
Günler böyle böyle geçmeye başladı. İki aşık evde gülüşüyor, şakalaşıyor, yemek yiyor, konuşuyor arada sırada da ormanda ve evin kenarındaki gölde uzun yürüyüşlere çıkıyorlardı. İkisi de çok mutluydular. Ama hala aşamadıkları tek bir engel vardı. O da evlenmek ikisi de evlenmek ve bütün sınırları ortadan kaldırmak istiyorlardı. Artık sadece sarılmak veya el ele tutuşmak yetmiyordu. İkisi de birbirine ömür boyu yetecek kadar deli gibi aşıklardı. İkisi de birbirine aç ve susuzlardı.
Aradan tam bir ay geçti. Artık kar yağmaya başlamıştı dışarısı bembeyazdı. Taru ve Laden bir akşam yatak odasındaki şömine yanarken kanepede sarılarak oturmuş çaylarını yudumlayıp dışardaki büyüleyici kar manzarasını izliyorlardı. O esnada kapı çaldı. Laden üst katta olmasına rağmen arkadaşlarının sesini duymuştu ve bir aydır hasret kaldığı arkadaşlarının sesini duyar duymaz koşarak gidip kapıyı açtı. Çalıkuşu, Buse, Esram ve Ayça'yı karşısında görünce mutlulukla onlara sımsıkı sarıldı.
Buse patavatsızlığından hiç vazgeçmeyerek "gece vakti sizi rahatsız etmek istemezdik çifte kumrular ama Çehomist gece vakti gelmenin daha az dikkat çekebileceğini söyledi" dedi gülerek.
Çalıkuşu, Laden'e sarılırken "sen bakma ona bu aralar biraz tuhaf" dedi.
Ve hep beraber içeri geçtiler. Bu esnada Çehomist bir aydır aklından hiç çıkaramadığı Laden'i tekrar karşısında görünce kalbinin deli gibi atmasına engel olamadı. Ona karşı bir şeyler hissediyordu. Ama Taru ile birbirlerine deli gibi aşık olduklarını artık duymayan kalmamıştı. Bir Helusalı olarak kardeşi gibi gördüğü Taru'ya kalleşlik yapmayı istese bile aklından geçiremezdi. O yüzden içindekini gömüp mezara kadar saklamaya karar vermişti ama yine de arada sırada ona kayan gözlerini kontrol altında tutmak da çok zorlanıyordu. Herkesle birlikte gidip sessizce salona oturdu ve hiçbir şey düşünmemeye çalıştı.
"Bir ay boyunca seni çok özledik" dedi Çalıkuşu. Neredeyse bağırarak söylemişti bunu. O hep duygularını olduğu gibi dışa vururdu, deli doluydu.
"Bende sizi çok özledim" dedi Laden.
Sonra Esram Taru'ya bakıp "size de teşekkür ederiz. Siz eğer vaktinde yetişmeseydiniz hepimiz şimdiye ölmüş olabilirdik" dedi.
Taru mütevazı bir tavırla "aslında teşekkür edilmesi gereken kişi ben değilim. Her şeyi erkenden fark edip bana haber veren Bangam'dı. Ben sadece üzerime düşeni yaptım"
Ayça "yine de size de bir teşekkür borçluyuz. Gemiye nasıl kahramanca girip Laden'i kurtardığınızı hepimizin öğrendik"
Laden ve Taru biraz utandılar ve yanakları kızardı.
Taru biraz resmi bir cevap verip "görevimiz bu" demekle yetindi.
Ayça "Umarım Helen denen o kadın bir daha bize zarar vermeye çalışmaz"
Buse "evet, ruh hastası kadın sebepsiz yere hem bizi öldürmeye çalıştı hem de suçu başkasına atıp işin içinden sıyrıldı."
Esram "sebepsiz olamaz bunu daha öncede söyledim size. Kesin bir sebebi var."
Çalıkuşu "sebebi kendi canice düşünceleri olmalı. Yoksa neden bizi öldürmeye çalışsın ki biz kimseye bir kötülük yapmadık."
Laden "ama yine de onun yüzünden bir ay boyunca insan içine çıkamadık. Bu bize yapılmış çok büyük bir haksızlık"
Bu esnada Çehomist lafa girdi.
"Artık herkes sizin masum olduğunuzu öğrendi ve kraliyet ailesi bu olayın unutulmasını istiyor. Bu yüzden artık evinize geri dönebilirsiniz sayın Maya, tabi isterseniz"
Laden, Taru'ya baktı. Göz göze geldiler. Ondan bir an bile ayrı kalmak istemiyordu. Ama artık eve gitmenin zamanı gelmişti. Zaten bu ondan sonsuza kadar ayrılmak demek değildi.
"Haklısın eşyalarımı alıp gelsem iyi olacak" dedi.
Taru "siz zahmet etmeyin, ben yarın hepsini size getiririm" dedi. Bunun Laden'i görebilmek için iyi bir bahane olduğunu biliyordu.
Laden hiç istemeyerek "tamam o zaman" dedi ve ayağa kalktı.
Çalıkuşu düşünceli davranarak "biz önden gidelim Taru ile siz arkadan gelirsiniz" dedi ve kızları dürterek onlarla birlikte dışarı çıktı. Herkes dışarı çıkar çıkmaz Laden ve Taru birbirlerine koşup sarıldılar Taru, Laden'i yüzünü ellerinin arasına alarak
"Bu çok kısa bir ayrılık inan bana. En kısa sürede tekrardan kavuşacağız. Bunun için elimden geleni yapacağım"
"Biliyorum fakat seni çok özleyeceğim" dedi Laden ve Tekrar sımsıkı sarıldılar.
"Seni seviyorum"
"Evlen benimle".
Taru başını kaldırmış ona doğru heyecanlı bir şekilde bakan Laden'in saçlarını okşayıp "özür dilerim daha önce söylemem lazımdı ama bugünün geleceğini akıl edemedim. Sana bu kısacık sürede o kadar çok alıştım ki hiç ayrılmayız sandım"
Sonra dizlerinin üstüne çöküp "Sayın Maya bu askerle evlenip onu ve aşkınız olmadan acılar içinde kalıp nefes alamayacak kalbini kabul eder misiniz? Aşkıma karşılık verip beni gururlandırır mısınız ya da şöyle söylemeliyim. Beni helusa'nın en mutlu mesanı yapar mısınız? Eğer kabul ederseniz ben de size ve sevginize ömrümün sonuna kadar layık olmaya çalışacağım, söz veriyorum"
Laden'in gözünden birkaç damla mutluluk gözyaşı aktı kısık bir sesle Taru'nun boynuna sarılırken kulağına “evet” diye fısıldadı. Taru aldığı cevabın sarhoşluğuna onu sımsıkı kucaklayıp döndürdü.
Laden "ama" dedi. "sanırım ilk önce Ayça ve Bangam evlenmek isteyecektir onları beklememiz gerekebilir"
Taru, Laden'i kucağından indirip ellerini tutarak "seni bir ömür boyu beklerim" dedi. Ve ayrılmak için zorda olsa evden çıktılar. Taru, Laden’e evine kadar eşlik etti. Laden eve geldiğinde ise kapıdan içeri girmeden önce son kez sevdiği adama uzun uzun baktı. Ve sonunda zor da olsa Taru'yu arkasında bırakıp kapıyı açıp içeri girdi. Kapıyı kapatıp evin içine baktığında da onu bekleyen kızlar meraklı gözleriyle karşılaştı.
Buse "iyi ki hemen arkamızdan gelecektiniz" deyip güldü.
Ayça "rahat bıraksana. Görmüyor musun ,ne kadar aşıklar çifte kumrular birbirlerine."
Laden "doğru artık tek çifte kumrular sen ve Bangam değilsiniz" dedi Ayça'ya bakıp gülerek.
Çalıkuşu "ya ne kadar güzel belki de ilerde bir gün hepimiz çift olarak gezeriz" dedi.
Laden şaşkın bir şekilde "hepimiz derken" diye sordu.
Ayça "bu bir ayda neler neler oldu bir bilsen" dedi.
Ve heyecanla tüm olup bitenleri anlatmaya başladılar. Bir ay boyunca hepsi bir yere çıkamadıkları için evleri birbirine yakın olan Kebbom, Hun ve Çehomist'in evlerinde kalmışlardı. Bu süre içinde birbirlerine çok benzeyen iyi kalpli ve uysal bir çift olan Kebbom ve Çalıkuşu'da birbirine açılmıştı. Sert ve huysuz olan Hun bile Buse'ye aşık olmuştu. Buse'nin sert hoyrat ama bir o kadar da kendinden emin tavırları tıpkı ona benziyordu. Böyle bir kızı Helusa'da bulmak imkansızdı ve ondan çok etkilenmişti. Sanki iki sert kaya birbirleri için yaratılmışlardı. Hun henüz ona aşkını itiraf etmese de Buse onun sonsuza kadar kaçamayacağını biliyordu.
Ayça cümlenin sonunda derin bir nefes aldı ve müjdeli haberi de verdi.
"Ve müjdemi isterim Bangam ve bende önümüzdeki ay evlenmeye karar verdik"
Kızlar bu duydukları habere öyle sevindiler ki hepsi çığlıklar atarak Ayça'yı tebrik ettiler ve boynuna sarıldılar. Fakat Laden'in aklına bir soru işareti takılmıştı. Ayça'yı tebrik edip hepsi tekrar yerine otururken Esram'a bakıp.
"Esram peki ya sen? Hala Yakuza'ya mı aşıksın, yoksa hayatında başka biri mi var" Aklına ilk gelen kişi tabiki, Esram onun evin de kaldığı için Çehomist'di.
"Hala Yakuza'ya aşığım hemde eskisinden daha çok. Bizi kurtardıktan bir süre sonra Taru'nun yaptığının kural ihlali olsa da doğru bir hareket olduğunu savunmuş ve Prenses Helen’in oyununu da o gün yüzüne çıkartmış. Bunu duyunca ona bir kez daha aşık oldum ayrıca duyduğuma göre o gece sizin yaptığınız plan işe yaramış. Kız zaten Yakuza'dan çok hoşlanmıyormuş fakat onun duygularını incitmek istemediği için söyleyemiyormuş ve bu olayda onun bahanesi olmuş. Yani hala Yakuza'ya karşı bir şansım olduğuna inanıyorum bence bir gün o da beni fark edecek."
"Hepimiz bir ay boyunca evde değil miydik, sen bunca şeyi nereden öğrendin" diye sordu Laden merakla.
Esram gülümseyerek "belki yeni dostum Çehomist'in bilgi toplaması için biraz başını ağrıtmış olabilirim" dedi.
Çalıkuşu lafa dalarak "peki ya Laden, sen ve Taru arasında ne oldu?" diye sordu heyecanla.
Laden biraz kızararak "Taru bugün bana evlenme teklifi etti. Tabi ilk öncelik Ayça ve Bangam'ın" dedi.
Kızlar duydukları ikinci müjde karşısında tekrar havalara uçup sevinç çığlıkları attılar ve Laden'e sarılarak onu da tebrik ettiler.
Ayça heyecanla "çifte düğün bile yapabiliriz" diye bağırdı.
Laden gülümseyerek "aslında neden olmasın ki" diye cevap verdi.
Ayça gözleri dolarak "keşke bu mutlu günümde annemde yanımda olabilseydi." Ağlamaya başlayarak "ama herhalde çoktan kaybolan kızının cenazesini düzenlemişlerdir. Başka bir gezegende hala nefes aldığımı ve evlenmek üzere olduğumu nereden bilebilir ki?" dedi.
Laden "sanırım sizde acı gerçeği öğrendiniz"
Buse sert kabuğundan çıkıp gözleri dolarken "en azından hala hayatta olmalılar buna sevinmemiz lazım" dedi.
Çalıkuşu hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayarak "ama onları bir daha göremeyeceğiz, ben annemi çok özledim" dedi.
"Bende" dedi Esram ve bütün kızlar ağlamaya başladı.
Yaklaşık bir saat sonra Ayça gözyaşlarını silip "tamam yeter bu kadar ağlamak. Ailelerimizden ayrı olabiliriz ama onlar yaşadığımızı bilselerdi. Bizim mutlu olmamızı isterlerdi. O yüzden her şeye rağmen mutlu olacağız. Hem ailelerimiz hem de ölen arkadaşlarımız için.”
Esram “ Haklısın, eminim onlarda böyle isterdi"
"Bizim için canını feda eden Günel abla da böyle isterdi" dedi Laden gözyaşlarını silerken.
"Biz çok şey atlattık defalarca ölümden döndük. Mutlu olmak en çok bizim hakkımız" dedi Çalıkuşu.
"Aynen öyle işte o yüzden gözyaşlarını silin ve düğünüm için bana fikir verin. Yardımınıza ihtiyacım var gözyaşlarınıza değil. Zaten bu zamana kadar çok gözyaşı döktük. Artık mutlu olacağız ve onlar için yaşayacağız."
Böylece bir aydır ayrı kalan kızlar o gün geceye kadar uzunca sohbet ettiler ve sonunda sabah olmadan birkaç saat uyku çekebilmek için hepsi odalarına geçti. Laden yatağına yattı. Ama bir türlü gözüne uyku girmiyordu. Sürekli gözü Taru'yu arıyordu, onu görmek istiyordu, onu duymak istiyordu daha şimdiden ona ve ona ait olan her şeye hasretti. Ondan bir an bile ayrı kalmak dayanılmazdı. Bir ay boyunca onunla farklı yataklarda uyumuşlardı. Ama en azından aynı ev içinde olduğunu bilmek ona huzur ve güven veriyordu. Ona bir nefes kadar yakın olduğunu bilmek ona yetiyordu. Ama artık daha fazlasını istiyordu. Kalbi Taru'dan gelen aşka fazlası ile minnettardı. Onun kendisini sevdiğini bilmek bile kalbine ömür boyu yetebilirdi. Ama bedeni daha nankördü hep daha fazlasını istiyordu. Beyni de asla söz dinlemiyordu. Sürekli Taru'nun dudaklarını, bedenini, sesini, tenini, sarhoş edici kokusunu ve onu dokunmanın, ona ait olmanın nasıl bir his olacağını düşünmeden edemiyordu. Başının altındaki yastığını aldı ve sımsıkı sarıldı. Anlaşılan şimdilik Taru yerine bu yastığa sarılması gerekti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
