8. Bölüm

Büyük Gün

Asi
yazarasi

Laden esneyerek uyandı. Tam karşısında kapının üzerinde duran duvar saatine baktı. Saat sekiz olmuştu. Geç kalmışım diye söylenmeye başladı. Uykuyu sevmeyen biri için fazla bile uyumuştu. Üstelik bugün otobüse binmeden önce halletmesi gereken bir ton işi vardı. Hemen yataktan kalktı. Yatağını ve yorganını düzelttikten sonra hızlı bir şekilde odasının karşısında ki banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Hala aynadaki kıza bakınca yüreği burkulsa da bugün nihayet o kıza yapılanların intikamını alacağı gündü.

Bugün yıllardır cesaret edemediği bir şeyi yapacaktı. Yapacağı şeyi düşünmek bile onu heyecanlandırıyordu. Bu işi elinden geldiği kadar hızlıca bitirmeliydi. Daha fazla düşünüp vazgeçmekten korkuyordu. Fakat hastanedeyken aynadaki kıza bir söz vermişti bu sefer yaptıklarının bedelini onlara çok ağır ödetecekti ve bu sefer sözünde durmakta kararlıydı. Sadece akşama kadar vakti vardı o yüzden hızlı hareket etmeliydi.

Ama kurt gibi açtı ilk önce mutfağa gidip bir şeyler atıştırmalıydı. Mutfağa giderken salona ve diğer odalara şöyle bir göz geçirdi. Babası ve Sedat abisi evde yoktu ama Mehmet abisi hale evdeydi. Anlaşılan henüz dönmeyecekti. Annesi ise salonun balkonunda çamaşır seriyordu. Maalesef planına şimdi başlayamayacaktı. Çünkü planını sadece evde kimse yokken uygulayabilirdi. O yüzden şimdilik beklemeye karar verdi ve ilk önce mutfağa gidip karnını doyurmaya odaklandı. Karnını doyurduktan sonra mutfağı toplarken Mehmet abisinin hazırlanıp evden çıktığını gördü. Buna sevinmişti şimdi geriye bir tek annesi kalmıştı. Onun da yarım saatliğine evden gitmesi için dua etmeye başladı sadece yarım saat ona yeter ve artardı.

Laden mutfaktaki işini bitirip odasına geçerken annesi: "Ben birkaç saatliğine komşuya geçiyorum ben gelene kadar evi süpür etrafı topla" dedi ve evden çıktı. Laden annesi çıkar çıkmaz sevinçten evin içinde zıplayıp havalara uçtu işte beklediği an gelmişti. Annesi evden çıkar çıkmaz ilk önce evin kapısını kilitledi çünkü pat diye gelen birine yakalanmak istemiyordu. Sonra temizlik yapıyor imajı vermek için elektrikli süpürgeyi salona götürüp çalışır vaziyette bir kenara bıraktı. Ondan sonra da koşarak abilerinin odasındaki bilgisayarın başına geçti. Şansına Sedat abisinin laptopuda yatağın üzerindeydi. Bu da ona fazladan bonus demekti.

Odadaki masaüstü bilgisayarın şifresini biliyordu. Birkaç ay önce okuldaki ödevi için Sedat abisine yalvarıp öğrenmeyi başarmıştı. Sedat abisinin laptopunun şifresini ise bir kez o girerken görmüştü. İlk önce masaüstü bilgisayardan başladı. Hızlı hareket etmeliydi. Bilgisayardaki kilitli dosyalara bile açıp tek tek baktı şansına yarım akıllı abisi dosyaların şifresini bilgisayar şifresi ile aynı yapmıştı. Sonra bilgisayar masasının çekmecesini açtı abilerine ait bir sürü flaş bellekten rastgele birini seçip hemen bilgisayara taktı. Şimdilik herhalde bu flaşı ödünç aldığını fark etmezlerdi. Tek tek bütün bulduklarını flaşa attı.

Uyuşturucu, kara para, şantaj, tehdit ve daha neler neler. Babasının ve abilerinin çevirdikleri bütün işlerin belgeleri resmen apaçık bir şekilde karşısında duruyordu. Laden bazen kulak misafiri olduğu abilerinin konuşmalarından her zaman bilgisayar da bir şeyler saklı olduğunu biliyordu. Ama itiraf etmeliydi ki bu kadarını o da beklemiyordu. Bu gördüklerinden sonra hem ailesinden bir kez daha midesi bulanmış hem de abilerinin bu belgeleri bir aptal gibi bilgisayar da bu kadar korumasız bir şekilde bırakmalarına hayret etmişti. Bir polis baskınında polislerin bu belgelere ulaşması kesinlikle onunkinden daha uzun sürmeyecekti. Kim bilir belki de çok yakında sürpriz bir polis baskını da yaşayabilirlerdi. Ama önden polislerin işini kolaylaştırmak ve ona inanmalarını sağlamak için Laden gidecekti. Son belgeleri de flaşa atınca bilgisayar da işi bitti. Hızla laptopa geçip ondan da işine yarayacak belgeleri hemencecik flaşa attı ve bütün işi bittikten sonra bilgisayarları kapatıp hemen salona geçti. Bilgisayarda işi sandığından da kısa sürmüştü ve şansına hala eve kimse gelmemişti. Yaptığı şeyden ötürü korkuyor, heyecanlanıyor ve vücudu adrenalin salgılıyordu. Aslında içinde biraz da burukluk da vardı. O da böyle olmasını istemezdi ama ona başka çare bırakmamışlardı.

Laden evin tüm işini kısa sürede bitirdi ve oturup gözlerini kapıya dikerek annesinin gelmesini beklemeye başladı. Yaklaşık bir saat sonra annesi eve döndü. Henüz öğlen bile olmamıştı. Annesi gelir gelmez akşam yemeğine pişireceği sarmaları erkenden hazırlamak için mutfağa geçti. Laden de arkasından giderek onu takip etti. Annesi malzemeleri hazırlayıp mutfak masasına oturana kadar onu bekledi. Annesi ona aldırış etmeden masaya oturup işine devam ederken bile Laden usul usul yavru bir kedi gibi ona bakmaya devam ediyordu. Birkaç dakika bekledikten sonra çekinerek: "anne" diye seslendi.

"Ne oldu sakın bana yurda gidemem falan deme, babanla, abilerin karar verdi. Yıllık ücreti de peşin ödedi. Ne ben fikrinden döndürebilirim onları ne de onlar vazgeçer bu saatten sonra paşa paşa gideceksin o yurda."

"Hayır, ben senden bir şey isteyecektim"

"Ne?"

"Bana biraz para verir misin?"

Annesini nedenini öğrenmek için tek kaşını kaldırmış ona bakıyordu. Laden utanarak biraz daha ona yaklaştı ve evde ikisinden başka kimse olmamasına rağmen kısık bir sesle

"Yurda gideceğim fakat iç çamaşırı almam lazım bendekileri uzun zamandır kullanıyorum çok kötü olmuşlar" dedi.

Aslında yalan söylemiyordu gerçekten gidip üstüne başına bir şeyler alması lazımdı. Aslında pantolon, ayakkabı, bluz iç çamaşırı hepsi baştan aşağı yeniden alınmalıydı. Hepsi çok kötü olmuştu. Ama Laden iki kuruş para alabilirse ilk önce iç çamaşırı almayı düşünmüştü. Çünkü hepsi ya yırtık, ya rengi solmuş ya da ipi sökülmüştü. Laden yurtta çamaşır sırasında kızların ona bakarak acımasını veya onun pis olduğunu düşünmelerini istemiyordu.

Annesi hemen cevap vermedi ilk önce duvardaki saate bakıp biraz düşündü sonra kalkıp

"Tamam sen bekle burada ben gelene kadar" dedi.

On dakika sonra elinde biraz para ile geri döndü. Ve Laden'e uzattı

"Al bu kadar yeter herhalde" dedi.

Laden paraya bakıp "yeter hatta istersen birazını alabilirsin anne" dedi.

Annesi ise "Gerek yok özellikle parayı biraz fazla verdim ki üstüne başına da düzgün bir şeyler al. Aptal çocuğu gibi gezip bizi daha fazla rezil etme."

“Tabi ya” dedi Laden. Annesi onu düşünecek değildi ya sanki birazcık sevgi gösterse ölürmüş gibi "kızım ihtiyacın var git al " değil "bizi elaleme rezil etme" diyecekti. Söz konusu laden ise başka ne beklenebilirdi ki zaten. Yine de Laden bu lafı çok kafaya takmamaya çalıştı. Lakin annesinin bu tavrı her seferinde onu üzüyordu. Laden yüzüne zoraki bir gülümseme koyup:

"Teşekkürler anne" dedi hiç yoksa en azından bu sefer para verdi diye mutlu olmaya çalıştı.

"İşlerini çabucak hallet çok gecikmeden de eve gel"

"Tamam anne" dedi. Laden ve daha fazla zaman kaybetmemek için hemen evden çıktı.

Hiç vakit kaybetmeden hemen emniyeti müdürlüğünün yolunu tuttu. Heyecandan kalbi deli gibi atıyordu. Yaklaşık 15 dakika yürüdükten sonra nihayet emniyet müdürlüğüne ulaştı.

Özellikle karakola gitmemişti. Çünkü abilerinin bilgisayarında bakınırken öyle bir şey bulmuştu ki bu mesele emniyet müdürünü bizzat ilgilendirdiği için direkt ona gelmek çok daha iyi bir seçenek olmuştu. Hem de bu sefer onları karakol müdürü Vedat bile kurtaramayacaktı çünkü onun da ipi bugün çekilecekti.

Binaya girip müdürün odasını buldu ve kapıyı tıklatıp içeri girdi. Ortadan biraz daha yaşlı, hayatın yorgunluğu yüzünden okunmasına rağmen aynı zamanda da çetin ceviz duran emniyet müdürü kafasını önündeki kâğıt yığınından kaldırıp meraklı gözlerle ona baktı. Anlaşılan bu genç kızın ne sebeple orada olduğunu merak ediyordu. Ona yaşını sorup öğrendikten sonra “derdi her neyse yanlış yere geldiğini karakola çocuk şubeye gitmesi gerektiğini” söyledi. Fakat Laden elindeki flaşı gösterip içinde bizzat onu da ilgilendiren önemli şeyler olduğunu söyleyince işin rengi değişti. Git gide daha da meraklanan emniyet müdürü tüm işini bir kenara bırakıp ondan flaşı vermesini rica etti. Fakat Laden önce kendini güvenceye almalıydı. Emniyet müdürüne bu bilgileri asla ondan öğrendiğini kimsenin bilmemesi gerektiğini hatta polisin ev baskını sonucu bulduğu izlenimi vermelerini gerektiğini söyledi ve neden böyle bir şey istediğini de uzun uzun açıkladı. Derdini anlatıp istediği sözü emniyet müdüründen aldıktan sonra flaşı ona verdi.

Emniyet müdürü flaşı açıp birkaç dakika baktıktan sonra sinirden gözleri doldu ve öfkeden zangır zangır titreyen ellerle fişek gibi masadan fırlayıp odadan dışarı çıktı. Onun bu dehşet verici hali o kadar korkunçtu ki Laden bu zamana kadar babasından veya abilerinden bile bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu.

Birkaç dakika orada durup olan biteni dinledi. Öfke ile bağırıp emir yağdıran emniyet müdürünün sesi resmen her yerde yankılanıyor ve insanın tüylerini diken diken ediyordu. Bir yandan da sürekli iyi bir şey yaptığını söyleyerek Laden kendini rahatlatmaya çalışıyordu.

Evet, iyi bir şey yapmıştı. Özellikle de evladını kaybeden bir babaya kızının ve doğmamış torunun katilini geçte olsa nihayet yakalama fırsatı verdiği için kendisi ile gurur bile duymalıydı. Hatta bunu çok daha önce yapmalıydı. Fakat ancak cesaretini toplayabilmişti.

Bundan yaklaşık iki sene kadar önce Mehmet abisi emniyet müdürünün kızı ile sevgiliydi. Lakin bunu bilen yalnız birkaç kişi vardı. Çünkü emniyet müdürü asla kızının Mehmet gibi sicili kabarık bir serseri ile sevgili olmasına izin vermezdi. Bu yüzden ilişkilerini gözlerden uzak ve gizlice yürütüyorlardı. Laden ise kızı birkaç kez evlerine girerken görmüş birkaç kez de abisi konuşurken duyduğu için tanıyor en azından kim olduğunu biliyordu. Kız Mehmet abisine saplantılı bir şekilde aşıktı. İki senelik ilişkilerinden sonra ise kız hamile kaldı. O zamanlar evin içinde bu konu çok gündeme geldiği için hala dün gibi hatırlıyordu. Fakat bir gün genç kız bir anda ortadan kayboldu. Ve cesedini günler sonra çorak bir arazi de gömülü buldular. Otopsi raporuna göre aşırı doz uyuşturucu alımından ölmüştü. Ama onun ve bebeğinin ölümüne sebep olanlar hiçbir zaman bulunamamıştı.

Laden her zaman işin içinde abisinin olduğunu biliyordu. Ama ne yapabilirdi ki elinde ne delil vardı ne de abisinin suçunu ispatlayacak başka bir şey ta ki o güne kadar. Abisinin bilgisayarında olay gününe ait hatta bizzat hamile kıza zorla uyuşturucu verdikleri videoyu bulmuştu. Videoda en başta çocuğun düşmesi doğmaması için kızı ikna etmeye çalıştıkları sonra kız direnince ise arkadaşları ile kıza zorla uyuşturucu verdikleri gözüküyordu. Hatta üstün üstüne üstlük bir de canice gülüp eğleniyorlardı. Ta ki kız mosmor kesilip ölene kadar o dakikadan sonra telaşla bir şeyler yapmaya çalışsalar da videonun sonunda "kız öldü, kahretsin, nereye gömeceğiz" şeklindeki konuşmalar çok rahat bir şekilde duyuluyor ve sonra video bitiyordu. Bu kadar kanıt bile onları parmaklıklar ardında göndermeye hayli hayli yeter de artardı bile. Gerçekten cinayet kanıtını hala bilgisayar da tutmak gibi bir aptallık da zaten ancak abilerinden beklenen bir hareket olurdu.

Laden işi bittiği için daha fazla oturmamaya karar verdi ve gülerek oradan çıktı. O karakoldan çıkarken polis ekipleri de arabalara toplanmış çalan siren sesleri ile onların evine doğru gitmeye başlamıştı, yani öyle umuyordu. Her şey çok kolay olmuştu. Dizilerdeki ve filmlerdeki mağdur ama hem korkak hem de beceriksiz karakterler aklına geldi. Kendi kendine "cesaret edip isteyince gayet de kolay oluyormuş demek ki" dedi.

Binadan çıkıp bahçedeki köşeyi dönene kadar kendi kendine deli gibi gülmeye devam etti. Fakat köşeyi dönünce bir an duraksadı. Derin bir nefes aldı ve sırtını duvara yaslayıp deli gibi ağlamaya başladı. Gözyaşları gözlerinden oluk oluk akıyordu. Birkaç saniye önce gülen yüzü sadece bir maskeydi. Şimdi ise o maskeyi atmış içindeki acıları tüm çıplaklığı ile dışarı vurmuştu. Canı yanıyordu. Hem de çok.

Acılarını hep içine atmış ya da görmezden gelmeye çalışmıştı. Ama artık eski kadar iyi saklayamıyordu sanırım. Ağlıyordu çünkü, neden onun da herkes gibi normal bir ailesi yoktu,? Neden ailesi bu kadar kötü insanlar olmuşlardı? Neden ona bunca yıl eziyet etmişlerdi? Neden annesi hatta kimse onu sevmemişti? Neden yalnız kalmak zorundaydı her zaman? Neden bunca acıyı çekmek zorunda kalmıştı? Neden ona bunu yaptırmak zorunda bırakmışlardı? Neden o kızı ve doğmamış yeğenini öldürmüşlerdi? Neden hayat böyleydi, Neden o böyleydi. Neden, neden, nedendi işte hepsi.

İnsanlar yanından geçip acıyan gözlerle ona bakarken o gözleri kan çanağı gibi olana kadar ağladı. Sonra ise her zamanki gibi kendi kendini teselli edip gözyaşlarını sildi. Oradan ayrıldı ve çarşıya doğru usul usul yürümeye başladı.

 

★★★★★★★★★

Gökyüzü kapanmaya başlamıştı. Yağmur atıştırıyordu. Havaya bakılırsa daha da şiddetlenecekti. Laden alışveriş yapabileceği uygun fiyatlı bir dükkân ararken bir yandan da şu an evde olup bitenleri düşünüyordu. "Acaba polisler eve varmış mıydı? Bilgisayardaki dosyaları bulabilmişler miydi? Onca kanıta rağmen yine Vedat amca sayesinde kurtulabilirler miydi? Ya tutuklanmazlarsa ve eve gelince onun yaptığını öğrenirlerse ne olurdu? Ya da polisin elinden kaçıp saklanırlar mıydı?" Aklında binlerce soru vardı ama planı işe yararsa sonunda onlardan kurtulacağı için ufak da olsa bir mutluluk da vardı içinde. Yarım saat kadar çarşı da gezinse de hala istediği gibi bir dükkân bulamamıştı. Yağmur da yavaş yavaş hızlanmaya başlıyordu. Aslında Laden kendisine benzettiği bu kasvetli havalara bayılırdı. Ama yağmuru ne kadar severse ıslanmaktan da o kadar haz etmezdi. En iyisi hızlı davranıp hemencecik kendini bir dükkâna atmaktı.

Biraz daha yürüdükten sonra ara sokaklarda nihayet gözüne bir dükkân ilişti. Bu dükkânı hayatında ilk defa görüyordu. Ama önemli değildi. Adı Ucuzluk Dükkânı olan bu rengarenk dükkâna tam da yağmur daha da hızlanmadan kendini atmayı başardı.

Dışı gibi içi de rengarenk cıvıl cıvıl bir dükkândı burası. Çeşit çeşit kıyafetler raflarda, askılarda ve sepetlerde karışık halde duruyordu. Kapının üstündeki zilden birinin geldiğini duyan dükkân sahibi bayan merdivenlerden aşağı indi. Laden'in hafif ıslanmış halini görünce ilk lafı hoş geldiniz değil birazcık da abartarak "ay ne kadar ıslanmışsın sırılsıklam olmuşsun canım benim gel yukarıda elektrikli sobayı yaktık çay da var hemen otur biraz ısınırsın" oldu.

Laden dükkân sahibinin bu nezaketi karşısında çok şaşırmıştı hala böyle iyi ve samimi insanlar olduğunu görmek güzeldi. Teşekkür edip onunla birlikte Sarmal merdivenden yukarı kata çıktı. Yukarı katta aşağısı gibi rengarenk kıyafetlerle doluydu. Laden buradan eli boş çıkmayacağını anlamıştı ama ilk önce kadının arkasından üst katta sol tarafta bulunan mutfağa geçti. Burada kadının babası olduğunu düşündüğü yaşlı, beyaz sakallı, gömleğinin üzerine, ekoseli süveter giymiş bir adam vardı. Laden'i görünce boynunda asılı olan ipli gözlüğünü gözüne götürüp ona baktı. Onun hafif ıslak halini görünce de hiçbir şey sormadan sadece "hoş geldin kızım” dedi ve önündeki çayı içip bulmacasını çözmeye devam etti.

Laden geçip önündeki sandalyelerden birine oturdu. Mutfakta tam karşısında duran elektrikli soba içeriyi sıcacık yapmıştı. Kollarını masaya dayayıp etrafı izlemeye başladı. Bu dükkânı daha şimdiden çok sevmişti. Laden kuytu köşelerde saklanmış güzel her şeyi daha da bir severdi. Bu dükkânda öyle bir şeydi. Dükkân sahibi hanımefendi Laden'e de bir çay doldurup masada yanlarına oturdu. Çayın yanına da birkaç tane kurabiye çıkarmıştı. Laden çayını içerken ona kaçıncı sınıfa gittiğini, adını, yaşını nerede yaşadığını kaç kardeş olduğunu ve daha birçok şeyi sordu. Laden'de halinden memnun bir şekilde çayını içip kurabiyeleri yerken uzun süredir de kimseyle konuşmadığı için kadının sorularını zevkle teker teker cevapladı. Hatta o kadar çok konuştular ki ikisi de zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi.

Normalde bir bardaktan fazla çay içmeyen Laden beşinci bardağını da bitirmişti. Konuşmaya çok fazla daldığını anladığında yağmurun bittiğini ve havanın kararmaya başladığında fark etti. Hatta konuşmaya öyle bir dalmıştı ki bugün evde olmuş veya olmuş olabilecekler bile aklından çıkıp gitmişti. Küçük bir ihtimal de olsa eğer eve polis gelmediyse ve abileri hala evdeyse bu saate kadar gelmediği için dayağın kaçınılmaz olduğunu biliyordu.

Bir anda telaşa kapılmış bir halde: "benim hemen bir şeyler alıp eve gitmem lazım çok geciktim" dedi.

Kadında biraz mahcup olmuş bir halde: "kusura bakma hepsi benim hatam kendi gevezeliğimden senin niçin geldiğini sormayı unuttum ama merak etme bizim dükkânımızda her şey vardır. Ben sana ne istiyorsan iki dakika içinde getiririm." dedi.

Laden mutfaktan çıkıp kıyafetlerin yanına giderken: "bir pantolon, bir bluz birkaç tane de iç çamaşırı almam lazım ama param bu kadar” dedi elindeki tüm parayı göstererek."

Kadın bir ona bir de elindeki paraya baktı. Gülümseyerek“Sen merak etme hallederiz" dedi.

Laden bluzlara bakarken dükkân sahibi bayanda ona gidip birkaç tane pantolon getirdi ama Laden hiçbirini beğenmemişti. Bu sefer Laden bluzlara bırakıp kadın ile birlikte pantolon aramaya koyuldu sonunda gözüne tek kalmış bir siyah kargo cep pantolon ilişti. Ona bir beden büyüktü ama belindeki ipini sıkarsa hiçbir sorun olmazdı evet bu kargo cep pantolonu çok beğenmişti. Sonra hemen bluzları arasından siyah ve en sade bluzu buldu. Siyah ve sade En güzeli Laden için hep bu olmuştu. Sonra kadın ile aşağı kata indi birkaç dakika içinde istediği gibi iç çamaşırlarını da bulmuştu hatta beklediğinde de ucuz olduğu için bir suru alabilmişti gerçekten bu dükkân çok ucuzdu. Hatta adı Ucuzluk değil mucize dükkanı olmalıydı diye düşündü. Bu fikrini kadına söyleyince oda beğenmiş ve gülmüştü. Sonunda istediği her şeye alıp kadınla birlikte kasaya gitti. Kadın Laden'in aldıklarını poşete koyarken yanına bir tane de kiremit rengi kısa kollu bir bluz koydu. Laden kiremit rengini hiç sevmezdi. Hatta ne kendine ne de başkasına yakıştırırdı, o kadar haz etmezdi bu renkten. Kadının onu yanlışlıkla koyduğunu düşünerek: "ben kiremit rengi bluz almamıştım sanırım karıştırdınız" dedi.

Kadın ona bakıp samimiyetle "hayır karıştırmadım bu benim sana hediyem bir özür gibi düşün benim yüzümden eve geç kaldın"

Laden şaşırmıştı "hayır lütfen hiç gerek yok zaten sizden ucuza bir sürü şey aldım" dedi.

Kadın ise sevecenlikle " hediye geri çevrilmez" dedi, Laden'e poşetleri uzatırken.

Laden kiremit rengini hiç sevmese de bu onun hayatında aldığı ilk hediyeydi bu yüzden içten içe büyük bir minnet duydu. Hatta o anda kendine bir söz verdi. Bu bluzu asla atmayacak nereye gidersen gitsin hep saklayacaktı. İçten bir gülümseme ile mağaza sahibine teşekkür edip “iyi günler” diyerek dükkândan çıktı ve koşarak eve gitti.

Bölüm : 04.09.2024 16:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...