20. Bölüm

9.Gün

Asi
yazarasi

Çalıkuşu, Ayça, Nila, ve Buse sabah sekiz gibi sırayla uyandılar. Laden ve Günel ise gece boyu hiç uyumamışlar hatta daha doğrusu uyuyamamışlardı. En sonunda da dayanamayıp kalkmışlar sabaha kadar kafa kafaya vererek bir çözüm yolu aramaya karar vermişlerdi. Gece biterken ise diğerlerinden habersiz en mantıklı olduğunu düşündükleri şeye karar vermişlerdi. Ve sabah diğerleri uyanır uyanmaz daha fazla vakit kaybetmeden bu fikri onlara da söylemek için yatağa yeni uyanan, yüzleri uykulu ve endişe dolu kızların yanına gittiler.

Yatağın pencere tarafına otururken Günel, yeni uyanan saçları dağınık kızlara bakıp "Günaydın" dedi.

Kızlar da "Günaydın Günel abla" diye karşılık verdiler hepbir ağızdan.

Dördünü birleştirdikleri yatağın, bir ucuna da Laden otururken

"Bizim size bir şey dememiz lazım tüm gece boyunca bunu düşünüp durduk"

Buse merakla, yatakta iyice doğrulurken "Sabahın köründe ayakta dikilmenizden bir şeyler konuştuğunuz belli zaten" dedi.

Çalıkuşu "yoksa kitapta yeni bir ipucu mu buldunuz" dedi. Hevesle ve umutla.

Nila da kocaman açılmış gözleri ile " Ay hadi inşallah bugün de kötü bir şey olmasın" dedi. Sonra kimseden ses çıkmayınca "olmayacak dimi?" Diye tekrarladı.

Günel boğazını temizleyip "kızlar bugün ne olur ne olmaz hepinizin eve gitmesini ve ailelerine bu konuyu anlatmasını istiyorum. Ayça haklıydı, sekiz gündür yaşadığımız her neyse ailelerinizin bilmeye hakkı var. Eğer daha büyük şeyler olursa ve birinizin başına bir şey gelirse kendimi asla affetmem. Belki ailelerinizden birileri bir umut bizim bilmediğimiz bir şeyleri biliyordur ya da belki de bu tür kitapları ve olayları bilen çıkar. Aileleriniz ile yani daha çok akıl ile belki de yani umarım bu lanet şeyden kurtulabiliriz aslında bu en başta yapmamız gereken şeydi ama" dedi

"Ama" diye devam etti Laden "olan oldu artık bu işin bu kadar büyüyeceğini hiçbirimiz bilemezdik zaten hala aileleriniz bize inanırlar mı onu bile bilmiyoruz" dedi.

Buse "Meral'in ailesi onu kafayı yedi diye psikoloğa götürmüş" dedi.

Ayça "Esram'ın annesi de kızına üç harfliler dadandı diye hoca hoca gezdirip okutup üfletmiş"

Nila "Benim ailem bana inanır belki onlar bize yardımcı olur"

Günel "bilmiyorum kızlar birkaç gündür akıl makıl kalmadı bende en iyisi hepinizin ailelerinin yanına gidip aklı selim kişilerden tavsiye alması"

 

Ayça "tamam Günel abla" dedi sonra Laden'e dönüp "peki ya sen ne yapacaksın Laden senin ailen uzakta değil mi?"

Laden "Ben anneme telefondan her şeyi anlatırım sen merak etme" dedi günlerdir telefonlarına bakmayan annesi aklına gelirken utandı ve üzüldü aslında mecburen bu yalanı söylemişti. Günel'den başka kimsesi yoktu Laden'in artık. Hatta oraya gittiğinden beri annesi ona aklının bir hayal ürünüymüş gibi gelmeye başlamıştı. Sonra Günel ablanın eline dokunup "Hem Günel abla var benim yanımda" dedi. Günel de ona dönüp gülümsedikten sonra "doğru siz bizi merak etmeyin biz bize yeteriz siz kalkıp hadi hemen eve gidin de bir an önce ne yapıp edip çözelim şu işi zaten kaç gündür bu yüzden derslerinizden de geri kaldınız çok canım sıkıldı hepinize" dedi.

Buse kalkıp hazırlanmak için dolapların olduğu tarafa giderken "merak etme abla bir şey bulursak sana haber ederiz" dedi.

Sonra Çalıkuşu kalkıp Günel'e sarıldı ve "canını sıkma tamam mı? Her şey düzelecek, kendini suçlama kimsenin suçu yok bu işte"

Günel "hayır, benim suçum var sizi daha belki de önce ailelerinizin yanına göndermem gerekirdi.”

Laden "Birbirimizi veya kendimizi suçlamak hiçbir şeyi geri almayacak abla ayrıca daha hiçbir şey bitmedi lütfen kendini bu kadar üzme"

Sonra Ayça ve Nila da gidip Günel'e sarıldılar.

"Her şey düzelecek" dedi. Ayça "evet, her şey düzelecek ve yine çok güzel günlerimiz olacak"

Sonra hazırlanıp gelen Buse "hadi kızlar ben hazırım sizde hazırlanın hemen gidelim evlerimize" dedi. Birkaç dakika içinde Çalıkuşu, Nila ve Ayça da hazırlandı. Günel ve Laden onları kapıdan "Dikkatlice sağ salim gidin" diyerek uğurladıktan sonra ne olur olmaz onlara pencereden bakıp gözden kaybolana kadar izlediler. Sonra da yattıkları odayı toplamaya koyuldular.

Laden yatakları yerlerine çekmeye yardım ederken Günel'e

"Sence iyi mi yaptık abla ya bu iş altından kalkamayacağımız kadar büyürse hem de artık işin içine aileler de girecek."

"En doğrusu bu sanırım Laden, gördün işte biz işin içinden çıkamadık. Hepimiz acaba bugün ne olacak, kimin başına ne gelecek korkusuyla yaşıyoruz. Belki de en başta yapmamız gereken buydu."

"Haklısın abla umarım birileri bize yardım edebilir yoksa bu işin sonunda hem bilmediğimiz bir büyünün kurbanı olacağız hem de herkes bizi konuşacak"

Günel kenara ittiği yatağın çarşafını düzeltirken doğrulup "sen dua et de dokuzuncu gün teorisi doğru çıkmasın Laden, yoksa işte o zaman biteriz"

"İnşallah abla" dedi. Tüyleri korkudan diken diken olurken Laden. Sonra Günel, Laden'e eşofmanının cebinden telefonunu çıkarıp uzattı.

"Al hadi sende anneni ara"

Laden telefonu alıp topladığı yatağa otururken "yine açmayacak abla biliyorum"

"Olsun sen gene de ara belki o kalpsiz annen bu sefer vicdana gelir"

Laden numarayı tuşlayıp telefonu kulağına götürdü. Ama değişen bir şey yoktu. Hep olduğu gibi telefon kendi kendine çalıp durdu. Laden'in suratı yine beş karış asıldı. Nasıl asılmasındı ki? Öz annesi bile onu sevmiyordu. Daha 17 yaşında hayattan bıkmış bütün yaşam enerjisi bitmiş ruhunun renkleri solmuştu. Günel onun bu halini fark edip "sende sıkma canını senin bir suçun yok ben biliyorum sen en iyisini yaptın. Allah'ta seni ailenle sınıyor işte ama bak gör sen yarın bir gün çok başarılı birisi olacaksın çünkü sen çok cesur ve zeki bir kızsın işte o zaman annen yaptıklarından pişman olup koşa koşa senin yanına kendisi gelecek"

Laden Günel'e baktı. Sonra yanına gidip başını omzuna koyup sıkı sıkı sarıldı. Gözünden bir damla yaş akıp düştü Günel'in omzuna "Bir gün kendi işim olacak çok büyük bir evde tutacağım sonra seni de yanıma alacağım gelmek isterse annemi de size ben bakacağım elinizi sıcak sudan soğuk suya sokturmayacağım"

"İnşallah bir tanem inşallah" dedi Günel de ona sarılıp saçlarını okşarken.

Laden doğrulup annesine, bilmeden son mesajını yazdı. "Anne aç artık lütfen telefonu ne zamana kadar bana sırtını döneceksin ben mutlu olmaya çalışıyorum ama yaşadıklarım o kadar çok canımı sıkıyor ki yapamıyorum abimlere ve babama yaptığım şey yüzünden bana hala kızgınsın biliyorum ama ben doğru olanı yaptım anne ne olur affet beni ve hayatında lütfen bir kez olsun beni de sevmeye çalış anne çünkü ben seni seviyorum."

Laden ve Günel odayı topladıktan sonra kahvaltıya indiler. Yalnız kalmaktan ikisi de çekindiği fakat kimseye söyleyemedikleri için ikisi de öğleden sonraya kadar yemekhanede ki ablalara yardım ettiler. Aslında Günel'in binanın temizliğini yapması lazımdı ama en kalabalık yer yemekhane olduğu için orada kendilerini daha güvenli hissetmişlerdi. İşleri bittikten sonra Günel cebinden telefonunu çıkarttı 3 yabancı numaradan 16 cevapsız çağrı vardı. "Allah Allah bu da ne ola ki " dedi. Ama olanları öğrenen kızların ailesinin onu aradığını tahmin edebiliyordu. Laden yanına gidip tam " Ne oldu abla" derken. Yemekhaneden içeri sarı saçlı balık etli asortik bir kadın girip yüksek sesle"Günel burada mı?" diye sordu. Onun arkasında da içeri Nila girdi. Anlaşılan kadın Nila'nın annesiydi. Arkasında da Ayça ve kısa boylu 50'li yaşlardaki annesi ve babası girdi. Onlarında arkasında da Esram ve uzun boylu, başörtülü annesi. Onların arkasından da Buse ve kendisi gibi iri, uzun boylu, kızıl saçlı annesi, onların arkasından da Çalıkuşu ve Meral' in zayıf ve bakımlı anneleri hep birlikte sırayla içeri girdiler. Laden ve Günel üstlerine doğru gelen kalabalığı görünce zorla yutkundular. Anlaşılan olanları duyan aileler birbirini gaza getirip yurda hesap sormaya gelmişlerdi. Laden kısık ama Günel'in duyabileceği şekilde "işte şimdi dananın kuyruğu koptu" dedi. Günel "aynen öyle bu kadarını bende beklemiyordum" dedi.

Yemekhanede ki herkesin gözleri de artık onlara çevrilmişti. En başta birkaç saniye sessizlik oldu, fırtınadan önceki sessizlikti bu. Sonra Günel yemekhaneden çıkıp "evet, benim buyurun" dedi. Laden'de onu yalnız bırakmamak için hemen yanındaydı. Nila'nın annesi kızına düşkünlüğünü çok belli eden bir kadındı onu gözünden bile sakınırdı.

"Ne bu kitap, büyü saçmalığı biz çocuğumuzu ders çalışsın diye buraya gönderiyoruz yavrumuz eve anne biz büyü yaptık bizi bir şeyler kovalıyor diyerek geliyor duyunca kulaklarıma inanamadım resmen rezalet"

Günel sakin kalmaya çalışarak biraz da dün akşam verdiği karardan pişman olmamaya çalışarak "lütfen hepimiz şöyle köşeye bir yere geçip konuşalım" dedi. Yemekhanenin en köşesindeki masalardan birini göstererek. Sonra hepsi onun dediği gibi yapıp oraya geçip oturdu ama her kafadan bir ses çıkıyordu. Aileler büyük olduğu ve onları böyle abuk subuk bir şeylerden uzak tutmadığı için Günel'in üzerine gidiyor. Kitabında Laden'e ait olduğunu duyduklarında ona yadırgayan gözlerle bakıyorlardı. Anlaşılan bu olaydan sonra herkes çocuğunu bu yurttan alacak ve özellikle günah keçisi olarak belirledikleri Laden ve Günel'den de uzak durmaları için çocuklarını tembihleyeceklerdi.

Aileler ısrarla kitabı görmek isteseler de Laden onu küçümseyerek bakan bu gözlerden nefret ettiği için kitabı getirmek istemedi. Zaten istese bile kitabı dün nereye koyduğunu hatırlamıyordu. Kitabı dün geceden beri görmemişti ne kadar arasalar da kitap sabahleyin de ortalıklarda yoktu.

Sonra kızların hepsi kitabın fotoğraflarının telefonlarında olduğunu ama dün gece eve gittiklerinde bir anda silindiğini söylediler. Aileler git gide daha meraklı ve sinirli olmaya başlamıştı. Çok geçmeden sesleri ve velilerin şikayetlerini duyan yurt müdürleri de yemekhaneye gelmişti. Koridordan gelip geçenlerde özellikle olanları duyabilmek için yemekhanenin penceresinin önünden geçerken yavaşlıyor uzun kuyruklar oluşturuyorlardı.

Akşama olana kadar müdürler, aileler ve kızlar tartışıp durdu. Aslında kızlar Laden ve Günel'in bir suçu olmadığını her şeyi hep beraber yaptıklarını söyleyip dursalar da aileler Laden ve Günel'i günah keçisi belirlemekte kararlıydılar. Saatler süren konuşmanın sonunda aileler çocuklarını yurttan almaya müdürler de Günel ve Laden'i yurttan atmaya karar vermişlerdi. Melis'ten ise hiç ses seda yoktu. Çünkü ailesi ile ergenlik kavgalarından birine tutuşup ne bu olayı anlatmış ne de yurda dönmüştü. Zaten milleti gaza getiren de sessiz sedasız Nila'nın, kızına düşkün çirkef annesi olmuştu. Nila'nın annesi Ayça'nın annesini Ayça'nın annesi Çalıkuşu'nun annesini Çalıkuşu'nun annesi komşuları olan Meral'in annesini Meral annesi de Buse ve Esram'ın annesi aramıştı fakat Esram'ın annesi Melis'i ve ailesini pek sevmediği için onları aramamıştı. Böylece hepsi dakikalar içinde anlaşıp yurdun önünde toplanmışlardı. Çünkü hepsi çocuklarının kafayı yediğini düşünüyorlardı. Kızların hepsi ailelerine yanlış yaptıklarını söyleyip direnmeye, yurt müdürleri de velileri ikna etmeye çalışsa da hiçbiri işe yaramamıştı. Zaten çocuklarının yurtta ders çalışmadığını sadece taşkala yaptığını bilen veliler içinde bu olay sadece bahane olmuştu. Boşu boşuna dünyanın parasını vermekten de bıkmışlardı.

Herkes gidince Laden ve Günel'de eşyalarını toplamak için odaya çıktılar. Laden odadan içeri girerken "keşke kimseye bir şey söylemeseydik" dedi. Günel ise bir şey demedi kara kara ne yapacaklarını düşünüyordu biraz birikmiş parası vardı ama bu onları çok uzun süre idare edemezdi.

Laden onun zihninden geçenleri okumuş gibi "merak etme abla ikimiz bir işe girer çalışır başımızın çaresine bakarız" dedi.

"hayır olmaz öyle şey sen okulunu oku ben ikimize de çalışır bakarım"

"sana daha fazla yük olamam abla bende okuldan sonraları ya da hafta sonları çalışırım"

"Hayır dedim buna izin vermem sen oku kurtar kendini ben ikimize de bakarım belki sende yaşlanınca bana bakarsın" dedi şakayla karışık gülümseyerek

"Tabi ki Günel abla sen benim ikinci annem gibisin sana söz ilerde bir gün seni gül gibi yaşatacağım"

"İnşallah hele sen bir okulunu bitir bakalım Allah büyük bir şekilde bakarız başımızın çaresine. Belki bir gün o taş kalpli annende pişman olur"

Laden annesinin lafı ne zaman açılsa içten içe derin bir üzüntüye kapılıyordu. O yüzden bir şey demedi ve Günel abla ile birlikte eşyalarını toplamaya koyuldu. Sonra da Günel ablanın odasına gidip onun eşyalarını toplayacaklardı ve yarın sabah bu yurttan gitmiş olacaklardı. Laden'in zaten çok eşyası yoktu ama konuşup laflamaktan saat gece yarısını geçmişti bile. Laden kumaş, gri ve kırmızı renklerdeki epey eski olduğu anlaşılan valizinin fermuarını çekerken son kez kaldığı odaya baktı. Bu yurda geldiği ilk günü hatırladı ne kadar yalnız ve çaresizdi. Şimdi ise Günel ablası ve kısa bir süreliğine de olmuş olsa edindiği çok güzel arkadaşlıkları vardı. Onlara o lanet kitap yüzünden yaşattığı şeyler için üzgündü ama sonuçta böyle olacağını kimse bilemezdi. Çalışma masalarından birinin sandalyesini çekip oturmuş efkarlı bir eda ile dışarıyı izleyen Günel ablasının yanına gitti ve bir sandalyeyi de çekip kendisi oturdu.

"Abla" dedi çekinerek.

Günel başını pencereden çevirip ona baktı. "Efendin güzelim"

"Yeri ve zamanı mı bilmiyorum ama bugün hiç tuhaf bir şey olmadı fark ettin mi?"

"Haklısın umarım bu saatten sonra da olmaz. Bizim derdimiz bize yeter artık. Bir de bununla daha fazla uğraşmayalım"

"Aslında abla bugün Melis'i de görmedim. Kalabalığa dikkatle baktım ama ne o ne de onun velisi olduğunu söyleyen biri vardı."

"Allah Allah inşallah bir şey olmamıştır arayayım bakim bir onu"

Günel cebinden telefonunu çıkarıp Melis'in numarasını çevirdi. Onu üç kez üst üste aradı ama Melis müzik dinlediği için onu sürekli reddetti.

Laden, Günel'e bakıp "meşgule atıyor her zamanki dimi Melis işte cin gibidir ona bir şey olmaz boşuna evham yaptık bizde"

"İyi şükür meşgule atıyorsa bir şey olmamış demektir tamamen kurtulalım da tez zamanda şu musibetten başka bir şey istemiyorum"

Laden "saat kaç olmuş bu arada?"

Günel telefonundan saate baktı. "Saat 23.33" dedi. "o gün oyunu bu odada tam da bu saatler oynamaya başlamıştık ne tuhaf aklımda kalmış" dedi.

Bir anda olanları hatırlayınca ikisinin de içi ürperdi. Günel ayağa kalkıp "kalk hadi çıkalım şu odadan benim odama gidelim" dedi. Laden'de ayağa kalkıp "tamam abla" dedi. Ve valizini alıp odadan çıktılar. Birkaç dakika sonra alt kattaki Günel'in odasındaydılar. Laden yatakta Bağdaş kurmuş otururken Günel kıyafetlerini getiriyor Laden'de mümkün olduğunca dikkatlice ve özenlice katlayıp onları yanındaki valize yerleştiriyordu. O kadar yorgunlardı ki hemen işleri bitirip uyumak istediklerinden ikisi de Günel'in odasına gelir gelmez hiç konuşmadan işe koyulmuşlardı. Bir yandan da bundan sonraki hayatları için kendi kafalarında çeşitli senaryolar üretmekle, kara kara düşünmekle meşgullerdi. Fakat bir anda elektrikler kesildi. Ortalık zifiri karanlık oldu ve onları hayal dünyalarından çekip aldı.

Laden dejavu yaşıyordu.

"Abla neredesin?"

Günel zifiri karanlıkta gelip onun elini tuttu. "Buradayım kuzum korkma birkaç dakika içinde gelir elektrikler”

Laden müthiş bir korku ile ağlayarak " hayır abla hayır bu kadar zifiri karanlık olması normal değil, o gün de böyle olmuştu" dedi.

"Ne zaman?" dedi Günel korku ile

"Çalıkuşu ile beni dev köpek kovaladığı zamanda" dedi Laden ve bir anda elektrikler tekrar geldi.

Günel tam "korkma bak elektrik gel..." derken gördüğü manzara karşısında dili tutuldu. Ve çok geçmeden hep bir ağızdan çığlıklar ve feryatlar yükselmeye başladı.

Sekiz genç kız ve bir kadın toplam dokuz kişi. Laden, Esram, Meral ve Melis'in odasında yani büyüyü yaptıkları odada saat tam 23;59'da aynı yerlerinde bağdaş kurmuş ve elleri tüm gün arayıp da bulamadıkları ortalarında duran kitaptaki okun üzerinde birleşmiş oturuyorlardı. Ne kalkabiliyorlar ne de ellerini kitaptan çekebiliyorlardı. Ağlamak ve bağırmalar eşliğinde herkesten bir ses çıkıyordu. Sonunda Laden dayanamayıp "Susun hepiniz susun!" diye bağırdı. Hepsi sustu biri hariç Melis, Laden'e ve o kitabı bulup buraya getirdiği güne küfürler yağdırıp duruyordu. Laden tam ağzını açıp ona çenesini kapatmasını söyleyecekken Çalıkuşu'nun gözleri yukarı doğru kayıp bembeyaz oldu. Laden ona baktı. Çalıkuşu bazen Nila'yı korkutmak için bu şakayı yapardı.

Laden "çalıkuşu şimdi hiç sırası değil ayrıca komikte değil lütfen" dedi şaka olmadığını herkes gibi o da bilirken fakat bir umut şaka olmasını dileyerek. Ama Çalıkuşu tepkisizdi. Üç saniye sonra bedeni sanki bir ceset gibi sol tarafında duran Ayça'nın üzerine düştü. Sonra sanki birer domino taşı gibi Laden hariç hepsinin göz bebekleri bembeyaz oldu ve teker teker kusursuz bir domino etkisi ile sola doğru birbirlerinin üzerine bayılmaya başladılar. Çalıkuşu, Ayça, Nila, Esram, Meral, Melis, Günel ve son olarak Buse'de onun kucağına düşmüştü. Laden ise hala uyanıktı korkudan zangır zangır titriyor ve ne yapacağını bilemiyordu. Birkaç saniye onları duyan birinin yardıma koşması için Allah'a yalvarıp durdu ama kimsenin gelmeyeceğini biliyordu. Çünkü ne zaman böyle tuhaf olaylar yaşansa etrafta kimse olmazdı ya da olsa bile iki tarafta sanki başka bir âlemde gibi birbirini asla görüp duymazdı. Laden öleceğinden emin bir şekilde son kez kelime-i şahadet getirirken o da çok geçmeden diğerleri gibi devrilip bayıldı.

Bölüm : 16.09.2024 18:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...