
Günler günleri kovaladı. Düğün hazırlıkları ile kızlara nefes bile aldırmayan bir ay sonunda bitti ve düğün günü gelip çattı. Düğün şehir merkezine sadece biraz uzaklıkta olan dümdüz ve yemyeşil bir kırda yapılacaktı. Düğün yerini beyaz sandalyeler, rengarenk çiçekler, toz pembe kurdelelerle donatmışlar, gelin ve damat için de göz alıcı bir mihrap yapmayı unutmamışlardı. Tabi bunları yaparken gerek Perus gerek Helusa halkından çok fazla yardım eden olmuştu. Sonuç olarak ise üç kültürün bir arada bulunduğu evrende benzerine hiç rastlanmayacak türden büyüleyici bir düğün organize etmişlerdi. Bir ay gibi kısa sürede gece gündüz çalışmalarına değmişti.
Artık arkadaşları Ayça ile Bangam evlenip kendi yuvalarına gidebilecekti. Nikah merasimi öğlen tam on ikideydi. Helusa'da gelin arabası olmadığı için kızlar erkenden, düğün yerine yakın bir yerde hazırlanmak için önceden kurdukları büyük çadıra gittiler. Hepsi buradan hazırlanıp düğün alanına geçeceklerdi. Saat on bire yaklaşırken neredeyse her şey kusursuzca hazırdı. Laden'de, Taru'nun ona hediye ettiği kıyafeti giymiş ve içinden hala Taru'nun ondan gelip özür dilemesini umarak çaresiz bir şekilde hediye ettiği bel zincirini de beline takmıştı. Laden aynada son kez saçına ve makyajına bakarken bir anda Ayça çığlık attı. Laden ve diğer kızlar korkarak hemen yanına gittiler.
Ayça onlar bakıp "gelin çiçeğim nerede? Onu getirmedik mi? Bulamıyorum."
Buse "en son salonda masanın üzerindeydi. Koskoca çiçeği kimse görüp almadı mı?"
Esram "Ben almadım siz niye almadınız"
Çalıkuşu "Karmaşa da gözümüzden kaçmış olmalı"
Laden "ben hemen evden koşarak alıp gelirim"
Çalıkuşu "Bende seninle geleyim"
Ayça "tamam ama lütfen acele edin"
Laden "sen merak etme on dakika içinde gider geliriz" dedi. Ve Çalıkuşu ile eve doğru hızlıca yürümeye başladı. Fakat Laden hayatında gerçekten ilk defa elbise giyiyordu ve sandalet tarzı hafif topuklu ve ipleri diz kapağından bir karış aşağıya kadar uzanan ayakkabıları ile yürümekte çok zorlanıyordu. Yürürken Çalıkuşu ile devrilmemek için kol kola girmek zorunda kaldılar.
Çalıkuşu gülerek "şu halimize bak zar zor yürüyoruz. Bu gidişle yarım saatte anca gidip geleceğiz"
Laden de gülümseyerek "haklısın, ama ne yapalım? Hayatımda ilk defa böyle bir elbise ve ayakkabı giydim. Hatta ilk defa bu kadar süsledim" sonra Çalıkuşu'na bakıp "makyajım fazla olmamış dimi biraz silsem mi acaba"
Çalıkuşu "saçmalama çok güzelsin Barbie bebek gibi oldun. Hem bir kız nasıl bu yaşına kadar elbise giymez aklım almıyor. Bence bundan sonra daha sık elbise giymelisin, sana çok yakışıyor."
Laden Çalıkuşu'nun iltifatları karşısında çok mutlu oldu. Ona sadece gülümsemekle yetinsede Allah'a ona Çalıkuşu gibi bir dost verdiği için teşekkür etti, tabi diğerleri için de. Hepsi birbirinin ailesiydi ve zaman onlara çıkar ilişkisi olmadan sadece saf sevgi ile nasıl dost olunacağını öğretmişti.
Laden ve Çalıkuşu güç bela nihayet eve vardılar. Laden daha kapı açılır açılmaz salonda masanın üzerinde duran gelin çiçeğini gördü. Gidip onu eline alırken "gerçekten yuh yani gözümüzün önünde duran çiçeği almak hiçbirimizin aklına gelmemiş. Halbuki bunu görmemek için kör olmak lazım."
Çalıkuşu "en son kapıyı kilitleyip gelen Buse'ydi aslında."
Laden "ama çiçeği almayı unutanın o olduğunu söylesek sinirlenip su gibi üste çıkar"
"Aynen ama boş verelim, aldık işte şimdi çiçeği. Hem o da çok yoruldu kaç gündür. Erkek gibi bütün ağır işlere o koştu. Dalgınlığına gelmiş olmalı"
"Haklısın hepimiz çok yorulduk. Buse de öyle tabi. Hadi hemen geri gidelim düğün yerine. Vaktimiz azalıyor."
Ve hemen evden çıkıp hızlı bir şekilde tekrar düğün alanına yürümeye başladılar. Bu esnada düğün alanına giden insanların arasında küçük bir kız çocuğu gördüler. Bu kız çocuğu onlara düğün alanını süslerken çok yardım etmişti. Maya'yı yani Laden'i görünce her zaman yaptıkları gibi eğilip selam verip;
"Merhaba Maya Majeste" dedi.
Laden gülerek "sana kaç defa söyledim benim adım Laden. Bana Maya demek zorunda değilsin ayrıca eğilmene de gerek yok"
Küçük kız tatlı bir şekilde ona bakarak "ama annem sürekli sana saygı göstermemiz gerektiğini söylüyor"
Laden küçük kızın saçlarını okşadı. Kız Laden'in elindeki çiçeğe bakıp "bunu geline ben götürebilir miyim? Çadırın yerini biliyorum koşa koşa giderim"
Laden'in ayakkabılar yüzünden ayakları ağrıyordu ve saatin kaç olduğunu da bilmiyordu, ayrıca bu kıza da çok güveniyordu. O yüzden hiç endişe duymadan çiçeği kıza verdi.
"Çok dikkatli git tamam mı"
Kız başıyla onayladı ve çiçeği alıp hemen uzaklaştı. Laden ve Çalıkuşu ise şehir merkezindeki çeşmenin oraya gelmişti Laden daha fazla dayanamayarak Çalıkuşu'nu çekiştirdi ve
"Lütfen şuraya iki dakika oturalım yoksa bu ayakkabılarla daha fazla ayakta duramayacağım" dedi. İkisi bir çeşmenin mermer taşına otururken
Çalıkuşu "ilk defa giydiğin için öyle biraz daha dayan sonra alışıyorsun"
Laden "tamam ama beş dakika oturalım sonra devam ederiz."
Aradan 30 saniye geçmeden çeşmenin başına Laden'in Helusa'ya geldikleri ilk gün, aş evini sordukları çocuklar geldi ve çeşmenin suyuyla oynarken bir yandan da gevezelik etmeye başladılar.
"Bugün ki düğüne gidecek misiniz?"
"Evet, tabii ki herkes orada olacak."
"İlk defa bir dünyalı ve Perus'lu evlenecek bu olayı kaçıramam."
"Annem biraz sonra beni eve çağırır. Sonra da saçımı süsleyip düğüne gideriz"
"Ben böyle gideceğim. Üstümdeki kıyafetleri annem yeni aldı ama kirletme dedi"
"Beni de biraz sonra babam almaya gelir"
"Duyduğuma göre çok güzel ve büyük bir düğün olacakmış"
"Ayrıca da ilginç olacak"
"Evet bence de bu düğün ilginç olacak ama size daha da ilginç olacak bir düğün söyleyeyim mi;?"
"Söyleee" diye bağırdı çocuklar hep bir ağızdan heyecanla
"Bunu geçen gün ablamdan duydum"
"eeee" dedi çocuklardan biri sabırsızlıkla
"Asık suratlı prenses var ya hani adı neydiiii"
"Helen, Helen onun adı"
"Ha evet, işte o evlenecekmiş."
O sırada Çalıkuşu ayağa kalkıp "hadi gidelim Laden" dedi.
Ama Laden konuşmanın sonunu merak ettiği için onu kolundan çekip geri oturttu. Çocuklar ise Laden ve Çalıkuşu çeşmenin diğer tarafında olduğu için onları görmüyor ve her şeyden habersiz konuşmaya devam ediyorlardı.
"Böyle bir şey söylemek çok kabaca olur sanırım ama onunla kim evlenmek istesin ki? Duyduğuma göre sarayda herkese çok kaba davranıyormuş."
"Duyunca kulaklarınıza inanamayacaksınız."
"Kim, kim" dedi çocuklar sabırsızlıkla
Komutan Yakuza'nın sağ grup komutanı
"Oha komutan Taru mu ama o ve Maya..."
Laden, yıkılmış bir şekilde öyle bir ayağı zıpladı ki konuşan çocuk onu görür görmez hemem lafını kesiverdi. Çocukların hepsi birbirlerine bakıp "eyvah" dedi. Laden refleks olarak hiç düşünmeden Taru'nun evlilik haberini veren çocuğun yanına gitti ve yerde oturan çocuğun yanına çömelip çocuğu omuzlarından tuttu ve gözlerinin içine bakarak
"Bu haberi nerden duydun emin misin doğru olduğuna belki yanlış duymuşsundur"
Çocuk "hayır, doğru olduğuna eminim ablam sarayda çalışıyor ve günlerdir komutan Taru'nun sarayda olduğunu prensesin de "düğün en kısa zamanda yapılmalı ve bu haber her yere yayılmalı" dediğini kendi kulakları ile duymuş hatta haftalar öncesinden nişanları bile takılmış" dedi.
Laden'in başından aşağı sanki kaynar sular dökülmüştü. Tüm vücudu şok içindeydi. Kalbi ağrıyor, sanki damarlarından kanı geri çekiliyordu. Çalıkuşu ve çocuklar ona bir şeyler diyordu ama o artık dış dünyayı duymuyordu. Kendi dünyasında kendine binlerce soru sormakla meşguldü. "Hayır hayır Taru bunu bana yapmaz kesin onu Helen zorlamıştır" dedi kendi kendine sonra içinden bir ses "onu ne kadar zamandır tanıyorsun ki? Belki de sadece seninle gönül eğlendirmişti ve şimdi de gerçek bir prensesle evlenecek. Hem onun kanatları da var. Ayrıca senden daha uzun boylu ve güzel" dedi. Laden kafasının içindeki sesleri susturmak için kafasına vurmaya başladı. "Sus sus o bana bunu yapmış olamaz" dedi kafasına vurmaya devam edip gözünden yaşlar süzülürken, ayağının ağrısını hissetmeden hızlıca yürümeye başlamıştı. Artık yüreğinin ağrısı çok daha ağır basıyordu.
Çalıkuşu arkasından sendeleyerek gelip onu tutmaya çalıştı. Fakat ayağı burkuldu ve yere düştü. Laden o an onu unutmuş ve görmüyordu. Onun farkına bile varmadan yürümeye devam etti. Düğün alanına gitti. Düğün biraz sonra başlayacaktı ve hala yığınla insanlar gelmeye devam ediyordu. Laden kalabalığı yararak kraliyet ailesine ayrılmış yere ulaşmaya çalıştı. Sonunda insanların arasında sıyrılıp oraya varmayı başardı. O mihrabın sağ tarafında duruyordu ve tam karşısında mihrabın sol tarafında oturmuş gelin ve damadı bekleyen kraliyet ailesine baktı. Ve bir kez daha yıkıldı. Kral, kraliçe, prenses Nehilis ve Helen ile yan yana el ele oturan Taru. Laden düğünü mahvetmek istemediği için durmadan akan gözyaşlarını silmeye başladı. Haykıra haykıra ağlamak hatta gidip hesap sormak istiyordu. Ama şimdi bunun vakti değildi. Şimdilik yüreği patlayacak raddeye gelse de susmalıydı.
Taru oturmuş kalabalığın içinde göz gezdirirken tam karşısında dikilmiş ona ağlayarak, öfkeyle ama aynı zamanda hayal kırıklığı ile bakan Laden'i fark etti. Ona verdiği elbiseyi giymişti, demek ki hala onu bekliyordu. Belinde de ona verdiği bel zinciri vardı. Elbisesiyle saçlarıyla, makyajıyla her şeyi ile kusursuz bir güzelliğe kavuşmuştu sanki. Nefesini kesebilecek kadar güzeldi hem de her haliyle . Onu bu elbise içinde görmek zincirini kendi elleri ile beline takmak ne kadar çok istemişti oysaki. Gerçekten yapabilseydi şimdi ayağa kalkıp hayatında gördüğü en güzel kadına gidip sarılmak, saçlarını ellerinin arasına almak, kokusunu içine çekebilmek için her şeyin verebilirdi. Ama onun yerine onu gördüğü halde görmemiş gibi davrandı ve başka birisiyle konuşabilmek için ellerini sıkıca tutmuş Helen'den kurtarıp Laden'e sırtını döndü. Bunu onun iyiliği için yapmak zorundaydı. Laden'in ondan umudu tamamen kestiğine emin olmak zorundaydı.
Laden ise Taru'nun ellerinde Helen'in ellerini görünce ölmek istedi ama asıl darbe Taru ile göz göze geldikleri halde Taru'nun ona hiç yokmuş gibi davranması ve kalkıp ona sırtını dönmesiyle geldi. Laden hayatında hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Helen ise sanki ona dalga geçen gözlerle bakıyordu. Laden onurunun ve haysiyetinin ayaklar altına alındığını hissetti. O an yerin yarılıp onu ebediyete kadar içine çekmesi için o kadar içten bir dua etti ki dua kapıları açık olsaydı bu duası kabul bile olabilirdi.
Birkaç dakika sonra müzisyenlerin düğün müziklerini çalmaya başlamasıyla, düğün resmen başladı. Gelin ile Damat mihraba doğru kol kola yürüyerek geliyorlardı. Laden gözyaşlarını silip kendini toparlamaya çalıştı ve yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Daha demin onu ağlarken gören herkese de herhalde mutluluktan ağladığını söylüyordu. Laden düğün bitene kadar gözlerini bir an olsun bile Helen ve Taru'nun üstünden ayırmadı. Taru ise ona yok gibi davranmaya devam ediyor Helen ise sadece arada sırada ona küçümseyen bakışlar atıyordu.
Akşama doğru düğün nihayet bitti ve herkes dağılmaya başladı. Kraliyet ailesi bile gitti. Ortalıkta kimse kalmayınca Laden, Taru'nun oturduğu sandalyeye geçip oturdu. Karanlık ve kimselerin kalmadığı gece de bir başına oturmuş ağlıyordu. Taru'yu hiç affetmemek istiyordu. Laden'e göre Taru, Helen onu evlenmek için zorlasa da zorlamasa da ona böyle davranmamalıydı. Onun gururunu böyle ayaklar altına almamalı onu görmezden gelmemeli ona böyle sırtını dönmemeliydi. Gece yarısına doğru Çalıkuşu onu buldu. Burkulan ayağı yüzünden hala topallayarak yürüyordu. Karanlıkta oturmuş ve ağlamaktan tüm göz makyajı simsiyah bir şekilde yüzüne akmış Laden'in yüzünü görünce büyük bir çığlık atarak kendini geriye attı. Laden topallayarak gelen ve onu görünce korkan Çalıkuşu'nu görünce istemeden de olsa gülmek zorunda kaldı. Ağlamaktan yapış yapış olan yüzünü silip kalkıp yere düşen Çalıkuşu'nu kaldırmak için elini uzattı.
"Hiç güleceğim yoktu Allah cezanı vermesin beni bu halimle bile güldürdün Çalıkuşu" dedi.
Çalıkuşu ise öfkeliydi. Ayağa kalkıp "sen sabahtan beri neredesin aklım çıktı sana bir şey olacak diye. Bugün Ayça'nın düğün günüydü nasıl ortadan kaybolursun ya! Ayça durmadan seni sorup durdu ne yalan söyleyeceğimizi şaşırdık kız üzülmesin diye"
Çalıkuşu tamamen haklıydı. Laden'de bunu biliyordu. "Ben hemen mihrabın sağ tarafındaydım aslında ama her halde Helusa'lılar ve dev kanatları yüzünden beni fark edemediniz"
"Senin mihrabın önünde değil Ayça'nın yanında olman lazımdı. Deli gibi fırlayıp gittin bir anda. Sabahtan beri düğün telaşı yetmiyormuş gibi bir de seni aradık ayaklarımın altı mosmor oldu"
"Ben keyfimden mi yoktum Ayça'nın yanında? O beni ağlarken görsün istemedim. Arkadaşımın düğün gününde sevdiğim adamın düğün haberini aldım. Sence şu an benim normal olmam anormal olmaz mıydı?"
Çalıkuşu'da bu konu da Laden'in haklı olduğunu biliyordu. "Özür dilerim bir anda kendime hakim olamadım. Üstüne fazla gitmiş olmalıyım ama yanımdan öyle bir hızla öyle bir surat ifadesi ile gittin ki bu sefer kendine birşeyler yapacağından neredeyse emindim"
Laden'in tekrar gözleri doldu. "Çalıkuşu sence bir adam yüzünden ölmek istemem çok mu saçma olurdu?"
Çalıkuşu'nun da gözleri doldu. Arkadaşına kocaman sarılarak "hepsi geçecek Laden inan bana. Senin karşına Taru'dan çok daha iyileri çıkacak."
"Ben başkasını istemiyorum Çalıkuşu ben Taru'yu istiyorum. Beni ayaklarının altında ezip defalarca üstümden geçse de bu aptal kalp yine onu seviyor yine de onu istiyor engel olamıyorum."
Çalıkuşu, Laden'in sırtını sıvazlayarak "geçecek Laden bu da geçecek inan bana" dedi.
Çalıkuşu arkadaşının haline çok üzülüyordu. İçinden "Allah'ım keşke elimden bir şeyler gelebilseydi keşke" diyordu. Ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Arkadaşını teselli etmekten başka elinden hiçbir şey gelmiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
