

Sabah saat yediydi. Bir önceki gece Çalıkuşu ve kızlar, Laden'i de odalarına çağırmıştı ve dördü tüm gece boyunca sohbet etmişlerdi. Geceleyin uyuma vakti geldiğinde de oda 3 kişilik olduğu için Ayça ve Nila ayni yatakta Laden, Ayça'nın yatağında Çalıkuşu da kendi yatağında yatmıştı. O gün günlerden cumartesiydi ve sabah erkenden çamaşırhaneye gitmek için alarm kurmuşlardı. Yoksa çamaşır sırası için saatlerce beklemeleri lazımdı. Çalıkuşu alarmı çalar çalmaz uyandı aynı alarmın sesine Laden'de uyanmıştı. Zaten Laden'in uykusu çok hafif olduğu için en ufak çıtırtıya uyandırdı. Çalıkuşu mavi kumaş üzerine pembe unicorn desenleri olan pijamaları ile yataktan kalktı ayağına pofuduk terliklerini giyip Ayça ve Nila'nın yanına gitti ama ikisi de sıcacık yataklarında o kadar derin uyuyorlardı ki Çalıkuşu ve Laden ikisini de bir türlü uyandıramadı. Sonra en iyisinin daha fazla geç kalmadan hemen çamaşırhaneye inmek olduğuna karar verdiler. Çalıkuşu kirlilerinin içinde bulunduğu poşetini dolabından alırken Laden'e dönüp
"İstersen sende odandan kirlilerini al gel, çamaşırhanede buluşuruz"
"Ha! yok gerek yok yani ben daha birkaç gün önce bütün kirlilerimi yıkadım"
Aslında yalan söylüyordu geldiğinden beri hiç çamaşırhaneye gitmemişti. Zaten çok kıyafeti de yoktu, deterjan alacak parası da. Laden oda arkadaşlarının olmadığı zamanlar yurdun verdiği el sabunu ile çamaşırlarını yıkıyor sonra da kaloriferin üstüne serip kurumlarının bekliyordu. Hatta şampuanı çabuk bitmesin diye onun bile içine el sabunu karıştırmıştı. Buraya gelirken annesin verdiği kalan kalan son para da okul malzemelerine gitmişti. Bir defa da Günel abla ona 100tl vermişti. Laden her ne kadar kabul etmek istemese de sonunda parayı zorla eline sıkıştırmıştı. Laden o parayla da işte şampuan, kalem, silgi gibi kalan ihtiyaçlarını alınca çamaşır için deterjana para kalmamıştı. Ama şikayetçi değildi ve rezillik içinde de olsa kendi başının çaresine bakmaya çalışıyordu.
"Ya öyle mi kusura bakma o zaman seni de sabah sabah boşuna uyandırdım" dedi Çalıkuşu mahcup bir şekilde.
"Yok ben zaten çok uyumayı sevmem" doğru söylüyordu Laden, uyku ile pek arası yoktu. "Zaten her gün bu saatlerde uyanıyorum"
"Olsun gene de benim hatam istersen kalabilirsin benimle gelmek zorunda değilsin yormayayım seni"
"Hayır yorulmam ben kendim gelmek istedim zaten dedim ya uyku ile pek aram yok hem uyanınca da canım sıkılıyor tek başıma"
"Tamam o zaman" deyip gülümsedi Çalıkuşu ve sabahın körü olmasına rağmen şen şakrak bir havayla Laden'in koluna girdi ve odadan çıktılar. Asansöre binip zemin kattaki çamaşırhaneye gittiler. Aslında Laden bilerek onunla gelmek istemişti. Çünkü daha önce hiç çamaşırhaneye gitmemişti ve çamaşır makinesi nasıl çalıştırılır bilmiyordu. Amacı da Çalıkuşu’na bakıp bunu öğrenmekti. Aslında ona veya Günel'e sorabilirdi de ama utanıyordu. Yurda geleli iki ayı geçmişti ve daha önce hiç çamaşırhaneye gitmedim demek tuhaf olur diye düşünmüştü. Aslında haksız da değildi. İnsanların onu pis görmesinden (ki pis değildi sadece elinde yıkıyordu) ya da fakir deyip acımalarından çekiniyordu. Hayatında ilk defa kendisini diğer insanlar gibi normal hissediyordu ve bunun bozulmasını istemiyordu.
Laden ile Çalıkuşu çamaşırhaneye geldiklerinde tuhaf bir şekilde henüz etrafta kimsecikler yoktu. Halbuki hafta sonu sabahın erken saatleri bile olsa burada en az bir düzine insan olurdu.
Laden, Çalıkuşu çamaşır makinesini çalıştırırken ona pür dikkat baktı. Çalıkuşu çamaşırları makineye attıktan sonra üç bölmeli deterjan yerini açtı. Mavi kapaklı kısma toz deterjanı sağ tarafındaki yere ise yumuşatıcıyı döktü. Sonra kapağı kapatıp düğmeyi 6 numara karma 40° yazan yere çevirdi süresinde 2,5 saat yazıyordu. Sonra hızlı yıkamaya tıklayıp süreyi 1.25'e düşürdü ve başlata tıkladı. İşte hepsi bu kadardı.
Çalıkuşu telefonuna bir buçuk saat sonra gelip çamaşırları almak için alarm kurarken
Laden "bitti mi, tamam mı?" Diye sordu.
"Tamam bir buçuk saat sonra da gelir çamaşırları çıkarıp kurutma makinesine atarım" dedi.
Laden kurutma makinesine baktı. Onunda nasıl çalıştığını bilmiyordu. Anlaşılan bir buçuk saat sonra gene bir bahane ile peşine takılması lazımdı. Aslında zor bir şey yoktu ama Laden ne olur ne olmaz bakmak ve iyice öğrenmek istiyordu.
Laden evde bütün işleri kendisi yapmasına rağmen annesinin ona bir tek çamaşırları güvenmediğini hatırladı. Çünkü abilerinin ve babasın kıyafetleri çok pahalıydı ve başlarına bir şey gelmemeliydi. Laden sefalet içinde yaşarken abileri ve babası gidip hep son moda, marka, en pahalı şeyleri giyerlerdi. Aslında annesi de kendisine yeni kıyafet almazdı. Laden annesine hiçbir zaman anlam veremezdi. Çünkü Annesi her şey elinin altıyken sanki bilerek onları elinin tersiyle iterdi. Ne kendisine ne de Laden'e izin vermezdi hiçbir güzel şey için. Tek bildiği komşuya gitmek, yemek yapmak, kocası ve oğullarına hizmetçilik etmekti sanki. Evde tek kötü muamele gören de Laden'di. Laden'in annesi ise hiçbir zaman ne kocası ne de oğulları bir şey demezdi. Sanki o kendi isteği ile seçmişti ezik ve değersizmiş gibi yaşamayı. Bir güler yüzü, bir çiçeği bir tane yeni elbiseyi kendine de kızına da çok görmüştü sanki. Her şeye susup robot gibi yaşamayı ona verilen her ne ise onunla yetinmeyi o kendi kendine şartlamıştı sanki. Aslında az ile yetinmek kötü bir şey değildi. Fakat kötü olan aç gözlü insanlar daha fazlası için delirip ceplerini tıka basa doldururken hakkın olan iki dirhemi bile istemeyecek kadar aciz olmak ya da kendini aciz olduğuna inandırmaktı. Evet, Laden bunu artık anlamıştı.
Laden çamaşırhanenin kapısını açıp koridora çıktı. O sırada da Çalıkuşu telefonunda bir şeye bakarak arkasından yavaş yavaş geliyordu. Sonra bir an da elektrikler kesildi. Ortalık zifiri karanlığa büründü. Göz gözü görmüyordu. Laden biraz ürkmüştü ama Çalıkuşu çok korkmuştu.
"Laden ben hiçbir şey göremiyorum zifiri karanlık oldu bir anda"
"Bende bir şey görmüyorum en iyisi duvara dokuna dokuna gidelim burası zemin kat ya ışık girecek yer yok ama yukarı kata çıkarsak yukarı kat aydınlıktır."
"Hayır, burası bodrum katta olsa da çamaşırhanenin kapısı açıktı ve çamaşırhanede küçük pencereler var oradan ışık girmesi lazımdı"
"Öyle mi ben fark etmemiştim belki de bulut falan çökmüştür yağmur yağacaktır o yüzden böyle karanlık olmuş olabilir"
"Bilmiyorum."
Laden duvarı dokunarak önden gidiyor Çalıkuşu da arkasından takip ediyordu.
"Bu koridorun bu kadar uzun olduğunu daha önce hiç fark etmemiştim" dedi Laden.
"Bu kadar uzun olmamalı zaten biz yanlış bir yere mi gidiyoruz acaba"
"Bilmiyorum."
"Bu çok tuhaf."
Sonra ışıklar birden geri geldi ama uçsuz bucaksız dümdüz bembeyaz bir koridordalardı. Sağa sola gidecek hiçbir yer yoktu. Sadece ileri ve geriye doğru giden sonsuz bir beyazlık.
"Biz nereye geldik böyle?" dedi Çalıkuşu gözlerini kısıp etrafına bakarken.
"Bende bilmiyorum" dedi Laden.
Sonra ikisi de uzaktan kendilerine doğru gelmekte olan bir şey gördüler bu şey en başta nokta kadar minicik gözükse de git gide onlara yaklaşıyordu.
"Bu ne ki?" dedi Çalıkuşu sonra "Merhaba" diye seslendi. Ne olduğunu çıkartamadığı şeyden yardım alabilmek, ne olduğunu ve nereye geldiklerini sorabilmek umuduyla.
Laden birkaç adım daha ileri gidip kendilerine hızla gelen şeye baktı. Sonra hızla geri adım atarak "bu insan değil Çalıkuşu" dedi.
"Ne ki o zaman?"
"Bu bir köpek çok büyük bir köpek" ve arkasını dönüp Çalıkuşu'nu çekiştirerek hızla koşmaya başladı. Laden ve Çalıkuşu arkasını dönüp bir daha baktıklarında bu sefer bu dev köpeği çok daha net gördüler ve tabana kuvvet koşsalar da aralarında ki farkın hızla kapandığını hissedebiliyorlardı. Laden sadece dehşet içinde hızla koşuyor. Çalıkuşu ise hem koşup hem de "imdaaaaat kimse yok muuuu yardiiimmm ediiiiiiiiin!" diye yardım çığlıkları atıyordu. Laden sağına soluna bakmaya başladı. Bu uçsuz bucaksız koridorda çıkış için herhangi bir şey arıyordu, ama hiçbir şey yoktu. Laden kendini bir karabasanın içinde gibi hissediyordu ya da bu bir halüsinasyon da olabilirdi. Daha önce çok uyku felci geçirdiği için hep sakin kalmaya çalışır bunun eninde sonunda biteceğini ve uyanacağını bilirdi. Bu bir karabasan değildi ama yapması gereken şey yine aynıydı sakin kalmalı ve biteceğine inanmalıydı.
Ne yapmalıyım diye düşünürken eğer bu bir yanılsamaysa etrafında gözükenden daha fazlası olabileceğini düşündü ve bir şeyler bulabilme umuduyla bir yandan koşarken bir yandan da sağ elini duvarlarda gezdirmeye başladı. Belki bir kapı veya bir geçit varsa eli ile hissetmeye çalışıyordu. Çünkü o dümdüz uçsuz bucaksız beyaz geniş koridorda başka aklına gelen ve yapabileceği bir şey yoktu. Çalıkuşu ise kafayı yemiş şekilde çığlık atmaya devam ediyordu zaten beyaz olan yüzü korkudan iyice kirece dönmüştü.
Köpek ise onlara artık daha da fazla yaklaşmıştı. Bunu gören Çalıkuşu "çok yaklaştı ne yapacağız kimse yok mu imdaaat" diye çıldırmış bir şekilde bağırmaya devam etti. Tam o esnada Laden'in eline bir şey takıldı. Bu uzun ince bir kapı koluydu. Bir şey görmüyordu lakin bembeyaz duvarda onu hissedebiliyor ve tutabiliyordu. Ani bir hareketle hem Çalıkuşu'nu çekip hem de kapıyı ittirerek içeri atladı ve kapı arkalarından kapandı. Artık güvendelerdi, burası yurdun yangın merdiveniydi. Laden biraz soluklandıktan sonra yerden kalkıp kapıyı çok az aralayarak korku ile daha demin çıktıkları yere baktı. Ama şimdi ortada ne köpek ne koridor vardı. Bodrum katta çamaşırhanenin oradalardı ve şimdi her şey normal gözüküyordu. Fakat daha demin başka bir yerdelerdi. Zaten yurdun ışıkları sarı olmasına karşın daha deminki yer bembeyaz ışıklar ile dolu uçsuz bucaksız bir yerdi ve yurt asla o kadar uzun bir koridora sahip olacak kadar büyük de değildi. Hem olsa bile oraya çamaşırhanenin oradan girip duvarların içinden geçip ışınlanmaları imkânsızdı. Hele o devasa köpek başlı başına bir dehşetti. Yani nereden bakarlarsa baksınlar birkaç saniye önce başlarına gelen şeyin mantıklı bir açıklaması yoktu. Yerde yatıp hıçkırıklarla ağlayan Çalıkuşu'nun yanına diz çöktü onu kaldırmaya çalışırken:
"Kalk hadi daha fazla kalmayalım burada" dedi.
"O neydi öyle Laden?" hıçkırarak ağlamaktan zar zor konuşuyordu "ben kafayı mı yiyorum yoksa?"
"Bende bilmiyorum. Hadi Günel ablanın yanına gidelim hemen" bu halde aklına başka bir şey gelmemişti aralarında yaşça en büyük en aklı selim kişi Günel ablaydı.
Hızla asansöre binip 4.kata çıktılar. Laden asansörde onları görüp Çalıkuşu'nun niye ağladığını soranlara regl sancısı çektiği yalanını söyledi. Sonra yine aynı hızla asansörden çıkıp Günel ablanın kapısını vurdular.
Günel kapıyı açınca onların haline bakıp ufak bir şaşkınlık geçirdi.
"Ne oldu sabahın köründe ikinize, bu ne hal?"
"Sorma abla" dedi Laden bir yandan Çalıkuşu'nu tutarken bir yandan da kendine gelmeye çalışıyordu. Çünkü hala o da kendine gelebilmiş değildi. Belli etmese de onunda korkudan elleri titriyor ve sakin kalmaya çalışıyordu. Onlar kapıdan içeri girerken Buse de sesleri duyup içerdeki odadan çıktı ve ara hol de kapının ağzında duran kızların haline bakar bakmaz az çok neler olduğunu anladı.
"Sizin de başınıza tuhaf şeyler geldi değil mi?" dedi.
"Senin ne işin var burada ayrıca nereden biliyorsun?" dedi Laden.
"Çünkü bizim de başımıza dün garip şeyler geldi?"
Laden ve Buse, Çalıkuşu'nu koluna girip onu taşırken Günel "bekleyin ben size bir su getireyim?" dedi. Sonra Buse, Laden ve Çalıkuşu pencerenin önündeki yuvarlak beyaz masaya oturup Günel abla gelene kadar konuşmadılar o sıra da Çalıkuşu'nun hıçkırıkları biraz kesilmişti. Günel abla iki bardak suyu Laden ve Çalıkuşu'nun önüne koydu. Laden suyu içtikten sonra hepsine tek tek baktı sonra Günel'e dönüp
"Ne oluyor abla bize?" dedi.
Buse lafa karışıp "hepsi senin kitabın yüzünden oluyor." dedi.
"Nereden biliyorsun?"
"Başka bir açıklaması yok çünkü,"
"Ben size o kitaptaki şeyi yapmayalım demiştim sakın suçu bana atmayın ben sizi uyarmıştım"
"Peki şimdi ne olacak?" dedi Çalıkuşu ağlamaktan akan burnunu içine çekerken "ne yaptık biz?"
"Keşke bunu o zaman da diyebilseydik" dedi Günel "keşke biz ne büyüsü yapıyoruz diyebilseydik ama Laden haklı o bizi uyarmıştı onu ciddiye almalıydık"
"Ama kitapta onundu" dedi Buse.
"Ama onu benden çalan ve oyun için ısrar eden sizdiniz."
"Tartışmanın sırası değil artık olan oldu."
"Sizin başınıza ne geldi" diye sordu Laden
"İlk önce siz anlatın sizin durumunuz daha kötü anlaşılan" dedi Buse.
"Bizi köpek kovaladı" dedi Çalıkuşu.
Sonra Günel abla gülüp "Allah sizi ne yapmasın bu muydu" dedi. "Aklım çıktı bir an ya, ne var bunda bu kadar korkulacak kuzum"
"Kolundakine bak" dedi Laden, Günel'e. Çalıkuşu'nu tutarken ikisinin de koluna yapış yapış beyaz bir sıvı bulaşmıştı.
"Harbi daha demin soracaktım ne bu böyle"
Çalıkuşu elini yapış yapış olan saçlarına götürdü.
"Bodrum kattaki dev köpekten son anda paçayı kurtarırken üstümüze fırlattığı salyası" dedi Laden.
Günel koluna değen beyaz yapışkan sıvıyı kokladı harbiden de iğrenç köpeksi bir koku vardı.
"Yok artık köpeğin salyası buysa" dedi Günel
"Kendisi ne kadar büyüktür" diye lafını bitirdi Buse Günel'in
"Peki ama o kadar büyük bir köpeğin Bodrum katta ne işi var" dedi Günel.
"En iyisi en baştan anlatayım" dedi Laden "sabah erkenden boş çamaşır makinesi bulabilmek için bodrum kata indik ama indiğimizde çamaşırhane de bizden başka kimse yoktu. İşimizi bitirip çamaşırhaneden çıkarken birden elektrikler kesildi. Etraf zifiri karanlık oldu"
"Halbuki oranın hafta sonu bu kadar sakin olmaması gerek ve de zifiri karanlık, çünkü çamaşırhanenin kapısı açıktı ve oradaki küçük pencerelerden ışık gelmesi gerekirdi" diye ekledi Çalıkuşu ağlaması iyice dinmişti ama yaşadığı korku hala yüzünden okunuyordu.
Laden devam etti; "Yürüdük yürüdük ama koridor bitmedi sonra bir anda elektrikler geri geldi ama bu seferde uçsuz bucaksız bembeyaz bir koridordaydık. Hiçbir şeye anlam veremesek de biraz ilerledik sonra bize gelmekte olan bir şey gördük hızla bize yaklaşıyordu. Çok uzaktaydı ama çok hızlıydı. Biraz durduktan sonra bunun çok büyük bir köpek olduğunu gördüm ve koşmaya başladık. Çalıkuşu avazı çıktığı kadar bağırıyordu, ama bizi duyan kimse yoktu. Sonra elimi duvarda gezdirirken bir kapı kolunu tuttum onu göremiyordum ama hissedebiliyordum ani bir hareketle Çalıkuşu'nu da çekip kapıyı ittirdim ve içeri atladık. Sonra da kendimizi yangın merdivenlerin de bulduk biraz soluklandıktan sonra kapıyı aralayıp tekrar baktım ama geride ne köpek vardı ne de o bembeyaz koridor"
"Köpeğin beni midesine indirmesine ramak kalmıştı nefesini sırtımda hissettim" dedi Çalıkuşu ve tekrar gözleri doldu.
Birkaç dakika sessizlik oldu herkes düşünüyordu. Sessizliği birkaç dakika sonra Laden bozdu.
"Şimdi anlatma sırası sizde.”
"4.katta temizlik odasındaydık sonra nasıl olduysa odadan çıkarken kendimizi 7.katta bulduk geriye dönüp arkamıza baktığımız da ise ne içinden çıktığımız ne oda vardı ne de bir kapı. Sonra geri 4.kata indik ama bu seferde saniyeler önce çıkarıp koyduğumuz temizlik malzemeleri yerinde yoktu." diye anlattı Günel.
"Belki birisi almıştır" dedi Çalıkuşu.
"Bu yine de 4.kattayken bir anda kendimizi 7.katta bulmamızı açıklamaz"
"Doğru" dedi Laden.
"Ayrıca" dedi Buse "akşam elimi yıkadıktan sonra elim musluğa yapıştı muslukta hiçbir şey yoktu ama Günel abla ile elimi kurtarabilmek için dakikalarca ter döktük"
"Bunları herhangi birine anlatsak hepimizi deli diye akıl hastanesine kapatırlar ama hala bir şeyi aklım almıyor, anlayamıyorum. Bunları niye yaşadık? Bundan sonra ne olacak? Biz o akşam tam olarak ne yaptık? Bizi tam olarak ne bekliyor öğrenmemiz lazım" dedi laden
Günel "Kitaba bakmamız lazım"
Laden "Doğru ama kitap bende değil"
"Kimde?" dedi Çalıkuşu ve Buse aynı anda.
"Melis'te o gün büyüyü yaptıktan sonra kitabı kendisi aldı bana da geri vermedi bende istemedim zaten"
Buse "Onları birkaç gündür görmüyorum ben"
Laden "Evet oda da yoklar birkaç gündür"
Çalıkuşu "Kesin onların başına da bir şey geldi"
Günel "Bence de"
Laden "Sana bir şey söylemediler mi Buse sen sürekli onlarla takılırdın normalde"
"Hayır, cuma günü beni kafede bırakıp kaçtılar sonra da aradım ama hiçbiri telefonuma bakmadı"
Laden "Nasıl bırakıp kaçtılar? "
"Öğleden sonra hep beraber kafeye gitmiştik sonra üçü birden tuvalete gitmek istedi. Bende onları beklerken oturup menüye bakmaya başladım. Sonra bekledim bekledim ama bir türlü gelmediler kalkıp tuvalete baktım ama orada yoklardı, sonra kafedeki çalışanlara da sordum fakat kimse görmemişti."
"Kesin onların da başına bir şey geldi" dedi Çalıkuşu.
"Bilmiyorum artık başlarına bir şey mi geldi yoksa kasıtlı olarak mı yapıyorlar anlamadım telefonlarıma da bakmıyorlar"
Laden "Onları bulmamız lazım ve bir şekilde o kitabın sırrını çözüp ne yaptığımızı öğrenmeliyiz"
Buse "Nasıl olacak bu? Kitaptaki yazıların hepsi başka bir dilden"
"Çoğu büyü kitabındaki gibi Arapça, farsça yada İbranice gibi bilindik bir dil de değil maalesef" dedi Günel
"Bilmiyorum bunu kitabı alınca düşünürüz artık. Belki de kitabı internete falan koyar birilerinden yardım isteriz elbet bilen biri çıkar herhalde."
"Umarım çıkar fakat ya başımıza bir daha kötü bir olay gelirse ya bu sefer yalnız olursam bugün Laden sayesinde kurtuldum ama bir dahakine bu kadar şanslı olamayabilirim" dedi Çalıkuşu, korktuğu her halinden belliydi. Yüzü hala kireç gibiydi o neşeli hallerinden eser yoktu.
"O zaman hiçbirimiz yalnız kalmayacağız toplayın eşyalarınızı odama gelin bu işi çözene kadar birlikteyiz artık. Ayça ve Nila'ya da söyleyin onlar da gelsin sonra da Esram, Melis ve Meral'e ulaşmaya çalışalım." dedi Günel.
Çalıkuşu ve Laden diğerlerini çağırmak ve eşyalarını almak için kalkarken
"Bu arada bu yaşadıklarımız şimdilik bir sır olarak kalsın eğer duyulursa yurtta adımız deliye çıkar herkesin maskarası oluruz"
"Haklısın abla" dedi Laden, ve Çalıkuşu ile odadan çıktılar. Çalıkuşu Laden'e iyice sokulmuş etrafına bakıyor bir daha bir şey olmasından korkuyordu. Laden onu teselli etmek bir daha kötü bir şey olmayacağını söylemek istiyordu ama bundan kendisi de emin değildi ve belli etmese de o da en az Çalıkuşu kadar korkuyordu. Hızlı adımlarla ilk önce gidip Nila ve Ayça'ya haber verdiler. Nila ve Ayça en başta Çalıkuşu ve Laden'in kendilerine şaka yaptıklarını düşünmüş ciddiye almamışlardı fakat sonra Çalıkuşu ve Laden'in buz gibi suratlarındaki ciddiyetin değişmediğini gördüklerinde gerçekten bir şüpheye düşmüşlerdi. Sonra hep beraber birkaç parça eşya yorgan ve yastıklarını aldılar sonra Laden'in odasına gidip onunda eşyalarını almasını beklediler sonra da hep beraber Günel ablanın odasına gittiler.
Ayça elindeki yorgan ve yastıklarını Günel ablanın yatağının üstüne bırakırken
"Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misiniz hepimiz buraya nasıl sığacağız burada bir koltuk ve bir yatak var sadece" dedi.
"Ayça haklı hepimizin bu odaya sığması çok zor olacak." dedi Nila.
"Doğru peki başka ne yapabiliriz?"
"Bizim odada üç yatak var ama" dedi Nila, Laden'e bakarak.
"Benim odamda 4 yatak var fakat Meral, Melis veya Esram geldiklerinde bizi yataklarında görünce ne der bilemem özellikle de Melis sıkıntı çıkarabilir"
Buse "Derlerse desinler bu gemide beraberiz artık sadece birimiz değil batarsak hepimiz batarız bir şey söylemek isterlerse gelip önce bana söylesinler bakalım. Zaten beni bırakıp gittikleri ve telefonlarıma bakmadıkları için sinirliyim onlara"
"Tamam o zaman Laden'in odasına gidelim"
Sonra hep beraber eşyaları toplayıp Laden'in odasına gittiler.
Günel eşyaların duvar tarafından sağ taraftaki yatağa koyduktan sonra odaya bakıp
"4 yatak var ama biz 6 kişiyiz iki kişi, iki kişi ile aynı yatağı paylaşacak mecburen"
"Ya da 4 yatağı birleştirip hepimiz bir yatarız böylece ayrı da kalmamış oluruz" dedi Laden.
"Bilmiyorum sizce de biraz abartmıyor muyuz" dedi Ayça sol tarafta ki yatakta uzanırken.
"Pencerenin durmadan açıldığı gün sence de tuhaf değil miydi?" Dedi Çalıkuşu pencere kenarında ki yatakta otururken.
"Hayır o gerçekten tuhaftı ama köpek olayı pek inanılır gibi değil acaba ikiniz halüsinasyon görmüş olmayasınız"
"Aynı anda aynı halüsinasyonu mu gördük sence" dedi Çalıkuşu’nun yanında oturan Laden.
"Boş ver ya inanmasınlar dün Günel abla ve bendeydi sıra. Bugün Çalıkuşu ve Ladende yarın da sıra onlarda bakalım o zaman da böyle diyebilecekler mi?" dedi Buse pencere kenarında ki diğer yatakta yatarken.
"İnanmadığımdan değil fakat..." dedi Ayça.
"Çok saçma ve absürt değil mi hak veriyorum ama inan bana bize inansan çok iyi olur" dedi Günel.
"Sıra bizdeyse bize ne olacak o zaman" dedi Çalıkuşu'ndan bile daha korkak olan Nila o da yavaş yavaş korkmaya başlamıştı.
"Bilemeyiz dedi Buse “zaten büyü denen şeyi yaptıktan üç dört gün sonra başımıza bunlar geldi belki de bir sıralaması yoktur bu işin"
"Aslında" dedi Laden bir suçluluk duygusuyla “anormallikler üç dört gün sonra başlamadı sanırım”
"Nasıl yani?" dedi Günel.
"Büyüyü yaptıktan hemen ertesi gün benim başıma tuhaf bir olay gelmişti okuldan dönerken her zaman kendime baktığım sokaktaki trafik aynasında kendimi görmemiştim hatta emin olmak için elime bir kedi alıp bir daha bakmıştım ama elimdeki kedi havada duruyor gibi gözüküyordu fakat ben yine gözükmüyordum ondan sonraki günde tuvalette kapı kolu bir anda kayboldu halbuki ben tuvalete girerken kapı koluna çöktürüp kapıyı kilitlediğimden emindim. Bu olayların bu kadar ciddiye bineceğini kitap yüzünden olduğunu veya sizin de başınıza bir şeyler geleceğini bilemedim özür dilerim hepsi benim suçum o Allah'ın cezası kitabı hiç bulmamalıydım."
Birkaç dakika sessizlik oldu kimse bir şey demedi içten içe hepsi Laden'in son sözüne istemeden de olsa hak veriyorlardı ne de olsa kitabı o bulmuştu o getirmişti.
"Evet kitap senindi ama tüm suçu sana yüklemek haksızlık olur çünkü kitaptaki oyunu ilk önce Melis oynamamız için ısrar etti tabi suç sadece onunda değil çünkü sonra bizde sen hayır demene uyarmana rağmen ısrar ettik bu o yüzden hepimizin suçu" dedi Çalıkuşu
"Ayrıca kitabı senden izinsiz alan en başta bizdik" dedi Buse.
"Tamam tamam dünyanın sonu gibi konuşmayın hemen daha ne için büyü yaptığımızı bile bilmiyoruz belki de o kadar kötü değildir " dedi Nila
"Bugün bizi kovalayan köpeği gördükten sonra maalesef bunların sadece bir başlangıç olduğunu düşünüyorum bence elimizi bir şeyler yapmak için çabuk tutmalıyız."
O sırada telefonun da bir şeyler yazmakta olan Ayça
" 9 kişiydik 1.ve 2 gün Laden'in başına tuhaf olaylar geldi 3.gün ben, Nila ve Çalıkuşu'nun başına tuhaf bir olay geldi 4.gün tam bilemesek de Meral, Melis ve Esram'ın başına bir şeyler gelmiş olmalı 5.gün Buse ve Günel ablanın başına tuhaf olaylar geldi 6. Gün Laden ve Çalıkuşu’nun başına tuhaf bir şey geldi. Anlaşılan Buse haklı belli bir sıralaması yok bu işin ama kesin olan tek bir şey var o da illaki tuhaf bir şeyler her gün yaşanacak sanırım"
"Peki ne zamana kadar" dedi Ayça'nın yanına sokulup yastığını sıkıca tutan Nila.
Laden "Dokuz gün bitene kadar "
Buse "Nereden biliyorsun ki?"
"Düşünsenize Meral, Melis ve Buse daha önce bu büyüyü yaptı öyle değil mi ama dokuz kişi olmadıkları için bu büyü işe yaramadı kitap nedenini bilmediğimiz bir şekilde bizi 9 rakamına zorladı bugün 6. gün bence 9. gün bitene kadar bu tuhaf olaylar böyle devam edecek."
"Ya sonra?"dedi Nila
"Bilmiyorum bu sadece bir ihtimal"
Çalıkuşu "Belki sonra bir şey olmaz"
Ayça "Ya daha kötü bir şey olursa"
Buse"Ya bunlar ona bir hazırlıksa".
"Kötü düşünmeyelim şimdilik" dedi Günel
Buse "Doğru iyi düşünelim iyi olsun ama kötü bir şeylere karşıda ne olur ne olmaz hazırlıklı olalım"
Sonra Laden, Buse'ye dönüp "Meral, Melis ve Esram'dan hala bir haber yok mu?" dedi.
"Hayır, Meral ve Melis'in telefonu kapalı Esram ise cevap vermiyor mesaj attım ona da geri dönmedi."
Laden "Bunların garezi banaydı sanırım her gece sabahtan akşama kadar telefonu susmayan kızların kırk yılın başı onlara işimiz düştüğünde telefonlarını kapatacakları tuttu."
"Ya öldülerse" dedi Nila korkuyla.
"O kadar da değil canım" dedi Ayça sonra " değildir yani değil mi?"
"Şahsen bugün son anda kurtulamasaydık şu an Çalıkuşu ve ben de yaşıyor olur muyduk bilemiyorum ama bence Melis'e hiçbir şey olmamıştır"
"Neden?" diye sordu Buse
"Çünkü kötüye bir şey olmaz" dedi Laden.
Günel "Tamam iş başa düştü anlaşılan. Gelin hadi idareye gidelim biz ulaşamadık ama idare kesin ailelerine ulaşır"
"Ne diyeceğiz onlara peki" dedi Laden.
"Orasını dert etmeyin ben uydururum bir şeyler."
Sonra hep beraber kalkıp idareye gittiler ama aksi gibi üçünün ailesinin de ne numarası ne de ev adresleri vardı. Üç kız bir olup bir ara nasıl yaptıysa gelip her şeyi yok etmişlerdi. Bunu yurda geç geldiklerinde veya gelmediklerinde idare ailelerine ulaşamasınlar diye yaptıkları çok açıktı. Günel ve kızlar çaresizce geri odaya döndüler. Beklemekten başka yapabilecekleri bir şey kalmamıştı artık. Tek umutları artık okulda onları görebilmekti. O gece dedikleri gibi 4 yatağı birleştirip koyun koyuna yattılar biri tuvalete gidecek olduğunda bile iki kişi kapısında bekliyordu çünkü bu bilinmezlik hepsini çok korkutuyordu. Özellikle de yarın sıradaki kurbanların kim olduğunu bilememek.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
