışlardı. Kızlar bağıra çağıra oradan uzaklaşana kadar uzunca bir süre koştular. Sonra bir düzlüğe çıkıp soluk soluğa nefes alırken korkuyla birbirlerine baktılar. Hepsinin beti benzi atmıştı. Sonunda soluklanıp ilk lafa Melis başladı.
"Ne oldu daha demin orada, biz kafeden girip nasıl kasapçıdan çıktık?"
Meral "belki de kafenin arkası kasapçıdır, kavga ederken fark etmeden oraya geçtik herhalde."
"Hayır" dedi Esram. “Ben orayı avucumun içi gibi bilirim o kafenin ne arkasında ne de yakınlarında bir kasapçı yok. Ayrıca biz en son kızlar tuvaletinin kapısından savrulduk kesinlikle kafenin ara koridoruna çıkmamız gerekirdi. Fakat nasıl olduysa bir anda kendimizi metrelerce uzakta ki kasap dükkanın da bulduk bu çok anormal hatta paranormal bir şey"
"Böyle bir şey nasıl olur ya kafayı yiyeceğim aklım almıyor." dedi Melis.
Esram, kafasını toplamaya çalışarak " hayır hayır ya bunun mantıklı bir açıklaması olması lazım".
Melis "Ne mantığı be görmüyor musun kafenin tuvaletinden fırlayıp kendimizi kasapçı da bulduk."
Meral "Ben çok korkuyorum Allah'ım niye öyle bir şey oldu? Ya bir dahakine et diye bizi keserlerse"
Melis "Saçmalama be salak o kadar da değil"
Meral, Melis onunla böyle konuşunca ona olan sinirini hatırladı "sen benimle sakın bir daha konuşma, artık benim senin gibi bir arkadaşım yok" dedi ve arkasını dönüp gitmeye başladı.
Esram arkasından seslenip "nereye gidiyorsun Meral gel buraya bunu konuşmamız lazım" dedi.
Meral arkasını dönüp "ben bugün eve gideceğim, korkuyorum, annemle konuşacağım bu konuyu, o illaki mantıklı bir şeyler söyler bana."
Melis gülüp " hala mantık diyor ya"
Sonra Esram "bende eve gideceğim hatta hepimiz bugün eve gidip biraz kafamızı toparlayalım sonra bir araya gelir bunun nasıl mümkün olmuş olabileceğini bir daha tartışırız" dedi ve hepsi evlerine doğru dağıldılar.
O esnada ise Buse olan bitenden habersiz hala kafede oturmuş onların gelmesini bekliyordu. Kimsenin aklına o an o şok ile Buse'yi aramak ve haber vermek gelmemişti. Buse ise bir süre sonra sonunda dayanamayıp kalkıp tuvalete kızlara bakmaya gitti. Ama tuvalette kimse yoktu. Sonra kafedeki çalışanlara sordu. Ama ne tuhaf ki kafedeki çalışanlarda onları görmemişti. Buse bir türlü anlam veremedi. Tuvaletten çıksalardı. Onları kesinlikle görürdü. Çünkü burası küçücük bir kafeydi. Sonra ise biraz daha düşünüp "kesin beni kandırıp bir şekilde kafeden gizlice çıkmanın bir yolunu bulmuşlardır" dedi. Büyük ihtimalle onu bırakıp kaçmış olmalıydılar diye düşündü. Kendini çok aptal hissediyordu ve bunun hesabını onlara gördüğü ilk fırsatta soracaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
